Zemheri | Tamamlandı

By yericeryazar

3.9M 232K 74.4K

Yaşadığı travmalar yüzünden ailesi tarafından şımartılarak büyütülen Ahsen'in, yolu diktatör bir yüzbaşı ile... More

Giriş.
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
64.Bölüm
65.Bölüm | FİNAL
Yeni Hikaye.

55.Bölüm

42K 3K 973
By yericeryazar

12 Haziran 2022

Aynadaki yansımamdan kendimi incelerken Zehra sabırsız bir şekilde konuştu. "Ahsen! Giyemedin mi daha?"

"Evet ya." Dedi Tülin'de. "Öldük burada meraktan."

Derin bir nefes aldım.
Gerçekten şu kızlar ile yaşadığım her günde hayat kalitem biraz daha değişiyordu. Bazen iyi yönden, bazen kötü yönden.

Her şeyi merak etmelerinde sorun yoktu. Onlar benim arkadaşlarım hatta kardeşlerimdi. Merak edebilirlerdi. Ama beni sürekli bir acelenin içine sokup, her işimi hızlı hızlı yapmama sebep olmasalar her şey çok daha güzel olurdu.

"Bekleyin!" Dedim sinirle.

Üstümde ki gelinliğin vermiş olduğu sıkıntı ve son günlerin üzerimde bıraktığı yorgunluk sinirlenmeme sebep oluyordu.

Aynadan son kez kendime baktıktan sonra kapıya yöneldim. Kapıyı açmamla kızların içeriye dalması bir oldu. Evet tam olarak dalmışlardı. Buna içeriye girmek denemezdi. Çok kibar kalırdı.

"Yavaş." Diye mırıldandım ama duyduklarından bile emin değildim.

"Ahsen." Dedi Zehra bana bakarak. Söylediklerim, sinirim umrunda bile değildi. Büyülenmiş gibi bana bakıyordu ikiside.

"Olmuş mu?" Dedim bende onlara bakarak.

"Çok güzel olmuş." Dedi Tülin. "Prensesler gibi olmuşsun."

"Canım Ahsen Kara her zaman bir prensestir. Gelinliğe gerek yok." Demem ikisininde kahkaha atmasına sebep oldu.

"Zehra sen beğenmedin mi?" Diye sordum o bir şey söylemeyince. Ama beğendiğini biliyordum. Söylemesine gerek yoktu çünkü yüzünde ki ifadeden, bakışlarından belliydi beğendiği.

Zaten ben beğenilmeyecek gibi bir gelinlik seçmemiştim. Öyle bir şey mümkün müydü ki?

Şartlar hayalimden tabii ki farklıydı. Fakat benim seçtiğimde, şartların en iyisiydi. Hatta en iyisinden bile iyiydi.

"Saçmalama!" Dedi bir anda oldukça yüksek bir ses ile. "Çok güzel! Bayıldım."

"Teşekkür ederim." Derken telefonum çalmaya başladı.

Tülin sandalyenin üzerinde duran çantamdan telefonumu aldıktan sonra bana uzattı. Cahit arıyordu.

"Efendim sevgilim." Dedim telefonu açıp.

"Güzelim bitti mi işin?"

"Yani." Dedim. "Bitti sayılır."

"Tamam ben çıktım şimdi karakoldan, geliyorum seni almaya."

"Tamam birtanem."

Telefonu kapattıktan sonra kızlara döndüm. "Cahit geliyor, ben gideceğim."

"Tamam." Dedi Tülin. "Biz ne yapalım?"

"Siz gelinliği ve bindallıyı alıp eve geçebilirsiniz." Dedim. "Başka işiniz yoksa yani."

"Benim yok." Dedi Sibel.

"Benim de yok." Dedi Tülin.

"Tamam o zaman ben üzerimi değiştireyim." Diyerek arkamı döndüm. Üzerimi değiştireceğim odaya girmeden önce durup kızlara döndüm.

"Olmuş değil mi?"

"Çok güzel olmuş!" Dedi ikisi de aynı anda.

Gülerek odaya girdim ve üzerimi değiştirdim. Tabii çalışanlardan biri giymeme yardım ettiği gibi çıkartmama da yardım etmişti.

Kızlar gelinliği ve bindallıyı alıp eve gitmek için çıkmışlardı. Bende eşyalarımı alıp çıktım.

Bir kaç dakika sonra Cahit'in arabası önümde durdu.

Hiç oyalanmadan arabaya bindim.

"Aşkım." Diyerek Cahit'e doğru yaklaştım ve yanağına bir öpücük bıraktım.

"Özledin galiba sevgilini." Dedi ukala bir tavırla.

"Özledim." Dedim itiraz etmeden. "Özleyemez miyim?"

"Özlersin. Bende özlüyorum seni."

"Hiç öyle durmuyor." Dedim ve yerime yerleştim.

"Öyle durmuyor mu?"

"Evet! Öptüm diye bile hemen tepki gösterdin."

"Ben mi tepki gösterdim?" Dedi hızla.

"Evet."

"Ben tepki falan göstermedim sevgilim."

"Gösterdin." Dedim emniyet kemerini çekmeye çalışırken. 

"Ben seni yanımdayken bile özlüyorum." Deyince bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerimin içine bakarak konuşamya devam etti. "Yanımdayken seni öpmeyi, öperken sana sarılmayı, sarılırken bana bakışlarını, bakarken gülüşlerini özlüyorum."

Romantik sevgilim benim...
Çoğu zaman benden çok daha romantik oluyordu.

"Takıldı yine bu." Dedim önüme dönerken.

Şimdi olduğu gibi.

Yerinden doğrulup bana doğru yaklaştı ve emniyet kemerini çekti.

"Takılmadı sen yapamıyorsun." Dedi.

"Hayır takıldı. Araban eski çünkü."

"Eski falan değil."

"Eski." Dedim onu umursamadan.

"Senin Şaziye'yi getirelim o zaman." Dedi arabayı çalıştırırken. Büyük bir kahkaha attım.

"Getirelim!"

"En son aileni bir daha görmek istemediğini söylemiştin, arabayı almaya gider misin?" Diye sordu.

"Benim arabam sonuçta." Dedim. "Tamam onların parası ile almış olabilirim ama onların parasında da hakkım var. O yüzden giderim almaya."

Ben sustuktan sonra uzun bir sessizlik oldu arabada. İç çektim.

