Mal bulanındır diyenlerin hesaba katmadığı her şey

922 140 90
                                    

Risk benim göbek adım falan olmamalıydı. Böyle salakça şeyler yapmak istemiyordum ama başka tercihim de yoktu. Bir daha ne zaman karşıma böyle bir fırsat çıkacaktı ki? Kısa sürede nasıl para kazanacaktım? Borç? Kimden borç alacaktım? Tefeci gibi olan heriflere vereceğim para için başka bir tefeciden borç alacak halim yoktu. Üstelik kendi kirli geçmişimi düşününce belki ben de bir tefeciydim. Bu yüzden önceki hayatımda olsa asla yapmayacağım bir şekilde gittim ve bir erkekle konuşma başlattım. Kuro'nun kaba tavrından sonra belki de yoğurdu üfleyerek yemem lazımdı ama tereddüt etmek için çok geçti.

"Güzel manzara değil mi?" Yanında durup onun yaptığı gibi korkuluğa yaslandım. Gözlerine bakmaya korksam da kendime verdiğim cesaretle bakışlarımı yüzüne çıkardım. O da bana dönmüştü şimdi.

"Evet öyle." Pekala bana açık bir kapı bırakmadı. Sorun değil! Ben güzel ve kendine güvenen bir kadını oynuyorum şu an. Cesur davranmam gerekiyor.

"Bu yüzden mi içerideki antikalardan daha çok ilgini çekiyor?" Kendinden emin görün. Kendinden emin görün. İstediği her şeyi elde edebilecek bir kadın gibi görün. Evet, bunu yapabilirsin. İddialı ol. Kendime verdiğim telkinlerle etkileyici bir şekilde konuştuğumu düşündüm.

"Öyle mi? Neden böyle düşündün?" Tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu.

"Hiçbir şey almaman ve biter bitmez kendini buraya atman dikkatimi çekti. Yoksa senin için yeterince zevkli değil miydi?"

"Hmm. Böyle mi düşünüyorsun?" Dudakları kıvrıldı.

"Evet. Oradaki antikalardan çok bu gökyüzü ilgini çekiyor gibi görünüyor." Ben de ona gülümsedim.

"Belki de." Belirsiz bir sesle mırıldanıp önüne döndü. Yani bu ne demek?

"Yanılıyor muyum?" Bunu imayla sormuştum.

"Belki de." Yine aynı şekilde mırıldandığında gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Başarıyla yüzümdeki sahte gülümsemeyi bozmadan bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.

"Bu yıldızlar... Sonsuza kadar burada kalmayacaklar." Ses çıkarmadı ama beni dinliyordu.

"Yani kalacaklar ama güneş doğduğunda onları bir süre göremeyeceksin." Göz ucuyla ona baktığımda o da yıldızlara bakıyordu.

"Bunun yerine yıldızları yanında taşımak istemez miydin?" Aniden ortaya attığım teklifle bakışları bana döndü. Ne demek istediğimi anlamaya çalışır bir ifade ile yüzüme bakıyordu.

Bense çantamı açtım ve içindeki kolyeyi çıkardım.

"İstediğin her zaman bakabileceğin, her yere götürebileceğin kendi gökyüzüne sahip olmak..." Bakışları elimdeki kolyeye düştüğünde daha iyi bakabilmesi için kolumu kaldırdım ve gözlerinin önünde sallanmasını sağladım.

"Bununla mümkün olabilir." Kolyeye bakan gözleri yavaşça büyüdü. Yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı.

Göz şeklinde olan bu kolye içinde koca bir uzayı taşıyormuş gibi görünerek evde bulduğum en değerli şey olmaya hak kazanmıştı. Sanki koca uzaya açılan bir pencere veya ayna gibi... Uzayı içine sığdırmış gibi mor-mavi tonlarına hakim olarak galaksi ve yıldız ışıkları barındıran büyüleyici bir taşı vardı. Gerçekten de gökyüzünü alıp koymuşsun gibi görünüyordu. İyi bir fiyata satabilirdim yani.

"Bu... Bana mı satıyorsun?" Gözlerini kolyeden çekmeden konuştu.

"Evet. Büyüleyici değil mi?" Lütfen öyle olduğunu ve tüm servetini buna harcayacağını söyle.

Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babasıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora