Elemkârâne

Oleh derya_dicle_

1.8M 71.6K 42K

Yalanların içinde büyüyen bir beyin ile hayatını ailesine adayan bir ruh, evlilik yaparsa ne olur? Farklı kü... Lebih Banyak

♣️ Giriş - BEVAN AKSOY ♣️
♣️1. Bölüm - SEÇİLMİŞ AĞA♣️
♣️2. Bölüm - AKSOY AŞİRETİ♣️
♣️ 3. Bölüm - MAYIS AKIN ♣️
♣️ 4. Bölüm - KİMSİN SEN ♣️
♣️ 5. Bölüm - MUTLULUK ♣️
♣️ 6. Bölüm - SANA YAKIŞMIYOR MAYIS AKIN ♣️
♣️ 7. Bölüm - BEN Mİ? ♣️
♣️ 8. Bölüm - HAYATI TEHLİKEDE ♣️
♣️9. Bölüm - EVLENELİM ♣️
♣️ 10. Bölüm - KARANLIĞINA HOŞGELDİN ♣️
♣️ 11. Bölüm - TANIŞMA ♣️
♣️ 12. Bölüm - YENGE ♣️
♣️ 13. Bölüm - ONUN GÖZLERİ ♣️
♣️ 14. Bölüm - TATMİN ETMEK ♣️
♣️15. Bölüm - KINA GECESİ ♣️
♣️16. Bölüm - DÜĞÜN ♣️
♣️ 17. Bölüm - İLK ADIM ♣️
♣️ 18. Bölüm - HAYAL KIRIKLIĞI ♣️
♣️ 19. Bölüm - ZAAFIMIZ ♣️
♣️ 20. Bölüm - PARÇALANIRSIN ♣️
♣️ 21. Bölüm - AŞIK OLDUM ♣️
♣️ 22. Bölüm - AVUKATIMIZ ♣️
♣️ 23. Bölüm - AĞAM ♣️
♣️ 24. Bölüm - YENİDEN BAŞLAR ♣️
♣️ 25. Bölüm - İSTİYOR MUSUN? ♣️
♣️ 26. Bölüm - SARMAK ♣️
♣️ 27. Bölüm - TEK BEDEN ♣️
♣️ 28. Bölüm - OLABİLİR MİYİZ? ♣️
AİLEMİZE DAVETLİSİNİZ 🖤
♣️ 29. Bölüm - ONU SEVİYORDUM ♣️
♣️ 30. Bölüm - KARANLIK ♣️
♣️ 31. Bölüm - BOŞLUK ♣️
♣️ 32. Bölüm - SUÇU NEYDİ? ♣️
♣️ 33. Bölüm - KAYBETMEK ♣️
♣️ 34. Bölüm - KIYAMIYORUM ♣️
♣️ 35. Bölüm - CANIM YANIYOR ♣️
♣️ 36. Bölüm - ÖZÜR DİLERİM ♣️
♣️ 37. Bölüm - HALSİZ DUYGULAR ♣️
♣️ 38. Bölüm - BİZİM ♣️
♣️ 39. Bölüm - KIZIMIZ ♣️
♣️ 40. Bölüm - SENİN GİBİ ♣️
♣️ 42. Bölüm - TESLİMİYET ♣️
‼️ YENİ KAPAK ‼️
♣️ 43. Bölüm - MELEĞİMİZ ♣️
♣️ 44. Bölüm - RUHUMUN PARÇASI ♣️
♣️ 45. Bölüm - KARA OĞLAN ♣️
♣️ 46. Bölüm - RUHUMU ATEŞE VERDİN ♣️
♣️ 47. Bölüm - KARŞILAŞMA ♣️
!! DUYURU !!

♣️ 41.Bölüm - DEJA VU ♣️

15.7K 981 569
Oleh derya_dicle_

Deja vu: Yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu. Anı daha önceden yaşamışlık hâlidir...

Sellam güzel ailem, nasılsınızzz?

Sizi özledim..

Bölüme geçmeden önce sizi neden bu kadar beklettiğimin açıklamasını yapayım.

Uzun süredir uğraştığım bir baş dönme mevzusu olduğundan çok şey yapmam gerekti. En sonunda ise vitamin eksikliği, uykusuzluk ve çok fazla telefon ışığına maruz kaldığım için olduğu anlaşıldı.. ee tabi bu üçü de benim hayatımın bir parçası 😌

Her neyse, bununla uğraşırken aynı zamanda yoğun bir hastalıktan geçtim. İkisi bir arada olunca çok fazla etkilendim haliyle ve hiç bir şey yapamaz oldum.. baş dönmem için ailem çok fazla vitamin içeren şeyler yediriyor, içiriyor ben de telefon ile oynamama ve uykusuz kalmamaya özen gösteriyorum.

Şuan iyiyim, soran herkese teşekkür ederim 🤍

Hepiniz iyi ki var..

Eee hayatınız nasıl gidiyor, Mayıs ve Bevan'ı özlediniz mi?

Sizden küçük bir ricam olacak bu arada

Uzun süre bölüm yazmadığım için tıkanmış bulunmaktayım fakat yine de sizi daha fazla bekletmek istemiyorum. Umarım eksikliğim olursa af görürsünüz..

O halde daha fazla bekletmeden sizi bölümle baş başa bırakayım

Keyifli okumalar dilerim 🤍

Mayıs Aksoy'dan

Yıllardır eksikliğini, iliklerimde hissedecek kadar özlem duyduğum anne hasreti, canımı her geçen gün biraz daha yakıyordu.Bu hasret yılların verdiği boşluk ile yozlaşmışken, Bolu'ya geldiğimden beri her saniye daha da alevlenmişti. Evin her köşesinde anılarımın olduğu kadını, hayatımı oluşturmama öncülük eden o kadını çok fazla özlemiştim..

Onun düşünce sisteminden yararlanmış, kaybetsem bile kendimi onun kızı olarak yaratmaya devam etmiştim. Her geçen gün biraz daha ona benzemek için çaba sarf etmek, bazen çok fazla yormuş bazen de hislerimi kırmıştı. Duygularımın vermiş olduğu boşluk hissini, annemin özlemi doldururken içimdeki burukluğun sebebi de oydu. Onun göstermiş olduğu şefkatı, hiç bir yerde bulamamış ona güven duyduğum şekilde kimsenin yanında o hissiyatı yaşayamamıştım. Hayatıma girip çıkmış bir çok insan, en azından bir iz bırakmışlardı fakat hiç biri özümü hatırlatacak kadar etki verememişti.

Ben kendimi gün geçtikçe bataklığa sürüklemiş, asıl olan beni unutmak için her şeyi göze almıştım. Asıl hayallerimin bulunduğu kişiliği unutmak ne kadar kolay olabilirdi ki ben bu kadar basit unutabilmiştim?

Asel'in hayalleri çok farklı, Mayıs'ın hayalleri çok farklıydı. İkisinin birbirinden bağımsız oluşu ile nasıl da başa çıkabilmiştim bunca yıl?

Kafamda dönen binlerce soruya cevap aramak, gün geçtikçe zorlaşırken karşıma o çıkmıştı..

Hayatımı karanlığa iteceğini düşündüğüm o kişi..

Bevan Aksoy!

Onu ilk tanıdığım zamanlarda nefret etmiş olmak, ona karşı yapmış olduğum en büyük haksızlıktı. Hiç bir suçu yokken kafama sokulmuş yalanları, yüzüne çarpmak ise yaptığım en utanç verici olaydı. Bazen olanlar yüzünden hâlen yüzüne bakamadığım zamanlar oluyordu.

Oysaki nereden bilebilirdim hayatıma girip, bana kendimi hatırlatacağını..

