before sunrise || jihope

De vmaier_

1.5K 175 654

Farklı sebeplerden aynı şehire gelen jimin ve hoseok birbirlerini tanımamalarına rağmen gitmeden hemen önce p... Mais

1
2
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15-final

3

149 16 51
De vmaier_

"Bir yaz aşkı için çok fazlaydı ve "Biz" demek için
Çünkü sen benim kaybedebileceğim bir şey değilsin."

August- Taylor swift

****

"Çok yedik galiba." Jimin'in yüzünü buruşturup, karnını tutarak söyledikleri hoseok'u güldürdü. "Bayağı acıkmışsın. Garson bile geri kalan siparişleri getirirken büyük bir şaşkınlık yaşıyordu." Jimin hoseok'un ironi dolu sözlerine göz devirip etrafına baktı. Hava daha kararmamıştı. Bu jimin'i nedensizce sevindirdi. Günün onlar için hiç bitmemesini tanrıdan dileyecek kadar istekliydi.

"Şimdi ne yapıyoruz?" Hoseok düşünceli görünen jimin'in karşısına geçip soruyu yönelttiginde jimin düşüncelerinden sıyrılıp karşısında duran genç adama baktı. "Şapkanı çıkarmakla başlayabiliriz." Düşünmeden dilinden dökülen kelimeler hoseok'u afallatı. "Neden ki?"
"Günümü birlikte geçireceğim insanın yüzünü görmek istiyorum da ondan. Birinden mi saklanıyorsun sen?"
"Ah ne? Hayır tabii ki. Güneş vardı diye takayım dedim çıkarmak aklıma gelmedi hiç."
"Garip.." dedi jimin şapkasını çıkaran hoseok'a bakarak.
"Garip olan nedir?"
"İnsanın kendinden kaçması.. Güneş gibi olduğunu söylemediler mi sana hiç? Güneşten kaçmak neden..aksine güneş ışıkları yüzüne vurunca çok güzel oluyor."

Ellerini uzun saçları arasında gezdirip, dağılan saç tutamlarını düzeltmeye çalışan hoseok, jimin'in kalbi ile dili arasında yol alan ve ona ulaşan cümlelerden dolayı yine ne yapacağını bilemedi. Yaşadığı olaylar yüzünden kırılan güvenini ve derinlere gömdüğü sevgisini bir anda ortaya çıkarmak ve bunu büyük bir kolaylıkla göstermek zordu. Bu durum sinirini bozmaya, onu daha da içe kapanık olmaya itiyordu. Oysa hoseok böyle biri değildi. Ama jimin bunu bilmiyordu. Nasıl biri olduğunu, nasıl sevdiğini, kendini ifade ediş seklini kısacası hiçbir şeyi gösteremiyordu ona. Elinde olsa ruhunu açıp gösterirdi. O istekle yanıp tutuşuyordu lâkin bunu nasıl yapacaktı? Bilmiyordu.

"Gel benimle." Elinden tutup peşinden sürükleyen jimin'e ayak uydurmaya çalıştı hoseok. Batmak üzere olan güneşin ışıklarının değdiği bir binanın önünde, asılı duran camı ortadan ikiye ayrılmış aynaya dönük durdular. Jimin, hoseok'un tam arkasında durup, güneş ışıklarının tamamının onun yüzüne değmesini sağladı. "Aranızda nasıl bir ahenk var görüyor musun? Gökyüzünün fotoğrafını çekerken kendi güzelliğinden bihaberdin. Yüzüne değen ışıkların yarattığı görüntüyü o zaman gördüm." Cümlesini tamamladıktan sonra aynada kendine dikkatle bakan hoseok'a baktı. Bu ânı fırsat bilerek daha çok izlemek istedi.

Hoseok tenine değen ve saçlarında gezen güneş ışıklarına baktı dikkatle. Renklerin yoğunluğu veya güneşin yaydığı sıcaklık mıdır bilinmez kalbinden midesine doğru yol alan kelebekleri ve onun yarattığı heyecanı hissetti. Güneşle anlaşmış gibi uykusundan uyanmıştılar. Ve onları uyandıran kişi birkaç saat önce tanıştığı jimin'den başkası değildi. Birden arkasını dönüp, hâli hazırda ona bakan jimin'e değdirdi bakışlarını. Bu sefer afallayan kişi jimin olmuştu. Hoseok'un yoğun bakışları yutkunmasana sebep oldu.

