Hurricane | Minsung

By hanjistrrq

762 102 1.1K

"Mezar taşlarında senin de ismini görmek istemiyorum." İkisi bir araya geldiğinde ortalığı yıkıp geçiyordu. T... More

[1]Giriş
[2]
[3]
[4]
[5]
[6]
[7]
[8]
[9]
[11]
[12]
[13]
[14]
[15]
[16]Final

[10]

32 6 84
By hanjistrrq

"Ne oldu? Bir şey dedi mi sana?"

"Sakin ol Min."

"Yavrum nasıl sakin olayım? Tek başınaydın."

Yavrum.

"Hadi hadi, yakın bir kafeye sür de bir şeyler içelim. Anlatacağım."

"Hay hay efendim."

Cidden. Minho zaman farketmeksizin sözleriyle aklımı başımdan alıyor. Halbuki çok uzun sürmemişti Yuna ile konuşmam. Ama endişesi 10 metre öteden anlaşılıyordu. Biraz ilerledikten sonra bir kafenin önünde durduk. İçeri girdiğimizde, Minho iki tane sütlü kahve söyleyip masaya oturtturdu.

"Anlat bakalım."

"Tahmin edeceğin üzere, ilk başta ne yapacağını şaşırdı. Sonrasında ne istediğimi sordu."

"Cidden, ne için gitmiştin?"

"Ona bizim evin yakınlarındaki bir deponun adresini verdim. Lise zamanları hakkında konuşacağımızı söyleyip, gelmesini istedim."

"Ne yapacaksın orada?"

Bakışlarımı kaçırdım.

"Öldürecek misin?"

"Hayır. Ama ölmeyi isteyecek kadar canını acıtacağım."

Bir süre sustu.

"Ya gelmezse?"

"Gelecek."

Dedim kahvemden yudum alırken.

-

"Hoşgeldin Jis."

"Hoşbuldum Beom."

"Ee neler oldu?"

Koltuğa ilerlerken konuştum.

"Yakınlarda bir depo var, belki bilirsin. Oraya gelmesini söyledim. Tabii ilk başta şaşırmıştı."

"Ne zamana gelmesini söyledin?"

"Bu gece yarısında."

"Ne yapacağını sormuyorum. Az çok tahmin edebiliyorum çünkü. Ama, tek başına mı olacaksın?"

"Tek başıma olmazsam sorun çıkar gibi."

"Peki, sen bilirsin."

Öyleydi. Kendi başıma olmazsam başkalarının da canı yanabilirdi. Herkesi tehlikeye atmaktansa, sorumluluğu alan kişi riske girmiş olur.

Risk almaktan çekinen biri değildim sonuçta.

Kalkıp bir şeyler atıştırmak için mutfağa gittim. Dolapta kalan pilavı çıkarıp ocağın üstüne koydum. O pişerken içerden gitar sesi duyuldu. Sanırım akşam Beomgyu'nun sahnesi vardı. Pilavı yerken seslendi.

"Jisung!"

"Efendim?"

"Gelebilir misin?"

"Geliyorum, bir dakika."

Kalan son kaşık pilavı da yedikten sonra, kaseyi tezgaha bırakıp salona adımladım.

"Sanırım buradaki kalın akoru çalamıyorum. Gösterebilir misin?"

"Tabiki."

Uzattığı gitarı alıp oturdum. Besteyi bana gösterdiğinde notayı çalmayı denedim.

"Çok güzel çaldın."

"Teşekkür ederim. Bir kaç kez tekrar yaparsan aynı tonu yakalayabilirsin."

Kafa salladığında kalkıp odama gittim.

-

"Beom, ben çıkıyorum."

"Tamam, dikkat et."

Tam kapıya yöneleceğim sıra kapı çaldı. Yavaşça açtığımda karşımda Minho'yu gördüm.

"Tam zamanında yetişmişim."

"Minho?"

"Beomgyu olmasa benden habersiz tehlikeye atacaktın kendini."

Beomgyu'ya baktım. O haber vermişti.

"Ah, cidden mi Beom?"

Omuz silktiğinde göz devirip ayakkabılarımı aldım. Giyip çıktığımda Minho ile aşağı inmeye başladık. Apartman kapısının önüne geldiğimizde durdum ve ona döndüm.

"Minho gelmemen lazı-"

Sözümü bitirememiştim çünkü Minho biranda dudaklarıma kapanmıştı. Olduğum yerde öylece kalakaldığımda, düşmemek için omuzlarına tutundum. O da belimden tutmuştu. Bir süre sonra geri çekildiğinde ağzımı dahi açamadım.

"İtiraz yok."

Kafamı yavaşça sallayarak yanıt verebildim.

Elimden tuttu ve apartman kapısını açarak dışarıya çıkardı.

Ellerimize bakmaya devam ederken bana döndü.

"Depo ne tarafta?"

"İleride, sağdaki sokağın girişinde."

Kafa salladıktan sonra peşinden çekiştirmeye başladı. Yanına kadar ulaştığımda ayırmadım ellerimizi. Beraber sadece sokak lambalarının aydınlattığı karanlık sokakta yürüyorduk.

