Elemkârâne

By derya_dicle_

1.8M 71.3K 41.9K

Yalanların içinde büyüyen bir beyin ile hayatını ailesine adayan bir ruh, evlilik yaparsa ne olur? Farklı kü... More

♣️ Giriş - BEVAN AKSOY ♣️
♣️1. Bölüm - SEÇİLMİŞ AĞA♣️
♣️2. Bölüm - AKSOY AŞİRETİ♣️
♣️ 3. Bölüm - MAYIS AKIN ♣️
♣️ 4. Bölüm - KİMSİN SEN ♣️
♣️ 5. Bölüm - MUTLULUK ♣️
♣️ 6. Bölüm - SANA YAKIŞMIYOR MAYIS AKIN ♣️
♣️ 7. Bölüm - BEN Mİ? ♣️
♣️ 8. Bölüm - HAYATI TEHLİKEDE ♣️
♣️9. Bölüm - EVLENELİM ♣️
♣️ 10. Bölüm - KARANLIĞINA HOŞGELDİN ♣️
♣️ 11. Bölüm - TANIŞMA ♣️
♣️ 12. Bölüm - YENGE ♣️
♣️ 13. Bölüm - ONUN GÖZLERİ ♣️
♣️ 14. Bölüm - TATMİN ETMEK ♣️
♣️15. Bölüm - KINA GECESİ ♣️
♣️16. Bölüm - DÜĞÜN ♣️
♣️ 17. Bölüm - İLK ADIM ♣️
♣️ 18. Bölüm - HAYAL KIRIKLIĞI ♣️
♣️ 19. Bölüm - ZAAFIMIZ ♣️
♣️ 20. Bölüm - PARÇALANIRSIN ♣️
♣️ 21. Bölüm - AŞIK OLDUM ♣️
♣️ 22. Bölüm - AVUKATIMIZ ♣️
♣️ 23. Bölüm - AĞAM ♣️
♣️ 24. Bölüm - YENİDEN BAŞLAR ♣️
♣️ 25. Bölüm - İSTİYOR MUSUN? ♣️
♣️ 26. Bölüm - SARMAK ♣️
♣️ 27. Bölüm - TEK BEDEN ♣️
♣️ 28. Bölüm - OLABİLİR MİYİZ? ♣️
AİLEMİZE DAVETLİSİNİZ 🖤
♣️ 29. Bölüm - ONU SEVİYORDUM ♣️
♣️ 30. Bölüm - KARANLIK ♣️
♣️ 31. Bölüm - BOŞLUK ♣️
♣️ 32. Bölüm - SUÇU NEYDİ? ♣️
♣️ 33. Bölüm - KAYBETMEK ♣️
♣️ 34. Bölüm - KIYAMIYORUM ♣️
♣️ 36. Bölüm - ÖZÜR DİLERİM ♣️
♣️ 37. Bölüm - HALSİZ DUYGULAR ♣️
♣️ 38. Bölüm - BİZİM ♣️
♣️ 39. Bölüm - KIZIMIZ ♣️
♣️ 40. Bölüm - SENİN GİBİ ♣️
♣️ 41.Bölüm - DEJA VU ♣️
♣️ 42. Bölüm - TESLİMİYET ♣️
‼️ YENİ KAPAK ‼️
♣️ 43. Bölüm - MELEĞİMİZ ♣️
♣️ 44. Bölüm - RUHUMUN PARÇASI ♣️
♣️ 45. Bölüm - KARA OĞLAN ♣️
♣️ 46. Bölüm - RUHUMU ATEŞE VERDİN ♣️
♣️ 47. Bölüm - KARŞILAŞMA ♣️
!! DUYURU !!

♣️ 35. Bölüm - CANIM YANIYOR ♣️

32K 1.5K 633
By derya_dicle_

Multimedya: Suffle - Pus

Sellam güzel ailem, nasılsınız?

Türkiye tek yürek olarak zorlu zamanları, mucizelerimiz ile birlikte atlatmaya başladık..

Umarım daha güzel yıllarımız artık olur ve rahat bir nefes alırız.

Gelelim kurguya, sizinle yine üzülerek bir şey konuşmak istiyorum.

Arkadaşlar size bir tavsiyem.

Bu saatten sonra Bevan'a güvenmeyecekseniz ya da inanmayacaksınız kitabı bırakın..

Neden mi??

Son attığım bölümde de görmüş olduğum gibi siz çok fazlasıyla yargılıyorsunuz, yani nasıl desem karakterin duygularını hiçe sayıyorsunuz ve yalanlıyorsunuz. Biz karakterlerin ağzından yazıyoruz ki onların da duygularını hissedin. Siz çok kırgın olduğunuz için 'artık ne yaparsan yap, inanmıyoruz' gibisinden cümleler kuruyorsunuz.

Biraz kendi üzerime de alınıyorum neden mi?

Kurguyu yazan benim, bir yerlerde yanlışlık mı yapıyorum diye her dakika düşünüyorum.

Gerçekten ben o kadar kısıtlı saatlerde bölüm yazmakla uğraşırken bu yorumlar beni oldukça yazmaktan uzaklaştırıyor. Yani yazasım gitgide kaçıyor.

Aktiflik ve destek çok düştüğü için artık her hafta Cumartesi yollayacağım. 2 günde bir atarak zamanımı fazlasıyla harcamama gerek kalmadığını anladım.

Her neyse keyifli okumalar dilerim 🤍


Mayıs Aksoy'dan

1 Ay Sonra..

Oğlumu kaybettiğimden beri bu yana bir ay geçmişti. Günler acı dolu hissiyatlar ile geçerken, Bevan ile aramız ne iyi ne kötüydü. O günden sonra ona eskisi gibi olamamıştım. Gözlerinin içine baktığım her saniye, hamile olduğumu söylediğim gün geliyordu. O da bunun farkında olduğu için bana bir şey diyemiyordu.

20. Haftayı dolduruyorurken karnım eskisine itibaren büyümüştü. Hamile olduğum rahatlıkla anlaşılıyordu ki konakta bana oldukça yoğun bir ilgi vardı. Canımdan birisini kaybettiğim için, Bevan'ın amcalarına kadar herkes üzülmüştü. Erkek olması aşireti daha da etkilerken Bevan bunu umursamıyordu. Sağlıklı olmasını istiyor, erkek sevdasına anlam veremiyordu. Her toplumda olduğu gibi burada da erkek, soyun devamını getirdiği için daha önemliydi.

Kendal Dede de bu zaman diliminde bana daha nazik davranmış, ölen çocuğumuz için çok üzülmüştü. Çok iyi geçtiği söylenmeyen bir ay geçirmiştik ki kendimi toparlamam için herkes seferber oluyordu. Beril ve Zilan her gün değişiklik olsun diye bir yerlere çıkarmak isterken, keyfim olmadığı için konakta kalmayı tercih ediyordum.

Bevan ile aramız bozuk kalmaya devam ediyorken çabaladığını görüyor, bu duruma seviniyordum. Ona eskisi gibi olamayacağımı biliyordu fakat kızımız için bir adım atmaya her geçen gün devam ediyordu. Bu kadar ısrarla aramızı düzeltmeye çalışması hoşuma gitmiyor değildi. Bana yaptıklarını ona yaşatmak için kendime söz vermiştim. Bu kin değildi sadece yaşadıklarımın ağırlığını görüp, tekrarlamamasını istiyordum. Onun çocuğunu taşırken hep kötü kalamazdık fakat ona karşılık verene kadar kesin olmak istiyordum.

Aylarca canımı yakmış, kalbimi kırmıştı. Ben güçlü bir kişilik oluşturabilmiştim fakat o çocukluğundan kalan travmalar ile kendini iyileştirmeyi başaramamıştı. Yaralı olduğu için üstüne fazla gidemezken canının yandığını hissediyordum. Bazen çok abarttığımı düşünüyordum ki aklıma gelen fikir ile kararlılığımı sürdürüyordum. O canımı yakarken bana aşık oluyordu. Bu da gururunu incitiyor, kaçmasını sağlıyordu. Ben ise onun gururunu aşk için yıkmaya çalışırken, kaçmayı değilde üstüne gitmeyi tercih ediyordum. Her ne kadar üzerinde etki bırakırsam, bize daha çok sarılacaktı ve kırmaktan korkacak duruma gelecekti. Ben de o zaman kalbimi rahatlıkla tekrardan emanet edecektim.

Fakat şuanlık kızım ve ben babasından uzaklaşıyorduk. İkimiz de bir erkek için artık üzülmüyor, keyifimize bakıyorduk. Onu artık karnımda hissedebiliyordum ki o da tekmesiyle kendini unutturmuyordu. Birbirimize çok bağlanıyorken teyzeleri de onu çok seviyordu. Zilan ara sıra göbeğime kafasını koyarak uyuya kalıyordu. Oğlumu unutturmaya çalıştıkları belliydi fakat insan kaybettiği yavrusunu nasıl unutabilirdi ki, ben de unutayım..

O her zaman kalbimde yaşamaya devam edecek, Bevan ve benim yaram olarak kalacaktı..

İkimizin ortak yarası...

Uzun beyaz gömleğimi de üzerime geçirdiğimde hazır olduğumu anlamıştım. Aynadan kendime baktığımda ayaklarıma uzanan yeşil, askılı elbisem güzel duruyordu. Karnıma elimi koyup tebessüm ederek, açık saçlarımı geriye ittim. Kendi haline bıraktığım saçlarım hafif dalgalanmıştı. Makyaj koltuğuna oturup aksesuar ve makyaj işlerimi hallettim. Kısa bir sürede tamamen hazırdım ki son kez aynaya bakıp, odadan çıktım.

Havalar oldukça ısınmış olduğu için yemekleri artık dışarıda yiyorduk. Herkesin sedirlerde oturduğunu görünce tebessüm ederek ilerlemeye devam ettim. Görüş açılarına girdiğimde Bevan'ın gözleri üzerimdeydi. Karşılık vermeyerek yüzümdeki gülümsemeyi genişlettim. Onsuz da yaşayabileceğimi görmesini, kendi başıma toparlanabileceğimi bilmesini istiyordum. Kurulan sofraya yetiştiğimde ilk olarak "çok bekletmedim umarım." demiştim ki Ali ağzındaki lokma ile kafasını sallamıştı. Haline kıkırdamadan edememiş, Bevan'ın yer açtığı yer yerine Beril'in yanına oturmuştum. Bakışları üzerimde turlayınca çok kısa süreliğine karşılık vermiştim. Yalan bir gülümseme ile bakmıştım ki bakışlarını yere indirmiş, nefes vermişti.

Kendal Dede de odasından çıkıp gelirken, saygı anlamında ayağa kalktıklarında ben yerimde oturmaya devam ettim. Bakışlarımı dedeye uzattığım sıra eliyle oturmaları işaret etmiş, sonrasında bana bakmıştı. Gülümseyince kafamı eğerek mütevazı bir şekilde ben de gülümsedim. Bakışları Bevan'a uzanıp tekrardan üzerime değince bir şey demeden önünde bulunan yemeğe döndü. Ben de oldukça çok acıkmıştım ki açlık bildiren bakışlarımı yemeğe çektim.

♣️♣️♣️

Kahvaltımızı bitirmiş beraber kahve içiyorduk ki Zilan okula gitmişti. Ali ve Beril telefondan bir şeylere bakıp, sohbet ederken ben de maillerimi kontrol ediyordum. İşim bitmişti ki telefonumu kapatıp çaprazımda oturan Bevan'a baktım. Dizlerine kolunu dayamış, bedenini eğik yere bakıyordu. Bir süre fark etmemesine dikkat ederek onu izlemiştim ki gözlerinin kapandığını görmüştüm. Bazı günler yatmadığını görüyor, yorgunluğundan anlayabiliyordum. Kolumu arkamda bulunan yastığa dayamış, kafamı üzerine yaslamıştım. Bakışlarım hala onun üzerinde gezinirken kafasını kaldırmış, karşılık vermişti. Yüzümde belirsiz bir duygu geziniyor olacaktı ki gözlerini çok uzun tutamamıştı. Eski haline geri dönerek konağa bakınca hafiften gülümsedim.

Planımız işe yarıyordu..

Telefonumdan saate baktığımda oldukça geç olduğunu görmüştüm. Yavaşça ayağa kalktığımda bütün gözler üzerime kalkmıştı. Bugünden itibaren işe gitmeye devam edecektim ki "ben gidiyorum." diyerek haber verdim. Masaların köşesinden geçip odaya ilerlerken Bevan:

"Nereye?"

diye sorunca adımlarımı durdurdum. Güçlü durduğumu, kimseye ihtiyacım olmadığını göstermek amacıyla ona döndüm. Derin bir şekilde baktığımda yana dönmüş kafasıyla endişe dolu bakıyordu.

"İşe."

dememle birlikte gözleri şaşkınlık ile açılırken, kendimden emin bir şekilde bakmaya özen gösterdim.

"Baldızıma bak sen!"

diyen Ali'ye dönüp, gülümseyerek göz kırptım. Bevan'ın bakışları Ali'nin üzerine değdiği gibi Ali korktuğunu belli eden bir ses tonuyla "yani yengeme." demişti. Göz devirip arkama tekrardan döndüm. Odaya ilerlemiştim ki arkamdan seslenmesine kulak asmayarak, ilerlemeye devam ettim. Hamile olduğum için adımlarımı yavaş atıyor, oldukça dikkat ediyordum.

Odama gelince içeride hazır olan beyaz çantamı alarak aynadan görüntüme baktım. Geri çıkmaya yeltendiğim sıra Bevan odaya girmişti. Kapıyı kapatarak yanıma yaklaşınca yüzüne 'ne' dermiş gibi baktım. Ses seviyesini koruyarak "işe gelmen sağlıklı değil." deyince yalandan gülümseyip "beni bu kadar düşünme ya!" diyerek yanından ilerledim. Derin bir nefes aldığını duymuştum ki kolumdan tutmuştu.

"Mayıs lütfen."

deyince sesi oldukça buruk çıkmıştı. Gözlerine baktığımda yalvarıyormuş gibi bakıyordu. Abartmaya gerek olmadığını düşünerek ses tonumu düzelttim.

"Dikkat edeceğim, söz."

deyip tebessüm ettiğimde bakışları değişmemişti.

"Sağlıklı değil oraya gelmen, evde dinlenmek gerek."

"Burada canım çok sıkılıyor Bevan, orada kafa dağıtırım."

deyince kolumu bırakmış, karnıma bakmıştı. Tekrardan bana bakıp "dikkat edeceksin, söz verdin." konuşunca gülümseyip kafamı hızla salladım. Buruk bir şekilde o da gülümserken kapıdan dışarı çıktım.

Bizimkiler hala oturuyordu ki yanlarına ilerledik. Beril beni görünce ayağa kalkıp yanıma gelmişti. Bana sarılınca şaşırdığımda "kendi arabanla git." diye fısıldayınca neden olduğunu anlamıştım. Ayrılıp "zaten" diyerek göz kırptım. Ali'ye de 'görüşürüz' deyip merdivenlere ilerlediğimde Bevan da arkamdan geliyordu. Çaktırmadan omzumdan ona baktığımda kedi gibi peşime takılmıştı.

Herkese aslan olurken bana kedi olacaksın demiştim Bevan Aksoy!

Sen de inanmamıştın..

♣️♣️♣️

Bevan'ın arabası kapının önüne gelmiş olduğu halde binmeyip, Rüstem Amcaya döndüm.

"Abi söyler misin benim de arabamı getirsinler."

demiştim ki bakışları arkamda bulunan Bevan'a uzanmıştı. Tereddütlü bir sesle "peki Hanım Ağam" cevaplayıp cebinden telefonunu çıkardı.

"Napıyon Mayıs!?"

Bevan'ın sesi gür ve sesli çıkmıştı ki hiç bir şey olmamış gibi ona döndüm.

"Arabamı bekliyorum."

yanıtladığım sıra elini saçından geçirip, önünde duran arabayı gösterdi.

"Bu ne poka yarıyor!?"

"Kendim kullanmak istiyorum."

Net bir şekilde konuşunca şaşkınlığı arttı.

"Mayıs deli etme adamı, bin şu arabaya!?"

sesi çok şiddetli çıkınca gözlerine umursamaz bir şekilde baktım.

"Kararlarıma karışılmasına izin vermediğimi söylemiştim."

diyerek konağın kapısına gelen arabama döndüm. Mini Cooper gelmişti ki gülümseyerek ilerledim.

"Mayıs!"

sesi tekrardan kulaklarımı doldurunca umursamadan ilerlemeye devam ettim. Getiren adam arabadan inerken kapıyı açık bırakmıştı. Kapının az arkasında eli toplu bir şekilde yere bakıyordu ki binmek için harekette bulundum. Sağ ayağımı içeri attığım sıra bakışlarım karşıda duran Bevan'a uzandı. Çok sinirlendiği belli olurken umursamadım. Bedenimin tamamını içeriye soktuğumda duran adam kapıyı kapattı. Elimle selam verir gibi teşekkür edince kafasıyla yanıtlamıştı. Arabayı çalıştırıp Bevan'a baktığımda sinirle öndeki arabasına bindi. Karnıma elimi koyarak kızımla "baban yine sinirlendi annecim." konuştum. Hafiften kıkırdarken, önümde ilerlemeye başlayan arabanın peşinden gittim.

♣️♣️♣️

Ana yola çıktığımız zaman Bevan yavaşlamış, önüne geçmemi istemişti. Dikkatli sürerek yanından geçtim. Hamilelikte araba sürmem ne kadar doğruydu bilmiyordum fakat çoktandır binmeyince insan özlüyordu. Hem otomatik olduğu için zorlanmıyor, rahat bir şekilde ilerliyordum. Trafik her zamanki gibi akıcı hareket ediyordu. Bu yüzden de zorlanacak etken kalmıyordu. Bir süre sadece yola odaklanmıştım ki dikiz aynasından arkaya baktım. Ön camlarında film olmadığı için yüzünü ayırt etmek zor olmuyordu. Direksiyonu sinirle tuttuğunu görünce hafiften kıkırdadım.

Sabah sabah bu ne sinir ağacım!?

Keyfimin yerine gelmesi için radyoya uzandığımda sevdiğim parçalardan biri çalmaya başladı. Şarkı sakin bir tonda başlarken kendimi rahatlattım. İçimden sözleri söylemeye başlamıştım ki yola da aynı oranla dikkat ediyordum. Şarkının sesini fazlasıyla açtığımda oldukça kendimi kaptırmıştım. Asıl nakarat kısmında sakinlik bozulmuştu, bu sefer sesli bir şekilde arabada sesimin yankılanmasına izin verdim.

