Taş yürek

By Kacarmisil1

335K 31.6K 6K

Usta bir dövüşçünün kızı olan Bilge 24 yaşında genç bir kızdır. Karmaşık bir aklı ve babadan miras mükemmel b... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93
Bölüm 94
Bölüm 95
Bölüm 96
Bölüm 97
Bölüm 98
Bölüm 99
Bölüm 100
Bölüm 101
Bölüm 102
Bölüm 103
Bölüm 104
Bölüm 105
Bölüm 106
Bölüm 107
Bölüm 108
Bölüm 109
Bölüm 110
Bölüm 111
Bölüm 112
Bölüm 113
Bölüm 114
Bölüm 115
Bölüm 116
Bölüm 117
Bölüm 118
Bölüm 119
Bölüm 120
Bölüm 121
Bölüm 122
Bölüm 123
Bölüm 124
Bölüm 125
Bölüm 126
Bölüm 127
Bölüm 128
Bölüm 129
Bölüm 130
Bölüm 131
Bölüm 132
Bölüm 133
Bölüm 134
Bölüm 135
Bölüm 136
Bölüm 137
Bölüm 138
Bölüm 139
Bölüm 140
Bölüm 141
Bölüm 142
Bölüm 143
Bölüm 144
Bölüm 145
Bölüm 146
Bölüm 147
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Çok Özel Bölüm
ÇOK ÖZEL BÖLÜM 2
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
YENİ Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm DÖVÜŞ
Yeni Bölüm HAWKİNS-DÖVÜŞ
Yeni Bölüm-DÖVÜŞ

Bölüm 85

1.1K 128 22
By Kacarmisil1

Bilge salona girdiğinde Edward gülmeye başladı,"Gelin bakalım Leydim."

Bilge gözlerini kısarak ona bakan Andrew, Atilla ve Edward'ı inceledi.
"Siz ikiniz yanınıza ek olarak Atilla'yı alıp çete mi kurdunuz?"

Andrew,"Edward, ayaktaki kadına der misin onunla konuşmadığımı."dedi bakışlarını Bilge'den çekmeden. "Ve evet, üçümüz Britanya'nın en güçlü üç erkeğiyiz. Bunu da ilet lütfen."

Bilge alayla kaşlarını çattı,"Atilla değil yürümek emekleyemiyor bile."

Edward güldü,"Leydim, ben olaya müdahale etmek isterdim ancak küfür edersiniz diye korkuyorum."

Bilge sinirle kocasına kızdı,"Hemen yetiştirdin mi! Seninle hiçbir şey aramda kalamayacak mı ya!! Sürekli dedikodu yapıyorsunuz!"

Andrew oğlunu yanına oturtup koltukta biraz öne çıktı,"Gevşek ağız Alfonso söyledi!"

Bilge öfkeyle mutfak kapısına döndü.

O sırada ocakta akşam yemeğini pişiren Alfonso her şeyi duyduğundan Lordunun cümlesiyle gözlerini sımsıkı yumdu ve tanrısına dua etmeye başladı.

Bilge,"Alfonso!"dedi sinirle. "Senin o ninenin gevşek donunu sana yedirmem mi lazım sesini kesmem için!"
Edward gözlerini belerterek Andrew 'e baktı.

Andrew bıkkınlık içindeydi. "İşte böyle sürekli bir şiddete meyillilik var Edward. Asıyor, kesiyor, küfrediyor. Biz yapsak psikopat oluyoruz ancak kendisi yapınca hep haklı."

Bilge esasen dalga geçen adama baktı ve bu sefer bakışlarında alınganlık vardı. "Andrew,"dedi hüzünle. "Niye böyle diyorsun ya," gözleri doldu.

Edward şaşkınlıkla,"Ne oldu birden ya?"dedi.

Bilge yutkunup arkasını döndü. Bu iki erkeğin karşısında ağlamayacaktı. "Ben bahçeye gidiyorum." Kırgınlığı ile geldiği yere geri gitmeye başladı.

Andrew,"Güzel şeyler olmuyor sanırım, Edward gel Atilla'yı tut."dedi arkasını dönüp giden kıza bakarken.

Edward dudağını dişlemiş ayağa kalktı. "Küstü."
Atilla'nın yanına oturdu.
Andrew ayağa kalkıp kafasını salladı. "Gideyim, özür dileyeyim. Ulan küfürü ben yedim, özrü ben diliyorum." Söylene söylene bahçeye gitti.

Edward, Atilla'ya"Zaman ötesinden bir kadınla evlenirse olacağı bu değil mi?"dedi. "Bu evlilik bu yıla ait değil, bu düzen, bu aşk alışagelmişin dışında bir mevzu." Atilla büyük mavi gözleriyle ona bakıyordu. "Bende isterdim açıkçası." Edward omuz silkti. "Flora'yı seviyorum dedim ama Flora'yla da evlenmeyeceğim Atilla. Flora da ablasından farksız değilmiş. Kalbim öyle kırık ki..."

"Bilge!" Andrew bahçeye çıkan karısının peşinden koşup kolunu yakaladı ve kendisine çekti.

Bilge,"Dur ya,"dedi sakince. Adamı yavaşça itti. Andrew sessizce ağlayan karısına,"Üzüldün mü sen?"diye sordu yumuşak yüzüyle. Kafasını eğdi ve boştaki eliyle kızın yanaklarını sildi. "Ben, leydimi üzdüm mü yoksa?"

Bilge burnunu çekti,"Yani, kırılıyorum Andrew." Omuz silkti. "Küfürü hak ettin, Jennifer senden iyi sevişiyor benimle dedin. Bu ne kadar kırıcı biliyor musun sen?"

Andrew telaşla,"öyle demek istemedim Bilge."dedi. Karısının yanaklarını tutup başını kaldırdı ve ona bakmasını sağladı. "Ben seni seviyorum, ben sana aşığım, senin için varım, seninle var oldum. Senle yaşadığım her an, basit bir kavga bile Jennifer ile sevişmekten çok zevk veriyor bana." Kızın dudaklarına hızlı ufak bir öpücük kondurdu. "Böyle bir şey diyeceğime ölürüm daha iyi."

Bilge,"İyi sevişemiyorum ben."dedi. "Ben bazen put gibi yatıyorum," gözlerinden yaşlar akmaya başladı tekrar. "Ben seni mutlu edecek kadar iyi değilim, senden başka kimseyle sevişmedim ki!"

Andrew gözlerini belerterek,"Sevişirsen öldürürüm o adamı!"dedi. "Olay da zaten bu ya Bilge! Senin bir başkasına dokunmamış olman, vücudunda sadece benim izimin olması bile beni tahrik ediyor."

Bilge omuz silkti,"Yine de ben sevişmesini bilmiyorum."

Andrew kızın beline elini atıp aniden vücutlarını birleştirdi. "Bu konuyu tartışmamız bile o kadar saçma ki, canını sıkman canımı sıkıyor. Sen beni mutlu ediyorsun, put gibi yatsan da, yatmasan da. Sarılman bile beni tahrik ediyor."

Bilge adamın yeni çıkan sakallarıyla kaplı kemikli yüzünü kavradı,"Andrew mutlu ediyor muyum seni ben sahi?"

Andrew güldü,"Hemde çok."

Bilge yutkundu,"Sahi diyorsun değil mi?"

Andrew kafasını salladı."Evet."

Bilge tebessüm etti. "Sende beni mutlu ediyorsun," kafasını eğdi ve adamın göğsüne birkaç saniye bakıp tekrar kaldırdı. Gözlerine baktı,"Hele ki beni böyle sevdiğinde, bana bunu hissettirdiğinde, beni var ettiğinde. Kabul ettiğinde."

Andrew gözlerini yumdu,"beni ne zaman öpeceksin?"

Bilge iç çekti. "Sen öpersin diye bekliyordum."

Andrew güldü,"Hayır," yutkundu. "Sen öpeceksin."

Bilge adamın tuttuğu yüzüne parmak ucunda yükselerek dudaklarını birbirine bastırdı.

Andrew kıza karşılık verirken konuşuyordu. "Herkesin içinde seni öpmeye," susup öpücüğü biraz daha uzattı sonra öperken konuşmaya devam etti. "Bayılıyorum."

Bilge kıkırdadı. "Manyak."

**

Andrew gevşeyen bedenini yatağa bırakıp kendisini karısına teslim etti.

Bilge,"Ay bende yoruldum."diyerek kendisini adamın üstünden yatağa atınca Andrew gözlerini belerterek doğruldu. "Ne?"

Bilge kafasını adama çevirdi,"Tatmin olmadık mı?"