"Zaten ben davetiye gönderdim, yapmam gerekeni yaptım." Dedim. Ama bu pek Cahit'e söylenmiş bir cümle gibi değildi. Daha çok kendime söylemiş gibiydim. Kendimi ikna etmek için, içimde durmadan aynı şeyleri söyleyip duran sesi susturmak için.

"Yaptın birtanem." Dedi Cahit içten bir ses tonuyla.

Hemen ona döndüm.

"Gelirler mi?"

"Gelirler." Dedi fakat bu az önce ki gibi içten bir şekilde değildi.

Tekrardan önüme döndüm.

"Gelmeyecekler."

"Birtanem ne yaşanmış olursa olsun bunca yılı beraber geçirmişsiniz. Senin en mutlu gününde yanında olacaklardır emin ol."

Başımı sağa sola salladım.

"Babaannemi tanımıyorsun." Dedim. "Kendi gelmediği gibi diğerlerinin gelmesinede izin vermeyecek."

"Bu yüzden mi mutsuzsun sen bir kaç gündür."

"Mutsuz değilim." Dedim.

Evet aklımda dolanıp duruyordu bu ama beni mutsuz edecek kadar değil.

"Mutsuzsun, durgunsun, heyecanlı değilsin."

"Hayır aşkım." Dedim ona bakarak. "Gayet heyecanlıyım ben. Çokta mutluyum."

"Benim kandırmaya çalışma. Gözlerine bakınca anlıyorum ne hissettiğini."

Konuşacakken arabayı bir anda sağa çekti ve durdurup bana döndü.

"Evlenmeyelim o zaman."

Söylediği şey ile gözlerim kocaman açıldı.

"Ne?"

"Evlenmeyelim."

"Cahit dalga mı geçiyorsun sen?" Dedim hızla.

"Hayır. Böyle mutlu olmayacaksan, ailenin istemediği bir adam ile evlendiğin için mutsuz olacaksan evlenmeyelim." Dedi gayet ciddi bir şekilde.

"Hayır Cahit." Dedim. "Böyle mi hissettirdim sana?"

"Ahsen sen bana kötü bir şey hissettiremezsin. İstesen de yapamazsın bunu. Sen bana kötü bir şey söylesen ben dudaklarının güzelliğine bakarım, arkanı dönüp gitsen saçlarının savrulunca ne güzel olduğunu düşünürüm. Ama sen mutsuz olacaksan, sen kötü hissedeceksen bir dakika bile düşünmem dönerim bu yoldan."

"Kötü hissetmiyorum." Dedim tekrardan. "Ben çok mutluyum sevgilim. Senin yanında olduğum için, seninle olduğum için, evleneceğimiz için çok mutluyum."

"Ama ailen yanında olmayacağı için mutsuz musun?" Diye sordu.

Hayır diyemedim. Ama mesele benim ailemin yanımda olmaması değildi. Mesele benim doğru düzgün bir ailem olmamasıydı.

"Benimkiler yanımda mı?" Dedi. Başımı kaldırıp ona baktım. "Bak, benim yanımda kim var? Baban var diyeceksin. Bir düşün babam bana muhtaç olmasa bir dakika bile durur mu yanımda? Durmaz. Başka kim var? Tülin var. Ama emin ol o erkek tarafından çok kız tarafı."

Son söylediği şeye gülmeden edemedim.

"Bizim yaralarımız aynı sevgilim. Canımızın acıdığı yer aynı. Ama artık yalnız değiliz. Tek başına değilsin artık. Ben varım. Biz aile olacağız. İkimiz bundan sonra hep beraber olacağız. Ve senin mutsuz olman benim bu hayatta isteyeceğim en son şey bile değil. Hiç bir zamanda olmayacak. Ben nefes aldığım süre boyunca seni mutlu etmek için yaşayacağım. Dudaklarından o güzel gülüşün silinmemesi için elimden geleni yapacağım."

Bir şey söylemeden Cahit'e sarıldım.
Ne kadar şanslıydım ki hayat karşıma Cahit'i çıkarmıştı.

"Seni çok seviyorum!" Dedim içten bir şekilde. "Çok seviyorum. Çok aşığım."

"Bende seni çok seviyorum bitanem."

"İyi ki varsın. İyi ki girdin hayatıma."

Ayrıldıktan sonra gözlerinin içine baktım.

"İyi ki evet dedim sana."

Gülümsedi. "İyi ki birtanem, iyi ki."

Aslında her şey bir anda olmamıştı. Fakat aynı zamanda bir anda da olmuş gibiydi.

Bursa'da hemen evlenelim diye konuştuktan sonra, Kars'a dönünce aynı konuşma tekrardan geçmişti aramızda.

Ama bu sefer birilerinin sürekli yanımızda olmasından, başbaşa kalamamaktan sıkıldığımız için değil gerçekten evlenmek istediğimiz için konuşmuştuk. Daha doğrusu Cahit konuşmuştu. Canım sevgilim yine öyle güzel konuşmuştu ki söylediklerinden daha güzel tek bir kelime bulamamıştım.

Aradan geçen bir ay içerisinde bir çok şey halletmiştik. İlk olarak nikah günü almıştık. Oldukça heyecanlı bir gündü benim için. Sonuçta daha önce hiç nikah günü almamıştım.

Sonrasında kendimizi bir anda düğün hazırlığı yaparken bulmuştuk.

Fakat bir aydır hazırlanıyor olmamız, büyük bir düğün yapacağımız anlamına gelmiyordu. Küçük bir şey olacaktı. Oldukça küçük.

Bunu düşünerek mekan baktığımız gün aklıma Huriye ablanın lokanta gelmişti. Arkadaşlarımız arasında bir şey yapacaksak, neden orası olmasın demiştim. Cahit başta kabul etmemişti. Her şeyin istediğim gibi olmasını istiyordu. Daha sonra gerçekten bunu istediğimi anlayınca kabul etmişti

Huriye abla ile konuşunca onlarda gayet mutlu olmuştu. Hatta dün gece oranın son hazırlıkları da bitmişti. Bence gayet güzel bir mekan olmuştu.

Sonra evimiz hazırdı. Aslında farklı bir eve geçmemiştik. Cahit ne kadar bu konuda ısrarcı olsa da ben özellikle istememiştim taşınmayı. Zaten iki kişiydik. Cahit'in evi bizim için yeterliydi. Aslında benim evimde olabilirdi fakat çok fazla eşya vardı. Oraya Cahit'i sığıştırmaktansa, benim Cahit'e taşınmam daha mantıklı gelmişti. Hem ev tekrar kiraya verilene kadar eşyalarım orada kalabilirdi.

Aslında daha büyük bir eve yerleşebilirdik. Cahit çok ısrar edince bunu bende düşünmüştüm. Fakat Cahit her an göreve çağırılabilirdi. İşi onun için her zaman bir numarada olacaktı. Buna bir şey demiyordum. Ama görevleri bazen kısa, bazende çok uzun sürebiliyordu. Yalnız kalamazdım. Yani belki alışınca kalabilirdim ama şuan öyle bir şey istememiştim. Kalabalık bir aileyi yeni bulmuşken tekrar yalnız kalmak beni biraz korkutmuştu. Burada yaşamaya devam ettiğimiz için, Cahit göreve gittiğinde üst kata çıkabilirdim. Ya da Tülin gelebilirdi. Hiç kimse gelmese bile ben evde tek durduğumda korkmama gerek kalmazdı çünkü Tülin'ler hemen üst katımda olacaktı.

Bunu aynen bu şekilde Cahit'e anlatınca o da ikna olmuştu. Geçen gün dini nikahımızda kıyılmıştı.

Bindallı ve gelinlikte az önce itibariyle hazırdı. Şuanda Cahit'e damatlık bakmaya gidiyorduk.

Ve en önemlisi.
Yarından sonra evleniyorduk. 

"Keşke son güne bırakmasaydık." Dedim arabadan inerken.

"Birtanem ne olacak alt tarafı bir takım."

"Alt tarafı bir takım değil işte." Dedim. "Damatlık bu. Evleniyoruz biz."

"Evet canımın içi evleniyoruz."

"Evet evleniyoruz." Dedim gülümseyerek.

Elini tuttum ve alışveriş merkezinden içeriye birlikte girdik.

"Buradan başka bir yer yok muydu alabilceğimiz?" Diye sordum.

"Vardır da bakmadım hiç."

"Aşkım bir zahmet edip baksaydın keşke."

"Birtanem." Diyerek bana döndü. "Senin güzelliğinden zaten kimse beni görmeyecek. O yüzden çokta mühim değil."

"Ben göreceğim." Dedim.

Hoş bana göre pijama da giyse çok yakışıklıydı orası ayrı konu.

Mağazaya geldikten sonra etrafa bakınmaya başladık. Ben ceketlerin olduğu yere bakarken arkamdan bir ses duydum.

"Buyurun beyefendi ben size yardımcı olayım." Dedi bir kadın oldukça cilveli bir ses tonuyla.

Yavaşça arkamı döndüm. Kadının, beyefendi diyerek bahsettiği kişi Cahit'miş. Müstakbel kocam Cahit.

"Yardıma ihtiyacım yok aslında." Diye cevap verdi Cahit. Aslan sevgilim benim.

"Ama ben yine de yardımcı olayım." Dedi kadın.

Yaptığı işin verdiği samimiyet mi yoksa kadının kendi samimiyeti mi bilmiyorum, neredeyse içine düşecekti Cahit'in.

Sakin ol Ahsen. Sakin ol.

"O zaman sevgilime yardımcı olun." Dedi Cahit beni göstererek. "Çünkü o karar verecek."

Kadını umursamadan Cahit'e baktım. Bu adam beni böyle sürekli kendine aşık etmeye devam edecek miydi acaba? Benim bu aşkımın bir dur noktası olmayacak mıydı?

Olmasındı.
Ben halimden gayet memnunum zaten.

"Evet ben seçeceğim." Diyerek yanlarına gittim.

"Öyle mi?" Dedi kadın.

Yüzünde ki bozulmuş ifadeye bakarsak az önce ki samimiyetin iş ile hiçbir ilgisi yokmuş.

"Öyle." Dedim gülümseyerek.

"Nasıl bir şey düşünüyorsunuz?" Diye sordu yine Cahit'e bakarak.

Ama ben bu durumda nasıl sakin kalayım?

"Klasik bir şeyler." Dedim araya girip.

"Klasik derken?"

"Yani klasik bir takım, dümdüz. Pantolon, gömlek, ceket."

"Tabii." Dedi samimiyetsiz bir şekilde. "Hangi renk düşünüyorsunuz? Model göstereyim."

"Lacivert." Dedim.

Bence lacivert benim canım sevgilime, biricik müstakbel kocama çok yakışıyordu.

Kadın bir anda yüzünü buruşturdu.

"Bence başka bir renk tercih edin. Lacivert beyefendiye hiç yakışmaz."

Hayretler içerisinde kadının yüzüne baktım.

"Bence biz lacivert bakalım." Dedi Cahit benden önce davranarak.

Cahit kadına ağzının payını veriyordu ama kadın pek tatmin olmuyor gibiydi.

"Peki." Dedi istemeye istemeye.

Bir kaç model gösterdikten sonra daha fazla dayanamadım.

"Ya başka biri yok mu bizimle ilgilenecek?" Diye sordum sitemle.

Tavırları gerçekten rahatsız ediciydi çünkü. Resmen beni umursamadan sevgilime yürüyordu.

"Anlamadım, neden?"

"Ne demek neden?" Dedim sinirle. "Hanımefendi ben yanımda ki adamın kız kardeşi değilim, kız arkadaşıyım, sevgilisiyim! Üstüne basa basa söylemiş olmama rağmen gözümün içine baka baka sevgilime yürüyorsunuz? Ne yapayım susup sizi mi izleyeyim? Gelmiş birde neden diyorsunuz? Neden olabilir acaba?"

Kadın cevap vermeden başka bir kadın bize doğru gelmeye başladı.

"Merhaba, bir sorun mu var acaba?"

"Evet bir sorun var." Dedim. "Bu kadın, ben yokmuşcasına sevgilime asılıyor."

"Asılıyor mu? Laflarınıza dikkat edin hanımefendi!" Dedi kadın sertçe.

"Sen gel yanında sevgilisiyle damatlık bakan adama asıl, sonra ben laflarıma dikkat edeyim öyle mi?" Diye bağırdım.

Sonuçta benim de sabrımın bir sınırı vardı. Ve bu kadın, bu sınırı aşalı çok olmuştu.

"Sen benim sevgilime asılmayı bırak bakamazsın bile! Sen kimsin be?"

"Hanımefendi tamam sakin olun." Dedi diğer kadın.

