Yirmi İki

7.9K 713 307
                                    

Selamlar.
İki günde iki bölüm atmama maaşAllah diyerek okumaya başlamanızı istirham ediyorum..
Bir de tabii ki önemli birkaç konuda sizden dua rica edeceğim.. Konular bende kalsın, siz sadece isterseniz dualarınıza beni de ekleyebilirsiniz 🙃

Karşınızda:

KANIKARA 22:

Ve Kara Memed, haftaların birikmişliğiyle, kapıya doğru fırladı. Süreyya onun koluna son anda yapışmış ama tutamamıştı. Beş adımlık yeri iki adımda alırken,
"Aldemir dur,"  diye haykırdı, kapının önündeki bacısını da, "Gazâl çekil!!" diyerek kenara aldı. Kapıyı sertçe açtı, bir boran gibi... Karşısında Seymen vardı.

Yüzbaşı Seymen, Beyoğlu Seymen...
Süreyya'nın eski sözlüsü Seymen!

Arkasında, eğri büğrü köy yollarına pek de yabancı durduğu belli bir araba. İlk defa böylesi araba görmüştür Kara Memed'in arabası ve dahi Karaköy. Çocuklar pencerelere doluşmuş, büyük adamlar dahi merakla ve hayretle bakıyor. Memed'in umurunda değil. Süreyya az ötede, tir tir titriyor. Gazâl ve Aldemir’in gözü bir Memed'de, bir karşısındaki adamda.

Memed'in yumrukları gittikçe daha çok sıkılıyor, parmak boğumlarında kan kesiliyor, eti bembeyaz oluyor..

Seymen gelmişti.
Pek yakışıklı yüzünde anlamlandırması güç bir his vardı. Biraz hüzün, ama rahatlamayla karışık, bununla birlikte mahcup bir hüzün. Ve biraz da oturaklı bir ifade. Seymen Bey, hükmetmeye alışıktır. Ağır adamdır, demirden ağır.. Ağır düşünür, ağır işler. Ciddi, hakimdir. Huy olsa gerek, doğuştan beylik var serde... Askerde de böyleydi. Böyle hükümran bir yüz ifadesi...
Amma artmış. Yüzdeki, tavırdaki o hükümranlık artmış.

Memed dişini dudağına geçirdi. Hükümdar da olsa padişah da, eğer Süreyya'ya ters bir laf edecek olursa bu adamı bugün elinden kimse alamazdı.

Şaşkındı Seymen. Dışarıdaki kalabalığı görmüştü. E kalabalık da onu, arabasını, inip kapıyı yumruklayışını. Paniklemişti. Neden bu kadar kalabalıktı? Ya düğün vardı, ya cenaze... E düğün olamayacağına göre... Kim? Neden? Süreyya?! Panikle, içeriye baktı adam. Göremedi. Bunda, öfkeyle önüne geçen Memed'in de payı büyüktü, söylemek gerek...

"Kara Memed hayrola bu kalabalık ne?"  Gür sesi, dalga dalga yankılandı avluda. Sordu Seymen merakla: "Süreyya nerede?"

Memed.. Durdu, gerindi yerinde, ve tek mimiği oynamadan, şöyle yanıtladı karşısındaki alev almış adamı:
"Saa ne?"

Seymen donup kaldı. Süreyya da. Gazâl ile Aldemir de. Ne olup bittiğini anlamayan insanlar da.

"Ne?" dedi Seymen usulca. Ne demişti bu adam öyle, rahat rahat?

Memed gözlerini yumdu, derin bir nefes aldı, yan tarafına baktı, sonra diğer tarafına. Döndü Seymen'e. Ve,
"Saa ne."  dedi yine.

Seymen'de kayışlar kopmuştu. Kardeşi gibi gördüğü Süreyya'yı, adam gibi adam bildiği Memed'e emanet etmişti. Ona bir şey olduysa önce bu adamın sonra kendinin icabına bakardı. Sertçe, iki eliyle göğsünden itekledi Memed'i ve bunu yaparken de haykırdı:
"Ulan sen ne diyorsun Süreyya nerede?!"

Aldemir ve Fırat olacakları tahmin edip iki taraftan fırladılar. Fakat Memed daha onlar yetişemeden, ondan iki kat sert bir biçimde Seymen'i itmiş ve ondan iki kat yüksek biçimde bağırarak avluyu çınlatmıştı:
"Alma ulan karımın ağzını adına!!"

Sesi, karşıki dağlarda yankılandı.

Seymen gerilerken, Memed de üstüne gidiyordu. Aldemir ve Fırat kardaşlarının iki yanına geçtiler fakat Memed onları iki elini de itiraz kabul etmez biçimde kaldırarak durdurdu.

KanıkaraWhere stories live. Discover now