Altı

9.9K 850 250
                                    

Bölümde en sevdiğiniz yere bir kalp bırakır mısınız?

Kanıkara 6:

Memed'in gülümsemesi birden yüzünde dondu.

Çok tuhaf bir his gelip oturmuştu içine. Göğsünü bir davulmuş gibi vurup, tokmaklayıp duruyordu kalbi. Memed'in aklı karıştı, eli ayağı uyuştu, gözleri daldı. Boğazı ince bir sızıyla titredi.

Memed, güzel ahlaklı olmaya çalışan biriydi. Hayatı hayat gibi yaşamaya çalışan birisi. Hayat ona göre sadece haz peşinde koşmak değildi. Zaten, köy yerinde, yoklukta, ne hazzı olacaktı ki Anadolu çocuğunun o zamanlarda... Yaşamasını istiyorsa, çalışmak zorundaydı. Ama Memed, elinde imkan olsa da, ki olmuştu, hayatını yalnızca kendi nefsini tatmin ederek geçirmeyi istemiyor ve bunu doğru bulmuyordu. Sırf canı istiyor diye saatlerce uyumaz, tıka basa yemek yemez, boş işlerde takılmazdı. Canı istedi diye bir kızın bile gözlerine gözlerini dikip bakmamıştı. Memed, hayatı istekleriyle değil, istemese bile sorumluluklarıyla dolduran bir insandı. Yapmak istemese bile gerekeni yapardı. O tepeden tırnağa dolu bir adamdı. Lafı dolu, işi dolu, yaptığı da yapmadığı da yerinde bir insan...

Ve Memed, Masalcı'ya, onun masallarına karşı bu hissettiğim ne diye düşündüğünde, oturup, kendi kendiyle baş başa kalıp, yine kendi kendine sormuştu.

Bu olacak iş mi? Bu yakışık alacak iş mi? Ne bu? Nice huy? Aşk mı? Aşk dedikleri böyle değil ki... Aşık adamın yavuklusunu görünce eli ayağı titrermiş. Kalbi hoyrtalaşırmış. Ben bu mektupların, bu masalların sahibini bir kez olsun görmedim ki... Deli gibi merak ediyorum, bazı geceler kafamda canlandırayım diyorum, ama sonra utanıyorum yaptığımdan, vaz geçiyorum... Hem istesem, ileriye gitsem dahi olmuyor ki... Ben onu görmeyi çok istiyorum hiçbir hakkım ve vasfım olmadığı halde... Amma görmedim. Bir kez olsun görmedim. Neye benzediğini dahi görmedim, bilmiyorum...

Memed sormuştu... İnsan, görmediğini sever mi? Sevgi bambaşka bir şey... İnsan, görmediğine sevdalanır mı?

Sevda... Sevda gözle mi olur? Peki o zaman insan neden her güzele sevdalanmaz? Neden sevdasından daha güzel biri çelemez adamın kalbini? Demek ki sevda, göz ile değil, yüz ile değil... Sevda yürekle...

Memed bunun ayrımına varmıştı ve tartmıştı kendini. Neden o mektupları okumadan uyuyamadığını... Neden o düşünceleri, o duyguların sahibine her an daha fazla bir hayret ve saygıyla bağlandığını...

Sonra demişti ki Memed, kaçmanın anlamı yok. Ben ki emmimin hiçbir haksız dayağından kaçmadım. Ben ki hiçbir kavgamda tekmeden, yumruktan kaçmadım. Aha kaç aydır askerdeyim. Ben kurşundan kaçmadım. Kendi öz yüreğimden niye kaçayım?

Ve demişti Memed : Ben sevdalıyım.

Çünkü bunun adı sevdadan başka olamaz.

Bir adam hiç görmediği bir kadını merak ediyor, iyiliğini istiyor, her gece onun için dua ediyor, onunla bir kerecik olsun tanışma fırsatı bulursa ne olacağını ne diyeceğini yüzlerce binlerce kez hayal ediyor, o hayalleri ederken ölecek gibi heyecanlanıyorsa... Bunun adı sevdadır. Daha basiti olamaz.

Ve Memed, kendi kendine itiraf edip kanıksadıktan, benimsedikten sonra; gurur duymuştu. Sevmişti sevdalanmayı. Ne ince işti, ne acı iş... açlıktan ölürken boğazdan geçen ilk çorbanın kapkaynar olması gibi... İçi hem yanıyor, hem de pür yaşama sevinci...

Memed erkek gibi değil, adam gibi sevmişti. İşin içine göz, kulak, nefis girmeden.

Sadece yürekle!

Ve Memed, işte böyle beyaz bir insanı, işte böyle beyaz, masum bir sevdayla sevmesini de, bambaşka sevmişti. Memed önce sevdalanmış, sonra sevdasına sevdalanmış... Memed, bir sevdayla sanki gelmiş geçmiş bütün sevdaları omuzlamış, yüreklemiş gibi...

KanıkaraWhere stories live. Discover now