Çoğu zamanlar hayatıma girmiş en özel insanın Yusuf olduğunu düşünürdüm fakat Bevan'ın bu denli hayatıma renk katacağını bilmiyordum. Bakışlarım gözlerine temas ettiği sıra gözüm dolmuştu. Ailem ile ilgili çoğu konularda güçlülüğüm kırılır, yerini küçücük bir çocuğun piskolojisine bırakırdı. Bevan'ın bakışlarında endişe beliriyordu ki kollarını, arasına girmem amacıyla açtı.

"Gel buraya"

dediğinde gözlerim kısılmış, ağzımdan 'yaa' sesi çıkmıştı. Hızlı bir şekilde bedenimi, kollarının arasına teslim ederek burnumu boynuna gömdüm. Gözlerimden yaşlar akmaya başlayınca göz kapaklarım kendiliğinden kapandı. Dinlenmemi ve rahatlamamı sağlayan okyanus ve mentol kokusunu, doymak umuduyla ciğerlerime hapsettim. Ellerim, boynunu daha çok sıkmaya başlarken Bevan'ın elleri ise saçlarımda geziniyordu. Başımın yerini düzeltmek amacıyla az geri çıktığım sıra, Bevan ortaya çıkan köprücük kemiğime küçük bir buse kondurdu. Dudağıma yayılan tebessüm ile başımı tekrardan eski haline getirdim.

"Ağlama."

Bevan kulağıma doğru eğilerek fısıldadığında, daha fazla sarılma isteği bedenimi kaplamıştı. Ellerimi yerleştirdiğim sırtını daha fazla sarmaladım. Bevan yaptığım şeyin farkına varmıştı ki tekrardan konuşmak amacıyla dudaklarını araladı.

"Gözyaşların her tenime değdiğinde, içimde bir şeyler kopuyor Mayıs."

Ses tonu çok farklı çıkmıştı 'bana bunu yaşatma' dermiş gibi. Bana genellikle kendisince kurduğu lakapları kullanırken çok az 'Mayıs' diyordu. Bu seferki 'Mayıs' değişi, hepsinden daha acı doluydu. Ses tonunun vermiş olduğu etki ve cümlenin güzelliği ile bedenimi geri çektim. Gözlerim kendisine eş yaratılmış yeşillerde durduğu sıra onun da gözleri doluyor gibiydi. Bakışlarım gittikçe derinleşirken ikimiz de usulca birbirimize kapılıyorduk. Bevan sırtımda olan ellerini alarak avuçlarını, yanaklarımın üzerine yerleştirdi. Yanağımı örten bir kaç damlayı parmak uçları ile zarifçe silerken dudağım sağa kıvrılmıştı.

"Mayıs demen hoşuma gidiyor."

İsmimi söylemesi farklılık hissettirmiş, ses tonu ise hoşuma gitmesini sağlamıştı. Bevan da fark ettirmemeye çalışarak gülümsüyordu.

"Sen de benim."

diyerek göz kırpınca böyle bir cevap beklemiyordum. Cümlenin etkisi altına girerken Bevan göz kırpmıştı. Bu sözü çoğu zaman Yusuf kullandığı halde hiç ilgimi çekmemişti. Hatta itici bile bulduğum zaman dilimleri olmuştu. Ama şimdi Bevan'ın ağzında duymak, çok başka hissettirmişti.

"Bir çok kişi hayatıma girmek istedi, hiç biri ilgimi çekmedi. Ama sen.."

deyip cümlenin sonunu getirememiştim. Dudaklarımın arasından küçük bir iç çektiğim sıra Bevan'ın gözleri kısılmış, dudağındaki kıvrılma yüzüne dağılmıştı. Bu hareketi oldukça hoşuma gitmişti ki derin bir nefes alıp sonunu getirmeye çalıştım.

"Sen.. sen bana napıyorsun böyle be adam!?"

Ses tonum içli bir şekilde çıkınca Bevan'ın yüz ifadesi sertleşmişti. Bu sertleşme, sinirli olan taraftan değildi. Beni kendisine bağlamak için yaptığı sertleşmeydi. Bevan'ın bakışları, aramızdaki boşluğu bulurken yüzünde bu sefer sinsi bir gülümse belirmişti. Gözleri benimkileri bulunca bakışlarından etkilenerek hafiften kızarmıştım. Bevan da bunu fark ederek hemen yararlanmıştı.

"Kendime aşık ediyorum."

diyerek yüzündeki sertliği silmeden bakışlarını tekrardan üzerime uzattı. Dudaklarımı bir şeyler demek için aralamak istesem de her defasında başarısız kalıyordum. O an sadece gözlerinin vermiş olduğu parıltıda kendimi bulmak, bakışlarının vermiş olduğu sertlikte sürüklenmek istiyordum. Ben ona bakarken aynı anda teslimiyet ve özgürlüğü yaşıyordum..

"İyi ki yapıyorsun."

Ses tonumun duruluğuna dikkat ederek konuşup, göz kırptım.

♣️♣️♣️

Ertesi Sabah

Bevan Aksoy'dan

Yeni doğan güneşin içeriye uzattığı parlatıcı ışık yüzünden gözlerim kamaşmış, uykum bölünmüştü. Parmak uçlarım ile gözlerimi ovalayarak yatakta doğruldum. Bir süre kendime gelmek amacıyla etrafıma, boş bakışlarımı yolladım. Gözlerim yanımda sırt üstü uzanık bir şekilde uyuyan Mayıs'a kaydığında bir süre bakışlarımı çekemedim. Ağırlığını karnına yüklememek için genellikle bu pozisyonda uyuyor, çoğu zamanda rahat hissetmediği için uykusunu alamıyordu.

Mayıs'ı uyandırmamaya dikkat ederek yataktan kalktım. Dağılmış olan saçlarımı kısa süreliğine kaşıyarak merdivenlere ilerledim. Uykulu olduğum için dikkatli inmeye özen göstererek mutfağa geçtim. Buzdolabını açarak elimi kapağa dayadım. Boş olan elimi ise geniş, siyah pijamanın cebine yerleştirerek dolapta nelerin var olduğuna bakındığımda, Mayıs'ın hazırlamış olduğu meyve tabağına gözüm ilişti. Koca tabağı alarak dirseğim yardımıyla kapağı geri kapattım. Tezgaha koyduğum tabağın içerisinden elma, çilek, muz ve ananası çıkararak tabağı tekrardan dolaba koydum.

Çıkardığım meyveleri suya tutarak çekmeceden doğrama tahtasını çıkardım. Meyvelerin kabuklarını soyarak parçalara ayırdıktan sonra, dolaplara bakınarak mikseri buldum. Doğramış olduğum meyveleri içine atıp, mikserin kapağını kapatarak fişini taktım. Düğmeye bastıktan sonra bir süre meyvelerin karışmasını bekledim. Doğranmış meyveler, oldukça ezilmiş geriye suları kalmıştı. Dolaptan çıkardığım büyük bardağı alarak çıkan suyu içine boşalttım. Belimi tezgaha yaslayıp meyve suyundan yudum aldığım sıra, içimin ferahladığını hissetmiştim.

Elimdeki bardakla birlikte merdivenlere ilerledim. Yukarı kata gelerek elimdeki bardağı komodinin üzerine koydum. Gardıroba ilerleyerek içinden beyaz bir tişört altına ise gri şort çıkardım. Üzerimde bulunan siyah pijama takımından kurtulup, çıkardığım şortu giydim. Beyaz tişörtü elime alarak arkamı döndüğümde görüş açıma bir adet uyuyan Sarı Ufaklık girmişti. Dudağıma yayılan kıvrılma ile birlikte yanına ilerledim. Elimde olan tişörtü yatağın üstüne bırakarak Mayıs'ın yanına uzandım. Adını bile koyamadığım kokusu, burnumu örtünce gözlerim kendiliğinden kapandı. Başımın dönmesine sebep olan o koku, gerginliğimi alan tek şeydi.

Yanında değişik birine dönüşüyor, bazen kendimi tanımakta güçlük çekiyordum. Her şeye, herkese sinirlenen adam, onun yanında her dakika gülümseyen birine dönüşüyordu. Gözlerinin tonuna hayran kalmamak elde değilken gülümseyişine kapılmak, baş döndürücüydü. Onunla geçirdiğim her saniye mutlu, yanımda aldığı her nefes kadar huzurlu hissediyordum.

Parmak uçlarım, alnını kapatan saçlarının arasında tur atarken Mayıs'ın ağzından küçük mırıltılar döküldü. Gözleri yavaştan bir kaç defa açıldığı halde uykusuna halen yenik düşüyordu. Karnını saran elini sarı saçlarına götürüp, uykulu bir şekilde kaşıdı. Eski haline dönerken şeklini bana doğru çevirmişti. Yastığa yaslamış olduğum dirseğimi, kendime doğru biraz çekerek onu rahatsız etmemeye özen gösterdim. Mayıs'ın bedeni göğüs hizamda olduğu için kokusu ile tamamen temastaydım.

Dudağımda hâlâ duran tebessümün ardından Mayıs'ın yüzüne doğru sıcak nefesimi üfledim. İlkinde tepki vermeyince bir kez daha tekrarladığımda bu sefer rahatsız olduğunu belli eden kıpranışlar sergilemişti. Bir süre sonra uykulu bir şekilde gözlerini aralayarak hizasında olan çıplak göğüsüme baktı. Bir süre bakışları sabit kalmıştı ki kıkırdamadan edemedim. Sonunda bakışları yukarı kalktığında, gözlerimiz buluşmuştu. Uykulu olduğu için gözlerini açmakta zorlanıyordu. Bu halleri hoşuma gidiyordu ki "günaydın Sarı Ufaklık" mutlu bir ses tonuyla fısıldadım.

Mayıs kendisine gelmeye çalışırken bakışları etrafta geziniyordu. Gözlerini sonunda tekrardan göğüslerimde durdurarak elini havaya kaldırdı. Parmak uçları ile bedenime dokunduğu sıra gelen soğukluk hissi ile belli ettirmemeye çalışarak titredim. Mayıs hafiften gülümseyerek bakışlarını gözlerime kaldırdı. Onunla göz teması kurmak için ben ise indirmiştim.

"Yine mi beni izliyordun?"

Sesi oldukça manalı çıkmış, bakışları tekrardan çıplak olan göğüsüme inmişti. Parmakları yavaşça hareket ederken gelen huylanma hissine, ayak uydurmaya çalışıyordum.

"Yoo! Kim demiş?"

sesim titrek çıktığı için Mayıs gülümseyerek sinsi bakışlarını tekrardan üzerime kaldırdı. Göğüsüme yerleştirdiği elini kaldırarak bu sefer yan uzandığım için havada kalan koluma koydu. Parmakları kolumda uyumla hareket ederken gözlerini, gözlerime sabitlemişti. Daha yeni uyandığı halde bakışlarının derinliği etkisi altına almıştı.

"Peki.."

ses tonu çok farklı çıkmıştı ki bozulduğumu hissetmiştim. Göz devirerek bedenimi tamamen yatağa uzattım. Omuzlarıma yüklenerek belimi başlığa yasladım. Rahat bir pozisyon alınca sağ kolumu açıp Mayıs'a "Gel buraya Martcım (!)" dedim. Mayıs ikiletmeden kollarımın arasına girerek elini çıplak göğsüme yerleştirdi. Yavaşça göğüsüme vurarak "Mortcom, öküz!" deyince kıkırdamama engel olamamıştım.

Mayıs belimdeki elini daha da sıkılaştırarak derin bir nefes aldı. Kokumu içine çektiğini anlamıştım ki oldukça hoşuma gitmişti. Üstten bir şekilde ona bakmaya çalıştığımda gözlerini kapatmış, tekrardan uykuya dalmaya çalışıyordu.

"Dün için teşekkür ederim."

Hiç beklemediğim bir şekilde konuşunca bir süre affallamıştım. Kendimi toparlayarak tebessüm ettim. Onun yanında sert kalamamak, kendime yapmış olduğum en büyük haksızlık diye düşünürdüm ilk zamanlarda. Şimdi ise yanında sert olduğumda ona karşı yapmış olduğum en büyük haksızlık diye düşünüyordum. Bütün düşünce sistemimi bile tersine çeviren bu kadına, her geçen gün biraz daha ruhumu kaptırıyordum.

Sanırım geçen günler, geçen anılar, geçen tebessümler beni Mayıs'a aşık ettiriyordu..

"Sana karşı olan düşüncelerimi her geçen gün biraz daha değiştirdiğin, mutluluğumu geri getirdiğin için de teşekkür ederim."

Ses tonu sonlara itaben kısık çıkınca içimde bir yerlerde burukluk belirmişti. Onun bu şekilde olmasına gönlüm el vermezken saçlarının arasına küçük bir öpücük bıraktım.

"Her şey senin ve"

diyerek sözümü tamamlamadan boşlukta kalan elimi, karnının üzerine yerleştirdim. Yavaş hareketlerle okşayarak sözümü tamamladım.

"Asel Zeynep'imiz için"

Mayıs tebessüm etmiş, elini karnında olan elimin üzerine yerleştirmişti. Hiç bir şey söylemeyince ortamın havasını değiştirmek amacıyla komodinin üzerindeki dolu olan bardağa uzandım. Yaptığım meyve suyunu Mayıs'a uzatarak "al sana meyve suyu sıktım." konuştum. Mayıs kendi kolunun üzerinde doğrularak yaptığım meyve suyuna baktı. Bakışları tekrardan beni bulurken ağzının suyunun aktığını fark etmiştim. Bardağı yüzüne doğru yaklaştırarak bir yudum almasını sağladım. Mayıs koca bir yudum alınca, ağzının çevresi tamamen meyve taneleri ile kaplanmıştı. Gülümseyip parmak uçlarımla ağzının etrafını sildim. Mayıs küçük bir çocuk gibi dudak çevresine dilini sürtmeye başlayınca, gülümseyerek başımı sağa sola salladım.

"Yürüyüşe gidelim mi?"

sormamla birlikte Mayıs yorgun olduğunu belli eden yüz ifadesi ile başını tekrardan kalbimin üzerine yasladı. Belime sıkıca sarılarak "uyuyalım ya!" çocuk edasıyla konuşunca sinsice gülümsedim. Ani bir hızla Mayıs'ı yatağa uzatarak ağırlığımı vermeden üzerine uzandım. Mayıs ne olduğuna anlam veremezken mimikleri oldukça komik duruyordu. Onunla uğraşmak fazlasıyla hoşuma gidiyordu ki sabah sabah daha eğlenceli olacağından şüphem yoktu..

"Daha fazla uykunu getirebilirim istersen!?"

Kaşlarımı havalandırarak sinsice sırıttım. Mayıs ilk anlamamıştı ki sonra ne dediğimi fark ederek koluma vurmuştu.

"İn üstümden Çocuk Adam!"

arkadaşını annesine şikayet eden çocuk gibi konuşunca gülümsemeden edemedim. Alt dudağımı hızla emerek "ne adam, ne adam!?" sinirli bir ses tonuyla konuşmuş gibi yaptım. Mayıs halen uykusunun etkisinde bir şekilde gözlerime bakıyordu ki oldukça tatlı gözükmüştü gözlerime.

