SAPLANTILI [+18]

Door Esmerimsi_yzr

2.9M 117K 182K

🔴 "Bu nedir?" "Ağrı kesici ilaç diyelim." "Neden veriyorsun diye sordum?" "Sayısını bile hatırlayamacağım b... Meer

1.bölüm "Şok"
2.bölüm "Kararsızlık"
3.bölüm "Çaresizlik"
4.bölüm "Çok teşekkür ederim."
5.bölüm "Düğün"
6.bölüm "Can kırıklığı"
7.bölüm "İçimdeki yangın"
8.bölüm "Neredeydin!"
9.bölüm "Geçmişin izleri"
10.bölüm "Daima"
11.bölüm "Gelen Telefon"
12.bölüm "Sana inandığım gün!"
13.bölüm "Çekilen video"
14.bölüm "Kan"
15.bölüm "İçimdeki Huzursuzluk"
16.bölüm "Benimsin"
17.bölüm "Mesaj"
18.bölüm "Boşluk"
19.bölüm "Sakın"
20.bölüm "Olay gecesi"
21.bölüm "Heyacan"
22.bölüm "Söz ver"
23.bölüm "Sürpriz"
24.bölüm "Sen!"
25.bölüm "Yağmur"
26.bölüm "Küçük bir yalancısın"
27.bölüm "Bir çift öfkeli gözler"
28.bölüm "Kurşun"
29.bölüm "00:13"
30.bölüm "Nefes"
31.bölüm "Kalp ağrısı"
32.bölüm "Alaz!"
33.bölüm "Yangın yeri 1"
34.bölüm "Yüreğim yangın yeri"
35.bölüm "Nefret"
36.bölüm "Fotoğraf"
37.bölüm "Cihan!"
38.bölüm "Ben ne yaptım"
39.bölüm "Kıskançlık"
40.bölüm "Pasaport"
41.bölüm "Küçük kahramanım"
42.bölüm "Ceza"
43.bölüm "Özledim"
44.bölüm "Öp beni!"
45.bölüm "Kanıyorum"
46.bölüm "Ağlama"
47.bölüm "Korkma"
48.bölüm "Nişan 1"
49.bölüm "Nişan 2"
50.bölüm "Pislik"
51.bölüm "Manyak!"
52.bölüm "Düğün"
53.bölüm "Not."
54.bölüm "Seni bulacağım"
55.bölüm "Nerdesin bebeğim. "
56.bölüm "Gurur"
57.bölüm "Seni istiyorum."
58.bölüm "Doğum günü..."
59.bölüm "Küçük bir ceza"
60.bölüm "Kız isteme"
61.bölüm "Baş ağrısı"
62.bölüm "Oyun bitti."
63.bölüm "Dokunma bana"
64.bölüm "Rüya"
65.bölüm "Gurur"
67.bölüm "Alex"
68.bölüm "Hamile misin?"
69.bölüm "Kalbime giren ağrı"
70.bölüm "Serenay'ın düğünü"
71.bölüm "Düşünce"
72.bölüm "Davetiye"
73.bölüm "Ayşe'nin Düğünü yeni bölüm."

66.bölüm "Ryan"

17.8K 1.2K 2K
Door Esmerimsi_yzr

Keyifli okumalar.
Yorum+Vote+takibe almayı unutmayınız.

Gurur tarafından öpüldünüz:)

Telefonu aldığım gibi yere çaldım. Kalbime ağırlık çöktü.

"Seni sevdiğim güne lanet olsun Pislik!"

Ryan, "Jasmin?" deyip önüme geçti. Titreyen elleriyle çenemi kavrayacağı sırada elimle ittirdim.

"Dokunma bana Ryan." diye sinirle bağırdığımda elleri yumruk oldu.

Perla koşmayı bırakıp yanıma kadar geldi.
"Jasmin? Ne oldu?" dedi. Cevap vermeden arkamı dönüp hızlı adımlarla kapıdan içeriye girdim.

Önüme bakmadan koştura koştura merdivenlerden çıkmaya çalıştım. İkinci kata çıkacağım sırada iri bedene çarpmamla birlikte geriye doğru sendeledim. Basamaklardan düşeceğim esnada çarptığım kişi belimden yakalayıp kendisine doğru çekti.

Bakışlarımı göğüslerinden çekip yüzüne baktım. Bu dünkü merdivenlerde karşılaşıp benimle konuşan kişiydi.
Ağladığımı gördüğünde yüzümü inceledi.

"Sorun nedir?" diye sordu. Elimle belimde tutan ellerini ittirmeye çalıştım. Sıkıca kavradığı belimi gevşeterek serbest bıraktı.

Ryan, "Gel benimle." diye emir verince yönümü ondan tarafa doğru döndüm. Sinirle yanımdaki dikilen çocuğa baktı.

"Yalnız kalmak istiyorum." deyip yanlarından ayrıldım. Ayrılırken Ryan'nın sinirle çocuğa bağırdığını duysamda aldırış etmeden uzaklaştım.

Kaldığım odanın şifresini girip kapının açılmasını bekledim. Kapı açılır açılmaz içeriye girdim. Kapıyı örtüp yatağın üstüne kendimi zor attım.

Dizlerimi karnıma doğru çekip sessizce ağlamaya başladım.
"Neden böyle davranıyorsun bana? Yağmur'a hak vermeye başladım. Onu da böyle sorgusuz sualsiz bıraktın. Belki seni bırakmak için sebepleri vardı. Tıpkı benim gibi."

Bir süre öylece kalakaldım. Ne kadar öylece kaldım bilmiyorum ama ağlamaktan gözlerimin içi yandı. Kapım üst üste tıklatılmaya başladı.

Perla, "Jasmin kapıyı açar mısın?" dedi. Yerimden yavaşlıkla doğrularak ayağa kalktım. Ruhen ve bedenen çok bitik durumdayım. Ağır adımlarla kapıya ulaşıp açtım.
Perla'nın kızaran gözleriyle karşılaştım.

"Gelebilir miyim?"
Elimle içeriye işaret ettikten sonra içeriye girdi. Geçip sandalyeye oturduktan sonra, telefonumu ve kulaklığımı masaya bıraktı.

"Jasmin kötü haber mı aldın?" diye endişeli ve üzgün çıkan sesiyle başımı aşağı yukarı hareket ettirdim.
Sandalyeyi çekip karşına oturarak telefonumu elime aldım. Ekran camı çatlamıştı ama ona rağmen telefonum açıktı.

"Anlatmak istersen dinlerim." dedi.

"Perla konuşacak durumda değilim. Beni yalnız bırakır mısın?" dedim. Ona bakmak yerine bakışlarımı telefona indirdim. Sandalyesini ittirdi. Eliyle omuzuma şefkatle dokundu.

"Bir şeye ihtiyacın olursa lütfen çekinme söyle." deyip odadan çıktı. Telefonu açıp Alaz'ın numarasına girerek kulağıma götürdüm.

"Aradığınız numara kullanılmamaktır..." deyince kaşlarım çatıldı. Kime ihtiyacım olsa ulaşamıyorum. Sandalyeden kalkıp üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Spor kıyafetlerinden kurtulup kendi giysilerimi giyinmeye başladım.

Üzerimi değiştirdikten sonra telefonumu ve çantamı alıp odadan ayrıldım. Birkaç dakika sonra arkamdan birinin koştuğunu duydum.

Ryan, "Nereye gidiyorsun?" diye sorunca durdum ve ona baktım.

"Sana ne?" dedim. Kolumdan tutacağı sırada geri çekildim.

