BEYLERBEYİ HAZERANİ

By mamalesoirr

4.4M 218K 94.8K

El değse dikişsiz yaraya çok acır,sevgilim.Ağır söz bile daha çok kanatır. Aşk Şeriatı'nın kuralıdır bu: Sev... More

TANITIM
"KEFENDEN GELİNLİK "
' GEŞA HAZERANİ '
Zindan
NEFRETİN NEFESİ
AY IŞIĞI
'ÖLÜM GETİREN SESİM'
'KERT-ME'
SAÇIN; ANNEMİN KOKUSU
İKİ YANLI MENDİL : GÖNÜL İŞİ
DİLEFRUZ ;YÜREK YAKAN GÜZEL
'KANLI POTRE : GÜLÜŞE DÖKÜLEN KAN '
"RUHUMU ASTIM"
'KEŞKE MARDİNİ '
'KADER&SÖZ'
'BİLDİN (GERÇEKLER)'
'SARHOŞ GERÇEKLERİ DÖKER DUDAKLAR '
'KOKUNU VER '
"BİR SARILSAK"
LİMON & SARIŞIN
ACIMIZ GEÇSİN (BULDUM)
TEMAS ✨
KOLLARINDA ☄️
12.12.2022 (ARA FİNAL BÖLÜMÜ)
GEÇMİŞ(Geçmezmiş)
KADER & EREN
HAZERANİ 2 : ⦑1⦒ .BÖLÜM
ÖPESİM VAR
KARŞILAŞ-MA (SEN BANA ,HEP BANA)
ATEŞİN YANIŞI
DAHA KÖTÜSÜ
KAHKÜLLER
SANA KESİLDİM
BÖLÜM :XELEF VE MİR
Bölüm:ONU GÜLDÜR LİMON
KÜLÜZ
Kalbime Sevgili
AŞK
RÜYA "Bakma "
AĞIT &ANNE
ÖLÜM&EVLİLİK GÖRÜŞMESİ
1.284✨
DİL ARGEŞE
12.12.2022 Anısına geçmiş
SANA KÜSMEK
BEYLERBEYİ 'GÜLÜNCE
ÖLÜMÜ GÖR'GEŞA'
Ödeştik Gidemezsin
BİR CADI VARMIŞ
BENÍM OLSANA .
YAR'
BUZDAN HÎSLER
HAZERANİ İÇİN"Firavun'un evindeki Musa"
CANIN KANI
SOL GÖZÜNÜN SIZISI
DOĞUYOR
GÜZELİM
SEN GİBİ
GEÇMİŞ
BİRAZ UZAKTA
GİTMEZ
YAKUTLU BEŞİK
AİLEYİZ İŞTE
AVREŞ VE MİHRİ 'ÖZEL '
FİKRİMİN İNCESİ
XANİ
KATRE
AY DİLBERE
AVREŞ VE MİHRİ 'devam'
BÜYÜRSÜN
'Tılsımlı kemer'
NENNİ
FİNAL °Sonsuz
ÖZEL BÖLÜM 1 :)
Özel Bölüm -2

KONUŞ N'OLUR

36.8K 2.3K 1.2K
By mamalesoirr

...

Selim'in suratına telefon küfürler eşliğinde kapandığında bende Avreş'te kahkaha atmaktan bir hal olmuştuk.

Hazerani hiddetle elini tam masaya vurduğunda zil çaldı.

Onun sinirinden kaçmak adına" kapıya ben bakarım"deyip kalktığımda Avreş çoktan önüme atlamış "Allah kitap aşkına ben bakayım."demişti.

Kapıya yönelen hizmetlimize ikimiz aynı anda "Dur !"diye bağırdık.Kadın donup kalırken biz koşar adım kapıya koştuk.

Tek derdimiz koridora doğru giderken gönlümüzce gülmekti.

Sonunda gülerek kapıyı açan ben olsamda o da kıl payı ile kaçırmış bir halde arkamda gülüp duruyordu .

Kapıyı açtım fakat kim olduğuna bakmaktansa gülen Avreş'in sıfatına bakıp daha çok gülmeye başladım.

Açık kapıyı şiddetle tıklattı biri.

Gözlerim kapıya dönünce birinin
Eren 'den başkası olmadığını gördüm .

Kader de bizim gülüşlerimize tebessüm ederken Eren çatmış kaşlarını bize bakıyordu.

"İçeri almayacak mısınız?!"diye sordu alıngan bir tavırla .

Buyur etmemize de kalmadan Avreş'e omuzunu çarpacak şekilde içeri girdi.

"Lan!"diyerek dilini ısırdı Avreş.

Kader hemen araya sızıp "Nasılsın Efsa Sultan?"deyip beni sağlı sollu öpüp hemen Avreş'e döndü ."Sen nasılsın Avreş Ağa ?Eren biraz sinirli solundan kalktı bugün ."dedi.

Avreş başını "eyvallah"diyerek salladı .

Kader de içeri yönlenirken kapıyı yavaşça örttüm.

"Seni sevmiyorum,"dedi Avreş.
"Ama  kardeşi hiç sevmiyorum.Kanım çekiliyor görünce "diye belirtti komik bir tavırla.

"Valla ben seni çok seviyorum."dedim onu sinir edecek bir sesle "hele de  kardeşimi var ya böyle ciğerimmiş gibi seviyorum."

"Aman!Allah sana bağışlasın şu uyuzu ."

Diyerek salona yöneldi.

"Amin amin."

Deyip peşine takıldım .

İçimde koca bir kıpırtı vardı.Eren'in dünün pişmanlığını yaşayıp gelmiş olduğunu düşürek içeri yürüdüm.

Aile saadeti dedikleri şeyi bulacaksam bir yerde işte şuan tam sırasıydı.

İçeri girdiğimde Hazerani'nin bir uçtaki koltuğun ortasına oturduğunu gördüm.
Dik bir duruşla gözlerini salonun diğer ucundaki koltuğunda oturan Eren'e asmıştı.

Yayılarak oturmuş olan kardeşim onu epey sinir etsede bir şey demiyordu .
Ama Avreş bilerek Eren'in olduğu taraftan yürüdü ve geçerken Eren'in ağalık taslayarak  yayılmış ayaklarına çarpmayı-sözde yanlışla -carpmayı ihmal etmemişti.

İnanılmaz profesyonel olduğu için kimse bilerek yaptın diyemedi.Ve Hazerani'yi memnun ettiğini söyleyebilirim.Eren ayaklarını toplayıp daha düzgün bir oturma şekline bürünürken Avreş'te başka bir koltuğa geçti .Birgün koca bir salon takımımız olduğu için üzülmem gerekeceğini nereden bilebilirdim.

Kader de Eren'in yanındaydı.

Ben şimdi kimin yanına geçecektim ?
İşte şimdi sadece nereye oturacağım diye düşünüyordum.

"Yavrum-"

"Abla-"

"Geşa-

"Efsa Sultan-"

Evet bunların hepsini neredeyse aynı anda duydum.Dört yarım kalmış cümle ve dörtü de davetkardı.

"Şey...ben yemek yiyeceğim.Aç olan varsa gelsin."

En iyisi sofraya gitmekti.
Tersi istikamette salonun güneş görmüş köşesine kurulmuş yemek masasına yürüdüm.

Derin oh çekip sofraya oturmadan hemen önce mutfağa uğrayıp çayları hazır etmelerini söyledim.

Yemeğin başına oturmamla gözlerim Kader'e asıldı .

"Kader.Gel hadi."dedim keyifle.

Sözümü dudaklarımda bırakıp seke seke geldi diyebilirim.Onun için temiz servislerden birini önündekilerle doldururken Kader "Biz niye geldik biliyor musun Efsa Sultan ?"dedi tabağı önüne koyarken onun kadar heyecanlı bir sesle "Tabi ki beni özlediniz."dedim.

Kulağına eğilip "Eren'in Hazerani'nin gözlerini görmeye geleceği yok ya ."demeyi de ihmal etmedim.

Kader kahkaha atmamak yanaklarını şişirdi.Sonra derin bir nefes aldı.
"Şu tatlı için."dedi .Tatlıdan bir dilim alırken "Sen yapmışsın bize de yollatmışsın Efsa Sultan.Bitince Eren ablama gidelim dedi."

Tatlıya baktım .
Kıbrıs tatlısının Eren'in  bu denli sevdiği bir tatlı olduğunu bilmiyordum doğrusu .

"Ben demedim."dedi Eren.
"Kader çok sevdi."

"Aaaa.."dedi ağzı tıka basa dolu olan Kader."Ben sadece 3 dilim yedim kalanını kim yedi acaba ?Ben fikri sundum Efsa Sultan ilk o kapıdan çıktı ."

Gülmeye başladım .Onları yine böyle görmek ziyadesiyle keyifliydi .

Buz kardeşler ise bizi sadece izliyorlardı .

Hemen bir tabağa iki dilim tatlı yerleştirdim.Hızlı hızlı adımlarla Eren'in yani başına ulaşınca tabağı uzattım .

Tatlıya baktı .Canının çektiğini bilirim ben ama o "istemiyorum."dedi.

Bal gibi yiyesi vardı.Orta sehpayı sürükleyerek ona doğru yaklaştırıp hemen üstüne oturdum.

Tatlıyı kaşıklayıp ona uzattığımda
Avreş kahkaha attı.

"Avreş "diye uyardı Hazerani.

Eren ise sinirle "Abla.Abla."diye söylenerek elimden aldı tabakla kaşığı.
Almazsa yedirtmeden kalkmam biliyordu.

O yemeğe başladığında Avreş efendi için de hiç gecikmeden bir tabak hazırlayıp dibinde bittim.

Avreş umursamaz bir halde "Ben çocuk değilim."dedi hemen .

"O tabağı hemen alıyorsun iki kulak."dedi Hazerani.

Bu kez Eren gülerek ona kaşını kaldırdı.

Avreş söylene söylene aldı.

Hazerani'nin arkasından  geçerken parmak uçlarımla ensesine dokundum.

"Çay içiceğim yavrum."dedi yumuşacık bir sesle.Tatlı istemiyordu.

Ben de Kader'e eşlik etmek için sofraya geri oturdum.Onlar tatlılarını bitirdi hatta Hazerani ile çaylarını bile içtiler.Ama biz hâlâ Kader ile sofranın başındaydık.

Neydi bu doyumsuzluk bilmiyorum.Yedikte yedik.
Hadi bu kadın hamile sanki ben ikiz doğuracağım.

Yemekten kalkınca Kader Eren'in yanına geçti ben ise Hazerani'nin yanına .Tabi ki durmayıp beni hemen göğüsüne yaslayınca Eren'in gözleri derhal devrildi.

Zaten yeminli gibi tek kelime etmeden sansürlü bakışıyorlardı Avreş ile bir de Hazerani beni göğüsüne yaslayınca iyice kızıştı ortalık .

Boğazım kurumuş gibi öksürüp kalkacak olduğumda kollarını etrafıma dolayıp çenesini başımın üstüne yasladı .

"Bir daha öksür bakalım,"diye mırıldandı yalnızca benim duyacağım şekilde "öperim hemen geçer cadı ."dedi .

Yalandan öksürmeyi oracıkta bıraktım.

Eren idare edecek artık .

Saçma sapan bir sürü konu açıp konuştuk.Konuştuk dediğim kime soru sorsam o cevap verdi.

Ve sanki on kelime kuralı koymuşum gibi Kader hariç kimse bir  fazladan aralamadı mübarek  ağzını.

Konu nerden nasıl Şafak'ın evlenmesine geldi bilmiyorum,galiba Eren nerede diye sormuştu ordan yürürken gözlerimi Avreş'in üstüne diktim ve
"Şahya aşiretini Urfa'ya dönünce evimize davet edelim Hazerani."dedim .

Avreş'in bir anda Eren'le olan boğucu bakışması kesildi ve bana tökezlemiş gibi baktı .

Demek abisi çocukken Esmira diye bir kıza yakıştırılıyormuş.Demek Hazerani esmer değil sarışın kadın beğeniyormuş.
Bakalım hâlâ öyle mi?

"Şahya aşireti mi?"diye sordu Argeş şaşırmış gibi ."Niye evimize davet ediyoruz bu aşireti?"

"Şafak'a ağalarının kızı Esmira'yı isteyeceğim de ondan."

"Esmira mı?"

Hemen yüzümü ona çevirdim .

Kaşlarımı çatarak "Evet Esmira bir sorun mu var Hazerani?Esmira olmaz mı?"diye sordum kızarak.

O gözlerini Avreş'e çevirdi ağırca.

"Şahaya'ların kızı Esmira, Avreş ağanın çocukluk aşkıydı .Ona sarmak lazım ."

"Ne ?"
Diyerek kilitlendim Avreş'e.

Ter basmış olsa gerek yakasını çekiştirdi.
Aslında ter değilde Hazerani'ye onun bana söylediklerini söyleme ihtimalim de basmış olabilir .

"Avreş .."dedim gülen bir sesle
"Bir Hazerani sözü der ki:' Ulan Avreş."deyip başımı gönül rahatlığıyla aşkımın göğüsüne yasladım.

Kardeşinin haline bakınca "N'oldu kızım ?"diye sordu hemen bir şey olduğunu Hazerani.

"N'olcak abi ona Esmira'yla büyük aşkımızı anlatmıştım bak şaka yapmak için kullanıyor ."

Hâlâ beni kötü gösterme derdinde .

"Ne büyük aşkı ulan ?Beş  altı yaşındaydın kız senin iki katındı.Tutturmuştu Esmira Esmira da mehri sana masal gibi kızı anlatıp gönlünü yapıyordu ."

Galiba buna da en çok Eren güldü .

Avreş bozulunca "Aslında Eren de ..."dedim gözlerim Kader'e kaydı .
Söyleyeceğim şeyden vazgeçip
"Bana aşıktı ."dedim yalansız bir şekilde .
"Yani çok küçükken hayranlık duyardı bana ."

Gözlerine hüzün çöktü .Ve hiç beklemediğim bir şekilde "Çocukluk aşkı deyince Mirza'nın üstüne tanımam."dedi Eren.Doğruldum hemen.Ona susmasını işaret edecekken "Ablama deliler gibi aşıktı.Aslında ona sadece çocukluk aşkı demekte yanlış .Şimdilerde bile aşkından kanser olan bir adam sonuçta."

Hazerani'nin beni saran elleri öfkeyle kasıldı.O andan sonra onu durdurmak epey zor oldu.Eren'e zarar vermemek adına çekiştirerek odaya götürmeme karşı çıkmadı.

Ona saatlerce dil döktüm .

Mirza'nın vaktiyle kapımıza kadar gelmiş olmasından bugüne kadar her şeyi açıkça anlattığımda tek takıldığı şeyin Mirza'nın adını anmamam oldu.

Ona defalarca kez Mirza'nın benim için kardeşten farksız olduğunu hatta zamanında onu sırf duyguları yüzünden sürgün ettiğime kadar anlatmıştım.

Bunlar öfkesi zerre kadar eksiltmese de
"Benim için bezmi alemde yaratılan sensin.Ben senden başkasının yüzüne dahi sevda niyeti ile bakmadım.Yalnızca senin yüreğine girmeye dua etti bu eller.Bildim bileli Hazerani'ye  helal ,alemin haram sayarım kendimi."dememle yumuşadı .

Ama bir çivi gibi çaktı sözlerini
"O Mirza denen herif ,yoluma çıkmasın."

.....

Başımın şiddetle zonkladığı bir gündü.Huzursuzca kahvaltı masasına oturmuştum.Öğlen yemeğinde dahi beni terk etmemişti o ağrı.

Hâlâ İstanbul'ydık ve Beylerbeyi çok büyük bir bilişim markasının yeni  lansmanının onur konuğuydu.Gitmeme engel bir şikayet değildi baş ağrım.Ama bu geceye katılmak istediğimi sanmıyorum.Sıkıcı yemekler ,uzun uzun konuşmalar , hayran kaçamak bakışlar ,milyon tane soru ve Hazerani'nin kıskanç elleri ,gözleri .

O bensiz hiçbir davete katılmadı.
Doğrusu benden önce davetiyeler hep masasının üstüne birikirmiş.

Ama bunun yanlış olduğunu , Beylerbeyi şanının yurt dışına kadar taşınmışken kültürel bir çığır olma yoluna engel döşediğini ona kabul ettirdim.

Daha fazla zengin olamazdık zaten istediğimiz her şeyi alacak gücümüz vardı.Bizim hedefimiz adımızın ve büyük ailemizin  ölümsüzleşmesiydi.

Onun yanına usul adımlarla varmış ,yine bana nazdar demesine sebebiyet verecekken kadar nazlı davranmıştım.Milyon kez saçlarıma ve  yüzbinlerce bakışa bedel bir bakışla da ellerime bakmış.Dudaklarıyla ısımı tartmış ,şakağımı yoklamış şah damarımda soluklanmıştı.

Sonunda beni yatağın kollarına istemiyerek teslim etti.Üstümü yatağın çarşaf saçlarının altına sakladı.Üstüme koca ışıklar döktü ve öyle gitti .

O çıkana kadar uyumaya kararlı gözlerim kapıyı çekmesiyle birlikte açıldı.

Hayır Geşa.Hayır.
Daha evden çıkmadan onu özleyemezsin.

Özlerdim.Özledim.

Hep böyle hissediyorum.
Ve belli ki hep böyle hissetmeye devam edeceğim.O kapıdan çıkacak ben onu bin asır beklemiş gibi çok özleyeceğim.

Bağrıma basılmış adı, gözlerime çekilmiş sürmesine alıştı.Onu onsuz yaşayabilen ben onunlayken bile ona doyamaz oldum.

Aşkın halleri üstümde kıyafet değiştiriyordu ömür boyu.Ama bu bana giydirdiği son parçası olsa gerek çünkü üstümde kefen var gibi hissediyorum.

-Özledim çok.

Diye mesaj attım .

Aradı hemen.
Bende açtım hemen.

"Uyu hadi."diyerek başladı cümleye.
"Gelmedin diye zaten kızgınım yazma böyle şeyler."

"Çok özledim çok ."

"Kadın."

"Adammm."

"Madem hemen çok özleyecektin niye gelmedin?Çabuk yat !Kaldığına değsin ."diye kızdı sinirli şey.

Kendimi topun ağzına sürmek istemiyorum.
Elbette uyumaya çalışacağım.

"Ağız tadıyla seni özlememe bile izin verme Hazerani.Tamam ben gidiyorum."

Yalpalayan bir halde ayaklarımı yataktan indirdim.

"Nereye ?"diye sordu.

"Avreş'in ilaçlarını vereceğim.Sonra da seni gizli gizli özleyeceğim.Bak altını çiziyorum gizli gizli olacak bu .Ve içim seni özlerken ben fosur fosur uyumaya geleceğim."

Çok kısık bir sesle "İçim....Biliyor musun Geşacan?Seni bana sorsalar, yani Geşa kimdir diye .İçim derdim ,benden ilerisi."dedi damarlarımda gezinen mutluluk kalp gibi çarpmaya başlamıştı ki "Avreş'in ilaçlarını ben verdim.Sen gitme"dedi .

"Ama Hazerani!"diye söylendim veryansın eder gibi."Ben tam saatinde veriyorum sen niye erken davrandın, canım?Bu ilaçlar özel reçeteli öyle düzensiz verilmez .Biliyorum bilmemişsindir kendine kızma ama bir daha yapma bunu koca sevgilim ."hemen ayaklandım .Avreş'e bakmam gerekti.

"Uykusunu getiriyor o ilaçlar .Şimdi uyursa gece en az yarım saat daha erken uyanır bu da ikinci krizin uykuda geçmesi gereken kısmına da  dayanması demek."bu bilgileri ona niye söyledim ki ? Üzülür şimdi .
"Ama..ama sen hiç endişe etme  ben hemen  bakmaya gidiyorum.Uyumak istese de uyutmam sen merak etme."

"Geşa , gitme."dedi durdu sıkıntılı bir nefesin ardından"Defalarca söyledim kızım ,duymamazlıktan geliyorsun ama Avreş  gerçekten tehlikeli .En çokta senin için."

İşaret parmağımı dudaklarıma bastırıp"Şşşş."dedim onun ikaz şekli ile çattım kaşlarımı."Kardeşinden beni mi koruyorsun ?Ben bunu duyamam Argeş.Duymak istemem.Avreş eşittir Eren.Eren uyuşturucu bağımlısı olsa nasıl davranırdım ?Kaçar mıydım ondan.Asla.Avreş için de aynısını düşünüyorum.Eğer korkun o gece yüzündense de benim  Mardini olduğumu kendine hatırlat.Kendimi savunabilirim .Bunu çok iyi biliyorsun .Biz bu gerçeği hiç konuşmadık."dedim ve gülümsedim.
"Ama ikimiz de biliyoruz sen ağlak hallerime değil deliliklerime aşık oldun değil mi?"

"Cesur hallerine diyelim."dedi düşünceli bir tonda  "Kendini koruyabileceğinden emin olmasam seni yanlız bırakmazdım.
Ben  kardeşim için söylüyorum.Bir dövsen ayıltamayız ama o bunu daha bilmiyor gibi.Sana fazla bulaşıyor."dedi,güldüğünü sezdim.

"Şşş gülme görmesinler."dedim anılarımızı anımsatan bir sesle.Diğer yandan Avreş'in odasının kapısına varmıştım bende.
Kapıyı çaldım.

Gel demese de Avreş'in keyifli  sesini duyuyordum.Kapıyı yavaşça araladım.
Oyun konsollarına düşkün bir adet Avreş görünce kapıyı usulca geri kapattım.

Bu futbol oyunu onu  uyanık tutar.
Denenmiş ve onanmış bir seçenek.

Ben Avreş'in kapısında duran  korumalarına gözünüz üstünde olsun işareti yapıp odama dönerken Hazerani"Hep benden kopya çekiyorsun Geşa."dedi.

"Ee napalım sen okumuş adamsın ."dedim gülerek "Delileri okula almıyorlardı Hazerani.Tabi senden kopya çekeceğim."
Şakaya vuruyordum.Ama onun bildiği aşk lisanını öğreten bir mektep olsa bu yaşta ilk okullusu olurdum.

"İyi ki okula almıyorlarmış delileri."dedi derin bir iç çekişle beraber."Dilinle böyle baş edemiyorum.Heralde okusan daha çok konuşurdun."

Sitemle yatağa oturdum.
"Böyle telefonu kapat mı denir ?
Resmen kırıldım.Yok yok öldüm direk."

"Nasıl denir cadı?"

"Ne nasıl denir ?"dedim lafı uzutmak için .

Adam telefonu kapattı.

Asabi ,sinili , kasıntı herif.

Başımı yastığa çarparak koydum.
Ah! Zaten başım ağrıyor.

Vurduğum yeri parmağımla işaretledim ,gelsin ona şikayet edeceğim buranın ağrısını.

Hazerani'ye 'Avreş kaleden kaleye koşuyordu .Uyumamış.Telefon suratıma kapatıldı ben bunu kaldıramam hemen uyuyorum .'diye mesaj attım düşünüp dert etmesin diye .

Başucumda duran saate baktım.

Avreş'in tekrar kontrol etmek için uyanacağım saati ayarladım.Hazerani ilk kez benimle birlikte kardeşini de bir gece yanlız bırakmış oluyordu.Kapıya bir yığın adam dikmiş olsa da bu  onun Avreş yine gidecek endişelerinin azaldığını gösteriyor.

Yumdum gözlerimi Beylerbeyi'nin emri üzerine uyumaya çalıştım.Döne döne yatağın her kısmına değdirdim başımı.En son ayaklarım yatak  başına uzanacak şekilde yattım.Ama yine de uyku tutmuyordu.

Gitmemek için bin takla atmıştım.
Keşke gitseydim.Bu can sıkıntısı lansmanların boş ışıklarından daha sıkıcıydı.

Başımın ağrısı da sanki özlemin enkazında kaldı.Beni gören de 2 yıldır görmüyorum sanır değil mi?

Küçümseyeceğim özlemimi.Tam tamına 3 saati geçti.Az mı?Değil değil.

Telefonda yatağın içinde benimle birlikte dönüp durmuştu.Üstümdeki çarşafın bir kazı çalışmasına girmiş gibi altına sızdım.Debelenerek telefonumun koca ekranının ışığını yüzüme çarpıp nefes nefese çıktım içinden .

Uzanırken onu çaldırdım .

Açmadı.

Hadi canım.

Yatağa oturdum.

Bir daha aradım .

Açılmadı.

Yok artık.Hazerani ve benim aramalarımı açmamak mümkün değil ki.

Yatakta ayağa doğruldum.

Bir kez daha aradım asabi asabi .

Bir çaldı iki çaldı üç-

"Geşa"dedi mayışmış gibi çıkan bir sesle.
Sesinde yıldızlar sekiz çizdi gibi geldi .

Şüpheyle"Hazerani,İçtin mi sen?"diye sordum .Duymadı.O gürültü de kendini duyuyor mudur acaba ?

Bizim birlikte gittiğimiz tüm lansmanlar için klasik müzik seçilirdi bu ne şimdi ?

"Kapattır şunu!"dedi birine .Kısa bir anda ses kesildi ve "Geşa çabuk uyandın .Başın çok mu ağrıyor?"dedi .

"Hayır ,baş ağrım geçmiş bile sayılır ."dedim sirkelenip "İçmiş gibi geliyor sesin ."diye yineledim hemen .

"Kuru iftira. Yoksunki öpeyim ,kızım ."

Yağ gibi eriyip yatağın üstüne döküldüm boydan boya ama sesimi alçı sıvası gibi katı tutup fire vermedim.

"Biliyorsun sana söz verip bıraktım votkayı ,viskiyi ve beyaz şarabı.Bir sana tövbe edemiyorum ,etmem. Helal sarhoşluksun sen hanım ağa .Var mı bir diyeceğin?"

Akıl bırakmıyorsun ki diyeyim.
Ben ne diye aramıştım sahi?

"Şey .."

"Dinliyorum Geşa."dedi diğer yandan birileri onu  anons ediyordu.O yoğunluğun içinde bir de ne diyeceğini unutmuş olan  beni dinliyordu işte .

Odanın kapısı çalınmasa ben ne diyeceğimi unuttum diyecek ya da gel diye haykırıp telefonu kapatacaktım.

Kapıyı çalanın Avreş olduğunu anlayınca telefonu bir yana atıp ceketimi hızla elime aldım.Fermuarı çekip hızla ayaklandım.Ona girmesini söylerken telefonu da elime geri  alıyordum.

Avreş içeri girdi.Beni es geçti gözleri odanın içinde gezindi.Telefonu kulağımın önüne verip "Hazerani"dedim Avreş'e abisinin burda olmadığını da aynı anda söylemiş oluyordum .

Telefonun kulağımın dibinden bana değmeden aldıktan hemen sonra
kendi kulağına yasladı.

"Abi."derken dudaklarının arasındaki sigarayı yeni hatırlamış gibi hemen yavaşça çıkardı.
Sesi pürüzlü çıkmıştı . Telefonu kendinden uzaklaştırıp soğuk havada kuru bir cama üfler gibi sigara dumanını halka halka nefesiyle bırakıp hızla koluyla dağıttı.

Yutkunarak gür bir sesle sesini tazeledi.

"Abi!"

"Karın mı?Kendi verdi telefonu.Hatta kucağıma attı.Dedi ki bıktım şundan al biraz sen konuş ."dedi bana bakarak.

Kollarımı kucağımda birleştirip, gözlerime bak bakışı attığımda o gözlerini tavana çevirip "Niye yalan söyleyeyim abi?"dedi .

Elbette Hazerani ona inanmamıştı.Keşke Hazerani'yi de duyabilseydim,daha eğlenceli olurdu.

"Ben yalan söylemiyorum."benim gözlerime işaret ve orta parmağını uzatıp "İki gözleri önüne aksın."

İki gözüm demiyor da uyanık .
İki gözleri önüne aksın diyor .

"Telefonu ona mı vereyim?"

Hah ! şimdi ne diyeceksin bakalım Avreş Efendi.

"Ne dedin Geşa ? Abime Geşa mutfağa mı gitti diyeyim?"dedi telefonu bilerek biraz uzaklaştırıp gerçekliği arttırıyordu.Onu hayretle izlerken "Katiyyen.Asla ve katta.Ben abime yalan söyleyemem.Al konuş."dedi telefonu benden kaçırmak ister gibi de iyice uzaklaştırdı.Hatta yetmedi odadan çıktı .

"Teallahım.Kadın İstemiyor seninle konuşmayı.Bıktım diyor bıktım.Şurama geldi deyip başının üstünü gösteriyor.Boşa bunu boşa."

Yetsindi.
Çünkü Hazerani şuan şaka yaptığını bilse dahi tüm şehri ayağa kaldıracak kadar öfkelenmiştir.

Bu gösteriyi bitirmek için en az onun kadar atik davrandım.Ardından  ve aniden hiç beklemediği bir şekilde telefonu kulağının önünden çekip aldım .

Arkasına  eli hala kulağının önünde döndüğünde ben çoktan telefonu kulağıma dayanmıştım.

"Nasıl aldın lan öyle hiç hissettirmeden ?"diye sordu .

İki kaşımı havaya kaldırıp güldüm.

Argeş kızarak "Geşa bunları söylemez."diyordu .

"Bıktım ."dedim onu şaşırtarak."Sesini yüzünü göremeden duymaktan hemen bıktım.Çok özletiyor sesin.Çabuk gel diye kapatıyorum."dedim ve telefonu kapattım.

Avreş'i yalancı çıkarmadım.Ve kızarak söylenip duran kocamı da hemen sakinleştirmiştim.

Ama Avreş bundan hiç hoşlanmamıştı.
Onu yalancı çıkarayım ve benden daha çok nefret etsin istiyordu .Hayallerini yıktım.

Paytak bir bakış yüzünde .

"Bir şey mi isteyecektin ?"diye sordum o bir şey demeyince.Odaya niye geldiğini söylemesini umdum.

"Evet isteyecektim!İsteyemez miyim?"

"İstersin tabi Ağa ."dedim onun aksine sakinlikle."Ne istiyorsun ?"

"Abimi!"dedi hiddetle.
Ben ona yumuşak konuştukça o epey yüksek bir frekansta konuşuyordu.

Ama abimi cevabının benim için çok havada kaldığını hatta beni güldürğünü görünce "Odadaki oyun konsolu çok iyi.Ama tek başıma oynarken  ruha delilerine benziyorum.Attığım gole sevineceğim bir çift el yok.Dedim ki abim çok düşük bir ihtimal ama belki kendimi biraz acındırsam , parçasına sarılsam sirkelesede düşmesem ve iki üç saat kadar ağlasam gavur değil ya , heralde bir kez benimle  oynardı."

Şu hayatta beni kimse bu çocuk kadar güldürmedi yemin ederim.

Cıklayarak"Oynamaz."dedim o gülmeme sinir olurken .

"Nerden biliyorsun?Oynardı belki."

"Oynamaz diyorum."

"Oynar diyorum."

Telefonu hiç düşünmeden eline uzattım.

"Al ,sor  hadi ."

"Sorarım ne var ?"dedi elimden çekip alırken .

Aradı ve sorusunu sorması ve telefonun suratına küfürle  çarpılması arasında saniyeler vardı.

"Benim bile bilmediğim küfürleri ediyor."dedi telefonu yanağı yanmış gibi kendinden uzaklaştırıp elime verdi.

Ben biliyordum bakışlarımın altında kalmamak için "Başı kalabalık ondandır."dedi .

Tabi canım .Başı kalabalık ,yoksa o küfür öyle çabuk bitmezdi.

"Neyse .Bende uyumaya giderim."dedi ellerine cebine yerleştirirken.

"Aslında Avreş,ben seni çok kolay yenerimde sen benimle oynamazsın ."

"Sen mi beni yenersin ?"dedi gülerek .

"Ben ."dedim çok emin bir şekilde .
"Hemde o kadar büyük yenerimki sen bir daha bu oyunu oynamazsın."yüzü sertleşti .Telefonu ceketin cebine koyup ona ardımı dönüp odaya doğru yürümeye başlamış-bilerek mış-gibi yaptım."Ama ben seni büyük hezimete uğratmak istemem."

"Kaçma da gel oynayalım  o zaman!"dedi

Durup gülümsedim.
Yüzümü toplanmaya çalışırken
"Büyük büyük konuşuyorsun ama ben konsol kolunu bile tutamayacağını biliyorum.Ama madem artislik ettin seni eze eze yeneceğim ve sen bana bir yarış arabası alacaksın."dedi.