"Büyüleyici."

Diyerek mırıldandım. Duymuş olmalı ki yürürken bana baktı.

"Nedir büyüleyici olan?"

"Geceleri sokaklar. Gerçi geceleri deniz, sokaklardan daha muhteşem oluyor."

"Ama sen hepsinden daha büyüleyicisin."

Dedi parlak gözleriyle. Sadece gülümseyebilmiştim çünkü onun karşısındayken dilim tutuluyordu. Biraz daha rüzgarın eşliğinde ilerlediğimizde deponun yakınına gelmiştik. Durdurdum onu.

"Ben gireceğim, sen dışarıda bekleyeceksin."

"Olmaz."

"Şöyle yapalım. Başkasının geldiğini görürsen gir tamam mı?"

"Ama-"

Bu sefer ben öptüm tapılası dudaklarını. Dilerdim ki gece boyu dudaklarını öpmek. Lakin bunu şuan yapamazdım. Geri çekildiğimde gülümseyerek konuştum.

"İtiraz yok."

"Ah, Sung."

Son bir kere sarıldıktan sonra deponun önüne ilerlemeye başladım. Yanıma herhangi bir şey almamıştım. O depoda her türlü şey vardı çünkü. Yuna gelmeden içeri girdiğimde, içerideki tek sandalyeye oturdum. Bir kaç dakika sonrasında büyük deponun kapısı, yüksek sesle açıldı. Yuna'nın girdiğindeki korkusunu gözlerinden okudum. Etrafına bakınıyordu.

"Hoşgeldin Yuna."

Sesim yankılandığında hızla bana çevirdi başını.

"Korkmana gerek yok. İki medeni insan gibi konuşacağız."

Gülümsemeye çalıştığımda yaklaştı.

"Ne konuşacağız Jisung?"

"Lise senelerini."

"Korkudan nasıl titreyen bir çocuk olduğunu mu konuşacağız yani? Nasıl aciz, nasıl güçsüz olduğunu mu?"

Nereden geldiğini bilmediğim bir ego ile başladı sözlerine. Sakin kalmaya çalışarak kalktım sandalyeden. Tam karşısında durdum.

"Dediğin gibi çocuktum. Şuan karşında 25 yaşında olarak duruyorum. Elimde olsa herşeyi yapabilirim, fazla yüksekten konuşma Shin."

Biraz daha yaklaştı. Yanında bana zarar verebilecek bir şey taşıyacak kadar kurnazdı.

Ama onu kullanamayacak kadar da korkaktı.

"Yüksekten konuşmak senin işin Han. Lise sonda da bize her şeyi yapacağını iddia ettin ve yok oldun. Bunları umut ederek diğer arkadaşlarının aksine yaşamayı denedin."

Damarıma basıyordu.

"Yaşamlarına son vermesine sebep olduğunuz öğrencilerin hepsinin intihar etme sebebi, yanlış biliniyor çünkü siz bunu saklıyorsunuz. Duyulmasını istemiyorsunuz çünkü itibarınızın yok olmasından korkuyorsunuz. Bunların hepsini açığa çıkarabilecek tek kişi benim. Ateşle oynuyorsun."

Parmağımla omzunu ittirerek, aynı zamanda üstüne yürüyerek konuştuğumda geriledi. Elini cebine attığını gördüğümde ayağımla çelme takıp yere düşmesini sağladım. Zemin sert olduğundan başı da çok acımıştı ve yüksek sesli çığlık atmıştı. Başını tutarken cebimdeki tek dal sigarayı çıkarıp yaktım. Kendisi hala yerde, bıçakta sağ elindeydi. Yanına eğildim ve sigara dumanını bir kere yüzüne üfledim. Sonrasında konuştum.

"Diğerlerine ve bana da böyle yapmıştınız değil mi?"

Kaşları çatıldığında parmaklarımın arasında yanan sigarayı sağ bileğine bastırdım. Yine bir çığlık.

"Nasıl hissettiriyormuş Yuna?"

Elindeki bıçağı aldım.

"Sırtımdaki izler hala duruyor biliyor musun? Eminim sana da o izler çok yakışır."

Derken köprücük kemiğinin biraz altında, fazla kan akmayacak kadar yara açtım. Birden kapı fazla yüksek sesle açıldı.

Kim Jennie.

-------------------------------------------------------------
merhabalarr kac gundur bolum atamadim ozur dilerim kimi zaman vaktim olmadi kimi zaman da birtakim olaylar oldu. bunun telafisi olarak yazabilirsem gece bir bolum daha atmayi planliyorumm🧚‍♀️ artik olaylarin karistigi bolumlere geldikk iyi okumalaaarr!!💌

Continue Reading

You'll Also Like

113K 7.7K 39
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...
171K 9.3K 60
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
1.4K 159 7
Yarım kalan aşk nedir bilir misiniz? İşte bu,yarım kalan iki gencin hikayesi.
45.8K 4.2K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.