Arzuhâl |KaiHun|

By hunbhupendra

8.1K 710 214

"Sehun, sen de ergenliğe girdin mi?" More

| 1 | ergenlik hormonları
| 2 | jongin'le yeni bir deneyim
| 3 | farklı bir tat
| 4 | hislerimle başkaldırıyorum
| 5 | şeyime dokundu!
| 6 | manyak çocuk
| 7 | merak
| 8 | 16'lık
| 9 | yarım akıllı
| 10 | esmerim biçim biçim, ölürüm esmer için
| 11 | bize dokunmayan yılan bin yaşasındı
| 12 | dünya büküldü
| 13 | küstüm senle, konuşma benle
| 14 | kalbimi kırdın, pişmiş kelle
| 15 | lalaalalallalaasextinglololoooo
| 17 | utanmaz, arlanmaz
| 18 | p*rnhub
| 19 | randevuda ne yapılmaz
| 20 | neşemiz hiç eksilmesin çocuk
| 21 | eyes, nose, lips
| 22 | yeni bir yaşam

| 16 | oyun gecesi

266 30 5
By hunbhupendra

"Hadi ya ne beceriksiz herifsin."

"Olum, hiç mi öpüşme yeteneğin yok lan."

"Heh sonunda, sakın düşürmeyin!"

Son cümle Jongin'e söylendi ve o ağzında tutmaya çalıştığı kağıtla bana döndü. Kalbim, kendi yeri ve atması gereken hız hariç her şekilde atarken büyük bir baskı altındaydım. Yan yana dizilmiş oğlanlar galibiyet duygusuna olan istekleriyle, hırsla, yapacağımız bir yanlışta küfürlerini hazırda tutarak bize bakıyorlardı. Yanaklarım daha sıranın bana gelmemesine rağmen kıpkırmızı olmuştu, çünkü başıma gelecekleri biliyordum. Sıra bana gelene kadar kağıdı birkaç kere düşürmüşlerdi ve şimdi ilk kez sıranın sonunda olan bana kadar gelmişken herkes nefesini tutmuş bekliyordu.

Durum şuydu ki; Mina'nın doğum günü partisindeydik. Çıkış noktasının kimden olduğunu kaçırdığım sikimsonik bir oyun oynuyorduk. Erkekler bir grup, kızlar bir gruptu. İki dakikamız vardı ve en çok kağıdı biriktiren kazanacaktı. Oyunun amacı, bahsi geçen kağıdı dudaktan dudağa taşıyarak en sondaki kişiye kadar ulaştırmaktı. Jongin "dudaktan dudağa" kuralını duyunca kolumdan tuttuğu gibi iki oğlanın arasından en sona çekmişti beni, kendisi de yanımda durmuştu.

Aman ne iyi! Kimse benim kalp sağlığımı düşünmesin zaten. Hıh.

Kendi içimde triplenirken oğlanlar oyunun devam ettiğine dair ses çıkarınca, yüzüme yaklaşan ve elleri kural gereği belinin ardında kenetli olan esmer bedene baktım. Bakışları keyifli ve memnuniyet doluydu. Benim ise kirpiklerim titriyordu. Diğer oğlanların tezahüratlarıyla ağzımı açıp dudaklarından kağıdı almak için hamlede bulunurken o da vermek için hamlede bulundu. O kısa saniyeler içinde gözlerimi kapalı tutarken kağıdı düşürmesinin mi düşürmemesinin mi daha iyi olacağını sorguluyordum. Dudaklarımız bir kağıt üzerindende olsa birbirine değdiğinde nefesimi kontrol etmek için zorlanıyordum. Kağıdı dudaklarımda iyi tutamadığımı fark eden Jongin ise, dudaklarını bu sebeple çekmiyordu. İnsanların bağırış çığırışlarını duyarken iflas etmek üzereydim. Bu kadar yakın olmamız bedenime hiçbir zaman iyi gelmemişti. Dudaklarımız birbirine sürttükçe bacaklarım titriyordu. Eğer beceriksizlik edersem diğer oğlanlardan dayak yiyeceğim kesindi. Başım dönüyordu. Her şey fazla geliyordu. Bunun böyle olmayacağını anlayarak ani bir refleksle ağzıyla desteklediği kağıdı içime çekip yüzümü çevirdim ve sonrasında elime aldım.

"Yaşa be Sehun!"

"Sonunda ulan!!"

"Devam, devaaammm."

