MİHRA

By Liliaceae1

574K 35.5K 7.7K

"Baba,çok korktum ben." Mirzat Bey kolları arasına aldığı kızını göğsüne yaslarken duyduğu şey ile adeta don... More

1. Bölüm
2.Bölüm
3.bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
💔
15. Bölüm
16.Bölüm
17. Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23. Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
💜Özel Bölüm💜
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36. Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm

14. Bölüm

15.5K 1K 196
By Liliaceae1

Hoş geldiniz 💁‍♀️

Oylarınızı ve yorumlarınızı heyecanla bekliyor olacağım.🧚🏻‍♂️

Keyifli Okumalar💜🐣

"Ula bu biçimsuzun yükü bizim cimcimeden daha fazladur he" Vuslat, gecenin bir vakti sırtına aldığı boyu kadar ayıcıkla söylene söylene eve gitmeye çalışıyordu.

Mihra'yı taşısa daha az yoruludu.

"Söylenme oğlum görmedin mi nasıl sevdi onu" Vuslat, Kartal abisinin söyledikleriyle yol boyu yüzündeki gülümsemeyle uyuyakalan kız kardeşini hatırlamıştı.

Resmen şu biçimsiz şeyi kendilerinden çok seviyormuş gibiydi. Utanmasa şu an kucağındaki ayıcığı yumruklayacaktı.

"Zaten sırf o yüzden sırtlandım ya sözde kahramanı"

Vuslat'ın kucağındaki ayıyla sinirli bir şekilde bahçeye giriş yaptığını gören görevliler ise gördükleri manzaraya inanamamıştı.

Vuslat Arslanoğlu kucağında koskoca bir ayıcıkla yürüyordu.

"Vuslat Bey yardım lazım mı?" Vuslat yıllardır yanlarında çalışan ve ailelerinden birisiymiş gibi güvendikleri adamın bastırmaya çalıştığı gülümsemesiyle konuşmasına homurdanmıştı. Bu biçimsiz yüzünden bir rezil olmadığı kalmıştı.

"ULA ENES, SANA BURADAN BİR YARDUM EDERUM DAHA UNUTAMAZSUN" En az Vuslat kadar kalıplı olan adam, kulağındaki kulaklığı düzelterek kaçarcasına uzaklaşırken Arslanoğlu Beyleri de onların bu hallerine gülmeden edememişlerdi.

"Lan sessiz olsanıza uyanmasın kız" Arkalarından kucağında mışıl mışıl uyuyan Mihra ile gelen Ateş ise yüzündeki gülümsemeye rağmen sessizce uyarısını yapmayı ihmal etmemişti.

Sahilde epey oyalandıklarından saat şu an gece ikiyi geçiyordu ve muhtemelen bahçedeki görevliler hariç herkes uyumuştu.

Kız kardeşleri de yoğun ve eğlenceli geçen günün sonunda henüz yolun yarısındayken kıvrıldığı koltukta uyuyakalmıştı.

Onu uyandırmaya kıyamayan beyler ise hem kardeşlerini hem de onun neredeyse iki katı olan ayıcığını eve taşıyorlardı.

Ses çıkartmamaya çalışarak eve giren beyler odalarına dağılırken Ateş ise hiç kimseye fırsat vermeden kucağındaki kardeşiyle kendi odasına geçmişti.

Bu gece güzelini hayatta bırakamazdı.

Sessizce yukarı çıkan genç adam Mihra'yı yatağının üzerine bırakmış ayağındaki spor ayakkabılarını çıkartmıştı. Tam o esnada gözlerini aralayan uyku sersemi kardeşini fark eden Ateş nazikçe yanına oturmuş güzel yüzünü kavramıştı.

"Eve geldik abim üzerini değiştirelim mi sonra rahat rahat uyursun." Mihra abisinin söyledikleriyle yarı kapalı gözlerini açıp kapatmıştı.

"Hm hm değiştiririm." Ateş ağzının içinden homurdanıp tekrar uyuyan genç kızın bu uykucu halleriyle sırıtmıştı.

Kendi dolabından aldığı bir tişört ve beli lastikli bir eşofman altını zar zor uyandırdığı kardeşinin eline tutuşturmuştu.

"Hadi abim kalk üzerini değiştir bir daha söz uyandırmayacağım." Abisinin yüzünde ve saçlarında dolanan elleriyle oflayarak kalkan genç kız ne olduğuna bile bakmadan kıyafetleri hızlıca üzerine geçirmiş ve yumuşak yatağa tekrardan kıvrılmıştı.

Kız kardeşi üzerini değiştirirken Ateş'te onu rahat bırakmak için giyinme odasına geçmiş ve rahat bir şeyler giyinmişti.

Odasına döndüğünden gördüğü manzara ile dudakları kıvrılmıştı.

Mihra, çıkardığı elbisesini bir köşeye fırlatmış yavru bir kedi gibi yatağın ortasında uyuyordu. Odası sanki şimdiden güzel bebeği gibi papatya kokuyordu.

Ateş vakit kaybetmeden geniş yatağa girmiş, kız kardeşini de göğsüne çekmeyi ihmal etmemişti.

Bu ani hareketlenmeyle uyanır gibi olan genç kız anlamsız birkaç şey mırıldansa da abisinin saçlarında dolanmaya başlayan eliyle huzurla gülümsemiş ve başının altındaki sıcak göğse sinmişti.

"Beni bırakmayın." Ateş, genç kızın huzurlu gülümsemesine karşılık mırıldandığı şeyi anlayınca içinin yanmasına engel olamamıştı. Onun her ne olursa olsun güven problemleri olduğunu biliyordu.

Bunu aşmak için çabalıyordu ancak hala kalabalık ortamlarda gözü sürekli kendilerini arıyordu. Kendine belirlediği güvenli bölgenin dışına çıkınca huzursuz oluyordu.

Bu sebeple onu çok fazla yalnız bırakmak istemiyorlardı.

Ancak Ateş, bunun bir yandan da gayet normal olduğunun bilincindeydi. Zira kendilerinin de ondan bir farkı yoktu. Gün içerisinde Mihra'dan veya Leyla Hanım'dan birkaç saat dahi haber alamazlarsa çıldıracak gibi oluyorlardı.

Oysa İstanbul'a geldikleri ilk hafta Mihra'yı asıl kaçıran şerefsizlere gerekeni yapmışlardı. Daha doğrusu kızlarının kaçırılma sebebinin sadece para olduğunu öğrenen Mirzat Bey, üç kuruş için acımadan bir aileyi yıkan, küçücük bir kızın hayatını çalan bu şerefsizleri polise vermeden önce oğullarının da izleriyle adeta tanınmayacak hale getirmişlerdi.

Onlar katil değillerdi. Bir cana kıymak göründüğü kadar basit değildi. Belki Arslanoğlu Beyleri o anlık sinirle bunu yapabilecek kapasitede olsalar da geri kalan ömürlerinde birkaç şerefsiz yüzünden vicdan azabı çekemezlerdi.

Hele ki ömürlerinin bir kısmı onlar yüzünden zindan olmuşken.

Ancak içlerini soğutana kadar her birini analarından doğduğuna pişman etmişler, kendileri gibi insanların yavrularını pazarlayarak kazandıkları paralarla aldıkları tüm mal varlıklarını ateşe vermişlerdi.