Ryan, "Gideceğin yere bırakayım seni." deyince önüme dönerek tekrar yürümeye başladım.

"Uzak dur benden. Yalnız kalmak istiyorum." deyip merdivenden aşağı inmeye başladım. Durdum.
"Yalnız kalmak istiyorum dedim sana."

Gözlerinde öfke vardı.
"İyi görünmüyorsun? Bu şekilde araba sürmene izin vermem." deyince sinirle bağırdım.

"Sen kimsin ki bana karışıyorsun. Uzak dur." dedikten sonra hızlı hızlı inmeye başladım. Onu arkamda bırakıp çıkışa kadar geldim. Arabam yoktu. Tekrar içeri girmek için arkamı döndüğümde Ryan'a çarptım.

"Arabam nerde?" diye sordum. Telefonu cebinden çıkartıp birilerini aradı.

"Arabayı getirin." diye emir verdi konuştuğu kişiye. Arabamın gelmesiyle içinden çocuk çıkıp anahtarı bana vermek yerine getirip Ryan'a uzattı. Elinden alacağım zaman arabanın ön tarafından geçerek sürücü koltuğuna oturdu.
Aracın ön tarafını dolanıp sürücü tarafını açtım.

"İn aşağı?" dediğimde bana öyle bir bakış baktı ki, tüylerime kadar ürperdim.
"Ryan kendim giderim."

Ryan, "Geç bin arabaya." dedi sinirle. Aracın kapısını sertçe çarparak geçip ön tarafa oturdum.
"Emniyet kemerini tak."

"Bir de emir veriyor gerizekalı manyak!" diye söylediğimde arabayı çalıştırdı. Kısa bir an direksiyonu tutan ellerine baktım. Parmak boğumları bembeyaz olmuş, direksiyonu kıracak derece tutuyordu.

Emniyet kemerimi taktıktan sonra başımı sağ tarafıma çevirerek ellerimi göğsümde birleştirdim.
Sessiz sedasız yola devam ettik. Ne o konuştu ne de ben.

"Amcamlara gideceğim. Adresi vereyim." dedim.

Ryan, "Gerek yok." deyince başımı çevirdim ondan tarafa."

"Adresi biliyor musun?"

"Evet biliyorum." deyince şaşırdım.

"Nerden biliyorsun?"

"Kayıt yaptırırken tüm bilgilerin gözüküyor."

Daha fazla soru sormadan tekrar başımı camdan tarafa çevirdim. Yine ağırlık çöktü yüreğime. Düşünmeden edemiyorum. Nasıl bir kızı eğitir!

Kimmiş öğrenelim bakalım. Çantamdan telefonumu çıkartıp aramalar kısmına girdim. Başar'ın numarasını tıklayıp kulağıma götürdüm.

"Aradığınız kişiye ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz."

"Allah Allah Başar'ın numarası kapalı." deyip kendi kendime söylendiğimde telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım.
"Yoksa sende mi engelledin beni Başar."

WhatsApp'a girdim. Fotoğrafı gözüküyordu.
"Her halde şarjı bitti." diye konuşurken Ryan'nın sesini duydum.

"Ne konuşuyorsun yine?"

"Sana ne? Her konuştuğumu sana çevirecek miyim?"

"Tamam sustum." dedi.

"Pislik Gurur!" deyip telefonu elimde sıktım. Telefonumun şarjı az kalmıştı. Eve kadar bitmez inşallah.

Yaklaşık iki saattir yoldaydım. Nihayet amcamın evinin önünde durduğumuzda, evin önünde bulunan araca baktım. Bu amcamın arabası değildi, yoksa Cihan mı burda?
Telefonu çıkartıp yengemin ağzını yoklamak için arayacaktım ki şarjımın bittiğini gördüm.

"Of kesin bu Cihan'ın arabası. Onunla karşılaşmak istemiyorum." dediğim zaman Ryan arabayı çatıştırıp tekrar yola çıktı.

"Nereye gidiyorsun?"

"Sen inmeyince kararsız kaldığını gördüm."

"Şimdi nereye götürüyorsun beni?"

"Nefes alacağın bir yere." deyince içime kurt düştü.

"Sen arabayı durdur. Tamam bundan sonra ben kendim giderim." dediğim zaman aldırış etmeden sürmeye devam etti.

"Bu manyak beni kaçırmasın."

"Lütfen bana güvenir misin?"

"Şu saatten sonra ben kendime bile güvenemiyorum artık."

"Anlamadım?"

"Tamam sen devam et." dedim.

"Cihan'la karşılaşmaktan iyidir. Adını anmak bile midemi bulandırıyor." diye söylenip durdum.

Yaklaşık bir saat sonra beni tepenin en zirvesine çıkardı. Yeni yeni görüyorum. Dağın tepesinde bir de tek katlı restoran vardı.
Arabayı durduktan sonra bana baktı.

"Geldik." dedi. Arabanın kapısını açıp içinden çıktım. Kapısını örtüp arabanın ön tarafına geçip kalçamı yasladım. Hava bugün güneşliydi. Ryan'da gelip yanıma durdu. Kalçasını dayayıp ellerini göğsünde birleştirdi.

"Ne zaman canım yansa buraya gelip nefes alıyorum." dedi, başımı ona doğru çevirdiğimde, başını arkaya doğru gerdirdi. Gözleri kapalıydı.

"Canım yansa derken?" diye sordum, seslice nefesini alıp verdikten sonra başını bana çevirip baktı.

"Boşver." dedi. Sesi sıkıntılı geldi.

"Merak ettim."

"Önce sen anlat bakalım. Neden ağladın? Sonra da ben sana anlatayım." deyip önüne döndü.

"Benim ki uzun hikaye. Sıkılırsın." dedim.

"Sıkılmam." dedi. "Seninle karşılaştığımızdan beri hep gözlerin yaşlı. Yüzün gülmüyor?" diye sordu.

"Eşim beni boşadı." dedim,

"Onu söylemiştin. Neden boşadı seni?"

"Yağmur yüzünden." dediğim zaman ellerini göğüslerinden çözüp iki elini önünde birleştirdi.

"Yağmur kim?" diye sordu.

"Eşimin ilk sevgilisi."

"Neden ona mı döndü tekrar." dedi.

"Hayır. Öyle değil. Gece yarısı evimize kadar geldi."

"Hımm. Devam et."

"Gurur'un içeceğine ilaç katmış. Öldürücü ilaçmış galiba." anlatırken bile anı tekrar yaşıyormuşum gibi ellerim titremeye başladı.

"Nasıl yani?"

"Kuzenimin nişanında oldu her şey. Eşime verdiğim içeceğin içindeydi ilaç." dediğim zaman gülecek gibi oldu.

"Sen kendi ellerinle mi verdin Gurur dediğin kişiye."

"Ben nerden bilebilirdim ki. Kız her şeyi planlamış. Sonra eve geldiğimizde Gurur, başım çok ağrıyor falan deyip yatınca bende yanına yattım. Gece beni öyle bir uyandırdı ki tüylerime kadar ürperdim." diye anlatırken gözümden yaş geldi. Titreyen ellerimle bacağımı sıktım.

"Devam et." derken Ryan'ında sesi boğuk çıktı. Anlattığımdan etkilendi galiba.

"Yağmuru karşımda gördüm. Elinde iğneyle Gurur'un başında oturuyordu. Yalvardım yapma diye, ama beni dinlemedi. Sonradan bir kız daha girmişti içeriye. Kameraları falan hallettim dedi.
Yağmur denen kız Gurur'u bırakmam için hayatıyla tehdit etti beni." deyip gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim.

