Etkili Anlaşma

By sezgisalman

120K 13.8K 5.1K

Seçil'in son zamanlarda ihtiyacı olan çok şey vardı. Ama ihtiyacı olan şeyleri halledebilmesi için asıl tek b... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
İleriden Bir Fragman
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
İleriden Bir Fragman 2
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm (Final)
34. Bölüm (Son Söz)

10. Bölüm

3K 369 109
By sezgisalman

Aris Cihan'ın dehşet içindeki bakışlarının farkında olmadan, masadaki kağıtlarda bir noktaya dalıp gitmiş, kalemini çevirip duruyordu. Atıf'ı biraz bile dinlediği yoktu. Psikopat gibi tek bir noktaya boş boş, her zamanki o kızgın bakışlarıyla bakıyordu. Toplantının ilk on beş dakikasında konuşmuş, sonra genel müdür yardımcıları konuşmaya başladığında Aris yavaş yavaş zihnen ortamı terk etmeye başlamıştı.

Arkadaşının rezil olmaması adına son çare ona mesaj attı. Aris toplantılarda telefonuna sadece göz ucuyla bakar, asla geleni gideni açmazdı. Neyse ki titreyen telefonuna yine göz ucuyla bakmıştı. Ve Cihan'dan mesaj geldiğini görünce ona bir bakış atarak mesajı açmıştı.

'Şu an manen burada olmadığının farkındasın değil mi? Ve yüzüne bakınca anlaşılıyor'

Aris gelen mesajdan sonra ışık hızıyla toparlandı. Daha dik oturdu. Atıf'a bakmaya başladı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Kendine gelemeyince önündeki kahvesinden içti. Tabii ki de tüm hafta sonundan beridir düşündüğü tek bir şey vardı. Seçil.

Normalde rüyalarını daha kalktığı andan bir saat sonra unutan bir insandı. Şu ana o rüyanın esamesi kalmamış olmalıydı. Aradan kaç gün geçmişti... Ama ne o rüyayı unutabilmişti, ne de bir öncekini unutabiliyordu. Üstelik hafta sonunu Lena'yla beraber Bozcaada'da geçirmesine rağmen unutamıyordu.

Hafta sonu artık hissettiği rahatsızlığın ulaştığı boyuttan ötürü Lena'dan yine ayrılacak konuma gelmişti. Kafayı yemesine ramak kalmıştı. En nihayetinde saçmalamaması gerektiğini sürekli kendine telkin ederek toparlanmaya çalışmıştı. Lena'dan ayrılsa ne olacaktı? Hemen ayrılabilirdi, hiç problem değildi. Nasılsa iki hafta sonra kendi kendilerine olmasa, ailelerin baskısıyla yine barışacaklardı.

İlk kez diğerlerini dinledikten sonra uzun uzun yorumlar yapmadan bir toplantıyı bitiriyordu. Yine de bir iki kelam etmişti, ekibin etrafında salak gibi durmak istememişti ama herkes onda bir çeşit yorgunluk olduğunun farkında olmalıydı.

Bilgisayarlar dosyalar toparlanarak büyük toplantı odasından çıkarken Cihan yine arkadaşıyla konuşmak için oyalandı. Herkes gittikten sonra ona yanlayıp "Bu pazartesi uyuşukluğu değil. Ki olsa bile sende pazartesi uyuşukluğu asla olmaz. Lütfen aylar sonra çıktığım ilk tatil bana yaramadı deme?" diye fısıldadı.

Aris'in yüzü asıldı. Hem de hiç yaramamıştı. Hiç de hayal ettiği gibi geçmemişti.

"Canımı sıkan şeyler var," dedi Aris. Ama henüz kendine bile itiraf edip kabullenemediği gerçekleri başkasına anlatabileceğini sanmıyordu.

"Ne gibi? Çözmeye çalışalım?" dedi Cihan da.

Aris ona bakıp gülümsedi. "Bu sefer beraber çözebileceğimiz şeyler değil. İşle alakalı değil zaten."

Cihan'ın kaşları hayretle kalktı. "Senin canını iş dışında sıkan bir şey olması kıyamet alameti olabilir."

"Boş ver. Elbet çözeceğim yani."

