Hayalet kız, cep problem ve v...

By sayonararara

63.6K 8.7K 7.6K

Öldüm. Ve gözlerimi açtığımda bir çocuk taciriydim. "E ebesinin a-" ~ Daha önce hiç öldükten sonra yeni bir h... More

1》Hayalet kız olmanın getirileri
C sınıfı kötü adamların öğretileri
Azılı seri katil farelerin katilleri
Kalpten daha önemli şeylerin hırsızlığı
Çaldığım çocukların dosyaları
Müge Anlı çağırma çemberleri
Tatlı küçük turtalı Josef'in hediyeleri
Babamın pasta yapamamasının tüm sonuçları
Antik mısırdaki satanist atalarımın laneti
Murphy'nin Kiti olmama izin vermediği bir dünya
Tarihteki en berbat şovun patlayan yıldızı ve büyülü patatesler
Level 40 haydut vs level 1 profesyonel yalancı
Çalınan malın geri alınamadığı sözleşmelerin ihlali
Bir zamanlar fakir ama gurursuz bir genç vardı
Şeytanın ayağından pabucunu çalanlar
Az gidince uz gidilemeyen bir yolculuk
Linda Hanım'ın geçmişinden kareler
Bela geliyorum diyebilir ama saatini söylemez
Aç kurtlar sofrasına bırakılan kuzu şiş
Beyaz atlı prenslerin sahneye girişi
Her elanın bir bela olduğu teorisi
Binbir gibi hissettiren bir gecenin sabahı
Pek de açık olmayan bir artırma
Mal bulanındır diyenlerin hesaba katmadığı her şey
Niyetlerin amellere göre olmadığı istisnalar
Sözün bittiği kavşaktan 3. çıkış
Uzun ince yolun sonundaki uçurum
Sahipsiz evlerdeki davetsiz misafirler
Her masaldaki lanetli ormanın açık adresi
Uyananlar ve yananlar
Bahtsızlar ve tahtsızlar
⋘ 1. partın sonu ⋙
Röportaj
2》Unutulunca geçenler hatırlanınca geçirirler
Evdeki bulgurun bağlı olduğu kritik kararlar
Sadece hikâyemi biliyorsun adımı değil
Doğru söyleyenin onuncu köyde başlattığı isyan
Misafir ruhlar ve kiracı bedenler
Tarihin ilk nihilist feministi ve düzenin fedaileri
Krallar, kurallar ve kumrallar
Tesadüfler tecessüsleri doğurur
Bazı haklar helal edilmez
Bazı yüzleşmeler yüzsüz gerçekleşirler
Bütün iyi insanlar delidir
Ser verip sırrı peşin yollayanların yolu
Peşin verilen sırların gizli ödenen taksitleri
Kraliçeler ile tanışmanın en sıcak noktası
Okeye dördüncülerin ve nikâha beşincilerin masası
Zuhur eden zehirler ve zamazingolar
Melekler, şeytanlar ve boş gelip boş gidenler
Ay ışığının sefası mı yoksa cefası mı?
Oysa herkes dolandırır sevdiğini
Bazı kabuslar uyandığınızda başlar
Eyşan'lar ölmez şekil değiştirir
Bayan Mokoko ve şeytani ikizi
İçeride yatanlar ve ayakta uyuyanlar
Lara'nın günahkar vedası
Atla aşağı Rapunzel, takla da at
Sahtelerin ardındaki gerçekler
Altın kafesteki materyalist bülbül
Salata, Brütüs ve meyve bıçağı
Ölümcül oyunlar ve ölümlü oyuncaklar
Solucan sarrafı Berkecan'ların deforme soyu
Dost bildiğin tostlar bol kaşarlı çıkarlar
3》Tanrının evine bekçidir dolandırıcılar
Küçük insanlar ve büyük aksaklıklar
Tehlike göbek adımız değil alın yazımızdı
İntikam müessesenin ikramıdır
Sır perdesi belki de betona bakan camdadır

Vadeli sırların son taksitleri

333 48 1K
By sayonararara

Bölüm yine geç geldi biraz çünkü yoğun bir hayatım var sürekli buraya zaman ayıramıyorum (odamda ağlamakla meşgulüm)

Ay ama aşırı tıkanığım yazma konusunda hikâyede gideceğimiz yer belli ama oraya nasıl gideceğimizi çözemedim dpslspoeleosoepelepwp

Yorum gelmediğinde ilhami perilerim:

(∩ᄑ_ᄑ)⊃━☆゚*・。*・:≡ 💩

Yorum geldiğinde ilhami perilerim:

(ノ>ω<)ノ━━★ :。・:*:・゚'★,。・:*:・゚'☆🌌🌠🌈

Lütfen yorummmmmmmmm

 .               />  フ
                 |  _ _|
          /'   ミ_xノ
         /     |
        /  ヽ   ノ
        │    | | |
/ ̄|    | | |
( ̄ヽ__. ヽ_)__)
\二)

Kedi üzgün

♡♧♡☆♡♧☆♡☆♡♧♡

Bin parçalı yapbozdaki en kritik yeri tamamlamak gibiydi, daha sonrasında düşünmenize bile gerek kalmadan elleriniz kendiliğinden diğer parçaları yerine yerleştirmeye başlardı. En sonunda bütün resmi gördüğünüzde de en başında tüm o dağınık parçaların nasıl uyumlu olduğunu göremediğiniz için hayıflanırdınız ve salak hissederdiniz. Gerçekten salak...