Onu daha fazla sinir etmek amacıyla yüzüne yaklaştığım sıra kalp atışlarının hızlandığını fark etmiştim. Yavaş yavaş yanakları da kızarmaya doğru giderken kendini toparlamaya çalıştı.

"Sabah sabah bela mısın be adam!?"

ses tonunu baskın tutmaya çalışsa da uykusu buna izin vermemişti.

"Senin belanım Avukat Hanım."

diyerek gözlerimi kıstım. Sert bakışlarım yüzünde tur atınca, Mayıs fark ettirmediğini sanarak yutkundu.

"Öyle bakma!"

Mayıs'ın sesi bu sefer tamamen sinirli çıkmıştı ki şaşırdım.

"Neden?"

"Nedeni yok, bakma işte."

cevap verdiğinde gülümseyerek yüzüne biraz daha eğildim. Burunlarımızın ön tarafı yavaştan birbirine değiyordu ki Mayıs eli yardımıyla beni itmeye çalıştı.

"Ya bakarsam!?"

Üzerine gitmek fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Mayıs bir kez daha yutkunarak, kuruyan dudaklarını ıslattı.

"Kötü olur."

Zar zor karşılık verdiğinde bakışlarımı daha da sertleştirerek "ne olur?" sordum. Mayıs cevap vermeden yüzümü izleyince bu kadarının yeterli olacağını, yoksa kendimi tutamayıp gerçekten uykusunu daha fazla getireceğimi biliyordum.. hamilelik sürecinde onunla ilişkiye girmek istemiyor, ne olur ne olmaz bebeğin de riske girmesini istemiyordum. Ama böyle yapmaya devam ettiği sürece, sözümden dönmem an meselesi oluyordu..

Kendimi tutmam gerektiğini hatırlatıp, üzerinden kalktım.

"Bak yine aynısını yaptın!"

Sitem edercesine söyleyince bıyık altından gülümseyerek yataktan kalktım.

"Hadi kalk gidelim."

diyerek yatağın üzerine attığım tişörtümü aldım. Üzerime geçirdiğim sıra Mayıs beni izliyordu. Ona dönerek "hadi Mayıs!" sinirli bir ses tonu kullandım. Mayıs nefesini dışa püskürterek sonunda ayağa kalkmıştı. Hamile olduğu için göbeği ona çok yakışıyor, tatlı gösteriyordu. Topuz yaptığı saçını bir kez daha kaşıyarak banyoya ilerlediğinde ben de aşağıya indim.

Mutfakta kirlettiğim eşyaları temizlerken merdivenden gelen ayak sesleri ile hızlandım. Bütün işimi tamamlamış, arkamı dönmüştüm. Mayıs spor kıyafetlerini de giyerek aşağıya inmişti. Gri pijamasını biraz daha yukarı çekerek karnını örtmesine izin verdi.

"Çıkalım."

deyince onu incelemeyi bırakıp kapıya ilerledim. Aklıma takılan şey ile tekrardan ona döndüğümde saçını arkadan toplamaya çalışıyordu. Bakışlarımız buluşunca kıyafetlerini süzdüm.

"Önünü kapat."

dediğimde kaşları havalanmıştı. 'ne' dermiş gibi bakıyordu ki durumu toparlamak amacıyla "hava soğuk üşütürsün." tekrardan konuşunca Mayıs sesini çıkarmadan önünü kapattı. Yürümeye devam edince mecbur ben de ilerlemek zorunda kalmıştım. Göbeği açık giymesine bir şey demiyordum hatta giyindiği kıyafetlere karışmıyordum, hakkım da yoktu buna ama bazen soğuk alır diye korkuyordum.

Evin dışına çıktığımızda bir çok kişi tahmin ettiğim gibi dışarıda spor yapıyordu. Bir kaç kişi, başı ile Mayıs'ı çok tanıyormuş gibi selam verdiklerinde Mayısta karşılık veriyordu. Mayıs'tan dolayı koşmuyor, yavaş yavaş yürüyordum. Ormanın içine girdiğimizde Mayıs'ın uykusu tamamen açılmıştı. Kuş cıvıltısı oldukça hoşuna gidiyor gibiydi. Temiz havayı her içine çektiği zaman dudağında küçük bir tebessüm beliriyor, sonrasında kayboluyordu.

"Ne bakıyorsun öyle aç aç!?"

Mayıs'ın konuşması ile kendime gelmiştim ki ona bakmayı keserek önüme döndüm. Adımlarımız gitgide hızlanırken onunla tekrardan uğraşmak istedim.

"Ben hep açım sana."

deyip yandan bakışlarımı üzerine uzattım. O da aynı şekilde bana dönünce manalı bir şekilde göz kırptım. Mayıs bakışlarını tekrardan önüne çekerken "rahat dur azıcık." demeyi ihmal etmemişti. Kıkırdayarak "Peki Martcım." karşılık verdim.

"Yürüyüşte de yapmazsın be kardeşim!"

İmalı ve sitemkar bir şekilde konuşunca bu sefer kahkahamı dışarıya bıraktım.

"Karım değil misin, istediğim her an yaparım!?"

bu sefer manalı bir şekilde konuşan bendim ki Mayıs'ın utandığını anlamıştım.

"Peki, öyle olsun."

ses tonunun farklılığı gülümsememi büyütürken arkadan bir ses geldi.

"Bevan Bey!"

sesin gelmesiyle birlikte ikimiz de refleks ile arkamıza döndük. Dün tanıştığım, yan komşumuz olan Nil Hanım'ı gördük. Hızlı adımlarla bize doğru geliyordu ki bakışlarımı yandan Mayıs'a çektim. Kadına öldürecekmiş gibi bakıyor, 'her an üstüne atlayabilirim' der gibi bir görüntü sergiliyordu. Mayıstaki bakışlarımı bize doğru gelen kadına çektiğim sıra yanımıza yetişmişti. Elini ilk olarak bana uzatarak "nasılsınız?" diye sordu. Bakışlarım hızla bir kez daha Mayıs'ı bulduğunda kadının yaşam süresi azalıyor gibiydi. Nil Hanım'a yönelerek uzattığı elini tutmadan 'eyvallah' dermiş gibi göğüsüme vurdum.

"Sağolun, siz?"

dediğim gibi uzattığı eli kapanmış, yüz hatları bozulduğunu belli etmişti. Mayıs sinsi bir şekilde gülümseyerek elini uzattı.

"Merhaba, Bevan Bey'in karısıyım!"

dediğinde kadın bendeki bakışlarını sonunda çekip, Mayıs'a uzatabilmişti. Mayıs'ın ses tonu o kadar net ve sinirle çıkmıştı ki nedensizce korkmuştum. Umarım bir tatsızlık çıkmazdı..

"Merhaba tanıştığıma memnun oldum, şey."

deyip duraksayınca Mayıs tamamlamak amacıyla "Asel Biray Aksoy." deyince bakışlarım üzerine uzanmıştı. Neden böyle bir şey yaptığına anlam verememiştim ki kadının mimikleri değişmişti.

"Tekrardan tanıştığıma memnun oldum Asel Hanım."

dediğinde Mayıs aynı sinirle kadının elini sıkarak "Ben de, şey?" duraksayınca gülme isteğimi bastırdım. Kadının taklidini yapmıştı ki ses tonunu bile ona göre ayarlamıştı. Nil Hanım da oldukça bozulmuş olmalıydı ki ses tonu çok farklı çıkmıştı.