"Tatillere bilenmeyeyim yani, değil mi?"

"Bilenme bilenme." Aris hafifçe güldü.

"Belki de doğru insanla tatile gitmelisin. Yani benimle. Hala etkinlikten sonrası için delilik yapma şansımız var. Geç kalmış değiliz. Haziranın başı çok mantıklı tarih. Havalar sıcak olacak ve okullar kapanmamış olduğu için ortalık henüz kalabalıklaşmamış olacak."

Aris'in içi bunun fikriyle kıpır kıpır oldu. Gerçekten hiçbir şey yapmadan oturacağı, kimsenin ona bulaşmayacağı, Lena'nın sürüklemelerine, zırt pırt öpüşlerine maruz kalmadığı bir tatil çok iyi olurdu.

"Tamam bir bakalım. Gruptan konuşuruz, yer düşünelim."

"İşte bu be!"

Aris Cihan'ın heyecanına güldü. Cihan ışık hızıyla eşyalarını kaptığı gibi tatil araştırması yapmak için toz oldu.

Aris eşyalarını odasına bırakıp, kendi odasında kişisel tuvaleti olmasına rağmen nadiren yaptığı gibi gidip ortak tuvaleti kullanmaya karar verdi. Bunu bir dürtüyle yapmıştı, dürtüsü de sonuç vermişti. Ersin'i de tuvalette, pisuarın başında bulmuştu. Cuma günü de izinli olduğu için malum olaydan beridir ilk kez karşılaşıyorlardı.

"Selam," dedi Ersin Aris'i görünce. Aris erkeklerin pisuar başı sohbetlerini oldum olası acayip bulmuştu.

"Selam," dedi Aris de kendine has o ciddiyetiyle.

"Nasıldı Bozcaada? Kendine geldin mi?" diye sordu Ersin.

'Sen nasılsın asıl? Perşembe akşamı Seçil'le yattınız mı? Sonra ne oldu?' dedi içinden Aris. Dışından sadece "İyiydi, havalar ısınıyor artık," dedi.

"Güzel... güzel. Ben de haziranda erken bir izin düşünüyorum. Tabii işleri yoluna koyarsak. Biraz yoğun bu ara." Ersin işini bitirip toparlanarak lavabolara giderken Aris'in dikkati onun üzerindeydi.

"Geçer yoğunluk. Yazın nispeten daha sakin oluyor burası."

"Benim ilk yazım, bakalım."

Aris de Ersin'in yanına gelip ellerini yıkamaya başladı. Ağzındaki baklayı tutabilmek için otuz saniye ancak dayanmıştı. "Seçil'le ne yaptınız? O konuda hala bir ufak şaşkınım."

Ersin aynadan Aris'e baktı. Bu konunun açılmasını bekliyormuş gibi bir ifadesi vardı.

"Ben de o görüntü yüzünden hala biraz gerginim. Öyle yakalanmayı istemezdim. Ama sanırım mutfak alanı çok da gizli bir yer değildi. Biz kaşınmış olduk."

Aris alayla gülümsedi. "Biraz. Ama sorun değil. Lena takılmaz evinde öyle durumlar olmasına."

"Sorun Lena değildi zaten. Sana yakalanmasaydık iyiydi. Ben bile utandım, kim bilir Seçil nasıl utanmıştır."

Aris gözlerini devirdi. Ersin de ne utanacak adamdı ya...

"Ofis dışında hiçbir zaman yöneticiniz değil, arkadaşınızım. Hatta bazen ofiste bile öyleyim. Bu kadar takılacak bir şey yok. Seçil de bunu biliyor artık. Onunla da bayadır hukukumuz var, öğrendiğin üzere."

Ersin ellerini kâğıt havluya kurularken Aris'e baktı merakla. "Evet ya, bunu hiç tahmin etmezdim. Ondan gitar dersi alıyormuşsun."

"Bir ay falan olacak başlayalı."

"Valla bravo, Seçil çok iyi olduğunu, çok hızlı öğrendiğini söyledi."

Aris de kâğıt havlu alıp elini kurularken merakla Ersin'e baktı. Ersin işini bitirmiş, sadece sohbet için duruyordu orada.