"Her şeyi planladı, o notu yazdırdı, buraya gelene kadar uçak biletimi falan her şeyimi ayarlamış. Onu terk ettiğimi inandırdı."

"Sikeyim!" dedi, "seni aramadı mı ondan sonra?" diye sorunca başımı iki yana salladım.

"Hayır aramadı." dedim, başımı ona doğru çevirdim. Elleri yumruk olmuştu.
"Sen anlat bakalım şimdi?"

"Hayatıma yalanlar dolu bir kız girdi. Sevdiğine inandırdı. Benimle birlikteyken aynı zamanda başka birileriyle ilişkisi olduğunu öğrendim." deyip sesi sonlara doğru sertleşti.

"Gözünle gördün mü?"

"Başkasının altında gördüm." deyince ne diyeceğimi bilemedim.

"Hayatında başka birisi olmadı mı ondan sonra?" dedim.

"Oldu. Ve o kıza kavuşacağım günü iple çekiyorum."

"Nasıl yani? Uzakta mı?" diye sordum. Başını çevirip bana baktı.

"Evet. Hemde çok uzakta." deyip içini çekti.

"Neden ayrısınız peki?"

"Boşver. Sen biraz daha iyi misin?" diye sorunca ben de onun gibi içimi çektim.

"Evet şimdi biraz daha iyiyim. Gerçekten havası ve manzarası bana çok iyi geldi. Teşekkür ederim Ryan." dedim.
Ama aklımda hâla Gurur'un eğittiği kız vardı.

"Acaba Gurur'un eğittiği kız nasıl? İnşallah güzel değildir." diye sessize fısıldadığımda Ryan'nın sesini duydum.

"Yemek yiyelim mi? Buranın yemeği çok güzeldir." deyip benden tarafa doğru döndü. Başımı sallamakla yetindim. Yaklaşık yirmi metre uzaklıkta restorana doğru adımlarımı yavaşlıkla atmaya başladım. O önde ben arkasından ilerlerken, uzun saçlarını alttan bağlamıştı.

Omuzları geniş ve kaslıydı. Tıpkı Gurur gibi.
Pislik!

Restorana girip boş masalarda göz gezdirdim. Hemen hemen her doluydu. Ryan arkalara doğru adımlayınca onu takip ederek etrafa bakındım. Genellikle gençlerle ve çiftlerle doluydu.

Ryan aniden durdurarak, siyah deri montuna yapışmam bir oldu. Başını benden tarafa çevirdi.

"İyi misin?" diye sordu. Burnum fena şekilde acıdı. Burnumu tutup okşadım.

"Evet." diyebildim. Boş masa bularak sandalyeyi çekip oturdum. Ryan'da geçip karşıma oturarak garsona gel işareti yaptı. Garson geldikten sonra menüleri önümüze bıraktı.

Menüyü seçip adını söyledim. Umarım tadı güzeldir. Boş boş oturup öylece servisin gelmesini bekledim. Ryan, telefonuyla uğraşırken ben de etrafa göz gezdirdim. Hiç görmediğim yerleri görmeye başladım.

Siparişlerimiz gelir gelmez yemeğin enfes kokusu ne kadar çok acıktığımı gösterdi. Ryan, telefonu masaya bırakarak önce bana baktı sonra yemeğine.

Ryan, "Ne zamandır yemiyordum. İyi denk geldi."

"Afiyet olsun sana." deyip yemeğe başladım. Herkesten beni kıskanan Gurur nerelerde?
Tüküreyim senin sevgine, aşkına.

Yemeğimi yerken lokmalar sanki tek tek boğazıma diziliyor, aşağısına inmiyordu. Onu çok seviyordum. Suya uzanmak için yeltendiğimde Ryan dolu olan bardağı bana uzattı. Uzatırken elleri titredi.

Bardağı alıp içmeye çalıştım. Su bile zor aştı boğazımdan.

Ryan, "Lütfen yemeğini yer misin? Sen böyle yapınca canım istemiyor." dedi. Tamam dercesine kafamı oynattım. Yemeği zorda olsa bitirebildim. Yemeğimizi yedikten sonra Ryan'ın kalkmasıyla birlikte sandalyeyi ittirip kalktım.

Ben restorandan çıkıp arabama doğru ilerleyerek ön tarafına geçip kalçamı yasladım. Şimdi hava buz gibiydi. Arabadan temasımı keserek tam tepe ucuna kadar yürüdüm. Bir adım atsam aşağı kayalıklardan düşüp ölürüm.

Sağ ayağımı ileriye doğru salındırırken, belimden tutulup geriye doğru çekildim.
Nefes nefese kalmış birinin göğsüne yapışıp kaldım.

Ryan, "Ne yapıyorsun sen!" diye sinirle soluyarak göğsü inip kalktı. Göbeğimde yer edinen ellerini tutup çekiştirmeye başladım.

"Bırakır mısın beni." dediğimde, nedense bu anımız Gurur'u hatırlattı. Tıpkı onun gibi soluyor, onun gibi tutuyordu. Göbeğimden elini sürterek yavaşlıkla çekti. Ona doğru döndüm.

Sinirden çenesi seğiriyordu. Onun bu görüntüsüyle baştan aşağı ürperdim.
"İntihar edecek kadar delirmedim. Sakın bana bir daha bu şekilde yaklaşma." dedim.

"Hiçte öyle gözükmüyordun."

"Gidelim artık." dedim. Sürücü tarafındaki kapıyı açacağım sırada elini elimin üstüne koyarak çekiştirdi.

"Ben sürerim." dedi. Elinin teması içimi cız etti. Gurur ne diyeyim sana ben.

"Ben sürerim." dediğimde arkadan üzerime doğru eğildi.

"Henüz ölmek için gencim." deyince başımı arkaya doğru çevirdim.

"Genç mi? Aynaya bakmıyor galiba." diye söylenirken yakınlığımızı yeni farkedip elimi arabadan çekerek yan tarafa doğru çekildim.

Zafer kazanmış gibi gülerek sürücü koltuğuna geçip oturdu. Ben ön tarafı açıp bindim. Arabayı çalıştırdığı sırada, ön tarafa oturduğumu yeni farkederek yanımda kapıyı açmaya çalıştım.

Aracı hareket ettirmesiyle oflayarak emniyet kemerini taktım. Göz ucuyla yan tarafa doğru baktım, bacakları uzundu ve arabaya iyi sığdı.
Başımı camdan tarafa doğru çevirip etrafı izlemeye başladım. Ormanlık yolu ve yeşillikle doluydu.

"Nereye bırakayım seni?" diye sordu.

"Bilmiyorum." diye cevapladım. Yemeği yedikten sonra bana bir ağırlık çöktü. Ryan, herhangi bir müzik açınca ninni gibi gelmeye başladı. Araba tırtıklı yollardan geçtikçe iyice uykum geldi. Ne çok uyur oldum bu aralar.

İnşallah uyuyup kalmam bu adamın yanınd-....

Yan tarafıma döndüğümde sırtım sıcaktı. Ama bir türlü gözlerimi açamıyorum nedense. Yediklerim mi ağır gelmeye başladı bilemiyorum. Tekrar sol tarafıma dönerek yastığa gömüldüm.

Yastığım sıcak ve sertti.

🔗

June, "Jasmin uyan artık sabah oldu." demesiyle gözlerimi açmam bir oldu.
Ellerimi yatağa bastırıp doğruldum.

"June saat kaç?"

"Saat yedi. Ve sen hâla uyuyorsun." dedi, etrafa bakındım en son arabadaydım.

