Bir Kadeh Hayalet

By esraav20

701 149 1K

Bir lise öğrencisi olan falcı Destin'in ölümü, hayaletinin okulu lanetlemesine sebep olur. Kendini aniden par... More

1- falcı
3- falcılar kapısı
4- birkaç kadeh şarap etkisi
5- uçurumlar ve sahte gözyaşları
6- "on üç gün önce"
7- veda öpücüğü
8- yılbaşı
9- mutlu yıllar
10- geçmişteki tozlu fallar
11- fazla düşünmek veya hiç düşünmemek
12- intihar mı? cinayet mi?
13- karışık ruhlar, karışık günler
14- hayalet olan bir ruh ve ruhsuz bir beden
15- faylinn
16- yıldızlar kadar güzel, yıldızlar kadar uzak
17- geçmişteki tozlu anılar
18- hayaletler ve insanlar
19- falcı bir hayalet
20- titanic
21- Türkler ve birkaç hayalet
22- partiler ve hayaletler
23- bağımlılık
24- boşanma kararı
25- mutlu gibi görünenlerin gerçeği
26- motor yarışı

2- lanetli ölüleri diriltme hayaleti

63 15 119
By esraav20

SELAAAAAAM!

Ben geldim, siz geldiniz; O zaman hoş geldik, hoş bulduk!

Fazla neşeliyim, bölümün tersine.

O zaman bekletmeden bölüme geçelim?

Bölüm sonunda düşüncelerinizi yazmayı unutmayın, ve son konuşmayı okumayı lütfen.

Bölüm şarkısı: The Weeknd, feat. Daft Punk- Starboy

İyi okumalar!
~essy.

~|~

~Réve Noire, 07.43

Başım delice ağırırken, sınıfa girdim. Dün oturduğum yere otururken, gözlerim sınıfta gezindi. Destin'i aradı gözlerim ama yoktu.

Geri önüme döndüğümde karşımda siyah saçlı bir çocuk belirdi. Siyah gözleri parlıyordu. Dağınık saçları, açık ten rengine karışıyordu. Çok fazla dövmesi vardı.

Elini uzattı. "Harvey." Elini sıktım. "Réve." Yüzünü dün ilk geldiğimde ezberlemiştim. Herkesin arasında dik dik bakmaya başlamıştı bana.

"Tanıştığıma memnun oldum Réve." Harvey'in tok sesi kulaklarımı doldurdu. Yüzünde çapkın bir sırıtış vardı.

"Harvey," Titreyen bir sesle ikimize kapıya baktık. Bizden küçük olduğu belli olan bir erkek, kapının önünde kağıtlarla duruyordu.

Sesi titreyerek ve korku dolu çıkmıştı. Harvey, öfkeyle genç çocuğa döndü. Bana dönüp, gülümsemeye çalıştı. "Bir dakika bekleteceğim Réve'ciğim."

Hızlı adımlarla kapıdaki çocuğun yanına gitti ve yakasından tutarak kapının yanına çekti. Görüş alanımdan çıkarken, kaşlarımı çattım. Hızlı bir şekilde ayağa kalktım.

Koşar adımlarla, kapıdan çıktığımda Harvey sol tarafımda çocuğu sıkıştırmış öfkeyle onu tehdit ediyordu.

"Ne yapıyorsun sen?!"

Harvey, çekilip çatık kaşlarla bana baktı. "Hakettiğini."

Daha ikinci günden başıma bela almamak için, susmak zorunda kaldım. "Sen geç istersen sınıfa," Harvey'e döndüm, devam etti konuşmaya. "Bende geliyorum."

Bu olay neyse kesinlikle çözecektim. Şimdilik tüm nefretleri üzerime almamak için sınıfa girdim. Ağrıyan başımı ellerimin arasına aldım.

Sanki başımın içinde sarhoş hayaletler geziyor, kadehlerce dolu şarap içip sarhoş oluyor ve saatlerce sarhoş bir şekilde son ses açılmış müzik ile dans ediyorlardı.

***

Aradan birkaç gün geçmişti. Destin'le bir daha konuşmamıştım. Harvey'le arada konuşsam da ondan hoşlanmıyordum. Zorba olduğu belliydi ama daha hocalara anlatmak için kanıt bulamamıştım.

