My Tiny Boy

aphroditefee द्वारा

123K 9.7K 9.5K

Küçük bi pastane işleten, defalarca tacize uğramış Jeon Jungkook ve her gün bu pastaneden minik kek alan Mafy... अधिक

•1•
•3•
•4•
•5•
•6•
•7•
•8•
•9•
•10•
•11•
•12•
•13•
•14•
•15•
•16•
•17•
•18•
•19•
•20•
•21•
•22•
•23•
••

•2•

10.9K 752 674
aphroditefee द्वारा

"Bu gün dinlen iyi bi gün diğildi yarın dağıtırsın" bakışlarımı keklerden kaldırıp ona baktım "Ama keklerde kurur". Dudağını şişirerek ofladı "Ben sana yardım edicem ama sende sonra gidip dinlen"

Ettiği teklifle daha doğrusu dediği emirle gülümseyip kafamı salladım ve elimdeki tavşan keklerle dolu olan tavşanlı poşeti ona uzattım. Poşeti uzun parmakları arasına alıp çıkmak için kapıya yöneldiği anda arkasından seslendim "Bi dakka bekler misiniz?" Diyip hemen yanına yetişip onu durdurdum

Cebine tıkıştırmak üzere olan elini avucum arasına alıp parmak ucumla kanayan parmak bogumlarına dokundum. Bakışlarımı elinden kaldırıp yüzüne baktığımda yüzü ifadesizdi. Parmak bogumu kanıyordu ama acı hissetmezmiş gibi ifadesiz bi şekilde avucumun içinde tuttuğum eline bakıyordu

"Kanıyor, pansuman yapmamız gerek" dememle birlikte bakışlarını elinden kaldırıp bana baktı. "Gerek yok, acımıyor" derin sesini duyduğumda kendimi düşündüm. Ben olsam çoktan ağlamış, zırlamıştım. O nasıl böyle durabiliyodu ki?

"Ama mikrop kapar. Burda bi kaç malzeme var yaparız iki dakkada" dediğimde iç geçirdi. "Sen mi? Ben mi?"

Bana yönlendirdiği sorusunu anlamamış bi şekilde boş boş ona bakmamı gördüğünde yeniden komuşmaya başladı "Yani sen mi yapıcaksın yoksa bana mı bırakıcaksın?" Tanrım ne cevap vericektim ki şimdi? Ben onun kimin yapmasını istediğini bilmiyordum

"Imm siz nasıl istiyorsanız öyle yapalım. Eğer isterseniz ben yaparım. Yok eğer benim yapmamdan iğrenirseniz ve rahatsız olursanız ben size pansuman malzemel-"

"Sen yap" diyerek sözümü kesti. Ardından kaşlarını çatarak konuşmak için yine söze atıldı "Ayrıca neden senden iğreneyim ki?"

"Bilemem her bir insanın farklı düşünceleri vardır. Mesela kimisi başkasının ona pansuman yapmasından iğrenir ve onun hijyenik olmadığını düşünür. Bende sizin öyle düşünebileceğinizi göze alarak size sordum"
Anladığını belli etmek için başını ağır ağır aşağı yukarı salladı."Ben rahatsız olmam merak etme"dediğinde gülümsedim

"O zaman siz oturun ben pansuman malzemelerini alıp geliyorum" diyerek köşedeki koltuğu işaret ettim.
O işaret ettiğim yere doğru yavaş yavaş adımlarken ben de hemen pansuman malzemelerini almak için diğer odaya geçdim. Yatağın yanındakı rafdan malzemeleri alıp odaya geri döndüm

Ben geldiğimde o koltuğa yayılmış bir şekilde oturuyordu. Ben de yanına gidip elimdekileri koltuğa onun yanına bıraktıktan sonra bedenim ona dönük olacak şekilde ayağımı kırıp oturdum. Diğer ayağımda yanımdan koltuğun yanına sarkıtdım

Nemli bezi elime alıp kalçasının yanından koltuğa koyduğu elini avucum içine aldım. Nemli bezi kanayan parmak bogumlarına yavaş yavaş bastırdım.

Başımı eline doğru eğdiğim için zaten uzun olan saçlarım şimdi gözlerimin önünü kapatmışdı. Saçlarımın arasından onu konturol ettiğimde ellerimize baktığını gördüm. Yaptığım işe tam dikkat odaklanmıştı.