"Demek beni bile konuşuyorsunuz aranızda. O kadar yakınlaştınız diye düşünmeli miyim?"

Ersin lavaboya yaslandı. Kararsız bir ifade vardı suratında. "Yani düşündüğün gibi bir durum yok. Biliyorum şirket içi böyle şeyler hoş karşılanmıyor—"

Aris bu lafın üstüne sesli güldü artık. "Ersin şimdi İK'dan bir liste istesem, irili ufaklı bir münasebetinin olduğu en az yirmi tane kadın çıkar..."

Ersin utanarak bakışlarını kaçırsa da güldü. "Tamam haklısın. Korkmalı mıyım? Ona göre ayağımı denk alacağım."

"Yo bana göre kişisel bir durum yok. Ben böyle olaysız vakalarda görmezden gelirim. Ama bir gün olur da sıkıntılı bir durum doğarsa, bir ayrılık olayı büyürse, olay İK'dan bana, oradan da holdinge intikal eder."

Ersin de bunu biliyordu başını anlayışla salladı. "Biliyorum evet."

"Ama Seçil'i sorma nedenim başka. Artık senin kadar o da arkadaşım sayılır. O yüzden sormuştum."

"Dediğim gibi, büyütülecek bir durum yok aramızda. O günden sonra olmadı bir daha öyle bir şey. Çok konuşmadık da. Zaten... nasıl desem..." Ersin biraz duraksadı. Bir nefes alarak devam etti. "Seçil aslında benim tarzım birisi değil. Tipim de değil. Ama son zamanlarda çok fazla iş sebebiyle falan denk gelince, öyle bir elektriklenme oldu gibi oldu. Yine de dediğim gibi... Seçil çok benlik biri değil. Endişeleneceğin bir durum yok yani."

Bir de öyle pişkin pişkin tebessüm etmiyor muydu, Aris'in bir tane geçiresi geliyordu adama. Durup dururken hiçbir sorununun olmadığı adama bilenmişti. Nasıl böyle diyebilirdi? O gün resmen sömürüyordu Seçil'i. Şimdi de gelmiş öpen kendisi değilmiş gibi 'çok da önemli değildi' diyordu.

"Seçil'den etkilenmiyorsun olarak mı algılamalıyım bunu?" diye sordu sakin kalmaya çalışarak. Kendini alelade bir sohbet ediyormuş gibi davranmaya zorluyordu.

"Pek değil. Tatlı kız ama hayatımda sadece arkadaş olarak arayacağım bir tip."

Aris neden içinin acıdığını bilmiyordu ama bir sebepten acıyordu. Ersin'in nezaket sınırları içerisinde kalarak söylediği sözlerin arkasında aslında neyi kastettiğini biliyordu. Seçil'in değişiminin büyüsüne bir kapılmıştı. Bir anda ofiste kendisine etkilenebileceği yeni birini bulmuştu. Ama Seçil diğer kızlar gibi hoppa olmadığından Ersin'e istediğini vadetmiyordu ve Ersin ondaki güzellik halinin geçici bir makyaj olduğunun farkındaydı. O yüzden onu cezbetmiyordu.

Sanki diğer kızlardaki güzellik doğaldı da, bir Seçil'inki kalmıştı takılınacak.

Ağzından nasıl çıktığını bilmeden garip bir sinirin esiri olarak "Belki de artık hayatını değiştirmen gerekiyordur Ersin," dedi Aris. "Seçil çok iyi birisidir. Sen de yeterince ömrünü daldan dala geçirdin. Belki de bu sefer bir şans vermen gerekiyordur. Karşındakini gerçekten tanımaya çalışman gerekiyordur. Ben bir aydır tanıyorum Seçil'i. Ve sadece bir ay gördüğüm kadarıyla bile onun çok temiz ve iyi bir kalbi olduğunu anladım. Sana karşı ilgisi varsa eğer, bunu değerlendir derim."

Az önceki sözler sahiden kendi ağzından mı çıkmıştı? Neler diyordu böyle? Resmen kendisi Ersin'e Seçil'le olmasını söylüyordu. Seçil'e böyle bir söz vermemişti. O sadece Seçil'in tarafına destek olacağına söz vermişti. Bu biraz çizgiyi aşmaktı. Neden bunu yapmıştı ki?