Gerisini ise can dostları Muhsin Bey'e bırakmışlardı. Hem belli mi olurdu bir bakarsınız içeride delikanlının teki o üç pezevengin nefesini keserdi.

Ayrıca onların şanslı oldukları şey kızlarını para uğruna pazarlayacakları insanlara veremeden bir polis baskınına uğramalarıydı. Anlattıklarına göre polisten kurtulmak için bebeklerini ilk buldukları kapıya bırakıp gitmişlerdi.

Evet belki o Ömer denilen herif güzel kızlarının hayatını karartmıştı ancak canına bir zarar vermemişti. Mihra'ları bir şekilde okulunu okuyabilmiş geceleri karnı tok uyumuştu.

Bunun yanında o şerefsizlerin para uğruna kızını kimlere vereceği, para ile insan satın alan insanların amaçlarının ne olacağını düşünmek bile istememişlerdi.

Üstelik asıl darbeyi de yıllardır yanlarında çalışan Mihra'nın hastaneye götürüldüğü o gün ona o zehirli çikolatayı veren adamlarından yemişlerdi.

Mirzat Bey ona canını emanet edecek kadar güvenirken hatta el kadar kızı yoğun bakımdayken bile kendisine ben yapmadım, o benim yeğenim naraları atan adamı suçlamaya vicdanı el vermezken o ilacı Mihra'ya verenin o olduğunu öğrenmişlerdi.

Gerçekten insanoğlunun para uğruna yapmayacağı hiçbir şey yoktu. Bunun en büyük örneği de o çok güvendikleri, evlerini, canlarını emanet ettikleri Ferit olmuştu.

"Şş seni asla bırakmam fındığım, uyu" Saçında dolanan parmaklar ile iyice bilinci kapanan genç kız huzurlu bir uykuya dalmıştı.

Sabahın erken saatlerinde yüzüne vuran ışıklar ile gözlerini aralayan Mihra bir süre uzandığı yerde tarlası yanmış köylü gibi hareketsizce beklemişti.

Yavaş yavaş kendine gelmeye başlayan genç kız aklına dün geceden gelen görüntülerle kocaman gülümsemişti. Dün gece hayatındaki en güzel gecelerden birisini yaşamıştı.

İçi içine sığmıyordu.

Zihninde canlanan görüntülerle kocaman gülümseyen Mihra oldukça enerjik bir pazar gününe uyanmıştı. Uzandığı yerden hafifçe doğrularak hala mışıl mışıl uyuyan Ateş abisini görünce keyfi daha da yerine gelmişti.

Abisini rahatsız etmeden neredeyse üzerine tırmanmış bedenini geri çekmiş ve hemen yanında yastığa yasladığı dirseğiyle tam olarak abisinin yüzünü görebilecek şekilde yüzünü avucuna yaslamıştı.

Ateş abisi dış görünüş olarak tam anlamıyla babalarının kopyasıydı. Tek fark babasının uzun dalgalı saçlarının aksine abisinin saçları daha kısaydı.

Genç kız abisinin kapalı göz kapaklarında hafifçe parmaklarını gezdirmiş, gözleri kapalıyken bile upuzun görünen kirpiklerine dokunmuştu. Abisi çok güzeldi.

Kız olsa muhtemelen kendisinden bile güzel olurdu. Mihra düşünceleriyle kendisini tutamadan kıkırdamış sonra abisini uyandırmamak için eliyle hızlıca ağzını kapatmıştı.

"Hmm" Mihra, abisinin çıkardığı sesler ile huysuzca mırıldanmasıyla sıkı sıkı kapattığı ağzıyla tekrar gülmüştü. Abisi çatık kaşları ve aralık ağzı ile çok komik görünmüştü gözüne.

Bir süre sessizce bekleyen Mihra abisinin tekrardan düzelen kaşları ile yeniden uykuya daldığını anlamış olacak ki bu seferde güzel saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Abisinin saçları da tıpkı Kartal abisinin ve babasının saçları gibi yumuşacıktı.

Oysa Vuslat ve Yiğit abisinin daha kısa simsiyah ve nispeten daha gür ve sert saçları vardı. Onlar kesinlikle annelerine benziyorlardı.

Bir süre sessizce abisini seyreden ve onunla oynayan Mihra artık canının sıkılmasıyla abisini uyandırmaya karar vermişti. Hem karnı da acıkmıştı.

Mihra abisine seslenmeden önce yanağına koca bir öpücük kondurmuştu. "Abii" Hala aynı pozisyonda abisinin uyanmasını bekleyen genç kız abisinden bir tepki alamayınca bu sefer diğer yanağını öpmüştü.

"Abicimm sabah oldu"

Mihra ikinci seslenmesiyle kaşları çatılan ve kaldırdığı eliyle rastgele başını kaşıyan abisinin uyanmasını beklerken bir anda kendisine kıçını dönüp uyumaya devam etmesiyle şokla gözlerini aralamıştı.

"Ya abii kalksana." Mihra, uyumaya devam eden abisinin arkasından dolanıp tam anlamıyla cırlarken bir anda kendisini abisinin altında bulmuştu.

"Kalktım fındığım söyle" Mihra tepesinden sırıtarak kendisine bakan abisine burun kıvırmıştı. "Az önce seni öperek uyandırmıştım ama resmen bana kıçını döndün abi." Ateş, kardeşinden duyduğu kelimeyle koca bir kahkaha patlatırken Mihra'da telaşla ağzını kapatmıştı.

Bir anda ne söylediğini unutmuştu.

"Ayyh pardon yani ben kıçın derken şey demek istemiştim." Ateş yüzündeki gülümsemeyle kendisini açıklamak için kıvranan kardeşinin biraz daha üzerine gitmişti.

"Ne demek istemiştin güzelim." Mihra bir süre söyleyecek bir şeyler bulmak için kıvransa da en son pes etmiş olacak ki bin bir uğraşla abisinin kollarının altından çıkmış yatak başlığına yaslanarak kollarını bağlamıştı.

"Ya abi anladın işte gelmesene üstüme." Ateş nazlı bebeğinin üzerindeki kendi kıyafetlerinin içinde kaybolan bedeniyle küskünce oturmasıyla gülmeyi bırakıp tam karşısında bağdaş kurmuştu.

"Ne yapayım prensesim kızınca çok daha tatlı oluyorsun." Genç kız umursamadan sadece nazlı nazlı omuz silkmişti.

"Abiye artık naz da mı yapılıyor ben yanlış mı görüyorum." Mihra, hiçbir şey söylemeden bakışlarını kaçırmıştı. Eğer yüzüne bakarsa muhtemelen dayanamayıp gülecekti.

"Ulan kurban olur bu Ateş senin nazına niyazına" Ateş, bir gün bir kadının kendisine naz yapmasına böyle sevineceğini aklının ucundan geçirmezdi. Ancak şimdi karşısında ufacık bedeni, darmadağın olmuş saçları ve uyumaktan şişmiş gözleriyle kendisine alttan alttan bakan kızın her zerresini ayrı seviyordu.

Mihra, Ateş abisinin kendisine sarılmasıyla anında ona karşılık vermiş ince kollarıyla abisinin geniş omuzlarına sıkıca tutunmuştu. "Hem ben naz yapmıyorum ki" Ateş, bir şey söyleme gereği duymadan kardeşinin saçlarına dudaklarını bastırmıştı.

"Öyle diyorsan öyledir fındığım."