Kanı nemli bez ile temizleyip gazlı bezi elime aldım. Her hareketimde yüz ifadesini konturol ediyordum ama yüzünde bi tek mimik bile değişmiyordu ve pür dikkat ellerimize bakıyordu

Gazlı bezi yarasına sürmeye başladığımda yüzüm istemsiz bi şekilde buruşdu. Yüzümü görmediği için Şükür ettim. Yüzümü buruşturduğumu görseydi iğrendiğimi düşüne bilirdi. Oysaki ben iğrenmiyordum acıdığını düşündüğüm için yüzüm benim iradem dışında bu hali alıyordu

"O adamı vurduğunuzda mı kanadı eliniz" gazlı bezi yarasının üstünde gezdirirken aramızdaki sessizliği bozarak konuştum. "Geldiğinizde görmedim de elinizde" diyerek ekledim

Ona yönlendirdiğim soruya cevap vermediğinde gazlı bezi kenara koyup koltuğun üstündeki sargı bezini alıp paketini açmaya başladım. Aramızdaki sessizlik yine berpa olunurken buna izin vermeyip yeniden konuşmak için dudaklarımı araladım "Şey çok teşekkür ederim. Siz olmasaydınız zorluk yaşayabilirdim" dediğimde ondan yine bi cevap beklemeyerek işimi yapmaya devam ettim. "Bi şey diğil. Kim olsa aynısını yapar" derin sesi kulaklarımda yankılandığında ondan cevap beklemediğim için istemsiz ürktüm.

Sargı bezini eline sarmaya başlasığımda aynı anda konuşmaya da başladım. "Aslında her kes aynısını yapmıyor. Yani göz yumanlar ve sessiz kalanlar da var" dediğimde artık sargı bezini eline sarmış ve pansuman işini bitirmiştim. "Bittiii" neşeli bi sesle pansumanı bitirdiğimi söylediğimde ona baktım. Kaşları hafiften çatılmaya başlamıştı

Ayağa kalktım ve ona taraf döndüm "Şey ben kendime çay koymuştum da sizde gelin birlikte kekle-" onu çay içmeğe davet edeceyim sırada sözlerimi bölmek istercesine ayağa kalkıp konuşmaya başladı. "Az önce ne demek istedin?" Çatık kaşlarıyla bana soru yönlendirdiğinde afallamış gibi oldum. "Az önce ne dedim ki ben size? Kötü bi şey dediysem ve kalbinizi kırdıysam eğer kusu-"

"Az önce bana herkes sizin gibi yapmaz ve sessiz kalır gibisinden bi şeyler söyledin" dediğine söylediklerim kulaklarımda can buldu. "Bunu söylerken ne kastettin?" Bana yeni bi soru yönlendirdiğinde bu sorusuna bi cevap veremeyeceğimi anladım.

Travmam olan konuyu nasıl bi müşterime anlata bilirdim ki? Bu anı kendim bile hatırlamak istemiyordum ama hatırlamak diğer tarafa aklımdan çıkmıyordu. Hep gözümde canlanıyordu. Hep aklımın bi köşelerinde kalıyodu.

Hâlâ sessiz kaldığım için pişmandım. Okulun sessiz cocuğu olduğum için istedikleri her şeyi bana yapıyorlardı. Hiç bi zaman onların beni zorla okul tuvaletine götürüp yaptıklarını unutamazdım. O zamanlar 15 yaşındaydım ve biriyle ilişki yaşamayı geç sevdiğim biri bile yoktu. Buna rağmen onlar defalarca benim üzerimde uygunsuz şeyler yapmış ve tüm bu olanları video kaydına alıp izleyip gülmüşlerdi. Beni bu olanları hiç kimseye dememem için tehdit bile etmişlerdi. Teneffüste yaptıkları azmış gibi derste de rahat bırakmıyorlardı. Her ders biri yanıma oturuyor ve özel bölgelerime dokunuyor, benim elimle de kendi özel bölgelerini rahatlatıyorlardı. Her ders aynı zorbalığa uğramak beni o kadar bunaltmıştı ki. Onların yüzünden kendimi kirli hissedip intihar bile etmeyi düşünmüştüm. Ama daha minikken anneme verdiğim sözü hatırladığım için bunu yapmamış, sadece düşünmüştüm. Çok qarip ama ben daha 5 yaşında anneme hayatda kalıp kendi ayaklarım üzerimde duracağım konusunda söz vermiştim.

