Kanıkara

Por alraganinsahibesi

296K 24.1K 7.1K

Yarkıyısı'ndan tanıdığımız Memed'in hikâyesidir 🌿 Kara Memed'di o, bileği bir kütük kadar kuvvetli, bakışı b... Mais

Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On Bir
On İki
On Üç
On Dört
On Beş
On Altı
On Yedi
On Sekiz
On Dokuz
Yirmi
Yirmi Bir
Yirmi İki
Yirmi Üç
Yirmi Dört
Yirmi Beş
Yirmi Altı
Yirmi Yedi
Yirmi Sekiz
Yirmi Dokuz
Veda 🌱

Otuz - Final

5.8K 458 82
Por alraganinsahibesi


KANIKARA 30 - FİNAL -

Memed panik içinde odanın kapısına geldi. Gördüğü manzarayla gözlerini canı gider gibi yumdu ve haykırdı:

"Süreyya! Süreyya'm iyi misin?!"

Süreyya tir tir titriyordu.
"Kurtar beni Memed!"

"Kurtaracağım, sakın korkma.."

Korku dolu gözlerle ardına baktı genç kadın.
"Kurtar yârim! Bu adi casus beni esir aldı!"

Sonra da gülmemek için dudaklarını ısırdı...

Kocaman bir adam ve kocaman bir kadın, dört yaşındaki bir çocuğun elinde yine oyuncak olmuşlardı. Büşra Hanım casusçuluk oynayalım diye tutturunca -bu lafı nereden öğrendi diye düşünen Memed ve Süreyya basmıştı kahkahayı- kendilerini böyle bulmaları işten bile değildi elbet. Şimdi başına babasının av şapkasını, omuzuna boş fişekliği
- o bile ağır geliyordu da Memed fişekliği kesip biçmiş ona göre ayarlamıştı- takan altın sarısı saçlı, masmavi gözlü küçük kızın yazdığı senaryoyu oynuyorlardı. Memed titreyen elleriyle ileri doğru uzanıyor,

"Öyle mii?"  diyordu. "Şimdi gösteririm ben o adi casusa, benim karımı tutsak etmek neymiş!"

Minik kız tırnaklarını çıkaran bir kedi gibi annesinin omzundan ileri doğru abandı. Süreyya bir yandan düşmesin diye eliyle ona dayanak oluyor, bir yandan gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Memed'le göz göze gelmemek için de olağanüstü bir çaba sarf ediyorlardı aksi halde patlayacak ve gülmeye başlayacaklardı...

"Göstey bakalım Kaya Memed!"  dedi Büşra meydan okurcasına çıkardığı sesiyle.

Memed ehhh diye bir ünlem bırakarak ileri doğru bir adım attı, küçük kız sertçe elini onun önünde kaldırdı:

"Duy! Biy adım daha ataysan soba isi süyeyim yıldıjının güzelleey güzeli yüzüne!"

Minik elini Süreyya'nın yüzünün önünde kaldırdı, Süreyya da korku dolu bir çığlık attı. Büşra'nın elindeki kapkara ise bakan Memed, hıh diye güldü yandan yandan. Sonra da istifini bozmadan adımlamaya başladı onlara doğru.

"Süüür!"  diyordu bir yandan da. "İstersen dünyanın bütün soba islerini sür, benim Yıldızım yine ışık ışık parlar tamam mı?!"

"Gelme!" diyerek elini daha çok kaldırdı kız. Ayağını yere vurdu, "Bak gelme diyoyum!"

"Geldim işte yerden bitme casus!"  Memed, karısını kolundan çekerek kurtardı ve sarıldılar.  "Korkma Yıldızım kurtardım seni elhamdulillah."

"İyi ki geldin kocacım çok şükür geldin..."

"Evet. Çok şükür karıcım."  Memed yavaşça Büşra'ya döndü. "Şimdii almam gereken bir intikam var... demek sen benim karımı esir aldıydın ha...!"