Hemen döndüm heyecanla.
Bu çocukla kafalarımız çok uyuşuyor.
Oyun seviyor yarış arabalarını da seviyormuş.

"Yarış arabası mı?"diye sordum.

"Yarış arabası .Çok mu geldi?"

"Hayır . Şaşırdım sadece .Benim 15 tane yarış arabam var .Hem de çoğu markasının ilk üretimi kazanırsan istediğini alırsın ya da onları beğenmezsen yeni bir tane alırım ."

"Gerçekten mi?Senin yarış arabaların mı var?"diye sordu birlikte odasına doğru giderken.

"Gerçekten tabi.Sana koleksiyonumu bir ara  gösteririm.Yarış arabaları koleksiyonumun sadece bir parçası."

"Sen nasıl kadınsın ya ?Silah koleksiyonun da varmış."

"Var tabi.Hem de altın kaplamalı , gümüş kulplu hatta yakut işlemeli silahlarım var."

"Çüş!Ne yapıyorsun onları?"dedi pufların üstüne oturduk ben konsol kollarından birini ona uzatırken ellerime baktı .
"Senin için iyi atıcı diyorlar ama ellerin de hiç ışık göremiyorum."

Bunu cevapsız bıraktım.
Şimdiye kadar hiç ıskalamamış ellerime hakaret olurdu tek kelime etmek.Belki birgün o da beni atış yaparken görür ve ellerimin ışığını bir daha konuşuruz.

Maçı başlatmak için bile uzunca tartıştık.
Takım seçmekten ,hangi kaleyi istediğine kader  hatta programın kendi özelliklerini bile tartıştık.Bence bu oyunu en az onun kadar iyi bildiğimi görünce  yenilmekten büyük korktu.

"Bu gol değil.Ofsayt ."dedim sakinlikle.

Oyunda atraksiyon yaratmak için ofsayt kararları bazen gecikirdi.Dayanamayıp ben söylemiştim.

Ekranda da yapay bir seyirci isyanı ile beraber değil yazısı belirince Avreş pek bir rahatsız oldu nedense.Oysa iptal olan gol benim golümdü.

Sadece bir kaç dakika sonra da
"Hadi lan ordan!"diye bağırdı.
Ama bana değil ekrandaki skor sayısına.

"Bozuk bu oyun .Sana ekleme yapıyor .Yeni başladık ne ara attın onca golu değil mi?"dedi şiddetle yerine otururken .Kendi kumandasını bana verip benim elimdekini çekip aldı."Hem bu kol bozuk .Sağlam olanı kendine almışsın uyanık ."dedi.

Hayır hiçbir sorun yoktu .Ne oyun bozuktu ne de alet.Ya da ben uyanıklık falan yapmamıştım.Sadece ben Eren ile defalarca kez oynadığım için ondan kat be kat deneyimliydim o kadar .

Elime tutuşturduğu ile yeniden bir maç başladı.Skorlarımın silinişini de sabırla izledim.Ve ikinci oyuna da bahane bulacağını bile bile oynamaya başladım.

İlk golümün ardından "Buda mı gol değil ?"diyerek atladım.Milyonluk yılbaşı bileti bana vurmuş gibi sevinince çocuğun moreli altüst oldu.

Usul usul yerime oturup ekrana yeniden döndüm .Futbol oyunu devam ediyordu ama o adamlarını hareket  ettirmiyordu.

"Şanstı aslında ."dedim kısık bir sesle.

"Doksandan çaktın!"dedi kızarak.
"Gözüme sokar gibi  de forvet oyuncumun etrafında top döndürdün.Sonra da şanstı diyorsun ."O kadar içten kızıyordu ki bir anda
"Girdi !Girdi!"diye çıkışmasa gözlerim belermezdi.Ona kaşlarımı çatmış bir vaziyette dönünce "Yani ,top kaleye tertemiz girdi.Goldü gol."Dedi.

"Demekki tertemiz bir şans ."dedim sevecen bir sesle.

"Sen bir kadınsın ama erkeklerin sevdiği her şeyi çok iyi bilmek zorunda mısın?Kaç kadın hakemden önce ofsayt diyebilir ki?"

"Futbolu çok  seven bir erkek kardeş ile büyüyen her kadın bilirdi bence .Aslında Eren'in de bir oyun eşi yoktu ,onunla oynamak için öğrendim.Onunla daha fazla zaman geçirebilmeninde güzel bir yoluydu ."Dedim sustu .Pes etmemesi için kinayeli bir şekilde "Ee pes mi ediyorsun Avreş Hazerani?"diye sordum.

"Hayır!"dedi ama ekrana bakarken bile benim kazanacağımı tahmin ediyordu.Kendi elindeki kolun bağlantı kablosunu gözüme baka baka kopardı ve hayretle baktığım o anda "Tüh ,bu arızalı."deyip yere attı.
"Bu skoru aklında tut.Başka birgün bunun üstünden devam edeceğiz."dedi.

Derdinin deneyim kazanmak olduğunu biliyordum .Ama daha ne kadar komik olabilir görmek için dev ekranın altındaki çekmecelerden yeni oyun kumandaları çıkardım.

"O bozuk mu ?Al bunu tak o zaman."

Sinirlendi .Ama köprüre köprüre eline aldı .O yeni oyun kolunu hazırlarken telefonum çalmaya başladı.

Hazerani sandım.Gülümseyen yüzüm ekrana düştüğünde tebessümüm tuzla buz oldu.

Oyunun kumandasını bırakıp hemen  telefonu açtım .

"Alo Efsa Hanım."

"Buyrun Alaz Bey."dedim telaşla.
Alaz Bey hem eski doktorumun oğlu hem de Mirza'dan sorumlu olan  doktordu.

"Sizi bu saatte rahatsız ettiği-"

"Saatin önemi yok .Mirza nasıl ?"diye sordum korkuyla.Doktorların çok tehlikeli dediği altı ayın son günlerini çoktan atlatmıştı.Ama uzun zamandır onu epey ihmal ediyordum .Sonuçta hayatımın düz bir akışı ne yazık ki yoktu.

"Efsa -"dedi tereddütlü bir sesle .

"Doktor bey !"dedim ayaklanırken
"Beni korkutuyorsun ."

"Tedaviyi reddediyor.Ve size bildirmemiz konusunda epey ısrar ediyordu .İstanbul'da olduğunuzu haber manşetlerinden okudum."dedi toparlamak isteyen bir sesle "Ama ben babamla olan dostluğunuzun hatrına  acılar içinde eriyen bu adamdan sizi haberdar etmek istedim.Doğrusu bugün en kötü gecesini geçiriyor."

Fısıltıyla ve sinirle"Ne?Alaz bey doktorları olan sizleri tembihledim diye hatırlıyorum.Bana hergün sizlerden onun durumunun stabil olduğu mesajı geliyor ."diye bildim.

"Öyleydi efendim.Kanser hastalarının stabil haliyle seyrediyordu.Ama o da gazete haberlerini okumuş olsa gerek.
Aniden tedaviyi tamamen reddetti .Ve şuanki tablo da umulmadık bir hızda peyda oldu."

Gözlerimde hüzün parçalandı.
Bana karış karış bulaştı.
Sanki bir patlama oldu ve benim çocukluğum büyük yaralandı.

"Kardeşim..."diye mırıldandım.

"Geşa!"Avreş'in uyarıcı sesiyle gözlerimi kaldırdım.Tam karşımda telaşla bakıyordu."Mirza kim?Neler oluyor ?"diye sordu .

Doktor ise o esnada" Sizi görmek ona yaşama umudu veriyordu.Ama son aylarda yani siz onu unutunca Mirza çok daha hızlı tükendi.Efendim  kanserin bir sebebi yok diye bilinir .Ama ben ilk kez birin sevmekten öleceğine inanıyorum.Aşkınızın kanser hücrelerine dönüp tükettiği adamı rica ediyorum buraya gelmişken son bir kez görmeye gelin."dedi.

Son bir kez?

Telefon kulağımın önünden kayıp ayaklarımın önüne çakıldı.
Soğuk soğuk bakıyordum.
Kuru bir rüzgâr gibi esiyordu içim.

Telefonumu yerden aldım.
Şükürler olsun kapanmamıştı.

"Ona şimdi geleceğimi söyleyin.Ve tedaviye hemen devam edin."

Doktor "Hemen Mirza'ya bu müjdeyi veriyorum.Bu gece geleceğinizi bilmək onu çok mutlu edecektir ."dedi heyecanla.

Bana ne olduğunu sorgular gibi bakan Avreş'i ardımda bırakıp derhal odama koştum.

Üstüme hızla bir mont alıp çıkacaktım ki odanın kapısı açıldı . Hazerani onu  donuk bakışlarımla karşılamak için dahi müsade etmeden kolunun üstündeki ceketi yere attı . Gömleğinin düğmeleieni çözerken sert adımlarını üstüme doğru attı.

Bana ulaştığında mollarımın altından geçirip sırtıma sardığı elleriyle beni tuttu.Adımlarını kesmemişti .Geri geri yürüyordum.Kontrol tamamen ondaydı .
Önce bir duvara yaslandı sırtım .
Tek bacağımı beline doğru kaldırırken
"Niye çıkmıyorsun kızım aklımdan?Neyi var şu teninin ?Düşünürken bile cennet kadar davetkar."diyen yakıcı nefesini tenime işledi.

Aklımda soğuk yeller vardı.
Sırtımı duvardan ayırdı .Yine geriye yürüdüm kollarında.Bedenimi yatağa uzatıp üstüme yatağında gözlerim tavanla kesişti.

"Erken döndüm.Sadece uyumak için ."dedi başını iki göğüsümün ortasına yatırmıştı.Epey yorgun bir sesle "Kadın  uyut beni."dedi gözlerini yumduğunu gördüm.

Uyutmam  için mi erkenden gelmişti?
Ama bu gece ki tek isteği bana çok zor geldi.

Ellerim yatağın üstüne hareketsiz devrilmişken gözlerim yeniden tavana çakıldı kaldı.

Gitmem gerekti.

"Hazerani -"dedim yutkunarak.

"Şşş" dedi ikaz ederek .

"Hazerani Mirza -"

"Sakın."dedi gözlerini şiddetli bir ifade ile aralamıştı."Bu ismi unut demedim mi?!"

"Ama o çok hasta Hazerani."

Yandaki yastığa yatırdı başını.Hemen yan yanaydık bu pek olmazdı genelde hep bir beden gibi uzanırdık.Soğuk geldi bu tavrı ama öylece tavana bakmaya devam ediyordum nedense.

"Sinirlerimi tepeme çıkardılar.
Kulağımın dibinde kesintisiz klâsik müzik çaldılar saatlerdir.
Ulan aklımda beni uyutman var .
Özledim çok demelerin ...
Onca adamı ağzı beş karış açık kalacak şekilde bırakıp gelmişim.Senin ağzına aldığın ada  bak kadın .Benimle uğraşmayı seviyorsun biliyorum Efsa."dedi sesi yüksek bir frekansı merdiven iner gibi inmişti .En son Efsa dediğinde neredeyse bitmek üzere gibiydi."Ama o adamın adıyla olmaz.
Gider eceli olurum ansızın."dedi tüylerim diken diken olurken yüzümü yan vaziyette yastığa devirdim.Ve ona baktım.

