2.Bölüm

21K 854 123
                                    

Hoş geldiniz 💜💅🏻

Oylarınızı ve yorumlarınızı heyecanla bekliyor olacağım.🧚🏻‍♂️

Keyifli Okumalar 💜🐣

Hastane kokusu.

İki gündür iyice üzerlerine sinen ve muhtemelen ömür boyu da unutamayacakları o ağır koku Arslanoğlu ailesini pençelerine almış ve artık çaresiz bırakmıştı.

Doktor kontrolünün üzerinden 4 saat geçmişti ve Mihra hala uyuyordu. Bu durum herkesin yüzünde gözle görülür bir korkuya yol açıyordu. Doktor kendi haline bırakılmasını ve durumunun gayet iyi olduğunu söylese de güzel kızları gözlerini açmadan rahat bir nefes almaları mümkün olmayacak gibiydi.

"Baba Mihra'yı İstanbul'a bizim hastaneye mi alsak" Kartal son bir saattir olduğu gibi kardeşinin yanındaki tekli koltuğa oturmuş ondan gelecek en ufak yaşam belirtisini bekliyordu ancak hiçbir şey yoktu, Mihra her şeyden habersiz derin bir uyudaydı.

"Oğlum doktorlar zaten Mihra için geldiler hepsi aynı şeyi söylüyor, kızı bir de yollarda perişan etmeyelim"

Mihra'nın hastalandığını duyar duymaz kendi doktorlarını da kızı için Bursa'ya çağırmışlardı. Sağ Uzun yıllardır dostlukları olduğundan Mirzat Beyi kırmamış onun biricik kızı için Ahmet bey ve ekibinden birkaç doktor daha ilk uçakla Bursa'ya gelmişti.

Ancak hepsi aynı şeyi söylüyordu güzel kızı şu an uyuyordu ve kendi istediği zaman kalkacaktı hiçbir problem yoktu. Az da olsa sakin kalmalarını sağlayan tek dayanakları da buydu zaten.

"Ah be güzelim ah neden dikkat etmezsin kendine" Vuslat kardeşinin solgun yüzünü ve incecik bedenini gördükçe gidip o adamların ağzını yüzünü kırmak istiyordu.

Masum bir canı oyunlarına alet etmenin bedelini ödeyecek, kardeşinin yıllardır kendilerinden uzak geçirdiği her bir anının hesabını vereceklerdi.

Tabi her ne yaparsa yapsın geçip giden yılların geri gelmeyeceği gerçeği de canını yakıyordu. Mihra ile yaşları en yakın olandı Vuslat, bu yüzden her anını abileri kadar iyi hatırlayamasa da üç yaşındaki Mihra ile en çok zaman geçiren oydu.

Tüm kardeşler kız kardeşlerinin yanında gözlerini açmasını beklerken Mirzat Bey ise günlerdir ağlamaktan gözünde yaş kalmayan karısına sarılmış, tüm yorgunluğunu kendisine almak istercesine başını göğsüne yaslamıştı.

"Karım hadi biraz dinlen sen de"

Leyla Hanım da hastaneye geldiğinden beri neredeyse hiç uyumamış gözleri kan çanağına dönmüştü. Üstelik artık başı çatlayacak gibi hissediyordu ancak uyumak istemiyordu. Sanki kızını bir an gözünün önünden ayırsa yine kaybedecekmiş gibi geliyordu.

"İyiyim hayatım ben"

Ağlamaktan dolayı çıkan çatallı sesiyle kaşlarını çatıp yüzünü buruşturdu iyi olmadığını kocası da gayet iyi biliyordu zira onun da kendisinden bir farkı yoktu.

"Kurban olduğum yapma böyle gel hadi yan odayı hazırlattım biraz olsun dinlen artık ben de rahat edeyim, seni böyle görmeye dayanamıyorum"

Mirzat Bey en sonunda oğullarının da desteğiyle karısını biraz olsun dinlenmeye ikna etmiş ve doğru dürüst bir şey yemediğinden iyice halsiz düşmüş bedenini kucakladığı gibi hemen yan odada ki yatağa bırakmıştı. Kendine gelmesi için küçük bir serum takmışlardı. Bir süre sonra güzel karısı iki günün sonunda ilk kez rahatlamış bir ifadeyle uykuya dalmıştı.

Onun bu halini gören Mirzat Bey derin bir nefes verip karısının saçlarına bir öpücük kondurmuş hemen yanındaki koltuğa yerleşmişti. İki gündür hem karısı hem kızı hem aslanları perişan haldeydi ve onları böyle gördükçe hastane üzerine geliyormuş gibi hissediyordu.

MİHRAKde žijí příběhy. Začni objevovat