Ersin biraz şaşkınca bakıyordu Aris'e. "Diyorsun?" dedi. "Madem ısrarcısın, bir konuşalım o zaman."

Aris içinden artık geç olmasına rağmen 'Hay dilim kopaydı' diye söylendi. Saatine bakıp yalan bir toplantıyı bahane ederek "Benim bir görüşmem var, sonra konuşuruz tekrar, kolay gelsin," dedi ve kaçar gibi tuvaletten çıktı. Odasına girip kapıyı kapattığı an "Senin ben beyin kıvrımlarını s*keyim Aris!" diye fısıldadı kendi kendine.

***

Seçil bugün erken toparlanabildiği için, Aris'in ofisine on dakika kadar erken gidiyordu. Kapının önüne kadar geldiğinde, Bengü onu son anda durdurdu. "Girme, toplantıda şu an."

Sesi dışarı kadar geliyordu. Artık neye böyle gerginse bağırmasa bile sesinin yüksek olduğu ve 'a be geri zekalı' tonlamasıyla konuştuğu çok net anlaşılıyordu.

Kapının yanındaki koltuğa oturdu ve telefonunu eline alarak beklemeye başladı. Ersin Whatsapp'tan bu akşam gidecekleri restoranın Instagram sayfasını atmıştı. Resmen bu akşam randevusu vardı. Upuzuuun bir adan sonra ilk kez biriyle çıkacaktı. Üstelik bu kişi Ersin'di. Aylardır beraber çıkmayı hayal ettiği insandı. Ama heyecanı yoktu. Bir gram heyecanı yoktu! Şımarıklık ediyordu belki, istediğine ulaşınca hevesini kaybetmiş gibi davranıyordu ama bunda ilk andaki durumun etkisi büyüktü. Öpüştükleri akşamdan sonra Ersin ona hiç de beklediği gibi davranmamıştı. Bu da Seçil'e panikle 'benden hoşlanmadı, öpüşürken benim hissettiklerimi hissetmedi' diye düşündürmüştü. Ve ne yazık ki bu endişelerini Aris'le paylaşıp onun yorumlarını da alamamıştı. Ona yakalandığı için hala ayrı utanıyordu ama bu da diğer bir konuydu. Aris'ten başka durumuna bu kadar hakim kimse yoktu. İlkin'le Burcu'yla falan konuşmuştu ama onlar olaya erkek gözüyle bakamıyorlardı sonuçta. Klasik erkek deyip geçiyorlardı. Burcu da Ersin'i tanıdığı için diğerleri gibi Seçil'i uyarmıştı. Seçil adına mutluydu ve bu iş olsun istiyordu ama Ersin'e yüzde yüz güvenmemesini ve kendini çok da bırakmamasını hep tembihliyordu arkadaşına. Seçil de zaten kendini bırakamıyordu ki! Ersin kollarını açmıyordu çünkü Seçil'in bırakması için.

Ersin'den bugün gelen bu randevu teklifi; kendisine ergenliğinde saatler süren kavga gürültünün sonunda ailesinden koparabildiği hafta sonu gezmesi izni gibi hissettiriyordu. Annesinin ilk izin istediğinde bağırması çağırması katiyen olmaz deyip karşı çıkıp ve izin vermeyip, Seçil'in ağlamaları ve umudunu kaybedip durumu kabullendiği noktada 'iyi tamam bu seferlik git' demesi gibiydi. Sonuç olarak şimdi de Seçil konuya yükselemiyordu.

Yanındaki kapı menteşelerinden sökülmek istercesine açılınca Seçil yedi dakikadır orada oturuyor olduğunu telefonunun saatinden fark etti. Tazmanya Canavarı gibi odasından çıkan Aris "Bengü bu Ünal ararsa sakın ama sakın bağlama, hatta sen de telefonu açma, ben bugünlük sabrımı tükettim çünkü. Yarına yarın bakarız," derken, Seçil onun hiddetinden korkmuş bir şekilde ona baktı. Bu Ünal kimse, Seçil onun yerinde olmak istemezdi.