Tanıdığım Vini ile herkesin tanıdığı Prens Vincent'ın uyuşmayan noktaları, tuhaf bir şekilde hafızasını kaybeden ya da gerçekleşmemiş sahte anılar hatırlayan insanlar, olmaması gereken yerde olan Andrew ve Veronica... Bakıldığında cevap çok basit duruyor. Kara büyünün yanlış ve sahte olan her şeye sebep olduğunu söylememişler miydi? Zihni yanıltan her şeyin şeytanlardan geldiği de...

Vay be...

Yine de zamanda geriye gitsem bile daha öncesinde fark edemezdim muhtemelen. Şeytanların varlığına bile yeni alışmışken bu kadar mitolojik bir yaratığın kafamdaki her sorunun cevabı olduğunu nasıl tahmin edebilirdim ki? Gerçek bir şeytan karşıma çıkana kadar belki varlığını bile reddetmeye devam ederdim ama...

Belki de çıkmıştır.

Belki de karşıma çıkan herkes şeytandır. Belki de arkasında başka bir sebep vardır. Şeytanlar ya da dünyanın varlığından haberdar olmadığı tuhaf şeytan melezleri, güçlü bir şeytan sayesinde bir insana verilen kara büyü yetisi... ama en sonunda vardığı nokta hep aynı: şeytanlar.

Ve ben nasıl bu kadar şeytanla denk düşebildim? Tapınakta okuduğum kitapta şekil değiştirmenin en zor kara büyülerden biri olduğu söyleniyor. Bunu yalnızca güçlü şeytanlar yapabilir ve sadece güç de yeterli değil. Kopyalamak istediğiniz görünüşe hâkim olmanız gerek. Dönüşeceğiniz bedeni o kadar iyi tanımalısınız ki burnunun kemerinin kalınlığından kaşlarının arasındaki mesafeye kadar, yüzündeki benlerin yerinden alnındaki kırışıklıklara kadar... Gözlerinizi kapattığınızda eksiksiz bir şekilde tuvale yansıtabileceğiniz kadar iyi bilmeniz gerekiyor. Yeterince gerçekçi olmasını istiyorsanız bir noktada o beden kanlı canlı karşınızda olsa bile kopyalarken yetersiz kalması gerekiyor. Bu yüzden kusursuza çok yaklaşsa bile hiçbiri kusursuz bir şekilde tıpkısının aynısını kopyalayamaz.

Ben haftalarımı Veronica'nın bedeninde geçirdiğimden bunu fark edebilmiştim çünkü o bedeni yakından tanıyordum. Buna rağmen ilk bakışta fark edemeyeceğim kadar aynı olması korkunç bir şey. Sıradan bir insan olarak aklımın yetmeyeceği bir ölçüde. Hem büyüsüz hem de sıradan bir insan olarak hem de... hay bahtımı çamaşır suyuna yatırıp ipe dizeyim ya!

Bu, Vini şeytan mı demek oluyor peki? Ya da belki de şeytanla çok büyük bir anlaşma yapmış bir insandır. Bilemiyorum. Her türlü çok tuhaf bir gerçek. Onun prensin gizli ikizi olmasını bile kaldırabilirdim ama bunu sindirmek biraz zor.

Şeytan? Bildiğimiz şeytan? Yani tamam bu dünyadaki şeytan ve melek kavramı bildiğimden biraz farklı ama yine de insan ırkının çok üstünde mitolojik bir canlı değil mi? Gayelere sahip, sadece yöntemi... insanların düşmanı olmasını sağlıyor. İnsanların düşmanı olması onu kötü bir canlı yapmasa bile benim için kötü bir haber yapar çünkü; heyyy, aloo? Son baktığımda ben de bir insandım. Ben de insanların pek fanı sayılmam cidden ama tüm yöntemleri insanlara acı çektirmek üzerinden geçen mitolojik bir varlık biraz fazla...

Bir şeytansa benimle ne işi var onu da anlamıyorum. Şeytanların insanları öldürmeleri gerekmiyor ama onlarla arkadaş da olamazlar. Yoksa tüm bu zaman boyunca arkadaş olduğumu düşünürken Vini sadece beni kandırıyor muydu?

"Söyleyemem, benden nefret edersin." Vini bunları söylediğinde gerçekten de bunu mu demek istedi? Beni bunca zaman kandırdığı için miydi? Belki de hâlâ kandırmaya devam ettiği için..?

Tanıdığım herkesin beni sırtımdan bıçaklamış olduğunu yeni fark etmem şaka mı?

Benim körlük şaka mı?

Ya Damien? O da mı şeytan? Vini ile nasıl bir ilişkisi var? Neden ikisi de bana yardım ediyormuş gibi görünürken beni kandırmakta bu kadar iyi? Yani... Vay anasını be oğlum, bu oyunculuk eğitimini nereden aldın?

Yine de bence dereyi görmeden paçayı sıvamamalıyım. Hah, belki de çoktan dereyi yarılamışımdır ama kabul etmek istemiyorumdur. Önce kesinlikle kesin bir emin olmam gerek. Şeytanlara dna testi falan yapabiliyor muyuz? Bebeklerin cinsiyet açıklaması yerine bir köken açıklamasına ihtiyacım var. Sonuca göre ırkçı biri olup olmayacağıma karar vereceğim. Haha, aklımı kaçırırken bile kendimle mizahlaşmam çok acınası. Ama o kadar fazla şey yaşayınca sanırım cidden de tepkisiz olmaya başladım. Belki 2 ay önceki ben olsam gerçekten delirmenin eşiğine gelebilirdim ama şu an kafamda 'thank u, next' çalıyor. Vay be güvendiğim herkes beni kandırmış mı? Kötü olmuş... neyse. Nerede kalmıştık?