"June Beni kim getirdi buraya?" dedim nefes nefese. Ryan' mı taşıdı beni kucağında yoksa kahretsin.

"Ryan getirdi. Seni uyandırmaya çalışmış, uyanamayınca kucağında taşıyıp odana getirdi."Elimi kalbime bastırdım.
"Sonra çıktı gitti işlerim var deyip."

"Oh. Rahatladım. İyi ki gitmiş."

"Anlamıyorum?"

"Yok bir şey.." Dedim. Üzerime baktım. Değiştirilmişti.
"Sen mi değiştirdin üzerimi?"

"Evet. Dün Ryan seni öylece bırakıp gidince montunla falan uyumazsın diye çıkardım. Daha rahat yatman içinde geceliklerini giydirdim." dedi. Üzerimde yeni gecelikler vardı.

"June bunları ne kadara aldın? Parasını ödeyim." Dedim. Elimi tutup okşadı.

"Önemli değil. Hediyem olsun."

"Olur mu öyle? Geldiğimden beri sen alıyorsun sürekli." deyip yataktan tamamen kalkıp masaya doğru adımladım. Çantamı açıp içinden belli bir miktar çıkartıp June'ye uzattım.
"Lütfen al bunları."

"Hayır koy onu cüzdanına lütfen. Hediye olarak aldım."

"Peki bundan sonra ben kendim alırım. Ayrıca teşekkür ederim." dedim, June oturduğu yatağın yatağın kenarından kalkarak kapıya ulaştı.

"Ben çıkıyorum. Hemen hazırlan yemekhane bölümüne gel." deyip odadan çıktı. Camlarla kaplı banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Hemen üzerimi değişip yine eşofman takımını üzerime geçirdim. Şalımıda takıp kendimi aynada kontrol ettim.

Komidinin üzerine bırakılmış montumun içini  kontrol edip telefonumu bulmaya çalıştım. Etrafa baktım masadaydı ve şarjdaydı.
June iyi akıl etmiş bari.

Ekranı kırık olan telefonu alarak şifreli kapıyı açıp odadan ayrıldım. Bu sefer Ryan'la karşılaşmadık hayret doğru. Uzun koridoru aşıp merdivenlerden hızlı hızlı inmeye başladım.

Kısa sürede bu karmaşık yeri öğrendim. Yemekhane bölüme geldiğimde June ve Perla'yı gördüm. Onların yanına varıp oturdum. Kalabalığa alışmak zamanımı alacaktı.

Ryan yoktu.

"Günaydın kızlar." dedim.

Perla, "Günaydın. Daha iyi misin?"

"Evet iyiyim Perla." deyip kızların bana da kahvaltılık tepsi alması hoşuma gitti.

June, "Kızlar acele edelim."

Sanki askeri eğitimdeyim de acele ettiriyor.
Kahvaltımı zorlada olsa bitirip üçümüz bir dünkü alana geldik. Etrafa bakındım yine Ryan yoktu. Dayanamayıp sordum.

"June Ryan'ı göremedim?"

"Gelir birazdan işi vardı."

Etrafa bakınırken merdivenlerde karşılaştığım o iki kızla göz göze geldim.
Yine tiksinir bakışlarını atarak ellerini göğsünde topladı. Arkadaşına bakıp sonra beni işaret etti.

"Bu kızdan ortaya ne çıkacak çok merak ediyorum." dedi, alay kokan sesiyle yandaki arkadaşı kahkaha attı. Dayanamayıp kıza doğru adım atacağım sırada, June beni durdu.

"Uğraşma şunlarla." diye fısıldadı. Kendimi zor tutup önüme döndüm.

"Bu kızdan hiçbir halt olmaz." diye bu sefer yanındaki arkadaşı konuştu kahkaha atarak.
Dayanamayıp onlara doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.

"Ne diyorsun sen!" diye bağırdım.

"Diyorum ki boşuna zaman kaybetme buralarda." deyip elini salladı.

"Manyak mısın sen kes sesini." diye bağırdığımda, eliyle beni geriye doğru sertçe itti. Geriye doğru sendeleyerek sırtım sert bedene yapıştı.

"Mila!" diye arkamdaki sert beden bağırdı. Başımı çevirip baktığımda dünkü merdivenlerde çarpıştığım çocuktu. Kaşları çatmış bana değil bağırdığı kıza bakıyordu.

Birinin kolumu tutup çekmesiyle ikinci bedene sertçe çarpmam bir oldu. Başımı kaldırıp baktım, Ryan'dı. Burnundan soluyordu.

"Kolumu acıttın geri zekalı. Yavaş ol." dedim. Kolumu tutan ellerini gevşetip serbest bıraktı.

"Sen kendi kızlarınla ilgilen." deyip sonra bana baktı.
"Yürü." dedi. Arkamı döneceğim sırada ikinci kez sinirle soluyan sesini işittim.
"Yürü dedim sana."

"Bir de emir veriyor bana. Sen kimsin ki bana emir veriyorsun mal!" diye söylene söylene diğer kızların yanına vardım. Kızların yanında durdum. Düdüğünü çaldı.

Diğer kızlar koşmaya başladı. Ben yerimden dahi kımıldamadım.

"Neden koşmuyorsun?" diye sorunca sinirle ona baktım.

"Sen bana emir veremezsin. O kızlara saydıracaktım."

"Beraber koşalım. Ne söylediler sana?" dedi, sesi öncekine nazaran yumuşak çıktı. Yavaş yavaş koşmaya başladım.

"O kızdan ne çıkacak? Boşuna zaman kaybetme falan filan konuştular. Ne demek istediler onu da anlamadım." dedim.

"Seni güçsüz görüyolar. Onlara haddini bildir sende. Kendini geliştirmekle başlayabilirsin mesela."

"Manyak kocam o kızı eğiteceğine beni eğitseydi olmuyor muydu?" deyip bir anda aklıma gelen şeyle güldüm.
"Gerçi o beni eğitemezdi, biz ancak birbirimizin üstüne çıkar dururduk. Şey yapmaktan beni eğitmeye fırsat bulamazdı." diye gülümseyerek fısıldadığımda Ryan'nın sinirle soluyan sesini işittim.

"Siktir!" dedi. Neye küfür etti şimdi bu?

"Noldu?" diye sorduğumda elleri titredi. Cebinden telefonu çıkartıp gösterdi.

"Sen devam et ben hemen geliyorum." deyip yanımdan ayrıldı. Acaba Türkçe konuştum ona mı kızdı yine? Hızımı biraz artırarak June ve Perla'ya yetiştim. June'yle Perla'nın arasında yer alarak yavaş tempoda koşmaya devam ettim.

"June kızlar ne demek istedi? Bu kızdan ne çıkacak diye söylenip durdu."

June, "Seni güçsüz görüyorlar. Bende buraya başladığımda çok söylendiler. Ama şimdi bak görüyorsun beni." dedi, evet güçlüydü. Kilosundan çok kaslı kolları yapılı vücudu dikkatimi çekti.

"Haklısın. Peki kaç sonra bu hale geldin?" dedim.

"İki üç sürüyor. Senin azmine bağlı. Gerçi benim ki altı ay sürmüştü. Ben birde çok aşırı kiloluydum. Yirmi kilo verdim ve biraz daha vermem lazım."

Perla, "Ne konuştunuz? Bana İngilizce olarak çevirir misin?" diye rica etti. June'yle konuştuğumuzu ona İngilizce olarak çevirdiğimde yüzü düştü.

Perla, "İki üç ay mı? Off ya!" diye tısladı.
"Desene iki üç sonra evleneceğim."

"Perla istemezsen bırakırsın. Seni tutan nedir?"

