before sunrise || jihope

Oleh vmaier_

1.5K 175 660

Farklı sebeplerden aynı şehire gelen jimin ve hoseok birbirlerini tanımamalarına rağmen gitmeden hemen önce p... Lebih Banyak

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
12
13
14
15-final

11

71 8 30
Oleh vmaier_

"Yaklaş, o dokunuşu hissetmeme izin ver Damarlarında dolaştığımı hisset"

Touch-TENDER


****

Beklenmedik anlar vardır hayatta; bazıları ürpertir, bazıları ise sonsuza dek sürsün istenir. Her ikisinde de şaşkınlık ve heyecan hâkimdir. Ürperten anların üzerimizde bıraktığı tesir hiç hatırlanmaması gereken anılar bölümünde yerini almıştır lâkin diğerinde böyle değildir. Sonsuza dek sürsün istediğimiz o anlarda kalır insan; zaman üzerine tozlu çarşaflarını örtse de tutunur sımsıkı. Yaşamak oldukça basit ama yorucudur da. Dinlenme noktaları olmalıdır, nefes nefese kaldığımızda duracağımız ve ciğerlerimize temiz havanın dolacağı yerler. Bu bir yer de olabilir bir insanda; her türlü, yaşamak için durmalı ve hissetmelidir insan. Ölümün gerçekliği tenleri soğuğa çevirmeden hemen önce, içimizde akan kanın sıcaklığı tüm bedeni sarıp sarmalamalıdır.

Günler önce yağmurun tenine dahi değmesini istemeyen Jimin, sevdiği adamın karışısında sırılsıklam olmayı umursamamıştı. Eylül ayının onlara sunduğu sağanak yağmur, çok kusursuzdu gözlerinde. Hoseok'un üzerindeki siyah hırka bedenine yapışmıştı. Jimin ne zamandır hareketsiz durduğunu fark ederek genç adama doğru adımladı. İçinde alev alan hisler, hareketlerini dürtüsel kılmıştı. Ellerini Hoseok'un boynuna dolayıp gözlerinin en derinine baktı "gerçek olduğunu anlamam gerek" çok geçmeden dudakları, sevdiği adamın dudaklarıyla buluştuğunda alev alev yanıyordu Jimin. Hoseok'un elleri hiç zorlanmadan narin beline dolandı, yıllardır ezberinde gibiydi. Küçük olanı kendine iyice çekerek sırılsıklam olmuş bedenleri birbirine değdirdi.

İçlerindeki özlem yağmur damlaları gibi her öpüşte daha da çok artıyordu. Hoseok, kapattığı gözlerini açarak geri çekildi. Gecenin karanlığında, yoğunlaşmış gözbebekleri ve aldığı hızlı nefeslerle Jimin'e baktı. Jimin ise boynuna dolamış olduğu ellerini çekmeden yüzünü de oraya gömdü. Yağmurla karışan o muhteşem koku, her seferinde büyülüyordu Jimin'i. Hoseok buna karşılık ıslanmış saçlarına öpücük kondurmuştu, kıpkırmızı olan dudakları her öpüşte titriyordu "içeri girelim, hasta olacaksın." Başını sallayarak onayladı onu Jimin. Düşürdüğü şemsiyeyi yerden alıp kapattı, zaten ıslandıkları için kullanmaya gerek duymadı. Genç adamı arkasında bırakarak evin önüne gitti ve vakit kaybetmeden kapıyı açtı.

Islak ayakkabıları girişte çıkardıktan hemen sonra Jimin, tavan arasındaki odaya yönlendirdi Hoseok'u. Genç adam oldukça ıslanmıştı ve Jimin biraz mahçup hissediyordu. Geniş odaya geldiklerinde kısaca göz gezdirdi Hoseok; Yatağın hemen üstünde olan pencere yağmur damlaları ile süslenmişti, odayı aydınlatan loş ışıklarla birlikte çok güzel bir görüntü çıkmıştı ortaya. Huzurlu ve heyecanlıydı Jung Hoseok, araya giren zaman biraz çocuklaştırmıştı onu. Üzerindeki gerginliği atmak için çaba gösteriyordu. Işıltılı gözlerle Jimin'i izliyor, bundan dolayı sadece kalbinin sesini işitiyordu.