Mihra kuşumuz

Genç kız abisinin söyledikleriyle gülümserken bir anda odaya adeta şafak operasyonuna girer gibi dalan Vuslat ile ikilinin bakışları kapıya dönmüştü.

"Ohoo hayurlu başarular abim" Vuslat sözleri biter bitmez kız kardeşini abisinin kollarından almış kendi kucağına çekmişti.

"Günaydun abisinin ballisi kızayrum ama beni ihmal ediyisun kaç gündür."

"Hiçte bile etmiyirum." Vuslat ve Ateş kardeşlerinin dili döndüğünce Vuslat'ı taklit etmesiyle keyifle gülmüşlerdi.

"Ula abii bak sen şuna Trabzonli oldi bu iyice"

"Oldu tabii ya daha köye gideceğuz finduğumla" Mihra, Ateş abisinin söylediği şey ile heyecanla ona dönmüştü. Daha doğrusu Vuslat abisinin kolları arasında dönmeye çalışmıştı.

"Gerçekten mii?"

"Abim gerçek tabi ya hem niye şaşırıyorsun hatta biraz daha ertelersek bu köy işini babaannemler, amcamlar meraktan ölecekler." Genç kız duyduklarıyla her ne kadar heyecanlansa da aynı zamanda istemsizce gerilmişti. Nasıl yani ailesi onu merak mı ediyordu?

"Benim için mi ki " Bu durum Mihra için oldukça şaşırtıcıydı. Zira daha önce çevresinde onu seven bu kadar fazla kişi olmamıştı.

"Yok fındığım bu dağ ayısı abin için meraktan ölüyorlar." Mihra'nın bakışları Ateş abisinin söyledikleriyle Vuslat abisine kaysa da abisinin tehditkar bakışlarıyla hemen önüne dönmüştü.

"Ula şaşkın ördek tabi senin için, günlerdir seni sorup duruyorlar." Vuslat, gerçekten de doğruyu söylüyordu tüm aileleri heyecanla Mihra'yı bekliyorlardı. Ancak Mirzat Bey onlarla daha ilk günden konuşmuş Mihra'nın durumundan üstü kapalı bahsetmişlerdi.

Kısacası onlardan biraz zaman istemişlerdi. Kızlarının önce kendilerine alışıp benimsemesi diğer akrabalarının yanında kendisini güvende hissetmesini sağlayacaktı.

"Merak etmesinler o zaman ben konuşurum onlarla" Mihra, utana sıkıla mırıldanmıştı. Aslında o da istiyordu herkesle tanışmayı. Ancak kendisini sevip sevmeyeceklerinden korkuyordu.

Ya onu sevmezseler ne olacaktı. Onun yüzünden annesi, babası hatta abileri bile üzülecekti. Sonuçta o yabancıydı. Bunca yıl farklı bir şehirde farklı bir kültürle  büyümüştü. Bunu daha şimdiden bile hissediyordu.

Abilerinden çok farklıydı.

Belki de onun böyle olmasını kabul etmeyebilirlerdi. Ya da ona güvenmeyip belki de evlerinde olmasını istemezlerdi.

"Ama ya beni sevmezlerse, istemezlerse ne olacak." Vuslat kucağındaki kardeşiyle abisinin yanına yatağa otururken derin bir nefes almıştı.

"Abim o ne demek şimdi seni nasıl istemezler, onlar senin ailen babaanen, deden hepsi seni bekliyor." Mihra abisinden bir an olsun kopmadan sakince her bir sözünü dinlemişti. Bunu biliyordu ancak yine de düşüncelerine engel olamıyordu ki.

"Hani ben sizin gibi değilim ya" Vuslat ve Ateş kız kardeşlerinin az önceki cıvıl cıvıl halinin yerinde yeller estiğine şaşırıyorlardı.

Kız kardeşleri şu anlık duygu geçişleri konusunda annelerinin adeta bir kopyasıydı. Zira ikisi de tüm duyguları en zirvede yaşıyordu. Hızlarına yetişmek çok zordu.

"Bazen hızlı hızlı konuştuklarınızı bile anlayamıyorum." Genç kız normalde temiz bir Türkçe ile konuşan abilerinin evdeyken bazen çok komik anlarda bazen de önemli bir şeyler tartıştıkları zamanlarda konuştukları bazı kelimeleri anlamıyordu.

Karadeniz ağzı her ne kadar hoşuna gitse de ona tekerleme gibi çok hızlı geliyordu.

"Onlar da beni bu yüzden" Vuslat kız kardeşinin sözünü tamamlamasına fırsat vermeden eğdiği başını nazikçe kaldırmıştı.

"Gülüm sen ne diyorsun Allah aşkına öyle bir şey olabilir mi hiç? " Vuslat kız kardeşinin yemyeşil gözlerinden boncuk boncuk damlayan birkaç yaşı güzel yüzünü okşayarak silmişti.

"Emin ol biz seni nasıl seviyorsak onlar da aynı şekilde olacaklar hem öyle olmasa iki haftadır her gün arayıp seni sorarlar mı bebeğim." Mihra abisinin yumuşak ses tonuyla başını olumsuz anlamda sallamıştı.

"Ha şöyle kurban olduğum sen böyle ufak tefek şeylere kendini üzdükçe içim yanıyor be kızım" Vuslat hislerinde oldukça samimiydi zira onun karakteri böyleydi. Öyle lafları dolandırmaz süsleyip püsleyemezdi o an hissettiği şey ne ise onu yansıtmaktan çekinmezdi.

"O zaman istediğiniz zaman gidebiliriz oraya yani ben hazırım." Genç kız ailesine alışmıştı, onlara güveni tamdı abisi onu iyi hissetmeyeceği hiçbir yere götürmezdi ki bunu çok iyi öğrenmişti. Onların yanına geldiğinden beri bir kere bile onu üzmemişlerdi.

Hep küçük bir kızmış gibi, pamuklara sarıp duruyorlardı. Mihra onların yanındayken şımardığını bile hissediyordu bazen.

Meğer ne güzel şeymiş sevdiklerine şımarmak. Ya da şımartılmak.

"Neydi şu senin burç hamsi miydi, çupra mıydı söyle ona abim kızıyormuş de, bir de söyle adam olsun, yoksa sen böyle ağladıkça onun da benden çekeceği var." Vuslat dalıp giden kardeşinin yanaklarını okşamış dikkatini çekmeyi başarmıştı.

Mihra ise abisinin kendisini eğlendirmek için söylediği şeylerle göz yaşlarını silerken bir yandan da kıkırdıyordu.

"Yaa abi ne hamsisi balık burcuyum ben balık." Kız kardeşinin sonunda gülen yüzüyle amacına ulaşan Vuslat, imalı gözlerle abisine bakmıştı.

"Ula abi duydun mu balıkmış bizim kız"

"He aslanum duydum" Ateş kardeşinin işaretiyle ne demek istediğini anlamış olacak ki çoktan oturduğu yerden çekilerek geniş yatakta bir boşluk bırakmıştı.

"Ne yapsak acaba bu balığa bir gıdıklasak mı" Mihra bir anda yatağa uçan bedeniyle neye uğradığını anlamadan iki abisinin de özellikle tiki olan yerlere dokunmasıyla çığlık çığlığa gülemeye başlamıştı. Muhtemelen şu an tüm ev hatta semt uyanmıştı.

"Kızım senden olsa olsa hamsi olur hamsii" Vuslat, kahkahalarla gülen kardeşini bir yandan da videoya almıştı. Onlar için bunların hepsi anıydı.

"Yaaaa abi dursanıza babaa!!"

"Ulaa hain balık demek baba he" Ateş, gülmekten kıpkırmızı olmuş kardeşinin soluklanması için biraz duruyor sonra tekrar gıdıklıyordu.

"Noluyor lan burada" Odanın bugün ikinci kez küt diye açılmasıyla iyice han kapısına dönmüştü.

"Baba kurtar benii" Mihra babasına uzattığı kollarıyla anında iki abisinin arasından çekilirken hızlı hızlı soluklanıyordu.

"Oğlum ben size kızı sıkmayın dedikçe siz ne yapıyorsunuz zaten el kadar bir şey elinizde kalacak." Mihra babasının abilerini azarlamasını dinlerken kendisine iltifat mı hakaret mi edildiğini anlamamıştı.

El kadar diye bahsettikleri kız on yedi yaşındaydı.

Genç kız yine de sesini çıkartmamış babasının kollarında abilerine kendince en havalı bakışlarını atıyordu.

Mirzat Bey boşa olduğunu bilse de söylene söylene kızı ile beraber odadan çıkmış aşağı inmişlerdi. "Günaydın babacım" Mirzat Bey kızının, yüzüne boncuk boncuk bakan gözleriyle dağılan dikkatini toplamıştı.

"Günaydın güzel kızım, sabah sabah çığlığınla kalkınca daha kendime gelemedim." Mihra babasının göz kırpmasıyla gülmüştü. Şaka yaptığını biliyordu.

"Bir daha çağırmam o zaman seni" Mirzat Bey kızının başlattığı oyununu sürdürdüğünü fark edince yüzündeki sırıtmayla aşağıdaki banyoya gelmişlerdi.

"Sen beni hep çağır güzel gözlüm yeter ki çağır ben iki elim kanda olsa yine çıkar gelirim." Genç kız babasına sıkıca sarılmış adeta sıcaklığıyla huzur bulmuştu.

Baba kokusu denilen şey gerçekti. Mihra'nın Mirzat Bey'den öğrendiği en güzel şeyde bu olmalıydı. Onun kollarında onun kokusunu solurken sanki tüm dünyaya karşı gelebilirmiş herkese gücü yetermiş gibi hissediyordu.

Baba kız birbirleriyle şakalaşarak ellerini ve yüzünü yıkamış güzel bir güne biraz rötarlı da olsa güzel bir başlangıç yapmışlardı. 

Reklamlar💁‍♀️
Buraya kadar okuduysanız ve beğendiyseniz oy atmış olduğunuzu tahmin ediyorum güzellerim. 💜🧚🏻‍♂️

"He anam öyledur" Mirzat Bey sabahtan beri her gün olduğu gibi annesine torununu en kısa zamanda yanına götüreceğinin sözünü veriyordu.

"Ula bokiyenin uşaği sen benu mi kanduraysun ha yoksa"

"Anam neden kanduracakmişum seni valla kızayrum ama" Mihra evlerinde ki en sevdiği alanlardan biri olan terasta annesi ve babasının arasında oturmuş adeta babasının kulağına yapışmış bir halde hızlı hızlı bir şeyler söyleyen babaannesini dinlemeye çalışıyordu.

Bazı kelimeleri neredeyse hiç anlayamasa da babasının mimiklerinden çıkarımlar yapıyordu. Ve sanırım babaannesi şu anda küfür etmişti.

Mihra kıkır kıkır gülerken Leyla Hanım'da kızını Mirzat Bey'in tepesinden almaya çalışıyordu. "Annem dur bak valla güldüğünü duyarsa şimdi çıkar gelir Trabzon'dan sen daha tanımıyorsun Ayşen sultanı"

"Ben oni buni anlamam uşağum bana torunumi hemencuk getur o kadar bittu." Mirzat Bey derin bir soluk vermişti. Anasının inadı tuttu mu tutuyordu işte böyle . Oysa gerçekten de en yakın zamanda gideceklerdi yanlarına. Zaten kızını memleketine götürmeyi çok istiyordu.

Üstelik bu sabah kahvaltı yaparken de konuşmuşlardı bu konuyu. Güzel kızı da artık gitmek istediğini buna hazır olduğunu söylemişti. En yakın zamanda yakaladıkları boşlukta onları ziyarete gideceklerdi.

"Tamam anam getireceğum dedum ya bizum işleri bir yoluna sokalum ilk iş geleceğuz söz da" Mirzat Bey biraz olsun sakinleşen annesiyle bir süre daha havadan sudan konuşmuş en sonunda yaklaşık bir saat süren konuşmayı sonlandırmışlardı.

"Ayy bir de bana dilli diyor Ayşen Sultan valla benden aşağı kalır yanı yok Mirzat" Leyla Hanım kayınvalidesini annesi gibi severdi aslında. Bunca yıl üzerlerindeki emeklerini asla unutamazdı. Ufacık çocukken gelmişti onun yanına ne anası ve babası vardı. Sağ olsun hiçbir zaman kendisine annesini aratmamış kendi evlatlarından ayırmamıştı.

Ancak böyle sürekli birbirleriyle didişmeden de edemezlerdi. Ayşen Sultan zaten yapısı gereği sert, eli maşalı bir kadındı. E bizim Leyla Hanım'da onun İstanbul versiyonu olduğundan tatlı atışmaları hiç eksilmezdi.

"Anne babaannem kaç yaşında." Mihra'nın sorusuyla kocasındaki bakışlarını alan kadın güzel kızına dönmüştü.

"Aşkım yaş yetmiş ama" Leyla Hanım çaktırmadan kocasına bakmış telefonla ilgilenen Mirzat Bey'den kaçırdığı munzur bakışlarıyla sesini alçaltmıştı. "İş bitmemiş hepimizi cebinden çıkartır valla" Genç kız annesinin söyledikleriyle küçük bir kahkaha atmıştı. Ailesini aslında çok merak ediyordu.

Uzunca bir süre annesiyle zaman geçiren Mihra annesinin telefonundan gelen bildirim sesiyle ondan uzaklaşmış Nilüfer teyzesinin yaptığı mis gibi limonlu kekinden koca bir parça almıştı.

"Mmm kek çook lezzetli baba hala istemediğine emin misin?" Aldığı koskoca lokmayla yanağını şişmiş kızının ağzının önüne tuttuğu eliyle konuşmasıyla gözleri kısılan Mirzat Bey tatlı şeylerle pek arası olmamasına rağmen gülümsemişti.

"Ver hadi o zaman bir parça prensesim." Mihra hevesle babası için hazırladığı parçayı çatalına takmış, ona uzatmıştı. Heyecanla babasının tepkilerini izliyor keki beğenip beğenmediğini ölçemeye çalışıyordu.

Bunun farkında olan Mirzat Bey ise ağzındaki şekerli tatla pek memnun olmasa da büyük bir abartıyla başını sallamıştı. "Nasııl" Mihra babasının tepkisini beklerken koca bir parçayı daha ağzına atmıştı.

"Elinin değdiği bir şeyin kötü olma ihtimali var mı hiç babacım çok güzelmiş tabii" Mihra babasının iltifatıyla mutlulukla gülümsemişti. Babasının onun verdiği bir şeyi beğenmesi, onun yaptığı bir şey ile gurur duyması bu son günlerde Mihra'yı çok daha mutlu ediyordu.