Perla, "Abim."

"Abin mi?" diye sorduğum zaman duraksadı.

"Abim mi dedim ben. Nişanlım diyecektim."

Ryan, "Kendi aranızda konuşmayı bırakıp koşmaya devam edin. İki tur döndükten sonra başka yere geçeceğiz."

"Tur deme ya!" diye ofladım.

Ryan, "Kendi kendine konuşup durma." diye uyardı. Perla'nın yanında yerini aldı. Başım önde koştuğum için kafamı kaldırıp ileriye baktım.
Tartıştığımız iki kız ve çarpıştığımız çocuk ortalarında koşarak bize doğru yaklaştılar.

Çocuğun bana baş işareti yapıp geçmesiyle Ryan'nın sessizce ağzının içinde homurdandığını duydum. Diğer kızlar yüzümüze bile bakmadı.

Bu çocukla alıp veremediği neydi?

Bitiş noktasına geldiğimizde Ryan eliyle devam işareti verdi.

Nihayet üç tur koştuktan sonra yine bitiş çizgisine kadar geldik. Bitiş çizgisinde durarak kalbimin düzene girmesini bekledim. Elimi kalbime bastırdım.
Ryan yarım litrelik suyu bana uzatmasıyla açıp içmeye başladım.

Ryan, "Yavaş iç, geçenki sefer gibi olma." diye uyarınca ters ters baktım.
"Beni takip edin."

Diğer kızların yanımda yer almasıyla birlikte elimde su şişesiyle onu takip etmeye başladım. İçeriye girdiğimizde çok geniş bir salona girdik. İçerisi biraz karanlık gibiydi. Yerde serili minderleri görünce şaşırdım.

"Ryan bizi güreştirmeyi düşünmüyorsun değil mi?" diye sordum, cevabı beklerken gelip üzerime doğru eğildi. Yakınlığından dolayı geriye doğru çekildim.

"Şınav çekeceksiniz." deyip geri çekildi. June'ye baktı. "June göster." dedi.

June yüz üstü yere yatarak iki avucunu mindere bastırdı. Eğilerek aralıksız on defa eğilip kalktı.

Sonra dizlerinin üzerine oturup eliyle yatmamızı gösterdi. Ryan'nın telefonu çalmasıyla başımı çevirip ona baktım, telefonu kulağına götürerek salondan çıkıp gitti.
Yere oturarak bacaklarımı arkaya doğru gerdirdim. Avucumu sert mindere bastırıp çekmeye çalıştım.

June, "Perla sende. Hadi Jasmin biraz eğilip kalk." deyince başımı kaldırıp karşıya baktım.

Benimle dalga geçen kız ve çarpıştığım çocuk vardı. Tek elleriyle şınav çekiyorlardı. İkisinin bakışları altında dikkatim dağılarak yüz üstü yattım.

Ryan, "Tekrar dene." deyip yanıma uzanarak göstermeye çalıştı. Dengemi sağlayıp tekrar eğilip kalkmak için Ryan'a baktım. Çok sinirliydi yine. Kime sinirlendi acaba?

Ryan bana değil karşımdaki çocuğa bakıyordu.
Bu çocukla neden anlaşamıyor ki?
Kızın bakışları bile beni öldürecek cinstendi. Peki bu kızın benden alıp veremediği neydi?

Eğilip kalkarken içimden saydım, bir, iki, üçç-.." üçüncüsünde yere kapaklandım. Yüzüm mindere yapışmış durumdaydı. Bir kahkaha sesi işittiğimde başımı yerden kaldırıp baktım.
O kız gülüyordu.

June, "Jasmin sen yaparsın?" diye kulağıma fısıldadı. Başımı sol tarafa doğru çevirdiğim zaman Perla benden iyi gidiyordu. Ama beşincide mindere kapaklandı.

Perla, "Yeter artık ya!" sinirlenerek kalktığında bakışları Ryan'ı buldu. Anında şınav çekmeye başladı.
Tekrardan avucumu bastırıp çekmek için kendimi hazırladığımda, Ryan'nın sesini duydum.

Ryan, "On defa çekin sizi serbest bırakacağım." deyince Perla'nın oh çektiğini duydu.

İçimden saymaya başladım. Bir, iki, üç, dört...on üç, on dört, on beş, on alt-. yüz üstü düştüm.

Ryan, "Tamam yeterli. Şimdi şurdaki demirlerden tutunup asılacaksınız." deyince yavaşlıkla yerimden doğrulup kalktım.

"Hiç asılacak dermanım kalmadı. Sen diğer kızlarla asılırsın artık." deyip arkamı dönerek salonun çıkış kapısına doğru adımlamaya başladım. Perla yanıma koşup geldi.

"Bende yoruldum. June'yle asılsın." diye söylenirken Ryan'ın yanımda yer alışıyla bıraktıklarını gördüm.

"Neden yanımda yürüyorsun!" diye sinirle hızlı hızlı yürümeye başladım. Az önceki yorgunluktan eser kalmamış gibi merdivenden ikişer ikişer çıkmaya çalıştım. Son basamağa geldiğimde dengemi kaybettim.

Ryan'nın belimden yakalamasıyla düşmekten son anda kurtuldum. Sırtım deli gibi kalbi atan Ryan'ın göğsüne yapıştım. Nasıl yetişti bana?
Bendeki soru işte, adamın iki metre bacağı var neredeyse.

Belimdeki eli titredi. Elimi elinin üstüne bastırıp çekiştirdim. Elinin sıcaklığı baştan aşağı titretti.
Tıpkı Gurur gibi...

"Tamam bırak iyiyim." dedim, bir süre daha bekledim, "Ryan çek elini." diye ikinci kez ikaz ettiğim zaman yavaşlıkla çekti.

Kendi odama gelip hızlıca girdim içeriye. Üzerimdekiler terden yapış yapıştı. Önce başımdaki boneyi çıkarttım, sonra tüm giysilerimi.
Duşa girmeden önce aklıma gelenlerle hemen June'yi aradım.

"June sende makas var mı?"

"Odamdaki çekmeceme bakmam lazım. Ne yapacaksın makası?" diye sordu.

"Duşa girmeden önce saçlarımı keseceğim." dediğim zaman sıkıntılı sesini işittim.

"Ben odamdayım. Bakıp ararım birazdan seni." deyip kapattı. Telefonu yatağın üzerine fırlattım. Adımlarımı boydan aynanın karşısına attım. Çırılçıplak aynanın karşısında kendimi inceledim. Yavaş yavaş kilo almaya başlamıştım.

Göğüslerimin ucu kalktı. Gurur'la bu bedende kayboluyorduk. Onu ne kadar çok özlediğimi bilmiyor mu?

"Gurur nerelerdesin? Şimdi seninle yatakta beraber olmak varken, ancak böyle boş boş kendimi izliyorum. İçim sızladı, seni içime almayı o kadar istiyorum ki." diye kendi kendime konuşurken yan taraftan ses duydum.

Kırılma sesiydi. Kim tartışıyor acaba?
Ryan'ın odası değil mi bu? Manyak kime sinirlendi acaba?

Telefonum çalmasıyla aynanın önünden ayrılarak yatağın üzerine bıraktığım telefonu elime alıp açtım.

"Jasmin yanımda makas yok. Yarın getiririm."

"Tamam." deyip kapattım. Topuz yaptığım saçlarımı serbest bırakıp banyoya girdim. Her banyoya girişimde nedense biri aniden odama dalacak diye korkuyorum.
Ilık suyu ayarlayıp saçlarımdan aşağı akan su, bedenimi yavaş yavaş gevşetti.