"Nil Karahanlı"

demekle yetinirken Mayıs elini çekerek "tamam." demişti. Kadınları anlamak gerçekten çok zordu. Bakışları ile birbirlerine bir şey anlatabiliyor, kullandığı kelimelerle karşındaki kişiyi fazlasıyla bozabiliyorlardı.

Nil Hanım'ın bakışları tekrardan beni bulunca Mayıs, elini kolumun arasından geçirdi. Oldukça tatlı hareketler yapması, gülümsememi bastırmamı zorlaştırıyordu. Nil Hanım, Mayıs'ın koluna sardığı elime bakarak umursamazca gülümsedi. Kendini toparlamak amacıyla boğazından bir ses çıkararak "size iyi sporlar." dediğinde Mayıs'a inatlık olması amacıyla "gelin sizinle olsun." dedim. Sanki yemeğe çağırıyordum kadını (!)

Mayıs konuşmam bittiği gibi koluma çimdik attı. Gülümsememin ardından gelen acı ile yüzümü buruşturdum. Etimi kopartmıştı sanki mübarek! Kadın, Mayıs ve benim üzerimde gözünü gezdirerek "yok teşekkür ederim, eve geçmem gerekiyor. Bir dahaki sefere olsun." deyip bana bakmıştı. Kafamı olumlu anlamda salladığım sıra Mayıs yandan net bir ifade ile "umarım" konuşunca kadın anlamsız bakışlarını kısa süreliğine Mayıs'a çekti. Keyfini bozmamaya çalışarak yanıma ilerledi. Yanımdan geçerken omuzu, koluma çarpacaktı ki fark ederek yönümü Mayıs'a döndürdüm. Mayıs, Nil Hanım'ı uzaklaşana kadar içinden ettiği küfürleri ile izlemiş sonrasında hızla elimden çıkmıştı.

"Ne diye 'sizinle olsun diyorsun' Bevan!?"

Mayıs'ın sesi oldukça yüksek aynı zamanda hiç görmediğim kadar sinirli çıkmıştı. Bu duruma şaşırmadan edememiştim. Cevap vermeden önce sinirinden dolayı ağzımdan "Uuw" mırıltısı çıkmıştı.

"Kadın komşumuz Mayıs, yazık değil mi? Arkadaşı yok belki de."

Çocuk gibi konuştuğum sıra Mayıs sağ elini sıkarak gözünü kapattı. Derin bir nefes alarak "iyi, git komşun ile yürüyüşüne devam et!" diyerek ilerlemeye başlayınca arkasından iki elimi havaya kaldırıp indirdim. Hızlı adımlarla ilerliyordu ki yanına koşarak yetiştim.

"Mayıs!"

"Sus Bevan!"

"Ne yaptım ya!?"

dediğimde bu sefer cevap vermeden daha da hızlı yürümeye başlamıştı. Gülmemek için kendimi zor tutuyor, Mayıs'ı öpmemek için kendimi zapt etmekte zorlanıyordum.

"Ben eve gidiyorum, sen de yazık olan komşun ile beraber sporunu yap!"

Sonunu bastıra bastıra söylemişti ki bu sefer gülümsememe engel olamadım. Yüzümde anlamlı bir tebessüm dolanırken bu durum Mayıs'ı daha da sinirlendirdi.

"Komik bir şey mi var?"

sesi her cümlesinde daha da katılaşıyor, insanı korkutmayı başarıyordu. Bu kıskançlık halleri oldukça hoşuma gitmeye başlamıştı ki fazlasıyla eğleniyordum.

"Gülmeyi kes Bevan!"

diyerek aniden durunca yerimde sendelenmiştim. Mayıs'ı daha fazla sinirlendirmemek amacıyla gülümsemeyi bıraktım. Bakışları beni bulduğu sıra ağzı bir şey söylemek umuduyla açılmış sonrasında sinirli bir şekilde geri kapanmıştı.

"Eve gidiyorum ben!"

Diyerek ilerlemeye devam edince derin bir nefes aldım. Hızlı yürüyen ayaklarının arkasından ilerleyerek "Daha yeni geldik Mayıs!" konuştuğum halde umursamadan yoluna devam etti. Arkasından ilerlemeye devam ederek tekrardan net bir sesle "Mayıs!" deyince bu sefer ilerlemeyi bırakıp, bana dönmüştü.

"Yoruldum."

yüksek çıkan sesiyle cevaplayıp tekrardan yürüyünce arkasından gülümsedim. Hırçın halleri fazlasıyla yakışıyordu.

"Kıskandığın için değil yani?"

Sorduğum sıra tekrardan yürümeyi bırakarak bir süre yerinde durmuştu. Yanına ilerleyerek tam arkasında durdum. Mayıs beni fark etmemiş olacaktı ki hızla arkasına döndü. Göğüsüme çarpınca elim istemsizce beline uzanmıştı. Mayıs'ın bakışlarında bilmediğim bir duygu dolanıyordu ki "bunu yapma." dedi. Neyi kast ettiğine anlam veremezken "neyi?" sorumu yönelttim. Bakışlarını üzerimden kaçırdığında gözlerinin dolduğunu fark etmiştim.

"Seni kaybedebilirim gibi davranma."

sesi çok fazla titreyince hamileliğin vermiş olduğu duygusallık olduğunu anlamıştım. Sesimi çıkarmadan sadece gözlerine baktığımda bakışlarını tekrardan bana çevirdi.

"Benden başkasına gülümsemene tahammül edemem."

ses tonu o kadar buruk ve kısık çıkıyordu ki kalbime dokunuyordu. Gözlerinin içi tamamen dolunca, belindeki elime baskı uygulayarak kendime doğru çektim. Boyu benim boyuma itaben kısa olduğu için kafası göğüs kafesime çarptı. Ellerini belime dolayarak çocuksu edayla "kıskandım öküz!" deyince gülümseyerek saçının kokusunu içime çektim.

"Senden başkasının hiç bir şeyi ilgimi çekmiyor."

Ses tonumu rahatlaması amacıyla güzelleştirmiştim. Gülümsediğini hissetmiştim ki "benim de" diyerek karşılık verince hoşuma gitti. Koşan insanların bize baktığını fark ettiğimde yürümemiz gerektiğini anlamıştım.

"Gel seni bir yere götüreceğim."

diyerek bedenimi geriye çektim. Mayısta hızla gözlerini silerek merakını belirten bir mimikle "Nereye?" sorusunu sordu.

"Nefes almaya"

diye cevaplayıp göz kırptım. Mayıs ısrar etmeden kabul edince ilerlemeye devam ederek, yönümüzü göletlerin bulunduğu konuma çevirdim.

Sazlıgöl'ün çevresinde kendi kendine oluşmuş, gölü aratmayan büyük su birikintileri mevcuttu. Bu yeri de böğürtlen toplamaya gittiğim zaman gelen su sesiyle keşfetmiştim. Uzun bir yürüyüşün ardından sonunda yetiştiğimizde büyük bir taşın üzerine oturdum. Mayıs ayakta durarak bekleyince "otursana" dedim. Bakışlarını ben ve taşta gezdirip, başını reddedercesine sağa sola salladı.

"Üşütürüm, taş iyi değil."

Yaşlı neneler gibi konuşması komiğime gitmişti. Gülümseyerek kolumu açıp "gel." dedim. Mayıs'ın bakışları tekrardan beni bulduğunda, bakışlarımla bacaklarımın üstünü gösterdim. Mayıs yaptığım hareketi idrak etmeye çalışıyordu ki tekrardan "gel hadi." dedim. Mayıs sonunda ses çıkarıp "ne?" afallayarak sorusunu sordu. Yüzümdeki gülümseme, imalı bir hale dönüşürken Mayıs:

"Üzerine mi oturayım?"

