KIŞA KARDELEN ALAKURT'A YÜREK...

By Minikatika

1.7K 95 84

" Benim sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor. " Yakarışı kalbime işledi. Kuyuyu andıran derin dehliz... More

GELECEK
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm Part/1

1. Bölüm

307 13 2
By Minikatika


Çıkmaz 2020


Ben Kardelen. İsmimden anlaşılacağı üzere kışın doğmuşum. Annem beni doğururken tüm Çıkmaz'ın karla kaplı olduğunu hatta iş yerlerinde, okullarda resmi tatil ilan edildiği söylerdi. Dünya'ya geleceğim gün çetin bir kış varmış İstanbul'da. Kendim gelirken beraberinde karı da getirmişim şehre. 

Onca yıl Çıkmaz'a böyle kar yağmamış, geçmişte de görülmemiş. Bu yüzden karın sebebinin ben olduğumu söyleyenler çoktu Çıkmaz'da. 

Ben artık Çıkmaz'a gözlerimi açmak için zorlayıp durmuşum annemi. Öyle yoğun sancıları başlayınca annem acıdan nefes almakta zorlanmış. Hal böyle olunca babam ne yapacağını şaşırmış tabii. 

E yollar kapalı etrafta 5 metreye yakın kar varken hastaneye gidememişler. Bir yerde annemin can çekişleri diğer yerde benim dünyaya gelme isteğim derken birinin aklına eskiden ebe olan Hatice kadın gelmiş. 

Koştur koştur onun bir sokak aşağıda ki evine gitmişler. Kadın hemen evimize gelip annemi doğurtmuş. Babam annemin çığlıklarını duydukça ölecek gibi olduğunu anlatırdı. Zorlu bir doğum olmuş zaten benden sonra da annem bir daha hamile kalamamış. Annemin doğumda çok zorlandığını söylerler. Öyle ki çok canını yakmış annemin. Ve de ondan doğurganlığı alan beni pek sevmemesi de bundan belki de. 

Bense tüm imkansızlıklara, zorluklara rağmen Çıkmaz'a gelmek için inat etmişim. İyi halt yedim mi bilmiyorum fakat ismimi Çıkmaz'a gelme inadımdan ve doğduğum gün Çıkmaz'da hiç görülmeyen kardan ötürü vermişler. 

Kardelen. Boynu bükük ama inat Kardelen. 


" Kardelen hadi kızım geç kalıyoruz!" 

Annemin kızgın sesiyle daldığım anılardan çıkmak zorunda kaldım. Elimde ki saç kremlerini kenara bırakıp pijamalarımı değiştirdim. Siyah boğazlı kazak ve siyah kotumu giyinip rahat bir kombin yaptım. Saatlerce çalışacağım düşünülürse rahatlığım her şeyden önemliydi. 

Aynadan son kez yüzüme bakıp saçlarımı düzelttikten sonra çantamı aldım ve odadan çıktım. Merdivenlerden hızla inerken hala annemin bana söylendiğini duyuyordum. 

" Eh be kızım saat kaç oldu kaçacak müşteriler. Hele o dedikoducu Hasibe yok mu diline dolar durur artık. " 

Annemin, Çıkmaz'da kuaför salonu vardı. Çıkmaz'ın da tüm kadınları bizim salona geliyordu. Oldukça yoğun olduğundan bende yanında gidiyordum. Tabii okulum tatilde olduğu için nerdeyse her gün salondaydım. Okul olduğu zamanlarda hafta sonları uğrardım. Açıkçası orda çalışmayı seviyordum. Mahallenin kadınları ile dedikodu yapmak hoşuma gidiyordu. Üstelik yanımızda çalışan Seher ve Ayşe sevdiğim arkadaşlarımdı. Onlarla sohbet etmek zevkli oluyordu. 

Annem bana daha fazla bağırıp da tüm evi ayaklandırmasın diye geldiğimi haber verdim. 

" Geldim geldim anne. " 

Annem beni görünce üzerimi şöyle bir süzdü. Onayından geçmiş olacağım ki sesini çıkarmadı. Göz devirdim bu duruma. 

Mesut abim giyimime sürekli karışır, onun istediği gibi giyinmem için zorlardı. Hep kavga ederdik bu yüzden. Kıyafetlerimle kime neyin mesajını verdiğimi hiç anlamadım ve anlamayacaktım da. Etek giymek istediğim için yollu olmayacağım gibi pantolon giydiğimde ahlaklı bir kızda olmuyordum. Dıştaki giysi değil içteki giysi insanın karakterini gösterirdi. Ve maalesef Mesut abim de bunu hiçbir zaman anlamadı, anlamayacaktı da. 

Arada yanan çoğunlukla ben oluyordum. Bazen Kadir abim araya girer beni korumaya çalışırdı fakat onunda Mesut abimden çok farklı olduğu söylenemezdi. 

" Bak ne güzel olmuşsun. Abinle kavga etmeye ne gerek vardı iki kumaş parçası için. "   

Annemin mırıltısını duyduğumda sadece ona kısa bir bakış atıp sessiz kaldım. Dün annemle gittiğimiz misafirlikte etek giyindiğim için akşamına Mesut abimle kavga etmiştik.  Annemin lafları tamamen ona ithafendi. 

Kendimi savunmak, sürekli bir şeyleri açıklamak beni o kadar yoruyordu ki bir zaman sonrasında pes etmiştim. Mesela uzun uzun açıklamıyordum artık. Kendimi güzel hissetmek istediğim için, kendime değer verdiğim için, kendimi öyle beğendiğim, öyle görmek istediğim ve öyle mutlu olduğum için etek giyindiğimi çokça açıklamıştım. Ama her seferinde abim tarafından bastırılmıştım. Annem abimin huyuna gitmemden başka bir şey istemiyordu zaten. Hal böyle olunca bende de mücadele arzusu sıfırlanmıştı. 

Bazen bir şeyleri anlatmak için ne kadar çabalarsak çabalayalım bizi anlamazlardı. Böyle durumlarda iş karşıda bitiyordu. Karşınızdaki insan sizi anlamamak için elinden geleni yapıyorsa nefesinizi tüketmek anlamsız kalıyordu. Çünkü o kişi zihninde zaten sizi haksız buluyordu. Düşünceleri asla değişmiyor asla sizin düşüncelerinize de saygı duymuyordu. 

Ben de bunu fark ettiğimden beri onlarla zıt düşmeyecek şekilde ilerliyordum. Tabii bazen de engel olamıyor ve kendi istediğim gibi giyindiğimde sorun yaşıyorduk. 

Bu konu beni yıprattığı için nefes verip öylesine bir şeyler mırıldandım. " Babamlar çıktı mı? " 

Annem ayakkabılarını giyerken başını salladı. Atkısını askılıktan aldı ve boynunu saracak şekilde sardı. Sarı saçlarını çıkarırken  " Hmm çıktı onlar çoktan. Bir Mesut kaldı gider o da birazdan. " gözlerimi belerttim. Çifte standartta hayır diyorum!  " Maşallah kaç saattir uyuyor tosun paşamız. Biz olsak hemen uyandırırsın anne."  deyince göz devirdi annem.  " Yine başlama Kardelen. "    

Hep ben başlıyordum zaten onlarda hiç suç yoktu. 