Bengü biraz gerilmiş gibi dursa da Aris'in bu hallerine kısmen alışık olduğu için hızlı yanıt vererek "Tabii Aris Bey," diye mırıldandı. Gözleri Seçil'e kaydığında Aris'in de bakışları otomatikman oraya döndü. Yine Seçil'in varlığını fark etmemişti.

"Ah, geldin mi sen? Saatin farkında değilim, çok bekletmedim umarım. Kusura bakma lütfen." Aris bir anda yüz seksen derece dönmüş gibi bir ses tonuyla Seçil'e dönerek konuştu. Seçil bile bu hızlı ruh hali değişimine adapte olmakta zorlandı. Aris de kolundaki saate bakarken Seçil ayaklanarak "Yok," dedi. "Daha vakit vardı hatta. Ben biraz erken gelmiştim bugün. İsterseniz siz biraz sakinleşin, öyle bakalım."

"Yok yok, geç sen... Bengü iki tane sade kahve gönderebilir misin bize?"

"Tabii Aris Bey."

Aris teşekkür ettikten sonra odasına girip kapıyı kapattı. Seçil elindeki kitapları sehpaya bırakıp bu sefer de Aris'in odasındaki koltuğa çöktü. Gerçekten şu an Aris'ten korkuyordu.

"İyisin değil mi? Kim bu Ünal Bey?"

"Hiç konuşmayalım ya, boş ver. Çıkarlar uğruna ağam paşam yapmak zorunda olduğumuz bir maganda kendisi... Kendi şirketim olsa bir saniye katlanmam şöyle tiplere de... işte... Neyse!" Aris koltuğun öbür ucuna oturup gülümsedi. Rüyasından beri ilk kez Seçil'i kanlı canlı görüyordu. Dün ne yazık ki hiç görememişti. Onu görmek iyi de gelmişti.

"Sen nasılsın? Hafta sonu görüşemedik."

"Ben bildiğin gibiyim, asıl haberler sende. Bozcaada nasıldı?"

Aris yüzünü eğip burnunu hafifçe kaşıdı. "Bence bu kez haberler sende Seçil. İyi düşün derim," dedi. "Bozcaada özelinde anlatacak bir şey yok. Her zamanki gibi havası suyu çok güzel."

Seçil hafifçe kızardı. "Öncelikle o gün için özür dilerim."

"Dileme artık. Ersin de diledi. Özürlük bir durum yok. Bu amaca koşmuyor muydun sen? Şimdi mutlu olmalısın, istediğin oluyor işte."

Aris karnına binlerce bıçak saplanırken gülümseyerek bu cümleleri kurmak zorunda kaldığı için kendinden nefret ediyordu. Seçil'in yüzünde o mutluluğu görse her şeyi boş verecekti ama göremiyordu işte.

"Bu akşam yemek yiyeceğiz. Bu sabah sordu, tamam dedim ben de. Ama bu sabaha kadar o gördüğünden sonra bir şey olmadı pek."

Aris merakla gözlerini kıstı. İstediği detayları Ersin'den alamamıştı ama Seçil boşboğazdı. Anlatırdı. "Perşembe akşamından sonra ne oldu? Ben geceyi bile beraber geçirmişsinizdir belki dedim ama..."

Seçil'in gözleri dehşetle büyüyünce Aris yine onu zorlayan bir cümle kurduğunu anladı. En son tanga mevzusunda bu kadar gerilmişti bu kız. Gerçi hiçbir tepkisi oradakine kolay kolay ulaşamazdı.

"Yok canım!" dedi Seçil omuzlarını dikleştirerek. "Öyle bir şey yok tabii ki de. İzin vermezdim öyle bir şeye. O da öyle bir teklifte bulunmadı. Beni eve de Cihan bıraktı hatta. Ondan sonra cuma pek konuşmadık Ersin'le. Yoğundu zaten odasından da çıkmadı. Hafta sonu biraz mesajlaştık, onlar da çok basit şeylerdi. Anlayacağın bugünkü teklife kadar sanki hiç o öpüşme olmamış gibi bir halimiz vardı."

"Heyecanlı görünmüyorsun."

"Geç gelen bir güzellik olduğu için yeterince sevinemedim sanırım. Tabii ki mutluyum da... bence akşam o heyecanı geri yakalarım, akşamı beklemem lazım."