Tekrardan soru sordu. Kısa süreliğine onu süzerek dudağımı dişledim. Bakışlarımı gözlerine çektiğim sıra utandığını anlamıştım. Bu hareketi anlamsız gelmişti ki eline uzanarak yere doğru çektim. Dengesini kaybederek bağdaş kurduğum ayağımın boşluk kısmına düşmüştü. Elleri refleks ile boynumu sararken, hiç şaşırmadığım bir şekilde yüzüme doğru çemkirdi.

"Ne yapıyorsun be!?"

sesi çok tiz çıkınca istemsizce yüzümü buruşturdum.

"Karımın rahat etmesini sağlıyorum."

diyerek göz kırparak cevap verdiğimde boynumdaki ellerinden birini, enseme yavaşça vurdurup "her şekilde yararlan değil mi Bevan Ağa!?" manalı bir şekilde sorusunu sordu. Kahkahamı bastıramayıp rüzgara karışmasına izin verdim. Gülümsemem bitmişti ki "ayıp oluyor Avukat Hanım!" karşılık verdim. Mayıs taklit yapmaya çalışarak mimiklerini değiştirdi.

"Oyop oloyor ovokot honom!"

dediği zaman bir kez daha kahkaha atmıştım. Bu sesi oldukça güzel çıkarıyor, gerçekten gülümsememi sağlıyordu. Mayısta yaptığı hareketin komik olduğunu anladığı için fark ettirmemeye çalışarak gülmüştü. Kafasını omzuma yerleştirmeden önce "öküz!" demeyi ihmal etmedi.

Elleri boynumu sıkıca sarmalarken, başı sol omzumun üzerindeydi. Bakışlarımı aşağıya indirerek gözlerine baktığımda karşımızda bulunan su birikintisini izliyordu. Bu sefer hoşnut bir şekilde tebessüm ederek alnını öptüm. Onun bedenine itaben büyük kalan kollarımı, gövdesini sararak rahat bir pozisyona çevirdim. Kollarımın arasında yorgunluğunu gideriyor, güvende hissediyordu. Bu duyguları yaşatması ise beni özel kılıyordu. Ama onunla uğraşmak daha eğlenceliydi (!)

"Demek tahammül edemezsin he, öyle mi?"

dalga geçer bir tonda konuştuğumda sessizliğin tadını çıkarmak amacıyla kapattığı gözünü, öfkeyle geri açtı. Sert bir ses tonuyla "Bevan!" deyince tırsmadım değil..

"Buyur karıcım."

ses tonum yumuşamasını sağlamıştı ki hiç beklemediğim bir şekilde konunun yönünü çok farklı bir yere çekti.

"Bevan isminin anlamı şans demekmiş."

diyerek kafasını omzumdan kaldırdı. Bakışlarımız buluştuğu sıra kalbim hızlanmaya başlamıştı. Bazı bakışları vardı dilimi yutmamı, dengemi şaşmamı sağlayan..

"Beni o bakışlarla etkileyebileceğini mi sanıyorsun ufaklık!?"

demiş fark ettirmeden yutkunmuştum. Mayıs alt dudağını dişleyerek benimkilere baktı. Bir süre dudaklarımı seyrettikten sonra tekrardan gözlerime yöneldi.

"Sence gerek kaldı mı?"

ses tonu çok fazla imalı çıkmıştı ki titrememe sebebiyet oluşturmuştu. Kelimeler, yüklemiş olduğu etkiyle birlikte bir bir düşüncelerimden kaybolurken dilimin ucunda söyleyecek hiç bir şey yoktu. Ağzım defalarca açılıp kapanınca bu sefer Mayıs'ın benimle uğraştığını anladım. Ne diyeceğimi bilmiyorken onu özel hissettirecek bir cümle kurmak istedim.

"Bevan seninle şanslı oldu."

diyerek kendimi toparladığım sıra Mayıs'ın yüzüne, hiç tanıklık etmediğim bir mutluluk yerleşti..

♣️♣️♣️

Bir süre daha oturmuş sonrasında yürümeye devam etmiştik. Orman olan kısımdan ayrılarak evlerin bulunduğu yola çıktık. Yol boyu Mayıs ile kıskandığı için uğraşmış, bana kızmasına sebep olmuştum. Fazlasıyla sinirlenmiş, her an beni dövebilecek konuma gelmişti. Eve geldiğimizde yüzüme bakmamış, direkmen mutfağa geçmişti. Ben de yukarı çıkarak hızla küçük bir duş almıştım. Dolaptan çıkardığım lacivert tişörtü de üzerime geçirerek merdivenlere ilerledim. Merdivenlerden inerken nemli olan saçlarımı dağınık bir şekle koydum.

Mutfağa girdiğim sıra Mayıs kahvaltı hazırlamış, masaya bile oturmuştu. Sinsice sırıtarak yanına doğru ilerledim. Küçük parçalar ile yemeye başladığını görünce komikliğine "Kocan gelmeden mi başladın? Çok ayıp Sarı Ufaklık." dedim. Mayıs'ın ters bakışları üzerime kalktığında gözlerimi kaçırdım. Kendi yerime oturarak sandalyemi az daha ileriye çektim. Mayıs cevap vermeden önündeki tabakla ilgilenince trip yediğimi anlamıştım.

Her lokmamı ağzıma attığımda ona bakıyor, göz teması kurmaya çalışıyordum. Mayıs ise inatla gözlerini benden kaçırıyor, bakmamak için inat ediyordu.

"Karıcım bir şey sorabilir miyim?"

gayet güzel bir ses tonu kullanmış olduğum halde Mayıs hiç şaşırmadığım bir şekilde "Sorma!" çemkirmişti.

"Ama -"

dememe izin vermeden bakışlarını üzerime kaldırdı. Aynı sinirli ses tonunu kullanarak bu sefer de "yemeğini ye Bevan, toplayacağım birazdan!" başka bir şey demişti. Bakışları çok sertti ama çok tatlı gözüküyordu. Gülmemek amacıyla dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Peki, doydum."

diyerek sandalyeden kalktım. Mayıs'ın bakışları da kalkmamla birlikte beni bulurken "afiyet olsun." dedim. Salonun olduğu bölüme geçiyordum ki Mayıs arkamdan "Bevan çocuk musun? Gel yemeğini ye!" bağırdı. Cevap vermeden ilerlemeye devam ederken dudağıma sinsi bir gülümseme yerleştirdim.

"Bok ye!"

diye bağırıp hızla sandalyesinden kalkınca otuz iki diş sırıtmaya başladım. Kafamı onaylarmışcasına aşağı yukarı hareket ettirip "olur olur, Nil Hanım verirse yeriz." karşılık verdim. Yandan bakışlarım onu bulduğunda ellerini sıktığını fark ettim.

"Bevaaan!!"

Mayıs'ın yüksek sesi evde yankılanınca korkumdan omuzlarım kasılmıştı. Tamamen ona dönüp yüzüne baktığım sıra parmaklarını saçına geçirmişti.

"Deli ediyorsun beni!"

"Biliyorum."

diye yanıtlayarak göz kırptım. Daha fazla sinirlendirmenin bir anlam ifade etmeyeceğini anlayınca oturduğum koltuktan ayaklandım. Televizyon ünitesinin yanına ilerleyerek çekmecelere bakındım. PlayStation seti görünce istemsizce şaşırmıştım. Mayıs gil yıllardır burada olmadığı halde bu kadar yeni eşyaların olması açıkçası şaşırtmıştı. Aynı zamanda bir şeyleri de sorgulatmıştı. Mayıs'ın dikkatini ailesine çekmemek için ise üstelemeden konsolu elime aldım. Üstü hafiften tozlanmıştı ki parmaklarım yardımıyla üstündeki tozları ittim.