Omuz silktim. Annem gibi ayakkabılarımı giyerken zil çalınca sıçrarken boşluğuma geldi ayağım kaydığında popomun üstüne düşmüştüm. Ben nasıl becerdim bunu ya? Kalçamın sızısını hissederken annemin onaylamaz bakışlarını gördüm ama umursamadım. Üzgünüm annecim popom daha önemli. 

Annem kapıyı araladığında bende ayağa kalkıyordum. Göz ucuyla aralıktan baktım. Basamakların altında duran Çıkmaz'ın gözde bekarlarından olan Mahir abiden başkası değildi. Başını öne eğerek annemle konuşuyordu. Başını kaldırsa içeriyi görürdü ama sanırım saygısından yapmıyordu. 

" Hayırlı sabahlar Gülan teyze. Ben Mesut'u soracaktım. "   

Mahir abi ile abilerim çocukluktan arkadaşlardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Hatta birlikte çalışıyorlardı. Bildiğim kadarıyla Mahir abigilin galerisi vardı ama oraya Mahir abi çok bakmıyordu. Birde gemi alacaklardı sanırım. Yani ben abimden öyle duymuştum. Ama konu hakkında çok bilgim yoktu. 

Mahir abinin küçük erkek kardeşi benim best kanzilerimden olan Yangaz Murat galeriye bakarken büyük kardeşleri Hasan abi de Trabzon'da çalışıyordu. Mahir abi daha çok Çıkmaz'da ki iş yeri olan tamirciliğe bakıyordu. Abimlerde onun yanında küçük ortak olarak çalışıyordu. 

Annem sevecen bir sesle konuştu.  " Günaydın oğlum. Uyuyordu Mesut en son ama hiç de böyle yapmazdı bilirsin. "   Annem oğlunun aşağı tarafını vermemeye çalıştı. Mahir abi başını salladı.   " Yok teyzem biliyorum ben de bir parça gelecekti şehir dışından Mesut bakıyordu işe. İmzası gerek acil olmasa rahatsız etmem."    Arkalarında olduğum için annemin nasıl bir mimik yaptığını görmedim ama  " Yok oğlum ne rahatsızlığı dur sen. "  dedi. 

Mahir abiyi kendi oğlundan ayırmazdı annem. Aynı şekilde Mahir abinin kardeşlerini de. Kanzim olan Murat'ı çok sevmese bile onu da diğerlerinden ayrı tutmazdı. Ki zaten Mahir abiyi tüm Çıkmaz beğenir severdi. Annem Alakurt kardeşleri severdi sevmesine de anneleri Gülizar teyzeyi hiç mi hiç sevmezdi. Elinden geldiğince onunla aynı ortamda bulunmamaya çalışırdı.  

Halbuki Gülizar teyze o kadar şeker bir kadındı ki annemin onu neden sevmediğini hiç anlamıyorum. Pamuk gibi kadındı. Gülizar teyze Karadeniz kadını olmasına rağmen oldukça sakin hoşgörülü biriydi. Diyorum ya işte pamuk gibi kadındı. Hiç öyle annem gibi kavgalara girişmez alttan alır yapıcı yaklaşırdı. Annemin derdini ise hiç bilmiyorum. Üstelik Çıkmaz'da kimseyle de sorunu yoktu Gülizar teyzenin.  

Tam aksine Alakurtların Çıkmaz üzerinde çok hakkı olduğu için herkes çok severdi onları. Zamanında bir çok genci şirketlerinde çalışan olarak işe almışlar, borcu olanın borcunu ödemişler, derdi olanın derdine ellerinden geldikçe yardımcı olmuşlardı. Çıkmaz'da el üstünde tutulur herkes onlara saygı duyarlardı. 

Ben o kadar düşüncelerimde boğulmuştum ki annemin bana iki saattir yaptığı kaş gözü hiç fark etmemiştim. 

" Kardelen!"  

Annemin bağırması ile yüzümü buruşturdum bizde ki de kulak be kadın.  Annem tekrar bağırınca bezgin bir nefes verdim. 

O esnada Mahir abinin başını kaldırıp içeri baktığını gördüm. Çünkü göz göze gelmiştik. Ama sonra hemen başını eğip göz temasını kesti.  

" Efendim anne ya ne var yine sabahtan beri Kardelen aşağı Kardelen yukarı." diye sızlandığımda bana gözlerini kısarak baktı. Dişlerini göstererek gülümsedi ki ben bunun ne demek olduğunu biliyordum. Yanında Mahir abi olduğu için bir şey diyemiyordu ama tek olsaydık valla etimi cimcirirdi. Gözüm korkmadı değil o yüzden. 

Onlara yaklaşınca kapıdan kafam gözüküyordu artık. Mahir abiye bakıp  " Günaydın Mahir abi. "  dediğimde kısa bir süre yüzüme baktı. Ardından başını sallayarak  " Günaydın abim." dedi.             

" Mahir abin Mesut'u bekliyor. İşleri varmış. " dediğinde annem konuşmalarını dinlesem ve ne olduğunu bilsem de çaktırmadım. Tek omzumu silkelerken " Napıyım gitsinler işlerine." deyince  annem imalı tonda  " Kardelencim sen uyurken bir yerini açık bıraktın herhalde kızım. "  

Kaşlarımı çattım. Bu kadın şimdi bana deli mi diyordu?  " Abini uyandırsana kızım. "   Uflayıp " Her işe Kardelen koşsun zaten." sitemle konuştuğumda annem gülümseyerek  " Bu da böyle abisi bir işin ucundan tutmaz ama dünyayı kurtarmış gibi söylenir. " dediğinde annemi boğazlamak istedim. 

Bu kadın niye el alemin oğluna beni kötülüyordu. Millet çocuklarının açığını örteceğim diye kırk takla atardı bir de benim anamın yaptıklarına bakın. Ben üvey evlat mıydım acaba?

Giydiğim botları sinirle tekrar çıkardım. Merdivenlerden hızlı adımlarla yukarı çıkıp abimin odasına ilerledim. 

Bu saate kadar n'apıyordu bu öküz? Zaten eve kaçta geldiği de belli değildi. Kim bilir nerde sürtüyordu beyefendi. Biz de akşam 7'de evde olmayalım diye azar işitelim. Ama hele şu okul bir bitsin bir KPSS' ye girip atanayım ilk işim ayrın eve çıkmak olacak. Vallahi billahi tillahi kurtaracağım kendimi.

Abim gibi öküz olmadığım için kapısını çaldım ama içerden ses gelmedi. Kaşlarımı çatarken kapıya sert yumruklar indirdim.  " Abi! Müsait misin? Abi! Uyandın mı? Giriyorum bak."  diye bağırdım. 

Bir süre daha ses gelmedi içerinden. Benden günah gitti deyip kapıyı açacakken abim çoktan kapıyı açıp öfkeyle bana bakıyordu.  