Seçil'in sözlerinden sonra kapı çalındı. Mutfak görevlisi kahveleri bırakıp gitti. Seçil sade kahveden bir yudum alırken yüzünü buruşturdu. Aris de bunu yakaladı. "Sade kahve sevmez misin?"

"Orta içerim ben genelde. Ama bu seferlik böyle olsun. Zaten alışmam lazım şekersiz bir şeyler tüketmeye."

"Orta isteyelim bir tane, ne olacak ki?" Aris arkasını dönüp telefonu alacakken Seçil "Yok yok!" dedi. "İçiyorum ben bunu, gerçekten."

Aris şüpheyle bakmaya devam etti ona.

"Biraz kilo da vermeye çalışayım dedim ama o sanırım benim için en zoru. Yemekten feragat etmek imkânsız gibi. Bir de benim annem çok güzel yemek yapar... Ne yazık ki ben de biraz güzel yemek yaparım. Hep sıkıntı bunlar."

Seçil'in son iki üç cümlesine ekstra güldü Aris. Daha on beş dakika önce adamın biri yüzünden cinnet geçirmiyormuş gibi keyiflenmişti.

"Kendine yapacak güzel ve sağlıklı tarifler bul o zaman. Eminim ki onları da güzel yaparsın."

Seçil yüzünü buruşturdu. "Güzel ve sağlıklı aynı cümlede? Emin misin? Bir daha düşün."

Aris yine sesli güldü. "Bu akşam sana iyi hissettirecek bir şeyler ye," dedi. "Bir de istemediğin bir şey yiyip kendini germe."

"Heyecandan iştahım bile kaçabilir hiç belli olmaz. Konuşabileyim yeter. Başka bir şey istemiyorum."

"Bir iki kadeh de bir şeyler iç, o da yardımcı olacaktır."

Seçil başını onaylarcasına salladı. Aris yine ona akıl veriyor olduğu için kendine kızdı. Bu konuyu hemen kapatmak adına "Ben gitarı alayım artık, başlayalım. Hafta sonu da tatil yaptım uzak kaldım zaten. Yeterince işimize ara verdik," dedi. Ayaklanıp arkadan gitarını ve defterini aldı.

***

Seçil Ersin'in karşısında otururken sabah yakalamayı umduğu heyecanını yakalayabilmiş olmasa da mutlu hissediyordu. Ersin'in o tatlı gülümsemesine bakıyor olmak onun modunu yerine getirmişti.

Ersin zor da olsa yapması gerektiğini bildiği için en baştan "Perşembe akşamından sonrası için senden özür dilemeliyim sanırım," diyerek lafa girdi. "Aslında aramalıydım, yazmalıydım ama biraz boşladım. Benim hatam."

Ersin bir anda böyle deyince Seçil içinden 'Bir dakika ya, niye onun hatası olsun ki? Tek başına öpüşmedi sonuçta' diye düşünüverdi. Bunu şu ana dek hiç böyle düşünmemişti. Ersin yazmamıştı ama kendisi de onu biraz bile darlamamıştı. Aslında biraz darlamak hakkıydı.

"Hata demeyelim de, tercihte yetersizlik diyelim," diye mırıldandı. "Sonuçta ben de yazmadım etmedim."

Ersin hafifçe güldü. Seçil'in gözlerine bakarken "Yine de seni ilk öpen bendim. Bir de... Genelde bu tarz adımları ilk erkeklerin atması gerekir," dedi. Seçil'in bu gerçeği bilmiyor olma ihtimali vardı sonuçta. Aris de ondan bahsederken 'saf, iyi yürekli, temiz' gibi sıfatları tercih etmişti.

"Sorun yok. Şimdi burada oturuyoruz sonuçta. Ama ben de bir şeyi netleştirmek isterim," dedi Seçil. Sürekli gerginlikten ağzının iç kısmını kemiriyordu. "Bu buluşmayı sırf ben üzülmeyeyim diye teklif etmedin, değil mi?"

"Ne? Ne alaka? O nereden çıktı?" Ersin şaşkın bir şekilde bakıyordu Seçil'e.