Babası sürekli onu takdir etsin istiyordu. Belki de yıllarca bunun eksikliğini çektiği içindi ancak böyleydi en ufak şeyde bile küçük bir kız çocuğu gibi babasının tepkilerini izliyordu.

"Ahh nasıl unutmuşum bunu" Leyla Hanım'ın hayıflanan sesi ile ikilin bakışları istemsizce ona dönmüştü. "Mirzat bugün cemiyetten kadınların düzenlediği bir yardım organizasyonu vardı. Oraya kesinlikle katılmam gerekiyor." Aslında davetiyesi iki gün önce elektronik olarak ulaşmıştı. Ancak tamamen aklından çıkmıştı.

"Benim de mi katılmam gerekiyor gülüm." Leyla Hanım olumsuz anlamda başını sallamıştı. "Hayır hayatım sadece kadınlar arasında olacak anne, kız gideriz biz olur mu annem?" Mihra annesinin sorusuyla nereye gideceklerini bilmese de sadece başını sallamıştı. Annesi isterse giderdi.

Hem abileri de sabahtan beri maç özeti izliyorlardı. Anladığı kadarıyla hepsi fanatik Trabzonsporluydu ve ekrana adeta kilitlenmişlerdi. Bir süre Yiğit abisinin dizinde uzansa da en sonunda sıkılıp onların yanından kaçmıştı.

"O zaman Ateş ya da Kartal sizi bıraksın karım biliyorsun akşama Trabzon'dan birkaç adam gelecekti. Biz de Vuslat ve Yiğit ile onları karşılamaya gideriz. Olur mu?" Leyla Hanım kocası kendisini günler önce haberdar ettiğinden bunu biliyordu. Uzun süredir aksayan işlerinden dolayı pazar günüde olsa bazen toplantıları olabiliyordu.

"Olur hayatım önemli değil biz kendimiz de gideriz hatta" Mirzat Bey karısının güzel  yüzüne minnetle bakmıştı. Onun belki de en sevdiği yanlarından birisiydi böyle anlayışlı olması. Ancak onları asla tek başına yollayamazdı.

"Hatunum bu konuları konuştuk olmaz biliyorsun, çocuklara söyleyelim hangisi müsaitse yanınızda olsun içim rahat etmez." Leyla Hanım üstelemeden kabul etmişti. Zira kocasının endişelerini anlayabiliyordu. Oğulları koskoca adamlar olmalarına rağmen onları bile tek başına bir yerlere yollarken akılları kalıyordu.

Belki de göz önünde bir hayat yaşamanın en kötü yanı da buydu.

"Biz hemen hazırlanalım o zaman sen çocuklara söylersin hayatım." Mihra, annesinin peşinden tıpkı bir ördek gibi sessizce giderken babasına da havadan bir öpücük yollamayı ihmal etmemişti.

"Annecim gideceğimiz yerde göreceğin vakalar için seni uyarmalıyım." Mihra her zamanki gibi yatağına oturmuş annesinin, kendisine kıyafet seçerken söylediklerini dinliyordu. Şimdiye kadar girdikleri bir çok ortamı daha önce görmemiş olan kız annesinin her defasında kendisini önceden bilgilendirmesini can kulağıyla dinliyordu.

Annesinin kendisinin sormasına izin bile vermeden bunu yapması Mihra için çok güzeldi. Genç kız şimdiye kadar kendisini asla kötü ve eksik hissetmemiş aksine annesinin şakayla karışık verdiği bilgilerle keyiflenmişti.

Kızının bu hayata alışması için elinden geleni yapan Leyla Hanım bunu kırmadan yapmaya oldukça özen gösteriyordu. Bu sayede kızının özgüveninin de arttığına inanıyordu.

"İlk olarak muhtemelen makyajdan yüzleri bile seçilmeyecek kokoş hanımlar seni şöyle bir radarlarına alacaklardır. Onlara fazla aldırmamaya çalışıyorsun. Sanki hiç fark etmemişsin gibi anlaştık mı bebeğim." Yüksek yatağından çıplak ayaklarını sallayan Mihra usluca başını sallamıştı. Bunu zaten artık öğrenmişti. İnsanlar kendisini çok merak ediyordu.

"İkinci olarak sana yaşını, mesleğini hatta tc kimlik numaranı bile soracaklardır kuzum kibarca adını söylüyor ve yapabildiğin en hızlı hamlelerle uzaklaşıyorsun çünkü muhtemelen bekar oğulları için gözlerine kestirdikleri bir adaysındır." Mihra şaşkınca annesine bakarken korkuyla gözlerini büyütmüştü. Yardım organizasyonu mu Bridgerton muydu bu etkinlik ?

"Hiç öyle bakma annem taziyelerde bile var böyleleri sen annene güven" İnanılmaz bir durumdu yani böyle bir niyetle hazırlanan gece de en son yapılacak şey bile değildi. Mihra bu insanların sırf paraları olduğu için kendilerini en medeni en görgülü insanlarmış gibi görmelerine gülmek istiyordu.

Açıkçası küçük bir köy de büyümesine rağmen hepsinden çok daha bilinçliydi. Oysa köylü diye küçümsedikleri insanların yanından bile geçemezlerdi.

"Son olarak yanında ben yokken seni üzecek herhangi bir söz, ya da harekette bulunan olursa işte o zaman asla ama asla sessiz kalmıyorsun annecim duydun mu? Sen Mihra Arslanoğlu'sun ve kimsenin seni kırmasına sessiz kalmayacaksın."

Mihra, annesi bir yana zaten her bir aile üyesinden hemen hemen her gün duyduğu şey ile başını sallamıştı. İlk başlarda bunu neden söylediklerini anlamsa da geçen hafta katıldıkları etkinlikte bazılarının okuduğu okulu ve büyüdüğü yeri özellikle sorduğunu fark edince anlamıştı.

Akıllarınca onu küçük görüyorlardı.

Bu çok komikti özel okullarda okuyan kızlarından bahsedip duran bir kadının kendisine bakışlarını unutamıyordu. Hayatı boyunca her türlü zorbalığa maruz kalsa da böylesini ilk kez yaşamıştı.

Bir insanın başarısı okuduğu okulun aylık ödemesinin yüksekliğiyle mi ölçülüyordu.

Genç kız duyduğu şeyler ile onların haksız olduğunu bilse de ister istemez kırılmıştı. Bu çok acımasızcaydı. Yanlarında muhtemelen onun yaşıtı olan bir sürü sosyetik kızın arasında kendisini kötü hissetmişti. 

Ancak hemen yanında buna şahit olan Leyla Hanım hanımefendiliğini bir an olsun bozmadan o kadına haddini bildirmişti.

"Evet evet, Sude'ciğim Pelin Su'nun sırf öğretmenlerinden dolayı üç okul değiştirmesini ben de duymuştum. Bir de geçenlerde şu meşhur okuldaki öğretmenlerinden birisi açılama yapmıştı" Leyla Hanım hatırlamaya çalışırcasına alnını kaşımış sonrasında yüzünden düşmeyen iddialı sırıtmasıyla botokstan mimiklerini dahi kullanamayan kadına dönmüştü.

"Neymiş şımarık çocuklarını para ile bir yere getirmeye çalışıyorlar sonra suçu öğretmenlerde buluyorlar demiş, bir de bu haberi düzenleyenler yanına Pelin Su'cuğumu koymuşlar. Gerçekten çok talihsiz bir haber resmen kızcağızın başarısını gölgelemeye çalışıyorlar inanılır gibi değil."

