Bilinmeyen Çocuk

By Bu2ra8

6.8K 686 64

Yeni eğitim yılına başlarken, yıllardır gizlenen bir sır ortaya çıkar. Harry'nin bile haberi olmadığı ikizi y... More

1.Bölüm:İkiz
2.Bölüm: Beklenen Buluşma
3.Bölüm: Hogwarts
4.Bölüm: Seçim
5.Bölüm: Barış
6.Bölüm: İlk Ders
7.Bölüm: Düello
8.Bölüm: Tedavi
9.Bölüm: Beklenmeyen Kavga
10.Bölüm: Seçilmiş Çocuk
11.Bölüm: Farkına Varılanlar
12.Bölüm: Hayal Kırıklığı
13.Bölüm: Gerçekler
14.Bölüm: Hogsmeade
15.Bölüm: Hoşlandığın Kişi Kim
16. Bölüm: İtiraf
17. Bölüm: Gitme
18. Bölüm: Melez
19.Bölüm: Ne İlginçtir ki...
20.Bölüm: Severus Snape
21.Bölüm: Tatlı Atışmalar
22.Bölüm: Deniz altında Yirmi Bin Fersah
23.Bölüm: Linmas Deniz Krallığı
24.Bölüm: Hortkuluk
25.Bölüm: Yara İzi
26.Bölüm: Hayatı Akışında Yaşamak
27.Bölüm: Plan
28.Bölüm: Aşk

29.Bölüm:Güven

59 12 2
By Bu2ra8

Merhabalarrr :) Ve sonunda bölümü tamamladım. İlham perilerim gelince hemen her iki hikayeme de bölümleri yazdım.  Yavaş yavaş yazdığım en uzun fan hikayesi olma yolunda ilerliyor bu hikayem :)  Umarım yeni bölümü seversiniz veee spoiler olacak ama son kısımlarda kızmazsınız inşallah bir önceki bölümden sonra 🤣🤣🤣


29.Bölüm: Güven

James Potter daha güneş ışığı odasından içeri süzülüp, etrafı aydınlatmadan önce yatağından kalktı. Hem de gülümsüyordu. Hayatında ilk defa sabahın köründe daha kalkar kalkmaz gülümsüyordu. Hemen pijamalarını çıkartıp çok önceden hazırlamış olduğu bavuluna yerleştirdi. Bugüne özel seçtiği kıyafetlerini üzerine geçirdikten sonra saçlarını düzeltmeye çalıştı ama bir Potter özelliği olarak saçları düzelmedi. Esneyerek yatağına dönüp, yatağını düzenledi ve yarattığı sonuçla kendinden tatmin bir şekilde tekrardan gülümsedi. Hazırdı. Hogwarts'tan gitmeye hazırdı. Tüm hayatı boyunca gelmek için can attığı yerden bu sefer gitmek için can atıyordu. Çünkü bir hayali vardı. Daha doğrusu bir planı ama onun için gerçekleştirmek istediği bir hayal gibiydi bu plan. Hızla Harry'nin yanına gitti ve kardeşini dürtmeye başladı.

"Harry! Uyan! Gitme vakti!" Harry kısık gözlerinin arasından onu görmeye çalışırcasına;

"James daha karanlıktan seni bile göremiyorum ne gitmesinden söz ediyorsun!"

"Hadi Harry kalk! Geç kalmamamız lazım. Sen kalkıp hazırlanana ve Ron'da kalkana kadar zaten gitme saatimiz gelecek!"

"Git başımdan James! Eminim saatler sonra uçuç tozuyla beş dakika geç kalsak kimsenin başına bir şey gelmez. "

"Harry..."diye başladı James sakince.

"Hadi yatağına yat James ve sabahın köründe beni rahat bırak." Dedi Harry ve tek bir kelime daha etmesine fırsat vermeden sırtını ona dönüp, yorganını kafasına kadar çekti.

"Yatağımı topladım ama artık yatamam ki..." dedi James pes etmiş bir şekilde. Yatağının yanındaki horlayarak uyuyan Ron'a bir göz gezdirdi. Ron'u çok güzel uyandırabilirdi ama vazgeçti. Noel tatilini berbat etmek istemiyordu. Sonuçta onun evine gidiyordu değil mi?