Küçük olan, ona uygun kıyafetleri bulmak için uğraşırken izlemeye devam etti. Şu an bulunduğu an o kadar kıymetliydi ki, her saniyesini değerlendirmeliydi Hoseok. Jimin, Hoseok'a uygun olacağını düşündüğü kıyafetleri çıkardığında onu izleyen gözleri fark etmesi uzun sürmüştü. Kızaran yanakları daha da utanmasına sebep oldu "beni utandırmak hâlâ hoşuna gidiyor değil mi?" Genç adam başımı eğip güldü "yanakların pembeleşince çok güzel oluyor, benim suçum değil."
Verdiği cevaba göz devirdi Jimin, basbayağı utandırmak hoşuna gidiyordu. Kıyafetleri yatağın üzerine koydu.

Üzerine yapışmış olan kıyafetlere daha fazla dayanamadı Hoseok, çıkaracağı esnada yanında duran Jimin'e kısa bir bakış attı. Boğazını temizleyerek kapıya doğru yöneldi Jimin "saçlarını kurutman için havlu getireyim." önünden geçip gidecekken bileğinden tutarak durdurdu onu Hoseok "hâlâ ıslak kıyafetlerine dolanıp duruyorsun. Hasta olursan kızacağım Jimin.
"Önce seni halledelim sonra giyineceğim." dedi ve hızlı adımlarla odadan çıktı. Kalbi deli gibi atıyordu, sevdiği adamın burada olması gerçeklikle hayal arasındaki o çizgide gidip gelmesine sebep oluyordu.Banyo dolabından temiz saç havlusu alıp odasına yöneldi. Aralık olan kapıyı tıklatacağı esnada Hoseok'un, üstündeki ıslak tişörtten kurtulmasını izledi. Kusursuz sırtı, ince beli ve hafif belirgin kaslarını görünce nefesini tuttu Jimin. Bu kadar güzel olması inanılır gibi değildi. Ne yaptığını fark ederek gözlerini saniyelik kaçırdı. Gideceği esnada, genç adam uzun saçlarını eliyle karıştırıp, saçlarının gizlemiş olduğu ensesindeki dövmeyi ortaya çıkardığında durakladı.

Daha önce orada bir dövmesi olmadığına emindi Park Jimin, loş ışığın belli belirsiz aydınlattığı güneş ve ay dövmesi kalp atışlarının hızlanmasına neden oldu. Heyecanın verdiği körlükle düşünmeden içeriye girdi, bu gece mantığı devre dışı kalacak ve kalbinin esiri olacaktı. Hoseok arkasındaki hareketliliği sezerek döndü, yanına yavaş adımlarla gelen Jimin'i izledi. Kollarını esmer olanın boynuna doladı ve ardından ellerini nazikçe yeni yapıldığı belli olan hafif kabarık dövmede gezdirdi. Hoseok hiç tepki vermiyor, sadece bekliyordu; Jimin'in tepkisini deli gibi merak etse de beklemeye devam etti. Kalın dudaklar önce boynunda, sonra köprücük kemiğinde gezindi. Jimin'in, onun bedeninde bıraktığı izler sonsuzluğun izleriydi. Kapısında beliren yoğun adrenalinle bocaladı. Geri çekilen Jimin bir nefes kadar yakındı şimdi; ellerini narin bedene sarıp uzaklaşmasını engelledi Hoseok. Merak dolu bakışları küçük olanın yüzünde gezindi, Hoseok'un ıslak saçlarına parmaklarına daldırdı Jimin ve ardından ensesine doladı

"bu gece konuşamayacak derecede senin tarafından büyülendim. O yüzden izin ver, sadece kalplerimiz konuşsun."

