GRANDÜŞES'İN İMTİHANI

By hserapp

352K 30.7K 5.4K

Bir araba kazası sonucunda ölüp başka bir evrende, başka bir bedende okuduğu romanda kötü kadın olarak uyanan... More

GİRİŞ - ANİ ÖLÜM
BÖLÜM 1 - EVLİLİK
BÖLÜM 2 - YENİ DÜZEN
BÖLÜM 3 - KAÇINILAMAZ ŞEYLER
BÖLÜM 4 - ANNELİK
BÖLÜM 5 - MİNNET
BÖLÜM 6 - YENİ DÜZENLEMELER
BÖLÜM 7 - VASİYET
BÖLÜM 8 - RÜYA VE YENİ BAĞLAR
BÖLÜM 9 - BABA
BÖLÜM 10 - HABER
BÖLÜM 11 - YANLIŞ ANLAŞILMA
BÖLÜM 12 - GERÇEK Mİ? RÜYA MI?
BÖLÜM 13 - KİŞİLİK VE HIRSIZ
BÖLÜM 14 - ÖZÜR
BÖLÜM 15 - SENİN GİBİ
BÖLÜM 16 - DUYGULAR VE HAYAT
BÖLÜM 17 - BALO
BÖLÜM 18 - GRANDÜŞES
BÖLÜM 19 - DANS
BÖLÜM 20 - ANTLAŞMA
BÖLÜM 21 - YAĞMURDA EĞLENCE
BÖLÜM 22 - MAHZEN VE ŞİFRE
BÖLÜM 23 - MAHZENİN BÜYÜSÜ
BÖLÜM 24 - GÜNLÜK VE MEKTUPLAR
BÖLÜM 25 - MARİA
Bölüm 26 - KILIÇ DERSİ
BÖLÜM 27 - KAYIP
BÖLÜM 28 - GERÇEK RUH
BÖLÜM 29 - FAZLA MERAK KEDİYİ ÖLDÜRÜR
BÖLÜM 30 - HAZIRLIK
BÖLÜM 31 - YOLCULUK
BÖLÜM 33 - HİSLER
BÖLÜM 34 - HABER
BÖLÜM 35 - YAS
BÖLÜM 36 - ABEL VE HABERCİ
BÖLÜM 37 - BAMBAŞKA BİR DÜNYA
BÖLÜM 38 - SAVAŞ ÇAĞRISI
BÖLÜM 39 - SAVAŞA HAZIRLIK
BÖLÜM 40 - ANTRENMAN
BÖLÜM 41 - BÖLÜK
BÖLÜM 42 - EŞİTSİZLİK
BÖLÜM 43 - ATEŞLE OYNAMAK
BÖLÜM 44 - KEREM
BÖLÜM 45 - DUMAN
BÖLÜM 46 - PLAN VE OSCAR
BÖLÜM 47 - KUZEY SINIRI
BÖLÜM 48 - SORGU
BÖLÜM 49 - BULUŞMA VE SIR
BÖLÜM 50 - KIZIL SARAY
BÖLÜM 51 - KAVUŞMA

BÖLÜM 32 - KALE VE PORTRE

5.2K 624 132
By hserapp

Bana sarılan kadınla ne yapacağımı şaşırmış hâldeydim. Doğrusu bana sarılmasına mı yoksa dediği şeye mi şaşırsam ondan da emin değildim.

Öylece kalakalırken Arşidük'ün utançla başka tarafa doğru baktığını ve elini alnına götürdüğünü fark ettim.

Ne yapacağımı bilemediğimden elimi yavaşça neredeyse hissedilmeyecek bir hareketle kadının sırtına götürdüm. Yavaşça ben de karşılıklı sarılırken kadın bana daha da sıkı sarıldı.

Arşidük'e sorgular şekilde bakarken yalvaran gözlerle de yardım istiyordum. Arşidük iç çekip kadının yanına geldi ve ellerini kadının kollarına koydu.

"Hala o benim gelinim değil. Yanlış anladın."

Kadın kaşlarını çatarak geri çekilirken Arşidük'e baktı. Bakışları sorgulayıcıydı. Aniden değişen sıcaklığı beni şaşırtmıştı.

"O zaman bu kadın kim Elias?"

Arşidük'ün halasının benim hakkımda sanki bir anda yok olmuşum gibi konuşması sinirimi bozmuştu ama bir şey demedim. Burası ne benim krallığım ne de evimdi. Buranın insanlarına karşı kötü davranmak istemiyordum.

"Ona sormaya ne dersin hala? Kendisi şu an tam karşında duruyor."

Halası bir şey demeden bana döndü ve tek kaşını kaldırdı. Ellerini beline koyarak bana baktı.

"Kimsiniz?"

Bana senli benli konuşmaması sanırım bir soylu olduğumu fark ettiği anlamına geliyordu. Zaten üstümdekiler rütbemi belirtse de az önceki davranışlarından dolayı dikkat ettiğini düşünmemiştim.

"Grandüşes Breena Aeduard. Tanıştığıma memnun oldum."

Elimi nezaket amaçlı uzattım çünkü Arşidük'ün hâl ve hareketlerinden onu önemsediğini anlamıştım.

Halasının yüzüne bi aydınlanma geldi, bir an tereddüt etse de elimi tuttu ve çok sert olmayacak şekilde sıktı. Yüzündeki ifade yumuşamıştı.

"Sizi tanımadığım için beni affedin. Dedikodular kulağıma gelse de maalesef sizi şahsen görmediğimden..."

Kaşlarım hızla çatıldı ve dadıya odaklandım.

"Ne dedikodusu?"

Halası pot kırmış gibi bana bakakaldı. Ağzı hafifçe açık kalmış ve gözlerinin etrafı kırışmıştı.

"Beni duydunuz mu? Ne dedikodusu olduğunu sordum."

Arşidük'e bir bakış attığımda onun da merakla halasını izlediğini gördüm. Dedikodular her ne dedikodularıysa Arşidük burada değilken yayılmışlardı.

Halası dudaklarını büzüp Arşidük'e baktı. Suçlu bir çocuk gibi davranıyordu.

"Ben sadece duydum... Şunu bilesiniz ki ben hiçbir dedikoduya inanmam. Bir şeyden emin olmam için kendi gözlerimle görmem ya da kulaklarımla duymam gerekir. Beni yanlış anlamayın."

Bir şey demeden yutkundum. Ne dedikodusu olabilirdi ki? Belki Grandük'le alakalıydı ama Grandük, Arşidük hâlâ buradayken ölmüştü ve bu dedikodu bile değil bir gerçekti.

"Dedikodu yakın zamanda yayıldı ve dediğim gibi-"

Sinirle gülümsedim ve sert bir şekilde  "Direkt söylerseniz mutlu olurum, madam." dedim.

Arşidük'ün halası yutkunup "Sizin prensle evleneceğinizi söylüyorlar. Prensin peşinde kuyruk gibi dolaşıyormuşsunuz." dedi.

Dediği şeyle dondum kaldım. Ne saçma bir dedikoduydu bu böyle? Ben prensle bir kere bile yüz yüze görüşmemiştim.

Zaten ne prensle konuşmuşluğum ne de yüzleşmişliğim vardı. Tabii insanlar gerçeği bilmeyince bu etrafa kolayca yayılmış olmalıydı.

Ama bu dedikodunun Kuzey'de yayılması garipti. Ben daha bir günden kısa süre önce burada değildim ve Güney Krallığı'nda kulağıma bir şey gelmemişti.

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Kollarını bacaklarıma sarıp kafasını eteğime gömen Abel'den destek aldım. Burada yalnız olmadığım için mutluydum.

Dedikodu artık yok olamazdı çünkü çoktan yayılmıştı. Ayrıca sanırım sadece Kuzey'de yayılan bir dedikoduydu bu yoksa duyacağımdan emindim.

Ama şimdilik tek yapabileceğim oturup dedikodunun kaybolmasını beklemekti.

Arşidük'ün halasına bakarak başımı iki yana salladım. Dudaklarımda acı ve sinir dolu bir gülümseme vardı.

"Bu dedikoduyu her kim çıkardıysa garip bir mizah anlayışı varmış."

Gerçekten hiçbir zaman rahatlayamayacak gibiydim. Nereye gitsem kötü şeyler beni takip ediyordu. Bana huzur yoktu belli ki.

Bana yüzünde mahcup bir ifadeyle bakan Arşidük'e gülümsedim ve elimi havada salladım.

"Üzülmenize gerek yok. Adı üstünde sadece dedikodu. Buraya yapmak için geldiğim şeyin tadını çıkaracağım."

Arşidük başını salladı ve Victor da hevesle ellerini sallayarak "Bence de. Üzülmeye gerek yok. Amacınız eğlenmekti ve bunu sağlayacağız." dedi.

Victor her ne kadar arabada arada sırada cıvıtsa da şu anki neşesi gerçekten iyi geliyordu.

Sonunda Arşidük'ün halası bizi kalenin içine yönlendirirken heyecanım geri yerine gelmeye başlamıştı.

Dedikoduları umursamaya niyetim yoktu. Burası benim krallığım değildi ama Ben Grandüşes Breena Aeduard'dım ve kimse yüzüme bir şey demeye cesaret edemezdi.

***

Arşidük'ün halası bizi daha doğrusu etrafı bilmeyen tek kişiler olduğumuz için Abel ve beni kalenin içine yönlendirdi.

Malikâneyi büyük sanırdım ama bu kale bambaşka bir boyuttaydı. İçerinin büyüklüğü, dekoru ve rengi tamamen malikânenin zıt hâliydi.

Malikâne krem ve beyaz renklerle bezenmişti ama burası gri ve siyahlarla döşenmiş ve renklendirilmişti.

Etraf Dracula'nın Şatosu'nu andırıyordu ama doğrusu bu hoşuma gitmişti. Biz merdivenlerden yukarı çıkacakken Arşidük ve Victor izin isteyip ayrıldılar.

Arşidük gitmeden önce bana saatler gibi gelen ama aslında birkaç saniye sürecek kadar baktı.

Nefes almayı unutmuş gibiydim. Kendimi zorlayarak ellerimi yanımda yumruk yaptım ve Arşidük'ün halasını takip ettim.

Bizi yukarı katta sağ tarafta olan bir odaya götürdü. İçerisi krem ve kahverengi ile döşenmiş klasik bir tarzdaydı. Abel içeri merakla bakarken gülümsedim.

Arşidük'ün halası eliyle içeriyi gösterdi ve ikimize baktı. "Ayrı kalmak istemezsiniz sanırım ama eğer başka bir oda da isterseniz hizmetçilerden ayarlatabilirim."

Başımı iki yana salladım. Abel tek başına başka bir odada yatsın istemiyordum. İkimiz de tanımadığımız, bilmediğimiz bir yerdeydik ve her an gözümün önünde olursa endişeli hissetmezdim.

Arşidük'ün halası elini bana uzattı. Yüzünde samimi bir gülümseme vardı ama pek güvenemiyordum.

"Adımı söylemedim sanırım. Bana Lolita Hala diyebilirsin. Önceki davranışım için de özür dilerim, tatlım. Elias'la kan bağım var ama onu ben yetiştirmedim. Yine de onu canı gönülden seviyorum ve sana değer verdiğini anlamam için bakışları yetti."

Dedikleriyle yanaklarımda bir kızarıklık hissettim ve Lolita Hala'nın fark etmemesini umdum.

Yutkunarak etrafa baktım. "Sanırım kaleyle ilgilenen sizsiniz. Baş hizmetçi yok mu?"

Lolita Hala başını iki yana salladı. Malikânede de bas hizmetçi yoktu ve gerek olduğunu da düşünmüyordum. Çalışanların hepsi istikrarlı şekilde işlerini yapıyorlardı. Başlarında duracak birilerine ihtiyaçları yoktu.