Adam,"Olduk da bu olay sadece o olsun diye yapılan bir- Ah!"aniden sustu. "Ben ne anlatıyorum ki, buraya gel." Kızı belinden tuttuğu gibi vücutlarını birleştirdi ve dudaklarına yapıştı.

Eli, bedeninde geziniyor, Bilge adamın hızlı öpücüklerine yetişemiyordu.

Sonra birden Andrew kızın belini tekrar tutup yataktan hafif yükseltti onu ve kendisini yatağa atıp Bilge'nin üste çıkmasını sağladı.

"Şimdi,"dedi far görmüş tavşan gibi şaşkın kıza, onu gövdesinde oturtmuştu. "Sana sevişmeyi öğreteceğim."

Bilge kaşlarını çatınca ekledi hemen. "Öğrenmemiş halin bile beni bitiriyor, sadece artık bu konuda da bilgili olacaksın."

**

Andrew kafayı yiyeceğini düşünmüştü.

Bilge,
Aman Allahım.

Resmen tüketmişti onu.

Genç kız yanında yorgunluktan uyurken adam hala kalp atışlarını kulağında hissediyordu.

O anlar,
Andrew sevişirken inlemiş miydi ya?

Evet inlemişti.

Hatta sert mizaçlı bir erkek olmasa çığlık atabilirdi.

O kadar zevk almıştı ki!

Normal sevişmek bile ona yetiyorken tüm bunları yaptırmak aklını uçurtacaktı.

Kızın beline elini atıp kendisine çekti ve gözlerini yumdu.

Bunu sanırım bir daha isteyip de yapamayacak cesaretteydi.

Aldığı zevk bambaşkaydı.

**

"Flora ile ne oldu ben hiçbir bok anlamadım."dedi Andrew, Edward 'a.

Edward göz devirdi,"Seviştik Andrew ve bil bakalım ben kimin ilki değilim."

Andrew kaşlarını kaldırarak,"Anladım."dedi. "Yani ortalığı iyice karıştırmak gibi olmasın ama Jennifer bile bakireydi."

Edward göz devirdi. "Kendimi kandırılmış hissettim. Daha önce kimse olmadı demişti, yalan söylemiş. Ablasının birkaç yüz temiz hali. Ama onda da var,"

Bilge bahçede otururken malikaneye yaklaşan at arabasını tanıyordu.

Osmanlı'dan gelmişti bu araba!!

Atilla kucağındayken ayağa kalktı. Anne ve babası mı gelmişti yoksa?

Sevinçle, hızlı ve büyük adımlarla arabaya vardı.

Jack,"Efendim, geri durun lütfen bu davetsiz bir misafir."diyerek Bilge'yi uyardı. "Annemler değil mi?"diye sordu Bilge.

Jack kafasını iki yana salladı,"Değil Leydim."

Arabacı atları iyice dinginleştirip indi ve kapıyı açmak için koşarak Bilge'lerin olduğu yere geldi.

Kapıyı açtıktan sonra Bilge'ye dönerek selam verdi,"Leydim,"

Bilge kaşlarını çattı. Bu da kimdi?

Peçeli kadın yavaşça indi arabadan.

Bilge tanımadı.

Yazması yoktu, eşarbı ya da baş örtüsü yoktu ama yüzünü kapatan bir peçe vardı.

Kadın genç duruyordu.
Siyah saçları vardı.

Ve tamamen indiğinde boyunun neredeyse kendisi ile eşit olduğunu gördü.

"Leydim,"dedi genç kadın Bilge'ye eğilerek.

Bilge gözlerini kıstı. Sesi tanıyor muydu? Bilmiyordu. Sanki tanıyordu, ama tanımıyor gibiydi de.

"Merhaba?"

Jack ve muhafızlar her ihtimale karşı tetikteydiler.

Genç kız kocaman gülümsedi ama peçesinden görünmüyordu. Görünen tek şey gözlerinin doluluğuydu.

"Bilge benim,"dedi Güneş peçesini saçına tutturduğu yerdeki iğneden kurtararak. Konuştuğu dili bir tek Bilge anladı."Güneş!"

Bilge gözlerini belerterek dona kaldı.

O sırada birinin geldiği haberini alan Andrew ve Edward dışarı çıkmış malikanenin büyük merdivenlerinden aşağı iniyordu.

Andrew tam karısına arkadan yaklaşıp varmıştı ki Bilge geriye doğru, YİNE KUCAĞINDA ATİLLA İLE, bayıldı.

Neyse ki Andrew oradaydı, genç adam telaşla kızı ve oğlunu tutarken Edward ile korkuyla,"Bilge!"dediler.

Güneş, kucağında bebekle bayılan arkadaşına telaşla eğildi.

Andrew öfkeyle itti kızı,"Ne yaptın ona!"

Atilla'yı Edward o karmaşada kucaklamış geriye doğru itilen kıza baktı.

Güneş,"Nothing!"diyerek kendisini savundu. Birden ingilizce konuşmaya başlaması Jack ve diğer askerleri şaşırttı. "Hiçbir şey yapmadım, merhaba dedim sadece!"

Andrew karısını kucakladığı gibi merdivenleri tırmanmaya başladı.

"Yakalayın onu."diye de emir vermeyi ihmal etmedi.

**

Edward ve Andrew ara odada Bilge'nin uyanmasını beklerken iki kardeş birbirlerine bakıyordu.

Edward,"Sende fark ettin değil mi?"dedi kafasını kaldırıp.

Andrew kafasını salladı,"Evet,"

"Bilge gibi ingilizce konuşuyor."

Andrew gözlerini yumdu. Şakağına koyduğu işaret ve orta parmağını hafifçe oynatarak şakağına vurmaya başladı. "Evet,"

"San-"

Andrew adamın konuşmasına izin vermedi. "Bilge uyanınca zaten neyin ne olduğunu anlayacağız. Şimdi sadece sus!"

Doktor,"Lordum, kokuyu burnuna tuttum. Leydimiz ayılmaya başladı,"dedi.

Andrew sertçe sordu. "Bebek iyi mi?"

"İyi lordum."

Andrew kafasını salladı. Doktor korkuyla selam vererek ara odadan çıktı.

Andrew ve Edward oturdukları koltuklardan kalkarak kızın yanına geçtiler.

Uzun koltukta uzanan ve kendisine gelmeye başlamış kızın yanına vardılar.

Bilge gözlerini açtığı gibi,"Andrew,"dedi şaşkınlıkla. "Andrew,"

Andrew yanına vardı. "Buradayım,"

Bilge uzandığı yerden hızla doğrulup,"Andrew ben doğru mu gördüm, peçeli bir kız mı indi arabadan?"

Emin olmaya çalışıyordu. Andrew kafasını salladı gibi ayağa fırladı ve önündeki adamı iterek,"Güneş!!"diye bağırdı.

Odadan çıktığı gibi koridorları koşarak aştı.

Andrew o sıra onu iten karısıyla koltuğa yapıştı.

Edward,"Koşuyor."dedi.

Andrew gözlerini belerterek,"Bilge!!"diye fırladı. "Koşma çocuk düşecek!!!"

**

Bilge heyecanla salonda sandalyeye bağlanmış Güneş'i gördüğü gibi kaşlarını çattı ve,"Çözün onu!"diye kızdı askerlere.

Askerler başlarını eğerek,"Lordumuzun emri Leydim."dedi.

Bilge onların, Andrew demeden çözmeyeceklerini bildiğinden arkası dönük arkadaşının yanına gitti.

Sandalyenin etrafından dolanarak,"Güneş,"dedi hüzünle.
Kıza baktığında ağzını bezle bağlayarak kapattıklarını gördü.

Başında, biraz uzakta duran Jimmy 'e,"Sen bağladın değil mi onu!"diye kızdı.

Zamanında Bilge'yi av yapmak için çıktıkları kampta sandalyeye bağlayan kişi de Jimmy'di.

Bilge elini ısırmıştı. Genç muhafız o anları hatırlar gibi elinde bir hatıra gibi kalmış diş izlerini kaşıdı.

Jimmy korkuyla kafasını sallayarak,"Lordumuz emretti Leydim."dedi.

Bilge sinirle adama bakmayı keserek arkadaşının önünde diz çöküp oturdu ve ağzındaki bezi hızla çözdü. "Güneş,"dedi çözdüğü gibi.

Güneş sinirliydi. "Ne gerzekçe bir muamele bu ya!"

Bilge hâlâ çok şaşkındı. "Güneş, sen,"

Güneş,"Bilge şu an sinirliyim,"dedi. "beni çöz oturup konuşalım. "

Bilge kafasını salladı,"Bıçak getirin!"