Paltosunu, şapkasını ve kaşkolunu giyip dışarı çıktı. Ortak salonda oturmak istemiyordu çünkü heyecanından yerinde duramayacağını biliyordu. En iyisi dışarı çıkıp herkes uyanmaya başlayana kadar gölün kenarında dolaşmak ve sonra içeriye girmekti. Büyük Salonun oradan geçip dışarıya adımını attığında ürpermeden edemedi. Sabah havasının soğuğu hiçbir şeye benzemiyor, iliklerine kadar işliyordu. Bu saatten sonra istese de uyuyamazdı. Tüm vücudu ayılmıştı. Dışarıda adımını her attığında ufak çatırdama sesleri oluşuyordu. Ayağını bastıkça kırağı taneleri eziliyordu. Gölün dibine yaklaşana kadar dümdüz yürüdü. Ardından sola döndü ve Yasak Orman'ın tam zıttı yöne doğru ilerlemeye başladı. Gölün kenarından o tarafa doğru yürüyüp de yanlış anlaşılmak istemiyordu.

Gölde hiçbir dalga olmamasının fırsatından yararlanıp, suyun birkaç santim gerisinde durdu ve ellerini suya daldırıp, gölün suyunu yüzüne çarptı. Yanaklarının suyun soğukluğundan kıpkırmızı olduğunu hissediyordu. Ellerini ve yüzünü kurulayacak bir şeyi olmadığından, kaşkolunu havlu niyetine kullanıp yürümeye başladı. Bir an önce gitmek istediğinden zaman geçmek bilmiyor ve zihnini oyalamak için adımlarını sayıyordu. Üç yüz doksan dördüncü adımında ağaçların o taraftan bir çatırtı duydu. Hemen asasını kavrayıp gözleriyle, çatırtıyı çıkartanı ya da çıkartan şeyi aramaya koyuldu. Gözlerini kısıp baksa da hiçbir şey seçemiyordu. Ağaçlığa bir iki adım yaklaştı ve çatırtıyı çıkartan karaltıyı gördü.

"Severus?" Dedi şaşkınca. Snape onun sesini duyunca irkildi. James sorgulayan ifadelerle adama doğru yaklaşmaya başladı. Snape'in onun geldiğini duymamış olması kuşku uyandırıcıydı. Çünkü pür dikkat en ufak sesi bile duyan Snape, bu sessizlikte onun yürürken çıkartmış olduğu sesleri duymamıştı.

"Senin şuan yatağında olman gerekmiyor mu?"

"Senin de şuan yatağında olman gerekmiyor mu?" Diye aynı soruyla karşılık verdi James.

"Burası Hogwarts bile olsa tekin olmayan yerlerde tek başına dolaşmamalısın James. Şimdi ortak salonuna ya da büyük salona geç."

"Voldemort'un yanından mı geldin?"

"Bu sefer öğretmenin olarak söylüyorum. Ortak salonuna ya da büyük salona geç James."

"Bana neler döndüğünü söylemeden adımımı atmıyorum."

"James!" Dedi Snape sinirle.

"Benim geldiğimi bile duymayacak kadar senin zihnini kurcalayan ve seni sinirlendiren bir şeyler var ve ben bunu öğrenmeden hiçbir yere gitmiyorum. "

"Hiçbir şey yok!"

"Buradan gerçekten gitmeyeceğimi biliyorsun değil mi? Ne oldu Severus?" Snape derin bir nefes aldı sinirle.

"Lucius..."

"Lucius çocuğum olduğunu öğrenmiş."

"Ne?" Dedi James, şaşkınca elleriyle ağzını kapatıp.

"Ama nasıl?"

"Lanet Weasley, Potter'a söylerken Draco gizlice onları dinliyormuş."

"Draco hiç Harry'lerin çok yakınına gelmedi ki! Nasıl duymuş olabilir?"

"BİLMİYORUM! Biçim değiştirmiş olabilir, Weasley'lerin dükkanından bir şeyler almış olabilir. Nasıl bilmiyorum ama bir yolla öğrenmiş!" James derin bir nefes aldı.

"Vol... Voldemort biliyor mu?" Snape sinirle karışık güldü.

"Sence biliyor olsa Hermione ile ikimiz burada olur muyduk?" James rahat bir nefes koyuverdi.

"Lucius" dedi aniden.

"Sadece çocuğun olduğunu biliyor değil mi? Hermione'nin kızın olduğunu bilmiyor?" Snape bilmiyor anlamında kafasını salladı.

"Ne istedi senden? Yani bunu saklamak için?" Snape alay edercesine yeniden güldü.

"Hiçbir şey isteyecek konumda değil çünkü Lord daha da güçlenip toplantılarında tekrardan zihinleri kontrol etmeye başladığında çocuğum olduğunu öğrenecek ve gizleyebilme ihtimalim kalmadığından her şeyi zaten öğrenmiş olacak. " James tüm mutluluğunun içinden çekilmesiyle dizlerinin üzerine çöküp başını ellerinin arasına aldı. Bir çıkış yolu bulmalıydı.