Planlarda küçük bir değişiklik oldu. Kendimi güvenceye almam gerekiyor çünkü güvendiğim dağlar üstüme yıkıldı! Önce şu işe bir kesinlik getirip kimin şeytan kimin insan olduğunu anlamam lazım. Daha sonra da kimin niyeti iyi çözmem gerek. Ama kimseden şüphelendiğimi de açık edemem bu yüzden planlarımı gizlice yürütürken çevreye aptal sarışın gülüşleri atmalıyım. Aptalca davranmakta harikayım bu yüzden planın bu kısmında sorun çıkmayacağına eminim.

İkinci adımda daha fazla bilgi ve güç toplamak var. Açıkçası fazla bir şansım yok bu yüzden her şey yolundaymış rolümü sürdürürken güvenmesem de yine de yardım almam gerekiyor. Bana yardım ediyormuş gibi göründüklerine göre gerçek niyetimi belli etmeden yardım almaya devam edebilirim. Bu şekilde gerçekten de yardım etmek mi istiyorlar yoksa sadece yem mi atıyorlar dikkatlice izlerim. Belki de Hansel ve Gratel gibi önce şeker ve çikolatalarla gözümü boyayıp gardımı düşürmeme sebep olacaklar. Ama şeytanlar neden bununla uğraşsın ki? Bilemiyorum...

Şimdilik fark ettirmeden çevreyi dikkatlice izlerken güç toplamam gerekiyor.  Duruma göre onlara da notlarını veririm. Evet, herkes ayağını denk alacak artık!

...

"Mükemmel olmuş!" Yüzümdeki geniş sırıtışla baklavamı yerken mutfak çalışanları alçakgönüllülükle kafalarını eğdi.

Evet, buradaki şeflere baklava yapmayı öğrettim! Sanırım bu dünyaya geldiğimden beri aldığım en iyi karar, ayrıca onlara soğuk baklavayı öğretene kadar da birinci sıradaki yerini koruyacağını düşünüyorum.

"Bayan Rev, bu tarifi nereden duyduğunuzu öğrenebilir miyim?" Aşçı gözlerinde saklayamadığı heves parıltıları ile bana baktığında gururla gülümsedim. Sanırım fanlarıma bir yenisi eklendi.

"Bazen hiçbir şey yapmazken bile aniden kafamda hiç duyulmamış yeni bir tarifi bulduğum oluyor. Sanırım bu doğuştan geliyor." Ne var? Kendimi suçlu hissedeceğimi mi sandınız? Bu sadece bir rüşvet! Tüm bu talihsizlikleri bedavadan bana iteleyemezler herhalde. Bir ödemesi olmak zorunda. Bu ödemeyi önceki dünyamdan çaldığım fikirlerle yapabiliriz. Ben kabul ediyorum. Kaçırılan çocuklar bile en azından şekerini alıyor. Beni zorla bu dünyaya getirdiyseniz sus payımı da isterim.

"Son sefer yaptığınız hamburger gibi mi? Çağ açan bir fikirdi! Gerçekten bu konuda dahi olmalısınız!" Bana taparcasına bakarak konuşan aşçıyla kendimi mutfak tanrıçası gibi hissetmeye başladım.

"Yok canım mübalağa ediyorsunuz. Öyle dahi falan... utandırmayın beni." Gülerek elimi salladığımda aşçı ve mutfak çalışanları kararlı bir ifadeyle kafa salladı.

"Hayır hayır, Leydim siz gerçekten doğuştan gelen bir yeteneğe sahipsiniz." Hepsi bir ağızdan beni övdüğünde eşek gibi sırıtmamak için ellerimle dudaklarımı kapadım. Hamburger yaparken benimle tanışan çalışanlar bugün yine aniden mutfağa daldığımda olağanüstü bir misafirperverlik göstermişti. Ne işin var diye sormak yerine basitçe istediğim tarifi hazırlamaya koyulmuşlardı. Bu yüzden sanırım onları gerçekten sevmiştim. Onlara bir sürpriz daha yapabilirdim. Hatta yapacağım.

"Aslında bir tarifim daha var. Baklavaki gibi yine hamur açmamız gerekiyor ama yöntemi tamamen farklı, adı mantı..." Mutfak çalışanları parlayan gözleri ile hevesle bana yanaştığında gururla kafamı dikleştirdim. Zamanında sadece sevdiğim tatların tarifi öğrendiğim için kendimi tebrik ediyorum! Çorba yapmayı öğrenmek kimin işine yaramış ki? Patates çorbası beni sadece lanetliyor. Ben öteki dünyaya mantıyı getireceğim!

"Yine bir tatlı mı?" Başaşçı merakla konuştuğunda onu hemen reddettim.

"Hayır. Bu bir ana yemek. Tuzlu bir hamur ve kıyma gerekiyor. Bu sefer şekerle işimiz yok. Sadece 4 malzeme yeterli. Hatta iki çeşit de yapabiliriz. Cevizli ve kıymalı yaparız." Yiyeceğim mantıları düşündüğümde ağzımın suyunun akmaması için dudaklarımı sımsıkı kapattım. İşte şimdi... işte şimdi başka bir dünyaya gitmenin zevkini çıkarıyorum! Bilseydim zamanında iskender yapmayı da öğrenirdim!

"Un, su, tuz ve... heh, yumurta gerek. Fazla fazla yapalım herkes yemeli. Sen başarılı bir aşçısın bu yüzden ölçülere karar verme işini sana bırakıyorum. Bugün akşam yemeği menüsüne de koyarız..." Bildiğim kadarıyla yapılışını tarif ettikten sonra hevesle yeni tarife girişen çalışanları izlemeye başladım. Tahmin ettiğim gibi ölçüleri tutturmakta sorun yaşamayıp devasa bir mantı hamuru hazırlamışlardı. Hazır mantı yapmaya başlamışken pizza da öğretmeye karar verdim. Bir kenarda sessizce mantı yapılışını izleyen işsiz çalışanlara da bu görevi verdim. Talimatları bitirdikten sonra yorgunlukla bir köşeye sinip enerjimi toplamak için bir dilim daha baklava yedim. Ah, bugün gerçekten çok sıkı çalışıyorum. Enerjik kadına bravo!