"Olamam sakin falan. Alttan almaya çalıştıkça çirkinleşti bu kadın!" 

"Tamam, ben ilgileneyim sizinle."

"İlgilenmeyin." Dedim. "İlgilenmeyin çünkü biz almıyoruz bir şey."

Arkamı döndüm ve sessizce bizi izleyen Cahit'in elini tuttum.

Birlikte mağazadan çıktık. Ben hızlı hızlı yürümeye devam ederken, Cahit'de hiç bir şey söylemeden yanımda yürüyordu.

"Neden konuşmuyorsun?" Diye sordum dayanamayıp.

"Ne konuşayım?"

"Ne bileyim?" Dedim hızla. "Hiç bir şey söylemedin."

"Sevgilim sen söylemeye bir şey mi bıraktın? Söylenecek her şeyi söyledin. Ben daha ne söyleyeyim?"

"Sen dalga mı geçiyorsun benimle?"

"Hayır birtanem, neden dalga geçeyim seninle? Aksine bu sinirli halinde beni çok etkiledi."

Daha fazla ciddi kalamadım ve gülmeye başladım. "Sinirimden gülüyorum."

"Gül birtanem, gül. Ama neden sinirleniyorsun?"

"Allah aşkına sinirlenilmeyecek gibi miydi kadın?" Dedim. "Aynısı bana yapılsa senin hoşuna gider mi?"

Yüzünde ki gülümseme yavaşça silindi.

"Bak." Dedim o konuşmadan. "Sen düşünemedin bile."

"Düşünemedim bile evet." Diyerek onayladı bence.

Gerçekten düşüncesi bile sinirlendirmişti Cahit'i.

"Tamam tamam." Dedim. "Kapatalım konuyu."

"Bence de."

"Ee nereden alacağız şimdi?" Diye sordum.

"Bilmem." Dedi düşünceli bir şekilde. "Bak kadın ile kavga ettin damatlıksız kaldım."

"Gerekirse pijama ile evlenirsin yine de oraya gitmem."

Güldü.

"Tamam tamam. Başka bir yerden bakarız."

"Nereden?"

"Gel önce bir şeyler içelim." Diyerek elimi tuttu ve yürümeye başladık. "Sen bir şeyler ye, sakinleş. Ondan sonra hallederiz."

"Sakinim zaten." Dedim.

"Tabii sakinsin birtanem."

"Cahit!"

"Bir şey demedim."

Birlikte bir mekana oturup bir şeyler içtikten sonra farklı bir mağazaya girmiştik. Bir kaç model beğendikten sonra Cahit denemek için kabine girmişti. Neyse ki buranın çalışanları erkekti.

"Olmadı mı daha?" Diye sordum.

"Oldu." Derken kapı açıldı ve bir anda takım elbiseli Cahit ile karşı karşıya kaldım.

Birden görünce küçük dilimi yuttum sanırım. Aman Allah'ım bu nasıl bir yakışıklılık?

Bir kaç saniye hiç bir tepki vermeden Cahit'e baktım. Daha sonra yavaşça süzdüm. Bir takım, bir insana ne kadar yakışırsa o kadar yakışmıştı.

"Olmuş mu?" Diye sorunca kendime geldim.

"Çok güzel olmuş." Dedim. Az önce bir kere daha aşık olmuştum Cahit'e.

Ya diğer mağazadan çıkmasaydık, ya Cahit böyle bir takımı orada deneseydi ne olurdu? Yüksek ihtimal kan çıkardı.

Neyse ki kan çıkmadan önce kavga çıkarmıştım da buraya gelmiştik.

"Çok yakışmış." Dedim tekrardan.

Dudaklarına bir gülümseme yerleşti.

"Çok beğendin galiba."

Başımı kaldırıp yüzüne baktım.

"Bayıldım."

"O kadar diyorsun?"

"O kadar diyorum." Dedim. Sesim bile bir hülyalı çıkıyordu. Resmen tekrar aşık olmuştum adama. Ama şimdi aşık olunmayacak gibi değildi. Canım sevgilim.

"O zaman alalım bunu."

Derin bir nefes aldım.

"Diğerlerini denemeyecek misin?"

"Gerek yok bence, baksana sen çok beğendin bunu." Dedi.

"Sen beğendin mi?" Diye sordum. "Sonuçta giyecek olan sensin."

Bana doğru yaklaştı ve kısık bir sesle konuştu. "Mesele senin beğenmen. Giyecek olan bensem, çıkaracak olanda sensin."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Git üstünü değiştir bence sen." Dedim.

"Yalan mı?"

"Yalan mı dedim ben şimdi? Git üstünü değiştir dedim."

"Ama doğru da demedin."

"Cahit!"

"Tamam." Diyerek arkasını döndü ve az önce çıktığı kabine tekrardan girdi.

Takımı aldıktan sonra eve doğru yola çıkmıştık.

"Yoruldum ya." Dedim başımı koltuğa yaslarken.

"Yemek yiyelim mi bir yerlerde?"

"Aç değilim." Dedim. "Ama sen açsan yiyelim."

"Yok ben senin için dedim."

"Tokum ben." Dedim tekrardan. "Ayrıca baya yoruldum."

"Şu düğün işlerini bir halledelim, dinleneceğiz inşallah."

"Hadi ben dinleneceğim sen nasıl dinleneceksin? Görevden göreve koşuyorsun." Dedim.

Bu aralar biraz iyiydi ama eminim düğünden sonra çok yoğun olacaktı.

"Ben sana bir kere baksam, sen bana bir kere gülsen benim bütün yorgunluğum geçer sen merak etme."

Gülümsedim.

"Şımartıyorsun hep beni." Diye mırıldandım.

"Bir kere dedik başımız gözümüz üstüne diye, istediğin kadar şımarabilirsin."

"Ha izin var yani?"

"Sana olmayacakta kime olacak?"

"Hadi hadi önüne bak." Dedim. Yoksa bu konu böyle uzar giderdi.

Eve gelince arabadan indik ve apartmana girdik.

"Şimdi ben kızların yanına gidiyorum." Diyerek Cahit'e döndüm. Ellerimi omzuna yerleştirip konuşmaya devam ettim. "Sende eve giriyorsun, yatıp dinleniyorsun tamam mı?"

"Yorgun olan sendin?"

"Yorgun olan ben miydim? Sen aynaya bakmıyorsun herhalde sevgilim?"