Şimdi gidersen, diye diye tıkandım

Arkama baktım, sevgilim nerde kaldın

İstemsizce gözüm aynalara kayınca Bevan'ın yüzünün aynı olması moralimi düşürmeye yetmemişti.

Sözlerine inanmıştım, başka gözlerde
Çok aramıştım seni

Sesim fazla yüksek çıkınca beni Yusuf'tan kıskanışı aklıma geldi. Elimden tutup beni oradan götürürken her ne kadar sinirimi bozsa da beni de yanında götürmesi bir hayli mutlu etmişti.

Ah bir bilsen, nasıl kapıldım
Arkama baktım, sevgilim nerde kaldın
Sözlerine inanmıştım, başka gözlerde
Çok aramıştım seni

Söylemeye devam ediyordum ki ses yine sakinliğine geçmişti. Yüz hatlarımı ritme kaptırmış bir şekilde şarkıyı dile getiriyordum.

Pus, her yanımda yine
Kalbinin içinde
Olmayı bıraktım

diyerek söylemeyi bıraktığımda şarkı aynı sakinlikle devam etti. Bu şarkıyı çok ayrı severken, şimdi her bir sözünde Bevan'ı hatırlamış olmak ona özel kılmıştı.

Bu saaten sonra bu şarkı ikimizin şarkısıydı..

Yüzüme özel bir gülümse yerleşirken şirkete yetiştiğimi fark ettim. Az bir mesafeyi de geride bırakarak içeriye giriş yaptım. Arkamdan Bevan da girince ben arabayı park etmiştim. Motoru durdurduğumda emniyet kemerimi çözüp, yanımda bulunan çantamı aldım. Kapıyı açarak indiğimde Bevan çoktan inmişti. Arabasının önünde beni bekliyordu ki kısa bir süre bakıp, sonrasında arabayı kilitledim. Onu umursamadan ilerlediğimde arkamdan fısıltılar çıkarmıştı. Hafiften gülümserken arkama takılmıştı küçük ağacık.

Şirketten içeri girdiğimde çoktandır gelmediğim için herkes selam veriyor, çıkmış olan karnımı görerek tebrik ediyorlardı. Hepsine tebessüm ederek cevaplarken, Bevan arkamdan gelmeye devam ediyordu. Yaptığım davranışlara sesini çıkarmıyor olabilirdi fakat bu onun sinirlenmediği anlamına gelmiyordu. Her an bir şey yapabilirdi, belirsiz!

Asansöre binmiştim ki o da arkamdan geldi. Asansörün kapısı kapanıp, yukarı çıkarken Bevan'ın bakışları üzerimde dolanıyordu. Görmemezlikten gelerek sert bakışlarımı önüme dikmiştim.

"Sinirliyken daha dikkatimi çekiyorsunuz Avukat Hanım!"

Sesi çok manalı çıkmıştı ki hoşuma gitmişti. O da benim gibi giymiş olduğu gömleğin yakasını düzeltip, önüne baktığında yüzüme umursamaz bir gülümse yerleştirdim. Yandan bakışlarımı ona uzattığımda o da benim gibi bakmıştı. Göz kırpınca sinirini bozmak istemiştim.

"Ne yazık ki siz çekmiyorsunuz müvekkilim."

deyip onun gibi göz kırptığımda bozulduğunu anlamıştım. Çıktığımız kata gelince kapı yavaşça açıldı. Bevan'dan gözlerimi ayırıp, içinden çıktım. Ofisteki çoğu göz üzerimize kalkarken, herkesin yüzünde mutluluk vardı. Bir ağızdan selam verdiklerinde karşılık verip, gülümsedim. Bevan yanımdan geçip hızla odasına ilerleyince alındığını anlamıştım. Kıkırdayarak ben de odama ilerlediğimde Esma arkamdan geliyordu. Bir nevi sekreterliğimi üstlendiği için işlerde yardımcı oluyordu. Okulumu bitirmediğim için avukat sayılmıyordum fakat Bevan gilin avukatlığını yapmakla yükümlüydüm. Şirkette benimle birlikte bir tane daha avukat vardı ki resmi işlerle o uğraşıyordu. Bunun olması hoşuma gitmese de yapılması zorunlu bir husustu. Dosyaları hazırladığım halde davaya çıkan genellikle oydu. Hamile olduktan beri ise tamamen artık o ilgileniyordu.

Koltuğa oturduğumda Esma sevinçli bir sesle "büyümüş." demişti. Gülümseyerek kafamı salladığımda o da gülümsemesini genişletmişti. Elinde bulunan 3 dosyayı önüme indirip "sen yokken hazırlanan ihale dosyaları bakarsın." deyince bakışlarımı siyah dosyalara çevirdim. Kafamı sallayarak "tamam." diye cevapladım. Esma kapıya doğru ilerlerken "bir isteğin var mı?" soru sorunca kafamı hayır anlamında sallayıp, gülümsedim.

"Yok, teşekkür ederim."

"Peki, olursa buradayım."

deyip kapıyı açınca kafamı salladım. Odadan çıkınca tekrardan dosyalara döndüm. İşimi özlemiştim ki yüzümde çok güzel bir gülümseme dolanıyordu.

En üste olan dosyayı açarak incelemeye başlamıştım ki açık olan saçım sıcaklıkla birlikte ensemi terletmişti. Rahatsız olarak bileğimde bulunan tokayla bağlarken bakışlarım onun odasına kaymıştı. Bana baktığını görünce karşılık verdim. Öfkeyle bakışlarını kaçırınca gülümseyip kafamı sağa sola salladım. Tekrardan önüme döndüğümde suyumdan yudum aldım. Dosya oldukça titizlikle hazırlanmıştı fakat ufak tefek eksiklikler vardı. Onu da halletmek oldukça basit olacağı için ikinci dosyama geçtim.

♣️♣️♣️

Yaklaşık 3 saat dosyalara bakmakla geçirmiştim ki hareket etmem gerektiğini anladım. Çıkarmış olduğum gömleği üzerime geçirerek düzelttiğimde Bevan'ın odasına baktım. İçeride yoktu ki umursamadan boşalmış olan su bardağımı aldım. Odamdan çıktığımda bir kaç göz üzerime değince gülümseyerek karşılık verdim. Mutfağın olduğu bölgeye yürürken Elif diye bildiğim kız yanıma gelmişti.

"Bir şey mi istediniz efendim?"

sorusunu yönelttiğinde kafamı olumsuz anlamda sallayıp "ben alırım, teşekkür ederim." cevap verdim. Yürümeyi bırakıp "nasıl isterseniz." dedikten sonra geri dönmüştü. Uzun koridorun ardından mutfağa gelmiştim ki Hacer Abla etrafı düzenliyordu. Esma da içeride kendine bir şeyler yapıyordu. Bergamot çayı yaptığını görünce yanına ilerledim. Canım çekmişti ki dudağımı emdim.

"Bize yok mu?"

dediğimde beni fark ederek arkasına dönmüştü.

"Olmaz mı!?"

diyerek yaptığı kupayı bana uzattı.

"O senin ama."

"Yaparım kendime al sen."

deyince elindeki kupayı aldım. Çıkan dumanı kokladığımda oldukça özlediğimi anlamıştım. Sıcak olduğu için küçük bir yudum almıştım. Esma da kendine tekrardan hazırlamıştı ki mutfak küçük olduğu için çıktık. Geldiğim koridoru dönerken adımlarımız yavaştı. Kupamda bulunan çaydan küçük küçük yudumlar alırken Esma:

"Bir insan hamileyken de bu kadar güzel olabilir mi?"

konuşunca utanarak gülümsedim. Boşta olan elim göbeğime yerleşirken "teşekkür ederim." mırıldandım. Esma'nın gülümsemesi büyürken tutmuş olan göbeğime, bakışlarını uzattı. Aklıma dosyalardan biri gelince "Esma buğday ihalesinde fiyat listesi, sonuçlardan önce gelmesi gerekiyordu. Bir düzeltme yapmam gerekiyor, gerekli evraklar bulunuyor mu?"

"Bende yok fakat bilgisayarda fotokopileri mevcut, istersen oradan çıkaralım."

demişti ki kafamı olumlu anlamda sallayıp "olur." yanıtladım.

Koridorun sonuna geldiğimizde Esma'nın masasına ilerledik. Yerine oturup bilgisayarına bakınca çayımdan bir yudum alıp etrafta gözümü gezdirdim. Kızların bir çoğu kendi aralarında hakkımda konuşuyorlardı ki umursamadan bakmaya devam ettim. Bir kızın Bevan'ın odasına girdiğini görünce kaşım havalandı. Çıkmadan önce Bevan yoktu, o halde ne işi vardı!?

Kıskançlık hormonlarım devreye girmişti ki kendimi toparlayıp Esma'ya geri döndüm. Fotokopi makinesinden çıkmış olan kağıtları bana uzattığında tebessüm ederek aldım. Kağıtlara baktığımda hepsi istediğim şekildeydi.