Eğer sağlığını çok düşündüğünüz arkadaşınız (!) hayata tutunmaya devam ederse siz de oyuna devam edebilirsiniz. Tabi beni çok umursadıkları söylenmediğinden yeni bir kağıt taşımacılığına çoktan başladılar. Onları izlerken her şey o kadar basit geliyordu ki, Jongin ile benim aramdaki bu gerilim bir an sinirimi bozdu. Kağıdı ağızdan ağıza geçirirlerken çok rahat görünüyorlardı, hatta dudakları birbirine yanlışlıkla temas edecek olsa iğreniyorlardı. İlk 50 saniyeyi düşürüp yeniden denemekle geçirdiklerinden şu an fazlaca seri ve iyi hareket ediyorlardı. Belimin ardında birleştirdiğim ellerimi sıkıp tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim. Bana yaklaştıkça kasılıyordum. Ancak kasan başka bir şey daha vardı.

Kağıt, sarışın oğlandan Jongin'in ağzına geçiyordu.

İçimde oluşan duygu geçişi neyin nesiydi bilmiyorum ama şu an ağzıma kadar öfkeyle doluydum. Kolay bir geçiş olması umrumda değildi, neden Jongin'in sağında ve solunda ben bulanamıyordum ki? Beni en sona çekerken iyiydi, kendisinin başkasıyla ağız ağıza olacak olması sorun olmuyordu, öyle mi? Bu çok bencilceydi. Oynamak istemediğimi söyleyerek partiyi terk etmek istiyordum ancak esmerin istekli gözler ve ağzında kağıtla bana dönmesi, eklenen gaz verici sözlerle vazgeçmem iki saliseyi aldı. Kaşlarım hâlâ çatıkken bu sefer gözlerimi açık tutarak yüzüme yaklaşmasına izin verdim. Aynı şekilde yüzüne yaklaştım ve kağıdın üzerinden dudaklarımız yeniden birbirini hissetti. İçimde yeniden yoğun bir duygu değişimi yaşarken kalbim yerinde hoplayıp zıplıyordu. Kağıdı ağzıma tutturmak bahanesiyle biraz bastırdığında başım yana yatırarak aldım dudaklarından. Ayrılıp kağıdı elime aldığım sırada bizi izleyen gözler yeni bir kağıtla başlarken o, gözlerime manalıca baktı.

Jongin bana dokunmak ve beni öpmek için oluşan her bahaneyi severdi. Bundan mütevelli bu partide onun kadar eğlenen yoktu şu an. Dilini dudakları üzerinde gezdirirken ise utanması yoktu. Üç gramlık aklından neler geçtiğini tahmin edebiliyordum. Hatta aklı penisine bağlı olduğundan, asıl düşündüğü şeyin ağırlığının ne kadar olduğunu da biliyordum. Yine de kendime söz geçiremiyordum. Gözleri dudaklarıma indiğinde kendime olan kontrolüm olay yerinden tüymüştü. Yanaklarımdan yayılan yangıyı ensemde de hissederken, diğerleri tarafından çağrıldı.

Ufak çaplı bir sarışın kıskançlığı sonucunda yine bana döndü ağzındakiyle. Gözlerine bu sefer iddiayla baktım. Yüzüne yaklaştım ve az önceki bakışlarının karşılığını vermek istercesine kavradım kağıdı. Dudaklarımı onunkine belirgince sürttüm. Kağıdı ağzıma almış gibi yaptım ve sonrasında, bilerek bıraktım. Nefes alış verişimin hızlanmasını engelleyemezken dudaklarımız birbirine temas etti. Bu temas beni elektrik çarpmışcasına geri iterken, oğlanlar söve söve yeni bir kağıt taşımacılığına başladılar. Nefsimin onunla sınandığına emindim artık. Gözlerine bakmaya çekiniyordum. Kendime bunun bir oyun olduğunu anımsatıp durmam nafileydi. Sarışının ağzından kağıdı almaya çalışırken kızların sürenin bittiğini söylemesi cabası... Derin bir oh çekmekle sarışına kötü bakışlar atmak arasında gel gitteydim.

Jongin'e bunun hesabını soracaktım.

"Peh, sadece üç kağıt. Şimdi izleyin bizi."

Gölrssss paaawır. Aman ne iyi. Onlar oyuna başlarken huysuz bedenimi tuvalete taşıyıp patlıcana dönmüş yüzüme sular çarptım. Vücut sıcaklığımın binde biri düşmese de, iyi geldi. Gözlerim aynadaki yansımamdan dudaklarıma kaydı.