Hoseok ondan birkaç santim kısa olan adamın yüzüne, her şeyi oradan öğrenebilirmiş gibi baktı. Bir şeylerden emin olmak ister gibi bir hâli vardı. Gözleri en küçük detayına kadar yüzünde gezindikten sonra dudaklarında hareketsiz kaldı. Jimin, hoseok'un gözlerinin yüzünde bıraktığı izleri ezberlemişti ve aynı izleri şu an o hoseok'a bırakıyordu. Jimin'in rahatsız olacağı düşüncesiyle hızlıca bakışlarını geri çekti hoseok. Jimin'in aksine o, yüzünde gezen tutkulu ve meraklı bakışları fark etmemişti.

Bir adım yana kayıp, jimin'i önceden durduğu yere ilerletti. Elleri jimin'in omuzlarındaydı. Bu yakın temaslar jimin'in gerçeklikle bağlantısını birkaç saniye kesiyordu. Ensesine yüzünü yaklaştırarak fısıldadı hoseok " Ah jimin.. başkalarının güzelliğini gören sen, nasıl olurda kendini, şu güzellikten mahrum bırakıp göremezsin? Ne garip değil mi? İnsanın kendinden kaçması." Son sözleri jimin'in dediklerine bir atıftı.
Ortadan kırık camın bir tarafında hoseok, diğer tarafında jimin duruyordu. Birbirlerini tamamladıklarını ilk o an fark etmişlerdi.

****

Artık hava neredeyse kararmıştı. Şehir ışıkları geceyi selamlarken jimin ve hoseok ellerinde makaron ve dondurmayla köprünün kenarında yürüyorlardı.
"dondurma...aşırı güzel." Hoseok elinde külah dondurma tutan ağzı dolu, bir çocuktan farksız görünen jimin'e baktı. Bu hâli aşırı sevimliydi.
Fotoğrafını çekti hemen. "Evet bende çok beğendim makaron'un tadına da bakmalısın." Uzattığı makaron paketini aldı jimin. "Hmm enfesss. Bayılacağım şimdi."

Hoseok, jimin'in tatlılıgına odaklanmışken eyfel kulesinin hemen ilerisinde olan havai fişek gösterisini sonradan fark etmişti. "Jimin, çabuk ol bunu kaçıramayız." Elini sımsıkı tutup oraya doğru koşmaya başladı. Jimin daha ne olduğunu anlamadan onu sürükleyen hoseok'u takip etti. Çok zaman geçmeden elini tutup, önden giden zarif adama uyum sağlamıştı. Nereye gittiklerini bilmiyordu şu an aklındaki tek şey birbirine kenetlenen elleriydi.

Işıkları yanan eyfel kulesinin görüntüsü gündüzden daha güzeldi. Arka tarafa gittiklerinde hareketli müzik, kalabalık ve ardı arkası kesilmeyen havai fişekler vardı. Hoseok parlayan gözlerle jimin'e baktığında ortamın güzelliğine onun da hayran olduğunu gördü.
"Bunu kaçırsaydık üzülürdüm, hadi daha yakınlarına gidelim." Elleri hâlâ kenetliydi, kalabalığa yaklaştıklarında büyük bir keyifle dans eden insanları gördüler. Ardından tekrardan gökyüzünde parlayan havai fişeklere baktılar ve bitene kadar izlediler. "Sanırım bugün önemli bir gün" dedi jimin kalabalıkta duyulmayan sesini yükselterek.
"Öyle olmalı." Diyerek onayladı onu hoseok.

"Dans edelim." Jimin'in teklifi, hoseok'un cevap vermesine fırsat vermeden kabul edilmiş oldu. Jimin bunu der demez dans edilen çember oluşturulmuş alana gidip hoseok'a sırıtmıştı. "Bugün sınırları zorlama zamanı hoseok." Kendi kendine mırıldandıktan sonra jimin'in yanında soluğu almıştı. Müzik daha da hareketlendiğinde jimin kendini ritme daha çok kaptırmaya başlamıştı. Ellerini havaya kaldırarak bağırıyor, çevresindeki insanların da eğlendiğini gördükçe daha da enerji doluyordu. Hoseok'a baktığında kahkalarla dans ettiğini görünce gülümsedi. İçinden gelen dürtüyle ellerini boynuna dolayıp aralarındaki mesafeyi kapattı. Hoseok dansın verdiği adrenalinle karşısındaki oğlanın ne yaptığını ilk başta idrak edemedi. Fakat nefesleri birbirine karışmaya başladığında şu an ne olduğunun farkına vardı. Inanılmaz derece de yakınlardı.