Cümlesi son bulduğu anda dudaklarını, Hoseok'un dudaklarıyla birleştirdi Park Jimin. Zamana meydan okuyan sakinlikle ilerleyen öpüşmeleri bir süre sonra şiddetlenmişti. Ayrı kaldıkları anların özlemiyle doluydu kalpleri; bir bütün olmanın hazzına varmadan bu duygunun dinmesi neredeyse imkânsızdı. Uzun ince eller, zarif belli sardığında Jimin, kendini karşısındaki bedene daha çok bastırdı. Hoseok tek hamlede Jimin'i kucağına alıp yatağın ucuna götürdü. Yatağa oturduğunda kucağında olan Jimin'in ıslak tişörtüne gitti elleri; anın yok olacağından korkar gibi öpüşmelerini kesmemişlerdi. Esmer olanın elleri kurumakta olan tişörtün içinde geziniyor, sıcak avuçları dokunduğu soğuk bedeni ısıtıyordu.

Jimin'in de ufak yardımıyla ıslak tişörtten kurtulduklarında yarı çıplak bedenleri dolandı birbirine. Hoseok'un elleri Jimin'in ay dövmesinde yukarıdan aşağıya doğru yol aldı. Tamamen ezberinde olan dövmeleri yıllardır biliyor gibiydi. Park Jimin'e ait her detayı özenle saklıyordu Hoseok, o detaylarda yaşam alanını oluşturmuştu. Dudaklarını kısa süreliğine birbirinden ayırarak Jimin'i yatağa uzandırdı, gözleri eşsiz yüzünde gezindi. Elleri vücudunun her detayını özenle keşfediyor ve öpüşleri bunu taçlandıyordu. Tekrardan yüzlerini buluşturdu ve yavaşça Jimin'in boynuna uzanıp öptü. Yağmurla harmanlanan kendine has kokusu huzuru bahşetmişti Hoseok'a. "şimdi durmazsak, bir daha duramam" Endişeli ve tutkulu bakışları altında çağrısını yaptı Hoseok. Bu anın bitmemesini istese de, Jimin'in isteği önceliğiydi. Cevabı her ne olursa olsun kollarını ona dolamaktan vazgeçmeyecek ve sımsıkı saracaktı.

"Hissediyor musun Hoseok?" Esmer olanın bir şey demesine fırsat vermeden devam etti Jimin, sesi oldukça netti "Ruhunun içindeki ruhumun sana çoktan teslim oluşunu, kalbimin her bakışında sana daha çok koştuğunu ve beni her öptüğünde senin olmak için çırpınan bedenimi... bunları hissediyor musun? Eğer cevabın evetse, çoktan bütün olmuşuz demektir."

Cevap oldukça basitti; "zaten birbirimizin olmuşken bedenlere mâni olmak gerekli miydi?" Jimin'in anlatmak istediği şey tam olarak buydu. Hoseok içten bir gülüş sundu ona, ıslak saçlarını geriye atıp alnını Jimin'in alnına yasladı "Bu gece seni seviyorum demek yerine, ruhunu en güzel renklere boyayacağım." diyerek alnını çekip dudakları tekrar ait olduğu yeri buldu.Yavaşça öpüyordu Hoseok, elini Jimin'in eline kenetleyip öpmeye devam etti. Kıyafetlerinden tamamen kurtulduklarında son engeli de aşmışlardı.

Aşkın deli tutkusu, ruhlarından bedenlerine ulaşmış bir gezgindi. Park Jimin, mantığını umursamayacak kadar aşk doluydu ve Jung Hoseok sevdiği adamın aşkını kucaklayacak kadar tutkuluydu. İkisi arasında yükselen yoğun çekime karşı koymak artık imkansızdı, sıcak dokunuşlarla kuşatılmıştı bedenleri. Yağmurun bile söndüremeyecegi bir ateş kalplerini ele geçirmişti o esnada; soğuk bedenleri birbirine değdiği her an yanıyordu. Dünyanın farklı yerlere savurduğu bu iki genç adam, birbirlerini bulmuş ve koşulsuzca teslim olmuştu.