"Görüşürüz."

diyerek odama ilerledim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde bakışlarım ilk camdan Bevan'ın odasına gitti. İçeride masasında oturmuş, önündeki dosyalar ile ilgileniyordu ki içeri giren kız da yanında duruyordu. Dişlerimi anlamsızca sıkmaya başladığımda sinirlerim bozulmuştu. Bevan'ın sekreteri Selimdi, bu kız niye dosyaları getirmişti ki!?

Yerime doğru ilerlerken bakışlarım üzerlerindeydi, elimdeki kupayı masaya bırakıp kağıtları da indirdim. Yerime otururken sinirle tekrardan onlara baktım. Bevan arkasına yaslanmış, baş parmağıyla dudağını kaşıyordu. Kızın da onu izlediğini görünce sinirle elimi sıktım. Bevan onu umursamıyor, önünde bulunan dosyayı inceliyordu. Bir nebzede olsa rahatlayarak derin bir nefes aldım. Kendimi toparlayıp işime yönelmeye çalıştım. Bevan'dan şimdilik uzak duracaktım, bakmamam gerekiyordu..

♣️♣️♣️

Uzun bir süre dosyayı düzenlemiştim ki belimin ağrıdığını hissedince bırakmaya karar vermiştim. Omuzlarımı öne arkaya götürürken yorulduğumu anlamıştım. Ama yorulduğuma değmişti, dosyayı baştan sona düzenlemiştim. Sağ elimi, sol omuzuma atıp ovduğumda gözlerim acıyla kapanmıştı. Ayağa kalkıp esnediğimde az da olsa rahatlamayı başarmıştım. Bitmiş olan siyah dosyayı elime alıp kapıya ilerlerken bakışlarım Bevan'ın odasına kaydı. Gördüğüm görüntü ile gözlerim büyürken o kızın hala orada ne yaptığını merak ettim. İçli bir nefes verip, elimi kapının koluna koydum. Açarak dışarı çıktığımda çaprazımızda bulunan odaya gitmek için adım attım.

Adımlarım onun odasına gitmek için değişmeye çalışınca derin bir nefes aldım. Yönümü geri çevirerek onun odasına ilerledim. Kapıyı vurmadan içeri girdiğimde Bevan'ın sert bakışları üzerime kalkmıştı. Onunki kadar sert duran bakışlarımı hiç görmediğim kızın üzerine yerleştirdim. Kaşı havada bir şekilde bana karşılık veriyordu ki odaya girdim. Arkamdan kapıyı kapatarak ilerlediğimde Bevan sinsi bir şekilde sırıtıyordu. Arkasına yaslanınca önünde bulunan koltuklara ilerledim. Kızın bakışları hala üzerimdeydi ki haddini bilmesi amacıyla "napıyorsun canım?" deyip Bevan'a döndüm. Gülümsemeye çalışırken o kızın da bakışları Bevan'ın üzerine gitmişti.

"İşlerimi hallediyorum hayatım."

deyince hoşuma gitmişti. Kız şaşkın bir şekilde ikimize bakınca yalandan olan gülümsememle ona baktım. Arkama yaslanarak ellerimi önümde birleştirirken "karısıyım." dediğimde sesim oldukça baskın ve sinirli çıkmıştı. Bevan halinden memnun bir şekilde sırıtmaya devam edince daha da sinirimi bozuldu. İsmini bilmediğim kızın bozularak kafasını yere eğdi. Uzun olan saçları yüzünü kapatırken elini alnına koydu. Hedefime ulaşmış bir şekilde ona bakmaya devam ederken Bevan:

"Tamamdır Naz Hanım, çıkabilirsiniz."

konuşunca kız bana bakmayı bırakarak Bevan'a döndü. Yüzüne cilveli gülümseme yerleşirken kaşlarımı çattım. Önümde resmen kocama asılıyordu.

"Peki Bevan Bey."

cevaplamış tekrardan bana bakmıştı. Aynı gülümseme ile bakarken gözlerimi kırptım. O da benim gibi yalandan gülümseyerek hareketlendi. Bakışlarım ile onu takip ediyordum ki giymiş olduğu etek dikkatimi çekti. Tamam yaz geliyor olabilirdi fakat bu kadar da açık giyinilecek zaman değildi be kardeşim!

Odadan çıktığında Bevan'a dönüp gözümü düşürdüm. Arkasına yaslanmış, kollarını birleştirerek beni izliyordu. Ellerinin birisini kaldırıp, iki parmağını yüzüne yerleştirdi. Sinsice gülerken kafamı 'ne var' anlamında salladım. Gülümsemeyi bırakıp dudaklarını birbirine bastırmıştı. Yaptığı hareketleri anlamsız bakışlarla izliyordum ki "Kocasını da kıskanırmışta benim karım!?" deyince gözümü tekrardan düşürdüm. Gözlerimi etrafta gezdirince karşımda duran uzun koltuk dikkatimi çekti. Aklıma o gün gelince yüzümün kızardığını hissetmiştim. Yutkunarak tekrardan ona döndüğümde ayağa kalkmıştı. Yanıma ilerlerken bakışlarım ile takip ediyordum. Arkamda durduğunu hissedince kalp atışlarımın hızlandığını fark etmiştim. Eğilip kulağıma "Hani ilginizi çekmiyordum Avukat Hanım!" fısıldayınca sesi olduğunca manalı çıkmıştı. Nefesi tenime değdiğinde özlediğim bir huylanma belirmişti. Üstüme ateş yüklenirken, kokusunu yakından hissediyordum. Acilen kendimi toplamam gerektiğini anlayarak kafamı yana çevirdim. Yüzü çok yakınımdaydı ki bakışlarım dudaklarına uzandı. Üst dudağını emince tekrardan yutkunmak zorunda kaldım.

"Bevan."

diyebilmiştim ki sesim fazlasıyla tutkulu çıkmıştı. Yutkunduğum sıra Bevan dudaklarımdan gözünü ayırmadı. Gözlerine baktığımda beni özlediğini anlayabilmiştim fakat şimdi değildi. Daha zamanımız vardı.

"Hımm."

deyip dudağını tekrardan emince gözlerimi kapatıp başımı döndürdüm.
Derin bir nefes aldığım sıra kızardığımı hissetmiştim. Ona bu kadar kızgınken hala bu etkiyi nasıl bıraktığını anlamayarak ayağa kalktım.

"Mayıs."

buruk sesi kulaklarımı doldurduğunda bakmamaya özen gösterdim. Kapıya doğru ilerlediğimde kolumdan tutmuş kendisine çevirmişti.

"Nereye?"

diye sorunca sesi çok titremişti. Bunu beklemiyordum ki bir süre gözlerine baktım.

"İşim var."

demekle yetinmiştim ki aynı bakışlarla "bitmedi mi? Sabahtandır bilgisayarın önündesin. Bir şeyler de yemedin değil mi?" konuşunca yutkundum. Gerçekten önemsiyordu..

Sesindeki endişe mutlu olmamı sağlarken gözlerine bakamıyordum.

"Yerim."

dediğim sırada bu sefer yüzümü elinin içerisine almıştı.

"Yüzünde solmuş, neden kendini aç bırakıyorsun ki!?"

gözlerimi gözleriyle buluşturduğumda çok farklı şeyler hissetmiştim. Yorgunluk akıyor, birine ihtiyaç duyuyorlardı. Onu bu halde görmek üzülmeme sebep oluyordu fakat yolumdan da dönemiyordum. Bir süre gözlerini izleyip geri adım attım. Eli yüzümden kayıp yere düşerken yutkundum.

Bu sefer kaçan bendim..

"Aç değilim."

deyince buruk olan bakışları yere değdi. Kafası da aynı anda yere eğilince gözlerimi yumdum.

"Peki."

deyince gözlerimi tekrardan açtım. Üzgün çıkmış olan sesine dayanamayacağımı biliyordum ki çıkmak için arkama döndüm.

"Ablamlar akşam bize geliyor."

ilerlediğim sıra söyleyince durmuştum. Dönmeye cesaret edemezken kafamı sallamakla yetindim. Hızla kapıya ilerleyip bedenimi dışarı çıkardım. Çıkar çıkmaz düzgün bir nefes almıştım ki Bevan'ın odasında gördüğüm kızın, bakışlarının üzerimde olduğunu gördüm. Mimiklerimi düzelterek avukatın odasına ilerledim.

Aklım onda kalınca içimde rahatsızlık oluşmuştu. Avukatın odasına gelince kendimi toparlamak amacıyla bir kez daha derin bir nefes aldım. Kendimi hazır hissedince kapıyı çaldım. İçeriden "gel" sesini duyunca kapıyı açtım. Yavuz Bey takmış olduğu gözlüğün üstünden bana bakınca tebessüm ettim. Beni gördüğünde ayağa kalkıp gözlüğünü çıkardı. İçeri girerek arkamdan kapıyı kapattım. Eliyle koltuğu işaret ederek "Hoş geldiniz Mayıs Hanım." deyince gülümseyerek karşılık verdim.