"Bakmam mı gerekiyor. Bence gayet yakışıklıyım." Deyince göz devirdim.

"Evet sevgilim çok yakışıklısın ama aynı zamanda çok yorgun olduğun gözlerinden belli. O yüzden yat dinlen tamam mı?"

"Emredersiniz Ahsen hanım."

"Ederim." Diyerek ondan uzaklaştım. Ama bu pek uzun sürmedi. Cahit belimden tutup beni tekrardan kendine doğru çekti.

"Gitmeden önce bir iyi geceler öpücüğü ver bari." Deyince gülerek yanağından öptüm.

"Bu mudur?"

"Budur, beğenemedin mi?"

"Yani tam anlayamadım diyelim."

Dudaklarına bir öpücük bıraktım ve konuştum. "Fazla uğraşma git yat dinlen."

"Tabii Ahsen hanım siz nasıl isterseniz."

"Aferin."

Ben eve girdikten sonra Cahit'de kendi evine girmişti.

"Hoşgeldin." Dedi Tülin.

"Hoşbulduk." Dedim içeriye doğru ilerlerken. "Ne yapıyorsunuz?"

"Burayı hazırladık yarına iş kalmasın diye." Dedi Zehra.

"Çok güzel olmuş elinize sağlık." Dedim etrafa bakarken.

Kına burada olacaktı çünkü zaten az kişiydik. Fazlasına gerek yoktu. Zaten fazlasına çağıracak arkadaşım, ailemde yoktu. Olanlar buraya rahat rahat sığardı.

"Bu ışıkları da şu perdeye asacağım." Dedi Tülin. "Olur değil mi?"

"Olur tabii ki Tülin bana mı soruyorsun?" Dedim mahçup bir şekilde. "Her şey çok güzel olmuş elinize sağlık, çok teşekkür ederim."

"Rica ederiz kız ne demek. Aramızda böyle şeylerin lafı mı olur?"

"Olmaz tabii ama." Dedikten sonra duraksadım. Yine bir duygusallık kaplamıştı beni. "Benim için çok uğraştınız uğraşmaya da devam ediyorsunuz. Ben sizin hakkınızı nasıl ödeyeceğim."

"Ödemeyeceksin çünkü aramızda hak falan yok. Biz sana yaptıysak sende bize yaptın, yine yaparsın. Aynı durumda biz olsak sen yardım etmeyecek misin?"

"Ederim tabii ki o nasıl soru."

"Ee o zaman? Ayrıca ben aynı zamanda erkek tarafıyım." Dedi Tülin gülerek. Bende güldüm.

"Sahi erkek tarafı demişken damat nerede?" Diye sordu Zehra.

"Damat uyumaya gitti."

"Uyumaya mı?"

"Evet." Dedim ve koltuğa oturdum. "Ben gönderdim çok yorgun."

"Ay aman kocasına da hiç kıyamaz."

"Kocam değil daha Zehra'cığım."

"Ama olacak Ahsen'ciğim."

"Olunca konuşuruz bunu."

"Hadi Zehra gel." Dedi Tülin. "Şunu da takalım bitsin."

"Ay bırakın gece gece uğraşmayın, zaten yorulmuşsunuz."

"Yorulmadık yorulmadık. Bunuda takalım bitsin artık."

Tülin ve Zehra perdeye ışığı takmaya çalışırken zil çaldı. Kalkıp kapıya baktım. 

Hande ve abim gelmişti.

"Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk." Dedi içeriye girerken. "Kolay gelsin."

"Hoşgeldiniz."

"Ahsen."

Durup Hande'ye döndüm.

"Efendim?"

"Bir iki dakika odaya gelebilir misin?"

"Gelirim de bir şey mi oldu?" Diye sordum ikisine bakarken.

"Yok yok bir şey olmadı."

Bir şey söylemeden odaya yöneldim. Birlikte Hande ve Zehra'nın odasına girdikten sonra abim kapıyı kapattı ve yatağa oturduk.

"Bunu verecektim sana." Derken çantasından bir kağıt çıkarıp bana uzattı.

"Bu n-"

Cümlem bitmeden ne olduğunu anlamıştım. Ultrason görüntüsüydü.

Gözlerim bir anda dolarken başımı kaldırdım ve Hande'ye baktım. O da aynı benim gibi dolu gözlerle bana bakıyordu.

"Halası olarak ilk sen gör istedik." Dedi abim.

Gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle silerken güldüm.

"İlk tanışmamız mı bu?" Diye sordum.

Hande "Sayılır." Dedi gülerek.

Tekrardan elimde ki kağıda baktım. Daha sonra bakışlarım Hande'nin karnına kaydı.

"Kız." Dedi abim.

"Ne?" Dedim hızla başımı kaldırıp.

"Kız halası olacaksın."

Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

"Ciddi misin?"

"Evet." Dedi başını sallayarak.

Tekrardan Hande'nin karnına baktım.

"Benim gibi bir halan olduğu için şimdiden çok şanslısın ufaklık." Dedim gülerek. Bir yandan da yavaş yavaş göz yaşlarım akıyordu. Neden bu kadar duygulanmıştım bilmiyordum.

Tekrardan abime baktım.

"Annem olsa çok sevinirdi." Dedim. "Hande'yi de severdi."

Başımı Hande'ye doğru çevirdim.

"Yani tam hatırlamıyorum. Aslında on iki yaş hatırlamak için yeterli ama insan bazı şeyleri zamanla unutmaya başlıyor. Ama hatırladığım kadarıyla annem çok severdi seni. Tam ona göre bir gelin olurdun bence."

Gülümseyerek bana baktı Hande.

"Babam." Dedikten sonra duraksadım. "Babam ne düşünüyordur bilemiyorum. Annemi 12 yılda tanıdığım kadar babamı 25 yılda tanıyamadım."

Hızla gözlerimi sildim.

"Çok mutlu oldum sizin adınıza."

Ayağa kalkacakken Hande kolumdan tuttu.

"Ahsen."

"Efendim?"

"Annen beni sever miydi bilmiyorum ama bildiğim çok iyi bir şey var, kızımız seni çok sevecek."

Gülümsedim. "Sever mi gerçekten?"

"Seni sevmeyecekte kimi sevecek?" Dedi abim.

"Seni sevmez orası kesin." Dedim hızla.

İkiside güldü.

"Bende onu çok seveceğim." Dedim.