Gururu sürekli düşünmem, tüm hücrelerime kadar sızlattı. Avucumu fayansa bastırıp yine onu düşünmeye başladım. Gözlerimi kapattım.
Banyodayken bile içime girip çıkması acayip derecede zevk vermişti.

Keşke yine yanımda olsanda rahatlatsan beni Gurur.
Sen nasıl duruyorsun bensiz!

Hiç mi aklına düşmüyorum senin. Bacaklarımı birbirine sürterek sızının geçmesini bekledim. Elimin birini çekip kadınlığıma bastırarak okşamaya başladım.

İnsan ilişkiye girmeden de şişer mi?
Ben şiştim.

"Allah'ım ya, yine Gurur'un kokusunu alıyorum. Of,.. Ne kadar özlediysem onu. Şimdi yanımda, arkamda olsaydın. Beni rahatlatsaydın. İçime sertçe girseydin." deyip sesli sesli nefesler almaya başladım.

Elimi kadınlığından çekip biraz geri çekildim. Sırtım bir şeye değer gibi olunca fayansa doğru yapıştım. Korktum.
Anında gözlerimi açtım. Arkamı dönmeye korktum yeminle. Bir süre bekledikten sonra elimi kalbime bastırarak arkamı döndüm.

"Oh.. korktum birisi mi geldi diye." Nefesimin düzene girmesi bekledim. Suyun altına girip şampuanı alıp saçlarımı köpüklemeye başladım. Ama yine de korkum geçmedi.

"Ryan biliyor mu kapının şifresini? Kahretsin inşallah o yada başkası değildir." diye kendi kendime konuşurken hızlı hızlı saçlarımı köpükleyip tarakla taramaya başladım.

Kalbim küt küt atarken nasıl tıkandığımı bilemedim. Havluyu vücuduma sarıp çıktıktan sonra hemen duvar köşesinde tek kişilik dolabı açtım. Giysimlerim temizlenip ütülenip buraya asılmıştı. İç çamaşırını ve pamuklu v yakalı kazağı ve altına siyah eşofmanı alıp yatağın üzerine bıraktım.

Havluyla son kez kurulandıktan sonra çözüp yatağın kenarına bıraktım. Önce iç çamaşırlarını giyindim. Diğerlerini elime alıp hızlıca başımdan geçirerek giyindim.

Arkamda kimse var mıydı? Yoksa çok dalıp gittiğim için mi bana öyle geldi bilmiyorum. Neyse öğrenirim birazdan.

Saçlarımı havlu yardımıyla iyice suyunu aldım. Saç kurutma makinası ile saçlarımı kurutmaya çalıştım. Saçlarımı kurutmak epey zamanımı alıyordu.

Kurutma işlemini bitirip makinayı masanın üzerine bıraktım. Saçlarımı topuz haline getirip bağladım. Bonemi ve şalımı bağlayarak örgülü uzun kapüşonlu ceketimi üzerime geçirdim.

Kapıyı açıp çıkacağım sırada Perla ile karşılaştım.
"Perla?" dedim sorar gibi.

"Jasmin yarım saattir seni kapıda bekliyorum." dedi, içimden bir oh çektim. İçeriye kimse girmedi.

"Kapıya tıklatsaydın." dedim.

Perla, "İki kez tıklattım duymadın."

"Duştaydım yeni çıktım. Ne oldu?" diye sordum.

"Ben acıktım, yemekhane bölümüne tek inmek istemiyorum."

"Tamam birlikte inelim o zaman. Bende çok acıktım. İnşallah güzel yemek çıkmıştır." diye İngilizce konuşarak koridorda yürümeye başladım. Merdivenlerden ineceğimiz sırada Ryan'da bize katıldı.
Şampuan kokusundan anlaşıldığı üzere onunda banyo yaptığını anladım.

"June yok mu?" diye Ryan'a sordum.

"İşi çıktı. Burda yok." dedi, sesi boğuk ve kısık çıktı. Ne oldu buna yine?

Üçümüz birlikte yemekhaneye geldiğimizde yine çok kalabalıktı her yer. Her zamanki masaya geçip oturduk. Tepsiler önümüze tek tek konuldu.
Yiyeceğim sadece makarna vardı. Yanında salata olsaydı iyiydi.

"Tabaktaki domuz eti mi acaba? Genelde burda her eti yiyorlar." diye söylenirken Perla'nın sesini duydum.

Perla, "Aç kaldık yine. Buranın yemeğine alışamadım bir türlü."

"İdare edeceğiz artık." dedim. Makarnanın sosu bile yok ki içine katıp yiyesin. Ryan'a baktım. Zaten bana bakıyormuş mal.

"Ryan ben yeni tuttuğum eve geçsem. Orda kendimiz hazırlayıp yesek." dediğimde başını onayladı.

Ryan, "Tamam isterseniz şimdi çıkalım." dedi.

"Olur. Zaten buraya çok uzak değil." deyip ayağa kalktım.

Perla, "Neden ayağa kalktınız?" diye sordu.

"Sende bizimle birlikte gel. Tuttuğum evi görürsün, ne dersin?" diye İngilizce çevirdim. Ryan'nın da kalkmasıyla onun peşine düştüm. Akşam henüz olmamıştı.

Ryan, "İsterseniz dışarda yemeğinizi yedikten sonra sizi eve bırakayım."

"Hayır dışarda yemek istemiyorum. Kaç gündür dışardan yiyorum. Biz marketler kapanmadan yetişelim. Soslu makarna yapacağım kendime." dedim, durup bana baktı.

"Bize yok mu?" deyip, çocuk gibi baktı.

"Tamam sende gel." dedim. "Yemeğini yedikten sonra toz olursun." diye söylene söylene merdivenlerin olduğu bölüme geldik.
"Ben çantamı alıp geliyorum." deyip merdivenden çıkmaya başladım.

Yine üçümüz birlikte yukarıya çıkmaya başladık. Cebimdeki telefonu çıkartıp June'yi aradım.

"June ben tuttuğumuz eve geleceğim. Anahtarı aldın mı sen?" diye sordum.

"Jasmin anahtarı ben Ryan'a teslim etmiştim. Ben şimdi evde değilim." dedi.

"Tamam o zaman görüşürüz." deyip telefonu kapattım.

"Ryan anahtar sendeymiş. Bana verir misin?" dediğimde kapının önünde durdum.

"Odamdaydı. Alıp geliyorum." dedi. Perla'ya döndüm.

"Perla sen hangi odada kalıyorsun?" diye sorduğumda Ryan'ın bulunduğu odayı gösterdi.

"Ryan'ın odasında mı kalıyorsun?" diye sordum.

"Aynı odada değiliz. İki Farklı odası var. Gel göstereyim sana." deyip benim yanımdaki odanın kapısına doğru adımladı. Ryan kapıyı açtıktan sonra hepimiz odaya girdik.
Evet iki farklı kave iki farklı oda. Ryan kendi odasının kapısını açtı, kapıdan göz ucuyla etrafa baktım.

Benim odamdan biraz küçüktü ve onun da banyosu camdandı. Hemen duvar bitişiğinde içe gömük dolabı vardı. Pencerenin önünde masası ve laptopu vardı. Masanın yanında yatağı göremedim.

Nerde yatıyor bu manyak?

Ryan, "Odayı incelemen bittiyse üzerimi değiştireceğim." deyip kapıyı yüzüme kapattı.

"Manyak bu!" deyip Perla'nın kapısına doğru adımlayarak önünde durdum. Anahtarla kapıyı açıp içeriye girdi. Bende peşinden girerek ellerimi göğüsümde birleştirdim.

Odası küçüktü ama şirindi. Tek kişilik yatak hemen kapının olduğu duvar kısmında orta büyüklükte elbise dolabı vardı. Pencerenin önünde tek kişilik yatağı vardı. Benim neden çift kişilik yatak vardı?

"Perla odan güzelmiş." dedim, Perla çantasını omuzuna takıp üzerine montunu geçirdi.

"Hadi çıkalım ben hazırım." dedi, kapıdan çıktığımızda Ryan'ın kaldığı odanın kapısı açıldı. Üzerine yine deri siyah montunu geçirmişti. Göz göze geldiğimizde, hemen çıkış kapısına geldim.

"Odamdan çantamı alıp geliyorum." diyerek benim kapının önünde durdum. Şifreye girdikten sonra içeriye girdim. Perla'da benimle birlikte odaya girmişti. Odamda hâla duş kokusu vardı. Yatağın üzerine attığım iç çamaşırlarımı giysilerimi elime alarak arkama döndüm.

Dönmez olaydım. Ryan'a çarptım.
Elimdekiler yere boyladı. Burnumu tutup yere eğildim. O görmeden iç çamaşırlarımı gizlemem lazım. Hepsini elimde top haline getirip cam banyonun yanındaki sepete attım.

"Gidelim mi artık. Yoksa marketler kapanacak." dedim. İkisininde bana bakmasıyla arkamı dönüp kapıyı işaret ettim. Odadan ayrılırken, kafama takıldı.

"Ryan sen nerde yatıyorsun? Odanda yatak göremedim." dediğim zaman gülecek gibi oldu.

"Kız arkadaşımın yanında uyuyorum." deyince kaşlarım çatıldı.

"Hani senin kız arkadaşın uzaktaydı?" deyip cevabını beklerken merdivenlerden inmeye başladık.

"Kız arkadaşım uzakta demiştim sana evet, o gelinceye kadar onun odasında kalıyordum." dedi.

İyi bari... en azından bana yakın kalmıyor.

Çıkış kapısına geldiğimizde yine arabam ortalıkta yoktu.
"Ryan arabam nerde?"

"Çocuklar getiriyor." deyince sessizce beklemeye başladım. Arabam önümüzde durduğunda Ryan anahtarı alıp sürücü koltuğuna geçti. Arabanın arka tarafından dolanıp sürücü kapısını açtım.

"Ben sürerim. Ayrıca senin araban yok mu?" dedim.

"Arabaya binin. Benim arabam henüz gelmedi." dedi.

"Ben sürerim sen arkaya otur." diye söylediğim zaman arabadan yavaşlıkla çıkıp üzerime doğru eğildi.

"Sen üste otur, ben alta." dedi.

"Nasıl ben üste, sen alta?" diye kaşımı kaldırıp sordum.

"Kelimeyi yanlış söyledim kusura bakma. Yani sen öne otur demek istedim." deyip geri çekildi.

"Geç arkaya o zaman." dedim sinirle. Sürücü koltuğuna geçip oturduktan sonra Perla kapıyı açıp yanıma oturdu. Emniyet kemerini bağlayarak çantamı çıkartıp arabanın ön bıraktım.
Arabayı çalıştırıp yola çıktım.

Yolda ilerlerken sessizliği bozan Perla'nın çalan telefonu oldu. Telefonu açıp kulağına götürdü.

Perla, "Aşkım yoldayım. Eve geçince seni ararım. Ortam müsait değil." dedi. Bir süre karşıyı dinledikten sonra kapattı. Şimdi de benim telefonum çalmaya başladı.

"Perla çantamdan telefonumu çıkartıp verir misin?" dedim, telefonumu bana uzattığında arayan kişiye baktım, Serenay'dı.

"Efendim Sery?"

"Nasılsın Jasmin? Seni aradım bakmadın telefona."

"Duştayken aradın galiba. Duştan sonra korkudan telefona bakmaya fırsatım olmadı."

"Neyden korktun?" diye sordu. Gerçi bu ikili Türkçe bilmiyorlardı, o yüzden rahatça konuşabilirdim.

"Ben duştayken sırtım birine değdi. Gizlice birileri falan mı girdi diye korktum." dediğim zaman kahkaha attı.
"Komik bir şey anlatmıyorum ben Sery."

"Belki ateşli çocuk gelmiştir." deyince aniden arabayı durdum. Kalbim deli gibi atmaya başladı.

Ryan, "Arabayı neden durdurdun?"

"Yok bir şey." deyip aracı tekrar çalıştırdım.

Serenay, "Kiminle konuşuyorsun Jasmin?"

"Gurur gelseydi dayanamazdı." dedim, yine kahkaha attı.

"Haklısın Jasmin. Arabada kimler var?"

"Perla ve Ryan." dedim.

"Ups. Sustum sustum.."

"Neden sustun? İkiside bizi anlamıyor nasıl olsa. Ee sen ne yaptın? Hazırlıklarını bitirdin mi?" diye cevabını beklerken iç çektiğini duydum.

"Jasmin az kaldı çok heyecanlıyım. Düğünümüz sadece burda olacak. Babam öyle uygun gördü. Tanıdıklarımız falan hepsi buradalar. Hakan'la öyle karar aldık. Kına gecesi falan düşünmüyorum."

"Gerçi benimde kına gecem olmadı, ondan geçtim düğünüm bile doğru düzgün olmadı." dedim Serenay gibi içimi çektim.

"Bakarsın tekrar düğününüz olur. Belki benim gibi bebiş karnında falan." dedi.

"Sanmıyorum. Arayıp sormayan kişimi tekrar düğün yapacak bana. Neyse sen neden aramıştın beni?" diye sorup konuyu değiştirdim. Sesim titremişti.

"Seni merak ettim. Babamda sorup durdu. Sen nereye gidiyorsun?"

"Yeni tuttuğum eve gidiyorum. Açıkçası duş yaparken tırstım. Bir müddet o evde kalacağım. Hem sende gelip benim yanımda kalırsın."

"Tamam sen bir yerleş, ben gelir kalırım yanında. Neyse ben seni tutmayayım görüşürüz bebeğim."

"Görüşürüz." deyip kapattım.
"Bebeğim kelimesini senden değil Gurur'dan duymak isterdim."

Yarım saat sonra eve yakın marketin önünde arabayı durdurdum.

"İnin bakalım." dedim. Karnıma yavaştan sancılar girmeye başladı. Belime sanki iğne batırıyorlar. Emniyet kemerimi çözüp arabadan çıktım. Yavaş adımlarla geçip market arabasını alıp içeriye girdim.

Etrafı bakınarak gezmeye başladım. Önce sebzelerin olduğu bölüme geçip kiloluk konulmuş paketlerden birer tane domates salatalık alıp arabanın içine attım.

İlerde markana bölüme geçerek tek tek baktım.
Uzun makarna mı alsam yoksa küçük makarnalardan mı diye düşünürken Perla yanıma geldi.

"Bence uzun makarna alalım. Uzun makarnaya bayılırım." dedi.

"Bende seviyorum. Alalım o zaman." deyip sürdüğüm market arabasının içine attım.
Markette her şey vardı. Giysilerine varana kadar.

İlerde orkid görünce arabamı oraya sürmeye başladım. Pedimi de alıp tekrar sebze bölümüne geçtim. Soğan ve sarımsak, maydonoz, tuzuydu şekeriydi vs... hem makarna hemde salata malzemelerini alıp kasaya yürüdüm.

Ryan kasadaydı. Çabucak çıkar dışarı. Üç kutu sigaradan başka bir şey almamıştı. Sigarayı alıp kenara çekildi. Bende aldıklarımı tek tek dizdim. Orkiti aldıklarımın arasına gizledim. Alt kısımdan poşeti alıp onuda üzerine bıraktım.

Kasiyer tarafına geçtim. Tek tek aldıklarımı geçirmeye başladı. Ryan arkamdaydı.

"Neyi bekliyor bu? Ped aldığımı görmese bari." dedim. Ryan'ın telefonu çalmasıyla yanımdan uzaklaştı. Sonunda...

Kasiyer hepsini hesapladı, parayı çıkartıp uzattım. Kasiyer kadın parayı bozarken bende eşyalarımı hemen aldıklarımı poşete doldurmaya başladım. Orkide en alta bıraktım.

Paranın üstünü alıp poşeti elime tutuşturdum. Arkamı dönüp ilerleyeceğim sırada yine Ryan'a çarptım. Gitmemiş miydi bu manyak.

Eğilip elimdeki poşeti alacağı zaman yüzümüzün arasında çok kısa mesafe kaldı. Hemen başımı geriye doğru çektim. Poşeti alıp arkasını dönerek marketten çıktı. Onunla yakın temasta bulunmak istemiyorum. Sürekli bana Gurur'u hatırlatıyordu.

Arabaya geçip bindim. Perla'yı beklemeye başladım. Telefonla konuşarak gelip ön tarafı açıp bindi.

"Tamam aşkım görüşürüz." deyip kapattı.

Emniyet kemerini takıp tekrar yola çıktık. Sessiz geçen yolculuktan, sonra tuttuğumuz eve geldim. Ryan kapıyı açtı sonuna kadar.

Birlikte ikinci kata çıktık. Ryan benim kalacağım dairenin kapısını açarak içeriye girdi. Işıkları açıp yürümeye başladı.

"Ryan?" diye seslendiğimde durup bana baktı.
"Ayakkabılarını çıkar öyle gir." deyip uyardım. Kapının girişinde ayakkabılarımı çıkartıp mutfağa doğru yürürken yerlere baktım. Yolluklar çok güzeldi, ferahtı.

Ev sahibinin zevki oldukça güzeldi. Ryan mutfağın ışığını açıp elindeki poşeti masaya bıraktı. Mutfağı ne küçüktü ne de büyüktü. Tam bana göre iyiydi.

"Yemeği yapmadan önce evi bir gezelim." Dedim. Mutfaktan çıkıp oturma odasına geçtim. Çok ferahtı. Beyaz yere basmalı L koltuklar vardı. Perdelerde çok güzeldi.

Yatak odasına geçtim, çift kişilik yatak vardı yine.

"Ryan tek kişilik yatak bana yeterli. Neden ev sahibi çift kişilik yatak almış." diye sordum. Gelip yanında durarak yatağa baktı.

"Belki ilerde evlenirsen diye düşünmüştür." dedi.

"Gurur'dan başkasıyla evlenmeyeceğime göre boşuna almış." diye söylenirken Ryan'ın dudağı usulca yukarıya doğru kıvrıldı.

Ryan, "Jasmin Türkçe konuşma. Ne söyledin?" dedi.

"Hiç." dedim. "Neyse ben mutfağa geçiyorum. Çok acıktım."

Mutfağa geçip hemen sıcak su için su ısıtıcısını alıp içine doldurdum. Perla'da yanıma gelerek poşetten aldıklarımı çıkarmaya başladı.

Yarım saatin sonunda yemeğimiz hazır olmuştu. Perla salatayı yaptı bende makarnayı.
Mutfaktaki dört kişilik masaya makarnayı tabaklara koyup dizdim. Makarna soslu halinde çok nefis kokuyordu.

"Perla, Ryan'ı çağırabilir misin?" dedim. Çatalı ve bardakları da tabakların yanına bıraktım.

Ryan, "Güzel kokuyor." deyip sandalyeyi çekip oturdu.

"Ayşe'de çok severdi. Olsaydı yerdik beraber." diye bende sandalyemi ittirip oturdum. Ryan'nın karşında niye oturuyorum ki?

Perla, "Enfes olmuş ellerine sağlık Jasmin." deyip makarnayı üfleyerek yedi. Sıcaktı. Çatalıma dolayıp yavaş yavaş çektim. Gerçekten tadı çok güzel olmuş.

"Gurur'da çok sevmişti ama neyse," dedim. Ryan'da makarnayı çekip bitirdiğinde dudağını yaladı gözlerime bakarak. Her hareketi Gurur'u andırıyordu.
Ya da özlediğim için mi benzetiyorum acaba?
Tabağımı iştahla bitirebildim sonunda.
Diğerlerinin tabağı bitmişti.

"Hadi bakalım Ryan sen evine." deyip Perla'ya baktım.
"Perla sen istersen bu gece burada kal." dedim, suyunu içip bana mutlulukla baktı.

Perla, "Olur. Koltuğa kıvrılıp yatarım." dedi.

"Tamam o zaman, hadi masayı toplayalım." dedim. Ryan telefonuyla kaşları hafif çatık şekilde biriyle yazışıyordu.
Kim bilir neye sinirlendi yine?

"Ryan istersen kahve çay da yapayım sana?" dedim sinirle. Bir anda ayağa kalkıp telefonu kulağına götürerek mutfaktan çıktı, biraz sonra da kapının sertçe örtüldüğünü duydum.

İnsan bir eline sağlık der öyle gider.

Mutfaktaki işlerimizi bitirip oturma geçtik. Perla koktuğu açıp uzandı.

"Perla ben yatacağım. Sana iyi uykular." dedim, sancım da vardı. İlacım da yanımda değildi.

Perla, "Erken değil mi?"

"Yatacağım yorgunum." deyip arkamı döndüm.

"İyi uykular."

İnşallah bu sefer çok ağrılı geçmez. Yatak odasına gelip gece lambasını yakıp yatağa uzandım. Üzerimde yedek kıyafet almayı unutmuşum.
Telefonu komidinin üzerine bırakıp ellerimi yanaklarımda birleştirip ayaklarımı karnıma doğru çektim.

Gündüz uyumadığım için çok yorgun hissediyorum. Bir an önce uyumak istiyorum.
Sanırım koşmak uykumu daha erken getiriyordu. Benim için bir nevi oldu.
Gözlerimi daha fazla açık tutamayıp uykuya daldım.
~
Çok kötü ağrıyor, sırtımın sıcak olması biraz ağrımı hafifletsede yine sancıyordu.
Ellerimle karnıma doğru masaj yaparak ağrısını almak için ovaladım.

Karnım da sıcak gibiydi.

🔗

Bölüm sonu.

Dipnot: Düğün bölümüne henüz geçemedim. Daha fazla bekletmemek adına bölümü yayınladım.
Anlayacağınızı umuyorum...

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

131K 5K 47
Bedenim sertçe duvara çarptı. Çarpmanın etkisiyle sırtımda ufak bir sızı oluştu. Öfkeden kararmış gözleri ile üzerime yürüyordu. Neye bu kadar sinirl...
160K 5.2K 13
Beklemediğim bir anda tekrar göğüs ucumu dişlerinin arasına alarak şortumu çıkartma gereği bile duymadan elini şortumun içine soktu ve çıldırmış gibi...
759K 21.6K 41
📍Hikayede sıkça yetişkin içerik bulunmaktadır. Rahatsız olacaklarının okumamasını tavsiye ederim. ✔️ TAMAMLANDI. Lorenzo Cassalini, ürkütücü bir zek...
1.7M 48.1K 86
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..