"Hoşbuldum Yavuz Bey."

diyerek koltuğa oturdum. Elimdeki dosyayı masaya bırakarak ona doğru uzattığımda tekrardan yerine oturmuştu. Dosyayı umursamadan "sizi görmek ne güzel, uzun zaman oldu." deyince tebessümümü bozmayarak "öyle oldu." demiştim ki kollarını üst üste yerleştirip masaya koymuştu. Göğsünü de üzerine yaslamış beni izliyordu. Saçlarını oldukça kısaltmış, yazı hatırlatan havaya karşı kısa kollu giymişti. Normalde çok resmi giyinirken bugün oldukça spor duruyordu. Kahverengi gözleri, kalın kaşları yüzünde uyumun bir parçasıydı. Onu incelemeyi bırakarak "dosyada eksiklikler vardı diye tekrardan hazırladım. İsterseniz siz de kontrol edin." deyip dosyayı tekrardan ona doğru ittim. Yüzü ciddileşirken bakışları da ciddileşti. Dosyayı eline alıp incelemeye başlayınca ayağımı hafiften sallamaya başladım. Yanlış anlamasını istemezdim ki tekrardan gülümseyip bana baktı.

"Ben de nerede yanlış yaptığımı merak ediyordum, teşekkür ederim Mayıs Hanım."

deyince içim rahatlamıştı. Rahat bir nefes alırken "rica ederim." karşılık verdim.

"Ama siz tekrardan detaylı bir şekilde bakarsınız."

deyince gülümsemiş kafasını sallamıştı. Resmi olarak o ilgilense bile çoğu dosyayı ben hazırlıyordum. Bazen ona yanlış yaptığımızı düşünerek vicdan azabı çektiğim zamanlar olmuştu. Ama o her zaman saygısını bozmadan beraberliği sürdürmüştü. İkimiz birleşince oldukça güzel işler ortaya çıkarmış, çok önemli bir davayı el gücüyle kazanmıştık.

"Bir şeyler içer misiniz?"

Yavuz Bey soru sorunca düşüncelerimden sıyrılıp 'hayır' anlamında başımı salladım. Telefonuma mesaj gelince bakmak zorunda kalmıştım. Bugün kontrol günümdü ve çıkmam gerektiğini belirten uygulamanın bildirimiydi.

"Ben kalkayım, size iyi çalışmalar."

diyerek ayaklandığımda "siz bilirsiniz, dosya için teşekkür ederim." dedi. Ona tekrardan bakarak "ne demek, her daim." cevap verip gülümsedim. Kapıya doğru ilerleyerek odadan çıktığımda Bevan da odasından çıkmıştı. Yüzüne baktığımda hala asıktı. Etrafına bakmadan direk odama ilerleyince peşinden ilerledim. Kapatmış olduğu kapıyı açtığımda koltukta oturuyordu. Ellerini önünde birleştirmiş, kafasını yere eğmişti. Bir süre bakıp içeri girdiğimde o da kafasını yana çevirmişti. Odanın kapısını kapatıp yerime geçtiğimde gözlerimi üzerinden kaçırdım. Askılıkta bulunan çantamı alarak arkamı döndüğümde bana bakmıyordu. Kafası yere eğik bir şekilde duruyordu ki bedenin çok yorgun olduğunu hissetmiştim.

"Bir şey mi oldu?"

sorduğumda başını kaldırmadan sallamıştı.

"Kontrolün vardı.".

deyince şaşkınlıkla yutkundum. Nereden biliyordu?

"Doktorun söylemişti."

düşüncelerimi cevaplar nitelikte tekrardan konuşup, kafasını kaldırmıştı. Yorgun olan yeşil gözlerini, gözlerimle buluşturup "gelebilir miyim?" bu sefer soru sormuştu ki ne diyeceğimi bilmiyordum. Hatırladığına mı şaşırsaydım yoksa çocuğunun kontrolüne gelmek için izin almasına mı üzülseydim bilmiyordum. Onu böyle görmek istememiştim, amacım onu bu hale sokmak değildi..

"İşin vardır, ben giderim."

diyerek harekete geçmiştim ki o da hızla ayaklanıp önüme geçmişti.

"Lütfen."

deyince yutkundum. Hiç bir kontrolüme gelmemişken şimdi de gelmemesini istiyordum. Kendimi birinin elini tutmadan görmeye alıştırmıştım..

Ama o babasıydı, hakkı vardı. 'hayır' demeye cesaret edemezdim. Onu bundan mahrum bırakamazdım. Kafamı sallamakla yetinirken gülümsememişti. Buruk bir şekilde bakmaya devam ediyordu ki daha fazla dayanamayacağımı bildiğim için kapıya ilerledim. Kapıyı açarak dışarı çıktığımda yüzüme yalandan bir tebessüm yerleştirdim. İnsanların eline koz verecek durumda değildik. Hiç bir şey olmamış gibi ilerlediğimde sinirlendiğim kız Bevan'ın yanına ilerlemişti. Bu sefer umursamayarak yürümeye devam ettiğimde dişimi sıktığımı anlamıştım. Elim karnıma değdiğinde gözlerim kapanmıştı. Hamileliğin yarısına gelmiş olduğum halde ilk defa kocamla birlikte kontrole gitmek, değişik hissettirmişti. Hem kırgın hem
umutlu...

Asansörden çıktığımızda ikimizde birbirimizden uzak yürüyorduk. Binadan çıkıp ilerlerken kendi arabama ilerlemiştim ki Bevan'ın adımlarının durduğunu hissetmiştim. Gözlerimi kapatırken ilerlemeye devam ettim. Kapıyı açtığım sıra kafamı ona doğru çevirdim. Bana yıkılmış bir şekilde bakıyordu ki daha fazla bakmaya güç bulamamıştım. Arabaya binerek kapıyı kapattım.

♣️♣️♣️

Bebeğimi düşürdükten sonra Bevan arkadaşına gitmemi istese de ben doktorumda devam etmek istediğimi söylemiştim. Hastanenin önüne gelince otoparka park ettim. Çantamı alarak arabadan indiğimde Bevan da yanımda bulunan boşluğa park ediyordu. Arabayı kilitleyip ilerlerken o da bana yetişmişti. Hastaneye girdiğimizde danışmana ilerliyordum ki Bevan belimden tutup durdurmuştu.

"Ben hallederim."

deyince üstelemeden başımı salladım. Köşeye çekilip onu beklerken iyi olmadığımı anlamıştım. Ona bunları yapmak bazen çok canımı acıtsa da bana yaptıkları gelince yetersiz bile kaldığını düşünüyordum. Erkeklere göre kadınlar biraz daha duyguya bağlı kaldığı için kaldıramayabiliyordular. Hem Bevan'ın üzülmediğini nereden bilecektim ki! Sonuçta o da benim gibi evladını kaybetmişti, söylediği gibi her kontrolüme gelmişti. Benimle gelmemiş olsa da merak edip, çocuğunu sormuştu. O kaçmak istemiyordu, sadece baba olamayacağından korkuyordu. Korkunun da çözümü de uzaklaşmaktı o da bunu yapıyordu.

"Mayıs!"

camdan dışarı bakarak düşüncelerime dalmıştım ki Bevan'ın sesini sonradan duymuştum. Kendime gelerek ona döndüğümde endişeyle bakıyordu. Karnımı tuttuğum için korkmuş olmalıydı.

"İyi misin?"

sesi kısık çıkmıştı ki daha çok endişelenmemesi için kafamı hızla salladım.

"Doktorun işi çıktığı için randevulara geç başlamış. Önümüzde bir kaç kişi var. İstersen bir şeyler içelim."

dediğinde iyi geleceğini umarak "olur." dedim. Bevan hafiften gülümseyince ben de mutlu hissetmiştim. Onun güldüğü zamanları az görüyorken şimdi sadece buruk tarafını görebiliyordum.
Elini karşıda bulunan kafeteryaya uzattığında önden ilerledim. Uzakta olan kafeterya için uzun bir koridor geçerken birden bire tanımadığım bir adam "ağam." diyerek Bevan'ın eline eğilmişti ki Bevan hızla elini geri çekmişti.

"Estağfurullah Fuat Amca."

diyerek omuzundan tutunca ikisine baktım. Adamın gözleri beni bulunca tebessüm ettim. Gözleri yere uzanıp tekrardan Bevanla buluşunca bir şey yapmadım. Bevan bana bakıp tekrardan adama dönmüştü.

Fuat Amca ve Bevan kendi aralarında konuşurken onu izledim. Oldukça mütevazı bir ses tonuyla konuşuyor, saygısını bozmuyordu. Genelde Kürtçe konuşuyorlar, ara sıra Türkçe kelimelerde söylüyorlardı. Artık bu dili öğrenmem gerektiğini anlamıştım ki bu işi Zilan'ın halledeceğini anlamıştım. Ali'ye bıraksaydım kötü kötü sözcükler öğretir, Bevan'ın yanında söyletirdi.

En sevdiğim eniştem benim (!)

Sonunda konuşmaları bitince Bevan elveda etti. Adam bana da söyleyince başımla cevap vermiştim. Tekrardan ilerlerken "seni çok seviyorlar." diye mırıldandığımda "bende." demişti. Kafeteryaya girdiğimizde Bevan cam köşesine geçmemi istemişti. Kabul ederek ilerlediğimde bir kaç gözün üzerimde dolandığını hissettim. Güzel bir yere oturduğumda etrafım diğer yerlere itaben boştu. Çantamda olan telefonumu çıkarınca Beril'in mesaj attığını gördüm.

Gönderen: Herşeyimmm 🖤
Nasılsın güzelim

Mesajını okuyup arama sekmesine girdim. İsmini bularak aradığımda çok geçmeden açmıştı.

"Alo"

"Bebeğim."

"Napıyorsun?"

diye sorunca "Ali ile yemek yedik şimdi konağa geçiyoruz, sen napıyorsun?" cevaplamıştı.

"Kontrole geldim."

"Aaa bugün müydü? Bana niye söylemedin, birlikte giderdik!?"

deyince sesindeki tını gülümsememi sağlamıştı.

"Bevanlayım."

deyince bir süre susmuş sonrasında aynı coşkuyla "çok güzel." demişti.

"Plana devam."

dediğimde sesim çok istemsizce çıkmıştı. Beril bir süre sustuktan sonra "Güzelim istersen artık boşver."
konuşunca bu sefer ben sustum. Bir yanım artık buna devam etmek istemezken diğer yanım biraz daha gerektiğini söylüyordu. İçimde hala bulunan kırgınlık da uzaklaşmam gerektiğini söyleyince, devam etmek istediğimi anlamıştım.

"Bir işe başladığımda -"

demiştim ki sözümü kesip "sonuna kadar pes etmezsin." devamını getirince tebessüm ettim. Bevan'ın elinde tepsi ile geldiğini görünce kapatmam gerektiğini anladım.

"Tamam kuzum, görüşürüz konakta."

"Görüşürüz."

deyince telefonu kulağımdan uzaklaştırıp kapattım. Bevan elindeki tepsiyi önüme indirince tost ve meyve suyu olduğunu gördüm. Kendisine de çay almıştı. Çayını önüne alınca bakışlarımı yine tepside turlattım. Canımın istemediğini anlayarak tepsiyi ileri ittim. Bevan arkasına yaslanıp beni izleyince bakışlarına karşılık verdim.

"Kahvaltıdan beri bir şey yemedin, küçük zaten."

yalvarırmışçasına söyleyince dayanamamış, haklı bularak yemeye başlamıştım. Kaşarlı tostları seviyordum ki getirmiş olduğu meyve suyundan da yudum aldım. Bevan çay ve kahve içmemi sağlıksız buluyor, bana çocuk muamelesi yapıyordu. Bazen sinir olsamda uğraşmaya gerek olmadığını biliyordum.

Tostumu yemiş, arkama yaslanarak meyve suyumu içiyordum ki Bevan beni izliyordu. Bakışlarımı bilerek sertleştirip ona yönelttiğimde bıyık altından gülümsüyordu. Her hareketiyle sinirimi bozmayı başarıyordu öküz! Şirkette olan olay için gülümsemiyorsa ben de Mayıs değildim..

Bakışlarından rahatsız olunca ayağa kalkıp, çantamı aldım. Bevan'ın bakışları değişirken ona bakmadan "gidelim." demekle yetindim. İlerlemeye başladığımda Bevan'ın içli bir nefes verdiğini anlamıştım. Başımı dikleştirip ilerlerken bana yetişmişti.

♣️♣️♣️

Merve Hanım'ın odasına çıktığımızda önümüzde bir kişi kalmıştı ki gittiğimiz gibi o da çıkmıştı. İçeri geçtiğimizde Bevan'ı görünce şaşırmıştı.

"Bugün erken gelmişsiniz Bevan Bey"

Manalı bi şekilde konuşunca Bevan utanmıştı. Sedyeye uzanırken bakışlarım saniyelik onu bulmuştu. Gözündeki mutluluğu görünce içimde güzel bir his belirmişti. Yanımda olması heyecanımı artırırken hiç beklemediğim bir şekilde elimi tutmuştu. Kalp atışlarım hızlanınca ultrasyona yansımıştı. Merve Hanım gülümserken elimize bakmıştı. Temizleme jelini göbeğime sürdüğünde gelen soğukluk hissi ile titredim. Soğuk her zaman hoşuma gitmiştir..

Ultrasyondan kızımızı görünce tebessüm ettim. Beni hayata bağlayan tek şey onun minik kalp atışlarıydı. Bevan elimi sıkınca ona döndüm. Bakışları cihazdayken gözlerinden kalpler dökülüyordu. Gülümsemem büyürken "kızınız çok sağlıklı, çok da hareketli maşallah." doktor konuşunca ona yöneldim. Bakışları üzerimdeydi ki o da yanyana olmamıza sevinmişti. Cihaza dönerek karnıma bakmaya devam edince ben de bakışlarımı çevirdim. Kendi etrafında çok turluyordu ki her dakika tekme atıyordu.

"Çok tekme atıyor, normal mi bu!?"

Korku bir ses ile sorunca Merve Hanım gözünü cihazdan ayırmadan "hayır hayır gayet normal, çok hareketli demiştim." konuşmuş sonrasında bana dönünce, mimiklerimi serbest bıraktım.

"Çok mu tekme atıyor!?"

Bevan'ın sorusu ile gözlerimi ona çektim. Kafamı sallayarak "bazen" diye yanıtladım.

"Çok canın acıyor mu!?"

sesi çok kısık çıkmıştı ki gülümsememi sağlamıştı.

"Acımıyor."

aynı sesle cevap verdiğimde "bundan sonra sizi böyle görmek istiyorum." Merve Hanım konuşup ayağa kalktı. Göbeğimi kapattırken Merve Hanım boynuna astığı steteskobu tutarak "değerler normal, bebeğin gelişiminde de bir problem gözükmüyor fakat dikkat etmelisiniz." konuşurken sonuna doğru sesi kısılmıştı. Endişeli bakışlarımı üzerine uzattığımda Bevan benden önce davranıp "nasıl yani!?" sorunca Merve Hanım:

"Stres ve üzüntüden gitgide uzaklaşması gerek. Beslenmenize de dikkat edin Mayıs Hanım."

diyerek bakışlarını bana çekince derin bir nefes aldım. Rahatlarken kafamı olumlu anlamda salladım. Bevan doğrulmama yardım etmişti ki ayağa kalktım.

İşimiz bitince dışarı çıkacaktık ki Bevan:

"Sen git, geliyorum."

demişti. Ne soracağını merak ettiğim halde kabul ederek dışarı çıkmıştım. Yaklaşık 5 dakikadır Bevan içeride doktor ile birlikteydi. Artık sıkılmaya başlıyorken kapı açılmış, Bevan ve doktor beraber çıkmıştı. Merve Hanım:

"Kendinize dikkat edin."

deyince gülümseyip "tamam, teşekkür ederim." diye yanıtladım. Tekrardan odasına girdiğinde Bevan'a baktım. Mimiklerinde değişiklik olmadığını anlayınca ilerlemeye başladım. Sormak istiyordum fakat bir yanımda gerek duymuyordu.

Hastaneden çıkıp arabalara doğru ilerledik. Önüne geldiğimizde istemsizce Bevan'a baktım. Farklı arabalar ile gitmek onu oldukça rahatsız ediyordu, bunu yüzünden anlayabiliyordum. Ona ihtiyaç duymadığımı anlamasını istiyordum fakat sonra arabayı da onun aldığı aklıma geliyordu. 'Ne yapıyorsun Mayıs?' diyordum!

♣️♣️♣️

Konağın olduğu bölgeye geldiğimde arabayı konağın önüne götürdüm. İndiğim sıra Kendal Dede'nin yanında olan adamlardan birisi hemen gelmişti. Kapıyı açık bırakarak konağa ilerlemiştim ki yukarıdan sesler geliyordu. İçeri girdiğimde Zilan ve Beril aşağıdalardı. Beni görünce ikisi de yanıma geldi. İkisiyle de selamlaşıp merdivenlere ilerledik.

Yukarı çıkarken "abim nerede?" Zilan'ın sorusu ile aklıma Bevan gelmişti. Onu unuttuğuma inanamazken en son peşimden geldiğini biliyordum. Büyük ihtimalle arabayı, otoparka park etmişti.

"Bilmem, gelir birazdan."

diye yanıtladığımda merdivenler bitmişti. Karşıda oturan kadınlara baktığımda Bevan'ın annesi ve iki ablası vardı. Küçük çocuklar kendi aralarında koşuşturuyorlardı ki tebessüm edip kadınların yanına ilerledim. Hepsi ayağa kalkarken öncelikle Sümeyye Anne'nin elini öptüm. Sarıldığımız sıra "güzel gelinim." deyince utanarak tekrardan gülümsedim. Ayrılarak Zehra Ablaya sarılıp ardından Emine Ablaya da sarıldım. Ayrıldığım sıra elini göbeğime koyunca başımı eğdim. Gülümsediğimde "büyümüş, maşallah maşallah!" deyince elimi, elinin üzerine koydum.

"Büyüyor halası."

dediğim sıra Zilan:

"Yaa, benim öz yiğenim o!"

sitem edercesine konuşup yanımıza gelmişti. Hepimiz sesli bir şekilde gülerken Emine Abla:

"Aşk olsun bacım, bizimkiler değil mi!?"

diye sorunca Zilan yiğenlerine döndü. Koşuşturan bir kaç erkek çocuğu vardı ki "Hazar benimki" diyerek sarı saçlı çocuğu gösterdi. Emine ablanın en küçük çocuğu olduğunu biliyordum.

"Sende bizi yiyorsun ha Zilan!"

Emine abla konuşunca Zilan sinsi gülümsemesini yaptı. Bakışlarını göbeğim ile buluşturup "Ama o benim gülüm!" dediğinde dişlerimde kendini göstermişti. Herkes gülmeye başlarken arkadan Beril atılmıştı.

"Teyzesi dururken olmaz Zilancım."

dediğinde gözlerim büyümüştü. ikisi de birbirine bakıp gülünce ortamın havası hoşuma gitmişti.

♣️♣️♣️

Yarım saate yakın oturmuştuk ki artık yemek vakti gelmişti. Sofra kurulurken Sümeyye Anne:

"Kızım Bevan nerededir?"

diye sorunca bilmediğim için ne diyeceğimi bilmiyordum. En iyisi aramak olacaktı.

"Arayayım anne."

diyerek sedirlerin orasına ilerledim. Konuşmak için korkulukların yanına ilerlemiştim ki onu aşağıda görünce şaşırdım. Ablasının oğulları ile avluda top oynuyor, oldukça keyifli duruyordu. Sürdüğü topu kale yaptıkları yere atınca gol olmuştu. Takım olduğunu düşündüğüm Hazar ona koşup "gol" diye bağırmıştı. Bevan onu kucağına alıp öpünce dudağımı ısırıp gülümsedim. Kucağında bulunan Hazar'ı yere bırakıp tekrardan oynamaya başladılar. Bevan küçük oldukları için topu kaptırıyormuş gibi yapıyordu ki dikkatli bir şekilde onu izledim. Her gölünde seviniyor, koşuşturuyordu. Küçük çocuklar gibi..

Bir süre daha izlediğim sıra arkamdan Beril'in sesi kulaklarımı doldurmuştu.

"Çok güzel bir baba olacak."

diye fısıldayınca ona dönmeden Bevan'a bakmaya devam ettim. Koşuşturduğu için saçları terlemiş, alnına yapışmıştı. Uzun bir süredir oynadığını anlamıştım. Saniyelik bakışlarımı Beril'e uzattığımda bana bakıyordu. Söylediği cümleye karşılık "öyle mi dersin?" soru sordum. Beril gülümseyip bir kaç saniye Bevan'a bakmıştı.

"Görmüyor musun, kendinden habersiz nasıl gülümsüyor? Çocuklar ona iyi geliyor, kendi çocukluğu hariç."

deyince tekrardan bakışlarımı oraya çevirdim. Gerçekten de öyleydi, Bevan'ı ilk defa bu kadar neşe dolu görüyordum. Evliliğimizin bir yılını doldurmasına az kalmıştı ve artık onu tanıyabiliyordum. Kendi çocuğumuza daha iyi olacağını düşünürken sevinçle gülümsedim. Bevan'ın bakışları yukarı kalkıp, benimkilerle buluştuğunda hala gülümsüyordum. Göz kırpıp çocuklara "hadi yemeğe." dediğinde hepsi topu bırakıp merdivenlere koştu. Bevan da terlemiş olan saçından elini geçirerek merdivenlere ilerleyince geri çekildim.

Beril ile içeri yürürken çocuklar da koşmuşlardı. Beril ile kıkırdarken odaya yetişmiştik. Ayakkabımızı çıkarıp içeri geçtiğimizde Sümeyye Anne:

"Bevan geliyor mu kızım?"

diye sorunca "geliyor." diye yanıtladım. Erkekler yoktu ki kadınlar tektik. Sıraları olduğunu biliyordum ki Zehra Abla'nın büyük oğlu ve Ali sofranın başında oturuyordu.

"Bevan dayım bizimle top oynuyordu."

Demişti Ömer dolu ağzıyla. Gülümseyerek saçını okşadığımda kafasını kaldırıp gülümsemişti. Emine Abla:

"Siz de gelin güzel kızım, çocuklar aşağıda otursun."

deyince bütün çocukların beraber oturduklarını gördük. Beril önden ilerlerken ben de arkasından gittim. Ali'nin yanında kalan boşluğa oturunca ben de yanına oturmak için eğildim.

"Sen başa otur kızım, Hanım Ağasın."

Zilan'ın sesini duyunca kaş göz işareti yaptım.

"Cümleten selamünaleyküm"

Bevan'ın sert sesi odayı doldururken butün gözler üzerine kalkmıştı. Sofradan bir kız kalkarak ona sarılınca Bevan da elini kızın beline doladı. Belli etmeden tekrardan gülümsediğimde bana bakmıştı.

"Hoşgeldin oğlum."

Sümeyye Anne konuşunca bakışlarını üzerimden kaçırıp, annesine çevirdi. Sarılmış olan kızın eğilerek yanağına bir öpücük kondurdu. Hazar ve Hazal ikizlerdi ki aklıma ölen oğlum gelmişti. İstemsizce yüzüm düşerken kendimi toparlamam gerektiğini anladım. Düşüncelerimden sıyrılmaya çalışırken Bevan, ailesine sarılmıştı. Diğer kişilere kafayla selam verirken başa geçip oturdu.

"Kocanın yanına geç kızım."

Sümeyye Anne'nin sesini duyunca bakışlarım ona uzandı. Bana bakmıyordu ki Sümeyye Anneye başımla cevap verdim. Bevan'ın yanına ilerlediğimde bana yer açmak amacıyla bedenini yana kaydırmıştı. Yanına oturduğumda çoğu göz üzerimizdeydi. Yemeklere baktığımda çiğköfte ve lahmacun vardı. Çiğköfte yemem yasaktı ki bana uzatılan tabağı önümden kaldırdım.

"Ne oldu?"

Zehra Abla'nın sesini duyunca gülümseyip "yasak abla o yüzden" sorusuna cevap verdim.

"Sana başka bir şeyler yapalım."

diyerek ayağa kalktığında rahatsız olup "hayır hayır, lahmacun ve çorba var" deyince 'emin misin' der gibi bakmıştı. Gülümseyerek cevap verdim. Bevan ağa olduğu için mi bu kadar uğraşıyorlardı bilmiyordum ama çok fazla ilgi veriyorlardı. Erkek olanı kaybettikten sonra hiç bir şey olmamış gibi davranmışlardı. Kız olduğuna ayrı sevindiklerinde çok şaşırmıştım. Bevan'ın amcalarına kadar laf söylemek yerine biraz daha iyi davranıyorlardı.

Bunu yaşayınca bir kez daha yanlış düşüncelere sokulduğumu anlamıştım..

♣️♣️♣️

Yemeklerimizi yemiş, sofrayı kaldırmıştık. Çaylar olunca da dışarıya çıkmıştık. Hafif hava esiyor, insanın ruhunu okşuyordu. Erkekler kendi halinde takılırken biz de sohbet ediyorduk. Emine Abla ile Zilan'ın arası iyi olmalıydı ki hep şakalaşıyorlardı. Ortam çok hoş olduğu halde bedenim çok yorgundu. Bugün fazla eğilmiş, belimi ağrıtmayı başarmıştım. Dinlenmem gerektiğini anlayınca telefonumdan saate bakmıştım. 21.48 geçiyordu ki zamanın çok hızlı geçtiğini fark ettim. Ayaklandığım sıra herkes susup bana dönmüştü.

"İzninizle ben odama çekileyim."

deyince Sümeyye Anne ayaklanmıştı. Bir şey diyeceğini anlamıştım ki diğer kişilerle vedalaştım. Bevan'ın tereddütlü bakışlarına karşılık vermeden erkeklere de veda ettim. Odama doğru ilerlerken Sümeyye Anne de peşimden geldi. Ortamdan uzaklaşınca durduk. Tereddütle ona baktığımda konuşmak için hazırlandı.

"Bevan ile aranız bozuk mu?"

Birden bire beklemediğim soru gelince yutkunmak zorunda kalmıştım. Sesimin titrememesine dikkat ederek "hayır" dediğimde Sümeyye Anne elimi tuttu.

"Görebiliyorum kızım, bak sana kızım diyorum. Çünkü sende canımın bir parçası oldun artık. Senin de bir kızın olacak, anne olacaksın. O zaman endişe ve korku duygusunu daha yakından hissedeceksin."

deyip nefes almak için susunca ne diyeceğimi bilmiyordum. Haklıydı.

"Bevan."

demiş cümlesini devam ettirememişti ki başı yere eğildi. Gözünden küçük bir yaş düşünce yutkundum.

"Bevan'ın güzel bir çocukluğu geçmedi kızım, çocukluğu sadece korku doluydu. Sadece korkudan ibaretti."

diyerek tekrardan susunca bu sefer bir kaç damla düşmüştü. Kendimi kötü hissetmeye başlayınca haliyle kalbim de ağrımıştı. Sümeyye Anne elimi sıkarken "ama sen ona bir evlat verdin. O da artık bir baba oldu, oysaki babalık ne onu bilmiyor. Sen onun karısısın bunları bilmene hakkın var. Bevan oğlu olacağını öğrendiği gün çok kötü olmuştur. İkiz olduğu da bilinmiyordu. Bevan kendisi gibi bir çocuk yetiştireceğini düşünüp korkmuştur. Kız olduğuna sevinmiştir neden mi?" demiş ağlamayı bırakarak gülümsemişti. Gözlerim dolmuştu ki küçük bir yaş yanaklarımı ıslattı.

"Çünkü onun senin gibi olacağını düşünmüştür."

deyince bir şey anlamamıştım.

"Senin gibi masum ve güzel."

diye ekleyince şimdi ne demek istediğini kavrayabilmiştim. Bevan erkek çocuğunun babadan baskınlığını alacağını düşünüyor, kendisi gibi bir tane daha çocuğun yetişmesini istemiyordu. Yaralı ve  korkak birisi..