İnanın durumun buraya geleceğini hiç düşünmezdim. Bir gün Hande, abim ve ben bir odada oturup bir bebekten bahsedeceğimiz aklımın ucundan bile geçmezdi. Rüyamda görsem inanmazdım. Ama işte olabiliyormuş böyle şeyler.

-

Ertesi sabah gün oldukça hızlı başlamıştı. Tülin beni uyandırmaya gelince daha ne olduğunu anlayamadan kendimi kahvaltı sofrasında bulmuştum.

"Hadi hadi." Dedi Tülin sanki hiç acele ettirmemiş gibi. "Et kahvaltını."

"Ya daha yeni uyandım canım istemiyor."

"Kızım akşama kadar ayakta duracaksın, düşer kalırsın vallahi bir yerde."

"Akşama kadar niye ayakta duruyorum acaba?" Diye sordum.

"Kızım gelin oluyorsun!" Dedi hızla.

"Tamam ama-"

"Aması falan yok hadi bitir tabağındakileri, Fuat gelecek bak şimdi."

"Fuat neden geliyor?"

"Bizi kuaföre götürecek."

"Kim dedi?"

"Ben dedim."

"Giderdik kendimiz, çocuğun işi falan vardır."

"Fuat'ın işi Cahit ile canım benim hala öğrenemedin mi? Cahit'de karakolda olmayacağına göre, Fuat'ın işi yok." Dedi Tülin.

"Ay tamam demedim bir şey." Dedikten sonra çay bardağını elime alıp dudaklarıma götürdüm.

Tülin'in ısrarıyla kahvaltımı ettikten sonra Fuat gelmişti. Hep birlikte kuaföre geldik ama ne gelmek.

"Hoşgeldiniz!" Dedi Sibel.

"Hoşbulduk." Dedim. Yanıma gelip bana sarıldı. "Sen ne zaman geldin?"

"Yeni geldim bende. Ama siz geç kalmışsınız."

"Toparlanamadılar ki." Dedi Tülin araya girip.

"Gelin hanginiz canım?" Dedi çalışanlardan biri.

"Ben." Dedim gülümseyerek.

"Gel canım sen böyle, otur şuraya."

Gösterdiği yere oturduktan sonra "Nasıl bir şey istiyorsun?" Diye sordu.

"Bilmem ki. Çok abartı bir şeye gerek yok."

"Aa! O nedenmiş?" Dedi Sibel.

"Evde olacağız nasılsa."

"Ne alakası var canım?"

"Tama tatlım ben anladım senin nasıl bir şey istediğini." Dedi kadın. Bir şey söylememiştim ki neyi anlamıştı?

"Ne anladınız tam olarak?"

"Salaş bir şeyler yapacağım. Böyle omuzlarından dökülür, önleri biraz toplarız çok güzel olur."

"İnşallah." Diye mırıldandım.

Benim saçım ve makyajım hazır olduktan sonra kızları beklemeye başladım.

"Bir mahalle kuaföründe düğün saçını yaptıracağın aklına gelmezdi kabul et." Dedi yanıma oturan Zehra.

"Mahalle kuaförü demeyelim canım buraya." Dedim etrafa bakarak. Bence gayet iyi bir yerdi.

"Tamam mahalle kuaförü değil ama senin daha önce gittiğin yerlere bakarsak, mahalle kuaförü."

Güldüm söylediği şeye. Haklıydı.

"Ama çok güzel oldun."

"Evet." Dedim. "Bende beğendim. Sende çok güzel oldun."

"Emrah ile konuştun mu?"

"Konuşmadım." Dedi.

"Anladım. O da gelemeyecek herhalde."

"İşleri halletmeye çalışacağım dedi ama bilmiyorum."

Bir şey söylemedim.
Artık olanlara bakacaktım. Zaten olması gerekenler yanımda olurdu.

Kuaförde işimiz bittikten sonra eve geldik. Zehra bindallıyı giymeme yardım ederken Tülin ve Sibel üst kattan yiyecekleri indiriyorlardı. Hande'de hamile kontenjanından oturuyordu.

"Çok güzel oldun." Dedi Zehra bana bakarak.

Arkamı dönüp aynaya baktım. Lacivert bindallı üzerime tam oturmuştu. Ve gerçekten güzel olmuştum.

"Teşekkür ederim."

Derin bir nefes alıp arkamı döndüm.

"Zehra."

"Efendim?"

"Kınamı sen yakar mısın?" Diye sordum.

Zehra böyle bir soru sormamı beklemediği için şaşırmıştı.

"Ne?"

"Zaten kalabalık olmayacağız ama olsakta sen yak isterdim. Yani biraz geç oldu fark etmemiz ama sen benim kardeşimsin."

"Ya Ahsen." Dedi uzatarak. "Ağlayacağım şimdi."

"Ağlama makyajımız akar."

İkimizde güldük.

"Kimse gelmeyecek değil mi?"

"Bilmiyorum." Diye mırıldandı. "Aramadım kimseyi."

"Olsun." Dedim gülümseyerek. "Siz varsınız. Başka kimseye gerek yok ki."

"Evet. Biz varız ve hep olacağız."

Bir şey söylemeden Zehra'ya sarıldım.

"Ben kızlara söyleyeyim şarkıları açalım! Geceyi başlatalım!"

Zehra içeriye gittikten bir kaç dakika sonra içeriden şarkı sesleri yükseldi.

Yatağın üzerinde duran tefi elime aldım ve kapıyı açıp dans ederek içeriye doğru yürümeye başladım.

"Ak güvercin olaydım,
pencerene konaydım.
Penceren çok yüksekte,
yar dizine konaydım.

Ay ramo, ramo,
ramo sevgilim.
Ramo, ramo güzelim.
Yar dizine konaydım."

Kızlarda beni beklediği için hemen bana eşlik etmeye başlamıştı.

"Birine aşık oldum düştüm peşine.
Hayat çok güzel göründü birden gözüme."

"Ahsen, hemen bana bak bir fotoğrafını çekeyim." Dedi Sibel.

Gülümseyerek ona döndüm.

"Annem sakın yapma dedi, güldüm yüzüne.
Çok seviyorum anne dedim karışma bize."

Kızlar beni çekip ortalarında aldılar.

"Vay, vay, vay, vay benim halime!
Dinlemediğim anneciğimi düştüm zalime.
Vay, vay, vay, vay benim halime!
Bulamadım çaresini yandım kaderime."

-

Uzun süre devam eden hareketli şarkılardan sonra kına yakmanın zamanı gelmişti.