Seçil masadaki peçeteyle oynarken "Ne bileyim... Hani böyle gözüne acınası ve üzülmüş görünmüşümdür de, kendi kendine 'madem yaptık bir hata telafi edelim' demişsindir... Öyleyse üzülürüm asıl. Yani eğer beni öpmek senin hoşuna gitmediyse, sende, bende olduğu gibi hisler uyandırmadıysa—" derken, sözü Ersin'in gülüşüyle bölündü. Ersin şefkat ve garip bir hayranlıkla ona baktı. "Aşk olsun Seçil! Olur mu öyle şey? Eğer hoşuma gitmese neden iki dakika içinde üç kez öpeyim seni? İlkinde bırakırdım yani."

Seçil biraz utanarak bakışlarını kaçırdı. "İnsan öyle anlarda kendini tutamıyor bazen. O başka bu dediğim başka."

"Hiç de başka değil, merak etme! Ayrıca... arada yakaladığım bir detaya parmak basmak isterim. Seni öpmem sende nasıl hisler uyandırmış, biraz anlatsana!" Ersin bir anda masada Seçil'e doğru eğilip dirseğini masaya, çenesini de eline dayayarak ona bakmaya başladı. Baya tam da gözlerinin içine bakıyordu hem de. Muzip muzip sırıtıyordu.

Seçil'se tutulmuş kalmıştı. Bunu böyle alenen sormasını beklememişti. "Ş—şe—şeyy..." diye kekeleyerek lafa girdi tabii ki. "Nasıl desem bilemedim ki şimdi," derken çaresizce tebessüm etti. Sonra Aris'in özgüvenle ilgili söylediği her şey bir bir aklına gelmeye başladı. Kendine güvenmeliydi, insanın önce kendine inanması gerekiyordu. "Ben biraz senden hoşlanıyorum sanırım Ersin. Yani... bir süredir," diye mırıldandı. Daha güçlü bir sesle bunu itiraf edebilmek isterdi ama en azından söylemesi bile bir şeydi. "O yüzden bu yakınlaşma istediğim bir şeydi, yani dilediğim bir şeydi. Benim pek diğerleri gibi girişken olmadığımı da anlamışsındır..." Seçil rahatsızca gülerek saçlarını karıştırdı. "Sen beni öptüğünde ben heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Son defasında ben öptüm çünkü tek düşünebildiğim 'ya bir daha bu fırsat olmazsa' fikriydi."

Ersin Seçil konuştukça keyiflenmişti. Onun son cümlesinden sonra masanın üzerinden uzanıp Seçil'in dudaklarına beklenmedik ufacık bir öpücük bıraktı. Yerine geri oturduğunda aynı şekilde gülümsüyordu. Seçil'se tabii ki şaşkındı.

"Bak, bir daha oldu işte. Tasalanacağın bir durum yok. Ve garanti ederim ki, bir daha da olacak."

Seçil mutlulukla kocaman gülümsedi. İşte şimdi çocuklar gibi şendi. "Süper o zaman!" dedi komik bir şekilde. Ersin'i güldürdü.

Restoranda uzun uzun sohbetler edip yemeklerini yediler. Çoğunlukla ofisteki insanlarla alakalı olmak üzere dedikodu yaptılar. Seçil Burcu etmeni yüzünden kendisinin daha fazla dedikodu vereceğini düşünürken, asıl malzeme Ersin'den çıkınca çok şaşırdı. Neredeyse herkes hakkında bir şeyler biliyordu. Ama Seçil'i en çok şaşırtan şey, restorandan sonra gittikleri pub'da otururken Aris hakkında verdiği sırdı. Bunu hiç bilmiyordu ve bilmediğine de ayrı inanamamıştı.

Aris'in hayatında Lena'dan başka kadınlar da oluyordu. Tamam ara ara Lena'yla ayrıldıklarını biliyordu ama hiçbir zaman Aris'in o arada başkalarıyla görüşeceğini—herhangi bir nedenle—düşünmemişti Seçil. Aris ona öyle bir tip gibi gelmemişti. Aris de kendince yaramazdı yani. Ya da daha doğrusu klasik bir erkekti işte.