Gözlerini kaçırmak istemedi, direndi. Boşlukta olan elleri, zarif ve minik olan adamın beline dokunduğunda yapbozun kaybolmuş parçası bulunmuştu sanki. Jimin bir çevreye bir hoseok'a bakarak çalan şarkıya eşlik ediyordu. Beline sarılan ellerden habersiz gibiydi. "Çok susadım." Jimin'in nefes nefes kalan sesiyle dansı bırakıp ona odaklandı hoseok.
"Gel kenarı geçelim. Sana su alıp geleyim hemen." Sağ elini jimin'in belinden çekmeden aksine daha da sıkı kavrayarak yönlendirdi. Eyfel kulesinin önündeki çimlere attı kendini jimin. " Ah.. bir daha yaşamayacakmış gibi dans ettim. Sarhoş gibiyim.."
"aslında teknik olarak böyle bir günü ne zaman yaşarız ki? Her yabancıyla şu gezme olayını yapmıyorsun değil mi?" Hoseok'un ilk başta normal olan ses tonu son soruyu sormasıyla değişime uğramıştı.

Jimin, ciddi sorup sormadığını anlamak için yüzüne baktığında gayet ciddi olduğunu görünce gülmemek için kendini zor tuttu. Ve bunu biraz değerlendirmeye karar verdi. "Aslında her gittiğim yerde bunu yapıyorum ben. Paris'te yapacağıma dair ümidimi kesmişken sen çıktın karşıma. Evren beni seviyor dedim o zaman."
"Yanı sen bayağı her gittiğin yerde her yabancıyla bunu yapıyorsun öyle mi?" Hoseok, sesinin sinirli ve hayal kırıklığıyla dolu olmasına engel olamamıştı. Jimin kafasını sallayarak hoseok'un verdiği tepkiye kafasını diğer tarafa çevirip güldü. "Ben içecek bir şeyler almaya gideyim en iyisi. Bekle beni burada." Bunu derken Jimin'in yüzüne bakmamıştı. "Demek tripli, kızgın jung hoseok böyle oluyor." Diye geçirdi içinden jimin.

Kısa bir zaman sonra hoseok tekrar oldukları yere geldiğinde, jimin'in çimlerde gözlerini kapatmış uzandığını gördü. Elindeki içecekleri bırakıp jimin'in yanına uzandı. Eyfel kulesini 1 haftadır bu kadar yakından görmediğini fark etti. "Bende öyle." Gözlerini açmadan konuştu jimin. Bu anın büyüsünü ve edindiği huzuru bozmak istemiyor gibiydi. Gözlerini her tarafı parlayan yapıdan çekmeden cevap verdi hoseok. " anlamadım? "
" yapıyı daha önce yakından görmediğini düşündün değil mi?"
"Evet"
"Işte sen gelmeden önce bende bunu düşündüm. Ne zamandır buradayım ama gözüme şu anki kadar güzel gözükmediği için ilgilenmedim."
"Belki de.." dedi hoseok, kafasını yanında duran jimin'e çevirerek "burayı biz güzelleştirdik."

Jimin doğruldu, eli ortalarında duran içeceklere gittiğinde hoseok'un bira ve su almış olduğunu gördü.
"Vay canına içki de mi aldın?"
"Evet iyi gider diye düşündüm. İçmez misin Yoksa?" Kafasını sallayarak reddetti onu jimin. "Hayır içerim tabii ki. Hadi biraz yürüyelim."
İkisi de içki kutularını alıp ayaklandığında bu sefer zıt yöne doğru, paris'in meşhur sokaklarında yürümeye başlamışlardı.
"Bu arada şu an yaptığımızı daha önce kimseyle yapmadım. Yanı bahsettiğim biriyle bir gün geçirme işi."
Hoseok içkisinden bir yudum alıp gülümsedi.

"Biliyorum jimin." Jimin'in böyle bir cevap beklemediği belliydi. Yürümeyi bırakıp karşısında ona içten gülümseme sunan adama döndü: "Nasıl biliyorsun?"
Omuz silkerek yürümeyi sürdürdü hoseok.
"Hisler diyelim.. düşündüm ki daha önce gerçekten birileriyle bunu yapmış olsaydı gözleri şu an bana bakarken parladığı gibi parlar mıydı? Ve bu kadar istekli olur muydu?" Durdu "Belki de yanılıyorum ama o yüzden dediğine inanmamıştım. Şakana uyum sağlayayım dedim."

Jimin sessiz görünen ama çoğu şeyi de müthiş bir gözlem gücüyle inceleyen hoseok'a şaşırmadan edemedi. Çoğu şeyi anlayabilecek bu yeteneğe nasıl sahipti diye düşündü. Acaba jimin'in üzerinde bıraktığı etkiyi de anlamış mıydı? Anlasa bu kadar rahat olmazdı diye düşündü jimin. Her ne kadar konuşup, bir şeyler yapsalar da hoseok'un hâlâ bazı yerlerde tereddüt ettiği belliydi. Jimin onun her şeyi aydınlatabilecek güce sahipken neden kendine karanlık olduğunu bilmek istiyordu. Ve bunu hoseok'a vedalaşmadan soracaktı. Gitmeden onu mutlaka biraz da olsa tanıyacağına dair söz vermişti jimin. Bu sözünü tutmakta istekliydi.

