MAVİ DENİZ

By iremmkllmn

2.4M 135K 14.2K

Bir ilk görüşte aşk hikayesidir. 💙 14.03.2023 More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7.Bölüm
8. Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11.Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41.Bölüm
42. Bölüm
43.Bölüm
44. Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60.Bölüm
61. Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm(FİNAL)
BENİM KÜÇÜK KARANLIK ÇAĞIM

47.Bölüm

30.2K 1.9K 70
By iremmkllmn

Arkadaşlar yazım yanlışı varsa kusura bakmayın, kafamın yerinde değil pek.🥲

İyi okumalar diliyorum herkese.

Lütfen oy ve yorum bırakmayı unutmayın. Moral olarak biraz toparlanırsam hemen atarım diğer bölümü de.

Sonraki bölümde de artık kız istemeye mi gideriz bilmiyorum lsnsksks.

Bir gülüp bir ağlamam normal mi?😓


47. BÖLÜM

Kampüsün içinde aylak aylak dolaşıyordum. Oldukça mutluyum. Neden mi? Çünkü biraz önce, saatime bir bakayım, saat onu biraz geçiyor. Yani yaklaşık olarak beş dakika önce final sınavlarımın tümü bitti.

Gülümsemem genişledi. Bitti, sonunda sınavlarım bitti!

İki hafta aralıksız bir sınavdan diğerine girmekten beynim çorba olmuştu. Gözlerimin altı uykusuzluktan morarmış, kemiklerim vaktimi sandalyede geçirmekten sızlıyordu. İlk sınavlarıma saçım başım yapılı, son stil makyajla giden ben, ikinci haftaya girmemizle birlikte saç baş salmıştım. Bu iki hafta beni iyice yormuştu. Bu yorgunluğun üzerine umarım hasta olmazdım.

Sallana sallana kampüste yürümeye devam ettim. Düşmandan kurtulmuş esir asker misali yıkılmadım ama ayakta da değilim modundaydım ama gezmemden de geri durmuyordum. Önce kendime güzel bir yemek ısmarladım. Kampüsün içindeki makarnacıdan kremalı tavuklu mantarlı makarna sipariş edip neredeyse boş olan masaların cam kenarına yakın olanlarından birine geçip oturdum.

Gözlerim camdan dışarıya kaydı. Dışarıyı seyretmeye başladım. Normalde kalabalık olan kampüs şimdi neredeyse boştu. Üniversitedeki çoğu bölümün sınavları bitmişti şimdi. Ondan dolayı bu kadar az insan vardı sanırım kampüste diye geçirdim içimden.

Makarnam gelmeden önce telefonuma bir mesaj geldi. Heyecanla mesaja baktım. İki haftaya yakındır Deniz'i görmüyordum. En son o gün bana tatlı getirdiğinde onu görmüştüm. Sanırsam ders çalışıyorum diye beni rahatsız etmek istemiyordu. Sadece mesajlaşıyor veya telefondan konuşuyorduk.

Mesaj Aycan'dandı. Sınavlarımın nasıl geçtiğini, beni fakültede göremediğini yazmıştı. Müsaitsem kahve içmek istiyordum. İki haftanın yorgunluğu üzerimdeydi ama yine de kendimi enerjik hissediyordum. O sıra iştahımı iyice açan makarnam geldi. Koca bir çatal makarnayı iştahla yemeye başladım. Kızların geçen hafta sonu sınavları bittiğinden evlerine gitmişlerdi. Evde tektim bir haftaya yakındır ve evde tek olduğumdan yemek yapasım gelmiyordu pek. Sürekli abur cubur yemekten midem rahatsızlanacaktı neredeyse...

"Enercii!" diye mırıldanıp makarnamı daha iştahlı yemeye başladım. Biraz sonra Aycan'ın mesajına cevap vermeyi unuttuğumu da hatırlamıştım.

"Ay!" dedim ağzım dolu bir şekilde. "Kıza cevap yazmayı unuttum. Makarnayı görünce nasıl gözüm döndüyse.

Telefonu alıp uygulamaya girerek, kampüsün çarşısındaki makarnacıda olduğumu ve onunla kahve içebileceğimi belirten bir mesaj gönderdim ve makarnamı yemeye devam ettim.