Kızlar şarkının ritmine göre hareket ederek etrafımda dönerken bende başımda kırmızı örtüyle ortalarında oturuyordum.

Ağlamayacaktım ama sanırım burada oturuyor olmanın olayı buydu. Ağlamak istemesende ağlayasın geliyordu.

Aşrı aşrı memlekete kız vermemişlerdi, kız kendisi gelmişti aşrı aşrı memleketlere.

Kendi geldiği gibi aşkınıda kendi bulmuştu.

Şarkının diğer sözlerine odaklanmıyordum. Çünkü asıl onlara odaklanırsam ağlardım.

Zehra dizlerinin üzerine çöktü ve örtümü açtı. Elimi avcunun içerisine aldıktan sonra "Gelin elini açmıyor." Dedi. Halbuki elim açıktı.

Tam 'Zehra benim kaynanam mı var?' diyecekken Tülin bize doğru eğildi ve avcuma altın bıraktı.

"Tülin." Dedim hızla.

"Erkek tarafıyım ben." Dedi ve tekrardan doğruldu.

Gülümseyerek ona baktım.

Zehra avuçlarıma kına yaktıktan sonra bana sıkıca sarıldı. Daha önce hiç sarılmadığı gibi sarıldı. Daha sonra diğerleri sarıldı tek tek.

"Ay ben artık damat takımına kapıyı açacağım." Diyerek kapıya yöneldi Sibel. "Yoksa kapıyı kıracaklar."

Kapıyı açtı.
İçeriye Cahit girdi.
Bir kaç adım attıktan sonra durdu ve bana baktı. Gülümseyerek ona baktım bende.

Bana doğru gelmeye başladı. Tam karşımda durdu. Dudakları hiç bir şey söylemedi ama gözleri çok şey söyledi.

Ellerini kaldırdı ve yüzümü kapatan kırmızı örtüyü yavaşça kaldırdı.

Yüzümü avuçlarının içine aldıktan sonra hafifçe eğildi. Dudaklarını alnıma bastırdı.

Ben hiç bir şey söylemeden Cahit'e bakarken içeride bir anda güm diye bir ses duyuldu. Korkuyla yerimde sıçrarken sesin geldiği yere baktım.

Alparslan boynuna taktığı davul ile içeriye girmişti.

"Allah!" Diye bağırdı bir anda. "Damat tarafının geldiği belli olsun!"

Davula vurmaya devam ederken büyük bir kahkaha patlattım. Cahit'de gülerek bana baktı.

Gecenin devamı da en az ilk yarısı kadar hareketli ve eğlenceli geçmişti. Fakat bir noktadan sonra durmuştuk. Sonuçta yarında vardı. Biraz da yarına bırakmamız gerekiyordu.

Diğerleri içeride otururken biz Cahit ile bahçeye çıkmıştık.

"Çok güzel olmuşsun." Dedi Cahit tekrardan. Bir beş kere falan söylemişti galiba.

İç çekerek bana baktı.

"Daha önce." Diyerek konuşmaya başladım. "Kimsesiz hissettim kendimi. Çok kez hissettim hem de. Mesela doğum günümlerimde. Ya da her sene okulun ilk günü. Herkes anne ve babasıyla gelirdi. Üniversite mezuniyetime sadece abim gelmişti. Babaannemler mezun oluşumu kutlayacak değerde bir bölüm olarak görmemişlerdi benim bölümümü."

Akan göz yaşlarımı sildim ellerimle.

"Sadece böyle büyük şeylerde değil, düştüğümde de kimsesiz hissettiğim oldu, yolumu kaybettiğimde de. Her seferinde mezarlığa tek başıma gittiğimde de kimsesiz hissettim kendimi. Ağladığımda ve çoğu zaman güldüğümde bile. Çok yani, anlatamayacak kadar çok kez kimsesiz hissettim kendimi."

Derin bir nefes alıp Cahit'e baktım. Dikkatle beni dinliyordu.

"Ama ilk defa." Dedim. "İlk defa bu kadar ailem varmış gibi hissediyorum. İlk defa gerçekten yanımda olan birileri var gibi hissediyorum. Çünkü ilk defa yanımda gerçekten birileri var, ilk defa ailem var."

Elini yanağıma yerleştirdi ve baş parmağı ile göz yaşlarımı sildi.

"Artık hep böyle olacak.
Sen hiç yalnız hissetmeyeceksin artık. Ben hep senin yanında olacağım, düştüğünde, yolunu kaybettiğinde, doğum günlerinde, ikinci kez okula başlarsan okulun ilk gününde, mezuniyetinde, ağladığında, güldüğünde. Her anında yanında olacağım birtanem."

Gülümseyerek başımı salladım.

"Biliyorum."

-

"Kimin düğünü bu?" Diye bir ses duydum derinden derinden. "Bu Ahsen'in düğünü, Cahit ile evleniyor!"

"Ne oluyor ya?" Dedim uykulu bir şekilde.

"Kızım kalk!" Dedi birden Tülin.

"Ay dur Tülin." Dedim yorgun bir şekilde. "Kafam ay-"

Kafamın altında ki yastık bir anda çekildi.

"Tülin ya!"

"Kızım düğünün var bu gün senin düğünün!"

Oflayarak kalktım yataktan.

"Üstünü değiştir hemen." Dedi dolabı açarken. İçinden bir şeyler çıkarıp bana doğru attı. "Al bunları giy. Cahit hazır seni bekliyor. Kuaföre gideceksiniz, Alparslan oradan arabayı alıp süsletecek. Sonra Fuat seni alacak eve getirecek. Sonra gelin almaya geleceğiz."

"Geleceğiz derken?"

"O sırada erkek tarafı olacağım." Dedi.

"Ee kuaföre kim geliyor benimle?" Diye sordum.

"Maalesef kimse gelemiyor çünkü evde iş var."

"Ay Tülin saçmalama ne işi var evde?"

"Kızım aşirete gelin geliyorsun sen, misafirleri kim ağırlayacak?" Deyince kaşlarımı çattım.

"Ne? Ne aşireti, ne misafiri Tülin ne diyorsun?"

"Şaka kız şaka." Dedi gülerek. "Sibel gelecek seninle."

"Siz kuaföre gitmeyecek misiniz?"

"Evde hazırlanacağız bu gün."

"Sebep?"

"İnsan içine çıkacağız abartmayalım dün yeterince abarttık diye düşündük."