Mihra, rengi kırmızıdan mora doğru dönmeye başlayan kadınla annesinin masanın altındaki elini sıksa da Leyla Hanım hiç istifini bozmadan önündeki kadehinden nazik birkaç yudum almıştı.

"Aslında en iyisi devlet okulları Sude'ciğim orada öğretmenler de böylesine tanınmadığından  çocuklar iftiraya uğramıyor olmalı ki Mihra'm hem okul hem ilçe birinciliğiyle tamamladı liseyi."

..

Mihra hatırladığı şey ile gerilse de yanında annesi olduğu sürece hiçbir şeyden çekinmeyeceğini de öğrenmişti. Leyla Hanım'ın öyle güzel bir duruşu vardı ki ondan etkilenmemek imkansızdı.

Hem nerede ne yapması gerektiğini biliyor hem de hiçbir şeyin altında kalmıyordu. Bu da insanların ona daha temkinli yaklaşmasına sebep oluyordu.

"Bu sessizliği onay kabul ediyorum annecim." Mihra daldığı yerden annesinin kendisine uzattığı kıyafetler ile çıkmıştı. Bol paça siyah bir pantolon ve yine siyah renk askılı şık bir büstiyerdi.

"Yardım gecesi olduğu için ben sade olmayı tercih ediyorum bebeğim, ama istersen başka bir şeyler de seçebiliriz emin ol sırıtmazsın." Mihra olumsuzca başını sallamıştı. Elindeki parçalar gayet güzel ve şıktı.

"Gerek yok annecim beğendim bunları ama bir duş alsam önce olur mu?" Leyla Hanım kızını onaylarken çoktan odasına koşturmuştu. "Al kuzum ama bir saatimiz var biraz hızlı olalım tamam mı?" Genç kız annesini onayalarken kendisini hızlıca duşa atmıştı.

Yaklaşık on beş dakika süren kısa bi duşun ardından hızlıca hazırlanan Mihra odasından çıkmadan hemen önce annesi ile beraber oldukça beğenerek aldığı parfümünü de sıkmıştı.

Mihra koku konusunda oldukça takıntılıydı. Sürekli farklı kokmaktan hoşlanmazdı. Ona göre herkesin belli bir kokusu olmalıydı. Bu yüzden çeşit çeşit parfüm kullanmak yerine aynı parfümü stoklamayı tercih ediyordu.

"Ben hazırııım." Sonunda aşağı abilerinin yanına inen genç kız annesine seslenmeyi de ihmal etmemişti.

"Geliyoruum ben de"

Annesinin seslenmesiyle salına salına salonda oturan Ateş ve Kartal abisinin yanına gitmişti. Diğerleri gittiğinden şu an sadece onlar kalmıştı.

"Şu güzellik halis mi ikizim?" Mihra, Kartal abisinin abartılı bakışlarla kendisini süzüp Ateş abisine dönmesiyle kıkırdamıştı.

"Halis tabii hem de bizim güzelliğimiz." Genç kız abisinin ayaklanarak uzattığı elini tutmuş kendisini bir prensesmiş gibi döndürmesine izin vermişti.

"Çok güzel olmuşsun fındığım" Mihra kendisine şefkatle bakan abisine gülümsemişti. "Teşekkür ederim."

"Ne yapsam ben de mi gelsem sizinle acaba bu güzelliği nasıl tek bırakırım" Abisinin yönlendirmesiyle koltuğa oturan Mihra, Kartal abisinin söyledikleriyle kıkırdamıştı.

"Sadece kadınlara özelmiş abi üzgünüm" Kartal hayıflanırcasına dizine vurmuştu. "Tühh be" Mihra, Ateş abisinin onları götüreceğini biliyordu. Kartal abisinin sanırım bir işi vardı.

"Hem biz Ateş abimle gidecektik senin işin varmış, ne ki işin? " Oysa bugün çalışmayacaklarını söylemişlerdi. Kartal çattığı kaşlarıyla Ateş'e bakmış onun sırıtan yüzüyle homurdanmıştı. "Ulan Ateş alırım ama ben bunun öcünü."

Mihra abisinin söylediklerini anlamamış olacak ki hala merakla yüzüne bakıyordu. "Fıstığım daha önceden bir arkadaşıma yemek sözüm vardı, eğer bilsem söz vermezdim ama şimdi Ateş boşken onu ekmek istemedim o yüzden."

Genç kız anlayışla başını sallamıştı. Zaten o hesap sormamıştı ki sadece abisinin ne işi olduğunu merak etmişti.

"Anladım abicim." Kartal, kız kardeşinin nahif sesiyle gülümsemiş kararsızca saçlarını karıştırmıştı. Onunla bir şey konuşmak istiyor ancak konuya nasıl gireceğini bilemiyordu.

Mihra ise hiçbir şeyden habersiz, henüz yeni açtıkları instagramında dolanıyordu. Özellikle karşısına çıkan kedi videolarına bayılıyordu. Hem onları izledikçe aklına süt geliyordu. Onu çok özlemişti.

Ancak onu getirmeye kıyamamıştı. Onun ailesi oradaydı bir sürü kardeşi vardı onu alıp nasıl getirirdi. Eğer bunu yaparsa kendilerine bunu yaşatanlardan hiçbir farkı olmazdı.

Kartal tam ağzını açacakken odaya giren anneleri ile konu tekrar dağılmıştı. "Hazırım paşam hadi çıkalım hemen geç kaldık." Leyla Hanım'ın Ateş'e hitaben konuşmasıyla oturan üçlü ayaklanmıştı.

"Çok güzel olmuşsun anacım aman babam görmesin valla basar sizin organizasyonu." Leyla Hanım Kartal'ın her zamanki muzipliğini üstelemeden saçlarını savurmuştu. Mihra ise yüzündeki gülümsemeyle abisine sarılmıştı. "Görüşürüz abicim."

"Görüşürüz prensesim"

Genç kız annesi ile kol kola girdiği oldukça şık mekanı beğeniyle incelemişti. Burası buram buram İstanbul kokuyor gibiydi.

Ilık ılık esen akşam rüzgarı, çatal kaşık sesleri ve geceye karışan neşeli insan sesleriyle her şey çok kusursuzdu.

Leyla Hanım'ın içeri doğru adımlamasıyla mekanın büyüsünden kurtulan Mihra derin bir nefes almış ve tıpkı annesi gibi dimdik ve kendinden emin adımlarla yürümeye çalışmıştı.

"Aaa Leyla'cığım hoş geldin hayatım" Leyla Hanım tek tek kadınlarla selamlaşırken kızını da tanıtmayı ihmal etmemişti. "Tanıştırayım kızım Mihra." Genç kız annesinin desteğiyle derince yutkunmuş yüzüne kondurduğu gülümsemeyle kendisine bakan kadınlara dönmüştü.

"Maşallah ne kadar da güzel bir kızsın sen , çok memnun oldum hayatım Gülin ben de" Mihra kensine oldukça samimi yaklaşan kadınla başını sallamış ve kendisine uzanan eli nazikçe kavramıştı. "Ben de çok memnun oldum efendim." Genç kız annesinin oturduğu bu masadaki dört kadın ile de tanışmış ve hepsini de çok sevmişti. Anlaşılan annesinin arkadaşları olan grup burasıydı. 