Öyle büyük bir nefretle seyrediyordu ki tavanı Hazerani'nin o meşhur öfkesinin bir çakmağın ucuna birikmiş o yakıcı gaz gibi beklediğini anladım.

O da yüzüme doğru baktı bir müddet sonra .Göz gözeyken,o bana ilk kez bu denli ikaz edici bakarken  "Bir daha adını öylesine bile  anma."dedi buz gibi bir sesle .

Ve evliliğimizi tazelediğimizden bu yana hiç yapmadığı bir şey yaptı;bana arkasını döndü ve bensiz uyumaya kalktı .

Hayır.Bize yakışmaz ki böyle uyumaya kalkmak.Hem korktum galiba .
Yani Hazerani teni tenime değmeden uyuymaya ya alışırsa?Ben yapamam, alışamam.

Belliki adını bile duymaya sabredemediği Mirza'yı görmeye gidersem beni asla affetmez.

Yataktan indim hemen.Yüzünün dönük olduğu tarafa yürüdüm.Nerdeyse yatağın ucundaydı.Koca gövdesi ağır ağır aldığı soluklarla inip kalkıyordu.Öfkeyle yumduğu gözlerinin altındaki kirpileri onu izlediğimden haberdardı;kıpırdıyorlardı .

Göğüsüne bağladığı kollarına uzattım ellerimi.Bıcak açmayacak gibi kilitlenmiş dudaklarımın arasından şikayetçi bir hırıltı çıktı .

Gözlerini açmadı.Ama kollarını açmama müsade etti.Hemen yatağın ucunda düşecek gibi olsamda ona göre epey küçük olan bedenimi kollarının arasına sıkıştırdım.

Çok az yatağın içine çekti bizi.
Ama hâlâ yatağın ucunda sayılırken başımı yastığına koyup kollarımı boynuna sardım.Bedenim kollarının içindeydi zaten.

"Uyut kadın."diyerek omzumla boynum arasına yerleştirdi başını .Saçlarını okşadım yavaş yavaş .

Ve kabir gibi kapalıydı dudaklarım.
Gözlerim karşıdaki duvardaydı.Üstünü örttüm , saçlarını öptüm .Onu sarmaya devam ettim.Nefeslerini boynuma görmüyordu.Belki şuan bu sayede nefes alabiliyordum.

Mirza'nın çocukluğumuzdaki kardeşliği aklımda geziniyordu.Bana aşk olmadan hemen önce halleri vardı aklımda .
Kardeşiz diyordu bana.Neden kor olup içine düştüm ki?Hep kardeşin olarak kalsaydım ya Mirza.Bende hiçbir şey değişmedi.Onu hep en yakın  arkadaşım ,kardeşim gibi gördüm.

O yüzden birgün bana beni sevdiğini yerin dibine girer gibi söylediğinde dövülmüşüm gibi hissetmiştim.
Neden bilmiyorum ama beni sevmesi çok ağır gelmişti bana.Halbuki ilk kardeşim diyen o'ydu.

Başkası olsa acımazdı Efsa Mardini .
Gerçi ona da pek acımadım.
Sürdüm onu şehrimden.Git aklını başına al dedim.O ise gidip iyice aşk ummanına daldı.Hem kollarımın içinde hem kollarının içindeki şu adam sayesinde onu çok iyi anlıyorum.

Sevme deyince geçmiyor ki içindeki yangın .Dur deyince duruyor mu dünya ?

Ama ağırdı .Çok ağırdı .Bir kardeş yitirmek.

Allah'ta şahidim ben bir kez bile Mirza'ya gönül gözüyle bakmadım.
Bakamazdım.Kardeş dediğine kan mı kaynarmış?Benim kaynamazdı.

Hem ben yüreğimi şu koca adama daha çocukken habersiz vermiştimki.Bir kalbe tek kişi sığar .Hem benim adamım çok büyük .Onu kalbime tıkıştırmak epey zordu .Şimdi nefessiz kalbim .Onunla dolu.

Eren dışında deli Efsa ile tek oyun oynayan çocuktu.Ben bir tutsak gibi odamın  penceresinde otururken o oyunlarını benim için oynardı .

Hatta bana şarkılar söyler oturduğum yerden  beni oyunlara dahil ederdi.
İçim kan ağlıyor şimdi.
Çocuk Mirza'nın ela gözleri gözlerimin içine bakıyor gibi hissediyorum.

Baş ucumdaki komidine bıraktığım telefon çalmaya başladı.
Zaten Hazerani'nin soluklarıyla delirmiş kalbim iyice tökezledi.

Nasıl oldu nasıl yaptım hiçbir fikrim yok.
Kollarının içinde hızla döndüm .
Onu uyandırabilme ihtimalini dahi düşünecek kadar vakit vermemiştim kendime.

Tam telefona uzanacağımda kollarını bedenime kilitledi.Gözlerim ekrandaki
'Doktor Alaz'yazısına asılmışken o başını kürek kemiklerimin üstüne yatırdı.

"Hazerani."diye seslendim fısıltıyla.

Ama düzenli nefeslerinden fazlası yoktu.

Uyuyordu.Uyurken hep olduğu beni sarıyordu.Bunu anladığımda dikkatli bir şekilde parmak uçlarımla telefonuma uzandım.

Kötü bir haber korkusu içimi kemirirken ter şakaklarımdan aşağı kaydı.Tedirgin gözlerim telefonu elime almamla kapandı.Sesini kıstığım telefonu göğüsüme yaslarken kasılmış bedenim kollarının içine gevşeyerek yığıldı.

Telefonun işığına göğüsüme siper edip açtım .Korka korka kulağımın önüne yasladım gecenin ortasında aralıksız çalan  telefonu .

"Efsa hanım ."

"Evet."dedim fısıltıyla.

Doktor heyecanı kırılmış bir sesle "Sizi bekliyor."dedi .

Telefonu kapattım.

Beni bekliyordu.

Derin bir nefesle devirdim gözyaşlarımı.
Hazerani'nin kollarının içinde bir kez daha döndüm usul usul.
Uyansın istiyor muyum bilmiyorum.

Ama başını yastığa yüzünü elimle destekleyerek yatırırken hiç dikkatli davranmadım mesela.
Ya da ağlayan gözlerimin acısını bastırmak niyeti ile yüzünü öperkende hiç dikkatli değildim.

Ama yorgunluğu ağır basmış olsa gerek ne yüzünü ıslatan gözyaşlarım onu uyandırıyor ne de ona sertçe dokunmalarım.  Mirza'yı ziyarete gideceğimi bilmemeli.

Saat çok geç .Uykusu bu denli ağırken bir kaç saat içinde dönerim diye düşündüm.

Kollarının içinden kalktığımda nedense koca bir yük göğüsüme oturdu.Üstünü öterken onu uyanma ihtimalini düşünüp korktum.

Ne yaptığımı bilmiyorum.
Bildiğim şey Mirza'nın durumu doktorunu beni gecenin yarısında aratacak kadar ağır olduğuydu.

Üstüme bir şey almadım.Sadece telefonum ve ayağıma rastgele giydiğim ayakkabılarla çıktım .Kapının eşiğindeki korumlar halimi görünce tedirgin oldular.

Onlara beni görmemiş gibi davranmalarını emredip bir araç alıp çıktım .

Hastane yoluna karanlıkta araç sürerken önümdeki uzun farların ışığına tutundu içimdeki korku.Adım adım İstanbul da yaşarken nerdeyse her hafta geldiğim hastaneye yürümek için araçtan indiğimde ellerimde diri bir soğuk vardı.

Sert bir kaç adımla içeri yürüdüm.
Ezbere bildiğim odaya bekleyemediğim asansör yüzünden merdivenlerden çıkarken göğüsümün ortasında bir şeyin titrediğini farkettim hemen ardından da telefonum çaldı.

Tam Mirza'nın odasının kapısına bakakaldı gözlerim.

Onun koruması için kapıya diktiğim korumalar beni görünce ellerini önlerine bağlayıp kenara çekildiler.

Ve onda telefonumun ekranda adı geçen sevgilimi yatağımızda bırakmış olmanın hissettiğim ağırlığı karşıladığını anladım.

Nasıl böyle bir aptallık etmiştim ?
Uyanmıştı işte .
Uyanmıştı.

Telefonu açtım hemen.

Hiç bu denli telaşlandığımı hatırlamıyorum.

"Kadın !Yine Eren'e gitmenin vakti miydi ?!"

Uykulu ve kırgın sesinden bu dökülmüştü.Bu cümlənin beni ezdiğini hatta un ufak ettiğini hissettim.Hazerani'nin bana sevgisi ,güveni o kadar farkı ve büyüktü ki bunu kırmazdım.

"H.. Hazerani.."

"Kızdım."dedi ve bu kez uykulu sesinden güldüğünü anladım."Ama annesi gibisin . Dört aydır adını bile anmıyordun. Barışınca ilk işin beni uyutup ,ona gitmek oldu tabi .İyi  ..."dedi neye iyi dediğini anlamaya çalışırken "en azından bu kez önce beni uyuttun değil mi?"

"Ha.."

Sesimi böldü kalın sesi :"Sadece bir iki  saat uykusuz beklerim. Haberin olsun.Gelmezsen şehir yanar ,ben kızarım ve barış dediğim kardeşinle küsersin.Gidemezsin ulan .Canın üstüne giydiği ten lazım uykuma.Gidemezsin."

Gözlerimden yaşlar devrilirken
"Seni çok seviyorum."diye fısıldadım.
Ve telefonu  kapattım.

Hemen Mirza'yı görücem ve eve çabucak gidip ona kızsa bile gerçekleri bir bir anlatacağım.

Mirza'nın çocukluk arkadaşım olduğu ,ben hastayken onun beni dışlamayan tek çocuk olduğunu , Mirza'nın bu ziyareti fazlasıyla hakettiğini , Hazerani'nin kusursuz aşkının bu ziyaret fikri ile- olmaz ya -
kıskançlığı yüzünden bir müddet zedelenmesinden korkutuğum için gizlice çıktığımı anlatacağım.

Çünkü ben az önce bir kez daha gördüm ki Hazerani benim ona aşkımdan da sadakatimden de hiçbir koşulda şüphe etmiyor.Etmez de.

Odanın kapısını çalıp yavaşça içeri geçtim.Gördüğüm solgun ten ayaklarımı olduğu yere diktiğinde odadaki doktorun sesini işittim;

"Efsa hanım ..."dedi heyecanla "geldiniz."

Fısıltıyla konuşmuştu sebebi bir diri bir kemik kalmış ,gür saçlarının yerine soğuk teni çakılmış,tek kirpiği kalmayan ama altında tertemiz umutlar taşığını bildiğim ela gözlerin uyuyor olmasıydı .