Andrew ve Edward merdivenleri indikleri gibi duydukları emirle göz devirdiler. "Çözün şunu."dedi Andrew yorgun sesiyle.

Bilge ve Güneş'in yanına vardılar.
Jimmy çekingen bir tavırla bağladığı kızı çözerken Bilge'nin ona vurmasından korktu ve hızlı davrandı.

**

"Güneş, be-ben hâlâ inanamıyorum."

Güne omuz silkti. "Yirmi altı yaşındayım Bilge, bundan tam altı yıl önce-" derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Bunu söylemek onun için o kadar zordu ki...

"Biliyorum,"diye anlayışla gülümsedi Bilge. "Her şeyi hatırlıyorum. Ben üç yıla yakındır bu zamandayım. Üniversiteye girdiğimizde böyle bir şey..."Bilge de devamını getiremeyince onları izleyen Andrew,"Ne oldu tam olarak?"diye sordu.

Bilge yutkundu. Güneş uzaklara bakarken,"Kötü şeyler,"diye mırıldandı. "Gelecekte, sadece güzel şeyler olmuyor Lord Andrew."dedi Güneş. "Yaşadığın ülkeye göre gördüğün muamele değişebiliyor. Bir Arap ülkesinde kadına hiç değer verilmezken Avrupa'nın birçok yerinde kadın gerçekten de değer görüyor. Biz, Bilge ile ben kadının hem değer görüp hem görmediği bir ülkede yaşıyorduk."

Edward tek kaşını kaldırıp Bilge'ye baktı.

Bilge kafasını salladı,"Erkekler, kendisine bir katma değer katamayanz aklı sığ erkekler kadınlara çok kötü davranıyor. Onları gece gizli gizli takip ediyor, yakalıyor, tecavüz ediyor ve sonra-"

Yutkundu.

Güneş sinirle, hüzünle ve kırgınlıkla güldü,"Ve sonra öldürüyorlar."

Edward ve Andrew şaşkınlardı.
Edward,"Sen,"dedi Güneş'e. "Yoksa?"

Güneş kafasını salladı. "Ben tecavüze uğradım, işkence gördüm ve en sonunda üstüme benzin döküldü ve yakılarak öldürüldüm." Pelerinini çıkarttığında yakası açık elbisesiyle kalmıştı. Omzuna doğru biraz daha açtı elbisesinin yakasını. "Bu yanık izi," dağınık şekilde duran yanık izine üçü de gözlerini kısarak ciddiyetle baktılar.

Güneş biraz baktırdıktan sonra rahatsız olunca hemen kapattı. "Bana o lanet geceden kalan tek hatıra."

Biraz sessizlik oldu.

Andrew,"Hiçbir şey diyemiyorum."dedi sessizlikten rahatsız olunca. "O zamanla bu zaman, arada çok fark var."

Bilge kocasının bu konuyu konuşmasını sevmediğini biliyordu.
O yüzden sustu.

"Nasıl oldu peki?"diye sordu Edward.

Güneş omuz silkti,"Üstüme benzin dökülürken gece yarısıydı. Gökyüzüne baktım. Kafama aldığım darbe yüzünden yarı baygındım ve gökyüzünün yeşil bir ışıkla parladığını hatırlıyorum. Sonrasında uyandığımda ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Üstümdeki tshirtin omuz kısmı yanmıştı. Etim acıyordu ve orman," o anları hatırlamak rahatsız etmiş, yüzü bu rahatsızlığı belli edecek şekilde buruşmuştu. "Farklıydı. Tecavüz edildiğim orman gibi değildi."

Bilge gözlerinden yanaklarına akan yaşları gülümseyerek sildi. "Ama şimdi iyisin değil mi?"burnunu çekti. Mesleki yeteneklerine ne olmuştu böyle?

Aklı neredeydi?

Güneş kafasını iki yana salladı,"iyiyim, evet." Güldü. "Aslında değilim, o şerefsizin cezasını çekmiş olduğunu görmeyi çok isterdim."

Bilge doğrusunu söylemek istemedi. O şerefsizin cezasını devletin değil de cezaevindeki müebbet yemiş mahkumların verdiğini söylemek yerine,"Müebbet aldı."dedi. "Girdiği hapishanede öldürdüler."

Güneş güldü,"Bana çektirdiği gibi yavaş yavaş öldürseydiler keşke."