"İtiraf et."

"Ne saçmalıyorsun James?

"Voldemort'a her şeyi anlat. Aileni bıraktığını ama aklına tekrardan geldiği için aradığını ve kızının kim olduğunu daha yeni keşfettiğini anlat."

"Bunun nasıl bir faydası olacağını düşünüyorsun?"

"Sen itiraf ettiğin için derine inmeyecektir ve kızın olarak söylediğin kişiyle de yalan söylemediğini anlayacaktır. Çünkü böyle bir ihtimal kimsenin aklına gelmez. Sonrasında ise annemde yaptığın gibi Hermione'ye dokunmaması için yapabileceğin her şeyi yap, yalvar gerekirse gerekirse beni ona götürmeyi teklif et." James ciddiyetini anlaması için Snape ile göz temasını hiç kesmedi.

"Ve Hermione'ye de her şeyi açıklamalısın." Snape ağzını açıp tam bir şey söyleyecekti ki James'in arkasından gelen dal çatırdamasıyla ikisi de o yöne döndü.

"Hhh... Hermione." Dedi James usulca ve Hermione'ye doğru adım attı ama kız hızla durması yönünde elini kaldırdı.

" Sakın!" Dedi yaklaşmaması için gözyaşları gözünden akıp yere damlarken.

" Lütfen açıklamama izin ver."

"Neyi? Bunca zaman bilip benden saklamanı mı? Sana güvenmiştim James."

"Hermione..." Gözyaşları akarken alayla güldü genç kız.

"Hermione.."dedi usulca

" Demek bana Granger dışında adımla da seslenebiliyordunuz Profesör..." ve tek bir kelime daha etmeden dönüp okula doğru ilerlemeye başladı. James çaresizce ellerini başının arasına alıp Snape'e doğru döndü. Ne yapacağını bilmiyordu. Böyle olmasını planlamamıştı. Adamın gözlerinin içine baktı ne yapabiliriz dercesine.

"Sen..." dedi Snape parmağıyla onu işaret ederek ve James yaptığı hatayı fark etti. Hızla ayağa kalktı.

"Bunu gerçekten konuşacak zamanım yok. Gitmem ve bir şey yapmam lazım." Ve Snape elini onu tutmak için uzatmışken okula gerisin geri koşmaya başladı. Şuan gerçekleri öğrenmiş olan bir Snape'dense gerçekleri uğraşmış bir Hermione ile ilgilenmesi gerekiyordu. Kontrol edemediği bir gülümseme yayıldı yüzüne. Her iki türlü de gerçekleri öğrenmiş bir Snape ile ilgileniyordu...

Genç kızın okulda nereye gidebileceğine dair en ufak bir fikri yoktu. Çünkü Hermione iyi tanıyor ve nerelere bakacağını biliyordu bu yüzden onun tahmin edeceği veya onu bulabileceği yerlere gideceğini biliyordu. Bu yüzden saklanmak istediği bir yere ve James'in onu bulamayacağı bir yere gitmiş olmalıydı. James, bugün çıkmak için can attığı odasına koşar adımlarla ilerledi. Tek bir çaresi vardı. Çapulcu Haritası...

Gryffindor Ortak Salonuna öyle hızlı girdi ki çıkmak için kapının orada olan iki kişiyi istem dışı duvara doğru itti. Merdivenleri ikişer ikişer atladı ve hızla odalarının kapısını açtı.

"Merlin'in sarkık donu adına ne yaptığını sanıyorsun!" James, üzerine yorganını çekip çıplak üstünü örten Ron'u dikkate almadı. Hızla kardeşinin yanına ilerleyip kulağına fısıldadı.

"Çapulcu Haritası nerede Harry?" Harry bir kaşını kaldırıp şaşkınca ona baktı.

"Bavulunda mı?" diye sordu James aceleyle. Harry kafasını iki tane sallayıp pantalonun'un cebinden Çapulcu Haritasını çıkarttı. James koparırcasına haritayı kaptı ve asasını hızla haritaya doğrultup;

"Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum." Dedi. Haritadaki okulun her bir köşesini gözden geçirmeye başladı.

"Ne arıyorsun?"

"Hermione'yi." Dedi James, gözlerini bir saniye bile haritadan ayırmadan.

"Olması gereken yerde." Dedi Harry sakin bir ses tonuyla. James bakışlarını kardeşine çevirdi.