Aris'in konusunu açmışken aslında yapmayacağı bir şey yapıp boyundan büyük bir dedikoduyu Ersin'e verme hatasını yaptı. Bunda biraz alkol alışının da etkisi vardı. Alkol Seçil'e yaramıyordu.

"Bunu sana söyleyeceğim ama aramızda kalsın!" dedi hıçkırmadan hemen önce. Güya kilo verme hedefi vardı ama şu an otomatiğe bağlamış gibi masadaki patlamış mısırlardan yiyordu.

"Valla Seçil bu akşam boyumuzu aşacak kadar dedikodu yaptık, herhalde gecenin bir özlü sözü olsa, ancak bu olur zaten. İkimiz de birbirimize verdiğimiz sırları kimseye demeyelim bence," dedi Ersin. Birasından bir yudum alıp masaya geri bıraktı.

Seçil kıkır kıkır güldü. Bu çakırkeyifliği Ersin'in sinirini bozmuyordu inşallah.

"Eda var yaaa... İK Head'i Eda."

Ersin'in gözleri merakla parladı. Biraz ciddileşir gibi oldu. "Eda'nın kim olduğunu biliyorum canım," dedi.

"Pardon evet, haklısın. O Eda böyle herkesle çok samimi konuşuyor ya!"

"Onun karakteri öyle biraz, evet."

"Biliyorum, ben de genel olarak öyle zannediyordum ki öyle aslında. Ama meğerse Aris'e karşı öyle değilmiş. Aris'e baya takıkmış. Birkaç kez denk geldiğimizde ben de dikkatle baktım, harbiden bir değişik bakıyor ona. Bak sen de dikkat et, görürsün."

Ersin'in yüzündeki gülümseme yavaş yavaş silindi. Birasının arkasına saklanabilmek adına hızlı hızlı yudumlar aldı.

"Eda bazen sana da yakın olurdu böyle, ben acayip kıskanırdım. Kimi de kıskandığımı bilmiyordum ya! Eda'daki cesareti mi yoksa seni mi... kıskanıyordum işte! Ama sonra durumu anlayınca daha rahat olabildim. Gerçi sanırım geçen perşembe partide yine biraz kötü hissetmiş olabilirim."

Ersin yavaşça birasını tekrar masaya geri bıraktı. Seçil başını eline yaslamış, sarhoş ve hülyalı bir şekilde barın içinde gözlerini gezdirirken, bilinçsizce de patlamış mısır yemeyi sürdürüyordu. Ersin genzini temizleyerek sandalyesini altından tuttuğu gibi Seçil'in yanına doğru kaydırdı. Sonra bir anda daha yeni doğrulan Seçil'i çenesinden tutarak kendine çevirdi. Uzun uzun gözlerinin içine baktı. Ardından yapmak için gecenin sonunu beklediği şeyi yaparak onu öpmeye başladı. Seçil neye uğradığını şaşırdığı için, ilk anda karşılık veremese de hızlı toparlandı. Sadece bu kez bir barda ve insanların içinde olmaları onu biraz rahatsız etti. Öpüşü iyiydi, onda sıkıntı yoktu. Keşke daha baş başa olsalardı...

Çok narin bir şekilde dudaklarını Ersin'inkilerden uzaklaştırdığında Ersin de onun gitmesine izin verdi. Ama yüzleri birbirinden uzaklaşmadı. Ersin yavaşça onun saçlarını severken "Kıskanma," diye fısıldadı. "Ne onu ne beni. Hiç gerek yok."

Seçil burukça gülümsedi. Başını aşağı yukarı sallayarak ona söz verdi.

Continue Reading

You'll Also Like

771K 1.2K 2
"Sen gerçek misin?" Yaren genç adamın gözlerine bakarak gülümseyip, aynı tonda fısıldadı. Adamın aklını başından aldığından habersizce. Nefes kesici...
1.3M 75.9K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
EVRENLER ARASI By drayy

General Fiction

432 50 6
Shifting ile gittiğin evren de sıkışıp kalmak. 'Bu gece sen neden onların yanına gitmeyi denemiyorsun?' (Kitap benim kurgumdur!)
nirvana By deix^

Fanfiction

8.9K 799 24
Yalnızca bizim bildiğimiz bir yerde.. *texting-hyunlix