****

Dün geceye kıyasla, güneş ışıklarının pencereye ulaştığı bir gün karşılamıştı onları. Hoseok gözlerini araladığında eliyle yatağın diğer tarafına yokladı lâkin soğuk ve boştu. Tamamen uyandığında örtünün altındaki çıplak bedenini yatakta doğrulttu, Jimin'in olmayışı kaşlarını çatmasına sebep oldu. Bedenine dolanan örtüden kurtulup ayaklandı, hızlıca onun için ayarlanmış olan kıyafetleri giyip yatağı ve ardından odayı toparladı. Vakit kaybetmeden aşağı indiğinde etrafa kısa bir göz gezdirdi, Jimin hiçbir yerde yoktu. İlk başta tereddüt etse de aklına gelenle çıktı evden, gece onu çıkarken gördüğü yere bakmaya karar vermişti. Yarı açık kapının onun ulaştığında içeriye adımladı yavaşça; çok geçmeden Jimin görüş alanına girmişti. Büyük tuvalin üstünü dikkatlice örten genç adam, oldukça odaklanmış duruyordu. Sıra boyalarını toplamaya geldiğinde, Hoseok aralarındaki mesafeyi kısa sürede kapatıp sarıldı.

Jimin, anlık irkilsede beline dolan ellere dolandı eli, yüzünü hafifçe döndü "günaydın, erkencisin" Hoseok, başını Jimin'in omzuna koyup belini daha sıkı sardı "uyandığımda seni yanımda göremeyince telaşlandım biraz." Küçük olan vücudunun tamamını genç adama döndü ve ellerini onun boynuna doladı
"endişelendirdiğim için özür dilerim, aklına çok kötü senaryolar gelmedi umarım" diyerek muzip bir şekilde sırıttı. "Ah kaçtığını düşünmedim tabii, eğer ima ettiğin buysa. Fakat seni incitmiş olabilecegim endişesi aklımın bir köşesinde yerini almıştı. Canın çok acımıyor değil mi?" Hoseok'un sorusuna hayır anlamında kafasını salladı Jimin "dün gece çok anlamlı ve güzeldi. Tekrar yaşansa itiraz etmem" Hoseok'un kahkası atölyede yankılandı "bunu duymak iyi oldu, tekrarlanması için elimden geleni yapacağım" Dudakları vakit kaybetmeden, tadı hâlâ hafızasında olan dudaklarla buluştu.

Ayrıldıklarında atölyeye baktı Hoseok "genelde burada mı çalışıyorsun?"
"Evet, özellikle şu sıralar daha çok. Bitirmem gereken bir eser var." Diyerek üzerini örttüğü büyük tuvali gösterdi Jimin. Örtüyü kaldırıp göstermek isteğiyle dolup taşsa da sabırlı olmalı ve aklındaki plana sadık kalmalıydı. "Bakabilir miyim peki?" Hoseok'un merak dolu bakışları tuvalin olduğu yerde gezindi. Kafasını itiraz edercesine salladı Jimin "şimdi olmaz ama söz, ilk sana göstereceğim." Esmer olan arkada duran paletin üzerindeki mavi boyaya parmağın ucunu değdirip elini arkasına sakladı. Ne yaptığını görmeyen Jimin, hızlı bir hamleyle burnuna bulaşan mavi boyayla olduğu yerde kaldı. Hoseok'un neşe dolu kahkahası bulaşıcı etkisini sunmuş ve Jimin'i de güldürmüştü "beni merakta bıraktığın için seni kendi silahınla cezalandırıyorum Park Jimin." Haylaz bakışlarını esmer olana sunan Jimin, muzip sırıtışını gösterdi tekrardan "demek öyle, benim de buna karşılık bir hamlem olmalı o hâlde."