Yanaklarımı aceleyele silerken gözlerimi doktora çevirdim.

"O da sizi bekliyordu.Ama uyuyakaldı.İnanın bu elinde değil.Gözlerini açık tutabilmek için  fazlasıyla direndi."dedi bana .Ve Mirza'nın yarıya kadar açık göğüsünü çarşafla örttü.Kemoterapinin kararttığı yerlere baktıkça dağıldığımı görmüş olmalı.

Bana dönük kolunda bir damar yolu açılmıştı.Flasterin üstüne süzülmüş kan damar yolunun yeni açıldığını gösterecek tazeydi.Baş ucundaki binlik serum yavaş yavaş akıyordu.Tıpkı şuan devrilen zamanın akışı gibi.

Ona yavaş yavaş yaklaştığım esnada farkettim omuz başından koluna doğru sarkan dövmeyi.İlk kez görüyordum.
Ve gözlerimi teninde görmemeyi dilerdim.

Yüzümün bir kumaşla örtülü olduğu sadece gözlerim ve sert çerçeveli kaşlarımın sol gözümün bitimindeki deqe kadar koluna resmedildiği bir dövmeydi.

Hazerani iyi ki burda değildi .

Ona daha fazla yaklaşamadım ,baş ucundaki koltuğa oturdum.Gözlerim yüzüne kilitlenmişti.

Onu en son ziyaret ettiğimde de kötüydü.
Ama bu kadar değil .Biz doksan yedi günden geriye sayıyorduk.Ve o zor günleri hiç biteceğine inanmadan dahi bitirmişti.Şimdi onu böyle görmeyi hiç ummazdım.

"Mirza..."diye fısıldadım.

Hüzün süratle işleyen bir çarktı .

Doktor Mirza'nın omzuna dokundu.

Ve ona seslendi.Onu uyandırmayı yanlış bulduğumu söyleyecekken "Sizi görmeyi eminim şu uykuya değişir .Hem uyandırmazsam yarın bütün gün bana söylenir "dedi zoraki tebessüm ediyordu .

Mirza çok iyi biriydi .Belliki burdada dostlar edinmişti.

"Mirza Efsa Hanım burda .Seni-"

Mirza gözlerini daha aralamadan kesti doktorun sözünü .Başını iniltiyle beraber benden yana çevirirken"Dilefruz (yürek yakan güzel )"diye mırıldandı.

Kaşlarım istemsizce çatıldı.Gözlerime sinen bu kontrolsüz öfkeyi görmesin diye gözlerimi kaçırırken baş ucunda dikilmiş genç doktorunda yüzüme dalmış bakışlarını gördüm.Ürküten gözlerimi görünce  hemen bizi yanlız bırakmayı seçti.

Ve Mirza  bir duvarı iter gibi zorla kaldırdı göz kapaklarını.Gözleri ağlayan gözlerime değdiği gibi ışıldadı.

Yorgun çehresi bir tebessüme gark olurken ,kurumuş dudakları ağır ağır koptu birbirinden "kardeşim mi demeliydim ?"dedi .

Hep bana mesafeli davranmasını istiyordum.Dilefruz demesi beni hep rahatsız etmiştir .Hatta aşkla bakan gözleri çoğu kez oymayı diledim canice.

Ama ne zamanki aşk nedir anladım işte o zaman çok kızamaz oldum ona. Tabi aşkın haddi ve edebi vardı.

Evli bir kadına ,başkasına aşık bir kadına aşıkta olsa çiçekler yollayamazdı.Ya da ona aşk sözcükleri edemezdi.İyi adamdır Mirza ama kusurları da bana göre  büyüktü haylice .

"Hiç değişmiyorsun.Gözlerin hep aynı bakıyor .Hele de bana karşı hep kardeş gibi."dedi zar zor çıkan sesiyle .

Sesi o kadar kötüydü ki ona sadece ağlamak geliyordu içimden.

"Efsa Mardini kadar şerefli sevmeyi beceremedim ben.Bir türlü saklayıp içimde tutamadım."O da farkında yanlışlarının.Ne acı karşılıksız sevmek."Bu halim hep ondan.Ağlama Dilefruz.Ölüm kardeşine aşk verecek."

"Yorma kendini,"dedim o öksürünce
"Ne ölümünden bahsediyorsun sen ?!"diye de kızdım ağlayan sesim diğer yandan gülen ifademle" daha seninle bitmedi ki çocukluğumuz.Hatırlıyor musun Eren ile ne çok döverdim seni.Bak bir daha ölüm dersen acımam biliyorsun."

Güldü .
Ama buna bile gücü olmadığını görebiliyordum.

"Eren'i dövmeye kıyamaz bazen onun yerine de döverdin beni.Sana göre ben abinizdim çünkü."

Bu cümleyi kurana kadar defalarca duraksamıştı.

Başımı ağır ağır salladığımda avuçlarıma gözyaşlarım kapaklandı .

"Bu yıl sana doğum gününde hediye göndermedim."dedi yutkundum hüzünle."Çünkü göndersem yine bir fanusun içinde beyaz bir gül olurdu bu.
Ve kesin bu kez kafamda kırardın . Çünkü ilkini kafama atmaya vaktin olmamıştı."

O gülerek bunları söyleyince dayanamayıp bende güldüm .
"Beni çiçek katili de yaptın Mirza ."

"Kırdın değil mi?"dedi gülerek.

"Bilerek yapmadım kolum çarptı  ama ..."dedim uzatarak .

O tamamladı."Hakettiği o'ydu Efsa Sultan."sesinde gerçekten bana hakveren  bir tını vardı."Beylerbeyi'nin karısı ,Efsa Mardini'ye yakışmazdı benim yolladığım o çicek."

"Mirza hayır.."

"Efsa, biliyorum dostane bir çiçek olsaydı severek bakacağını.İyi oldu .Ve merak ettim o sana çiçekler alıyor mu ki?"

Bunu o kadar arkadaşça bir tavırda sordu ki , üzülmeyeceğini bilsem hemen cevap verirdim.Tereddütle baktım ona.

Sonuçta onu üzmeye, Hazerani ile olan  koca aşkımı anlatmaya gelmemiştim ki .

"Mutlu olduğunu görüyorum."dedi öksürdü acı acı ve gülümsedi."Ama  duymakta  istiyorum Efsa Geşa Hazerani."

"Bende seni mutlu görmek isterim.İyi görmek isterim."dedim acı acı ."Ama sen tedaviyi bırakmak istemişsin."

Hayal kırıklığıma baktığı o esnada o feci öksürdüki o an bir daha nefes alamayacak sandım.Elini başucundaki suya uzattı .Ondan önce davrandım.

Suyu döke döke ama hızla bardağa doldururken o yavaş yavaş nefesini kontrol etmeye başlamıştı.

Suyu ona uzattım hemen.Ama ne doğrulmaya gücü vardı ne de bardağı almaya.Öksürüğü bitmişti.Ama elimdeki suyu içecek gücü olmadığı için reddetti.

Ben içirirdim.Böyle aciz böyle kırgın bakmasına gerek yokki.
İtiraz eden bakışları yüzüne değdi umursamadım.

Yatağının başını düğmelerle biraz yükselttim.Mahçup gözleri kapanmıştı .
Ölü gibi nefesleri sessiz sessiz.

Ona suyu uzatmak için hafif bir şekilde eğildim.Ardımdaki kapı bir kez çalındı.
Mirza bir yudum içemeden
ardımdaki kapı  açıldı .

"Geşa!"

Geşa...

Onun sesiydi.

Başımı kapıya çevirdim.

Hazer ,Avreş ve Hazerani odaya girmişti.

Doğrulmama bile müsade etmeden bir ucu biraz önüme düşmüş saçları topladı.
Dikildim bardağı derhal aldığım etajerin üstüne bıraktığımda Hazerani ellerimi kavradı .

Yatakla benim arama girmişti.Sırtını Mirza'ya vermiş temizlemek ister gibi ellerimi birbirine sürttü,sonra göğüsüne bastırdı çok sevdiği avuçlarımı.Öyle tedirgin öyle tedirgin bakıyorduki ne diyeceğim bilemedim.

Öfke değil tedirgin .

Hazerani'yi  ,kısık gözleriyle görünce "Ef ...sa..."diye heceledi Mirza.

Aklımda Mirza'nın kolundaki dövme vardı.Hazerani şuan sadece ellerime odaklanmıştı.Ya o dövmeyi görürse?

Gözlerimin dövmesini çizdiği kolu dehşetle  donmama sebep olurken ne ara yatağın diğer tarafına geçtiğini bilmediğim Avreş hızla çarşafla Mirza'yı boynuna kadar örttü.

"Abi çıkalım ."dedi hemen ardından .

Hazerani ise ellerime tergin bir halde bakmayı bırakmış şimdi gizlemediği bir hüzünle avuçlarımı avuçlarıyla silmeye başlamıştı.

Neler olurdu ?

O çok üzgün bakıyor .

Öfke yok üzgün.

"Neler oluyor ?Efsa Hanım?"diye şaşkın bir halde içeri girdi doktor.

Hazerani'nin gözleri nemleniyordu sanki.O göz akına yapışmış kan hüzünle koyulaşıyordu .

"Hazerani."

Seslendim.

Bakmadı.
Duymadı.

"Hazerani!"deyip çektim ellerimi .

"Efsa.."dedi doğrulmaya çalışan Mirza.

Hazerani hiddet oldu bütünüyle.
Kaşları yakınlaştı,gerildi nefesi .Aniden arkasına dönüp tek elinin  avuç içiyle Mirza'nın boğazına asılıp yatağa bastırdı.

Doktorlar telaşla koştu Avreş'ten yana.

Avreş Hazerani'nin kolunu kavradı ben ise hemen elini kavradım.

Yaptığı şeyin farkında bile değildi.
Gözleri Mirza'ya ilk kez değindiğinde elini "Lütfen ,"dedim elini çekip dudaklarıma bastırdım"O çok hasta Hazerani."

Geriye doğru sendeledi Hazerani.

Korkuyla titredi gözbebeklerim.

Dudaklarımın eteğindeki elini çekip kalbine bastırdı.Diğer eli saçından geçerken gözleri bir an için kapandı.

"Abi !"diye atıldı Avreş.

"Ağam!"diyerek koştu Hazer.

N'oluyordu?

"Abi bir şey yok ."dedi Avreş telaşla .
"Hasta bir adamı ziyaret etmiş ."

Neyi açıklamaya çalışıyordu böyle telaşla?

Mirza ile ilgilenen doktorlardan biri de ona telaşla koşmuştu.Gözlerim dudaklarım gibi kalakalmıştı.

Ellerini Hazerani'ye uzanmışken"Kalp spazmı geçiriyor olabilir ."dedi doktor Alaz bey.

Hazerani mi kalp spazmı geçiriyordu?
Benim koca adamım mı?

Devşirdiğim yaşlar acı acı yerle yeksan olurken sesler boğuk bir hal aldı.
Başındaki herkesi itti Argeş.
Kendisini oturmaya çalışanları savurdu geçti.