Minik kızını kaptı, uzun kollarıyla havaya kaldırarak bir tur döndürdü, etrafta savrulan sapsarı saçlarını seyretti ve doğruca kenardaki sedirin üzerine bıraktı Memed. Ardından gıdıklamaya başladı. Çocuğun şen kahkahaları duvarlarda, pencerelerde çınlıyor; annesinin de babasının da yüzünde güller açtırıyordu. Minik elleriyle Memed'in kocaman ellerini durdurmaya çalışıyor, dizlerini büküp kaldırıyor, güle güle kıvranıyordu.

"Babaaa..! Baba tamam duy!! Duy canım babam..."

Kara Memed bu yalvarmalara daha fazla cevapsız kalamadı.

"Duydum canım babam!"  dedi ve kokulu kocaman bir öpücük aldı kızının yanağından, "Oohhh... Gonca gülüm benim."

Süreyya kollarını kavuşturup somurttu.
"Oh. Baba kız sarılıştınız yine beni unuttunuz. Gösteririm ben size."

Sobadan aldığı isleri parmaklarının ucunda bir Memed'e, bir Büşra'ya sürdü. Sonra da kıkırdayarak kenara çekildi. İkili gafil avlanmıştı. Birbirlerine hırslı hırslı baktılar, sonra anlaşmış gibi başlarını salladılar. Memed Büşra'yı yere bıraktı ve ikisi de Süreyya'nın karşısında, ona tehlikeli bakışlar ata ata durdular. Süreyya geri geri gidiyordu. Yüzündeki gülümseme düşmüştü.

"Kızım."  dedi Memed, sonra bağırdı: "Haydi saldır!!"

"Yâ Hakk!!"

Süreyya kapıya doğru kaçmak istemiş ama fistanının kolundan ve daha sonra belinden kavrayan Memed onu gerisin geri içeri çekmişti. Az önce Büşra'yı yatırdığı sedire şimdi onu bıraktı, az önce Büşra'yı gıdıkladığı gibi onu da gıdıklamaya başladı. Ama bu sefer minik kızı da yardımcısıydı. Süreyya Büşra'dan daha iyi direniyor ama yine de Memed'den kurtulamıyordu.

"Yaa yapmayın! Memed! Büşra!! İkiniz bir olup bana böyle yaparsınız ha, sizi ben- aaa duurunnn!"

Birden kapının gümbürdeme sesini duyup duruldular. Nefes nefese kalmış Süreyya yutkundu ve,
"Kapı çalıyo."   dedi. O sözünü bitirir bitirmez de, kız çocuğu cıyak cıyak bağırarak sedirden atladı, kapıya doğru deyip yerindeyse kuş gibi uçtu:

"Emmim geldiii!"

Memed, arkasından babalık coşkusuyla haykırdı:
"Senin pıtır pıtır koşuşunu yerim kız!"  sonra da doğrulup Süreyya'yı kaldırdı. Kadın hâlâ nefes nefeseydi. Adam karısının yüzündeki soba isini pakladı parmağıyla, kadın da kocasının.

"İnsan yüzünde soba isi varken de böyle güzel mi durur Süreyya Hanım..."

"Siz kendinize bakın Memed Bey... yakışıklılığınızdan gram eksilmiyor. Tersine. Yaşlandıkça daha bir güzel oluyorsunuz."

"Eeee sevda adamın kanını böyle çalkalıyor, durulmasına bir türlü izin vermiyor işte."

Cidden böylelerdi. Ne sevgileri, ne sevdaları, ne heyecanları azalıyordu. Hep ilk günkü gibi... O tipili gecedeki gibi..

Birbirlerinin yanları sıra, odadan çıkıp kapıya gittiler. Büşra Mustafa'nın kucağındaydı. Mustafa ve Aslan, ilçede yatılı lise okuyorlar, birkaç haftada bir geliyorlardı. Son seneleriydi ama Memed hâlâ kardeşinden böyle ayrı kalmaya alışamamıştı. Bazı geceler onu Mustafa için derin derin düşünürken buluyordu Süreyya. Bunun sebebi muhakkak Mustafa'nın okulda birkaç olaya karışmasıydı. Ama abisine söz vermişti, inşaAllah bir daha başına hiçbir iş getirmeden mesleğini eline alacaktı.