Ve bugün, her şeyin değişeceği gündü.

~Yazar, 12.10

Destin Herditas ölümüne altı saat elli yedi dakika kala sınıfa girmişti. Öğle arası olduğu için boştu sınıf. Destin, sırasına otururken hâlâ okuduğu kitabın etkisini üzerinden atamamıştı.

Hayaletler Arası Boyut kitabı ona oldukça gerçekçi gelmişti. Öldükten sonra hayalet olmak, hayaletlerle iletişime geçmek, hayaletlerin yaptığı laneti durdurmak, bir hayaleti geri canlandırmak... Destin'in ilgisini oldukça çekmişti hayaletler.

Destin hayaletlere inanmayla başlamıştı, ölülerle iletişime geçebileceğini düşünmüştü. Bu düşünce ona çocuksu gelsede tebessüm etti.

Belkide bu son tebessümüydü.

***

İki dersin ardından okul bitmişti. Destin'in gözleri Réve'e kaymıştı. Genç kız dalgın görünüyordu, sınıftan ilk çıkan o olmuştu. Destin, sırt çantasını takmış boş sınıftan çıkmak için hazırlanıyordu.

Sınıf kapısına geldiği sırada karşısına çıkan Harvey'le korkuyla yutkundu. Harvey'in arkasından iki çocuk -Luka ve Darcy- daha gelmişti. Harvey'in yüzündeki sırıtış büyürken, konuştu.

"Falcının falları tutmadı, cezasını çekme vakti."

***

Destin Herditas'ın ölümüne dokuz dakika kalmıştı. Saat akşam yediydi ve Destin bilincini açık tutmakta zorlanıyordu. Saatlerdir tenha ve kimsesiz bir yerde aralıksıza dövülüyordu.

Buraya ilk geldiklerinden üzerinde sadece iç çamaşırı kalana kadar soyulmuştu ve o halde kafasından aşağıya bu soğuk Aralık gününde buzlarla dolu üç kova su dökülmüştü.

Ama Harvey için bu bir başlangıçtı. Saç şekilendirme aleti olan maşayı, Destin'in bedeninde bazı yerlerinde defalarca tutmuştu. Bedenindeki izlerden emin olunca, bu sefer saatlerce aralıksızca arkadaşlarıyla Destin'e şiddet uygulamıştı. Ve bu hale devam ediyordu.

Son yedi dakika kala Destin fısıldama tonunda konuştu. "Yalvarırım," Nefes alamayacak gibi hissetti. "Bırakın, n'olur.."

Harvey, genç çocuğun acı çekmesiniden zevk alıyordu. Genç çocuk, güçsüzce bir cümle fısıldadı, diğerlerinin duyamayacağı kadar kısık çıkmıştı sesi.

Bu onun son cümlesiydi.

"Yemin ederim ki öldüğüm gün hepinizi lanetleyeceğim."

Kan kaybından ölmek üzereydi ve Harvey bunu bilmeksizin daha sert indiriyordu yumruklarını. Destin'in dudaklarından acı bir inleme döküldü. Nefes alamıyormuş gibi hissediyor, karnına aldığı darbeler sancısını güçlendiriyordu.

Son bir dakika kala, Destin acıyı hissetmeyecek kadar bilinci kapanmıştı. Harvey ve yanındaki iki genç çocuk yumruklarını ve tekmelerini daha sert vurdular.

Her yerleri kan olmuştu ve Harvey bir şeyler sezmişti. "Bırakın!" Verdiği emirle, Darcy ve Luka Destin'e vurmayı bırakmıştı.

Oraya gelmek üzere olan onlarla aynı sınıfta olan iki genç kız -Biri Harvey'in üvey kardeşiydi- olan şeyleri az çok tahmin ediyorlardı. Ve onlarda en az Harvey kadar sırıtıyorlardı.

Tabii, Harvey'in sırıtışı yavaşça kayboluyordu.

Harvey, Destin'i dürttü. "Falcı! Uyunsana, acıların daha bitmedi."

Harvey'in içinde istemediği bir korku filizlendi. Nefes alamayacak gibi boğuldu. Tuhaf bir ortam olmuştu havada. Karanlık bir hava.

Gelen gök gürültüsüyle saat 19.07'ye vurdu ve Destin, son nefesini verdi.

Genç çocuğun ruhu bedeninden yavaşça ayrıldı, ruhu havalandı ve olanları izledi. Onu sadece, onun gibiler görebilirdi artık.

Yerde yatan bedeni, Harvey'in endişeyle o bedeni sarsışı, iki genç çocuğu korkuyla etrafı bakışı, iki genç kızın endişeli sesleri.

Ve Destin Herditas, yemin etti; okulu ve içindeki herkesi lanetleyecekti.

"Ne oluyor?" Harvey'in üvey kız kardeşi Amber korkuyla sormuştu bu soruyu. Harvey, elini Destin'in ölmüş bedeninde boynuna atar damarına götürdü. Ve atmayan nabzıyla yutkundu.

"Öldü."

Harvey'in sesi, ortamda derin bir sessizlik yarattı. Amber'in en yakın arkadaşı ve Harvey'den hoşlanan zavallı kız Terra, korkuyla yutkundu. Gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı.

Terra ve Luka dışında hepsi bu işten kurtulmanın korkusundaydı. Terra duygusal bir kızdı, günahını bile Destin'den daha çok severken onun ölümüne ağlaması saçmaydı onun gözünde.

Ama yanaklarından akan gözyaşlarına engel olamıyordu. "Ağlamayı kes!" Darcy'in ani çıkışı, Terra'nın ürpermesine sebep olmuştu. Gözyaşlarını sildi, yumruklarını sıktı.

Amber, sessizliğini böldü. "Öldüğünü söyleyemeyiz."

"Elbet anlayacaklar Amber." Harvey, düşünceli bir edayla konuşmuştu. Amber, birkaç saniye sessizce düşündü. Ve gözlerinde düşünce parıltısı ilişti bir anda, beyninde şimşekler çıktığını hissetti.

"Ama onun bedenini canlandırabiliriz."

Dört genç, Amber'in ne dediğini anlamıştı. Ve bu, ortamda uzun süreli bir sessizliğe yol açmıştı. Amber, gözlerini adını bile doğru düzgün hatırlamadığı falcı çocuğun bedenine bakarken tem renginin gittikçe soluklaştığını gördü.

Zaten açık tenli olan Destin'in bedeni, şimdi beyazdı. Kardan bile beyazdı ve bu korkutucuydu. Yağmur damlaları, falcı çocuğun bedenini ıslatıyordu.

"Daha fazla bekleyemeyiz," Harvey, sessizliği bölmüştü. "Amber'in sunduğu seçenek dışında bir seçeneğimiz yok."

"Ama bu.." Darcy, korkuyla yutkundu. Harvey, mavi gözlerini Darcy'e yöneltti. "Eğer ölümünü üstlenmek istemiyorsan başka seçeneğimiz yok Darcy." Harvey'in sert sesiyle, Darcy bakışlarını yere çevirdi. Ellerine baktı Darcy, az önce birini öldürmüş olduğu ellerine. "Tamam." Darcy pes ederek kabul etti.

***

Darcy, babasının olan laboratuvarın kapılarını açtı. Harvey ve Luka, Destin'in ölü bedenini taşıyorlardı. Terra hiç olmadığı kadar sessizdi. Amber, yapacağı işin farkındaydı ve bu ondan bir gram bile korku yaratmıyordu.

Aksine, heyecanlandırıyordu bu düşünce Amber'i.

Darcy, içeri girmeleri için çekildi. Harvey ve Luka, Destin'in ölü bedenini laboratuvara soktu. Laboratuvardaki sedyeye yatırdılar Destin'i. Terra ve Amber'de içeri girdi sırayla. Darcy, içeri girip kapıyı kapattı.

Herkes Amber'e döndüğünde Amber, derin bir nefes aldı. "Çekilin," Verdiği komutla dört genç çekildi. Amber, sedyenin önünde durdu birkaç saniye. Yüzünde hafif bir sırıtış yer edindi. Sedyenin yanındaki ki elektrik kutusunun kapağını açtı.