" Ne alacaklı gibi vuruyorsun kızım? Savaş mı çıktı ne bu hırs?" deyince göz devirmek istedim ama abim takıntılı manyağın teki olduğu için bunu göze alamadım.  Şimdi niye göz devirdin ne oldu diye soru yağmuruna tutar basit bir hareketimin altında 40 mana arardı. 

" Ne savaşı be savaş çıksa da sen yatar uyursun zaten. Mübarek ayılar çıkıyor uykusundan da senin kış uykun bitmiyor. " dediğimde  kaşları derinden çatıldı ve böğürdü. Hayvan. " Kardelen! "  Tükürükler saçtı konuşurken. Mikrop! Ben senin salyalarını yüzümde taşımak zorunda mıyım? Iığğ. İğrençti! Yüzümü buruştururken " Asabımı bozma Kardelen!"  diye yine bağırdı. 

Bağırmadan konuşamıyordu bu. Neyse Kardelen saatlik Mesut Akyüz dozunu aldın bence yeter uzatma kızım artık. 

" Mahir abi geldi aşağıda seni bekliyor. "   diyerek neden kapısına dayandığımı açıklamış oldum. Kaşları havalandı.  " Mahir mi? Niye geldi? Kızım niye baştan söylemiyorsun çocuğu aşağıda bekletiyorsun? "  

Dudaklarım inanamaz gibi açıldı. Benle bir yere gideceği zaman kendisi on saat beni bekletirdi. Bana ise hazır olmazsam bırakıp gideceğini söylerdi. Şimdi Mahir abiyi beklettiği için bana mı kızıyordu?  Başımı iki yana salladım. Garezi sadece banaydı gerçekten. 

Abim inanılmaz bir hızda hazırlanmaya başlayınca göz devirdim. Benle giderken on saat hazırlanamazdı. Köpek. İşte kıymetimin olması için meğer el olmam lazımmış. Hoş çok da farklı değilim ya, kardeş değil elim.

Aşağıdan annemin sesini duyduk ikimizde.  " Kardelen!? Kız bir çocuğu uyandıramadın mı? Hadi kızım Mahir abin bekliyor."   

Hay Allah'ım ya. Bana ne bekliyorsa. 10 dakika beklese ölmez değil mi bu çocuk? Neydi bugün Mahirler Kapıda Bekletilmez Günü mü? Ayrıca niye herkes bana bağırıyor ya bekleten benmişim gibi.  " Duydun değil mi abi? "  Annemi kastederek konuştuğumda kemerini takıyordu. 

Bana bakmadan  " İn aşağı sen 5 dakikaya geliyor Mesut de. "  konuştu. Dediğini yapıp merdivenlerden indim. Annem Mahir abi ile konuşuyordu. Adım seslerini duyunca  " Hah geldiler. " deyip bana döndü.  " Kızım bekletiyorsunuz oğlumu.."  abimi göremeyince cümlesi yarıda kaldı.  " Mesut nerde? "   

İlgisiz bir tavırda botlarıma yöneldim. Botları giymeye çalışırken  " Geliyor 5 dakikaya. " diye mırıldandım.  

Annem mahcup şekilde Mahir abiye döndü.  " Ay oğlum seni de bu soğukta dışarı da bekletiyoruz ama gel içerde bekle istersen."  

Aman anneme bakın ne kadar da abartıyor. Sanki Sibirya soğuğu var. İncileri dökülmez ya iki dakika kapıda bekleyince. Benim bu aksiliğim tamamen erkenden uyandırıldığım içindi. Uykumu almış şekilde kalksaydım şeker gibi kız olurdum. Ne huysuzluğum kalırdı ne aksiliğim  valla. 

Botun fermuarını çektikten sonra derin bir nefes verip ayağa kalktım. Askılıkta ki uzun kaşeyi alıp giyindim. 

" Yok Gülan teyze gelir şimdi Mesut hiç gerek yok.  " Annem başını eğip  " E iyi madem. " diyerek bana baktı. Hazırlandığımı görünce sesini çıkarmadı.  

" Mahir oğlum ablan gelecek diyorlar ya? Ne zaman geliyormuş Asiye kızım? "  Sözlerini duyduğumda annemin dedikodu modunun açıldığını anladım. 

Asiye abla, Mahir abilerin en büyükleriydi. Geçen yaz çok güzel bir düğünle evlenmiş Trabzon'a taşınmışlardı. Zaten Mahir abi ve ailesi Karadenizliydi. Yazları fındık için Karadeniz'e gider bazen de yaylada kalırlardı. Asiye ablada oradan birini bulup yuvasını kurmuş hatta çocuk sahibi olmuştu. 

Mahir abiye baktığımda gülümsediğini gördüm. Kardeşlerine çok düşkündü hepsini ayrı ayrı severdi.

" Doğru teyzem gelecek inşallah bir kaç güne. "   Annem onaylar anlamda başını salladı. 

Asiye ablayı severdim. Tatlı kadındı birde küçük oğlu vardı. Minik Ömerciği de ayrı özlemiştim. Geldiğinde bol bol hasret giderirdim artık. 

" Gelsin tabii annen de özlemiştir. Bizde özledik Asiye'yi. Ay Ömer'i yok mu birde Kardelen ablası pek bir düşkün ona. Artık bol bol sever."  

Anne! Beni ne karıştırıyorsun anne! Bağırasım vardı da işte Gülan hanımdan korkuyorduk. Mahir abinin gözleri beni bulunca gülümsemekle yetinip  " Öyledir severim. " dedim.  

O esnada merdivenlerden patır kütür gelen sesle abimin geldiğini anladık. Kazağının yakalarını çekiştirirken  " Çok bekletmedim değil mi? "   yanımıza gelip şişme montunu giyindi. Beresini de başına geçirirken Mahir abi başını salladı.  " Hadi işimiz var. "  dediğinde ona baktı. Hayırdır der gibi ama Mahir abi bizim yanımızda konuşmak istemedi. 

Hepimiz hazır olduğumuzda kapıdan çıktık. Annem üst üste kapıyı kilitlerken önde olan abim arkasını dönüp bize baktı.  " Anne salona mı gidiyorsunuz siz? "  

Yok annem sabahın köründe zil takıp oynamak için uyandık. 20 yıldır annemin çalıştığı yeri bilmiyormuş gibi sorması yok muydu? Kardelen sen bir gergin misin canım? Papatya çayı öneriyorum tatlım. Benim başımda böyle abi varken değil çay papatya tarlası bile gerginliğimi alamazdı. 

Annem nihayet üst üste kilitlediği kapıyı rahat bırakıp abime döndü.  " Evet oğlum sanki başka işimiz var gibi. "  deyince sırıttım. Abim anneme göz devirmek istese de laf etmedi. Bana bakınca hemen yüzümü düzelttim. Sırıttığımı görse yeni kavga çıkarırdı hiç uğraşamam valla.  

" İyi annem sizi de bırakalım geçerken yorulmayın." dediğinde kaşlarım havalandı.  " Hangi dağda kurt öldü de bizi düşünür oldunuz Mesut bey? "  Alayla abime baktım. Beni okula bırakması için yalvardığımda git başımdan diye kovar otobüsün suyu mu çıktı derdi. 

Annem boğazını temizlerken abim ters ters baktı bana.  " Ne alaka kızım hava soğuk annem zaten onca saat ayakta dikilip onca kadının tribine katlanıyor yoruluyor. "  diyerek kendini savunduğunda annemin gururlu bakışları abimin üstündeydi. 

Aman şimdi annemin bir numaralı favori çocuğu olurdu.  Gülan hanım abimin koluna girip güldü.  " Gidelim çocuğum anasına da kıyamazmış benim yavrum."   Annem saçlarını savurduğunda dudaklarım aralandı. Bu kadın bana tavır mı yapıyordu? " Başkaları da iki yardım ediyorum diye sızlansın zorla gelsin. " dediğinde dudaklarımı ısırdım. 

İki yardım dediği günlerde ben ayaklarım ellerim su toplamış halde eve dönüyordum. Yaptıklarımı başa kakmak gibi bir huyum yoktu ama keşke göz ardı da edilmeseydi. Sonuçta ben hem okuyup hem anneme yardımcı oluyordum. 

Annem başını abimin omzuna yaslamış analı oğullu kol kola gidiyorlardı.

 " Gözlerin dolmuş."   Arkamdan gelen kalın sesi duyunca silkelendim.  Ona dönüp  " Soğuk. " boğazımı temizledim.  " Soğuk ya ondan yaşarıyor. "  

Kara gözleri gözlerime baktı bir süre. Sanki doğru söyleyip söylemediğimi anlamak ister gibi. Yalanım inandırıcı olsun diye burnumu da çektim. Hava gerçekten soğuktu bu yüzden inandırıcıydı bence. Daha fazla olduğum yerde kalmayıp abimlerin peşinden ilerledim. 

Bahçe kapısından çıkarken annem ön koltuğa geçiyordu. Abim sürücü koltuğuna geçtiğinde bana da arka koltuğun yolu görünmüş oldu. Mahir abi bir bina aşağısında olan evlerine doğru yürüdü. Arabası orda olmalıydı. 

Bende arka koltuğa geçtiğimde abim klimayı açmış motorun ısınmasını bekliyordu. Allah'tan bir kaç ay önce ehliyetimi almıştım da artık ona muhtaç olmak zorunda kalmayacaktım. Klimanın sıcak havası yüzümü ısıtırken başımı cama yasladım. 

Abim arabayı çalıştırıp Çıkmaz'da yol alırken Mahir abinin de arabası arkamızdaydı. İki sokak aşağıda olan Kuaför salonuna geldiğimizde abim arabayı durdurdu.  " Hadi hayırlı işler annem çok yorma kendini kızlara bırak biraz da. "    Annem kendini beğenmiş bir halde  " Oğlum benim gibi iş görseler bırakırdım da bir kaş alamıyorlar ki. Kardelen bile geçen Hasibe'nin saçını yaktı valla. "  Ne? Gözlerim açılmış şekilde anneme baktım.  "Kimsenin saçını falan yakmadım ben. O kadın kendisi saçım boyalı değil diye yalan atmasaydı bende ona göre boya kullanırdım. "  Annem göz devirdi. Yine biz suçlu olduk iyi mi ya?

Abim " Tamam neyse artık Kardelen anneme yardımcı ol.  " dediğinde başımı salladım. Abimle vedalaşıp arabadan indik.  Abim ve Mahir abinin ortak işlettiği tamirci dükkanı bizim salonun arka sokağında kalıyordu. 10 dakikalık yürüme mesafesindeydi.

Annemle birlikte dükkanı açtık ve kızların gelmesini bekledik.  Saat 8 olmadan  Seher ve Ayşe gelmişti. Onlarda bize yardımcı olurken ben mutfak olarak kullandığımız yerde çay demliyordum. İçimiz ısınırdı biraz. Müşterilerin gelmesini bekleyene kadar da bir şeyler atıştırırdık. 

Ayşe de paket halinde olan kahvaltılıkları hazırlıyordu. Seher gelirken aldığı simit ve açmaları tabağa koydu. Hep birlikte masayı hazırladığımızda annemi çağırdım. Birlikte hızlı bir kahvaltı yaptık. 

Seher anneme dönüp  " Abla bugün erken çıkma şansım var mı? "  dediğinde çayımı höpürdeterek içerken Seher'e bakıyordum.  " Ne oldu önemli bir şey mi var? "  Annemin sorusuyla elini salladı.  " Yok ablam annemin ilaçlarını yazdıracağım. Eğer çok yoğun olmazsa sağlık ocağı kapanmadan gideyim." deyince annem gülümsedi.  " Tabi canım işini hallet sen biz bakarız kızlarla.  "   Seher minnetle anneme gülümsedi.  " Sağ ol abla. "   

Annem Ayşe ve Seher'e iyi davranırdı. Bir ihtiyaçları olduğunda mutlaka onlara yardımcı olmaya çalışır elinden geleni yapardı. Anlayışlı bir işverendi. Tabii kızların da hakkını yiyemem onlarda sıkı çalışırdı. 

Ayşe bana dönüp  " Sen naptın Kardelen daha bitmedi mi okul? "     Annem o esnada telefonunu eline almıştı. Ağzımdaki lokmayı yutarken elimi salladım.  " Nerde? Daha bir dönem daha var. Ama az kaldı bitecek bu yaza inşallah."  dediğimde başını salladı. 

Seher bana dönüp  " Bir sınav varmış herhalde ona gireceksin değil mi? "  deyince gülümsedim.   " Evet KPSS. Sınava çalışıyorum tabii. Atanacak puanı alırsam güzel olacak.  " 

Ayşe hüzünle bana baktı.  " Alırsın sen Kardelen inadını bilmez miyiz? İnşallah hakkında hayırlısı olur kuzum. " dediğine gülümsemek zor geldi. 

Ayşe'yi ailesi lise de okuldan almışlardı. Onun bana ne kadar özendiğini biliyordum. İçim burkuldu bu yüzden. Okumayı çok isteyen bir kızdı ama lise de sevgilisi olduğunu öğrenen ailesi hemen okuldan almış annemin yanına çırak diye vermişlerdi. 

Ayşe ile hemen hemen aynı yaşlardaydık ve ben bu olayı öğrendiğimde onun adına çok üzülmüş ailesinin zihniyetine sövmeden duramamıştım. Onlara göre okuduğunda orospu oluyordunuz çünkü! 

Nefret ediyordum böyle insanlardan ama maalesef Çıkmaz'ı ne kadar sevsem de böyle gerici bir yapısı vardı. Burada adınız çıkarsa direkt iffetsiz konumuna düşüyordunuz. Sanki insanın lisede aşık olması sevmesi suç gibi davranılıyordu. Benim ailemde bu konularda katıydı. Bir erkekle yakın olmama hiç izin vermezlerdi. 