Dayanamayarak Sümeyye Anneye sarıldığımda o da kolunu belime sarmıştı. Anne kokusunu özlemiş olmalıydım ki içli bir şekilde içime çektim. Hiç biri kendi annem kadar olmasa da Bevan'a iyi gelen kadın bana da iyi gelmişti.

"Bevan çok güzel bir baba olacak, ben buna inanıyorum."

diyerek tebessüm ettiğimde o da göz yaşlarını silip kafasını salladı.

"Buna inan ve yanında ol, yeterlidir kızım."

sanki bir şeyler biliyormuş da konuşuyormuş gibiydi. Bevan'ın gidip ona anlatmayacağını biliyordum. Zilan da bu konuyu paylaşacak değildi. Ailesinin yalan bir evlilik olduğunu bilmediğini de biliyordum. O halde bir anne olarak içine doğmuştu.

"Hadi sen dinlen."

deyince kendimi toparlayıp bir kez daha ona sarıldım. Sıkıca sarmalıyordu ki gülümsedim. Ayrıldığımızda karnıma kısa bir süreliğine dokundu. Biraz okşamış sonrasında gözyaşlarını tamamen silmişti.

"Hadi kızım, sen git."

deyince dudaklarımı birbirime bastırarak kafamı hafif eğdim. Sümeyye Anne ile vedalaşarak odama doğru ilerledim. Girdiğimde yorgun olduğumu hissedince yatağa doğru adım attım. Yavaşça baş tarafına oturup karşı duvarı izledim. Bevan'a çok ağır mı davranıyordum? O davranmış olabilirdi, ben de onun gibi aynı hatayı yapıyordum. Bu doğru muydu? Kafam çok karışık bir vaziyetteyde ki bu daha çok bitkin olmamı sağlıyordu. Yorgun bedenimi yavaşça yatağa serip derin bir nefes aldım. Son zamanlarda çok şey kontrolümün altına girmiş, beni uğraştırmışlardı.

♣️♣️♣️

Gözlerim karın ağrımla açılırken uyuya kaldığımı anlamıştım. Ağrıyla birlikte doğrulurken göbeğime destek uyguladım. Komodinin üzerinde bulunan telefonumu alarak saate baktığımda 01.28 geçiyordu. Zaman baya geçmişti ki misafirlerin kalktığını tahmin etmiştim. Aklıma gelen düşünce ile bedenimi yukarı doğru uzattım. Bevan'ı göremeyince merak etmiştim. Beril'in yanında uyuduğumu mu sanıyordu acaba? diye düşünerek yataktan çıktım. Minderin olmadığını görünce gelmediğini anlamıştım. Gitmiş midir? diye düşündüğümde içimdeki ses 'hayır' olduğunu söylüyordu. İyice meraklanmıştım ki dışarıda olabileceğini düşünerek odadan çıktım. Ali'nin geniş korkuluklarda oturmuş bir şeyler yaptığını görünce etrafa bakındım. Bevan gözükmeyince korkum daha da arttı. Ali'nin yanına ilerlerken beni farketmiş, oturduğu yerden inmişti.

"Bir şey mi oldu Mayıs?"

Korku dolu sesle sorunca kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Bevan nerede?"

diye sormuştum ki bakışları değişip, güzelleşmişti. Ali bizim iyi olmamızı, çocuk gibi davranmamamızı söyler dururdu.

"Bilmem, bize uyuyacağını söyledi."

deyince korkum fazlasıyla artmıştı. Gitmiş midir? diye tekrardan düşünürken "Mayıs." Ali'nin sesi ile kendime geldim. 'efendim' dermiş gibi ona baktığımda o da telaşlanmıştı.

"Buralardadır yani gitmedi bir yere."

deyince gülümseyerek 'tamam' anlamında kafamı salladım. Ani gelen düşünce ile bakışlarım sola kaymıştı. Bevan'ın nereye gitmiş olduğunu tahmin ediyordum ki bu halle oraya çıkabileceğimi sanmıyordum.

"Ali merdiven var mı?"

bir çözüm yolu bulmak için Ali'ye sorduğumda anlamsız bakışlarını üzerime dikti.

"Yani vardır da niye!?"

tereddütle sormuştu ki gülümseyerek "sen onu bul getir, ben nerede olduğunu biliyorum." cevap verdim. Ali üstelemeden 'tamam' diyerek getirmeye gitmişti. Üstümü uyuya kalmadan önce değiştirmiştim ki rahatlıkla çıkabilirdim.

Az bir süre sonra Ali elinde katlanabilir merdivenle gelince, yaslandığım taştan doğruldum. Ali komut için beni bekliyordu ki ilerleyerek gelmesini söyledim. Uzun bir yürüyüşten sonra dediğim yere gelince Ali'ye "buraya koyabilirsin." dediğimde taşıdığı merdiveni kısa olan mesafeye yerleştirdi. Sağlam olduğuna baktıktan sonra yukarı bakarak "tam da onluk bir yer." konuşmuştu. Sesindeki buruk tını dikkatimi çekmişti ki elini kaldırıp selam verirmişcesine "bundan sonrası sende." konuşup geri adımlar attı. Gülümsemeye çalışarak kafamı salladım.

İçimden dua ederken merdiveni yavaşça tırmandım. Sona yetişmiştim ki dikkatli bir şekilde zemine çıktım. Ellerimi toz olduğu için birbirine vurduktan sonra küçük oda misali olan yere ilerledim. Etraf kapkaranlıktı ki sokak lambaları birazcık ışık veriyordu. Tereddütlü adımlarım ile sonunda yetişmiştim ki korkuyla içeri baktım. Hamilelik oldukça hislerimi de etkiliyordu, ufacık bir şeyden hemencecik korkabiliyordum. Bakışlarım odayı tararken Bevan'ın en köşede sığınırmışcasına otururken görünce buruk bir şekilde tebessüm ettim. İçeriye sızan küçük ışıktan gözlerine baktığımda kapalılardı. Uyuya kaldığını düşünerek içeri bir adım attım. Yavaşça yanına doğru ilerlerken üzgün olduğumu sezmiştim. Önünde kalan boşluğa çömelerek yüzünü izlediğimde bir şeylerden korkuyor gibiydi.

Gözlerinin içinden yorgunluk akarken o direnmekten başka bir şey yapmıyordu. Kafası dik bir şekilde geriye yatıktı ki sağ elimi yanağına yerleştirdim. Sakalları avcumu kaşımaya başlarken dokunmayı bile özlediğimi anlamıştım. Teması çok sevmeyen bir insanken onun dokunmuş olduğu her yerde yaralarım sarılıyordu. Tüm acılarım gidiyor yerine sevinç ve umut yerleşiyordu. Uzun bir zaman sonra tekrardan umudu hissetmek, bana geleceğini bilip beklemek farklı hissettirmişti.

Ona aşık mıydım bilmiyordum, onu hala eskisi gibi seviyor muydum onu da bilmiyordum tek bildiğim bir şey vardı. O da;

Artık onsuz yarım hissedeceğimdi..

Bevan'ın gözleri yavaşça açılırken gözlerime bakamadı. Bakışlarını kaçırırken bu sefer diğer elimi de yanağına yerleştirdim. Gözlerini gelen soğukluk ile tekrardan kapatınca gülümsedim. Özlemişti..

Hiç bir şey yapmadan sadece yanağını okşuyordum ki gözlerini bir kez daha araladı. Bu sefer bakışlarıma karşılık verince gözlerinin dolmuş olduğunu görmüştüm. Mimiklerim değişirken, Bevan gözlerime bakarak yardım istiyordu. Ne diyeceğimi ya da yapacağımı bilmezken Bevan bakışlarını kısa süreliğine dudaklarıma indirdi. Tekrardan gözlerime baktığında bu sefer bir damla yeri ıslatmıştı. Düşen damla ile birlikte yutkunduğum an, hiç beklemediğim bir şey dudaklarının arasından süzüldü.

"Çok canım yanıyor."





Bölüm Sonu..

Not 🔖
Arkadaşlar sahneleri bir sonraki bölümde devam ettirmiyorum sebebi ise kurguyu hızlandırmam gerekiyor.

Diğer bölümde yaşatmak yerine, karakterlerin ağzından neler olduğunu paragrafla söylüyorum..

Ben alıştım he uzun yazmaya..

Bölüm nasıldı??

Tek bir şey diyeceğim;

Karakterleri yazarken ben çok farklı oluyorum.. sanki hislerini, kalbimin en derininde hissediyorum..

🤍

Kurgu nasıl devam edecek??

Mayıs hakkında ne düşünüyorsunuz??
(Uzun)

Bevan hakkında ne düşünüyorsunuz??
(Uzun)

Diğer bölümde ne olsun istersiniz??

Bir daha ki bölümde görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın güzel ailem 🖤






















































Continue Reading

You'll Also Like

659K 40.8K 26
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
1.2M 111K 79
"Bu dünyada kanın da, acının da, savaşın da sonu yoktu." Gece, dedesinin ölümü üzerine annesinin doğup büyüdüğü Vera şehrine gider ve orada annesi il...
1.3M 100K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
BELA By Khalesi

General Fiction

6.1M 612K 128
[TAMAMLANDI] Askeri bir kurgudur.