Dakikalar sonra bir saate buluşabileceğimizi belirten bir mesaj yolladı Aycan. Ben de olur yazdım. Aycan'la oturmayı özlemiştim zaten. Kafa kızdı Aycan. Fakültede neredeyse tek konuştuğum kişilerden diyebilirdim. Ayrıca Deniz'in kuzeni olması da beni ayrıca şaşırtan bir konuydu.

Aycan'ın ailesi Almanya'da yaşıyordu. Sanırsam teyze çocuklarıydılar Deniz'le de. Deniz de bir seferinde dayılarıyla aynı aile apartmanında oturduklarından bahsetmişti. Sanırsam akraba bağları güçlüydü. Tabii dışarıdan bakarak karar verilecek bir şey değil bu bence.

Makarnayı yapan güler yüzlüm teyzeye makarnasının çok güzel olduğunu söyleyerek teşekkür ettikten sonra ödemeyi yaparak mekandan çıktım. Bir saat Aycan gelene kadar ne yapabilirdim acaba?

Kampüsün çarşısına bir göz attım. Makarnacının yanındaki takıcı gözüme çarptı. Evet, takı bakabilirdim.

Takıcıya girdiğimde kasada duran kıza gülümseyerek küpelerin olduğu bölüme ilerledim. Yine burası da kalabalık değildi. Sakin sakin küpelere baktıktan sonra kolyelere yöneldim. Gözüme çarpan, dikkatimi çeken bir şey bulamadım almak için açıkçası. Bileklik takmayı pek sevmezdim ama onlara da bakayım dedim. Miskin bir halde bileklikleri incelerken gözüme mavi renk bir bileklik takıldı. Asansör erkek bilekliklerine benziyordu. Diğer renkleri de vardı ama benim dikkatimi bu renk çekti.

Gülümseyerek hevesle bilekliği elime aldım. Çok dikkat çeken bir bileklik değildi ama hoşuma gitmişti. Bu bilekliği Deniz'e alsam takar mıydı acaba? Bileklik takmaktan hoşlanmıyordu belki, bilemiyordum. Ama yine de aldım. Deniz beğenmezse beğenmezdi, napayım? İçimde kalmasın diye düşündüm.

Aynı renklerde kendime de almak istedim bir tane. Arayıp taradıktan sonra bir tanesinde karar kıldım. İnce zincirli, zincirlerin aralarından koyu mavi renkteki boncuklarla bezenmiş bir bilekliği beğendim. Deniz'in göz rengi aklıma geldi. Saçmalama Mavi, adamın gözleri koyu mavi diye... Alıyordum bilekliği...

Kasaya giderek bileklilerin ödemesini yaptım. Kasadaki kız hevesli halime göz ucuyla bakarak hediye paketi yapmamı ister misiniz? diye sordu. Ah, aklıma gelmemişti bu. Başımı aşağı yukarı sallayarak "Çok güzel olur!" dedim. Kıza hatırlattığı için teşekkür edercesine bir bakış attım.

"Sanırım sevgilinize aldınız?" diye sordu.

Duraksadım. Gözlerim hafiften büyüdü. Sevgili? Kızla göz göze geldik. Şimdi uzun uzun açıklama mı yapsaydım ki? Yok sevgili değiliz aslında ama ona yakın bir şeyiz. Tanıma aşamasındayız falan gibisinden. Ne yapsaydım, ne yapsaydım?

Başımı hafifçe salladım.

Kızın gülümsemesi genişledi.

"İsterseniz çift bilekliklerimiz, çift saatlerimiz de mevcut." dedi arka taraflardaki bir rafı işaret ederek.

Yok ya! O kadar da değil yani... Tamam böyle özel şeyleri severim de ben, çift tsihortüymüş, saatiymiş, çorabıymış falan... Pek benlik değil.

Kıza nazikçe gülümseyip, "Belki sonra." gibisinden bir şey söyledim. Biraz 'Biz sizi sonra arayacağız.' gibi oldu ama direkt yok demeyi de pek beceremiyordum ben.

Deniz'in bilekliğini hediye paketine koydurtmuştum. Bir de not mu yazsaydım? Eve gidince bunu bir düşüneyim. Kendi daha koyu renklerle bezenmiş mavi bilekliğimi bileğimi takarak sırıttım.

