a heavenly way to die [adrien...

De yvesdianxia

712 90 275

"bu krallıkta tek bir şeytan var, o da sensin." yue tapınağının baş rahibesi olan marinette, zindandan kaçan... Mai multe

giriş.
bir.
üç.
dört.
beş.
altı.
yedi.

iki.

62 13 54
De yvesdianxia

Hava, bir felaketin geldiğini haber vermek istercesine soğuktu.


       Genç kızın omzunda kalın bir kürk, elinde daha yeni dikilmiş eldivenler vardı. Kimliğini ve dolayısıyla cinsiyetini saklamak için normalden çok daha kalın giyinmişti. Buna rağmen soğuk iliklerine işliyor, attığı her adımda ona kışı hatırlatıyordu.


        Tapınaktan birkaç kilometre uzaktaydı, yola yeni çıkmıştı. Arkasına dönüp baktığında toplu yaşam alanının sıcak ışıklarını ve ay ışığında parlayan kiremitleri görmesi mümkündü.


       Ancak, birkaç dakikadır arkasına dönmemişti Marinette. Dönerse, kararını değiştirip korkaklık edeceğinden korkmuştu.


         Kafasındaki düşünceleri dağıtmak istercesine gözlerini kapattı ve omzundan kayan çantasını düzeltti. Sınırı geçene kadar yanındaki yiyeceklerle yetinmek zorunda kalacaktı. Ayrıca, diğer krallığın kullandığı para birimine de sahip değildi.


        Keidan'ın sınırını geçer geçmez orduya girmek için başvurmak zorundaydı. Duyduğuna göre, krallık güneydeki krallıklardan biriyle savaşa hazırlanıyordu. Bunu fırsat bilip gizlice orduya girdiği an, iblisi aramaya başlayabilirdi-


"Rahibe Cheng!"


Duyduğu tanıdık ses ile ayaklarını toprak zemine bastırdı ve arkasına döndü.


       Rahip Darien, acele adımlarla kendisine doğru geliyordu. İnzivaya çekilmeye hazırlanan adam bu yıl 64 yaşına girmişti. Gözleri kırışıklıklar ile kısılmış, hareketleri yavaşlamıştı.


        Marinette'in anne ve babası, evlerine bir iblisin saldırması sonucu ölmüşlerdi. Genç kız ebeveynlerine dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Ancak, Rahip Darien'in onu elinden tutup tapınağa getirdiği gün tüm ayrıntıları ile zihnine kazılıydı.


         Bildiği her şeyi bu adamdan öğrenmişti genç kız. İlk büyüsünü, dua etmeyi, kılıç kullanmayı... Tapınaktaki baş rahibe konumunu, Rahip Darien'in sabır ve azmine borçluydu.


        Bu nedenle omzundaki çantayı yere bıraktı ve birkaç adım ilerleyerek aralarındaki mesafeyi kapattı. Ardından, ellerini önünde birleştirerek saygıyla eğildi.


        Rahip Darien ise yüzünde sıcak bir gülümseme ile genç kızın omzunu tuttu ve tekrar doğrulmasını sağladı. "Marinette," dedi yılların etkisiyle kısılan bir sesle. "Bana veda etmeden nereye gidiyorsun?"


         "Üzgünüm, efendim. Eğer veda etmek için kalırsam, irademin güçsüzleşeceğini düşündüm ve fazla oyalanmadan yola çıktım." Marinette bir kez daha eğilmek için hazırlandı, ancak rahip buna engel oldu.


        "Özür dilemene gerek yok," dedi Darien gülerek. "Tek başına iblisi yakalamak zor olacak. Ancak, zekan ve inancın ile bu sorunun üstesinden geleceğine eminim. Sen burada yokken, birkaç hafta önce çıkan yangını detaylı bir şekilde araştıracağım. Ancak, gitmeden önce sana vermek istediğim bir şey var."


         Yaşlı adam elini pelerinin cebine attı ve yanında getirdiği küçük bir kutuyu gözler önüne serdi. Ardından, oyalanmadan işlemeli kapağı kaldırdı.


Altında, zümrüt bir bileklik vardı.


        "Eğer," dedi Rahip genç kızın gözlerine bakarak. "Çok zor bir durumda kalırsan, bu bileklik işine yarayabilir. Sana nasıl kullanman gerektiğini anlatacağım. Fakat, kullanmadan önce öğrenmen gereken bir sorun var."


Marinette şaşkınlıkla kutuyu eline aldı ve kafasını yana yatırdı. "Bir... sorun mu?"