İçerden gelen kapı sesiyle annemin bakışları oraya düştü ayağa kalkıp içeri girerken bize de burayı gösterdi toplayın anlamında. 

Kızlarla masayı toplarken  " Geç sen şöyle Füsun. Kardelen birazdan gelir alır kaşlarını. " dediğini duydum. Kızlara dönüp  " Ben gideyim.  " dedikten sonra koltukta oturan Füsun ablaya ilerledim.  

Bana bakıp  " Kız inceltme bak sakın kaşlarımı. Geçen yoldunuz anana da diyorum sen al diye ama nerde. " dediğinde dağınık kaşlarına baktım. İmalı bir havada gülümseyerek  " E Füsun abla sende kaş yoksa ben napayım? "  dedim. Annem öksürür gibi yapıp kaşlarını çattı. 

Omuz silktim. Kadın beni gömerken gülecek halim yoktu ya.  "Kız Gülan senin bu kızın dili pabuç gibi maşallah. Çekmez bu kaynanasından. Valla mum diktirir kadına. "   

Kaynanamı bilmemde sana mum diktirmek çok isterdim be Füsun abla. Annem ortamı yumuşatmak için  " İlahi Füsun Kardelen dilli gibi gözükür ama kalbi pamuk gibidir kızımın. " deyince dudaklarımı büzüştürüp omuzlarımı dikleştirdim. Annem beni övünce bir mutlu olmadım değil. Füsun abla bir şey demedim diyerek konuyu kapattı. Bende elimde ki iple kaşlarını almaya başladım. 

Saatler o kadar hızlı aktı ki geçen zamanı fark edemedim. Sabahtan beri durmadan çalışıyorduk. Kaç tane kaş bıyık için gelen olmuştu. Annem bir kadının boyasını yapıyordu. 

Bir yerde kahvesini içerek  bekleyen Hasibe ablaya bakmamaya çalışıyordum. Kadının saçlarını ben yakmadığım halde suç bana kalmış annem para iadesi yapmış üstüne yine parasız saç bakımını üstlenmişti. Ve hepsi o yalancı kadının yüzündendi. Hayır saçında boya varsa söyle yani ne yalan atıyorsun değil mi ama? 

Üstümdeki önlüğün cebinde duran telefonum titreşince elimde ki ojeyi kenara bırakıp manikürünü yaptığım genç kıza bir dakika işareti yaptım.   

Gelen mesajı okuduğumda sırıtmamak için zor tuttum kendimi. Hızlı bir cevap yazdıktan sonra hemen telefonu cebime attım ve girişte bulunan saate baktım.  

Seher bir 10 dakika önce çıkmıştı. Genç kızın manikürü bittiğinde hayran şekilde tırnaklarına baktı. Teşekkürler edip ücreti ödedi. Parayı kasaya koyarken Hasibe teyze ile yine göz göze geldim. Hasbinallah. 

Kahvesini keyifle içen kadın anneme dönüp  " Gülan, Gülizar'ın kızı Asiye geliyormuş ya. " dediğinde annem Sultan ablanın saçını paketliyordu. Ayşe folyoları anneme uzatarak yardımcı oluyordu. 

Aynadan Hasibe teyzeye bakan annem  " Evet duydum bende gözü aydın. " dediğinde başını salladı Hasibe teyze.  Sultan abla  " Bende hayırlı bir iş için geldiğini duydum. Birgül'ün  gününde konuştular. Gülizar pek bir mutluydu. "    

Kuaförde dedikodunun hası dönerdi. Çıkmaz'da neler olmuş, kimin ailesinde neler oluyormuş herkes konuşur bilirdi. Erkekler için kahvehane kadınlar için kuafördü. Valla yalan yok bende dedikoduyu pek bir severdim.  " Ne hayrı Sultan abla? " dediğimde heyecanla bana döndü. 

Ayşe ise gülerek bizi dinliyordu, o çok sevmezdi. Ama dedikodu olmadan durulmuyordu canım valla çok zevkliydi.   " Kız bende bilmiyorum ki hayırlı iş deyip kapattılar. Bir meraklandım anlatamam. "     Hadi ya dercesine dudak büzdüm. Annem açıcıyı sürüp folyoyu kapatırken  " Telgraf Nurgül uğrarsa anlatırdı. Şimdi tüm Çıkmaz'a anlatmıştır. "   

Başımı salladım. Nurgül abla, Birgül ablanın kız kardeşiydi ve Çıkmaz'da Telgraf Nurgül diye biliniyordu. Eğer bir sırrınız onun kulağına gittiyse geçmiş olsun artık o sırrı tüm Çıkmaz öğrenirdi. 

Telefonuma tekrar bildirim gelince kimseye çaktırmadan telefonu açtım. Yeni mesaj vardı. Hızlı bir yanıttan sonra tekrar kapattım telefonu.  O arada da Hasibe teyze lafa atlamıştı.  

" Telgraf Nurgül çoktan anlattı bile herkese. Gülizar hayırlı bir kısmet arıyormuş. "  Annem kaşlarını çattı.  " Kime? "  diye sorarken aynı zamanda biten açıcıyı Ayşe'ye uzattı. Bu yenile demekti. Ayşe içeri girip açıcıyı hazırlarken yerinde gerindi Hasibe teyze.  " Kime olacak Mahir oğluma."    Sultan abla hih sesini çıkardı.  " Mahir, valla herkesin gözdesi. Ahlaklı tertemiz çocuk. Kimseye kötülüğü yok efendi mi efendi babayiğit. Allah razı bin kez razı olsun onlardan. Kimle baş göz edecek acaba? "  

Sultan Abla'nın bu kadar çok onları methetmesinin sebebi oğlu Kerim'in Mahir abilerin yanında işe başlamasındandı. 

Hasibe teyze sanki hiç ilgilenmiyor gibi bir tavırda  " Valla Şehnaz'ı düşünüyorlarmış öyle duydum ben."  dediğinde annemin beğenmez sesi çıktı.  " Kim? " diye uzattı.  " Bakkalın kızı Şehnaz? "  dediğinde Hasibe teyze " Ta kendisi. " dedi. 

Annem homurdandı. " Mahir oğlumu kaldırır mı o çırpı Şehnaz? Anası gibi kem gözlü. Mahir'imin yanına şöyle ele dolgun nazı olmayan utangaç hanım hanım bir kız yakışır." dediğinde göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Sanki pazardan armut seçiyorlardı. Ele dolgunmuş(!) Hanım hanımmış(!)

Annem yüzünü buruşturdu.  " Şehnaz fazla oynak. Pazarda görmüyor musunuz nasıl kıvıra kıvıra yürüyor. Kalçası ayrı yerde saçları ayrı yerde. Kırıtık. "  diye Şehnaz'ı kötüledi. 

Valla çok şaşkındım. Ben pazara  alışveriş için gittiğimizi sanıyordum. Asıl amaç milleti kalçasını yürüyüşünü mü izlemekti?  Ayrıca Şehnaz çok güzeldi hem de çok cilveli.  Bence Mahir abinin yanına da yakışırdı.  " Öyle deme Gülan şimdi  Çıkmaz' da gençlerin dibi düşer Şehnaz'a. Huyunu suyunu bilmem ama kız güzel yalan yok. "  dediğinde Sultan abla annem bir şey demedi. 

Ben fırsat bu fırsat diyerek lafa girdim.  " Anne? Ben bir saatliğine gidip geleyim. Yoğunda değilken ha?"     deyince aynadan bana baktı annem. 

Ayşe yanımıza gelip anneme açıcı dolu boya kasesini uzattı. Annem tek kaşını kaldırıp   " Nereye? " dediğinde usta bir şekilde " Hasret'ten ders notlarını alıp fotokopi çektireceğim. "  dediğimde içeri bir müşteri daha geldi. 

Kara talihime içimden söverken annemin izin vermesi için masum bakışlar atıyordum. Sabahtan beri çalışıyordum nolurdu 1 saatçik izin verse sanki? 

Gözlerimi hafif doldurup baktım annelik duygularına oynamak için ama annem hiç oralı olmadı. Zaten bu kadının garezi bir banaydı hep banaydı.  

" Bak müşteri geldi kızım. Seher'de yok başka zaman çektirirsin. " dediğinde daha fazla üstelersem bir şey anlar diye kabullenmek zorunda kaldım. 

Yüzüm düştüğünde Ayşe ile göz göze gelmiştim. El mecbur müşteriye ilerleyecekken " Abla Kardelen gitsin halletsin işini. Zaten bir saatmiş. Ben ilgilenirim müşterilerle." dediğinde heyecanla anneme döndüm. 

Ayşe bana imalı bakışlar atarken ona bakmadım. Annem kararsız şekilde Ayşe ile benim üzerimde gezdirirken gözlerini nefes verdi. " İyi tamam çok gecikme ama bak." dediğinde kocaman gülümsedim.  " Merak etme sen. " deyip fazla tepki vermemek için zorladım. Sonuçta kim fotokopi çektirecek diye havalara uçardı ki? 

Annem bana dönüp " Paran var mı? " dediğinde başımı salladım. Param vardı ama annem verse de güzel olurdu. Bedava para niye reddedeyim canım. Öğrenciyim ben öğrenci. Annem çantasında ki cüzdanı gösterdi.  " İçinden al 100'lük. " dediğinde bir yüzüm düştü ama azı çoğu olmaz diyerek kabullendim. 

Her ne kadar hayallerim bir 500 vereceği yönde olsa da idarece edecektik artık. Hem bende 300 lira vardı zaten. Sende az değilsin diyen iç sesime bir şey demedim. Devir bunu gerektiriyordu ne yapabilirim? Şurada bir kahve ne kadar hiç bilmiyordu o iç ses. 

Annemin cüzdanından parayı aldıktan sonra üzerimdeki önlüğü çıkarıp askılığa astım. Ayşe de yeni gelen müşteriye oturacağı yeri gösteriyordu. Yanımdan geçerken ona öpücük attım. O olmasa çıkamazdım valla.  O ise bana gülümsemekle yetindi. 

Koluma dokunurken  " Gelince anlatırsın her şeyi. "  kısık şekilde konuştu. Annemi kontrol edip başımı salladım. Ayşe gerçekten nereye gittiğimi bildiği için böyle imalı imalı sırıtıp duruyordu. Üzerime paltoyu da giydikten sonra içerde kalan kestane rengi saçlarımı da çıkarıp burada bıraktığım kırmızı beremi aldım. Çıkmaz çok soğuktu. Hasta olmak istemiyordum. 

Çıkmaz'da ilerlerken tanıdıklarla selam vererek ilerliyordum. Herkes tanırdı burada birbirini. Özel günleri hep birlikte kutlardık. İç içe bir mahalleydi burası. Bu kucaklayıcı yapısını sevsem de sevmediğim yönleri de vardı.  Zaten her güzel şeyin bir kusuru olurdu. 

Heyecanlı şekilde dükkanların aralarından geçerken muhtarlığın önünden geçmiştim. Acaba babamın yanına uğrayıp ondan da mı harçlık alsaydım? Adımlarım yavaşladı. Muhtarlığa baktım bi sonra vaz geçtim. Alacağımı almıştım canım zorlamaya gerek yoktu. 

Arka sokağın sonuna geldiğimde içimden küfür ettim. Mal gibi dalıp abimlerin dükkanının olduğu yerden gidiyordum.  Kafa kalmamıştı ki elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Salak Kardelen salak.  

Neyse ki hemen arkamı dönüp gitmeye karar vermiştim ki arkamdan bağıran abimle olduğum yerde kaldım.  " Senin aklını seveyim Kardelen aklını kızım aklını. " diye mırıldandığımda abim koca adımlarıyla yanıma gelmişti bile. 

Yüzüme hemen bir gülümseme yerleştirdim. Abim gözünü kırpıp  " Hayırdır? " dediğinde  el salladım. " Merhaba abicim. Evet bende iyiyim sen nasılsın? "  dediğimde bağırdı hödük.  " Kardelen. "   Kolumu tutup  " Niye buradasın? Sabah demedim mi anneme yardımcı ol işten kaytarma diye. " dediğinde kolumu çekmeye çalıştım.  " Oldum zaten Allah Allah. Notların fotokopisini çıkaracağım. Annemden izin aldım herhalde. " dediğimde kaşlarını çattı. 

Hadi Gülan'ı atlattın Kardelen peki bu dağ ayısı Mesut'u nasıl atlatacaksın kızım? Şüpheli gözlerle baktı bana. " Ne notuymuş bunlar? Senin okulun tatile girmedi mi? " dedi pek zeki abim. Oflamamak için dururken gözlerimi kaçırdım.  " Sınava hazırlanıyorum ya abicim hani? Biliyorsun ya? " imalı şekilde cevap verdiğimde  " He biliyorum sınav zımbırtısı çıkardın başımıza birde okulun yetmiyormuş gibi. " dediğinde öfkeyle ona baktım. 

" Herkes senin gibi ilkokul terk olacak değil ya abicim." dediğimde üzerime yürüyüp korkutucu bir tonda " Kardelen asabımı bozma alırım ayağımın altına." dediğinde yutkundum. 

Bu tavırlarından nefret ediyordum. Üniversiteye zaten zar zor gidebilmiştim. Farklı şehirde daha yüksek yerlerde okuma şansım varken abim yüzünden burada ailemin yanında okumak zorunda kalmıştım. Gerçi buna da şükürdü. Mesut beye kalsa liseden sonra okumama gerek yoktu zaten. Ama hiç beklemediğim bir şekilde Kadir abim diretip ben okula her gün getirir götürürüm demiş ve Mesut abimin hayatımı yakmasına engel olmuştu. Ben okula devam edeceğimin mutluluğundan Kadir abimin neden yanımda olduğunu da sorgulamamıştım zira o da gitmemi istemiyordu ama sonradan fikrini değiştirmişti.

" Senin asabını bozmama gerek yok ki. Ben ağzımı açtığım gibi bozuluyor senin asabın. "  Bir bana bozuluyor bir ben batıyordum abimin gözüne  Kolumu daha fazla sıkarken  "Yürü annemin yanına başka zaman çıkart ne çıkarıyorsan. " dediğinde üzüntüyle abime baktım.  " Ya  annem izin verdi. Sana ne oluyor? "   Abimin yüzü kızardı öfkeden.  " Ne demek bana noluyor lan abinim ben senin! "   

Anlaşıldı abim beni hiçbir yere göndermeyecekti. Omuzlarım önüme düşerken yenilgiyle baktım ona. Ve sonra ikimizin de beklemediği bir şey oldu. Abimin arkasından çıkan Mahir abi bize bakıp " Bırak kızı Mesut ihtiyacını alsın." dediğinde abim kolumu bıraktı ve gülümseyerek arkadaşına baktı.  " Yok be oğlum acelesi yok. Ben bilmiyor muyum işten kaytarmak için bahane üretiyor küçük hanım. " dediğinde inanamaz gibi abime baktım. 

Saatlerdir napıyordum ben? Kaç kişinin kaşını bıyığını almış, manikür yapmış, saç kesmiştim. İşten kaytaracak olsam bunları yapar mıydım? Kırıldığımı bile fark edemedim o kadar normal geliyordu ki bunlar bana. Mesut abim hep böyleydi, 5 yaşında da 35 yaşında da hep böyle olacaktı. 

Mahir abi bana bakıp abime döndü.  " Sınava girecek demiyor muydun oğlum? Alsın kitaplarını işte girme kızın hakkına. " dediğinde içimde Mahir abiye karşı bir minnet oluştu. O benim abim gibi değildi. Kardeşlerini çok sever hep desteklerdi. Asiye abla, Hasan abi, Murat, Yeliz çok şanslıydı bu yüzden. 

Abim daha fazla ısrar edemeyeceğini anladığında bana döndü. " Tabii hazırlansın kardeşim. Başımızda deli doktorumuz eksikti zaten. "  Gözlerimi devirirken " Psikolog  o deli doktoru değil."  Abim tek kaşını havalandırdı. Bu şansını zorlama Kardelen demekti. Bu yüzden hemen ağzımı kapatıp gülümsemeye çalıştım. 

Ama abimin bakışları hiç açıcı değildi. Yakacaktı çıramı. Of Allah'ım of. Bana attığı bakışların anlamını yalnızca ikimiz anlıyorduk. Sana hesabını soracağım Kardelen diyordu. 

Korkarak gözlerimi ondan kaçırdığımda  Mahir abi  " Paran var mı Kardelen? Bizde öğrenci olduk. " dediğinde utançla elimi hayır anlamında salladım.  " Yok yok Mahir abi teşekkür ederim var param. " dedim. 

Adam anlıyordu öğrencinin halinden birde abime bakın. Hiç paran var mı diye sormasın. Benim abim Mahir abi miydi  Mesut muydu belli değil. Bu ne biçim iş anasını. 

" Al sen yine lazım olur başka eksiğini alırsın. " deyip cüzdanını çıkardığında " Yok Mahir abi hiç gerek yok valla param var benim çok sağ ol. " dediğimde daha fazla ısrar edemeyeceğini anlayıp  " Öyle olsun. " dedi. 

Abime baktığımda ise bana göz devirdi. Öküz.  " Yine de sen ihtiyacın olduğunda çekinme gel ben alırım sana kitaplarını." dediğinde abim Mahir abiye baktı ardında bana döndü.  " Mahir'de abin Kardelen beni bulamazsan ondan iste çekinme. " dediğinde artık daha fazla uzatmamak için başımı salladım.   

Abim, Mahir abinin kardeşlerini kendi kardeşi gibi görürdü. Yeliz'in Murat'ın kaç kez isteklerini yerine getirmiş onlara yardımcı olmuştu. Aynı şekilde Mahir abide bu yüzden sorun görmüyordum. Birbirimizin evlerinde kaç kez yemek yemişliğimiz vardı. Onlarla vedalaşıp yola koyulduğumda kalbim ağzımda atıyordu sanki. 


Hala Çıkmaz'ın sınırları içindeydim. Hava soğuk olduğu için parkta neredeyse kimse yoktu. O yüzden biraz daha rahat olsam da yine de etrafımı kolaçan etmeden duramıyordum. Parkın köşesinde ağaçların olduğu yerde ki bedeni görünce yüzümde tebessüm oluştu. Elimde ki notları sıkı sıkıya tutarak koşar adımlarla ilerledim. 

Elindeki sigarayı benim geldiğimi görünce yere atıp söndürdü. Kolları arasına girerken elleri belimi sardı ve sıkıca sarıldı. Saçlarımdan öperken  " Sevgilim. " dedi. Bir kaç dakika böyle sarılırken sıcaklığından ayrılmak zorunda kaldım. Gülümseyerek mavi gözlerine baktım.  " Geciktin. Gelmeyeceksin sandım. " dediğinde elimi tuttu.  " Az kalsın gelemiyordum Bizimkileri ikna etmek biraz zor oldu. " dedikten sonra diğer elimde olan notları sallayarak gösterdim.  

" Not çıkarmak için izin alınca geciktim. Çok beklettim mi? Üşümüşsün gerçi hadi gel çay ocağına girelim ısınırsın." dediğimde gülümseyerek bana baktı. Sanırım onu düşünmem hoşuna gitmişti. 

Akif bana doğru yaklaştığında kaşlarım çatılır gibi oldu. Yüzüme fazla yakındı. Başımı geriye atıp aramızdaki mesafeyi korumaya çalıştım. Ben belirli kalıpları olan bir ailede büyümüştüm. Onların çizdiği sınırlar vardı ve ben bunları aşmaya Çıkmaz'ın kalıplarına karşı çıkmaya cesaretli bir kız değildim. 

Akif ile 2 yıllık bir ilişkimiz olsa da asla ileri boyutlara gitmemiştik. Akif istese dahi benim için fazlaydı Çıkmaz için fazlaydı. Abime rağmen bir ilişkimin olması bile fazlaydı. 

Eğer Akif'i öğrense beni okula göndermezdi biliyorum. Mesut abim çok katı sınırları olan biriydi ve ben onu tanımama bilmeme rağmen bir ilişki yapıyordum. Bu bile bile intihar sayılırdı fakat bazen gönül ferman dinlemezdi. 

Akif hareketimi görünce bozuntuya vermeden geriye çekildi. Bu konuda anlayışlı olması sınırlarıma dikkat etmesi beni çok mutlu ediyordu. Kendine hayran bırakıyordu. O benim korktuğum gibi değildi o benim çekindiğim Mesut'lardan değildi. Anlayışlıydı. Bana saygı duyuyordu. Sınırlarımı gözetiyordu.

Elimi eline geçirdi ve beraber yürüdük çay ocağına doğru. İçeri girdiğimizde yüzümüze çarpan sıcak hava yüzümü sızlattı. Dışarda fazla kalmıştık sanırım. Parmak uçlarım da uyuşmalar başlarken Akif üst kata doğru ilerledi. Birlikte bir masaya otururken kırmızı beremi düzelttim. İki çay bir tane magnolya söyledikten sonra bana döndü.  

" Seni çok özledim güzelim. O kadar uzun zaman oldu ki. Telefondan sesini duymak yetmiyor artık."  

Masa da duran ellerime uzandı ve sıkı sıkı kavradı. Haklıydı. Okul tatil olduğu için görüşemiyorduk. Ben sürekli annemin yanında ona yardımcı oluyordum. Dışarı da öyle tek başıma çok çıkamıyordum. E Çıkmaz'da da yan yana gelmek gönüllü intihardı. Anca böyle ayda yılda buluşabiliyorduk. Tabii birde telefondan konuşarak yetinmeye çalışıyorduk. 

Mahcup bir tebessüm kapladı yüzümü. " Abimi biliyorsun Akif. Rahat bırakmıyor ki." dediğimde kararlı bir halde bana baktı.  " Söyleyelim Kardelen. Bak benim çekincem yok. Abinden korkmuyorum. Gel söyleyelim ha sevgilim."  dediğinde ellerimi ateşe değdirmiş gibi çektim. Kırılarak tepkime baktı. Bense yutkundum.  " Olmaz Akif öldürür mahveder. Abimi bilmiyorsun. "  dediğimde onu üzmeden nasıl ikna edeceğimi düşünüyordum. Abimden ölesiye korkuyordum ve Akif ile bizi öğrenirse gerçekten çok kötü olurdu her şey.  

" Nereye kadar gidecek böyle? Hep kaçak göçek mi buluşacağım ben seninle? "  dediğinde bir şey diyemedim. Haklıydı. Fakat benimde kaygılarım vardı. Yapıcı olmaya çalışarak  " Bir okulu bitirsek sonra söylesek olmaz mı? "  Gözlerini kaçırdı.  " Hep aynı şeyler. Ne zaman adım atmaya çalışsam hep kaçıyorsun. Ben ne zamana kadar seni kovalayacağım Kardelen?" dediğinde kalbimde kırıklar hissettim. 

Ona asla kızmıyordum çünkü haklıydı. İlişkimizin başlangıcında da ben sürekli ondan kaçardım. Her beni sevdiğini söylediğinde reddederdim onu. Çünkü abimden korkardım. Çıkmaz'dan korkardım. 

Ya benim de Ayşe gibi adım çıksaydı? O kadar emek verip okuduğum okulu elimden alırlardı. Onca uykusuz gecemin stresli günlerimin karşılığının çöp olmasına izin veremezdim. Bu yüzden kaçardım ondan da aşkından da. Ama sonra kaçacak yerim kalmadığında deli bir cesaretle kabul ettim. Akif ise hep beni bekledi hep kovaladı beni. Ve yine koşuyordu ben kaçıyordum.  

" Haklısın sevgilim ama biraz daha beklesen olmaz mı? Lütfen." dediğimde iç çekti. Ellerimi sardı tekrardan.  Mavi gözleri bana denizi hatırlatıyordu. Akif yakışıklı bir adamdı. Okulda bir çok kızın onunla ilişki yaşamak istediğini biliyordum. " Niyetim seni üzmek değil Kardelen sadece artık rahat olmak istiyorum sevgilim. " dediğinde gülümsedim. Elimi kaldırıp dudaklarına götürdü. Nahif bir öpücük kondurdu.

Kısıtlı olan zamanımın sonlarına geldiğimizde istemeyerek de olsa ayrılmak zorunda kaldık. Parkın başına geldiğimizde derince sarılıyorduk.  " Seni bırakmak istemiyorum Kardelen. " dediğinde gülümsedim.  " Bende senden ayrılmak istemiyorum. "  Beremin üstünden saçlarımı öptü.  " Seni Çıkmaz'a tek başına göndermekten nefret ediyorum. "  sitemli sözleri içimi sıcacık yaptı soğuk havada.  "  Bende Çıkmaz' a sensiz gitmekten nefret ediyorum." dediğimde gülümsediğini hissettim.  

Derin bir nefes aldı ve kokumu içine çekti. Gözlerine bakmak istediğim için başımı geriye atıp yüzüne baktım. Derin anlamlı gözleri  vardı. Beyaz teni soğuk havadan dolayı kızarmıştı. Burnunun ucunda kırmızılık vardı. Baby face bir yüzü vardı. Kumrala yakın saçlarını savurdu. Gerçekten yakışıklıydı Akif. 

Onu izlediğimi fark ettiğinde yüzünde muzip bir sırıtış peyda oldu. O gülünce bende güldüm. Başını bana doğru eğdiğinde kalbim kasıldı. Yakındı. Ve bu yakınlık tehlikeliydi. Gülümsemem yüzümde solarken kas katı kesildim. Beynim işlevini yitirmişti sanki. Oysa çoktan ondan uzaklaşmış olmam gerekiyordu. 

Kardelen? Kendine gel Kardelen. Kaçsana Kardelen! Ben kendi içimde hesaplaşırken gür bir ses duyuldu. 

İşte benim sonumu getiren sesle hemen ittim Akif'i.  Ben bitmiştim.

" KARDELEN! " 

Sonum gelmişti. 






Evet ilk bölüm burada sonlandı. Nasıldı bakalım? Bu mahalle hikayesi o yüzden öyle çok aksiyon beklemeyin. Bölümler de çok uzun gelmez zaten ama kısa dediğime bakmayın her bölüm 5 - 6 bin kelimeden oluşuyor. Yine fena değil bence. 

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sizce Kardelen diye bağıran kimdi?

Az çok Çıkmaz'ın, Akyüz ailesinin yapısını anlayabildiniz mi?

Kardelen'e kızacağınız çok nokta olabilir ama sabırla bekleyin olur mu? Çünkü ben asla güçsüz bir kadın karakter yazmam. Kardelen'e kızacağımız çok zaman olacak ama onun yaşantısı çok farklı. Hemen ilk kavgada karşı çıkıp sesini çıkarmasını bekleyemeyiz zira Kardelen bizden biri. O tüm Türkiye'deki susturulan kadınlardan biri. Ve bunca yıl susturulmuş bir kadının hemen sesini çıkarması takdir edersiniz ki kolay olmaz. Ama Kardelen'in sesinin çıktığı zamanları da göreceğiz mutlaka. 

Maalesef evlat kayırma hemen hemen her ailede var. Akyüz ailesinde dışlanan ezilen Kardelen. 

Bir Amber Meselesi diye bir kurgum var ona da yeni bölüm attım. Merak edenler ona da bakabilir. Entrika, intikam seviyorsanız beklerim sizi oraya.

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere hoşça kalın. 

Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

75.5K 3.8K 12
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
173K 7.6K 30
siz: askerim biçim biçim siz: ölürüm asker için siz: teröristler bana düşmandır siz: asker sevdiğim için Siz: çevik asker giderken siz: teröristler ç...
220K 18.9K 37
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
4.8M 226K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...