"Kaleyle genelde ben ilgilenirim. Elias odasından pek çıkmaz ve bir eşi olmadığından kaleyi çekip çevirebilecek biri yok."

Ona anlıyorum der şekilde kafa salladım. Arşidük meşgul bir adam olmalıydı bu yüzden de evle ilgilenmek onun için zordu.

Lolita Hala beni Abel'le odada yalnız bırakıp bir şeye ihtiyacımız olursa mutfakta olacağını söyledikten sonra gitti.

Abel fırsat bilerek koştu ve yatağa doğru kendini attı. Yatak altına gıcırdarken memnun olmuş bir gülümsemeyle bana baktı.

"Bu mükemmel bir yatak anne."

Ona gülümsedim ve biri kapıyı çaldı. İzin verince içeriye bir uşak girdi. Arkasında ve elinde bavullarımız vardı. Bavulları odaya koyduktan sonra yardım için sordu ama onu reddedip gönderdim.

Eşyaları kendim yerleştirmek istiyordum. Neyin nerede olduğunu bilmem benim için daha iyiydi.

Abel yatakta bir o yana bir bu yana dönerken onun pantolon ve gömleklerini yerleştirdim.

Normal bir leydi eminim bunu yapmayı reddederdi ama ben böyle şeylere yabancı değildim, zaten malikânede çoğu şeyim Maddie tarafından hallediliyordu bu yüzden de rahatsız değildim.

Kendi elbiselerimi de askıya astıktan sonra Abel'e baktım. Karşı duvardaki camın önündeki çıkıntıya oturmuş dışarıyı izliyordu.

Bize verilen odanın manzarası yan bahçeye bakıyordu ve buradan bahçıvanı görebiliyordum. Her ne kadar ikinci katta olsak da Elvis'in yaşların yakın bir adam olduğunu görebiliyordum.

Abel camı açmak isteyince onu tembihleyip izin verdim. Abel heyecanla camı açıp kafasını uzatırken yan gözle onu izledim.

Buraya ne olur ne olmaz diye getirdiğim takıları köşede duran küçük makyaj masasına yerleştirdim. Kutunun içinde birbirine giren kolyeler dikkatle ayırdım.

Abel'in bahçedeki birine seslendiğini duyunca bahçıvanla konuştuğunu anladım. Gözümün ucuyla onu bir kere daha kontrol edip bütün takıları yerleştirdim.

Kapı bir kere daha çalındı ve bir hizmetçi içeri girdi.

Selam vererek "Merhaba leydim. Madam size kaleyi gezdirmem için beni görevlendirdi. Hazırsanız gezmeye başlayabiliriz." dedi.

Onu onaylayıp Abel'e döndüm. Abel de benimle gelmek isteyince el ele odadan çıkıp hizmetçiyi takip ettik.

Hizmetçi bizi girişe geri götürdü ve sırayla etraftan bahsetmeye başladı. Kale hakkında bu kadar bilgi sahibi olması şaşırtıcıydı.

Bize ilk önce zırhlardan ve onları kimin giydiğinden bahsetti. Pek ilgi çekici sayılmazdı ama kabalık etmek istemiyordum.

Lolita Hala sanırım özellikle bunları öğrenmeni istemişti. Kalenin tarihi ve Arşidük'ün eski soyu...

Cidden beni gelini olarak mı görüyordu?

Bu düşünceyle kızardım ve ellerimi yanaklarıma götürdüm. Ellerimin tersini yanaklarıma bastırırken derin bir nefes aldım ve hizmetçi kızın dediklerine odaklanmaya çalıştım.

Birkaç dakika sonra arkamızda ayak sesleri duydum ve o tarafa döndüm. Hizmetçi kız da bizimle durmuştu.

Arşidük ve Victor bize doğru geliyorlardı. Arşidük bana bakınca nedensizce heyecanlandım ve kalp atışlarımın hızlandığını fark ettim.