Bakışlarım televizyonun altında bulunan rafın içindeki uydu alıcısına ilişti. Çekmeceyi kapatarak ünitenin yanındaki puf koltuğu kendime doğru çektim. Üzerine oturup, kollarımı dizlerimin üzerine yerleştirerek televizyonu açtım. Oyun listelerine bakındığımda genelde eski türlerde oyunlar bulunuyordu. Oyunlara bakınmaya devam ederken Mayıs mutfaktaki işini bitirmiş, oturma odasına gelmişti. Arkamı dönüp onu izlediğimde uzun koltuğa oturup, iyice yayılmıştı. Kafasını geriye yaslamış, ellerini karnına yerleştirmişti. Bu hali hoşuma gitmişti ki elimdeki konsolu yanıma bırakarak ayağa kalktım. Yanına gidip onun gibi oturduğumda nefesini dışarıya püskürttü. Bu hareketi, üzülmeme sebep olsa da hak ettiğim için bir şey diyemedim.

Kolumu koltuğun üzerinden omzuna atarak bedenini kendime doğru çektiğimde "istemiyorum." net sesiyle konuştu. Nedensizce bozulmuştum ki ona belli etmemeye çalıştım.

"Başkaları ister ama haberin olsun."

deyince başını, yasladığı yerden sinirle kaldırdı. Bana bakmadan giymiş olduğu hırkayı çıkararak "git o zaman." karşılık verdi. Bana gerçekten çok fazla sinirlendiği belliydi ki hareketleri ve ses tonu bunu kanıtlıyordu.

"Ama ben seni istiyorum."

diyerek Mayıs'ı bir kez daha kendime çektim. Sırtı, göğüsüme çarpınca açıkta kalan omzunu öptüm. Mayıs rahatsız olduğunu belli edici tavırlar sergileyip, doğrulmaya çalıştı. Gitmesine izin vermeyip daha da kendime çekince "yorgunum Bevan, uyuyacağım." demişti. Yorgun olmadığını, kalktığı zamanlarda tekrardan uyumadığını biliyordum. Onu gerçekten üzdüğümü anlayınca kendimi kötü hissetmiştim.

"Gel birlikte oyun oynayalım."

"İstemiyorum."

Bu sefer manalı çıkan sesi, trip attığını belli etmişti. Gülümsemeye çalışarak "peki" dedim. Ayağa kalktığım sıra Mayıs duymadığımı düşünerek "pekiymiş, ok!" diye fısıldadı. Takmayarak puf koltuğun üzerinde bıraktığım konsolu alıp tekrardan yerime döndüm. Geniş gri koltuğa yayılıp sol ayağımı, sağ dizimin üzerine yerleştirdim. Konsoldan kontrol sağlayarak araba yarışını açarken aynı zamanda, yandan bakışlarımla Mayıs'ın hareketlerini seyrediyordum. Çaktırmadan televizyona bakıyor, oynamadığı için, içi gidiyordu. Haline fark ettirmeden kıkırdayıp, açılan oyunu başlattım.

♣️♣️♣️

Bir süre oynamış ara sıra Mayıs ile uğraşmıştım. O her defasında 'oynamayı bilmiyorsun, dikkat et çarpacaksın, kendin gibi araba kullanıyorsun, sakin ol Bevan!' diyerek oyunuma karışmıştı. Kaçıncı yarışım olmuştu bilmiyordum fakat Mayıs ile çok eğlendiğimin farkındaydım.

"Ehliyeti sana bakkal mı verdi be!?"

yüksek sesle çıkan sitemine karşılık kahkahamı serbest bıraktım. Öldürücü bakışları üzerimde dolanıyordu ki elimdeki konsolu üzerine atarak "iyi al, çok biliyorsan sen oyna!" yanıtladım. Mayıs bacaklarına düşen konsolu alarak benim gibi o da üzerime fırlattı.

"İstemediğimi söylemiştim!"

"Oynamıyorsan, oyunuma da karşıma o halde!"

deyip konsolu tekrardan elime aldım. Oyunuma devam ederken Mayısta araya girmeye devam ediyordu. Sessiz bir şekilde bana laf atıyordu ki ayağa kalktı. Bakışlarım üzerine uzandığı sıra televizyona doğru ilerledi. Ne yapacağını izlerken televizyonun altındaki çekmeceden ikinci konsolu çıkardı. Açtığı çekmeceyi kapatarak arkasına döndüğünde bakışlarımız buluşmuştu.

"Çok ısrar ettin madem, oynayayım."

dediğinde kafamı yavaşça sağa sola salladım. Bana doğru ilerlerken gözlerim üzerindeydi.

"Oyna bakalım madem."

taklidini yaparak karşılık verdiğimde yanıma oturarak bağdaş kurdu. Kendinden emin bir şekilde iki kişiliği açmamı bekliyordu ki bir kez daha gülümsemeden edemedim.

3 Saat Sonra

Bayadır oturmuş birlikte oyun oynuyorduk ki yaklaşık yarım saattir araba yarışından çıkmış, futbola geçmiştik. Mayıs mızmızlansa da fazlasıyla canım sıkılmaya başlamıştı. Bu yüzden de biraz futbol oynamak istemiştim. On beş dakikadır başlayan oyunda, şuana kadar Mayıs'a 8 tane gol atmıştım. Her gol attığımda inkar ediyor, hile yaptığımı söylüyordu. Hangi tuşla koşacağını, hangi tuşla pas vereceğini ya da vuracağını gösterdiğim halde oyunun içinde dakka bir konsol ile cebbelleşiyordu. Bu halleri oldukça tatlı, aynı zamanda çok eğlenceli geçmişti.

"Bevan bak yine hile yapıyorsun! Hile yapmadan oynasana oğlum!"

bana hesap sorar bir tavırda konuşması sinirimi bozsa da şuanki mimikleri, dikkatimi başka bir yere çekmeye izin vermiyordu. Oynadığım oyuncu sol kanattan kaleye yaklaşınca aynı anda R1 + O tuşuna bastım. Giden folsolu şut, 9. sayımı getirince Mayıs elindeki konsolu yan tarafına fırlatıp, küçük çocuk gibi kollarını birbirine bağladı.

"Ben oynamayı bilmiyorum diye hile yapıyorsun."

oyuncağı alınmış çocuk gibi konuşunca kıkırdamamı bastırdım. Yönümü ona doğru çevirerek kolunu açmaya çalıştım.

"Ama yavrum ne yapayım? Sana tuşları ne zaman, nerede basacağını gösteriyorum sen gelip bana diyorsun 'hepsine aynı anda basarsam ne olur?'"

konuşmam bitince Mayısta kendini gülmemek için tutmuştu.

"Banane, öğret diyorum 'şuna buna basarsan yeter' diyorsun sen de!"

ses tonu kızgınlığını fazlasıyla belli edince pes etmeye karar vermiştim. Yoksa ne yapar eder, kendini haklı çıkarırdı Sarı Ufaklık (!)

"Peki hanımağam sen haklısın."

"Aferim böyle adam ol!"

diyerek şeklini eski haline çevirdi. Konsolu tekrardan eline alıp "ee kaç kaçta kalmıştık?" ciddi manada bu soruyu sormuştu. İçimden sabır dileyerek "9-0 öndesin." cevap verdiğimde gerçekmiş gibi göğsünü kabartmıştı.

"Maşallah sübhanallah! Gören Cristiano Ronaldo'nun kız versiyonu olduğumu sanar."