"Evet, hem de büyük bir sorun. Bu nedenle, bilekliği kullanırken çok dikkatli olmalısın."

 ‿̩͙‿ ༺ ♰ ༻ ‿̩͙‿


        "Sınırdaki askerlerin sayısı her geçen gün artıyor." Nino elindeki raporu masaya bıraktı ve birkaç adım geri çekildi. Ardından, prensin odasını süsleyen koltuklardan birine yaslandı. "Yakında," dedi üniformasının yakasını düzeltip. "Harekete geçeceklerdir."


"Bizim ordumuz ne durumda?"


"Son çatışmadan dolayı çok fazla yaralımız var. Böylesine büyük bir savaşa hazır olduğumuzu sanmıyorum."


         Sarışın genç duydukları üzerine elindeki bardağı sert bir şekilde masaya bıraktı. Derin bir nefesi içine çektikten sonra, ayağa kalkıp odadaki tek pencereye doğru yürüdü. "Kendi başlattığımız savaşta yenilecek miyiz yani?"


       Bir süre ikisi de konuşmadı, sessizliğin odaya çökmesine izin verdiler. Ardından, Nino neşeli bir şekilde elini havaya kaldırdı. "Hadi ama," dedi her zamanki pozitif havasıyla. "Ben sadece ihtimallerden bahsediyorum. Kazanmamız da mümkün."


        Adrien ise arkadaşının yorumu üzerine kaşlarını çatıp arkasına döndü. Sırtını soğuk pencereye yaslarken, bakışlarının masanın üzerindeki raporda gezinmesine izin verdi. En sonunda, kafasını kaldırıp ciddi bakışlarını esmer gence yöneltti. "Feiyan sınırındaki kasabalardan asker alımı yapıldı mı?"


"Hayır, olası bir tehdide karşı oradaki erkekleri yedekte bıraktık."


        "O zaman muhafızları sınırdaki köylere gönderin." dedi ve gözünün önüne düşen sarı bukleyi geriye attı Adrien. "Yirmi yaşının üzerindeki sağlıklı tüm erkekleri toplayın."


        Nino'nun neşeli ifadesi endişeye dönüşürken, esmer genç kollarını açtı. "Saçmalama," dedi karşısındaki kişinin konumunu umursamayan bir tavırla. "Eğer sınırdaki erkekleri savaşa çağırırsak, kim bizi Feiyan'ın olası bir atağından koruyacak?"


"Güney sınırlarımızın güvenliğini garantilemediğimiz sürece, Feiyan hakkında endişelenme lüksümüz yok."


"Ancak-"


        "Bu son kararım, General." dedi ve otoritesini göstermek istercesine gözlerini Nino'ya çevirdi Adrien. Ardından, odadan çıkmak için kapıya doğru yürümeye başladı. "2 gün içerisinde askerleri toplayın. Ordunun başına ben geçeceğim, diğer komutanlara haber verin. Erzak ve silahlar konusunda da yarın Felix ile görüşeceğim."


        Nino itiraz etmek için ağzını açsa da, herhangi bir şey söylememe kararı aldı. Şu an Adrien'ın isteklerine karşı gelmesinin bir anlamı yoktu. Sarışın prens ordunun başına geçtiğinden beri asla geri adım atmamıştı.


Bu nedenle kendisi de odadan çıktı ve sağ kolunu bulmak üzere koridordaki karanlığa yöneldi.

 ‿̩͙‿ ༺ ♰ ༻ ‿̩͙‿

         Marinette köy meydanındaki ateşe doğru ellerini uzattı ve çevresinde olup bitenleri gözden geçirdi. Birkaç metre ötesinde birkaç çocuk kovalamaca oynuyordu. Sahibinin yanında zorlukla yürüyen bir katır, kendi ağırlığının üç katı yükü sırtına yüklenmişti. Marinette kendilerini göremese de, bir grup kadının kendi aralarında şakalaştığını duyabiliyordu.


        Fazla dikkat çekmemek için bakışlarını tekrar ateşe yöneltti. Köye girmeden önce erzaktaki son ekmeği yemişti, bu nedenle içinde büyük bir endişe vardı. Eğer bir an önce orduya giremezse, iblisi aramaya başlamadan açlıktan ölebilirdi.


        Düşünceleri, yanına oturan bir adamın sigara kokan nefesini hissetmesi ile bölündü. Genç kız iğrendiğini gizleyen bir yüz ifadesiyle kafasını kaldırdı ve otuzlu yaşlarındaki kişiye baktı. Gözlerinin artı uykusuzluktan dolayı morarmış, dişleri ise devam eden nikotin alımı nedeniyle sararmıştı. 


        "Seni buralarda hiç görmemiştim, genç adam. Nereden geldin?" dedi şaşırtıcı derecede sevecen bir şekilde. Görüntüsünün aksine, iyi niyetli biri gibi görünüyordu.


        Ancak Marinette, kimliğini saklaması gerektiği için sesli bir cevap vermedi. Onun yerine yakındaki bir sopayı eline aldı ve yere hızlıca bir şeyler yazdı: "Xediyyen dağından geldim, konuşamıyorum."


        "Xediyyen dağı mı? Krallığın sınırında hâlâ birilerinin yaşadığını bilmiyordum. Son Feiyan saldırısından sonra herkes orayı terk etmiştir diye düşünmüştüm."


       Marinette kafasını salladı ve toprağı eliyle dağıttı. Ardından yeni bir şeyler yazmaya başladı. "Herkes gitti. Ben koyunlarımla kaldım, ancak soğuktan dolayı onlar da öldüler. İş bulmak için buraya geldim."


        Xediyyen dağı, Feiyan ile Keidan arasında kalıyordu. Dağın ortası, krallıkların sınırlarının çizilmesinden birkaç yıl sonra yaşanan depremde yarılmıştı. Şu an, akıntılarının şiddeti ile ünlü bir ırmak uçurumda bulunuyordu. Normal bir insanın sınırı buradan geçmesi mümkün değildi, ancak Marinette kullandığı tılsımlar sayesinde karşıya geçmenin bir yolunu bulmuştu.


       Normal insanların burayı geçmesi mümkün olmadığı için, sınır tamamen korunmasızdı. Buna rağmen Feiyan, dağın diğer tarafında yaşayan insanları korkutmak için uzun menzilli saldırılar düzenlemişti.


Bu da, Marinette'in uydurduğu hikayeyi destekliyordu.


         Yanına oturan adam dertli bir şekilde ateşe baktı, ardından nefesini dışarı verdi. "Burada iş bulabileceğini sanmıyorum evlat." dedi kısık sesiyle. "Biz sadece küçük bir köyüz, kendi işlerimize yetecek kadar insanımız var. Karın tokluğu için çalışıp gideriz. Eğer iş bulmak istiyorsan, şehir merkezine gitmelisin."


         Marinette kaşlarını çattı ve kendisi de bakışlarını ateşe yöneltti. Yanında yiyecek hiçbir şeyi veya parası yoktu. Bu durumda şehir merkezine kadar gitmesi imkansızdı.


        Sanki düşüncelerini duymuş gibi, kendilerine yaklaşan atların sesi kulağına ulaştı ve Marinette kafasını kaldırdı. Birkaç metre ötesinde, üniforma ve ağır kılıçlarla donatılmış askerleri görebiliyordu.


        Yalnızca saniyeler sonra atlar, meydandaki ateşin yakınında durdu. En önde gelen esmer general, yanında getirdiği kraliyet armasını havaya kaldırdı ve herkesin duyabileceği şekilde bağırdı.


"Krallığımızın huzuru ve topraklarımızın bütünlüğü için güney sınırına asker alımı yapacağız. Yirmi yaşının üzerindeki sağlıklı tüm erkekler, meydana gelip adını yazdırmak zorunda. Keidan Krallığı olarak, fedakarlığınızın karşılığını yüklü meblağlarla ödeyeceğiz."


Marinette konuşmanın bitmesiyle gülümseyerek ayağa kalktı ve kürkündeki tozları silkeledi.


Aradığı fırsat, ayağına kadar gelmiş gibi görünüyordu.

 ‿̩͙‿ ༺ ♰ ༻ ‿̩͙‿

kurgunun planını çoktan hazırlamış olmasaydım, adrien'ı şeytan yapacaktım sanırım.


bazen teoriler kurgunun kendisinden daha güzel oluyor ve bu kadar zeki olmadığım için kendime sinirleniyorum dmjfhkjsdhfjhs


benim beceriksizliğimi bir kenara bırakırsak, heyecanlı sahnelere çok yakınız! benim enemies to lovers kurgularını ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz... dolayısıyla, kendinizi hazırlayın!


yorumlarınız için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız!


kendinize iyi bakın ve bolca su içmeyi unutmayın! yarın görüşmek üzere!


yves dianxia, 2023.

 ‿̩͙‿ ༺ ♰ ༻ ‿̩͙‿

Continuă lectura

O să-ți placă și

51.4K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
21.2K 6.2K 12
panik atak jisung & hallederiz minho
78.5K 9.9K 20
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
101K 6.4K 36
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...