BÖLÜM 1 - EVLİLİK

14.2K 871 190
                                    

İçine girdiğim bu beden az da olsa insanların diline düşmüş bencil ve kibirli birinin bedeniydi. Benim hatırladığım kadarıyla evlilik öncesi hayatından fazla bahsedilmiyordu. Romandaki ana olaylar evlilikle başlıyordu.

Doğrusu Breena ana karakter bile değildi.

Grandük'ün ani ölümüyle çocukların tek vasisi oluyordu. Bu da yetmezmiş gibi Grandük nedensiz bir şekilde bütün mirasını Breena'ya bırakıyordu.

Breena'nın gözü fazladan parayla dönmüştü. Gittikçe daha da müsrif biri hâline gelmiş, çocuklara bakmaz hâle gelmişti.

Ama zaten Breena'nın çocuklarla arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Genç yaşı ve tecrübesizliğinden dolayıydı, çocuklar onu anne olarak görmemişlerdi. Breena da onları görmezden gelmiş ve onlara asla annelik yapmamıştı.

Breena'nın bu davranışları ona ölümü de erken getirmişti. Breena ana karakter bile olmamasına rağmen acılı ölümü romanda detaylı bir şekilde işlenmişti.

Grandük'ün varisi ve en büyük çocuğu on sekiz yaşına geldiğinde kararını vermişti. Kardeşleri hasta olduğunda onlara asla bakmayan, onlara sahip çıkmayan bu kadını ortadan kaldıracaktı. Bu yüzden kuzeyin Arşidük'üyle anlaşma yapmış ve onun ölümünü dikkatlice planlamıştı.

Breena yine bir gün odasında otururken saldırıya uğramış ve acımasızca kılıçtan geçirilmişti. Öyle ki kılıç vücudundan çıktıktan sonra bile nefes alır hâldeydi. Grandük'ün varisi yerde kanlar içinde yatan üvey annesine bakarak ölümünü zevkle izlemişti.

Eğer roman asla değişmezse benim de sonum böyle olacaktı. Kitap bir karakterin ağzından anlatılmıyordu o yüzden de karakterlerin geçmişini bilmiyordum. Bildiklerim romanda geçen sınırlı şeylerdi.

Şimdi Breena'nın bedenine girmiş ve onun hayatını yaşamaya başlamıştım. Hiçbir anısı yoktu. Geçmişte nasıl davrandığını, kimlerle yakın olduğunu bilmiyordum. Beni korkutan şey de buydu. 

Önümdeki aynaya bakarak derin bir nefes aldım. Kahverengi saçlarıma inciler takılmıştı. Üstümdeki beyaz gelinlikle uyumlu gözüküyordu.

Sabah uyanıp küçük bir kriz ve olanları anlama faslından sonra zamanımı odada kahvaltı yaparak ve adının Lizy olduğunu öğrendiğim hizmetçiyi şaka yaptığıma ikna ederek geçirmiştim. Sonra da daha fazla hizmetçi gelerek beni düğüne hazırlamaya başlamıştı.

Romanı okuyup bitirdiğim için çok şanslıydım. Sanırım en büyük kozum ve şansım buydu. Neler olup biteceğini bilebiliyordum. Düğünde ne olacağını, kiminle evleneceğimi...

Ellerim istemsizce titredi. Her ne kadar bu bir roman dünyası olsa da gerçek dünyaya dönmem imkânsız gibi görünüyordu. Orada ölmüştüm ve ölü bir bedene dönemezdim. Annemin hiç de üzülmeyeceğini düşündüm. Muhtemelen yapmacık bir ağlama gösterisi yapmış sonra da eski hayatına geri dönmüştü. 

Belki de asla işleri bitirmeyi kabul etmemeliydim. O zaman daha uzun yaşar mıydım? Belki de yaşasam diğer gün ölecektim. Sonuçta hiçbir şeyin garantisi yoktu.

Kapı tıklatıldı. Bütün vücudum gerildi. Kendimi sakin olmaya zorlayarak kapıya doğru baktım.

"Gelebilirsin."

Kapı yavaşça açıldı ve içeri orta yaşlı bir adam girdi. Breena'nın babası.

Bana doğru gergin bir şekilde yürüdü ve önümde durdu. Gözlerinde her şeyi görebiliyordum. Pişmanlık ve endişe. Bir an için ona acıdım. Tek kızını onun yaşından da büyük bir adama gelin olarak veriyordu. Ama onun da haksız olduğu bir yer vardı.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now