Deniz hediyemi görünce ne tepki verecekti acaba? O bana tatlı almayı, waffle ısmarlamayı biliyordu. Başımı Deniz'in o hallerini düşünerek iki yana salladım sen yok musun sen, dercesine. Ben de onu şaşırtayım birazcık bari...

Aycan geldiğini söylediğinde depar atarak sözleştiğimiz kafeye doğru ilerlemeye başladım. O kadar zamanı takıcıda mı geçirmiştim yahu! Makarnacıda bile o kadar kalmadım. Neyse, hızlı olmalıyım, kız beni beklemesin. Sonuçta ileride Aycan'ın referansına ihtiyacım olabilir, sırıttım bu düşünceyle. Of, böyle düşündüm diye de çıkarcı gibi görünmek istemem ya. Ben Aycan'ı seviyorum, Deniz'den önce de onunla iyi anlaşıyordum yani...

Kafenin kapısına geldiğimde bir tık nefes nefese kalmıştım. Aycan'ı pencere kenarında bir masada oturmuş, bana el sallarken görünce gülümseyerek onun yanına doğru ilerlemeye başladım.

"Kızıım nerelerdesin?" diyerek ayaklandı. Kollarını açarak bana sarıldı.

Belirgin Alman aksanı çok hoşuma gidiyordu.

"Buradayımm kuzum!" dedim sarılmasına karşılık verirken.

"Ay fakültede pek göremedim seni. Bir an bu kız sınavlara da gelmiyor, okulu mu bıraktı ne yaptı dedim!" diyerek durumu açıkladı.

Kıkırdayarak sınav haftasının üzerimde bıraktığı yorgunluğu belli edercesine nefes verdim. "Sınavlardan çıkıp eve ders çalışmaya gidiyordum, ya da kütüphaneye işte. Bir yerde çok durunca odaklanmam zor oluyor. Bazen de çarşıdaki kafelere falan gittim ders çalışmak için."

"Ay bebeğim bitti gitti sınavlar, mümkünse eylüle kadar konuşmayalım şu dersleri." dedi. Onun da yorgunluğu yüzünden belliydi. Benim gibi göz altı torbaları çıkmış, biraz da morarmıştı.

"Eee bitti gitti sınavlar da sen napacaksın?" dedim burada mı kalacak yoksa Almanya'ya mı gidecek diye merak ediyordum.

"Buradayım birkaç hafta. Sonra İstanbul'a gideceğim. Annem babam da gelecek. Sanırım bizim kuzen evlenecek de... Teyzem söylemiş geçen anneme..."

"Kuzenin?" dedim hemen ayıkarak. Deniz kız kardeşinin durumundan biraz bahsetmişti. Demek kız kardeşi annesiyle Deniz'i ikna etmişti.

"Deniz Abim var ya, geçen tanışmıştın..."

Çaktırmamak için ne yapmalıydım?

Gülümsedim. Ha evet, hatırladım dercesine başımı usulca salladım.

"Heh işte! Onun kız kardeşi. İstanbul'da tıp okuyor o da. Üniversiteden bir sevgilisi varmış sanırsam, aileler tanışacakmış."

"Hım." dedim başımı usulca sallayarak.

Deniz'in ailesini Deniz'in anlattığı kadar tanıyordum açıkçası. Deniz arada anlatmıştı bana kız kardeşini ve annesini. Kız kardeşinin aslında çok sakin biri olduğunu söylemişti. Evlenmek istediğini duyunca delirmekten çok şaşırmış Deniz söylediği kadarıyla. Çünkü Canan gayet planlı, programlı yaşayan, uçlarda dolaşmayı pek sevmeyen biriymiş ve aldığı bu karar, Deniz'le annesinin pek beklediği bir şey değilmiş.