"Keşke bu düşüncenizi banada söyleseydiniz." Dedim.

"Kızım hadi hala konuşuyorsun, hadi, hadi."

Tülin beni apar topar evden çıkarınca kendimi bir anda kapının önünde bulmuştum.

Cahit ve Sibel ile birlikte kuaföre geldikten sonra program tam olarak Tülin'in söylediği gibi ilerlemişti.

Cahit bizi bıraktıktan sonra arabayı süsletmek için Alparslan ile gitmişti. Bizim kuaförde işimiz bitince Fuat bizi almış eve bırakmıştı.

Eve geldiğimizde kızların hepsi hazırdı.

"Çok güzel olmuşsun." Dedi Zehra bana bakarak. Gözlerinin dolduğunu gördüm.

"Zehra bak sakın ağlama." Diye uyardım önceden.

"Ağlamıyorum." Derken gözünden bir damla yaş aktı.

"Güzel olmuş muyum ya?" Dedim konuyu değiştirmek için. Duygulanmak istemiyordum.

"Çok güzel olmuşsun." Dedi Hande. "Prensesler gibi olmuşsun."

"Teşekkür ederim. Sizde çok güzelsiniz."

Biz kızlar ile konuşurken dışarıdan korna sesi duyuldu.

"Ay ben gidiyorum erkek tarafı olmaya." Diyerek kapıya koştu Tülin.

Sanırım bu süreçte en çok yorulan o olmuştu. Her şeye yetişmeye çalışmıştı bizim için.

Korna seslerine davul ve zurna sesi de karışmıştı.

Daha sonra arabalar evin önünde durmuş, kapıya gelmişlerdi.

Kapı önce Cahit için değil abim için açılmıştı.

Abim bana baktı. Hiç bir şey söylemeden baktı, baştan aşağıya süzdü beni. Daha sonra yanıma geldi.

"Çok güzel olmuşsun kardeşim." Dedi.

"Her zaman ki halim." Dedim gülümseyerek. O da güldü.

"Hep böyle gül." Dedi. "Hayat karşına hep en güzelini çıkarsın güzel kardeşim. Biz belki beceremedik ama ben eminim Cahit seni çok mutlu edecek. Sonsuz güveniyorum ona bu konuda. O sana çok iyi bakacak, çok iyi sevecek."

"Nasıl eminsin?"

Tebessüm etti.

"Sana olan bakışları yüzünden."

Ellerimi tuttu.

"Ama her ne olursa olsun Ahsen, başın ne zaman sıkışırsa, ne zaman ihtiyacın olursa abin her zaman bir telefon uzağında. Bir alo demene bakara yanına gelmem. Bunu hiç bir zaman unutma tamam mı?"

"Tamam." Dedim.

"Bir şey daha var." Dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Sen hiç bir zaman bize benzemedin. Ne bana, ne babama, ne de diğerlerinde. Sen hep bizim aileden farklıydın. Şimdi bakıyorumda iyi ki öylesin. Kendin, kendi hayatını kuruyorsun. Hiç birimize ihtiyacın yok.  Babamdan bize mutlu bir yuva kalmadı ama sen şimdi kendi yuvanı kuruyorsun.
İnşallah hep mutlu olursun kardeşim. Ben seni çok seviyorum. Bunu hep bil tamam mı?"

"Bende seni çok seviyorum." Dedikten sonra sıkı sıkı sarıldık abim ile.

Veda etmiyorduk aslında ama bir şeylerin değişeceğinin farkındaydık.

Abim ile ayrıldıktan sonra kapı tekrardan açıldı ve Cahit içeriye girdi.

"Biz biraz çıkalım." Diyerek kapıya yöneldi Zehra.

"Nereye?" Dedi abim.

"Abim gelmiş gel bakalım karşılayalım."

"Ne karşılaması Zehra?"

"Abi!" Dedi yükselerek Zehra. "Gel yalnız kalsınlar."

Abim tekrardan itiraz edecekken Zehra kolundan tuttu ve çekti. "Verdik zaten kızı artık, yürü."

Abim ve Zehra evden çıktıktan sonra Cahit'e baktım tekrardan. Hala hiç bir şey söylemeden bana bakıyordu.

"Neden öyle bakıyorsun?" Diye sordum.

"Nasıl?"

"Büyülenmiş gibi."

"Büyüledin beni." Dedi net bir şekilde.

"Büyücü müyüm ben?" Dedim. "Büyümü yaptım sana?"

"Büyülenen memnun." Diye mırıldandı bana doğru gelirken.

Süleyman sen misin?

Tabii bunu sesli bir şekilde söylemedim. Üzerimde gelinlikle Süleyman mısın sen desem Cahit hiç hoş karşılamazdı. Sanmıyorum Muhteşem Yüzyıldan haberdar olsun...

İki elimi ellerinin arasına aldı.

"Çok güzel olmuşsun."

"Sende çok yakışıklısın." Dedim. "Evleniyoruz cidden ."

"Evet evleniyoruz." Diye onayladı beni.

"Çok mutluyum."

"Bende sevgilim." Dedi. "Daha önce hiç olmadığım kadar mutluyum."

"Ben daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Sanırım bende büyülendim."

Güldü.

"Çok mutlu olacaksın." Dedi net bir şekilde. "Sana yemin ederim nefes aldığım her an seni mutlu etmek için uğraşacağım."

"Uğraşmana gerek yok. Senin varlığın beni mutlu etmeye yetiyor. Ben limansız bir gemiydim Cahit, kimsem yoktu. Sonra sen geldin. Her şeyim oldun, herkesim oldu, ailem oldun."

"Şimdi sırada yuva olmak var." Dedi. "Birbirimizin yuvası olacağız."


Merhabalar. Öncelikle hepinizin Ramazan bayramı mübarek olsun ❤️ Umarım ki çok güzel bir bayram geçirmişsinizdir.

Aslında bölüm dün sabah gelecekti. Ortalama bölümlerin olduğu kelime sayısına ulaşmıştı fakat konuyu tamamlayıp bitiremedim. Hoş yine bitiremedim. Aslında bu bölüm evlenecektik ama diğer bölüme kaldı artık :)))

Umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı bekliyoruuumm. Sizi çok özledimm💓

Instagram / yericeryazar

Continue Reading

You'll Also Like

788K 45.6K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
963K 60.1K 39
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
474K 13.5K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
345K 25.8K 43
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...