Artık Jongin'le normal bir ilişkimiz olmadığını kabul etmeye başlıyordum. Biz, normaldik ama normal arkadaşlar gibi değildik. Aramızdaki ilişki 'arkadaş' kavramına sığmıyordu. Biz daha çok şey gibiydik. Şey gibi... Değil dilim, düşüncem bile varmıyordu ki! Kabul etmesi zordu. Ergenliğe girdiğimizden beridir düşünmeyi ertelediğim, geçiştirdiğim ve set çektiğim düşünceler birkaç gecedir yoğunca göğsümü daraltıyordu. Onunla aramızdaki ilişki belirsizdi. Rahatça 'arkadaşız' diyemeyeceğim raddedeydi. Şimdi bunu kabullenmiştim. Bundan sonrasında ise bir süre net bir isim koymaya karşı set çekecek, erteleyecek ve geçiştirecektim.

Yüzümü kurulayıp yanlarına geri dönerken daha uzaktan yüzündeki gülümsemeyi görünce gülümsemeye başladım. Eğleniyor olması sevindirdi beni. Yanına vardığımda, ilgiyle "sıkıldıysan gidelim" deyince başımı olumsuz manada salladım. Kızlar elbette ki "dudaktan dudağa taşımacılık" oyununda bizi yendi ve bir masanın etrafında yeni bir oyuna başlamak üzere oturduk. Mina elindeki kartları karıştırırken oyunu anlattı bu sırada. O kartlarda yazılanları okuyacakmış, okuduklarını yapan kişiler ise bardaklarındaki meyve suyundan içeceklermiş.

"Bu oyun alkolle oynanmıyor muydu?"

Mina bardaklara meyve suyu doldururken ters ters baktı arkaşına.

"Aptal mısın? Hiçbirimiz reşit değiliz, alkolü nereden bulacağız?"

Haklıydı. Ki zaten meyve suyu ananaslı iken kimse karşı çıkmamalıydı.

"Ehem öhöm, başlıyorum hanımlar beyler."

Jongin'in parmakları meyve suyu bardağı üzerindeydi. Tırnaklarıyla cam bardağa ritim tutmuşken aşağı kaykılıp başını omzuma yasladı. Aklıma dudaklarımızın temas edişi gelince, kendimi silkmek zorunda kaldım içten içe. Ancak kendini kasan sadece ben gibi görünüyordum. Jongin Bey efendisi rahatça omzuma başını yaslayabiliyordu. Zaten hep rahat olmamış mıydı angut?

"Birine nude atanlar içsin."

Meyve suyundan bir yudum alan bedenlerde gözlerim gezindi. Herkes sırıtarak içerken, doğum günü kızı çekingen bir ifadeyle içti. Aa'lamar oo'lamalar bir yana,

"Nude ne?"

Bakışları üstümde toplamam sadece bir saniyeyi aldı. Bu konuda minnet duyan tek kişi doğum günü kızıydı.

"Birine çıplak bir şekilde fotoğraf atmaya deniyor."

Yeni öğrendiğim bu saçmasapan şey için linçlenirken bardağıma dokunmadım. Jongin de dokunmamıştı. Ancak bana cevap veren o'ydu. Cevap verdikten hemen sonra başını omzundan kaldırmıştı.

"Pekâlâ, diğer karta geçiyorum; dost kazığı yiyenler içsin."

Kaşlarım hafiften çatışırken çok düşünmeye gerek duymadan içtim. Jongin'in bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ona yandan yandan, manalı bir bakış atıp omzumu çektim ve bir hafta önce küs olma sebebimizi hatırlamasını isteyerek hıh'ladım. Bakışlarında gördüğüm ufacık hüzün ve karşı çıkış umrumda değildi. Başıma gelen, düpedüz dost kazığıydı.

"Daha önce biriyle 4 saat mesajlaşanlar içsin."

Sadece Jongin'in ne tepki verdiği umrumda olduğundan ilk olarak ona bakıyordum. O da aynıydı, birlikte meyve suyumuzdan içerken birlikte mesajlaşarak geçirdiğimiz nice 4 saatleri ve sabahladığımız anları düşünüyorduk. Az önce deli ederken şimdi mutlu ediyordu şerefsiz.

"Seks yapanlar içsin."

Herkes birbirine baktı, sonrasında ise günün en gıcık olduğum sarışın çocuğu konuştu.

"Bu grupta kimse girmeli çıkmalı seks yapmamıştır. Ön sevişme yaşayanlar içsin diyelim bence."

Yine herkes birbirine baktı. İlk içen kişi ise Jongin oldu. Kaşlarım çatışırken sordum.

"Ön sevişme ne oluyor?"