Düşüncelere daldıkca gözlerim doluyordu. Ağlamamak için hemen düşüncelerimden sıyrılıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sonra bana sorulan soruya hala cevap vermediğimi hatırlayıp komuşmaya başladım

"Şey bu konunu konuşmak istemiyorum. Kapatsak olur mu?" Getçekten bu konuyu konuşamazdım. O benim müşterimdi ve ben onu tanımıyordum. Bi yakınım ve ya bi arkadaşım olsaydıda bunu konuşacağımı düşünmüyorum

Ifadesiz bi şekilde başını aşağı yukarı salladıktan sonra derin sesini duydum. "Bu soruyu sormam yanlış oldu kusura bakma. Beni ilgilendirmez zaten. Anlatmaman normal"

Konuyu uzatmamasına sevindiğimde yüzüme bi gülücük bahş edip söze atıldım "Konuyu uzatmayıp beni anladığınız için çok teşekkür ederim. Aaa şey bide sizi çay sofrasına davet ediyorum. Yani teşekkür hediyesi gibi anlayın" yüzümdeki gülüşü ciddi bi hale sokmaya çalışarak devam ettim "Ve ayrıca itiraz istemiyorum. Sizin bana iyiliğinizin karşılığını ödemeye çalışırken bana mani olmanızı istemiyorum" ne kadar ciddi olduğum tartışılırdı.

Dudağının bi kenarının hafifçe yukarı kaydığını gördüm. Ama çok az olduğu için tam anlayamadım bile. Bana mı gülmüştü o? "Karşılık beklemiyorum zaten ama çay sofrasına hayır demem" dediğine yeniden onu gülümsedim "Siz şöyle geçin ben şimdi çayları ve kekleri getiriyorum" diyerek ona köşede kalan minik masamı gösterdim

Gösterdiğim yere doğru ilerlediğinde arkasından bakmaya son verip kekleri almak için tezgaha doğru ilerledim

·•·•·•·•·•·

Çayımızı içmiş, kekelerimizi yemiş ve sohbet etmiştik. Bu sohbetde bir birimizi daha iyi tanımıştık ve ben onun isminin Taehyung olduğunu öğrenmiştim. Hatta artık arkadaş olmuştuk. Bi çay sofrasında onu bu kadar tanıyacağımı düşünmemiştim bile.

Ona benim hiç arkadaşım olmadığını söylediğimde şaşırmıştı ve bana 'Ben yanında olurum. Zaten bir birimizi tanıdık hem daha yakın oluruz istersen' demişti. Ve ben birinden ilk kez böyle bi şey duymanın sevinciyle ona 'gerçekten mii? Mükemmel olurdu biliyor musunuz. Çok güzel arkadaş olacağımıza eminim' dediğimde yüzünün düştüğünü görmüştüm. Ama bu saniyelik olmuştu ve yeniden ifadesiz yüzüne geri dönmüştü

Saniyelik bile olsa ona neden yüzü düştüğünü sormak istemiştim ama yapamamıştım. Acaba yanlış bi şey mi dedim diye düşünmeden edememiştim aslında

Şu andaysa Taehyungla birlikte tavşanlı kekleri tavşanlı poşetlere yerleştiriyorduk. Nerdeyse sonlara gelmiştik ve bitince hemen gitip bunları mahalle çacuklarına dağıtacaktık

Yerde kalan kekleri saydım ve tam 16 tane kek kaldığını gördüm. Bi poşete 3 tane kek sığdığı için biri yalnız kalıcaktı

Son 15 keki poşetlere koyduktan sonra Taehyung bi tane kekin orda durduğunu gördü. Keki eline aldığını görünce yemek istediğini düşündüm. Bu düşünce istemsiz beni sevindirmişti. Çünkü az çok arkadaşım sayılırdı ve yanımda rahat olmasını istiyordum. Bu yüzden eğer o keki yerse yanımda rahat olduğunu anlayacaktım

Ama o keki yemek yerine bi anda bana döndü ve keki ağzıma doğru uzatdı. "Aç ağzını Jungkook" derin sesini duyduğum anda gülümsedim ve kendi elimde yemek için elimi parmakları arasında tuttuğu keke doğru uzattım. Ama buna izin vermeyerek elini geriye kaçırdı. Elim havada kalırken kalçamın yanına doğru indirdim. Elimi indirmemle birlikte yeniden uzandi ve keki ağzıma yaklaştırıp aynı şeyi tekrarladı "Aç ağzını Jungkook" ah tamam kendi elinde keki bana yedirmek istiyordu. Bende onu dinledim ve hafifçe ağzımı açıp keki ısırdım

Isırdığım keki yerken o keki geri çekip ısırığıma baktı. "Minicik ısırmışsın" dediğinde parmakları arasında tuttuğu keke baktım. Aslında bana göre minicik diğildi ve gayet normal bi ısırıktı. Ardından keki ağzına attığında ağzım şokla açıldı

Bi dakka o benim ısırdığım keki yiyordu şu anda. Hiç tereddüd etmeden ağzına atmıştı. Ne yani benden iğrenmiyor mu? Tanrım bu hareketi benim çok hoşuma gitmişti ve bi o kadarda şaşırtmıştı.