Bundan koyusu gerideydi, biliyordu Memed. Daha üniversite vardı... Orası daha karışıktı. Ama kardeşinin istikbali için dua üstüne dua ediyordu.

Mustafa abisini görende yeğenini kucağından indirdi. Valizi kapıdaydı.

"Ağabeyim.."  dedi, sarıldılar.

"Aslanım... Aslanım benim."

Küçük Mustafaları kocaman adam olmuştu. Adam gibi adam olmuştu. Kaçıncı gelişiydi artık ama Memed onu kapıda böyle okuldan gelir görünce duygulanmadan edemiyordu. Sırtına küt küt vurdu. Duygusunu belli etmedi.

"Hoş geldin kardeşim."   dedi Süreyya.

"Hoş buldum yengem."

Süreyya, kızına otoriter bir tavırla seslendi:
"Kızıım bıraksana amcanın paçasını!"

"Bana ne bana ne ana, çok öjlüyom ben emmimi!"  Büşra, daha bir sarıldı Mustafa'nın upuzun bacağına. Bir yandan da uzun boyunu görebilmek için kafasını yukarı yukarı kaldırıyordu, "Canım emmim benim!"

"Gülüüm.. emmin de seni çok özlüyo güzel yeğenim benim. Amaaa.. boş durmadı oralarda. Bak sana neler aldı."

  Mustafa valizini içeri alıp açtı. Bir iki takım kıyafet, birkaç kitap vardı gerisi bolca hediye paketiydi.

"Emmiiii... Hiiiyhhh!"   diye şakıdı Büşra elini önüne kapatarak.

Süreyya,
"Niye zahmet ettin Mustafa? Abinin sana gönderdiği harçlıkları bunlara mı çar çur ediyon?"   diye sordu mahcubiyet içinde, bir yandan da kızını dürtüyordu amcasının sırtından inmesi için.

"Ne çar çur edecem yengem, yeğenlerimin yüzü gülsün yeter bana, harçlık lazım değil... Heeh. Bunlar da Ahmet'le Ali'nin. Bu da Müzeyyen'in..."

Memed, kendi amcasından çok çekmişti. Gazâl ve Mustafa da öyle. Şimdi Mustafa'nın kendi ihtiyacı olduğu dönemde bile kendisinden kısarak yeğenlerine hediyeler almasını gözleri yaşla dolarak izledi ama belli etmedi. O amcalığı, en ufak kardeşleri Mustafa'dan öğrenmişti. Memed'in içinde amcalığa dair kendi emmisinin açtığı ne kadar yara varsa küçük Mustafa, o yaraları Büşra doğduğundan beri bir bir kapamıştı. Şimdi Memed Mustafa'nın bir yuva kurup yeğenlerini kucağına vereceği günü iple çekiyordu. O da emmilik edecekti yeğenlerine, kendi emmisinin değil, Mustafa'sının ona öğrettiği gibi!

"Kız Büşra."  dedi. "Böyle bir emmi nasip etti ya Rabbim sana, yat kalk şükret he mi kızım?"

Mustafa başını kaldırıp Memed'e baktı. Bu anı Süreyya da görüp fark etti ama birlikte atlattıkları günleri birlikte hatırlamaları için onları rahat bıraktı. Mustafa hüzünle güldü, Memed hüzünle güldü. Büşra:

"Biy süyü şüküyley olsun Allah'ım."  dedi, bu sefer hepsi hepsi keyifle güldü.

"Haydi gel yemek hazırlayayım, sana."  dedi Süreyya kaynına.

Mustafa başını salladı.
"Yok yok yenge aç değilim. Yedim de bindim otobüse. Bir elimi yüzümü yıkayayım ablamlara geçeyim diyorum. Oğlanların, Müzeyyen'in hediyelerini götüreyim."

"Biz de gelelim."  dedi Memed, "Zaten hep birlikte anamların kabrini ziyarete gidecektik."

Bu akşam Ahmet ve Ali'nin sünnet mevlitleri vardı, gecenin sonunda da sünnet edileceklerdi. Ahmet sakindi, Ali korkuyordu ama belli etmemeye çalışıyordu, belli etmemeye çalışırken daha çok belli ediyordu. Müzeyyen daha yeni yürümeye başlamıştı tıpış tıpış ortalıklarda dolaşıyordu. Gazâl, iki tane daha çocuk doğurmuştu Süreyya'nın üzerine. Süreyya'nın Büşra'dan sonra çocuğu olmamıştı. Doktorlara göre, doğumda bir zorluk yaşadığı için bir daha da çok kuvvetli ihtimal olmayacaktı. Karı koca sabır, sükunet ve metanetle karşılamışlardı bu durumu. Halil ve Alçin'in ikiz oğlan çocukları vardı, Alçin şimdilerde bir kıza gebeydi. Şimdi bir kızı bir oğlu olan Billur ve Seymen de her yaz olduğu gibi köyü ziyarete gelmişlerdi. Fadik ve Fırat'ın çocukları kızı, taze baba Adil'in bebeği derken ortalığı bir çocuk gacırtısıdır, cümbüşüdür alıyordu. Çok gürültülü ama çok mutlulardı.

  Hep birlikte oturdular, sohbet ettiler, akşam için keşkek dövdüler, kazan başında yemeklerin tuzuna karar verdiler, Aldemir ve Memed yine tuz konusunda anlaşamadı yine tatlı tatlı atıştılar sonra tatlıya bağladılar...

  İkindiye doğru Memed, Gazâl, Mustafa ve eşleri, çocukları Aldemir’in yeni aldığı traktöre binip yukarı köye çıktılar. Balamir kardeşlerin çocukluklarının, ilk gençliklerinin geçtiği taş evin az yukarısında anaları babaları gömülüydü. Mezarlarının bakımını yaptılar, biz de yanınıza geleceğiz dediler, ibret aldılar, dua ettiler.

"Yâ Rabbi sen onlara merhametinle muamele buyur."  dedi en son Memed.

"Amin."
  diye hep bir ağızdan söylediler.

Gazâl, iki eliyle iki oğlunun başını okşadı, mezarlara bakarak şakır gibi konuştu:
"Nenesi... dedesi, biliyonuz mu bugün Ahmet'le Ali sünnet olacak inşallah. Büyüdüler koca adam oldular torunlarınız."

"Oldular tabi ya..."  dedi babaları Aldemir gevrek gevrek gülerek.

"Olduk tabi ya..."  dedi Ahmet,

Ali ise, bıkkın bıkkın onayladı:
"Hııı. Oyduk dede."

Hepsi güldü. Aldemir kolundaki saate bakarak,

"Haydi bakalım keratalar daha fazla beklemeyelim..."  dedi. Hepsi traktöre bindi, Süreyya ve Memed geride kaldı. Kadın yolda, geride kalmak istediğini Memed'e söylemişti. Çok ciddi bir ifadeyle de, 'mühim bir şey konuşmamız lazım gelir,'  demişti. Memed'in aklında bin türlü tilki o zamandan beri...

Aldemir, herkesin düzgünce yerleşip yerleşmediğini kontrol ettikten sonra kayınçosuna döndü.
"Gelseydiniz yav siz de."

"Yok..."  dedi Memed. "Biz yavaş yavaş geliriz."

Süreyya, Mustafa'nın sıkıca tuttuğu kızına baktı ve seslendi:
"Kızım sakın halanın sözünden çıkma tamam mı?"

Başını salladı Büşra. Sonra çiçek gibi gülümsedi.

Traktör hareket etti, gözden kaybolana kadar ardından baktılar. Memed onlar kaybolur kaybolmaz karısına döndü:
"Söyle haydi."  dedi. "Neymiş bu çok mühim şey çok merak ettim."

Süreyya bir an duraksamadan sonra, onun elinden tutarak bir yöne doğru çekmeye başladı. Memed de itaat etti. Yürüdüler... Kabristandan uzağa götürüyordu onu Süreyya. Üzerinde tek bir meşe ağacının bulunduğu, yüksek tepeye. Memed'in emmisinden ilk tokat yediği tepeye. Kadın bunu bilmiyordu, Memed ona söylememişti. Kimseye söylememişti. İçinde kalmış, kabuğu düşmemiş en son yara buydu.