Yerde duran katlanmış örtüyü tamamen açıp serdi Jimin, birkaç boyayı ve paleti de hemen üstüne koydu. Hoseok ise dikkatli bir şekilde izliyordu onu. Gerekli boş alanı da açtıktan sonra Hoseok'a döndü "tişörtünü çıkarıp yüzüstü uzan." Esmer olan ne yapacağını merak etse de üstelemeden dediğini yaptı "dur bir saniye, tuvalin mi olacağım?" Uzandığı yerden dönerek söylediği cümleye gülümsedi Jimin "sanatımı birde senin üzerinde denesem fena olmaz." Hoseok gülüp önüne döndü ve ardından üzerine yerleşti Jimin. Gözüken güneş ve ay dövmesine bakıp gülümsedi tekrardan. Paleti ve fırçayı eline alıp boyamaya başladı; aklında ne yapacağına dair bir fikir yoktu, doğaçlama ilerleyecekti. Islak boyanın yumuşak fırçayla tenine değişini hissetti Hoseok, ortaya neyin çıkacağını merakla bekliyor ve arada bakmaya çalışıyordu.

Geçen zamanın ardından Jimin, ayaklanıp yukarıdan yaptığı resme göz gezdirdi. Memnun mırıldanmalar eşliğinde Hoseok'a baktı "bitti" dikkatlice doğrulan Hoseok, yavaşça kuruyan boyayı hissedebiliyordu. Jimin, kenarda duran aynayı getirip sırtına tuttu. Hoseok aynadaki yansımasına baktı, tam ortaya ayçiçekleri yapmıştı; Yeşil, mavi ve kahverengi boyaları kullanarak da çevrelemişti ayçiçeklerini. Hoş bir görüntü yakaladağına şüphe yoktu, ayçiçeği tarlasının içindeymiş gibiydi. Büyülenmiş bakışları Jimin'i buldu "muhteşem olmuş"

"Ayrı olduğumuz zaman diliminde bunu hayal ederdim çoğu kez. Karanlık dünyamı aydınlattığın için, seni en güzel boyalarla renklendirecegime söz vermiştim. Rüyalarıma da yer edinmiştin, gerçeklikle bağımı koparmayan senin hayalin olmuştu." Jimin buğulanmış gözleriyle söylemişti bunları; Hoseok aralarındaki mesafeyi kapatıp elindeki aynayı aldı ve kenarı koydu
"Derler ki rüyalarına en çok kim uğruyorsa seni özlüyordur. Seni deliler gibi özlüyordum, tahmin edemeyeceğin kadar. Bu ayçiçekleri de senin dokunuşla hayat buldu, tıpkı benim gibi" dedi Hoseok.

Jimin, boyalı oolmasına aldırış etmeden ellerini sevdiği adamın yüzünde gezdirdi ve dudağına kısa bir öpücük kondurdu "seni sevmek için milyonlarca neden sayabilirim ama bunların hepsi önemsiz. Varlığın aşkın tanımı ve benim diğer yanım. Sana her baktığımda daha ne kadar sevebilirim diyorum, sınırsız bir sevgi verilmiş bana. Hepsi senin için biliyorum, seninle olmak için."
Hoseok, Jimin ile göz göze geldiğinde ruhunun sesini duyuyor gibiydi çünkü o da aynı şeyleri düşünüyordu.
Narin bedeni sıkıca sardı Hoseok, usulca saçlarından öptü ve kulağa şiir gibi gelen cümlesini Jimin ile o esnada paylaştı.

"İşte bu yüzden yeni bir dünya kuracağım bize; tüm her şeyin ötesinde, sadece ikimiz. Ve varlığın sevgilim, beni yaşatacak."

****

Hoseok'un dövmesine benzeyen bir referans bırakıyorum:

Bu bölümü yazıp sildim sürekli, neden bilmiyorum ama beğenemedim bir türlü. O yüzden hemen yayınlamadım:"
Şu anki bölüm daha da içime sindi. Dilerim okurken çokça keyif alırsınız, görüşmek dileğiyle♡♡

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

891K 71.2K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
23.4K 6.5K 12
panik atak jisung & hallederiz minho
411K 37.6K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
65.8K 3.2K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?