"Ay Leyla'cığım günlerdir sayfalarda paylaşılıyordu ancak inanmamıştım gerçekten doğruymuş çok sevindim kavuşmanıza." Leyla Hanım arkadaşının söylediği şey ile minnetle gülümsemişti. "Çok sağ ol Rana, inan biz de hala inanamıyoruz."

Mihra, annesinin yanında oturan kadının bu defa kendisine bakmasıyla kendisine tekrar bir şeyler sorulacağını anlamıştı. "Neler yapıyorsun canım sen alışabildin mi buralara?" Mihra nedense bu kadının samimiyetine inanmış ve sorusunda hiçbir art niyet hissetmemişti.

"Sanırım alışmaya başlıyorum yani bazen fazla kalabalık beni ürkütüyor ancak yavaş yavaş alışıyorum." Kadın genç kızın tane tane konuşması ve yaşına rağmen oldukça güzel diksiyonuyla beğeniyle gülümsemişti. "Ne güzel Mihra'cığım alışmana çok sevindim. Ben de Bursa'lıyım ve çocukluğum neredeyse hep dedemin köy evinde geçti inan ki bazen o hayatımı çok özlüyorum."

Genç kız İstanbul' a geldiğinden beri ailesi dışında birisiyle ilk kez ezilip büzülmeden bir iletişim kuruyordu. Gerçekten çok nazik ve hoşgörülü bir kadındı.

"Aa öyle mi? Evet ben de bazen geceleri ışıl ışıl parlayan yıldızları ve cırcır böceklerinin seslerini özlüyorum." Mihra oradaki insanlardan nefret etse de inkar edemeyeceği bir şey vardı ki köy hayatını bazen çok özlüyordu.

İstanbul'da en sevmediği şey yıldızlar olmuştu mesela bu konuda ciddiydi. Geceleri neredeyse yok gibiydiler. Oysa onun bundan önceki hayatında en sevdiği şeylerden birisiydi yıldızları seyretmek.

"Ah güzel kızım senin yaşlarında böyle düşüncelere sahip kızlar görmeyeli ne çok olmuş, tanıştığımıza ne kadar mutlu oldum anlatamam." Mihra, karşısındaki esmer ve annesine göre muhtemelen biraz daha büyük olan kadının söyledikleriyle utançla gülümsemişti.

"Hem benim de bir kızım az sonra gelecektir, sizi tanıştırmayı çok isterim. Leyla'cığım bir gün mutlaka Mihra ile bize de gelin hem Begüm ile de kaynaşırlar."  Leyla Hanım arkadaşını nazikçe onaylarken Mihra ise heyecanla gülümsemişti.

Arkadaşı olacaktı. Sanırım artık gerçekten her şey yoluna giriyordu. Belki de o gereğinden fazla evham yapıyordu. Mesela bugün insanlar ona çok iyi davranmıştı.

Yaklaşık bir saattir devam eden programda Mihra sessizce annesinin yanında oturmuş, kendisi ile tanışmaya gelen insanlarla nazikçe tanışmıştı.

Onun haricindeyse bazen bir şeyler atıştırmış bazen de abileriyle olan gruptan gelen mesajları koca bir gülümsemeyle okumuştu. Vuslat abisi katıldığı iş yemeğinde Yiğit abisinin komik komik fotoğraflarını çekip atmış sonra da Yiğit abisi ona kızıp gruptan atmıştı.

Kapıda annesi ve kendisini bekleyen Ateş abisi ise Vuslat abisinin ağzı aralık bir şekilde uyurken çektiği komik bir fotoğrafını grubun profil fotoğrafı yapmıştı.

Neyse ki en sonuna Yiğit abisi affetmiş olacak ki Vuslat abisini gruba tekrardan almıştı. Ancak 'Eğer uslu durmazsan şirket grubuna atarım oğlum bu fotoğrafını' diye Vuslat abisini tehdit ediyordu.

"Ah annecim geldin mi bak seni birisiyle tanıştırmak istiyorum." Mihra, duyduğu seslerle gülümseyen yüzünü telefondan kaldırmış ve az önce konuştuğu kadının yanına gelen kıza bakmıştı. Esmer uzun boylu çok güzel bir kızdı. Üzerinde kendisinin aksine mini beyaz bir elbise ve yüksek topuklu ayakkabılar vardı.

"Bu Mihra, Leyla teyzenin kızı hani bahsetmiştim ya" Mihra hevesle, kıstığı gözleriyle kendisini süzen kıza elini uzatmıştı.

Ancak kız bir süre yalnıza yüzüne bakmış tam elini indireceği sırada kısaca elini uzatmıştı. "Memnun oldum canım Begüm ben de" Mihra, kızın ses tonundaki kibrin farkında bile olmadan nazikçe gülümsemişti.

"Anne ben kızların yanına geçsem arka masaya uzun süredir görüşemiyorduk ya" Mihra kendisiyle tanışmasını beklediği kızın gitmek istediğini duyunca morali bozulsa da bir şey söylememişti.

"Tamam annecim geç ama Mihra'yı da al hem kızlarla da tanışır burada sıkılmasın, yaşlandık biz artık." Mihra, kadının söylediği şeylerle hevesle tekrardan başını kaldırmıştı. Normalde çok çekinse de bugün ilk kez kendisini daha cesur hissediyordu. Belki de bir sürü arkadaşı olabilirdi.

Mihra sorarcasına annesine bakmıştı. Leyla Hanım ise pek emin değildi. O kızları pek tanımıyordu ancak kızı böylesine istekli bakarken onu reddetmekte istemiyordu.

"Anne Mihra sıkılır bence yanımızda." Mihra, kızın söylediği şey ile araya girecekken adının Rana olduğunu öğrendiği kadının konuşmasıyla susmuştu. "Neden sıkılsın Begüm'cüğüm hepiniz yaşıtsınız zaten" Kız sesini çıkartmadan garip bir ifadeyle başını sallamıştı.

Mihra ise oturduğu yerden kalkarken hala annesine bakıyordu. "Tamam annecim gidin hadi, ben buradayım." Genç kız sevinçle gülümsemiş ve başını sallamıştı. Mihra yuvarlak masanın etrafından dolanıp kendisini bekleyen Begüm'ün yanına gitmişti.

Kız, Mihra'nın gelmesiyle arkasına bile bakmadan ilerlerken Mihra ona yetişmek için adımlarını hızlandırmıştı. "Şeyy ne kadar güzel bir manzarası var değil mi buranın" Mihra, kendisiyle hiç konuşmadan ilerleyen kız ile bir konuşma başlatmak için heyecanla ilk adımı atmıştı.

"Öyle çok güzeldir her hafta sonu geliriz arkadaşlarla" Mihra'nın büyük bir heyecanla soruduğu soruya Begüm'ün kestirip attığı cevap yüzünün düşmesine sebep olmuştu. Çok mu saçmalamıştı acaba onlar zaten İstanbul'dalardı onlar için sıradan bir mekan olmalıydı.

Sonunda yaklaşık altı yedi kişilik uzun masaya ulaşmışlardı. Mihra, masada neredeyse kendisi ile yaşıt olduğunu düşündüğü kızlara şöyle bir bakmıştı. Muhtemelen masadaki herkeste aynı bakışları kendisine yolluyordu.

