Etkili Anlaşma

By sezgisalman

120K 13.7K 5.1K

Seçil'in son zamanlarda ihtiyacı olan çok şey vardı. Ama ihtiyacı olan şeyleri halledebilmesi için asıl tek b... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
İleriden Bir Fragman
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
İleriden Bir Fragman 2
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
34. Bölüm (Son Söz)

33. Bölüm (Final)

3.4K 385 226
By sezgisalman

Seçil hayatının en iştahsız gününü yaşıyordu. Üstelik de en iştahlı olması gereken günlerinden geçiyordu. Zira mutluluğuna mutluluk katarak ilerlediği şu günlerde iştahsız olması için bir neden yoktu.

Lakin şu anki nedeni çok netti. Ailesiyle beraber Karayani villasının bahçesinde oturuyor olmaları...

Henüz geleli bir saat olmamıştı. Şimdilik her şey normal görünüyordu. Babası küçük bir ticaretçi olarak, daha büyük ticaretçi olan Teo Bey'le sohbet edecek konu başlıkları buluyordu. Zaten babası son dönemlerde yaşadığı ekonomik sıkıntılara bir değinse aralıksız beş gün konuşabilirdi. O kısımda sıkıntı yoktu. Teo Bey de ne hikmetse ekonomik olarak dertliydi. Seçil bu detaylara şaşırsa da, her normal insan gibi Teo Bey'in de sıkıntıları olduğunu öğrenince resmen rahatlamıştı. Gerçi ne olacaktı ki? En kötü bir tane evlerini satarlardı, durumları bir şekilde düzelirdi.

Annesi biraz zorlu bir cepheydi. O cepheyi de Anna muhteşem idare ediyordu. Yine de ona rağmen Anna bir konuşursa annesi beş konuşuyordu. Maria Hanım anca konuya sağından solundan dahil olabiliyordu. Ya da annesinin ona hitaben konuşması halinde konuşabiliyordu.

Bugünün asıl şansı ise Leo'ydu. Leo Seçil'i iyi eylemişti. Büyükada'daki ufak tatilden beri araları bir nebze daha iyi olduğu için sohbet muhabbette hiç sıkıntı yaşanmamıştı. Yıldız tabii ki geldiği gibi Leo'yu göz hapsine almış, Seçil'e zor anlar yaşatmıştı. Neyse ki Dinçer Bey ve Selma Hanım yanında uslu durmak zorunda olduğu için o da şimdi oturmuş sakince yemeğini yiyordu. Ama Seçil yine de onu ara ara Leo'ya bakarken yakalıyordu. Leo önceden tembihli olmasa çok sıkıntı olabilirdi.

Aris'se her zamanki Aris'ti. Tabii ki işin doğası gereği gergindi. O da rahat rahat yemek yiyemiyordu. Özellikle bakışları sürekli masanın başındaki babaannesindeydi. Haris Hanım neredeyse hiç konuşmuyordu. Bu iyi bir şey miydi kötü bir şey miydi bilmiyordu Seçil. Annesi muhtemelen daha sonra kendisini gömecekti ama şimdilik bir şekilde idare ediyorlardı.

Seçil'in tek dileği bu gecenin kazasız belasız bitmesiydi. Allah'tan başka bir isteği yoktu. Ondan sonra zaten aileler daha nadir buluşurdu.

Eşelediği tabağına bakarken Anna'nın "Düğün için kararınızı verdiniz mi? Kış gelmeden yapmayı düşünüyor musunuz?" diye sormasıyla bakışlarını ona doğru kaldırdı. Aris de teyzesine bakmıştı.

"Yani... bilmem," diye geveledi Seçil yanında oturan Aris'e hızlı bir bakış atıp tekrar Anna'ya dönerken. "Aslında bu yıl yapma niyetindeydik ama o kadar çok tatil yaptık ki biraz maddi olarak zorlayacak gibi."

Selma Hanım tabii ki hemen lafa daldı. "Kızım düğünü aileler yapar zaten. Tamam siz de katkınızı koyarsınız ama bu iş asıl ailelerde olur. Zaten düğün de aile için yapılır. Değil mi?" onay beklercesine hemen yanındaki Anna'ya baktı. Anna hızla onaylarcasına başını salladı.

Aris annesinin ve babaannesinin yüzündeki nane bakışları fark edince "Doğru diyorsunuz Selma teyze ama yine de o dediğiniz belli bir yaşa kadar sanırım. Benim yaş malum biraz yüksek, o yüzden ailemden hiç yardım alacağımı düşünmedim ben. Bir de biz Seçil'le geçenlerde ev alma konusunu konuştuk. O fikir Seçil'in aklına çok yatınca hepten düğün fikrinden vazgeçme noktasına geldi kendisi ama ben öyle olmayacağına ikna ettim," diye açıkladı.

Selma Hanım dehşetle kızına baktı. "Ne demek düğün olmasın? Kızım sen delirdin mi? Olur mu öyle şey? Sen bizim ilk kızımızsın, ilk göz ağrımızsın. Tabii ki düğün olacak!" diye yükseldi. Hemen diğer yanındaki Maria Hanım'a döndü. "Siz ilk kızınızı anlı şanlı düğünle evlendirdiniz sonuçta. Bunun önemini biliyor olmalısınız."

Maria Hanım isteksiz bir şekilde yarım ağızla "Öyle tabii," diye geveledi.

"Yok ben aksine ikna ettim zaten, merak etmeyin," dedi Aris gülümseyerek.

Seçil burun kıvırdı. "Anne ev almak daha mantıklı değil mi? Elimizdeki paranın peşinatını oraya veririz."

Selma Hanım öyle bir bakış attı ki Seçil kendini beş yaşında gibi hissetti. Bu anne bakışı çok acayip bir şeydi.

"Kızım sen düğünü sadece para harcadığın bir yer olarak mı görüyorsun Türkiye'de?" dedi dişlerini sıkarak Selma Hanım.

Anna kıkırdayarak ekledi. "Seçilcim, düğün yaparsan elinde çok sağlam bir birikimin de olacak, o kısmı unutuyorsun."

Seçil "Hıı..." diyerek başını salladı. Altın kısmını hiç düşünmemişti. Doğru diyorlardı.

"Yine de bırakalım gençler karar versin nasıl yapmak istediklerine, en doğrusu o olur," dedi Maria Hanım kendini tutamayarak. Kendi eşine dostuna karşın bir düğün yapmak istemediği çok belliydi.

Pek lafa karışmayan Haris bu fırsatı kaçırmadı. "Bırak Maria. Gençler doğru karar verebiliyor olsaydı şu an bu masada onlar evliyken değil, daha henüz birbirlerini tanıyorlarken oturuyor olurduk."

Haris'in cümlesi kendi içlerinde sohbet halinde olan Dinçer Bey ve Teo Bey'in de dikkatini çekmişti. İkisi de susmuşlardı. Dinçer Bey önceden Haris konusunda uyarıldığı için ona sabırla yaklaşarak Haris Hanım'a yanıt verdi. "Başta ben de böyle düşünür gibi olmuştum Haris Hanım fakat sonradan fikrim değişti. Çocuklar aslında gayet aklı başında davranıyorlar. Aris yaşı gereği acele etmek istemiş, eğer gelip sorsaydı ben de istediği şeylere sahip olabilmesinin tek yolunun ilişkiye bir isim vermesi gerektiği olduğunu söylerdim kendisine. Tek sıkıntı bize gelmeden bizim istediğimizi yapmış olması. Onda da bizim keratanın payı büyük. Bizim tavrımızı önceden tahmin ederek Aris'i yönlendirmiş işte."

Haris Hanım memnuniyetsizce baktı Dinçer Bey'e. Tekrar önüne döndü.

"Evlilik konusunu bu akşam açmayalım lütfen. Zaten üstüne konuşacak bir şey yok. Olur mu yaya?" dedi imayla Aris. Olan olmuş biten bitmişti. Konuşacak bir durum yoktu.

Kısa bir sessizlik anından sonra Teo lafa girdi. "Az önce ev almaktan bahsediyordun. Şimdi bir de ev mi alacaksınız? Sonunda o gökdelenden çıkıyor musun?"

Aris yorgunca baktı babasına. "Bir planımız var, evet. Ama henüz bu yola girmedik."

"Neden var olan evlerden birine geçmezsin anlamam..." diye söylendi Teo. "Hadi bizle oturmak istemedin, anladık. Eh, bu saatten sonra hiç oturmazsın. Bari diğer dairelerden birine geçseydin."

Aris öyle gürültülü bir nefes verdi ki, karşısında oturanlara kadar herkes duydu. "Teşekkürler baba ama biz kendimiz bize uyan bir yerler buluruz."

"Bırak Teo, bu çocuğa hiçbir şeyin iyiliği yaramaz." Haris Hanım yine kendini tutamamıştı. Seçil annesinin çıkışacağını anladığı an ona var gücüyle kaş göz ederek durdurmaya çalıştı. Aris zaten mücadele ederken zorlanıyordu. Bir de Selma Hanım'ın iyice delirtici laflarına gerek yoktu.

"Peki düğün konusuna geri dönersek... ekim kasım gibi yapma şansımız olur mu? Senin hiç hayalinde bir yerler var mıydı Ariscim? Bizim kızın pek yoktu," dedi Selma Hanım nazikçe kıkırdayarak. Anna da gülümseyerek Seçil'e bakıyordu.

Dinçer Bey Aris'e fırsat vermeden lafa girdi. "Bizim kızın aklında düğünün d'si yoktu bence. Ben evde kalacak sanıyordum. Ondan düşünmemiştir ki hiç!" diyerek kızına takılınca gençler ve Anna güldü. Diğerleri daha bıyık altından tebessüm ederken Seçil sitemle babasına baktı. "Baba lütfen beni daha az utandırabilir misin?"

Dinçer Bey kızına hemen bir öpücük gönderdi.

Haris özgüvenli bir şekilde doğrularak Dinçer Bey'e yanıt verdi. "Normalde Dinçer Beycim, bizim bütün nikahlarımız ve düğünlerimiz önce Dolapdere'deki Evangelistria Kilisesi'nde yapılır. Akabinde de düğün seremonisi için Sait Halim Paşa Yalısı'nı tercih ederiz. Ailede hep bu şekilde oldu. Aris'in ablası bu şekilde evlendi, Teo ve Maria da bu şekilde evlendi. İsterseniz sorabilirsiniz."

Masada yine gergin bir sessizlik olurken Aris anne ya da babasının konuşmayacağını bildiğinden direkt araya girdi. "Öyle bir şey bende olmayacak yaya," dedi. "Seçil olmasaydı da ben kilisede evlenecek kadar dindar biri hiçbir zaman olmadım. Bunu biliyorsun. Görsel olarak da buna özenmedim. Hatırlatırım."

Haris ona öyle bir baktı ki, Aris daha bile çok sinirlendiğini hissetti. Resmen bakışlarıyla 'sen bizden biriyle evlenmiş olsaydın görürdüm seni' diyordu.

Seçil aklı sıra bir şaka yapmış olmak adına ağzında çiğnediği şeyi yutar yutmaz "Haris Hanım, tanıştığımız günden beridir eğer alttan alttan bana din değiştirmem için baskı yapıyorsanız bunu bırakmanızı tavsiye ederim... Benim konuya katı yaklaşmam yüzünden değil, gerçekten!" dedi içten bir sesle. Haris Hanım dahil herkes şaşkınca ona bakarken Seçil Haris Hanım'a bakarak devam etti. "En son Tuğçe Kazaz Ortodoks olduğunda, sonucun ne olduğunu size hatırlatırım. İşler hiç iyiye gitmedi..." Seçil'in bu sözleri üzerine gençler gülüşlerini nereye saklayacaklarını şaşırdılar. Leo baya elini ağzına sıkı sıkı kapattı gülmemek için. Seçil tıkınmaya devam ederken arkasına yaslanarak konuştu. "Önce Hristiyan oldu, sonra boşanınca Budizm'i denedi bir ara, sonra öyle bir Müslüman oldu ki, keşke Budist kalsaydı dedim valla ben. Tanıdığım en berbat Müslümanlardan birine dönüştü kendisi... Bu benim için bir derstir. Din değiştirmek akıllıca bir şey değil." Yanındaki Leo'yla göz göze gelince "Haksız mıyım ama?" diye teyit istedi. Leo kıkır kıkır gülerken "Hayatımda daha haklı bir argüman duymadım," dedi.

Haris Hanım deyim yerindeyse ateş saçıyordu. Resmen kafasından dumanlar çıkmadığı kalmıştı. Seçil'in kendisiyle alay edişi onu delirtmiş gibi görünüyordu.

"Seçilcim kimsenin böyle bir talebi de iması da olmaz zaten. Bugüne dek bu ailede asla böyle bir şey yaşanmadı. Kimseye karşı," dedi Anna hemen. O da bakışlarıyla Aris'i sakinleştirmeye çalışıyordu ama nafileydi. Aris şu an masanın altından Seçil'in bacağını tutmasa babaannesinin üstüne atlayacak gibiydi.

Haris Hanım bir anda "Peki çocuğun olduğunda ne yapmayı düşünüyorsun?" deyiverdi Seçil'e. Seçil donup kaldı. Gergince yutkundu. Selma Hanım da artık sesi yükselerek araya girdi. "Onu da çocukları olduğunda düşünürler Haris Hanım. Kendileri karar verirler nasıl yetiştirmek istediklerine."

Haris Hanım iddialı bir biçimde Selma Hanım'a döndü. "Selma Hanım, siz torununuza mevlit okutmak istemeyecek misiniz? Ezanlarla kulağına adını fısıldamak istemeyecek misiniz? Biz de vaftiz etmek isteyeceğiz. Ne olacak o zaman? Bunlar hep 'çocuk daha kendini kararını veremezken' yapılan şeyler! O yüzden bırakın efendim bu çocuk kendi karar verir palavralarını!"

Aris gürültüyle masaya vuruverdi bir anda. Seçil yanında az kalsın kalp krizi geçiriyordu. "Babaanne lütfen kapat bu konuyu, yoksa kalbini kıracağım."

"Hah! Şu ana kadar hiç kırmamışsın gibi konuşmuyor musun bir de?" Haris Hanım Seçil'e baktı hemen. "Sana zamanında dediklerimi dinleyecektin..." dedi imayla.

Dinçer Bey gergince girdi bu kez de araya. "Neyi dinleyecekti efendim? Bize de söyler misiniz acaba?" derken sesi Seçil'in çok nadir duyduğu kadar gergindi.

"Baba lütfen boş ver," dedi ama bu bir işe yaramadı. Ancak sinirlerin daha çok gerilmesine neden oldu. Bir anda nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde Aris bağırdı, sonra Teo'nun sesi yükseldi, sonra Anna onları susturmaya çalıştı. Haris Hanım'ın cırlak sesi aynı şeyleri tekrar tekrar söylemeye başladı. Maria Hanım'ın nadir duyulan naif sesini bağırırken duydu. Selma Hanım'ın sesi onunkine karıştı. Tüm sesler Seçil'in kafasının içinde büyüdü büyüdü büyüdü ve hayatında hiçbir şeyin onu rahatsız etmediği kadar etti. Birkaç kez "Bir dakika..." diye seslendiyse de onu kimse duymadı. Yanındaki Aris bile duymadı. Delirmiş gibi babaannesine bağırıyordu.

"Bir dakika beni dinler misiniz?" diye bu kez daha güçlü bir sesle bağırdı. Yine seslenmesi bir işe yaramayınca aynı anda hem Aris'in elini tutup hem de "Allah Muhammed İsa Musa kim varsa onun aşkına bir susun ya!" diye öyle bir bağırdı ki, yan villa bile duymuş olmalıydı. Sessizliğin içinde Leo'nun, Ilgaz'ın ve Yıldız'ın sessiz kıkırtısı yankılandı bir tek. Onlar da Seçil'in çıkışına gülmüşlerdi. Seçil babasının kravatını gevşettiğini görünce aklındakini yapıp yapmamak konusunda kararsız kaldı. Ama bu masa bunu hak ediyordu. Hem de sonuna kadar hak ediyordu. Bir tek Aris için üzgündü. Böyle haber vermeyi hiç istemezdi.

Tek tek masadaki herkesin üstünde gözlerini gezdirdikten sonra en son sağ yanındaki Aris'e bakarak "Ben hamileyim," dedi.

Az önce zaten sessiz olan masa daha da sessizleşti. Herkes şaşkınlık içinde pür dikkat Seçil'e bakarken, Seçil babasının yavaş yavaş içi gülmeye başlayan gözlerini görünce mutlu oldu. Ama asıl odağı Aris'ti. Aris şoktan çıkamıyordu. Öyle bir bakıyordu ki asla duyduklarını sindirmeyecekmiş gibiydi.

Seçil elinden geldiğince tebessüm etmeye çalışarak "Ben bugün sabah doktora gitmiştim ya kontrole, orada öğrendim. Ultrason muayenesinde gördü doktor," dedi Aris'e. Hafifçe güler gibi olurken çantasından asla hiçbir şey anlaşılmayan ve ifade etmeyen ultrason görüntüsünü çıkardı. "Henüz sadece üç haftalık olduğu için gram bir şey anlaşılmıyor ama yine de doktor bunu verdi."

Aris Seçil'in elleri arasına bıraktığı ultrason görüntüsüne dikkatle baktı. Sonra Seçil'e döndü. Sonra tekrar görüntüye baktı. Seçil "Şu galiba, ben de bulmakta zorlanıyorum diye doktor ve asistan kız altı defa gösterdiler. Doktorun dediğine göre birkaç haftaya daha ayırt edilir bir görüntü olurmuş. Şimdilik çok çok küçük haliyle," diye açıkladı Aris'e.

"Kızım bu doğru mu? Hamile misin? Şaka yapmıyorsun değil mi?" Dinçer Bey'in heyecandan sesi titriyordu. Ayaklanmıştı. Seçil babasına bakarak gülümsedi ve başını onaylarcasına salladı. "Ben de öğreneli birkaç saat oldu baba. Ben de şoktayım."

Dinçer Bey eğilip kızını iki yanağından öperek tebrik ederken Selma Hanım ve Anna da kalkıp neşeyle tebrik ettiler. Aris hala şok içinde görüntüye bakıyordu. Teo Bey ve Maria Hanım için tebrik etmesi daha zor olsa da onlar da tebrik etmişlerdi. En son bu fasıl bittiğinde Aris aynı şokunu koruyarak Seçil'e bakıyordu.

"Ben şaşkınlığımı bir türlü atlatamıyorum üzerimden," dedi hafifçe gülerek. Seçil onun yeşil gözlerinin dolu dolu olduğunu görünce, kendisinin de gözleri anında doldu. "Üzülme, ben bir saat aval aval doktorun kapısında oturdum ne yapacağız diye..." dedi. Sonra masadakilere bakarak, en çok da Haris Hanım'a bakarak "Korktuğumu da daha gün birden yaşadık, hem de öğrenmeden," diye ekledi. Sonra omuzlarını silkti. "Ama umurumda değil! İsterse makarna dinine inansın, yine de onu delice seveceğiz nasılsa, değil mi?"

Aris hızla başını salladı. Birden Seçil'i sarıp kendine çekerek sımsıkı sarıldı. Kulağına doğru "Bu hayatımda aldığım en güzel haberlerden biri," diye fısıldadı.

"Sahiden öyle değil mi? Ben başta biraz korktum ama düşününce bana da öyle geldi. Alınabilecek en güzel haberlerden biri!"

Aris yerinde duramadığını fark edince bir anda sandalyesini itip ayağa kalktı ve Seçil'i elinden tuttuğu gibi onu da kaldırdı. "Biz seninle içeride biraz konuşalım!"

Seçil diğerlerinin imalı bakışlarından biraz utanarak Aris'in peşi sıra sürüklenirken elindeki ultrason görüntüsünü annesinin eline tıkıştırdı. Bir anda onların ilgisi oraya kayarken kendisi Aris'le beraber koşarcasına eve gitti.

Arka bahçeden evin mutfağına adım atar atmaz Aris Seçil'i döndürdüğü gibi kendine çekti ve sertçe öptü. Sonra yüzünün her bir noktasını, boynunu, hatta omuzlarını bile öpücüklere boğdu. Elleriyle onun yüzünü tutarken "Gerçekten mutluluktan delireceğim! Sen ciddisin değil mi? İçeridekileri çıldırtmak için yalan falan söylemedin?" diye teyit istedi Aris.

Seçil eğlenerek güldü. "İyi fikir olurdu ama hayır. Durum gayet gerçek."

Aris Seçil'in sözleri üzerine ona sımsıkı sarıldı. Resmen çocuk gibi kıpır kıpırdı.

Seçil onun bu kadar sevinmesini beklememişti. Sevinmesini beklemişti gerçi de bu şekilde göstermesini beklememişti. Onu tanıdıktan sonra Aris'in birçok yönünü ilk kez görmüştü lakin bu artık baya şaşırtıcı bir detaydı onun hakkında.

"Neden bana hemen söylemedin? Eve geldiğinde söyleyebilirdin... Tam olarak üç haftalık mıymış şimdi? O zamaan... Karadağ'da mı oldu acaba? Nasıl öğrendin sen? Doktor deyince ne tepki verdin?"

Seçil onun ellerini sıkıca tuttu. "Doktor da ben de beklemediğimiz için çok garip bir öğrenme anı oldu. Kadıncağız hiç o motivasyonla bakmamıştı. Dümdüz kontrol edecekti sadece. Hatta ben kadına daha alternatif başka korunma yöntemleri var mı falan diye sordum başta. O da bana kontrolden sonra alternatifleri konuşalım dedi... Bu vesileyle bana sorumluluk vermemen gerektiğini öğrenmiş oldun bence. Evlendikten sonra korunma işi bana geçti, ben bir buçuk ayda hamile kaldım. O yüzden bundan sonra önemli bir konu varsa Aris, sen ilgileniyorsun." Seçil pat pat onun omzuna vurdu. Aris kıkır kıkır gülüyordu.

"Bugüne kadar başıma gelen en güzel sorumsuzluk örneği. Çok mutluyum bu hatandan ötürü."

"Sahiden mutlusun... zamansız ve hızlı olduğunu düşünmüyorsun değil mi?"

"Hızlı olduğu doğru. Ama asla negatif bir fikrim yok. Hem bence iyi de oldu. Fazla arayı açmadan iki çocuk yapmak için vaktimiz olur bence. Ben öyle istiyordum."

Seçil'in kaşları hayretle havalandı. Daha birincisi bulunduğu yere tutunmadan adam ikinciyi konuşuyordu. "İkinci mi?"

"Olmayacak mı? Tek çocukta kalmayız herhalde."

"E hem ev alalım diyoruz, hem çocuk yapalım diyoruz... nasıl bunun altından kalkacağız? Babanın dediğine gelmek zorunda kalmayalım da. Çünkü ben onların evlerinde yaşamak istemiyorum."

Seçil ağzından çıkan şu cümleyi biraz garipsedi. Bunu dediğine inanamıyordu. Aris'le ilk tanıştığı zamanlarda, gitar öğretmenin karşılığı olarak ona uygun fiyata o evlerden birini kiralık vermesini falan diliyordu. Şimdi ise kapısından giresi yoktu.

Aris'in dakikalardan beridir ilk kez yüzü düştü. Seçil'in yüzünü okşadı. "Olmayacak öyle bir şey zaten," dedi özgüvenli bir şekilde. "Ben hepsini halledeceğim. Sen, ben, çocuklarımız çok güzel, tam da istediğimiz gibi bir evde rahat rahat yaşayacağız sevgilim."

Seçil gülümsedi. Uzanıp bu kez daha yumuşak bir biçimde Aris'e sarıldı. Başını onun omzuna koydu. Aris de onu sıkıca sardı. "Güzel sevgilim benim..." diye mırıldanırken birkaç kez saçlarından öptü.

"Çok heyecanlıyım, aynı zamanda korkuyorum da," dedi Seçil geri çekilirken. "Ben oldum olası anne olmak istemiş bir insanımdır aslında ama daha buna hazır mıyım emin olamıyorum. Ya beceremezsem? Ya her şeyi öğrenemezsem? Bu çok büyük bir sorumluluk."

"Sen mükemmel bir anne olacaksın Seçil. İnan bana. Kimse hiçbir şeyi pat diye öğrenmiyor. Biz de yaşayarak öğreneceğiz çoğu şeyi. Ama başaracağız. Hazırlıksız hissedecek hiçbir şey yok."

"Sen olmasan bu kadar asla rahat olmazdım. Çok teşekkür ederim Aris." Seçil ona tekrar sımsıkı sarılmaktan kendini alamadı. Gözyaşları kendilerini serbest bırakırken "Ben seni çok bekledim ama bu beklemenin her anına değdi. Dünyanın en şanslı insanıyım sen bana aşık olduğun için," dedi kendini tutamayarak.

Aris huzurla gülümsedi. "Asıl ben dünyanın en şanslı insanıyım Seçil. Bunu hep diyorum sana. İyi ki bulduk birbirimizi. Göreceksin, mükemmel de bir aile olacağız."

***

Seçil, Kaya ve Cihan tarafından beklenmedik bir toplantı atılarak odaya çağırıldığında gerilmişti. Yöneticilerle yapılan teke tek görüşmeler hep onu korkutuyordu. Bir de normalde Cihan onunla ilgili konularda görüşmelerde bulunmuyordu. Şimdi onun da girecek olması düşündürücüydü.

Acaba yeni gelen uzun dönem stajyere çok mu yükleniyordu? Belki biraz çocuğa göz devirmiş etmiş olabilirdi ama kesinlikle kötü davranmamıştı ki!

Üstündeki elbisesinin eteklerini düzelterek toplantı odasının kapısını çaldı. Aslında camlı oda olduğu için içerisi görünüyordu. Yine önlerindeki bilgisayarlarda ve evraklarda bir şeylere bakıyorlardı.

"Geel!" Cihan'ın sesini duyunca içeri girdi Seçil. İki adam da kafasını kaldırıp gülümseyerek Seçil'e baktı.

"Hoş geldin Seçilcim, buyur geç," dedi Cihan. Seçil gergince kapıyı kapatıp ikilinin karşısındaki boş sandalyeye oturdu. Vahşi batıda karşılaşmış kovboylar gibi birbirlerine bakmaya başladılar. Tek fark, Cihan baya sırıtıyordu.

"Kötü bir haber yok değil mi? Yoksa Altan beni şikayet mi etti? Valla sesimi bile yükseltmedim. Geçen excel'de format painter'ı unuttuğunda biraz sinirlenmiş olabilirim ama sadece gözlerimi devirdim, yemin ederim—" Seçil her zaman olduğu gibi panik anında motor takmış gibi konuşurken açıklamalarını yapıyordu ki, söyledikleri üzerine Cihan kahkahayı bastı. "Format painter'ı mı unuttu?"

Seçil yüzünü buruşturdu. "Evet. İki kere de göstermiştim. Ki bence en güzel özelliklerden biridir. Asla unutulmamalı."

Kaya bıyık altından gülerken "Çocuğun ilk iş deneyimi. Yine de çok üstüne gitmeyelim," dedi.

"Cidden gitmiyorum," dedi Seçil kendini savunmaya devam ederek. Cihan onun baya baya can çekiştiğini görünce "Tamam tamam sakin ol, konunun Altan'la alakası yok. Altan'la gayet iyi gidiyorsunuz," dedi.

Seçil resmen rahatlayarak arkasına yaslandı. Yine de bundan sonra daha dikkatli olmaya karar vermişti.

Kaya "Asıl konuya gelirsek, senin için güzel bir haberimiz var. Bence bu senin uzun süredir beklediğin bir şey...miş... Yani ben de daha yeni sayılırım burada ama tanıdığım kadarıyla çokça da hak ettiğini düşünüyorum. Çünkü tamamlanması gereken tüm maddeleri tamamlamışsın, hatta fazlasını bile yapıyorsun," diyerek lafa girdi.

Seçil bir anda hem büyük bir heyecan, hem de büyük bir panik duymaya başladı. Engel olamadığı bir mutluluk da içinde yükselirken istemsizce karnını tuttu. Daha üç haftalık bebenin—bebe bile değildi mayoz mitoz bölünmüş bir şeyler vardı—bir etkisi varmış gibi ona tutunmak istemişti.

Cihan kocaman sırıtırken "1 Ekim itibariyle yeni unvanınla, yani Pazarlama Müdürü olarak yoluna devam edeceksin ekibinde. Hayırlı uğurlu olsun şimdiden," dedi.

Beklediği şeyi kulaklarıyla duyunca Seçil'in paniği iyice büyümüştü. "Ben... teşekkür ederim de... bunun için başka zamanlama bulamadınız mı?" diye sordu Cihan'a hitaben.

"Valla bulamadık. Bunun daha önceden olması gerekiyordu ama o da biraz malum kişinin ayıbı oldu. Tabii biraz da senin ayıbın oldu. Eğer ki sen daha önce gelip Deniz'e ya da bana şikâyet etseydin, bunlar yaşanmazdı."

Seçil alt dudağını kemirdi. "Haklısınız ama... Yine de endişelenmekten kendimi alamıyorum."