Ellerimi eteklerime gömüp derin bir nefes aldım. İkisi de yanımıza gelince  Victor bana gülümsedi. Gözleri Abel'e kayarken Abel'in de onu izlediğini fark ettim.

Victor Abel'e kocaman bir gülümseme gönderip önünde eğildi. Abel eteğimdeki tutuşunu zayıflattı ve Victor' merakla baktı.

"Merhaba küçük dostum. Seninle sanırım tanışamadık. Ben Victor ve bu yanımdaki de Elias. Sizi burada ağırlayan kişileriz."

Abel anlar şekilde başını salladı ve bakışlarını bir an Arşidük'e değirdikten sonra yeniden Victor'a odakladı.

Victor Abel'e baktı ve ardından çıkışı gösterdi.

"Benimle dışarıyı gezmek ister misin? Senin beğenebileceğin bir yer biliyorum."

Victor Abel'e sorduktan sonra bana onay için baktı. Abel'in ifadesinden ne kadar istekli olduğunu anladım ve teklifi reddetmek onu kıracağı için kafamı onaylar hâlde salladım.

Victor ayağa kalkarak elini Abel'e uzattı. Abel başını bana çevirdi ve izin ister şekilde baktı. Ona gülümseyince hemen Victor'ın elini tuttu ve beraber çıkışa ilerlediler.

Ben bakışlarımı onlardan ayırınca Arşidük'le bir süre birbirimize baktık, arkamdaki hizmetçinin varlığını hissedince irkildim ve Arşidük'e gülümsedim.

"Ben de etrafı gezip bir şeyler öğreniyordum."

Arşidük bana başımı salladı ve bakışlarını arkamdaki hizmetçiye çevirdi.

"Gidebilirsin. Bunda sonrasını ben devralacağım."

Hizmetçi kız başını eğdi ve selam verip birkaç saniye içinde kayboldu. Şaşkınlıkla kaybolduğu yöne bakarken Arşidük'ün bakışlarını üzerimde hissettim.

Arşidük yanıma gelip bana kolunu bana uzatınca ne yapacağımı bilemedim ama Arşidük'ün duraksamamı yanlış alamayacağını düşünüp hızlıca kolumu uzattığı koluna geçirdim.

Beraber yavaş bir tempoda yürümeye başladık ve daha da heyecanlandığımı fark ettim.

Nefesimi düzenlemeye çalışıp Arşidük'ün adımlarına uymaya çalıştım ama buna gerek yoktu çünkü zaten adımlarını benim için yavaşlatmıştı. Bu hareketiyle karnımdaki kelebeklerin hareketlendiğini hissettim.

Arşidük bana kısa şeyler anlatmaya başladı. Etraftaki şeyleri gösterip en önemli şeylerden bahsetti.

Gezme faslı kesinlikle daha eğlenceli ve iyi bir hâle gelmişti.

Arşidük bana anlatmaya devam ederken kalenin çoğunu gezmiştik. Hizmetçinin anlattığının aksine hiç sıkılmamıştım aksine daha da meraklanmıştım.

Arşidük sonunda beni arka koridorlardan birinde bulunan bir kapının önünde durdurdu.

Kapının genişliği ve boyutu epey fazlaydı. Uzunluğu neredeyse duvar kadardı.

Arşidük bir an tereddüt edince kolunu sıkıp bana bakmasını sağladım.

"İstemediğini, yerlere girmek zorunda değiliz lordum. Burası sizin eviniz ve benim yüzümden asla baskı altında hissetmenizi istemem."

Arşidük bana yüzünde garip bir ifadeyle baktıktan sonra başını iki yana salladı ve gülümsedi.

Zaman benim için dondu. Gülümsemesinde dondum kaldım. Onu gülerken ilk defa görüyordum ve asla son olmamasını isterken buldum kendimi.

"Sizin yüzünüzden asla baskı altında hissetmem leydim. Bana hissettireceğiniz tek şey..."

Cümlenin devamını getirmedi ve ben de sormaya cesaret edemedim.