Önüme dikilip ardıma bıraktığım suyu aldı.Doktorlar şaşırıp çekilirken o suyu Mirza'ya uzattı.Bir eli kalbindeydi halâ.
Mirza yorgun bir halde de olsa onun uzattığı su için araladı dudaklarını.

İçince bardağı şiddetle etajerin üstüne çarparak koydu.Bir eli hâlâ kalbinde dururken diğer eliyle bileğimden tuttu.

Sonra çekip çıkardı bizi o odadan.

Sonra merdivenleri indi .Bileğim hâlâ elindeydi.Tam çıkarken omzu bir ara duvara çarptı.Sanki attığı adımların farkında değildi.Kapıya varınca önüne atıldım.Bana bakmıyordu.

Bir elim hâlâ avucundaydı.
Diğer elimi soluna bastırdığı elinin üstüne kapattım.Gözyaşlarım yüzünden onu buğulu görüyordum.

Kalbi acıyordu.
Benim yüzünden.

Acıyı almak ister gibi kalbine yasladığı elini açmaya koyuldum.
"Mirza çok hasta dedi doktor !Son kez gelip gör dedi!Hazerani onu görmeliydim !O benim çocukluk arkadaşımdı.Tek arkadaşım!"ağzıma gelen her cümleyi sıraladım belki iyi gelir diye .

Ama ne göğüsüne bastırdığı eli açıldı ne de dudakları.Onu içeri sürüklemek , doktorların ellerine ulaştırmak istedim.
Müsade etmedi.

Bir bakın şu adamın kalbine !
Niye bu kadar çok  üzülmüş diye bağırmak istedim .Yetmedi o gözlerine sinen hüznü avuç avuç toplayıp bir uçurumdan atmak istedim .

Gözlerine bavullar dolusu hüzün birikmişti.Koskoca Beylerbeyi Argeş Hazerani'nin gözlerinde büyük büyük hüzünler vardı...

Kalbinde ise sızı.

...

O kadar çok cümle kurdum ki artık dudaklarım aralanmaktan yorulmuştu .
Şimdi kalbini tutmuyordu ama halâ acıyor bunu hissediyordum.

Doktorlara ısrarla görünmedi.

Eve döndüğümüzden beri sadece bana bakıyor .Öyle dümdüz bir ifade ile bakıyor .O avuç avuç dökmek istediğim hüzün her yerine bulaştı sanki.Kımıldamıyor .

Oturduğu koltuğun karşısına dikilip gelip giderek tekrar tekrar olanları anlatmaya başladım.Bana bir tepki vermesini ,tek kelime etmesini umarak nerdeyse bildiğim tüm kelimeleri sarfettim.

Ne düşünüyordu bana öylece bakarak bilmiyorum ama ben ifadesiz çehresinden korkmaya başladım.

Dizlerinin dibine çöküp ellerimi diz kapaklarına yasladım.

Sırtını koltuğa yaslayıp gözlerini yumdu.Sertçe geriye devirdiği başıyla berabar kasılıp kalmış boynu kütlemişti.

Durağan siması tavana çakılırken
"Sana anlatmaya çalıştım"dedim bilmem kaçıncı kez."Mirza benim çocukluk arkadaşım Hazerani."

Kötü ya da kırgın en acımasız olabilecek tek üzgün kelime duymadım ondan.

Ama keşke duysam.

Bu kadar tepkisiz bakması ve açıkça canının yandığını az önce görmüş olmak beni korkutuyor.

Ayaklandım.
Mardini ve Hazerani hanım ağası olmanın hiddeti ile bağırdım ona .

"Ne bu?!Beni cezalandırıyor musun sen ağa!"

Hiçbir şeye değilse bile bağırmama kızar diye umdum .Ama yapmadı .

Biraz daha direttim o tavrımla.

Bir çok şeyi devirdim.
Aklından geçenleri söylemeyince insan her şeyi söylemiş gibi kızıyor ya ondan.

Sonra yorgun düştüm bağırıp çağırmaktan.Hiddetli hiddetli kasılmaktan.Onun bana bakmasını sağlamaya bile yaramamıştı bu hallerim .

Yanına oturdum nefes nefese .

Sonra sırtımı yasladım kanepeye onun gibi .Ve başımı omuzuna yatırdım.

"Özür dilerim Hazerani."

....

"Böyle davranma bana !Böyle bakma .
Benim ben!"dedim yüzünü titreyen ellerimle sıkıca sardım.Çehresine kenetli o öfke benim hüzünden bin parça olan yüzüme bakarken bile silinmiyordu.

Ellerimi bileklerimden kavrayıp yüzünden ayırdı.Geriye çekilip bileklerimi bıraktığında inler gibi haykırdım:"Bunu yapma .Yapma ."

Bana dokunmadan duramayan , yanı yerine karşısında oturmama dahi tahammül edemeyen adam gitmişti sanki.

Ellerimi bir kez daha ona uzatacak oldum kaşlarını sertçe çattı .Bu kez titreyen ellerim saçlarımın içine saplandı.

Ellerin kadın..Ellerin ...

Bunu diyen adam nerdeydi?

Zihnimin dehşetli ağrısını bastırmak ister gibi dokunurken gözlerimden akan yaşlar beni kör etmek ister gibi kirpiklerime asılıp kalmıştı.

"Hazerani ben ihanet etmem ne sana ne aşkıma ."

"Yaptığın ihanet değil!"diye kızdı gözyaşlarımı hışımla silerken .
"Ama ihanetten hafifte değil!Eğer canıma nefes olmasaydın!"dedi boynundaki zinciri ucuna asılı mermiyle beraber kavradı ve bana bakarken sertçe çekip kopardı.Öyle şiddetli çekmişti ki boynunu çizildi.Ben endişeyle bakarken  yumruğu içine aldığı  mermiyle beraber elini kalbine yasladı.

Gözaltlarında büyüyen acı kızıllaşırken "Eğer şurama bir kurşun gibi saplanmış olmasaydın seni... "durdu.Önüne geçemediğim gözyaşlarıma baktı ama bu kez silmedi .

Gözlerim bir boşluğa daldığında"Beni boşardın "dedim paramparça olan sesimle.Boşardı . Çünkü gururundan daha büyük bir şey görmedim.

Öfkeli sesi çatallaşmışken
"Öldürürdüm "dedi .Gözlerim dehşetle aralandı ,onun bana arkasını dönüp  gitmeye koyulduğunu gördüm.

"Ama gecenin yarısı kocasının yatağından kalkıp, kendisine aşık adamın yanına giden herhangi bir kadınla bir tutmamam seni."dedi sesi duvarları ve en çok beni delmek ister gibi yükseldi." Yoksa ben orada  ölürdüm Mardini."

Mardini...

"Biliyorsun işte ben bana aşık adamın yanına  değil çocukluğumda bana kardeş olan adamın son nefesini veriyor  sanıp yanına gittim !Sıradan insanlar beni anlardı!"

Kapıdan çıkmak üzereyken duyduğu sözlerime döndü.Gözlerime inanamıyor gibi bakarken 'Birgün, bana aşık bir kadına aşkı yüzünden  ölüm döşeğinde bile olsa gidersem eğer, gururlu başın ilk kez önüne eğilecek .Başkası başımı eğemezdi zaten.Yüreğine küfretmişler sanacaksın !Başkası küfredemezdi . Sonra cesedine basılmış gibi adi  hissedeceksin .Bilki Argeş Hazerani'nin kahrolarak  affettiğini sen affetmezdin Efsa Mardini!'dedi ve kapıyı çarparak çıktı.

Kırılan kapının menteşesi nasıl bir çığlık gibi koptuysa yerinden bende öyle koptum kendimden.

Affetmez miydim?
Ederdim.

"Hazerani gitme!"diye bağırarak açtım gözlerimi.

Kabustu.Kabus.

Gün ışığı yüzümü parsel parsel gezerken ben az önce gördüğüm rüyanın ecel terlerini döküyordum.

Banyodan takım elbisesi ve sırılsıklam olacak şekilde yıkadığı yüzüyle çıktı. Hazerani'nin çatık kaşlarının altındaki gözleri bana bakarken  kanepeye devrilmiş bedenime doğru yürüdü .

O daha gelirken"Bana Mardini mi dedin sen ?!"diyerek kaltım.

Kaşlarını çattı ve durdu.

"Kimim ben ?"diye sordum kaşlarımı çatarak ."Senin için kimim ben ?!Herkes bana Mardini demeli! Ama sen değil !Sen değil !Herkes bana kırılabilir ama sen değil .Sen değil ."

Bana gelen ayakları yönünü değiştirip aynalı dolabın önünü buldu . Siyah kordonlu ,gümüş devirli saatini takıp boynundaki zinciri düzeltip gömleğinin içine itti.

O zincir rüyamı yeniden düşünmeme sebep oldu .Bana çok kızıyordu rüyamda.
Ama konuşuyordu sonuçta.Çok öfkeli bakıyordu ama bakıyordu .

Rüyayı kabus yapan tek şey sonunda gitmesiydi. Ama şuanki gerçekler bana daha ağır geliyor .

Çünkü Hazerani bana tek laf etmeyecek kadar güvendiğini gösterdi .Ama  yine benimle tek kelime konuşmak istemeyecek kadar da üzüldüğünü de gördüm.

Bazen kızsın istersiniz.Ben dün onun kalbini ağrıtacak kadar  üzüldüğünü görmektense kızmasını , bağırıp çağırmasını hep ama hep dilerdim.

Ayaklarımın üstüne kalktığımda ayaklarımın altına cam döşemişler gibi canım yandı.Onun arkasına kadar yürüyüp başımı sırtına yasladım.Sonda usulca kollarımı ona doladım.

"Hazerani'm ben herkesin canını yakabilirim ama senin değil ."

Yüzüğünü çıkarıp yeniden taktı .
Ona sarılan kollarımı hiç yokmuş gibi üstüne göz attı .İstemeye istemeye ayırdım ellerimi ondan .

Yanına dikildim.Ve onu aynadaki yansımasından izledim.Saçları ilk kez bu kadar dağınıktı ama  ellerini içinden geçirip düzeltmedi.

Telefonunu cebine yerleştirdi .
Ben gözleriyle buluşma derdine düşmüştüm .Bakmıyordu.Bakmak istemiyordu.

Güldüm yaşaran gözlerime inat
"Bana küstün mü Beylerbeyi?"
Diye sordum yutkunamaz gibi .

O an silahını eline almış ona bakıyordu.Başını doğrultmadı.
Gözlerini bana kaldırdı biraz .

Harami bakışlarında süngüler aradım yoktu.Elinde ki silahtan hallice bir kurşunla tarar diye baktım ama acıtmadı. Hep bakışlarında tuttuğu o öfkesi bile  emaresini göstermiyordu.

Sadece tek düze bir sessizlik vardı bakışlarında.O böyle baktıkça diyebileceğim tek şey vardı ve söyledim yıkık bir tonda :

"Özür dilerim."