"Olması gereken yerde?" Harry evet dercesine başını salladı ve haritada bir noktayı gösterdi. James, Harry'nin göstermiş olduğu yere baktı. Gryffindor ortak salonu, kızlar yatakhanesi.

"Oraya neden gitsin ki?"

"Ne oluyor James?" diye sordu kafası daha da karışmış olan Harry. James kardeşine baktı. Demin sesli düşünmüş olmalıydı.

"Hermione'yi bulmam gerekiyor sadece. Muziplik tamamlandı." Haritanın kapanmasını beklemeden, Hermione'nin yanına gitmek için ayağa kalktı.

"Sakın bana kızlar yatakhanesine gideceğini söyleme?"

"Oraya gideceğim ne oldu ki?" Harry kardeşine güldü.

"İyi git. Ama bir saniye bekle Ron'da gelsin bizimle." Dedi James anlamadığı bir şekilde Ron ile Harry'ye baktı. Aralarında bakışmalarıyla iletişim kuruyor gibilerdi. James arkasından gelir diye Ron'un kazağından kafasını geçirmesini beklemeden odadan çıktı. Arkasından Harry'nin geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordu.

"Siz benimle niye geliyorsunuz? Benim onunla konuşmam gereken özel bir şey var."

"Hiç. Biz içeriye girmeyeceğiz zaten seni burada dışarıda bekleyeceğiz."

"Geldim." James Ron'a baktı. Kendisini sırıtmamak için zor tutar bir hali vardı. Kuşkulandırıcı bir şekilde Harry ile ikisi birkaç adım gerisinde duruyorlardı. James bu anlamlandıramadığı tavırlarını umursamayıp, kızlar yatakhanesine giden merdivenlere adımını attı. Bir adım... İki adım... Ve daha ne olduğunu anlamadan yüzüstü düştü. Merdiven düzleşmişti ve James kayarak başladığı yere geri dönmüştü. Sinirle ayağa fırladı. Ona kahkahalar ile gülen Harry ile Ron'a;

"Düşeceğimi, gidemeyeceğimi biliyordunuz ama bana hiçbir şey söylemediniz!" dedi bağırarak.

"Hey! Bize niye bağırıyorsun? Orası erkeklerin çıkamaması için böyle düzenlenmiş!"

"Sen..." dedi James sinirle Ron'a yaklaşarak ama başka bir şey daha demeden yanlarından geçti. Ortak Salonda koltuğa oturup gözlerini kapattı. İki işaret parmağı şakaklarında derin bir nefes aldı. O odaya bir an önce nasıl girebileceğini düşünmeye başladı.

"James..." dedi Harry ama kardeşine bakmadı.

"James."

"Ne var HARRY?" dedi James bir anda öfkeyle. Sonra yaptığı hatanın farkına vardı.

"Şuan düşünmem gerekiyor tamam mı? Sadece biraz yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım var."

"Tamam, ama ne olduğunu söyle. Belki yardım edebiliriz." Diye cevapladı Harry sakince.

"Sadece benim Hermione ile acil bir şekilde konuşmam lazım ve yalnız." Gözlerini tekrardan kapatırken, bir daha açıklama yapmayacağını Harry'nin anladığını umuyordu.

"Oraya erkekler giremeyecek şekilde tasarlanmış. Hermione'yi çıkarmamız lazım." James sonuç yani dercesine kafasını çevirdi. Fakat Harry'nin hiçbir cevabı olmadığı belliydi. James boşa geçirdiğini düşündüğü her süre de içinin içini kemirmesine engel olamıyordu. Hermione yukarıdaydı. Onunla konuşmalıydı ama konuşamıyordu. Yatakhane merdivenlerinden her ses geldiğinde ayağa fırlayıp kimin geldiğine bakıyordu. Her seferinde Hermione'dir diye umuyordu ama başka birisi çıkıyordu. Merdivenlerden yine ses duyduğunda ayağa fırladı. Kimin geldiğini görebilmek için merdivenlerin en yakınına gitti. Ginny ile göz göze geldiğinde hemen arkasına baktı ama Hermione orada da değildi. Hayal kırıklığı tüm vücudunu kapladığında Ginny sinirli bir şekilde önünde durdu.

"Hermione yıkılmış durumda. Ne olduğunu söylemiyor ama geldiğinden beri yukarıda ağlıyor. Ne yaptın ona James?"

"Ben... Ben..." diye kekeledi James ama verebileceği hiçbir cevap yoktu. İki elinide gerginlikle saçlarından geçirdi ve volta atmaya başladı.