  Yürüdüler. Meşe ağacının tam altında durdular. Ilık tatlı bir Haziran rüzgarı esiyordu.

"Kapa gözünü."  dedi Süreyya.

"Süreyya ne oluyor?"

"Kapa sen kapa. Hadiii!"

Memed kapattı. Birkaç saniye geçti. Ayağıyla ritim tutmaya başladı. Sonra onu dumura uğratan bir şey oldu. Süreyya kocasının elini tuttu, kendi karnına götürüp dokundurdu ve bastırdı.

Memed gözlerini açmayı akıl edemeden kalakaldı.

İçinde tıpkı dört sene önceki gibi bir volkan çağıldar iken,
"Bismillahirrahmanirrahim..."  dedi şok içinde. Ama nasıl olurdu?! Nasıl olacak; Rahman ol deyince olurdu! Gözlerini açtı. Süreyya'nın teni ışıl ışıldı. Memed'in ağzı bir karış açık...  "Gene?"   diye sordu Memed.

"Gene..."  dedi kadın sırıta sırıta. Sonra, kızlarının pek zor geçen bebeklik döneminden dem vurarak sordu:  "ne oldu korktun mu yoksa?!"

Bu ne güzel bir müjdeydi! Ne güzel bir histi ki aynısı ikinci kere yaşanıyor ama ilkinden hiç eksiltmiyordu!

"Ne korkması, havalara uçuyom!"  diye haykırdı Memed, sonra karısının ellerini boynuna sararak belinden tutup kaldırdı, "Bak tıpkı böyle!"

Süreyya'yı döndürürken,
"Ahh! Memeeedd! Ya Memed yavaş sarsma!!" diye uyarısını işitti. Nasıl da kendini kaybetmişti! Derhal durup indirdi karısını, sarıldı doya doya...

"Tamam... tamam sarsmıyom sarsmıyoom... Çok şükür.. Çok şükür Rabbim çok şükür çok şükürr!"  yerinde çocuk gibi zıpladı. Sonra aklına yeni gelen bir şeyle hızla Süreyya'ya adımladı:  "Sabah niye söylemedin? Hıh? Sabah sarstık işte!"

"Dur...o kadarcıktan bir şey olmaz diye düşündüm."

"Süreyya.."  Memed, onun o al yanaklarını elleri arasına aldı. "Süreyya'm..."  gözlerinin, uçurumlarının tâ içine baktı... "Doktorlar zor demişti."

"Demişti..."  diye başını salladı Süreyya. "ama çok şükür. Mucize işte..."

"Mucize...bizim mucizemiz."  Memed sevinçle okşadı dümdüz karnı. "Elhamdulillah. Rabbim çok şükür... kızımın duasını kabul ettin."

Süreyya'nın kaşları çatılmıştı çünkü bu işten bihaberdi. Memed ona hemen açıkladı, içinde artık bundan dolayı bir eziklik değil, bir düğün vardı; sabırlarının selamet sonucuna ermişlerdi! Şükür ki bin şükür!

" Kışın bi gece... Büşra'nın dua ettiğini duymuştum. Kardeş istiyordu. Ali'lerin kardeşleri var, Esma'ların var... Musa'lar zaten ikiz diyordu."  şefkatle gülerek taklit etti kızını Memed, "Yabbim ne oluy bana da bi kaydeş vey diyordu.."

Süreyya'nın kaşları, ana yüreğiyle büzüldü:
"Ne..?"

"Duyduğumu ona belli etmedim... sana da söyleyemedim... üzülürsün diye. Ben de çok isterdim bir çocuğumuz daha olsun ama çok şükür Büşra var... Senden önemli değil ya... varsın bir daha olmasın dedim. Sonra kızımın duasını duydum... Rabbim onun duasını kabul etti. Süreyya kabul etti..."

"Çok şükür..."  dedi Süreyya." çok sevinecek. "

"Çok... ben de çok seviniyorum... çok..."  Memed gerilip bağırmaya başladı, karısı irileşmiş gözleriyle ağzını kapamaya çalışıyor, o ise küçük elleri durduruyordu, "Baba oluyorum yine ben! Ana oluyor yine dünya güzeli karım! Ana baba oluyoruz biz çok şükür ana baba oluyoruz; kızımız da abla oluyor işitin dağlar, gürleyin dağlar gürleyin! "

" Memed sus... bak birileri duyacak görmemişin çocuğu olmuş diyecek..."

"Görmemişim ben, görmemiştim..." Memed karısına bir kez daha sarıldı. Saçını okşadı derinden derinden. "Ben böyle güzel bir his görmemiştim... sen ocağıma gelmezden önce..."

Ayrıldılar.
"Haydi."  dedi Memed. Ellerini sımsıkı birbirine sarmışlardı, tepeden yokuş aşağı inmek üzerelerdi. "Haydi gidip kızımıza haber verelim."

Süreyya heves içinde karnını okşadı.
"Ay...çocuğum benim nasıl mutlu olacak acaba..."

Tepeden inmek üzerelerdi. Memed birden durdu. Başını çevirip tepeye, çimenliğe, meşe ağacına... hepsine tek tek baktı. Sonra karısının dipsiz vadi gözlerine.

"Süreyya."  dedi.

"Söyle Memed'im?"

"Emmim, babam öldükten sonra bana ilk burada vurmuştu biliyor musun... burası ne zaman gözümün önüne ilişse içime bi ince sızı çöreklenirdi."  Süreyya durgunlaştı. Ama Memed hiç öyle değildi. Memed, yeniden doğmuş gibiydi. Bir türlü yaka kurtaramadığı o yaralı oğlan çocuğu artık güle oynaya kırlarda koşuyordu... Memed'in çocukluğu da şimdisi de özgürdü gayrı. Mavi gözleri hür mavisi... Işık ışık. "Artık yok... artık tüm kötülükler silindi."  dedi. "Burayı artık çok seviyorum... burayı artık sadece senin bana babalık müjdesi verenle hatırlayacam inşaAllah, hissediyorum... Süreyya... Süreyya'm... benim güzel Süreyya yıldızım... Tüm yaralarıma şifa vesilesi oldun. Tüm gecelerime ışık. Tüm kederlerime ferahlık.
İyi ki geldin bana Süreyya'm... Rabbime hamd olsun geldin."

Süreyya, kalbini dikti bu adamın kalbine. Yüzünü okşadı.
" İyi ki Memed'im..."  dedi. "hamd olsun geldim..."

Yokuş aşağı inmeye başladılar. Konuşa konuşa inmeye.

"Ben seni nasıl yürütecem şimdi? Olmaz. Atı alayım bizimkilerden."

"Ya Memed.. cık.. ben biliyodum hemen böyle pimpirikli olacağını; ya yürürüm bi'şey yok, sekiz aylık yüklü değilim ya!"

"Olmaz! Ben karımı, çocuğumu, kızımın ablasını yürütmem."

"Memed ya... güldürme beni."

"Büşra'ya nasıl söylesek acaba? Önce bir mevlit bitse mi? Tuttuğunu yakasına yapışır ben abla oluyom diye üstünde tepinene kadar bırakmaz..."

"Sahiden... aman akşam söyleyelim."

"Ben nasıl dayanacam akşama kadar?"

Onlar, yaşamlarının yepyeni bir dönemine doğru göğüsleri gök kadar ferahlamış ve dillerinde şükür, iniyordu. Sanki tepenin tâ başında, on-on bir yaşlarında bir oğlan çocuğu, Memed'in küçüklüğü; gülümsüyor, özgürlüğünün tadını çıkara çıkara onlara bakıyordu.







                           -SON-

ağlama Çağla, ağlamaa...

hoşça kalınız efendim. onlar hep hoş kaldılar biiznillah..

birkaç veda notum var, sonraki bölümde :)

Continuar a ler

Também vai Gostar

166K 856 8
2.1M 91.4K 24
Yetişkin okurlar için uygundur! Bir Mahalle Hikâyesi... Çok daha fazlası... ✨ "Bak bana," diye fısıldadı. Dudaklarının arasından çıkan sıcak nefesi b...
1.2M 51.5K 45
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
94.9K 5.5K 33
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...