Silahını beline taktı .
Sağ elini yüzüme uzattı ama kirpiklerime asılmış o damlayı alırken dahi bana dokunmamıştı.

Parmağına dağılan tek damla gözyaşıma tebessüm etti . Başparmağı ve işaret parmağının içinde ezdi o gözyaşımı .
Gözyaşımla ıslanan parmağını dudaklarına bastırınca garip bir şekilde korkularım azaldı.Sanki konuşmuşta beni affetmiş gibi hissettim.

O zaten  farklı bir adamdı.
Ama bu denli özel olması akla hayale sığmıyordu.

Yalan söyleyemem çekinerek yüzünü avuçlarıma aldım.Pek tabi beni rüyamdaki gibi itebilirdi.Ve bende
bunu yapma diye bağırırdım.Çünkü ona sahip olmaktan ,onun en yakını olmaktan  daha güzel bir şey bilmiyorum.

Parmaklarımın ucuna bu kez var gücümle kalktım.Gözyaşlarımla ıslattığı dudaklarını okşadım. Dudaklarımı belliki bugün kısalttığı sakallarına bastıra bastıra öptüm.En son iri kıyım dudaklarına baktım hülyalı hülyalı .

Üst dudağına başka ,alt dudağına bambaşka yatırdım dudaklarımı .
Onu hiç böyle içim gide gide öpmemiştim .

Hüzünle gark olunmuş siğnemden taşan alevler iki dudağımdaydı.Bir poyraz esti ve ateş ona sıçradı.Kavrayıp bastırması için gömdüm, gömdüm, gömdüm kendimi.

Defalarca kez değil tek seferde defalarca derine batırdım.Ummanıma çarpan kasırgayı bilsin diye vedalaşırken yüzüm yüzünden "konuş n'olur "diye yakındım.

Kemikli yüz hatlarında gedirdim parmaklarımı, dudaklarımı.

Ama dudakları kadar sessizdi teni.

Ellerimi yüzüm misali ağır ağır üstünden çekmeme kadar bekledi.Dudaklarını ıslatırken kuru bir ifade ile baktı bana .

Yutkundum onun yerine.

Saçlarıma dokunmadan yamacımdan ilk gidişiydi bu .Sanki ayakları bastı göğüsüme de öyle gitti.

O odadan çıkınca duvarlar üstüme yığıldı sanki.Onu beni öpmek istemeyecek ,saçlarıma dokunmayacak kadar incitmiştim.

Sanki ben büyüyordum da oda küçülüyordu.Garip bir şeydi küs desen değildi ,kızgın desen değildi.Ama sadece kırılmışta denmezdi.

Mirza'nın doktorunu aradım ,durumunu öğrendim.Sonra Mirza ile de konuştum ki benim için korkmasın.Ama tüm bunlar olurken yani sadece telefonla bile konuşurken o kadar diken üstünde hissettim ki anlatamam.

Çünkü Hazerani baş edebileceğim bir dargınlık beslemiyor . Üstümü değiştirdim.Bir kaç saat sonra Avreş'in ilacı için odadan çıktım .Hazer dün neden oradaydı bilmiyorum ama halâ konağımızın içinde oluşu yeteri kadar sinir bozucuydu.

Eksik etmediği dünden haberdar tavırlarını ağalık taslayan bir bakışımla devirip Avreş'in odasına geçtim .

Hemşiresi odadaydı ve o da tuvaletteydi.

Yatağa attığı kıyafetleri toplayıp aceleci bir halde ona ütülü kıyafetler çıkardım .
Kıyafetlerini yatağın üstüne bırakırken
"Ben çıkarırım kendi kıyafetlerimi."dedi.

Yatağın üstüne bıraktıklarıma baktım hava bugün soğuk sayılırdı.Hem Avreş'in vücud direnci daha düşük olduğundan onun için kapşonlu bir cekette getirip kıyafetlerinin yanına bıraktım.

Baş ucundaki sürahiden bir bardak su doldurdum.Ve ilacını çekmeceden aldım.

"Hizmetlilerde bunu yapabilir .Sen benim annem misin içtiğim suya , giydiğime kadar karışıyorsun?"
Söylenip duran yüzüne ilk kez gözlerimi ona bir elimde su diğer elimde ilacı varken baktım.

Ona uzattım .

Almak istemedi.
Tek kelime edecek halim yoktu .
Belki beni küçük görüyordu.
Ya da gecenin bir yarısı abisinin başına getirdiklerime kızıyordu.

Yatağın ayak ucuna oturdum .
Ona ilacını vermeden gideceğim yoktu.
Zaten o da saati geçmeden almak zorunda olduğunu biliyor .

Dalgın dalgın halıya bakarken "Abim nasıl?"diye sordu.

Abisi nasıldı?

Bir şey diyemedim.

O hemşiresinden bizi yanlız bırakmasını istedi . Hemşire çıkar çıkmaz "Bizi o hastaneye getiren Hazer'di."dedi .

Gözlerimi ona hışımla çevirdim.

Başını aşağı yukarı benzer bir öfkeyle sallarken "O itte bir şerefsizlik var ."dedi emin bir sesle.Ama sesinin dışarıdan duyulmaması içinde dengede tutuyordu.

"Neymiş Selim ona bir şeyler söylemiş.O da yanlış anlaşıldığını düşünüp hemen  ağasından özür dilemeye İstanbul'a bir yığın korumayla gelmiş."bu cümleler Hazer bize misafir olarak geldiğinde kurduğu cümlelerdi.

"Şansa bak ki gecenin bir vakti evden çıktığını görüyor ve anında gizlice çıktığını anlayıp abime uçuyor çakal.Mevzu abime söylemesi de değil.Abimi aklınca alttan alttan nasıl fişeklemeye çalışıyordu bir görsen .."dedi hiddetle ."Abimin az kalsın kalbine inecekti ."Sırf bunun için bile ardımızı kollayıp Mirza'nın üstünü örtmüştü Avreş.

"Zaten bana da uyuşturucu veren buydu .Yak Mardini bu itin çırasını.Hak ediyor artık deyyus ."dedi elindeki bardağı sıktığımdan bir haberdim.O ilaç ve suyu elimden hemen  aldı .

İlacını bütün suyu içerek yutmanın ardından "Yakacağım."diyerek çattım kaşlarımı .

Oturdum ona Hazer hakkındaki tüm duyumlarımı bir bir anlattım.Abisininde onu kendi yerine geçirme maksadıyla yetiştirmesine kadar inince Avreş'in hepsini dinledikten sonra verdiği ilk tepki şuydu: "Abim aslan sever bilirim de koynunda ne diye yılan besliyor anlamadım.Lanet et Hazerani şu içindeki hayvan sevgisine değil mi?!"

"Öyle değil ."dedim ,belli belirsiz gülerek.
"Senin abin adaletsiz iş yapmak istemiyor.Onun birinin ipini çekmesi için aleni bir yanlış  görmesi ya da duyması gerek.Hazer de bunu adı gibi biliyor .Baksana sahte  özürlerini dilemek için nereye kadar gelmiş .
Ve ..."

"Ve alttan alttan su yürütüp işletiyor değirmeni çakal!"diye tamamladı sözlerimi.

"Aynen öyle ."

"Ama ben öyle pek delil düşkünü değilim."dedi ayaklanırken ."Gidip şu itin alnına sıkıp geleceğim."

"Heyy!"diye seslendim onun ses tonuyla .

"Sonra da Hazerani adaletli davranacağım diye ya seni topraklarımızdan atsın ya da alnın çatısından mıhlasın mı istiyorsun?
Abin bile olsa o kimseyi kayırmaz Avreş ."

Düşündü biraz ve yeniden yerine oturdu"Doğru diyorsun."dedi kaşlarının ikisini birden havaya kaldırarak "Yer beni. Kardeş mardeş dinlemez günahsız birini vurdun deyip para gibi harcar .Halbuki adam şeytan.Az önce avluda boynuzlarını sivriltiyordu gördüm."

İçim hüzün doluyken bile komikti bu çocuk.Güldürüyordu.

Ben bir çare düşünürken o "Eee ne yapacağız?Bu çıngıraklı yılan koynumuzda anakonda olana kadar beklemeyeceğiz herhalde?"dedi .

"Düşünüyorum."

Biraz daha düşündüm "Marş basmıyor mu ?"diye söylendi.

İzin verse bir düşünecektim .Dur bir dakika..Hah..Evet .Buldum .Tamamdır bu iş .

"Buldum !"dedim elimi şaklatarak.

Gözlerimdeki o bilmiş tavırla ona dönüp fikrim onunda kafasının üstünde ampuller döndürene kadar anlattım.

"Bu planın sonunda adam ölür.Aman adam mı dedim ?Yılan olacaktı ."dedi güldük .

Sonra bulanık hisler içimde salındı .
Ağlama hissi ile sızladı burnumun ucu .

"Teşekkür ederim Avreş."

"Ne için ?"diye sordu halâ anlattığım planı düşünüp güldüğü belliydi .

"Mirza'nın dövmesini sakladığın için ."

"Abimin kalbine inmemesi içindi ."dedi ve buz gibi baktı."Sakın Hazerani'yi başka adamlarla karıştırma .Onu bir kurşun bile kolay kolay   öldüremez .
Ama ihaneti bırak ihtimali bile  onun koca kalbini anında öldürür.Seni sevdiğini biliyordum ama ..."dedi gözlerine hüzün çöktü.
"Ölesiye sevdiğini bilmiyordum.
Orda başka bir kadın olsaydı ."dedi tıpkı rüyamda Hazerani'nin dediği gibi
"Orda öldürürdü.Ama sana o kadar güveniyorki yanına gece yarısı gittiğin adama elleriyle su içirdi."

"Ben ihanet etmem!O benim arkadaşım Avreş.Mirza-"

"Mirza'nın senin için kim olduğunu biliyorum.Ne kadar istemesem de abime olan aşkın konusunda sana çok  güveniyorum.Yoksa abim o hastaneden çıkardı ben çıkmazdım Mardini.Aslında o dövmeyi güzel güzel silmesinide bilirdim ama o adam zaten ölmek üzere .Acıdım."

Doğruldum.Odadan çıkacakken
"Abime bunu bir daha yaşatma.Yoksa hep düşman kalırız."dedi.

..

700 beğeni ❤️
700 yorum 💓

Continue Reading

You'll Also Like

OĞLANCI | BXB By Lord

General Fiction

2.9M 215K 51
{Tamamlandı} {texting-düz metin} Ablasına asıldığını düşündüğü adama atar mesajı atan liseli bir çocuk en fazla ne kadar absürt fakat bir o kadar da...
2.3M 191K 101
Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü görmediğiniz, gerçek sesini duymadığınız, m...
2.4M 27.1K 6
"Elinin altında atan senin kalbin." Al benimki de senin olsun be adam! Yemin mi ettin beni öldürmeye? Çok zalimsin! Ruhum bedenimi terk etti. Rabbim...
MÂHPARE By M.Sevda 🕊

General Fiction

2.5M 122K 37
"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bı...