Güldüler önce, Jongin de aralarına dahildi. Kaşlarımı çatışım derinleşti o dahil olunca.

"Girme çıkma olayı olmadan yapılan her şey. Mesela birinin memelerine dokunmak veya birinin senin memelerine dokunması. Cinsel organını ellemesi, boynunu öpmesi, boşaltması veya kalçalarını ellemesi... Her şey olabilir."

Jongin, 'bizim yaptığımız şeyler' dese daha çabuk anlardım. Sarışın kendini boşa yormuştu.

"Anladım..."

Sesim götüme kaçmış gibiydi. Kan yeniden yanaklarıma hücum etti. Meyve suyundan iki büyük yudum aldım. İçimi serinletmesini ummuştum. Ancak bende toplanan meraklı bakışlar bedenimi daha çok yakıyordu.

"Ohaaaa Sehun! Senden asla beklemezdim."

Sende birine çıplak fotoğraf atmışsın, ne var diyerek çemkirmek istedim doğum günü kızına. Ama sustum.

"Yuhhhh, cidden ben de. Kiminle? Nerde? Ne zaman? Nasıl???"

Dudaklarımı kemirmekle meşguldüm. Jongin de içmişti ama onun üstüne giden birinin olmaması sinirimi bozuyordu. Kiminle olduğu kabak gibi ortadaydı esasen.

"Vay anasını sayın seyirciler."

"Sehun!! Nasıl bir duygu bari bundan bahset!! Ağlayacağım."

Buradan kaçmanın bir yolu yok muydu?

"Civcivimi sıkıştırmayın."

Süper kahraman. Kolunu omzuma atıp kendine çekti beni. Burnum esmer boynuna çarptı. Gözlerimi yumarken belini cimcikledim. HER ŞEY SENİN YÜZÜNDEN, diye bağırmak istiyordum.

"Off, sen kesin biliyorsundur kiminle olduğunu. Çatlayacağım meraktan."

"Merakını içinde yaşa, civcivimi rahat bırak. Diğer karta geçin hadi."

Tanrı belamı versin ki bugün oynadığım hiçbir oyunda mızıkçılık yapmamış olmama rağmen ödüllendirilmiyordum.

"Öpüşenler içsin."

Jongin'in boynu rahat. İçmeyeceğime göre yerime sinmiş durabilirim.

"Sehun?"

Yok devenin pabucu.

"İçsene, hilekârlık yapma. Hem Jongin senin de içmen lazım değil mi??"

Homurdanarak yüzümü kaldırıp doğum günü kızına baktım. Ne alakaydı?

"Öpüşmedim ki?"

Jongin konuşunca ben de aynı şekilde başımı salladım. Gözleri kısıldı. Sanki bir şeyi çözmeye çalışıyor gibiydi.

"Nasıl ya? Ön sevişme yaşadınız ama öpüşmediniz mi?"

Jongin şılak diye "Evet." cevabını yapıştırırken ben başımı olumlu manada sallamakla yetindim.

"Çok garip."

Diğerleri de bu yoruma katıldı.

"Fuckbody miydi yoksa ön sevişme yaşadığınız kişi? Karıya falan mı gittiniz olum?"

Fuckbody ne diye ağlamak istedim. Bugün yine bir şeyleri bilmediğim günümdeydim. Jongin ise, her zamanki Jongin... Takdir edilesi bir şekilde masadakilerin dilinden anlıyordu. Bu sefer rezil olmamak için telefonun mesaj kısmına 'fuckbody ne?' yazıp Jongin'e gösterdim ve o sessizce mesaj kısmına açıkladı. Oyunun sonuna ise bardaklarımızdakileri bitirmiş bir halde geldik. Annem bana "eve gel artık" mesajı attığında yeni bir oyuna geçmek üzereydik. Ancak gitme zorunluluğum gibi bana bu kadar oyun yeterdi. Esmer bedenle birlikte eve döndüğümüzde, sıcacık bir sarılma ve boynuma kondurduğu öpücüklerle vedalaştık. Odama çıktığımda, doğruya doğru, telefonumun çabucak titremesini bekliyordum mesaj sesiyle. Çünkü esmer çikolatam yeni ayrıldık demeden bu kadar kısacık sürede beni yoklamalıydı. Bu beklendikti. Ancak mesajın içeriği, bu kadar kısacık süre için beklenmedikti.

Angut.

Nude atsana.

Continue Reading

You'll Also Like

201K 20.1K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
57.2K 2.9K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
12.1M 586K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
20.8K 2.1K 11
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !