INTIKAM OYUNLARI

Galing kay BlackAngle_BA

199K 7.1K 836

İntikam için oynanan oyunlar... Hazal Şahin, 22 yaşında bir genç kız. Ailesini küçük yaşta kaybetmiş, üvey ai... Higit pa

_1_
_2_
_3_
_4_
_5_
_6_
_7_
_8_
_9_
_10_
_11_
_12_
_13_
_15_
_16_
_17_
_18_
_19+20_
_21_
_22_
_23_
_24_
_25_
_26_
_27_
_28_
_29_
Bölüm değildir arkadaşlar!
_30+31_
_32_
_33_
_34_
_35+36_
_37+38_
_39+40_
_41_
_42_
_43_
_44_
_45+46_
_47_
_48_
_49_
_50_
_51_
_52_
_53_
_54_
_55_
_56+57_
_58+59_
_60_
_61+62_
_63_
_64_
_65_
_66_
_67_
_68_
_69_
_70_ Final
Duyuru!
İNTİKAM OYUNLARI 2 - Geri dönüşüm

_14_

3.6K 142 27
Galing kay BlackAngle_BA

"Olay bundan ibaret" dedim yumruklarımı ovarak. Sinirle ayağa kalkıp oradan oraya volta atıyordum. Sinirimi kontrol altına almak o kadar zordu ki...

"İşte o piç yüzünden, benim dedem şimdi mezarda yatıyor!" diye bağırdım. Ellerimi saçlarıma daldırıp onları güçle çekiştirdim. Nasılsa acı hissetmiyordum. Bulut dayanamayıp yanıma hızla geldi.

Ellerimi saçlarımdan çekip "Şşş geçti" diye teselli etmeye çalıştı. Ne geçtiyse...

Kaşlarımın sinirle çatılmış olduğunu farkettiğinde bir elini kaldırıp kaşlarımı düzeltir gibi okşadı. Her parmağını çektiğinde kaşım tekrar çatılıyordu. Yaptığının yardım etmediğini anladığında bıraktı. Onun yerine, beni kollarına alıp sıkıca sardı. Şaşırmıştım. Teselli edemiyordu ama sarılmakta iyidi.

Yap hadi Hazal. Sende sarıl, unutma buna mecbursun!

Bende ellerimi kaldırıp beline sardım. Cidden güven veriyordu. Bulut'a ikinci kez sarılıyordum. Ve bu... İyi hissetiriyor. İlkinden daha iyi hatta. Huzur veriyordu âdeta. Bulut tek eli ile sırtımı sıvazlıyordu. Yanağını başıma yaslamıştı. Ben ise yüzümü boynuna gizlemiştim. İçimdeki öfke bir nebze azalmıştı sadece, oysa şuan ağlama yeriydi öyle değilmi? Ağlayamama sebebim, yani üvey annem aklıma geldiğinde ellerimi biraz daha sıklaştırdım. Sinirden yapıyordum bunu ama Bulut başka türlü anlamıştı sanırım.

"Deden için üzgünüm" diye fısıldadı Bulut. Ardından devam etti. "O Azat denen şerefsizi bulup bizzat cezasını ben vereceğim, seni üzmek neymiş göstereceğim."

İlk defa... Belki hayatımda ailem öldükten sonra ilk defa kötü yanımı bırakmalıydım. İyi yanımı göstermenin zamanı gelmemişti henüz ama Bulut'a borçluydum. Aklıma gelen fikri yerine getirdim.

Biraz geri çekilip gözlerimi gözlerine diktim. "Teşekkür ederim" deyip yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Yaptığım şey ile afallamıştı. Hemen yaptığımı unutması için geri çekildim.

"Aşağıda bir yatak daha var, orada yat geç oldu" dedim bodrum katına işaret ederek. Bodrum katında hiç bir şey yoktu, ama Çınar ortaya çıktıktan sonra iki tane yatak almıştım.

"Peki sen?"

"Beni takma sen" deyip sandalyeme yayıldım.

"Saçmalama orada yatmayacaksın değilmi?" diye sordu. Şaşırdığını gizlememişti.

"Alışığım, hem zaten fazla uyumuyorum" dedim net bir dille. Karşımda bir süre dikildi, ardından o'da sandalyeye attı kendini.

"İyi ozaman iyi geceler" deyip kıçını döndü. Burada yatacaktı anlaşılan. Yeterince başımda bela varken bir de Bulut eklenmişti. O'nu izlemeyi kesip gözlerimi yumdum. Uyumayacağımı bildiğim hâlde...

--

"Yine uyumamışsın" dedi Çınar elindeki kahveyi bana uzatarak.

Omuzlarımı silktim. "Ne yapayım, ailem öldükten sonra rahat uyuyamıyorum."
Ailemin katili gebermeden bana uyku yok.

"Gece bağırıyordun, şimdi iyimisin?" O kadar bağımıştım ki Çınar'ı uyandırdığımdan emindim.

"Yaşıyoruz işte" dedim dalga geçerek.

"Bulut gitmiş."

"Evet sabahın köründe gitti. Benim uyanık olduğumu farketmedi" dedim. Toplasan sadece bir saat uyuyabilmiştim. O da Bulut gittikten sonra, o buradayken uyumazdım asla. Ceketim üzerime örtülüydü, sabah sesler duyduğumda ceketin altından çakımı açmıştım. Hazırlıklı durayım diye. Gözümü araladığımda ise Bulut giyinmiş gidiyordu. Bu acelesini merak etmiştim.

Kahvemin son yudumunu aldıktan sonra ayaklandım. Ceketimi üzerime geçirip çantamı omzuma astım. Çınar anlamayan gözlerle bana baktı.

"Viyana" dedim sadece gerisini o anlardı.

"Selam söyle benden" dedi dalgasına.

"Kütüphane sana emanet koçum ve söylediğim şeyi unutma" dedim Çınar'ın omzunu sıkarken. Başı ile onayladı. O'nunla böyle rahat konuşmamı seviyordu. Çınar ile vedalaşıp tam kapıdan çıkıyordum ki tekrar bana seslendi.

"Dünki adam gelecekti bugün, ne yapayım?" Heee birde o vardı doğruya.

"Kafandan uzak bir adres ver, 'Hazal orada seni bekliyor' de, gitsin beklesin ibne" dedim umursamadan. Çınar ise gülüp 'tamamdır' dedi. En azından adamdan bir süre kurtulmuş oluruz.

Viyanaya ayak basmıştım. Terasa geldiğimde meşhur kapşonlumuz yoktu. Telefonumun bildirim sesi ile kısık sesle küfür savurdum. Mesajı açtığımda ise kaşlarımı çattım.

"Gelemedim, takip ediliyorsun! Hemen uzaklaş oradan başın belaya girecek." Siktir!

Tam arkamı dönmüş teras'tan uzaklaşacak iken aldığım darbe ile yere yığıldım. Bu hiç beklenmedikti. Mesaj biraz daha erken gelseydi iyidi. Umursamadığım için ayak seslerinide dinlememiştim. Ayaklanmaya çalıştım ama başarısızdı. Aldığım darbe güçlüydü, kafam hiddetle kanıyordu ama bünyem sağlam olduğu için anca bir süre sonra bilincim kapandı.

--

Gözlerimi araladığımda etraf karanlıktı, bir şey belli olmuyordu. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Beni bir sandalyeye bağlamış olduklarını farkettim. Yuh be, bir kızdan bu kadarmı korkuyorlardı. Bir gıcırtı duyduğumda kapının açıldığını anladım. Lambaları yaktıklarında kafadan altı adam ve bir kız ile karşılaştım. Kız oldukça küçük duruyordu. 16-17 yaşlarında falan. Burada ne arıyordu?

Biri -tahminimce patronları- bana doğru yaklaştı.

"Vay vay vay sonunda karşılaştık Hazal Şahin. Bu günü dört göz ile beklemiştim" dedi sırıtarak. Dalga geçiyordu aklınca. Ses tonu ise tehlikeliydi.

"İsteseydin daha önce gelirdim adamım" dedim bende aynı şekilde. Ama tek fark vardı, ben daha iyi dalga geçebiliyordum.

"Duydumki beni araştırıyormuşsun" dedi beni takmayarak. O'nun kim olduğunu bilmiyordum. Yüzü hiç tanıdık gelmiyordu. Ama o'nu arıyorsam eğer, mutlaka iyi bir nedenim vardı.

"Hı-hı öyleymiş" dedim bende o'nu umursamayarak. Etrafı inceliyordum. Depo gibi bir yerdeydik. Adamlarına baktığımda tiksinti ile yüzümü buruşturdum. Adam dediğin vücut yapar, bunlar bir deri bir kemik. Yanlarında duran kıza baktım bir süre. Kızın gözlerinden endişe okunuyordu. Sanki burada olmak istemiyormuş gibi. Kızın çok tatlı bir yüzü vardı. Bacakları korku ile titriyordu. Bu kızı araştırmak istiyordum, buradan bir kurtulayım.

Dibimde dikilen adam, o'nu umursamadığımı gördüğünde sırıtması soldu, yerini öfke doldurdu.

"Azat Güngören. Duymuşsundur kesinlikle" dedi tıslayarak. Bu... O'muydu? Benim aradığım Azat buydu öylemi?

"İşte karşındayım" diye devam etti.

"Bakılacak bir şey yokmuş" dedim laf sokmanın verdiği gururla. Bu dediğime sinirlenmişti.

"Ne dedin sen?!"

"Diyorumki bakılacak bir şey yokmuş, yani en azından bir adam çıkar karşıma diye düşünmüştüm" dedim kendimden emin bir şekilde. Hızla bana ulaşıp yüzüme sert bir tokat atmıştı. Acımışmıydı? Hayır. Bünyem dayağa alışık olduğu için acıyı pek hissetmiyordum. Ama başım sarsılmıştı, kanadığı içinde biraz sızlamıştı o kadar.

"Kız gibi elin varmış be" dedim dalgamı devam geçerek. Bunun üzerine bir tokat daha yedim. Gülmeye başlamıştım bile.

"Anlaşılan fiziksel acıyı seviyorsun. Bir de ruhsal ile deneyelim ha?" dedi sırıtarak.

"Direkt en büyüğünden başlayalım. Aileni öldüren o şerefsiz katil kim biliyormusun?" diye sordu. Kaşlarım 'aile' lafını duyar duymaz çatılmıştı. Kahkaha atarak kollarını iki yana, kendini sergiler gibi açtı. İşte o an sinirim tavan yapmıştı. Ailemin katili tam karşımda duruyordu.

"Erkeksen çöz beni" diye tısladım. Sanmıyorum, çözmezdi. Çünkü beni tanıyorsa eğer, bilirdi dayağımın kötü olduğunu.

"Yo acele etmeyelim, hem en büyük şok gelmedi daha" dedi ve bir kahkaha daha patlattı. Ardından devam etti "Seni bulmama yardım eden kim biliyormusun?" dedi. Sinirle ellerimi yumruk hâline getirdim.

Azat kapıya doğru dönüp "Gel aslanım" dedi. Gözlerim ânında kapıyı buldu. Kapının açılması sanki yıllarımı aldı. Zaman yavaşlamıştı sanki. İçeri gelen kişi ile sertce yutkundum. Hayır. Bu... Bu olamaz...

Sesim bir fısıltıdan sessizdi.

"Bulut?"

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

8.3K 291 46
Bir Kadın ne kadar acıya dayanabilir ki bu hayatta...Reyyan Aslanbey hayatı boyunca hep sınandı ta ki hayat ona gülümsemeye başlayana kadar...Ne kada...
503K 18K 49
30 Kasım 2014 tarihinde yazılmaya başlanmıştır. Genç Kız Edebiyatında ilk 10'na girmiştir. *** Ben çıkmaz bir sokakta duvar, oysa duvarı yıkan bir fe...
181K 12.4K 39
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...
1.4M 86.4K 40
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...