"Meşhuur Mihra Arslanoğlu'nu getirdim kızlar size" Mihra Begüm'ün imalı konuşmasından rahatsız olsa da umursamadan masadaki kızlara gülümsemişti. "Merhaba" Birkaç kişi Mihra'nın sıcak kanlı tavrıyla başını sallasa da genç kız beklediği geri dönüşü alamamıştı.

Mihra yeniden daralmaya başlayan göğsünü umursamadan derin bir nefes almış ve en baştaki boş sandalyeye geçmişti. Kaçmayacaktı işte.

Bir süre oturduğu yerden masadaki kızların birbirleriyle olan samimi sohbetlerini imrenerek seyreden genç kız masaya yasladığı bileğini kaldırarak başını avucuna yaslamıştı.

"Eee Mihra sen neler yapıyorsun." Mihra kendisine sorulan soruyla bir anda oturduğu sandalyede toparlanmış hafifçe boğazını temizlemişti.

"Hiiç, yani aslında şu anlık buraya alışmaya çalışıyorum." Mihra kelimelerini o kadar dikkatli seçiyordu ki, yanlış bir şey söylememek için defalarca kez duraksamıştı.

"Hmm anladım tatlım tabi zordur ya öyle köyden falan gelip koskoca eve geçtin kültür şoku mu ne deniyordu ona aynı onun gibi bir şey olmalı" Kızın söylediği şeylerle masadaki kızlar kahkahalarla gülmüşlerdi.

"Ahahahah, Tuğçe o ülke değiştirince oluyordu kızım köyden şehre gelince değil"  Tuğçe denilen kız Begüm'ün söylediği şey ile daha çok gülerken yalancı bir şaşkınlıkla alnına vurmuştu.

"Ayy ben nereden bileyim aşko hayatımda hiç köye mi gittim sanki." Genç kız, masadakilerin bu kadar gülmelerine anlam veremiyordu. Komik bir şey vardı da o mu kaçırıyordu acaba. Köye gitmenin neresi komikti.

"Yani biraz zorlanıyorum ama alıştım, ailem çok yardımcı oluyor." Mihra, masadakilerin aksine oldukça sakin ses tonuyla yine de cevabını vermişti. Sessiz kalmayacaktı.

"Olacaklar tabi koskoca Arslanoğlu ailesi yanlarında eziğin tekini gezdirmek istemezler." Adını bile bilmediği hafif kilolu, turuncu saçlı kızın söyledikleriyle boğazının düğümlendiğini hissetmişti Mihra, hayır ağlamamalıydı. Kendisini daha çok küçük düşürmemeliydi.

"Yuh kızım sen de pat diye yüzüne söylenir mi eziksin diye." Turuncu saçlı kızın yanındaki kız sessiz olduğunu düşündüğü bir sesle konuşmuştu. Ancak Mihra her şeyi gayet iyi duyuyordu.

"Ailem asla böyle düşünmez, laflarınıza dikkat edin." Genç kız kalbinin zaten paramparça olan yanının tekrar sızladığını hissetse de onlara bu defa boyun eğmek istemiyordu.

"Yaa canım benim bir de nasıl gururlu." Mihra yanında oturan Begüm'ün saçını okşamaya çalışan elinden başını sertçe çekerek kurtulmuştu.

"Kızım sen salak mısın tabi yüzüne karşı diyemezler hadi anneni babanı da geçtim sence abinler o yakışıklılıkla kariyerle seni utanmadan taşırlar mı yanlarında." Mihra, kızın acımasızca söylediği şeylerle masanın altındaki yumruklarını sıkmıştı.

"Bahse girerim ne giyeceğini bile onlar seçiyordur, sana kalsa şalvar falan giyersin kesin malum köyden kalma alışkanlık." Mihra kızın kahkahayla yanındaki arkadaşıyla ellerini çakmasına kaşlarını çatmıştı.

"T-terbiyesizlik yapmayın böyle bir şey yok" Mihra'nın titreyen sesiyle daha çok gülen kızlar kendince onun taklidini yapıyorlardı. "Terbiyesizlik mi? Ahahah bak üzüldüm şimdi bizim pamuk prenses sanırım az önce kötü bir şey söylemeye çalıştı."

"Çok yazık, size çok acıyorum belki paranız ile her şeye sahip olarak doğmuşsunuz ancak para ile satın alınamayacak şeylerden bir habersiniz bence siz bana değil kendinize üzülün."

Mihra, gözünden akan yaşlarla tam masayı terk edecekken bileğini sıkıca tutan el ve pantolonuna dökülen soğuk su ile kalakalmıştı.

"Ayy pardoon elim çarptı maalesef para ile satın alamadığım bir özellikte şu sakarlığım" Mihra, sırılsıklam olmuş pantolonuna bakarken artık hüngür hüngür ağlamamak için kendisini sıkıyordu ki bir anda omzunda hissettiği el ile irkildi.

"Bu kadar şov yeter kızlar günlerdir herkesin dilinde güzelliğiyle dolanıyor diye kıskançlığından kudurduğunuz kızın canını yaktığınıza göre içiniz soğumuştur diye düşünüyorum." Kızıl saçlı kızın kendinden emin sesiyle masadaki tüm seslerin kesilmesi bir oldu. "Ya Alev abla ne kıskançlığı san.."

"Ya kendinizi bana mı anlatıyorsunuz siz ödünüz kopuyor birisi sizden daha çok dikkat çeker diye" Uzun boyu ve belirgin yüz hatlarıyla oldukça dikkat çekici olan kız kısa bir es vermiş ve tek tek masadaki kızlarda gözlerini gezdirmişti.

"Eğer bir daha herhangi birinizi bu kızın etrafında görürsem onunla bu şekilde konuştuğunuzu duyarsam o üzerini kapattığınız magazin haberlerinizi deli gibi takip ettiğiniz programlarda sıcak haber olarak görürsünüz." Masadaki kızların rengi giderken az önceki şamatanın yerinde yeller esiyordu.

Mihra'nın ise hiçbir şey umurunda değildi. Bir an önce buradan gitmek ve içini boşaltana dek ağlamak istiyordu. Sonundaki omzundaki elin baskısı çekilince Mihra, koluna giren kızın kendisini götürmesine izin vermişti.

Şu an hiçbir şey düşünemiyordu. Tek istediği bu iğrenç insanlardan uzaklaşmaktı.

✨✨

Sizce neler olacak, gelecek bölümlerden beklentilerinizi öğrenmek isterim??

Görüşmek üzere, sağlıkla kalın 💜🐣

...

Continue Reading

You'll Also Like

266K 17K 76
Ege kapıyı kapatıcakken yerde duran puseti fark etti. Kaşları havalanırken şaşkınca pusetin içinde uyuyan bebeğe baktı. -Bu ne lan? (Ege) Kaan merak...
58.8K 3.4K 113
Ben Nisa . Zor zamanların ardından yine ayaktayım, çünkü yine ben kazandım. 5 abim ile hayata devam ediyorum Sonuçta kazanmak için bir şeyleri kaybet...
2K 64 10
Üç genç kızın kurdukları güzel dostluğun, acı tatlı hatıralarının ve yine kendileri gibi çok yakın arkadaş olan üç genç adamla tanışmalarının hikayes...
73.7K 3K 40
Acının geri de kaldığı sıcacık bir aile hikayesine var mısınız? Bir baba, Dansa aşık bir kız çocuğu, Ve bir balerin... Yusuf, Duru, Ve Güneş...