"Sen sakin ol, arkana yaslan ve hak ettiklerinin tadını çıkar. Önünde çok çalışmanın gerekeceği, seni bir hayli zorlayacak bir yol var. Yetiştirmen gereken de bir genç var, malum... Ne kadar iyi öğretirsen o kadar çabuk senin yerine yetişecek bu arkadaş.," dedi Cihan.

Seçil bu uzun yol açılımından sonra endişeyle dudaklarını kemirerek Cihan'a baktı. "O zaman ben de size bir şey diyebilir miyim?" diye sordu.

Cihan da Kaya da ona merakla baktılar. "De tabii ama güzel haberler bitmedi bu arada. Unvandı sorumluluktu derken tabii ki zam ve ek haklar durumun var. Onların da üstünden geçmemiz lazım. Gerçi Tuğçe gelecekti ama..." Kaya dışarı doğru bakındı. Tuğçe hala görünmüyordu.

"Gelir o birazdan toplantısı bitince. Sen söyle Seçilcim, neymiş?" dedi Cihan.

Seçil genzini temizleyip derin bir nefes aldı. Yerinde kıvranır gibi kıpırdanırken "Hani önünde çok çalışmanın gerekeceği, seni zorlayacak bir yol var dediniz ya..." diye pazarlık yapar gibi lafa girdi. Şimdi yüzlerine bakarak ben otuz hafta sonra izne çıkacağım demek çok kötü olacaktı. Zaman su gibi akıyordu sonuçta. Ve ne yazık ki yeni nesil otuz haftada yetişmiyordu.

Deniz onu öldürecekti...

"Evet, öyle. Her yükseliş, sancılı bir sorumluluktur," dedi Cihan. "Sen bunu birinci elden görüyor olmalısın?"

Seçil sıkıntıyla sırıttı. "O zaman henüz sadece Aris'in bildiği bir haberi sizlerle paylaşmak isterim," dedi.

Odaya tıpkı yemekte olduğu gibi derin bir sessizlik çöktü. Seçil onları fazla bekletmeden "Ben hamileyim," deyiverdi.

Cihan'ın gözleri şokla büyürken bir anda kendini tutamayıp "Ha si—" diyordu ki sustu. Bunun genel müdür yardımcısı sıfatına ve bulunduğu kurumsal konuma uymayacağını bilerek kendini durdurmuştu. Onun yerine "Şaka yapıyorsun değil mi?" dedi. Bu da bir genel müdür yardımcısının vermemesi gereken nahoş bir tepkiydi aslında. Tamamen Seçil'le olan kişisel samimiyetine dayanarak kendini salmıştı.

"Yok maalesef. Ama korkmayın, henüz çok yeni. Biz de bu hafta sonu öğrendik. Ve sadece üç haftalık. Yani temizinden bir otuz hafta daha buradayım. Ama nisan sonu gibi en geç zorunlu izne çıkmam gerekecek—miş. Ben bilmiyordum Aris açıkladı bunları hep bana. Bu da demek oluyor ki önümde Altan'ı yetiştirmek altı ay kadar anca zamanım var. Umarım başarabilirim. Tabii bir de kendi sorumluluklarım da var tabii."

"Aris... Aris... Aris... bu resmen bana atılmış bir kazıktır ama ya! Ben ne güzel sistemi kurdum sandım. İlk kez her şey bu kadar mükemmeldi!" Cihan'ın ağlanması biraz komikti. Kaya yerinden kalkıp Seçil'i iki yanağından öperek "Tebrik ederim Seçil, olayın şokundan doğru tepkiyi veremedik ama bu çok güzel bir haber!" dedi.

"Teşekkür ederim. İnanın bize de çok sürpriz oldu," dedi Seçil. Karşısında kendisine artık dostane bir şekilde bakan Cihan'a döndü. "Aris'e de kızma. Onun bir suçu yok."

Cihan ayaklanırken hemen komik bir şekilde isyan etti. "Nasıl bir suçu yok? Olayın ana fikri o değil mi? Babası o değil mi çocuğun?"

Kaya Cihan'a sesli gülerken Seçil kıkırdadı. "Evet ama konu bendeydi. Yani dikkat etmesi gereken taraf bendim."

Cihan 'ya bırak' dercesine elini salladı. "Bu işler öyle olmaz, bana mı öğretiyorsun... Resmen seni kapana kıstırmış. Yaşlanıyorum diye diye sana çocuğu erkenden kilitlemiş..." Cihan Seçil'in yanına varınca şakayı bir kenara bıraktı. Hem genel müdür yardımcısı Cihan'ın, hem de dost Cihan'ın gerçekten içinden gelen tepkiyi sonunda verdi. "Habere cidden çok sevindim Seçilcim. Ve bunu öğrenen sayılı insanlardan biri olmak çok güzel. Lakin Deniz ve Ali'ye bunu alıştıra alıştıra söyleyin olur mu? Hatta karnın belirginleşene kadar saklayın mümkünse."

Seçil Cihan'la da tebrikleştikten sonra yerine geri çöktü. "Evet. Benim de niyetim o yönde. Fiziksel olarak anlaşılana kadar kimseye söylememe taraftarıyım."

"Çok doğru bir karar olur." Cihan da yerine geri oturunca tekrar önündeki ekrana baktı. "O zaman yüzde kırk beş terfi zammının seni çokça ihya edeceğini düşünüyorum?"

Seçil'in az kalsın kalbi duruyordu. Yüzde kırk beş bugüne kadar aldığı en yüksek orandı. "Hem de çok çok ihya edecek. Düğündü, bebekti, ev almaktı derken biz bitecek gibiyiz çünkü..."

"Ev mi alıyorsunuz?" diye sordu Cihan şaşkınca. "Ben ne kadar uzun süredir Aris'le takılmıyorum? Benim niye bu gelişmelerden haberim yok? Allah Allah!"

Seçil gülümsedi. "Bunlar daha hep planın da planı aşamasında çünkü. Niyetimiz var ama bakalım. Bir sıraya koymamız lazım."

Cihan hafifçe başını salladı. "Ben biraz arkadaşımla takılayım bir ara... Neyse Seçilcim, seni daha sonra Tuğçe çağıracak. Evraklar imzalayacaksın. Yeni pozisyonunun ek sorumluluklarından Kaya bahsedecektir. Eminim ki Deniz de sana çok yardımcı olacak. Senden ricam, yerine geri dönünce Deniz'i buraya yollar mısın?"

Seçil onaylarcasına başını salladı. Ayaklanıp odadan çıkarken bir nebze daha rahatlamıştı. Bunu Cihan'la Kaya'ya söylemek iyi olmuştu. Biraz erkenden söylemişti ama ne kadar erken o kadar iyiydi.

Terfi almış her insanın mutlu motivasyonuyla yerine yürürken önce Deniz'e Cihan ve Kaya'nın kendisini odada beklediklerini söyledi. Deniz Seçil'in bakışlarından onun güzel haberi aldığını anladı. "Biliyordum ben senin durumu. Eh, kendiminkini de tahmin ediyorum!" diye fısıldadı. Diğerlerine çaktırmadan "Hayırlı olsun!" diyerek o da odaya yöneldi. Seçil onun arkasından sırıtarak baktı. Sonra içi içine sığmayınca Aris'e gitmeye karar verdi. O tabii ki de biliyor olmalıydı bunu. Aris altına imza atmadan kimsenin terfii onaylanmıyordu sonuçta. Acaba bu gerçeği ne zamandır saklıyordu?

Neşeli çocuklar gibi Aris'in odasının önüne geldiğinde her zaman olduğu gibi önce Bengü'yle göz göze geldi. Bengü'nün artık tepkileri değişmişti. Eskiden Seçil'in dakika başı gelişine kıllanan Bengü, artık ona gülümsüyordu.

"Toplantıda olduğunu biliyorum," dedi Seçil. Bengü onaylarcasına başını salladı. "Ben yine içeri süzülüp sessizce bir köşede oturacağım," diye açıkladı Seçil. Bu açıklamalara gerek yoktu ama kendini rahat hissedemiyordu öteki türlü.

Kapıyı hafifçe tıklatarak direkt araladı Seçil. Kafasını içeri uzattığında Aris'i toplantı masasının başında otururken buldu. Laptopu önündeydi. Kıpırdamadığına göre her zaman olduğu gibi kamerası açıktı.

Aris yine bir takıp el kol hareketleriyle ona kapıyı kapamasını ve bir yerlere oturmasını işaret etti. Sonra bir anda İngilizce konuşarak lafa girince Seçil onun sadece dinlediği değil, birebir katılımda olduğu bir toplantıda olduğunu anladı.

Gidip bir zamanlar Aris'e gitar çalıştırdığı üçlü kanepeye oturdu. Mutlu mesut telefonunda ekim sonunda alacağı maaşı hesaplarken, Aris'in mükemmel İngilizcesini dinledi.

Toplantı beklenen de uzun sürse de bir noktada bitti. Biter bitmez Aris laptop'un kapağını indirdi ve ayaklandı. Seçil'e doğru yürürken "Güzel haberi almışsın gibi anlıyorum?" dedi.

"Sen bunu ne zamandır biliyordun?" diye sordu Seçil uzanıp Aris'in öpücüğüne karşılık verirken.

"Çok uzun bir süredir biliyordum. Bu terfi planlamaları uzun vadelerde yapılıyor."

Seçil şımararak gülümsedi. "Çok mutluyum! Ama keşke bu iş tadını çıkarırken bölünecek olmasaydı... Söyledim Cihan ve Kaya'ya."

"Neyi? Bebeği mi?"

Seçil evet der gibi başını salladı. "Onlar böyle uzun vadeli planlar yaparken ben de mecbur kaldım. Planlarını baştan ona göre yapsınlar dedim. Ama Cihan fiziksel olarak belli olmadan kimseye duyurma dedi."

"Evet, doğru demiş. Ekibe daha erken söylersin de, diğerleri daha sonra duyar." Aris sözlerinden sonra tekrar yavaşça gülümsedi. "Sevgilim benim!" Hızlıca saatine baktı. "Erken çıkıyor muyuz? Benim toplantılarım bitti, saat de beş buçuk. Bugün erken kaçalım mı?"

Seçil dudak büzdü. "Yok olmaz. Benim toparlamam gereken bir iki şey var."

Tam o sırada kapı çalındı. Aris "Geel!" diye seslendi direkt. Bu kez de içeri Cihan girdi. "Hah! Bitmiş toplantın." Bakışlarını Seçil'e çevirdi. "Sen de buradaymışsın. Hemen kutlamaya mı geldin?"

Seçil sırıttı. Cihan onlara doğru yürürken "Siz n'aptınız ya? Her şeyi bu kadar hızlandırılmış şekilde yapamazsınız kardeşim!" diye isyan etti. Sonra Aris'in omzuna hafifçe vurdu. "Senin hiç otokontrolün yok mu be adam? Nasıl ilk aydan kızı hamile bıraktın?"

Aris komik bir dehşetle arkadaşına baktı. "Biz hayatımızdan gayet memnunuz?" dedi sorarcasına.

"Biz ne olacağız peki? Seçil gidince yerine kimi görevlendireceğiz?"

"Onu o zaman düşünürüz. Daha rahat yedi ay var," dedi Aris. "Asıl onu geç," dedi gülerek. "Sen ben babalık iznini sonuna kadar kullanarak gittiğimde ne yapacaksın?"

Seçil kıkır kıkır gülerken Cihan yüzünü buruşturdu. "Onu da o zaman düşünürüz! Senin çok daha fazla haftan var sonuçta." Masaya poposunu yaslayıp Aris'e odaklandı. "Akşama bir planınız var mı? Yoksa beraber biraz takılalım mı? Yemek yeriz, konuşacaklar da birikmiş gibi."

Aris tereddütle Seçil'e baktı. Seçil hemen dünden razı bir halde "Gidin gidin. Hiç bana bakmayın. Benim de işim vardı zaten. Siz istediğiniz gibi çıkın, takılın. Belki ben de Burcu'ya sorarım. Akşam bize geçeriz," dedi.

"Bak çok iyi fikir, yap bunu!" dedi Cihan. Seçil anlaştık dercesine başını salladı. "O zaman kaçtım ben, siz de programınızı yapın. Kolay gelsin."

"Tekrar tebrikler Seçil!" dedi Cihan gülümseyerek. Seçil onlara el sallayıp odadan çıktı.

Cihan ve Aris odada yalnız kalınca Aris "İşin yoksa çıkalım. Benim toplantılarım bitti. Açıkçası maillere de bakasım yok. Sabah erkenden bakarım," dedi.

Cihan gülümsedi. "Evlilik sana yaradı ha! Şu cümleyi kuracağını söyleseler inanmazdım. Şimdi bizzat duyuyorum."

"Eee! Artık böyle!" dedi Aris. Ayaklanıp eşyalarını toplarken Cihan gülümseyerek onu izledi. "Demek baba oluyorsun. Bu da inanılmaz bir olay."

"Niye? Ben isterdim hep, biliyorsun."

"Biliyorum da... sadece hızlı oldu ya, ondan."

"İyi oldu iyi. Ben çok kısa sürede fikri sindirdim. Seçil de ben de heyecanlanma evresine hızlıca geldik." Aris hızla toparlanırken Cihan sessizce onu izlemeye devam etti. Sanki analiz eder gibi inceliyordu. Gözlerini kısmış ona bakarken "İnsanı garip bir biçimde evlenmeye heves ettiriyorsun," dedi kısık bir sesle. "Ki ben asla evlenemeyeceğime adım gibi emindim."

Aris bıyık altından gülerek bir bakış attı arkadaşına. "Hislerinle ilgili kullandığın geçmiş zaman ekinden sanırım Burcu'yla işlerin baya yolunda gittiğini anlamalıyım?"

"Burcu'dan bağımsız bir cümleydi bu dediğim. Ayrıca biz hala açık açık bir ilişkimiz varmış gibi konuşmadık."

Aris bir anda doğrulup Cihan'a baktı. "Nasıl? Girit'in üzerinden neredeyse iki buçuk ay geçti! Siz iki buçuk aydır sadece 'görüşüyor' musunuz?"

Cihan biraz utanır gibi bakışlarını camdan dışarı doğru çevirdi. Yüzünü buruşturdu. "Bu kısmen benim hatam olabilir. Kıza karşı asla açık olmuyorum."

Aris tereddütle aklındaki ilk endişeyi dile getirdi. "Peki sen hala başkalarıyla yatıyor musun? Ya da oradan buradan kızlarla konuşuyor musun?"

"Yok yok! Burcu'ya çokça sadığım ama bunu ona tam belli etmiyor olabilirim."

"Aklından zorun olduğu için herhalde."

Cihan bu haklılık karşısında hafifçe güldü. "Eğer bu bir ilişki dersem işler ciddileşecek."

"Eee?"

"Ciddileşirse... bilmiyorum! Benim çok uzun zamandır ilişkim falan olmuyor. Nasıl bir şey olduğunu unuttum."

"Hey Allah'ım! Ergen misin sen Cihan? Nasıl sözler bunlar? Asıl artık bundan sonra ciddi ilişkin olacak."

Cihan parmaklarını göz çukurlarına bastırdı. "Sorun Burcu'nun yok yere ümitlenmesi ya da onu kırma ihtimalim değil Aris. Sorun benim yok yere ümitlenme ihtimalim, anlıyor musun? Kırk yaşındayım ben! Ne işi var daha otuz bile olmamış kızın benimle? Şimdi çok hevesli, her şey güllük gülistanlık da bir yıla benden sıkılması çok olası. Daha genç, daha cazip bir adama heves etmesi o kadar kolay ki! Hele de Burcu gibi bir kızın. Eğer şimdi ben kendimi bırakırsam bunun bedelini öderim."

Aris sitemle baktı Cihan'a. "Benim de Seçil'le aramda yaş farkı var Cihan. Ama senin gibi ağlanmıyorum. Ayrıca Burcu ile konuşmadan asla bu endişelerini gideremezsin. Ve bence kesinlikle onunla konuşmalısın."

"Sizin durumunuzla bizimkisi bir değil."

Aris oflayarak laptop çantasını aldı. Ceketini de düzelterek "Lütfen gidip bunu bir yerlerde bir şeyler içerken tartışabilir miyiz? Bu şekilde hiç çekilmiyorsun çünkü," dedi. Cihan'a yol alması için kapıyı işaret etti.

"İyi peki, git sen arabayı al, kapının önüne çık. Ben de eşyalarımı alıp geliyorum."



Çarşamba günü bir son söz bölümü ekleyeceğim. Çeşitli zamanlarda geçen kısımlardan oluşuyor :D Ama yine de burada bana sövmeniz için bir alan bırakıyorum, bu hikayenin daha bir 50 bölüm devam etmesi gerektiğiyle ilgili sitemleri buraya bırakabilirsiniz.

Ama yeni hikaye için bana biraz ilham da dilerseniz çok makbule geçer <3 Hepinize çok teşekkür ederim!

Continue Reading

You'll Also Like

1M 56.5K 54
"Gülmeyi sevenlere ithafen..." Bir derginin genel müdürü olan Ali Ömer Erez; görünürde çapkın, hovarda ve ciddi ilişkiden kaçan bir adamdır. Tamamıyl...
705K 48.7K 53
Benim beklediğim adam sen değildin ama kalbim.. Kalbim neden senmiş gibi atıyor. *-* Jessica Atos üç abisi ve babası buna bonus olarak büyük babası...
23K 860 27
"Nereye gidersen git, arar bulur seni! İnsan kaderinden kaçabilir mi?" Ak köpüklü mavi sularıyla Akdeniz'in kıyısında, Sahra...
Haz By 🍀

Romance

309K 4.3K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...