"Yanılmıyorsun" dedi jimin. Geniş ve büyük olan binanın merdivenlerinde durdular. Biten içki kutularını çöpe attıktan sonra ekledi jimin "Bu arada bana ünlü bir oyuncu olduğunu ne zaman söyleyecektin?" Hoseok böyle bir şey duymayı asla beklemiyordu. Panik dalgası tüm bedenini kapladığında elini ensesine götürdü. "Sen.. Sen bunu nereden öğrendin?" Jimin sağ tarafa sokağın sonuna göz atıp hoseok'a döndü tekrar. "Bizi takip eden iki kişi var. Orada uzanırken sen gittiğinde 'bu kişi oyuncu jung hoseok değil mi' dediler. İlk başta anlam veremedim tabii. Bazı şeyler ve şu an verdiğin tepki bunu doğruluyor sanırım. Sen olup olmadığından emin olmak için ne zamandır arkamızdalar."

Hoseok, duyduklarının gerçekliğini kabul etmekte zorlandı. Zaten hakkında konuşulan ve bir süredir boğuştuğu iftiralar onu rahatsız ederken, yeni yeni bunları atlatabilmişken bir olayı daha kaldıracak gücü yoktu. Ne yapacağını bilemez şekilde saçlarını karıştırıp sıkıntılı bir nefes verdi. "kimliğimi açık edemem. Ne yapacağım şimdi ben?" Endişeli gözlerle karşısında duran jimin'e baktı. "Bana güveniyor musun?" Jimin'in dediğine anlam veremedi ilk başta. "Ne?" Bu sefer sıkıntılı nefes veren jimin olmuştu. "Vaktimiz yok bana güveniyor musun güvenmiyor musun hoseok?"
Hoseok, ağzından gerekli cümlenin dökülmesini bekleyen jimin'e bakıp "güveniyorum." Dedi. Bunu öylesine söylememişti. Jimin'in Ne yapacağını bilmese de ona güveniyordu. Buna kendi de şaşırsa da gerçek buydu.

Oldukları yerden çevreyi kontol ettiler. Bulundukları sokağa iki kişi geldiğinde jimin hoseok'a döndü. Hoseok'un sırtı ahşap kapıya değiyor, jimin ise üç basamak aşağıda tam önünde duruyordu. Hoseok'un cümlesinden sonra emin bir tavırla aralarındaki mesafeyi kapattı jimin. Hoseok meraklı gözlerle jimin'i izlerken aniden dudakları jimin'in dudakları Ile buluştuğunda irkildi. Jimin, sol elini kapıya yaslamıştı diğer eli hoseok'un belindeydi.Ne yaptığını bir süre sonra anlayan hoseok'ta ellerini jimin'in boynuna doladı.

Sokak lambalarının oldukları yere tamamen ulaşmaması, ortaya çıkan loş ışıkta tanınmasını daha da zorlaştırıyordu.Göz ucuyla yola baktığında, onları fark etmeden gitmiş olduklarını görünce rahatladı hoseok ama ikisininde ilgisi ve dikkati artık orada değildi. "Sanırım atlattık" hoseok'un dudakları arasından çıkan mırıldanma seklindeki bu cümle onlar için " bu bir oyundu artık gerçeğe dönebiliriz" demekti. Dudakları yavaşça birbirinden ayrıldı. Nefes nefese kalmışlardı. Göz bebekleri büyümüş, bakışları ortama uyum sağlayarak yoğunlaşmıştı. Jimin sokağa göz atıp konuştu "gidebiliriz." Hoseok kafasını sallayıp jimin'i takip etti.

Şimdi asıl sorun bundan sonra ne olacağıydı? Beklenmedik öpücük onları bu durumdan kurtarsa da hissettikleri duygulardan kurtaramayacağını zamanla anlayacaklardı.

****

Hoseok'un galerisinden:

****

Selamlar, nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. Açıkçası bu bölüm için kafamda bir sürü senaryo vardı. İşin içinden çıkamayacak gibi hissettim. Tam anlamıyla istediğim gibi olmadı gibi ama üstünde çok fazla durursam daha da karmaşık olacaktı. Bölümleri uzun tutmak istemesem de anlatmak istediğim ve kafamda beliren o kadar çok detay var ki...Kurduğum evrenin gözünüzde iyi canlanmasını istiyorum. Ve bölüm şarkısı cidden tam anlamıyla onların şarkısı.Umarım okurken ve dinlerken keyif alırsınız. Güzel günler dilerim

Continue lendo

Você também vai gostar

266K 25.1K 26
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
450K 36.9K 28
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
36.7K 9.1K 21
"ben seninle sarsılmak istiyorum."
178K 7K 50
.