'Onun güzel bir ailesi olmasını elbette isterim' demişti Deniz. 'Kız kardeşimin mutlu olmasını neden istemeyeyim? Ama bu kararı sonucunda, biriyle hayatını paylaşacak. Düşünmeden karar vermesinden, bu ani kararıyla sonrasında pişman olmasından, şu an elinde olan fırsatları kaçırmasından ve geri dönülemez bir yola girmesinden korkuyorum sadece. İstediğim daha temkinli, daha planlı hareket etmesi. Eğer pişman olmayacaklarına, iki tarafın da, gönülden inanıyorlarsa diyeceğim bir şey yok, ağabeyi olarak saygı duyacağım ve yanında destekçisi olacağım.'

Biraz sonra Aycan'ın telefonu çaldı.

"Deniz Abi?" dedi Aycan.

Yutkunarak duraksadım. Gözlerim Aycan'ın yüzüne kaydı. Telefonun karşı tarafında konuşan Deniz'in sesi az da olsa geliyordu ama anlaşılmıyordu tabii. Aycan'ın tepkisinden ne konuştuğunu çözmeye çalıştım.

"Tamam Abi." dedi Aycan. "Yarın bavulumu bırakırım apartman güvenliğinin oraya. Yok yok senin almana gerek yok. Küçük bir şey zaten. Öyle ağır değil. Peki, tamam. Teşekkür ederim Deniz Abi."

Aycan telefonu kapattıktan sonra özür dilercesine bir bakış attı. "Kusura bakma açmam gerekiyordu." dedi.

"Yok önemli değil." dedim gülümseyerek. "Ağır değil falan diyordun." dedim garsonun getirdiği menüyle ilgileniyormuş gibi yaparak Aycan'a göz ucuyla bakıyordum.

"Hı o şey ya!" diyerek lafa başladı Aycan. "Deniz ağabeyim yarın İstanbul'a gitmek için yola çıkacak da benim İstanbul'a gidecek birkaç eşyam vardı. Onu bırakacağım oraya."

"Yarın?" dedim sorar gibi.

Deniz yarın gidiyor muydu? Bana bir şey dememişti. Bir an için sen kimsin de sana diyecek diye düşündüm. Ama daha akşam konuşmamış mıydık? Neden söylememişti ki? Belki de son anda gideceği kesinleşmişti.

Aycan ani çıkışımdan neyse ki şüphelenmedi. Başını usulca salladı.

Kafeden ayrıldığımızda doğruca eve geçtim. Deniz'i arasa mıydım? Mesaj da atabilirdim.

"Selam. Nasılsın?" diye bir mesaj attım.

Ardından yatağıma oturup beklemeye başladım. Bir yandan da eve giderken götüreceğim eşyaları düşünüyordum.

Zaten ben de yarın olmasa bile birkaç güne Trabzon'a geçmeyi planlıyordum. Sınavlarımın bittiğinde burada yalnız başıma durmayı pek sevmiyordum. Normalde sınavımın bittiği gün yola çıkardım ama Deniz'e yemek sözüm olduğundan birkaç gün kalmayı planlamıştım.

Neyse, bir Deniz de yazsın, gideceğini söylesin bana, ben de erken giderim eve olmazsa. Ama açıkçası, yemeğe çıkmazsak da biraz üzülürüm. Zira, yemeği erteleten benim... Fakat önemli bir işi varsa, gitmek mecburiyetindeyse ona da kızamam.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım.

Bana ulaşmak isterseniz,

Instagram~iremk.hikayeleri

Twitter~iremkellemennn

Continue Reading

You'll Also Like

624K 41.5K 52
Alparslan Karacan, medyaya yansıttığı İş insanı imajının arka tarafında yeraltına hükmeden, tek sözüyle düzeni bozabilecek bir mafyadır. Gelmiş geçm...
544K 23.6K 52
Gölge oldum sana, kadın; Ağladığında gözyaşlarını tek tek öpebilmek için. Nefes oldum sana, adam; Tüm dertlerimden arınıp kısacık saçlarımla sana...
2.5K 1.2K 21
Yeni bir okul,yeni arkadaşlıklar ve en önemlisi felaket cinayetler... Peki cinayetleri çözmek o kadar kolaymı? Havin yeni başladığı okulda bir cinaye...
167K 10.8K 35
"Direkt söylersem kaldıramazsın diye düşünmüştüm,"diyerek sesini hafifçe yükseltti Ezgi. "Madem bu kadar hızlı olsun istiyorsun, al o zaman. Ardıç se...