Ben ailemi kaybettiğim için 5 yaşımdan 16 yaşıma kadar halamlarda kalmıştım. Halam hep bana iğrenç olduğumu söylerdi ve benden tiksinirdi. Aslında iğrenilecek bi şey yapmıyordum ama halam hep bana aynı şeyleri der yaknıma bile gelmezdi. Hep temiz olmaya çalışırdım. Duş almayı, dişlerimi fırçalamayı asla aksatmazdım. Hatta bi keresinde halamın tabağıma koyduğu iki köfteni gizlice peçeteye sarıp sokakta satmıştım ve o parayla kendime parfüm almıştım. O gün aç uyumuştum ama umrumda diğildi hem alışıktım hemde parfüm almanın mutluluğuyla aç olduğumu unutmuştum. Ama o parfüm bile halamın düşüncelerini değiştirememişti. Sırf bu yüzden ben bile kendimden iğrenir, temiz olmadığımı düşünürdüm. Şimdiyse daha 10 dakka önce tanıştığım birinin böyle yapması beni şaşırtmıştı normal olarak

"Dağıtalım mı kekleri artık?" Taehyungun derin sesi düşüncelerimdem sıyrılmamı sağladı. Iyiki bunu sağladı yoksa biraz daha düşünüp hüngür hüngür ağlayabilirdim. "Ah şey evet dağıtalım artık kekler kurumadan" diyerek gülümsedim ve minik poşetleri parmaklarıma geçirdim

Her iki elimimde orta ve işaret parmağına iki tane poşet geçire bildim. Sadece 8 poşet taşıyabilidiğimi anlayınca bu işin epeyce uzun olacağını anladım. Taehyunga döndüğümdeyse elindeki poşetleri kapıdan çıkarttığını gördüm. Hemen geri geldi ve yine eline poşetler alıp kapıya yöneldi

Bu işlevi bir kaç kez tekrarladıktan sonra poşetleri dışarda duran siyah takım elbiseli adamlara verdiğini anladım. Yerde kalan bi kaç poşeti parmaklarına geçirip bana doğru döndüğünü gördüm. "Tamam hazırız gidelim artık" dediğinde başımı hafifçe olumlu anlamda sallayıp gülümsedim

Taehyungun arkasından dışarı çıkarken siyah takım elbiseli adamlara baktım. Hepsi büyük boyluydu ve çok ciddilerdi. Sonra bakışlarım ellerindeki poşetlere kaydığında gülmemek için alt dodağımı dişledim. Çok komik gözüküyorlardı. Ellerindeki pembe tavşan desenli poşetler onların tüm ciddiyetini bozuyordu

Taehyung o adamlara dalıp gittiğimi anlayınca konuşarak bakışlarımı kendi üzerine çevirdi "Onlar benim korumalarım Jungkook. Bu arada merak etme rahatsız etmezler bizi" dediğinde başımı aşağı yukarı salladım. Woaah korumalarla mı geziyodu Taehyung. Vay be bu çok havalı bi şey

Pastanenin kapsını kilitlemediğimi hatırlayınca hemen geri dönüp anahtarı içerden almak için gideceğim sırada Taehyung beni durdurdu "Ne oldu? Bi şey mi unuttun?" Diye bana soru yöneltdiğinde başımı aşağı yukarı salladım. "Evet anahtarı almayı unuttum kapıyı kilitmem lazım" dediğimde başını anlamışcasına salladı

Içerden anahtarı alıp kapıyı kilitlediğim gibi Taehyungun yanına gittim ve birlikte mahalle çocuklarının en çok oyun oynadığı yöne doğru ilerledik

Bittiiiiii

Bakın bende yb atabiliyormuşum. Yıllar sonra da olsa geç diğil hâlâ

Yazı hataları varsa görmeyin lütfen (bi zahmet)

Kesinlikle çok yoğun olduğum ve hiç boş zamanım olmadığı için yb yazamıyordum.
Kim ölmüş yalandan (~Nurdi)

Neyse ben gideyim artıkkkk

Next bölümde görüşmek üzere bayyy🍡🥛







पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

637 50 11
Taehyung : Bana inanmıyor musun sevgilim? Chérie ♥️ : Biliyor musun Taehyung Siktir git (Görüldü)
406K 33.6K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
235K 22K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
999 108 25
Herşey kentlilerin yalnış düşünceleriyle başlamış ve şeytanın umudunun bir kentli gençe kalmasıyla bitmişti.