Buradan laboratuvardaki tüm elektrikleri açıp-kapatabilirdi. Veya ölü bir bedeni yaşatabilirdi. Amber, kablolardan ikisini Destin'in ölü bedenindeki göğüsüne yerleştirdi.

Birkaç tuşu bastı Amber ve Destin'in ölü bedenin etrafında şimşek kadar hızlı bazı ışıklar yanmaya başladı. Amber, Destin'in elini tuttu. Amber'in ela gözleri yavaşça grileşti. Açıktan-koyuya saniyeler içinde birçok grinin tonuna dönüştü gözleri.

Amber, bir cümle mırıldandı.

"Ego suscitabo mortuos."
"Ölüyü dirilticeğim."

Aynı cümleyi birkaç defa daha tekrarlandı. Ve sonra bir hayalet serildi gözler önüne. Dört genç korkuyla köşede bekliyordu. Hayalet transa geçmiş gibi yüksek bir sesle konuştu, etrafında dumanlar çıkıyordu.

"Quid vis?!"
"Ne istiyorsun?"

Amber transa geçmiş gibi konuştu. "Volo corpus tuum vivere."
"Bedenin canlanmasını istiyorum."

Hayalet ve Amber, defalarca aynı cümleyi tekrarladı; "Ego suscitabo mortuos."
"Ölüyü dirilticeğim."

Ve hayalet, Amber'in konuşmasına izin vermeyecek kadar yüksek bir sesle tekrarladı bu cümleyi.

Konuştukları dil, Latince'ydi.

Hayaletin etrafında gri dumanlar, açık mavi ışıklar ve sesler berildi. Artık dumanlar, sesler ve ışıklar sedyeyi de içine alıyordu. Tiz bir çığlık sesiyle dumanlar, ışıklar, sesler ve hayalet yok oldu.

Amber, bilincini kaybederek bayıldığında Harvey onu tuttu. Birkaç mırıltı eşliğinde, Destin'in ruhsuz bedeni doğruldu. Robot gibiydi. Darcy, derin bir nefes aldı. Destin'in ruhsuz bedeni ayağa kalktı.

Ama bir şeyler eksikti, bunu herkes anlayabilirdi. O ruhsuzdu ve bunu anlamak için sadece görmek bile yetiyordu. Harvey'in kollarındaki Amber dışında, gençler birbirine baktı.

Yarın zor bir gün olucaktı. Ve dört gençte bunun farkındaydı. Amber, birkaç mırıltı içinde ayılmaya başladı. İlk cümlesi, "Uyandı mı?" olmuştu. Harvey, gözleriyle sedyenin yanında ayaktaki ruhsuz ve ölü olması gereken bedeni gösterdi. Amber hafifçe yutkundu.

Amber anlamıştı, ruhsuz olduğunu. Ve bu onda şok etkisi yaratmıştı, "Bu imkansız.." diye mırıldandı. "Diriltilen bedenlerin ruhları olur, onun yok.."

Bunun tek nedeni olabilirdi, ruhu bir yerlerde saklı olmalıydı.

Dört gencin haberi olmadığı bir şey vardı; Destin'in ruhu da ordaydı ve görünmez bir şekilde izliyordu olanları.

~|~

Yine kaossuz kalamadım.. Neyse olsun

Bölüm düşünceleri —>

Destin'in ölümü hakkında düşünceler?

Biliyorsunuz ki okullar başlıyor ve benim okulum başlamış bulunmakta. O yüzden sanırım hafta sonları bölüm yayınlayabileceğim.

Başka bir şey kalmadı galiba.

Yıldızlı geceler,
Görüşürüz! 🫶🏻🤍

Continue Reading

You'll Also Like

133K 1.2K 35
Liseden yeni mezun köle ruhlu bir fetişist olan Emir, sonuçlarını asla tahmin edemeyeceği bir yola girer. Uğradığı şantaj sonucu hayatı Zehra adında...
390 115 6
İzel yeni taşındığı Muğla'da,lise arayışına girer.Karşısına ilk olarak Öztürk Lisesi çıkar, okulu araştırmadan kayıt işlemlerini yaptırır. Artık İzel...
3.8M 309K 85
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
3.5K 2.3K 17
🌊✈ Umut Mezarlığı adlı ilk kurgudur