44.Bölüm

7.2K 694 149
                                    

Hoş geldiniz Bebeklerim
🐣💜

🥂500k olmuşuz🥂
Hepinize çok teşekkür ederim

Ancak bölüme geçmeden önce bu ve bundan önceki bölümlere okumuş olmasına rağmen oy atmamış okuyucularımdan ricam geri dönüp yıldıza basmaları ⭐️
Okunma miktarı ve oylar arasındaki uçurum rahatsız edici bir hal almaya başladı. En azından bunu yapabilirseniz çok sevineceğim şimdiden teşekkür ederim.

Keyifli Okumalar


*****

"Poğaça koş hadi kızım." Mihra nerdeyse yarım saattir bu tüy yumağı ile oynuyordu. O kadar küçüktü ki hafifçe uzamış yeşil çimlerin arasında uzaklaştıkça kayboluyordu.

"Aferin sana aferin." Küçük pembe topu ayaklarının dibine bırakmıştı bile. Bu onun en sevdiği oyuncağıydı. Mihra defalarca kez topu yakalamak için koşturmamış gibi hala kuyruğunu sallayan köpeğin enerjisine bir kez daha şok olsa da artık gerçekten bittiği için köşeye bıraktığı kırmızı tasmayı minik köpeğin boynuna geçirmişti.

"Bu kadar yeter kızım söz daha sonra yine oynayacağız." Küçük köpek sanki anlamışçasına havlarken Mihra onun bacak kadar boyuna rağmen ortalığı velveleye vermesiyle derin bir soluk vermişti. "Hadi ama Poğaça." Onun havlaması çevrede köpeğini dolaştırmaya çıkan bir kadının köpeğinin de dikkatini çekmiş olacak ki bu defa onunda havlayarak üzerlerine doğru gelmesiyle Mihra Poğaça'yı kucağına almıştı. Diğer köpek sapsarı tüylü sevimli bir köpekti ancak Poğaça'nın neredeyse üç katıydı. Poğaça küçük ırklardan olduğu için maalesef cürmü kadar yer yakabiliyordu.

"Poğaça dedim." Yaramaz tüy yumağı genç kızın kucağında olmasına rağmen hala havlayıp duruyor sahibi tarafından zapt edilmese üzerine atlayacak olan köpeğe adeta dikleniyordu.

"Kusura bakmayın lütfen, Karamel çok ayıp kızım." Mihra mahcupça konuşan kadına gülümseyerek karşılık vermişti. "Yok önemli değil bizimki ortalığı alevlendirdi zaten." Kadın bir şekilde sakinleştirdiği köpeği ile yanlarından ayrılırken Mihra sonunda sakinleşen köpeğe kınayıcı bakışlarını yolluyordu. "Seninle evde görüşeceğiz yaramaz." Kucağındaki köpeği indirmeden söylene söylene parkın hemen ilerisindeki kafede oturan yengelerinin yanına gidiyordu.

Trabzon'dan döneli neredeyse iki hafta oluyordu. Kızlar bugün Rüzgar'ı Leyla Hanım'a kilitleyip alışveriş yapmaya çıkmışlardı. Saatlerdir girmedikleri mağaza kalmadığından yorgunlukla kendilerini bir kafeye atmışlardı. Daha doğrusu Alev ve İnci dayanamayıp geçmişler Mihra ise kendilerine gün boyu eşlik eden Poğaça'yı yani Alev ablasının köpeğini oynatarak son enerjisini harcamıştı. Onunla oynamaya bayılıyordu. Ancak şu an tamamen bitmiş vaziyetteydi. Ayrıca burnu ve elleri soğuktan kıpkırmızı olmuştu. Biraz daha dışarıda kalırsa kesinlikle hasta olacaktı.

Bu iki haftada en yeni kazandığı özellik olan dakika başı telefonunu kontrol etme isteği ile küçük köpeği yere bırakırken sessiz olması gerektiğini tembihlemeyi de ihmal etmemişti. Dışarıdan bakılınca kesinlikle köpekle konuşan bir deli gibi görünüyordu. Fakat bunu umursamadı çünkü zaten doğruydu.

Genç kız üzerindeki deri ceketin fermuarlı ceplerini yoklarken aradığı şeyi bulamamanın rahatsızlığıyla kaşlarını çattı. Telefonunu yine çantasında bırakmış olmalıydı. Ve çantası yengelerinin yanındaydı. "Aferin sana Mihra hatalarından hep böyle ders çıkart tamam mı?" Bu defa köpek ile değil kendi kendine konuşuyor hızlandırdığı adımları ile kafeye doğru yürüyordu.

MİHRAWhere stories live. Discover now