Ben yutkunurken Arşidük kapıyı açtı ve beni içeriye yönlendirdi. Odayı aydınlatan tek ışıklar duvardaki meşalelerdi.

Odada cam yoktu ve bu garipti.

"Burası portre odası. Bu zaman kadar bu kalede yaşayan kişilerin portreleri burada."

Arşidük'e döndüm. Yüzünde garip bir ifadeyle tek bir yöne bakıyordu. Baktığı tarafa bakışlarımı yönelttim ve üstü örtülmüş bir tablo gördüm. Odadaki diğer portrelerden daha büyüktü, ilk o tabloyu nasıl fark etmediğimi merak ettim.

Sırayla portrelere baktık. Arşidük tek tek isimlerini okudu ve bana onun neyi olduğunu anlattı.

En son üstü örtülü tabloya geldik. Arşidük yutkundu ve ben de onu geri dönmeye ikna edecekken örtüyü çekti ve tablo ortaya çıktı.

Tabloda üç kişi vardı.

Sandalyede oturan siyah saçlı bir kadın, onun yanında ayakta duran bir adam ve kadınin kucağında uyuyan masum bir bebek.

Gözlerim isimlerin yazdığı kısma kayınca onların kim olduğunu anladım.

Bebek Arşidük'ün kendisiydi ve tablodaki diğer kişilerse annesi ve babası.

"Beni annem ve babam büyütmedi, imparatoriçe yaptı. Onları hiç tanımadım. Onlar benim için sadece Maria ve Loren'dı."

İsimlere tekrar baktım ve tanıdık his göğsümü doldurdu.

Loren Mortem, Maria Mortem, Elias Mortem.

Maria Mortem.

Arşidük'ün gözlerinin içine baktım. İçimi bir korku doldurdu.

Olabilir miydi?

"Annenin eski soyadını biliyor musun?"

Arşidük bana kaşlarını çatarak baktı ve tabloya bir bakış attı. Bakışları annesindeydi.

Onu annesi gibi görmediğini söylemişti ama onu doğuran kişi oydu. Nasıl hissettiğinden emin değildim.

"Tam hatırlamıyorum ama H ile başlayan bir şeydi."

"Hessia?"

Arşidük hatırladığını belirten bir yüz ifadesi takındı ve başını salladı.

"Evet, buydu. Nereden biliyorsunuz leydim?"

Soru banaydı ama cevap veremedim. Vücudum titremeye başladı ve kulağımda statik bir ses yankılandı.

Arşidük Grandük'ün çocuğu olamazdı. Tarihler uymuyordu. O zaman...

Arşidük'ün üvey bir abisi vardı.

Günlükteki Maria Arşidük'ün annesiydi.

Maria Mortem Grandük'ün eski sevgilisiydi.

Yeni bölümü sonunda atabildim 😭😭 Beklediğiniz için teşekkürler 💕 Çarşamba gününden sonra tamamen rahatım artık 💗

Umarım bölümü beğenmişsinizdir

Bu arada bu aralar çok fazla kitabımın çalıntı olduğuna dair yorum ve mesaj aldım 🙃 kesinlikle böyle bir durum yok belirtmek isterim, sadece bu tarz reenkarne romanları aynı yerden çıkar ve insanların sadece ilk bölümü okuyarak iftira atması doğru değil bence 🌷 eğer tereddüte düşenler varsa diye belirtmek istedim 🙌

Oylamayı ve yorum atmayı unutmayın 💞💞

Continue Reading

You'll Also Like

466K 18.8K 124
SYPNOSIS Reading Purifying Love made Rachelle D'magiba feel very insulted. The ending that the author had written didn't go well with her expectation...
27.5K 75 42
Erotic shots
38.7K 1.7K 26
Princess Bella, the first and only daughter of the famous rulers of the United Kingdom of Auradon, Belle and Beast. The twin sister of Prince Ben, yo...
244K 11.9K 59
My name is Alex Cruz, I'm a omega, so I'm just a punching bag to my pack. But Emma, Queen of werewolves Sam, queen of dragons Winter, queen of vampi...