"Öylesin zaten Martım."

diyerek göz kırptım.

♣️♣️♣️

Bir süre daha oynamış sonra dışarıda çıkan işim yüzünden yarıda kesmiştik bilmem kaçıncı defa baştan başlattığımız maçı. Uzun sürmeyen işimi bitirerek eve gelmiştim ki Mayıs koltukta yüzüne düşmüş kitapla birlikte uyuyakalmıştı. Bu gün fazlasıyla tatlılık sınırını doldurmuş olmalıydı. Yanına yetiştiğimde eğilip öncelikle kitabı yüzünden çektim sonrasında bedenini kollarımın arasına yerleştirdim. Tekrardan doğrulup, kısa süreliğine omuzuma düşen yüzünü izledim. O zaman bir şeyin farkına varmıştım.

Bir kaç saat bile yüzünü görmeyince kendimi eksik hissediyordum..

Kollarımın arasındaki bedeni ile merdivenlere doğru ilerledim. Yavaş adımlarla merdivenleri bitirip, yatağa doğru ilerledim. Hamilelik yüzünden kütleli olan bedenini yatağa uzatarak geri çekildim. Güneş batmaya başlayınca hava da haliyle soğumuştu. Mayıs'ın üzerini örterek aşağıya geri indim.

♣️♣️♣️

Uzun süren yemek maratonumun ardından ellerimi yıkadım. Masaya yerleştirmiş olduğum atıştırmalıklarda gözlerimi gezdirip, mutfaktan çıktım. Mayıs'ı uyandırmak amacıyla merdivenlere ilerlerken içimde anlamadığım bir mutluluk dolaşıyordu. Onun olan konularda bu kadar heyecanlanıyor olmam, oldukça garip hissettiriyordu. Yukarı yetiştiğimde kuzu gibi yatan Mayıs'a doğru ilerledim. Yanında kalan boşluğa oturarak elimin tersiyle yanağını okşadım. Bir süre sonra uyanıp şaşkın bakışları ile etrafı süzdü.

Ayağa kalkarak merdivenlere ilerlerken "hadi ufaklık, seni bekliyorum." dedim. Mayıs:

"Küçük bir duş alayım geliyorum."

diye yanıtlayınca onaylayıp, aşağıya indim. Üzerimde anlamsız bulduğum heyecan dolanıyordu ki cebimin titrediğini fark ettim. Titreşimde olan telefonumu çıkararak kimin aradığına baktığımda şirketin muhasebecisi olduğunu gördüm. Telefonu açıp "alo" sertliğimi belirten bir sesle konuştum.

"Sizi rahatsız ediyorum Bevan Bey fakat şirketin giriş çıkışlarında büyük bir sorun mevcut hale geldi."

ses tonu endişeli çıkınca kaşlarım sıkılaştı.

"Nasıl!?"

sorumu yönelttiğim sıra sesim fazlasıyla yüksek çıkmıştı. Mayıs'ı rahatsız etmemek için bahçe kapısına ilerledim. Dışarıya çıkarak bahçe kapısını, arkamdan tekrardan örttüm.

♣️♣️♣️

Bayadır telefonda muhasebeci ile tartışmıştık ki derin bir nefes alarak gözlerimi ovuşturdum.

"Tamam Muhammed, ben yarın geliyorum. Çarşamba günü şirkette daha detaylı konuşuruz. Kal sağlıcakla."

diyerek cevap beklemeden telefonu kapattım. Abilerim oradayken nasıl olurdu da şirket başı boş kalabiliyordu. Hiç biri mi ilgilenme gereksiniminde bulunmuyordu. İllahi benim mi orada olmam gerekiyordu bir şeylerin ters gitmemesi için!?

Derin bir nefes alarak iç çekip, bahçe kapısına ilerleyerek içeri geçtim. Elimdeki telefon ile uğraşmayı bırakarak başımı kaldırdığım sıra aniden durmak zorunda kalmıştım. Gördüğüm şey ile birlikte ayaklarımın bağı çözülmüş, olduğum yere sabitlenmiştim. Mayıs elleri karnında bir şekilde yerde yatıyordu ki kendime gelerek hızla yanına koştum. Hızla yere oturup ne yapacağımı bilmeden "Mayıs.. Mayıs.." diyebildim.

Mayıs sesimi duymuş olmalıydı ki tepki vererek karnını daha sıkı sarmıştı. Ellerinin bir tanesini kaldırarak başına götürdüğü sıra acıyla gözlerini kapattı. Bakışlarım kafasına uzandığında sarı saçlarına kırmızı bir rengin bulaştığını gördüm. Gözlerim korkuyla büyürken ne yapacağımdan en ufak bir fikrim yoktu. Vücuduma yüklenen 'ne yapacağım' korkusu hareket etmemi engelliyordu ki Mayıs:

"Bevan"

diye fısıldayıp kafasına götürdüğü elini tekrardan karnına uzattı. Gözleri yorgunlukla açık duruyordu ki ağzından duymak istemeyeceğim çaresiz ses tonuyla

"Kızım."

konuştu. Konuşur konuşmaz gözleri karanlığa teslim olunca dudaklarım korkuyla aralandı. Kapanan gözlerinin ardından "Mayıs!" bağırdığımda sağ eli boşluğa düşüp, sertçe yere çarptı. Bakışlarım tekrardan başına uzandığında kan parkeye kadar ulaşmıştı. Ayaklarımı hareket ettiremiyor, korkudan ne yapacağımı bilmiyordum. Kapana kısılmış, elim kolum bağlanmıştı. Sevdiğim kadının başından kanlar süzülürken hiç bir şey yapamıyordum.

Gözlerim dolmaya başlayınca derin nefesler almaya çalıştım. Bir daha aynı şeyleri yaşayamazdım. Yaşayacak gücüm kalmamıştı.. Deja vu yaşamış gibi hissetmek istemiyordum. Bir kez daha evlat ya da sevdiğim kadının ölüm korkusunu, hücrelerimde son saniyesine kadar hissetmek istemiyordum. Ağzımdan bir kez daha "Mayıs!" ismi dökülürken

Karnında olan diğer eli de kendini boşluğa emanet etti..

Bölüm Sonu..

Bölüm nasıldı??

Çok içime sinmedi nedense ama yine de sizi daha fazla bekletmek istemedim..

Bu kadar geciktirdiğim için affedersiniz 🤍

750 yorum + 750 oy: Pazartesi yeni bölüm

(Arkadaşlar boşa atılan (emoji + noktalama işaretleri + yeni bölüm) yorumlar kabul olmayacaktır!!! Lütfen dikkat edelim.)

Uzun zamandır yokuz, lütfen aktifliğimizi tekrardan sağlayalım.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🤍

Bu bölüm Bevan hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Bu bölüm Mayıs hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Yeni bölümde istediğiniz sahneleri de buraya alalım

Araya uzun bir mesafe koymadan görüşmek dileğiyle..

Kendinize iyi bakın güzel ailem..

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.4M 73.2K 61
"Beni sevdiğini söyledin!" "Yalandı" dedi acımasızca Yapma diyemedim, beni bununla imtihan etme diyemedim. Ne yapmam gerekiyordu?
234K 2.6K 8
sc4nly: beni hatırlayacaksın ve dudakların tekrar dudaklarımda olacak sc4nl: tekrar senin içinde olacağım irvene iilvia: seni hissetmek istiyorum sc4...
219K 8.6K 57
"Gerçekten sevebilir misin beni?" dedim, vereceği cevaptan korkarak. Tüm içtenliği ve merhametiyle gözlerimin içine baktı. Ellerini yanaklarıma koydu...
3M 152K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...