Her şey yolunda ilerlerken malzemeler konusunda dehşet verici bir güncelleme aldım. Burada sucuk yok! Tam da mutfağın ortasına oturup ağlamaya başlamayı düşündüğüm vakitler mutfağa yeni bir yüz girdi.

"Ne yapıyorsunuz?" İçeri giren yabancı adam şaşkınlıkla karşılaştığı manzarayı incelerken ona hak vermeden edemedim. Mutfağın ortasına geleceği bitmiş genç gibi çöken ben ve çevremde panikle beni sakinleştirmeye çalışan çalışanlar...

"Bay Dorian- Leydim bize yeni bir tarif öğretmek istemişti ancak gereken malzemelerden birine sahip değiliz." Adının Dorian olduğunu öğrendiğim ve muhtemelen çok yakında bunu unutacağımı bildiğim adam kaşlarını kaldırarak bize baktı. Dikkati çevremdeki çalışanlardayken istemsizce onu süzdüm. Egzotik bir tipi vardı. Bunu nasıl açıklayabilirdim bilmiyorum ama uzun koyu yeşil saçları ve esmer tenine rağmen parlak su yeşili gözleri ile gerçekten egzotik görünüyordu. Ayrıca ilk defa yeşil saçlı birini görüyordum bu yüzden çöktüğüm yerde sessizce onu izlemeye devam ettim. Büyülü bir dünyada olmamıza rağmen herkesin saçı normaldi bu yüzden yeşil biraz beklenmedikti.

Sen farklı olmalısın dostum!

"Ne gerekiyor?"

"Sucuk!" Oturduğum yerden konuşmaya katılmaya karar verdiğimde meraklı gözleri bana döndü.

"O nedir?"

"Keşke bilsem." Keşke... keşke sucuk yapılışını bilsem! Hayır, sucuk hakkında bildiğim tek şey etten yapıldığı. Bu da açıkçası opsiyonel! Her neyse, zaten bu kadar şanslı olmam şüpheliydi.

"Neyse... önemli değil. Gerçekten... hayatımın geri kalanında asla sosis, sucuk ya da salam yemeyeceğim gerçeğini şu an fark ediyor olmak biraz yaraladı. Market yok ki tüm zararlı işlemlerden geçmiş işlenmiş gıda diyetime uyayım! Ne kadar korkunç... Bu saatten sonra değil market, Azerbaycan'dan bile salam alamam. Artık salamsızım..." Dramatik bir havayla mırıldandığımda herkes üçüncü bir gözüm çıkmış gibi bana bakıyordu. Aslında bu dünyada üçüncü gözün o kadar da anormal olmadığı düşünülürse insanlar bana daha karışık bir ifadeyle bakıyordu sanırım. Gülümseyerek omuz silktim.

"Beni takmayın. Sadece sağlıklı beslenmek zorunda kalan herhangi bir Amerikalının girdiği bunalımı yaşıyorum. Geçecektir, muhtemelen..." Fazla dramaya bağladığımı fark ettiğimde öksürerek üzüntülü fon müziği çalan havayı dağıttım ve ayağa kalktım. Bu kadar eğlence yeter.

"Her neyse, ben gidiyorum. Siz öğrettiğim gibi devam edin. Bir kaşığa 40 tane sığmazsa yemem ama haberiniz olsun." Normal görünerek mutfakta eğlendiğime göre asıl hedefime gidebilirim artık.

Hâlâ kapıda dikilmekte olan adamın yanından geçip mutfaktan çıktım. Bu devasa sarayda mutfak giriş kattaydı bu yüzden Damien'la yaptığımız kendini savunma derslerinden sonra merdiven çıkacak gücü bacaklarımda bulamayıp mutfağa dadanmıştım. Kesinlikle, şekerli baklava enerjimi yerine getirdiği için sırada çok gizli görevime devam etmek var!

Bunu düşünüyordum ama az önceki adam peşime takıldı. Harika!

"Sonunda sizle birebir tanışabildiğime sevindim Leydim." Aniden yanımda beliren adam rahat bir tavırla ve samimi bir gülümsemeyle konuştuğunda kafamı ona çevirdim. Elleri pantolonunun cebinde rahat bir ifade ile yanımda yürüyordu.

"Tanışmak için sabırsızlıkla beklenen biri olduğumu bilmiyordum."

"Ah, hayır. Kesinlikle öylesiniz. Bu yüzden benimle beraber küçük bir çay molasına ne dersiniz?" İnsanın bu teklifi reddedesi gelmiyor cidden... Diyeceğimi mi sandınız?

"Reddetmek zorundayım. Korkarım midemde lezzetli bir çay için bile yer kalmadı." Yalan! Çatlayana kadar yiyebilirim ama o iğrenç çayı susuzluktan ölsem bile içmem!

"Bu çok kötü oldu. Size eşlik edebilmeyi umuyordum." Çaktırmadan onu süzdüğümde güveni yeni yıkılmış benliğim şüpheyle doldu. Sanırım artık her şeye şüpheyle yaklaşacağım ama bu adamın şans eseri peşime takıldığını düşünemiyorum. Belki de ileri derece bir paranoyaklık gösteriyorumdur ama artık hiçbir şeye saf rastlantı olarak bakamayacağım.

Belki de dostumu yakın ve düşmanımı daha yakın tutmalıyım.

"Bana kütüphanede eşlik edebilirsiniz." Evet, benimle gel bakalım da niyetin neymiş göreyim.

Şaşkınlıkla kaşları kalktı.

Ne var? Yoksa burada da sadece ahlaksız kaçamaklar için uğranan bir yer mi? Belki de kütüphaneye gitmek bir deyimdir ve aslında +18 anlamlara geliyordur. Belki de şu an farkında olmadan bu adamı zinaya davet ediyorumdur! Düşündükçe kafamda kurmaya başlıyorum işte! Ya ona gizli bir mesaj verdiğimi düşündüyse? Yoksa neden kütüphaneye gitmeme şaşırsın?

Belki de salak görünüyorumdur...

Evet, bu daha mantıklı.

"Kütüphaneye mi gidiyorsunuz?"

"Evet, yoksa buna iznim yok mu?" Gülerek sorduğumda altında gerçek bir ağız yoklaması olduğunu gizledim. O da aynı şekilde gülerek kafasını iki yana salladığında onu sorguladığımdan habersizdi.

"Haha, buna cüret edemeyiz." Gülümseyerek önüme döndüm ve bana yolu göstermesine izin verdim. Birkaç çalışan dışında kimseyle karşılaşmadığımız saray koridorlarında nefes nefese kalacağım kadar uzun bir süre yürüyüp merdiven çıktıktan sonra geniş kapıların önünde durduk. Buraya bir asansör gerekiyor.

"İşte geldik. Korkarım ki kalırsam size eşlik etmek yerine düşük çenemle sizi rahatsız edebilirim. Bu yüzden size keyifli vakitler dileyip veda etsem iyi olacak." Centilmen bir ifade ile beni içeri geçirdiğinde ben de en nazik gülümsememi takındım. Anlaşılan bana bu bahane ile veda ediyor.

"Nezaketiniz için teşekkür ederim. Öyleyse iyi günler." Gülümseyerek ayrıldığında ben de kütüphanenin içlerine ilerledim.

Kütüphanede aradığım şeyin tam olarak ne olduğunu ben de bilmiyorum. Daha doğrusu aradığım şeylerin olup olmadığını bilmiyorum. Sadece büyü yapamayan insanların yine de büyü kullanmasına izin veren eşyaların olduğunu biliyorum ve bunun işime yaramasını umuyorum. Burada büyülü bir silah tarzı bir şeyler hakkında bilgi bulabilirsem iyi olur.

Kendimi dönüşe hazırlamam gerekiyor. Önce saraya döneceğim. Temelli değil elbette. Bunun asıl sebebi Veronica ile buluşup onun hafızasını düzeltmem gerekmesi. Ayrıca uzun zamandır veresiye defterime yazdığım borçlar fazlasıyla birikti. Bunlar, Veronica'nın tokat borçları... Başıma açtığı tüm işleri düşününce elimden kolay kurtulamaması gerekiyor. Bu yüzden önce onu döveceğim sonra kafasını düzelteceğim. O saraya geri dönüp araştırma yapmam da gerekiyor. Axel Aragon'a tamamen güvenebilseydim benim yerime sarayı araştırmasını söylerdim. Mesela ben kaçtıktan sonra ne oldu? Yerime geçen sahte Veronica ne yapıyor? Gerçek Veronica ne yapıyor? Tüm bu zaman boyunca yanımda olan Vini'nin saraydaki yerini kim dolduruyor? Tuhaf, çünkü saraydaki bağlantıları düşünülünce Axel'in zindana atıldığımı ve geri kalanı öğrenmemesinin yolu yok. Ben kaçabildiğimi söyleyerek onun karşısına çıksam da sarayda olup bitenleri biliyorsa ben kaçtıktan sonra bile orada Veronica'nın olduğunu bilmeli. Öyleyse ne düşünüyor? Kaçtıktan sonra yerime biri koyulduğunu bildiğine eminim. Aragon'un şekil değiştirmek için kara büyü gerektiğini benden iyi bildiğine eminim. Ayrıca Kuro'dan duyduğuma göre de istediğim gibi onu çağırmış ama onu sorgularken benden bahsetmemiş.

Burada büyük bir hata yaptım.

Acele ettim. 1 hafta sonra gelmemi söylediği için bulunduğumuz koşulları unutup yanına gittim. Yanına gittiğimde bir büyücü sayesinde kaçabildiğimi söyledim. Aptallık ettim.

Axel'in sarayda çok fazla gözü ve kulağı var. Kaçtığım halde kulede yerimi dolduran biri olduğunu bilmemesinin imkanı yok. Başkası gibi görünmeyi sadece şeytanlar yapabilir. Öyleyse Veronica'nın durumunu iyice sorgulamaz mı? Kaçmak için şeytanlardan yardım aldığımı düşünür ve daha sonra ise yine şeytanlar yüzünden hafızasını kaybettiğini de hatırlar. Karışık bir durum olduğunu anlamış olmalı. Şu an belki de neyden şüphelenmesi gerektiğini bile anlayamayacağı kadar kafası karışmıştır. Onun gözünden baktığımda durum fazla boktan. Ben şeytanlarla bir işler mi çeviriyorum yoksa şeytanlar beni kandırıyor mu? Belki de ben de kılık değiştirmiş bir şeytanımdır. Nasıl emin olabilir ki? Neredeyse ona üzüleceğim. Önce aşık olduğu kadın kimliğini gizlemeden yanına gidiyor sonra da o kadının hafızasını kaybettiğini öğreniyor. Daha sonra bunun şeytanlarla ilgili büyük bir şeyler olduğunu düşünüyor. Daha sonra o kadın saraydan kaçtığını söylüyor ama sarayda hâlâ o kadının olduğunu duyuyor. Ne düşünecek? İyi ihtimalde ikimizden birinin sahtekar olduğunu düşünecek. Kötü ihtimalde ikimizin de sahtekar olduğunu düşünecek. Hem şu an kulede hapsolmuş olan bedenin hem de benim şeytan olduğumu düşünebilir. Belki de kulede olanın gerçek olduğunu düşünür. Belki de bambaşka bir şey düşünür. Zeki insanların ne düşüneceğini nasıl tahmin edebilirim ki?

Peki ya ne düşünecek?

Asıl sorun, benim lehime mi düşünecek?

Ya benim de Veronica'nın kılığına girmiş bir şeytan olduğumu düşünürse? Tüm bunların bir oyun olduğunu ve gerçek Veronica'yı sakladığımızı? Onu görmeye tekrar gittiğimde tıpkı ilk karşılaştığımız gecede olduğu gibi beni yakalamasının çok fazla ihtimali yok mu? Benden şüphelendiğini ya da en azından bu ihtimali kafasından geçirdiğine eminim. Kuro'yu çağırdıktan sonra ona benden bahsetmemesinin sebebi benden şüphelenmesi olamaz mı? Kim olduğumdan emin değil ama ona aniden gelip birini bulmasını istiyorum. Bana ve Kuro'ya çaktırmadan ikimizi de araştırabilir. Niyetimi anlamak için Kuro'yu sorgulamıştır ama bunu yaparken beni araya katmamıştır. Benden bahsetse belki de onun farkında olmadığı şekilde çoktan istediğim şeyi elde edeceğimi düşündü. Belki de Kuro da benim adamlarımdandı ve onun sayesinde buluşup şeytani gizli planlar yapacağızdır. Belki de böyle düşünmüştür. Hayır daha da kötü bir ihtimal var...

Tüm bu kafa karışıklıklarından sonra şüpheye düşüp Veronica için istediğim melek şeysinden fazladan alıp kendine de kullanmış olabilir mi? Kuro ve benim bağlantımı açık artırma gecesi olarak düşünürse ve yeterince şüphe ederse neden olmasın? Belki de artık o gece kolyeyi çalanın ben olduğumu biliyor ve artık daha da şüpheli. Sessizliği hiç hayra alamet değil. Bir şeyler düşünüyor olmalı. Axel gibi biri ben tüm gün şehirde dolaştıktan sonra bunun haberini almış olabilir. Ortalıkta dolaşmamın bir sebebi de benimle iletişime geçip geçmeyeceğini anlamaktı. Ama benim karşıma çıkmadı. Bunun yerine alakasız bir şekilde Kuro ve Mylene ile karşılaştım ama beklediğimin aksine Axel Aragon yoktu. Bekle bir saniye... Bekle... Bekle bir saniye... 

Tapınakta Mylene ile karşılaşmam ve hemen sonrasında Kuro ile karşılaşmam çok mu normal?

Şüphe duyacağım bir tesadüf değil mi?

Bunların Aragon ile bir ilgisi olabilir mi?

Axel Aragon...

İşe yarasa bile bir daha Axel Aragon'u kullanmamın yolu yoktu. Öncesinde de basitçe böyle düşünmüştüm ama bu beni korkutmamıştı. O zamanlar daha Aragon'un şeytan olmam konusunda benden şüpheleneceği ihtimali aklıma gelmemişti. Ayrıca arkamda Vini ve Damien'ın olduğunu düşünüyordum.

Belki de güvenebileceğim kimse yoktur.

Hiçbir şey bilmediğim bu dünyada tek başımayım ve kendime yeni bir düşman da edindim. Sokakta özgürce gezersem er ya da geç Aragon'un beni bulacağına emindim. Belki de çoktan bulmuştur...

Tamam sakin olalım. Diyelim ki Aragon o geceyi hatırladı ve parçaları da birleştirdiğinde benden şüphelenmeye başladı. Peşime Mylene ve Kuro'yu bilerek takmış olabilir mi? Bir şekilde Kuro'nun benimle alakası olmadığını anlamış olabilir. Doğruluk taşı gibi bir şeye sahipse Kuro'nun benimle alakası olmadığını anlayabilir. Kuro' dan ne istediğimi öğrenmek istemiştir. Daha sonra onu bana karşı kullanmaya karar verir. Kuro sadece bir paralı asker. Onu satın alabilir. Kuro'yu aradığıma göre Kuro niyetimi öğrenmede en işe yarar ajan olur. Bir şeyler peşinde olduğumu düşünüyorsa önce Kuro'yu ne için aradığımı öğrenmek ister. Belki de bir şeytan olduğuma emin olmuştur. Eğer Mylene de işin içindeyse şeytan olmadığımı anlamıştır. Mylene benimle tapınakta karşılaştı ve...

Bekle bir saniye, Aziz Lucian da işin içinde olabilir mi?

Hayır, saçmalıyorum. Ben kendi ayaklarımla oraya gittim. Tapınağa gideceğimi önceden tahmin edip Aziz'i kendi ajanı yapmasının yolu yok. Bunun yerine sonradan rastlantısal bir şekilde karşılaştığım Mylene daha şüpheli. Orada olduğumu öğrendikten sonra bilerek karşıma çıkmış olabilir mi? Her şeyin aptal bir tesadüf olduğuna inanamıyorum. Belki de fazla film izlemişimdir ama... ama bir ihtimal yok mu? Mylene neden bana gereksiz detayları verdi? O gecede parmağım olduğunu bildiği için beni denemiş olabilir mi? Bunlardan bahsederek tepkimi mi izledi?

Gardımı indiremem.

Kimseye güvenemem.

Belki Mylene de değildir ama rastgele karşıma çıkan Kuro kesinlikle fazla şüpheli. Ama neden?

Benimle karşılaştığında beni sorgulamadı. Ağzımı aramadı ya da beni kaçırmadı. Karşıma çıkmasının bir sebebi olmak zorunda. Benimle ilgili bir sebep... Benden bir şey öğrenmek istiyordur ya da... bilemiyorum. Ama olmalı...

Düşün bakalım Rev. O kısa karşılaşmadan ne alabilir? Bilgi alamaz. Konuştuğumuz saçma şeyler ne işine yarayacak ki? Üstelik soran kişi bendim. O ağzımı bile aramadı. Aragon Kuro'ya neden ihtiyacım olduğunu öğrenmek istiyorsa Kuro'nun beni orada tutup sorgulaması gerekmez miydi? Ona basiçe o gece olanlar için onu aradığımı söyledim ve devamını üstelemedi. Yoksa sadece bunu mu öğrenmek istiyordu? Nasıl bu kadar kolay ikna olabilir? Belki de...

Belki de hepsi birer tesadüftür ve ben çok fazla film izlemişimdir.

Hah... Bazen keşke saçma bir kitaba kötü karakter olarak girseydim diyorum. Kitabın sonunda ölecek kötü bir kadın olarak doğabilirdim. Ana karakter olan masum kıza zorbalık yapardım, ana erkeği elde etmeye çalışırdım ya da kötü bir kadın her neyi yapıyorsa onu yapardım işte. Bir kitabın içinde doğmasam bile herhangi bir dünyada herhangi bir hayata sahip olabilirdim ve ona göre yaşayabilirdim. Her şey olabilirdi ama bu... Bu hayatın da nesi var lan! Neden lanet beynimi kullanmak zorundayım!? Neden her şey bu kadar karışık? Neden güvenebileceğim kimse yok? Neden herkes bir şeyler saklıyor ve tek bilmeyen benim?

Hah... tüm enerjim soğuruldu. Ne aradığımı bile bilmeden şu aptal kitapları karıştırmaktansa uyumayı tercih ederim. Evet, odama döneceğim ve her kim beni bu dünyaya getirmenin iyi bir fikir olduğunu düşündüyse olağanüstü aptallığımla onu buna pişman edeceğim.

Dünyayı kurtaracağımı mı düşündünüz? Hah!

Daha çok düşünmeliydiniz.

Büyük hata...

En azından bunu bedavaya yapmayacağımı hesaba katmalılardı.

Yön duyguma söverek ve yaklaşık üç kere yanlış koridora saparak en sonunda kaldığım odayı bulabildiğimde derin bir nefes vererek kendimi içeri attım. Her seferinde nasıl daha düşük bir modla geri dönebilirim ki?

Aragon benden şüpheleniyor ve ben herkesten şüpheleniyorum. Bu durumda Aragon'la iş birliği yapsam... Hayır, hayır. Aragon'un Veronica'ya ne kadar aşık olduğunu biliyorum mu ki? Ya onun güvenini kazanmak için her şeyi söylersem ve o da sevdiği kadının bedenini çaldığım için... beni öldürürse? Ya da öyle bir şeyler! Aragon'un benim hakkımda ne düşündüğünü öğrenmem gerek. Sarayda hâlâ bir Veronica olduğunu bildiğine göre ve salak da olmadığına göre şeytanların bunda da bir parmağı olduğunu çoktan anlamıştır. Asıl sorun beni düşmanı olarak mı görmeye başladı? Benim de şeytanlarla bu işin içinde olduğumu ve onu kandırdığımı mı düşünüyor? Onun aşık olduğunu kadını hapsedip yerine geçtiğimi mi düşünüyor? Yoksa gerçekten gerçek Veronica olduğumu mu düşünüyor? Bu en iyi ihtimal olur. Gerçekten hafızamı kaybettiğime falan inanır ve çevremde olup bitenden habersiz olduğumu düşünür. Masum olduğumu düşünürse düşmanı da değilim ama benden şüpheleniyorsa... boku yedim!

Nasıl riske atayım ki? Bunun yerine iki yerden de uzaklaşmak istiyorum.

Mesela şu sapık kralın olduğu saraya geri dönsem..? Tamam orada da korkunç düşmanlarım var ama işin iyi yanı onların düşman olduğuna eminim. Belirsizlik bilinenden daha korkunç. Şeytanlar ve melekler ve diğer tüm o büyülü tuhaf şeylerin arasında kaldığımı düşünürsem o saray daha güvenli geliyor. Sarayda göz önünde Aragon yeterince temkinli olur ve şeytanlar da aynı şekilde.

Kraliçeler beni öldürmek mi istiyor? Kral beni metresi mi yapacak? Hah! Denesinler de göreyim! Bunlarla uğraşmak Aragon ya da Vini'den daha kolay görünüyor. Şimdi daha kötüsünü gördükten sonra eski günleri özledim. Vini'nin basit bir kaçırılmış çocuk olduğunu düşündüğüm ve bedavaya ahşap evde yaşadığım huzurlu günler... Durad Bey'in o iç ısıtan cömertliği... Ah, sanırım ağlayacağım... Belki de o kasabaya geri dönmeliyim. Evet!

Ne kadar param var? En yakın at arabası istasyonu nerede? Belki de otostop çekerim ha? Nasıl olsa bindiğim ilk yabancı at arabası da olmaz.

Ulan, şimdi düşündüm de hâlâ beni zorla eve bırakan o iki kardeşin sırrını çözemedim. Dur... Belki de çözmüşümdür. Onlar da şeytandı değil mi? Zihin oyunları ve geri kalan tuhaflıklar düşünüldüğünde bedenimi kontrol etmeleri de kara büyünün eseri olmalı. Yani onlar da şeytandı. Tamam, sırada ne var? Durad Bey de mi şeytandı? Doğrusu hiç şaşırmam. Zaten bu kadar iyi olması tuhaftı. Ne demişler? Babana bile güvenme. Bundan sonra karşıma çıkan herkesten şüpheleneceğim.

Zaten beni zorla arabaya atan o iki kişinin şeytan olması mantıklı. Açık artırmadan kaçmak için rehin aldığım ana kuzusu Andrew de aslında onu taklit eden bir şeytandı değil mi? Onunla yolları ayırdıktan hemen sonra karşıma iki tane daha şeytanın çıkması şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan şey o gece Andrew kılığına giren şeytanın isteyerek ya da istemeyerek bana yardım etmesi.

Şimdi düşündüğümde fark ettiğim tek şey, o şeytan olmasaydı oradan çıkamayacağım gerçeği. Üstelik o şeytan bir şekilde eve güvenle dönmeme de yardımcı oldu.

O zaman o şeytan kim?

Vini?

Hayır. O olsaydı eğer eve döndüğümü bilirdi. Benimle balkonda karşılaştığında şaşırmıştı. Şaşırması numara olsa bile neden şüpheleneceğimi bildiği halde orada olsun ki? Karşıma çıkmak isteseydi çok daha önce sokakta çıkmaz mıydı?

Doğru! O an bunu düşünmek için fazla götümün telaşına düşmüştüm ama Durad Bey'in evinde olması gerekirken Veronica'nın evinde olmasının bir sebebi olmalı. Oraya geleceğimi bilseydi eminim bana evde yakalanmazdı. Bunun hiçbir açıklaması yok.

Sahte Andrew, Vini olamaz.

Harika! Bir ihtimali eledim ve geriye kaldı doksan dokuz!

Gerçekten bununla uğraşamayacağım. Hadi paramı sayayım ve geri dönme planlarına başlayalım. 

Tapınağa gittiğim gün götürdüğüm küçük çantayı dolaptan çıkardım ve içindeki her şeyi yatağa döktüm. Bakalım ne kadar param var?

Bir... iki... üç... beş... yedi... yedi altın ve iki gümüş, ayrıca bir tane de şu gps yerine geçen sihirli bilekliklerden var. Bunu satarsam ne kadar alırım? Bunu ne zaman çantaya koydum ki? 

En son bileğimdeydi...

Bakışlarım yavaşça bileğime döndü ve Damien'ın işim bittiğinde onu çağırmam için verdiği bilekliğe baktım. Hâlâ bileğimdeydi.

Öyleyse neden bir tane de çantamda var? Renkleri aynı olsa çift gördüğüme inanacağım ama farklılar.

Çantadaki, kolumdakine benzer bir bileklik. Sıradan bir bileklik olabilir mi? Taşları aynı türe benziyor. Sıradan olsun ya da olmasın, neden çantamda ki? Damien zaten bir tane verdi. Başka birisi gizlice atmış olabilir mi? Ama neden? Tamam, hadi o günü bir baştan hatırlayalım.

Çantama erişim sağlayabilecek herkesi düşünsem... Çantamı çıkmadan hemen önce hazırladım ve para dışında içine başka bir şey atmadım. Tapınakta bile yanımdaydı ve Aziz ya da Mylene'in gizlice bir şeyler atmasının pek yolu yoktu. Tatlı ısmarlamak için Damien ve Vini ile bir tatlıcıya gittiğimde bile çantam yanımdaydı. Tuvalete giderken bile yanımdan ayırmamıştım. Tuvalete giderken Kuro ile karşılaşmıştım ama o zaman da çantam yanımdaydı.

Bekle...

Aklıma delice bir ihtimal geldi. Kuro ile çarpışmam yanlışlıkla olmayabilir mi? Kuro bana bilerek çarpsa ve o sırada çantama bunu atsa... HADİ CANIM!

Kuro o yüzden benim karşıma çıkmış olabilir mi? Eğer aynı işe yarıyorlarsa bu bileklik de konumumu gösteren bir şey olabilir. Beni takip etmek için bunu atmış olabilirler. Bunun arkasında da kesinlikle Aragon vardır.

Yok ya, bence tamamen senaryo yazdım şu an.

Acaba...?

Bunu öğrenmenin tek bir yolu var sanırım.

♡☆♡♧♧♡☆♡♧◇☆☆♡

Rév : Sanırım kötü günleri geride bıraktık.

Ben : UwU

Rév : Bu ne demekti şimdi?

Ben :
              (\ __ /)
              (UwU)
       _ノ ヽ ノ\_
    / '/ ⌒Y⌒ Y  \
(  (三ヽ人  /   |
| ノ⌒\  ̄ ̄ヽ  ノ
ヽ___>、__/
          |( 王 ノ〈
           /ミ'ー―彡\
          |╰         ╯   |  
          |       /\          |
          |      /  \        |
          |    /     \      |

Kimler şeytan, kimler şeytanla anlaştı ve kimler tüm bunlardan alakasız? Tahminler var mı?

Rev'in tek taşla üç kuşu vurmasını bekleyin.

Continue Reading

You'll Also Like

271K 18.4K 32
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...
91.6K 728 4
Herkesin aleti imtinayla yalanır...
42.4K 1.2K 75
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
37.1K 868 23
"Oyun oynamayacaksak ne yapacağız?" "Ben seni sikeceğim o kadar. İstediğin bir sex türü varmı kedicik?"