"Kız bu haldeyken bir şey söylemeyecek misin? Belli ki ne yaptığını biliyorsun." Ginny'nin siniri ses tonundan anlaşılıyordu. James ona döndü ve Harry sanki tartışmasınlar diye Ginny'nin yanına gidip bir adım önünde durdu.

"Eğer Hermione hiçbir şey söylemiyorsa ben de söyleyemem Ginny. Ama emin ol Hermione'yi daha iyi hissettirebilecek olsam bunu hemen yapardım. Onunla konuşmaya çalışıyorum fakat daha yukarı bile çıkamıyorum. Zaten çıksam da açıklama yapmama izin vereceğini düşünmüyorum ya..." Ginny hiçbir şey söylemeyip onu süzdü. James koltuğa geçerken Ginny'de onu direk görmesini sağlayacak tekli koltuğa oturdu. Hala onu inceliyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor diye düşündü James. Ginny, şaşkınlıkla derin bir nefes alıp bu nefesini tuttu ardından;

"Hayır hayır hayır..." dedi. James, Harry ile Ron'unda aynı onun gibi Ginny'ye şaşkınlıkla baktığını biliyordu.

"Yapmış olamazsın." Ron, Hermione ile sevgili olduklarını bilmediğinden Ginny açıkça söyleyememişti ama James anlamıştı.

"Tabi ki de yapmadım! Böyle bir şey yapabileceğimi nasıl düşünürsün!"

"James neyi yapmış olamaz? Neyi yapmış olabileceğini düşünüyorsun Ginny? Benim bilmediğim aranızda ne dönüyor."

"Hiçbir şey." Diye kestirircesine cevap verdi James. İlişkilerini bilen kişi sayısını minimumda tutma kararı almışlardı. Eğer Ginny ile Harry fark etmemiş olsa onlara da söylememiş olurlardı. Bu yüzden Ron'dan hala gizliyorlardı Çünkü her bir kişinin bu gerçeği öğrenmesi demek herkes tarafından duyulma ihtimalini arttırırdı.

"Hiçbir şey? Beni çocuk mu sanıyorsun James? Bana söylemediğiniz bir şey var." Ron bakışlarını hepsinde gezdiriyor ve birinden cevap bekliyordu. En sonunda sessizliği Ginny bozdu.

"Sonra Ron. Eminim sonra her şeyi öğreneceğiz." Ron yanıtı kabul etmediğini belli edercesine bir şey söylemek için ağzını açtı ama Ginny buna izin vermeyip;

"Hermione, yemeğe gelmeyecek. Biz gidelim. Onunla trende buluşuruz." Dedi. Harry hiçbir şey söylemeden sevgilisinin söylediğine itaat etti. Ron ilk tereddütte kaldı ama onları takip etti. James ise olduğu yerden bile hareket etmedi.

"James?" James eliyle siz gidin dercesine elini ileri doğru salladı.

"Burada beklemen hiçbir işe yaramayacak James. Çıksa bile tek kelime etmeyecektir. Bize gidene kadar ve tüm hissettiği şeyler geçene kadar bekle." James cevap vermedi. Çünkü her geçen saniye de Hermione'yi kaybediyormuş gibi hissediyordu. Ona ulaşamadığı her dakika sanki Hermione'nin kalbinde ona ait bir parça kopup yok olacakmış gibi hissediyordu. Diğerleri çıktığında merdivenleri rahatça görmesini sağlayacak tekli koltuğa oturdu. Hermione buradan çıkacaktı ve o çıkarken eninde sonunda onu görecekti.

Zaman sanki Harry ile tanışmayı beklediğinden bile daha yavaş geçiyordu. O zaman yıllarca beklemiş ve dayanmıştı ama şimdi... Sadece birkaç saat sonra Hermione'nin oradan çıkmak zorunda kalacağını biliyordu çünkü Weasley'lere o da gelecekti ama bu birkaç saat sanki yıllardan daha uzun geçiyordu. James sabırla sürenin geçmesini bekledi. Her ses duyduğunda bakışlarını merdivene dikiyor ama hayal kırıklığına uğruyordu. Belki de şimdiye kadar Gryffindorda görmediği dikkatini çekmeyen kişilerin bile farkına varmış ve çıkmışlardı ama Hermione hala ortalıkta yoktu. Okuldan ayrılmalarına son yarım saat kala James merdivende ses duydu ve ayağa kalktı. Daha o kahverengi saçları gördüğünde merdivenlere doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Hermione..." dedi yumuşak bir sesle. 

Continue Reading

You'll Also Like

15.5K 2.3K 50
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
91K 17.7K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
1.6M 110K 29
Başkomiser Han Jisung ve seri katil Lee Minho
74.1K 8.6K 32
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.