Bilge,"Otopsi raporunu okudum adamın."dedi. "Vücudundan on iki tane şiş çıkartmışlar."

Andrew ve Edward duyduklarıyla şaşkın şaşkın dona kalmışlardı.

"Gelecek, çok da güzel bir yer değilmiş, ya karıcığım?"

Bilge kafasını salladı. "Her zamanda şerefsiz insan şerefsizdir."

Güneş kafasını iki yana hafifçe sallayıp kendisine gelmeye çalıştı ve birden gülümsedi. "Neyse, geçti gitti. Gel gelelim sana."

Bilge kafasını salladı,"Nasıl buldun beni?"

Güneş,"Taşrada Süleyman amca ve Gracia teyzeyi gördüm!"dedi. "Pazardaydım. Tam çürük turp yüzünden pazarcıya bağıracaktım ki Beylerbeyi Süleyman, dediler. Merakla döndüm baktım ve o karşımda öylece duruyordu!"

Bilge keyiflendi. Arkadaşı genç yaşta yaşadığı o olaydan sonra bile heyecanını kaybetmemişti.

Aksine yaşama müthiş bir şekilde tutunmuştu. Bu belliydi.

"Onlar mı dedi?"

Güneş kafasını salladı. "Arabama bindiğim gibi geldim. İki haftadır seni göreyim diye yoldayım. Ne uzakmış meğersem. Bizim zaman olsa maksimum yirmi saat sürer."

Bilge güldü. "Hoş geldin."

Edward merakla,"Bu nasıl bir sihir böyle?"diye sordu.

"Her ölen böyle şeyler yaşıyor mu?"

Güneş de Bilge de cevabını bilmiyordu.
"Sadece bahsettiği yeşil ışıkları bende görmüştüm."dedi Bilge. "Belki de o ışıklar, bu sihrin sahibidir."

Edward kızı inceledi. "Bu zamana kadar nasıl geçiminizi sağladınız?" Kibar bir beyefendi olmaktan asla ödün vermezdi.

"Beni köyde odun toplamaya gelen yaşlı bir amca ile yaşlı bir nine buldu. Onlar sahip çıktılar bana. Hiç kızları veyahut oğulları olmamıştı. Ben onlara evlat onlar bana ana baba oldular. Sonrasında iki yıl geçti ve beni evlendirmek istediler çünkü yirmi iki yaşındaydım."
Güneş kafasını eğdi,"Yaşadığım kötü olay yüzünden kaybettiğim kızlığım evde kalmama sebebiyet verdi. Onlarla kaldım, geçen sene peş peşe ikisini de toprağa verdim." Bilge anlayışla kafasını salladı. Edward,"Ne değişik maceralar ama."diye fısıldadı.

Güneş aklından hiç çıkmayan ana babasını sormak için Bilge'ye döndü. "Annem, babam nasıl Bilge? Çok üzüldüler mi benden sonra?"

Bilge hüzünle kafasını salladı,"Çok üzüldüler. Muhammet amca ilahi adalet yerini bulsun diye sabahlara kadar adliyede bekledi. Nitekim buldu da. Menşure Teyze ise," bir an sustu. "O da hasta oldu hüznünden. Felç geçirdi be Güneş. Benden terapi almak istediler. Veremedim. Yakın arkadaşıma yönlendirdim."

Güneş özlemle tebessüm etti. "Oh,"dedi. "Mutlu olsunlar da, benle veya bensiz hiç önemi yok."

"Ceset peki,"dedi Edward. Direkt Bilge'ye bakıyordu. "Olay yerinde bulunmadı mı?"

Bilge kafasını iki yana salladı. "Yaktığı için herkes kül oldu gitti sanmıştı. Aslında sadece zamanda kaybolmuş."

**

Andrew karısının bu mutlu haline güldü.

Bilge deli gibi kocasını öpüyor,"Çok mutluyum Andrew!!"diye bağırıyordu.

Andrew kızı yatağa yapıştırıp,"Arkadaşın ölmediği için ben de mutluyum sevgilim."dedi.

Bilge kafasını kaldırıp adamla arasındaki mesafeyi sıfıra indirdi ve onu nefessiz bir şekilde öpmeye başladı.

Continue Reading

You'll Also Like

16.1M 925K 55
Mine internet üzerinden Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır ve Mine'nin şimdiki haber hedefi ge...
378K 1.1K 23
+18 içerir
110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
1.5M 47K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...