Taş yürek

By Kacarmisil1

331K 31.2K 5.7K

Usta bir dövüşçünün kızı olan Bilge 24 yaşında genç bir kızdır. Karmaşık bir aklı ve babadan miras mükemmel b... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93
Bölüm 94
Bölüm 95
Bölüm 96
Bölüm 97
Bölüm 98
Bölüm 99
Bölüm 100
Bölüm 101
Bölüm 102
Bölüm 103
Bölüm 104
Bölüm 105
Bölüm 106
Bölüm 107
Bölüm 108
Bölüm 109
Bölüm 110
Bölüm 111
Bölüm 112
Bölüm 113
Bölüm 114
Bölüm 115
Bölüm 116
Bölüm 117
Bölüm 118
Bölüm 119
Bölüm 120
Bölüm 121
Bölüm 122
Bölüm 123
Bölüm 124
Bölüm 125
Bölüm 126
Bölüm 127
Bölüm 128
Bölüm 129
Bölüm 130
Bölüm 131
Bölüm 132
Bölüm 133
Bölüm 134
Bölüm 135
Bölüm 136
Bölüm 137
Bölüm 138
Bölüm 139
Bölüm 140
Bölüm 141
Bölüm 142
Bölüm 143
Bölüm 144
Bölüm 145
Bölüm 146
Bölüm 147
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Çok Özel Bölüm
ÇOK ÖZEL BÖLÜM 2
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
YENİ Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm DÖVÜŞ

Özel Bölüm

1.5K 163 29
By Kacarmisil1

Gençler biliyorsunuz ki ben bölümleri birleştirerek yer açıyor ve özel bölüm yazıp tekrar atıyorum.

Ondan yorumlar eski.

Siz yeni yorum yazmazsanız da geceleri gizlice ağlar olurum.

Neyse,

Hadi yine iyisiniz.

Bölüm atıyorum 😈

**

Andrew sert bakışlarını kızdan alıp sabır çekti. "Git buradan."diye de tersleyerek tekrar sobaya döndü.

Genç kız, tamamen adamın çekimi ve verilen emirlerin büyüsünde gitmek yerine çadırın içine iyice girdi. "Biz köleler emirleri yerine getirmek zorundayız lordum."diye fısıldadı şehvetli bir şekilde.

Andrew aniden omzunu tutan narin eli bileğinden refleksle yakalayarak sinirle sıktı. "İstemiyorum diyorum," dişlerini birbirine sürttü. "anlamıyor musun?"

Yeşil gözlü kız,"Lordum,"diye fısıldadı. "Lütfen sizi rahatlatmama izin verin."

Bir sonraki kürkünü adamın kaslı, geniş ve sert omzundan yavaşça indirmeye başladığında Andrew ellerini yumruk yaptı.

Kürk yere düştüğünde,"Nöbetçiler!!"diye bağırdı sinirle.

Öyle gür ve aniden bağırmıştı ki kadın korkuyla irkildi.

Kızı itti. "Bir daha bana dokunmaya kalkarsan çadırdan cesedin çıkar."

Kız çadıra aniden giren askerlerle haykırarak diz çöktü ve yalvarmaya başladı,"Lütfen acıyın bana lordum!"dedi. "Çadırda kalırsam siz, çıkarsam Çar Askold ve Dir beni öldürecek! Acıyın, yalvarıyorum!"

Andrew sinirle gülmeye başladı. "İsa aklımı korusun." Askerlere baktı ve,"Tamam gidin dışarı."dedi.

Muhafızlar selam verip tekrar çıktığında Andrew eğilip kızı kolundan tuttu ve ayağa kaldırıp çadırın dışarısına yürüttü.

Yürürken yalvaran kadına küfür etmek istedi ama etmedi.

İki yan tarafındaki Edward'ın çadırına girdiğinde Edward,"Destur versene!"diye bağırdı öfkeyle.

Abisi olduğunu görünce susup,"Ne oldu?"dedi.

Andrew kızı ona doğru itti. "Al."dedi.

Edward sarışın, gözlerinde korku ve yaş olan kıza baktı. "Bu kim?"

"Hediye."diyerek gülümsedi Andrew.

Edward dehşete düşmüş bir şekilde kızı geride bırakıp Andrew'e yaklaştı ve abisini kolundan tutarak çadırda uzak bir noktaya çekti. "Bu bugün bana gelen kaçıncı memeli hediye biliyor musun sen?" Sinirle fısıldadı. "Kalkmıyor lan artık!"

Andrew pis pis sırıttı. "Hic mi?"

Edward sinirle yumruğunu abisinin karnına vurdu. Andrew kahkahalarla geriye kaçarak,"Oturup çay için o zaman."dedi. Çadırın kapısına doğru yürüdü.

Edward arkasından keltce küfür edince ise"Bende seni."diyerek seslendi ve keyifle buz gibi soğuğa kendisini attı.

**

Uzun günler sonunda geri dönüş yolundayken Edward ile gemide karşılıklı oturmuş çay içen Andrew gazetesini okuyordu.

Gözünü gazetesinden ayırmadan önündeki ahşap sehpanın üzerindeki beyaz ve su yeşili renklerine sahip porselen fincanına uzandı.

O sırada Edward'ın sütünü tazeleyen kızı gözü değince kaşlarını çatarak kafasını kaldırdı ve kızı izledi.

Kadın elindeki tepsiyle birlikte odadan çıktığında,"Edward."dedi tek kaşını kaldırdı.

Edward kafasını kaldırıp "Efendim?"dedi.

"Bu sana getirdiğim kadın değil mi?"

Edward birden güldü,"Aynen de o."

"Niye bizimle geldi?"

Edward dudaklarını yaladı,"Hatun geceleri alev almıyor bizzat alevin kendisi oluyor."
Andrew kaşlarını kaldırdı. "Hani ötmüyordu?"

"Uzatma kardeşim,"dedi Edward. "Yemeyenin malını yerler. Bilge yokken keyfine bak-"

Andrew kaşlarını çattı ve,"Bu cümlelerini Bilge'ye aynen ileteceğim."dedi.

Edward gözlerini belertti. "Saçmalama, annemden emmediğim sütü burnumdan getirir."

Andrew güldü,"Hiç sikimde değil."

Edward,"Neyse,"dedi. "Hatun baya becerikli, tipi de hoşuma gitti. Metres olmaya da baya meyilli duruyordu. Bende yanıma aldım."

Andrew iç çekti,"Sen peki?"kaşlarını çattı,"Evlenmeyi falan bir ara düşünüyor musun?"

Edward kaşlarını indirip kaldırdı. "Babam ve senin aptalca evliliklerinden sonra mı?" Kahkaha atarak çayına uzandı,"Ben aptal değilim."

Andrew,"Ben gayet mutlu bir evlilik yaptım?"dedi.

Edward dudaklarını büktü ve biraz düşündü.

"Abi,"dedi.

Andrew kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı.

Abi?

"Bir şey sormak istiyorum."

"Sor."

"Jennifer mı Bilge mi?"

Andrew birden öfkeyle,"Bu ne hadsizlik!"diye çıkıştı duyduğu ile.

Edward korktu. "Öyle değil!"dedi. Andrew kaşlarını çattı,"Haddini aşıyorsun!"

Edward yanaklarını şişirip,"Merak ettiğim şey mutluluğun!"diye kendisini savundu. "Bu sabah yediğim ekmek sonuncu ekmeğim olsun ki, yemin ederim başka bir şey değil!"

Andrew burnundan soludu. "Jennifer ile mutlu değildim. Duygusal anlamda da, cinsel anlamda da."

Edward şaşkınlık geçirdi.

Abisinin karısı tüm cemiyetin altından geçmiş bir leydiydi ve kesinlikle namı Edward'a kadar gelmişti.

Zaten Andrew 'i de deli eden şeylerden biri de bu değil miydi?

Alex'i kendi elleriyle herkesin içinde öldürdükten sonra Andrew dışında herkes biliyordu. Andrew de bilmezden geliyordu.

"Sen ciddi misin?"

Bilge'ye bak sen.

Andrew dişlerini sıktı,"Konuyu kapatmazsan seni yemin ederim ki öldürürüm."

Edward ofladı,"Tamamdır sustum. Karını özledin mi?"

Andrew aklına gelen Bilge ile birden tebessüm etti,"Burnumda tütüyor." İç çekti,"Ve mavi gözlü şişkoyu da çok özledim. Ve tabii Natalie."

Edward imayla,"Ama en çooook,"diyerek gülümsedi. "En çok ailemi." Andrew sertçe karşılık verdi. "Ulan bekar bir beyinsiz olduğun o kadar belli ki, zannediyorsun ki kadınlar çocuklardan ve aileden daha önemli."

Edward kahkahalarla,"yapacak bir şey yok be kardeşim."dedi. "Bazen böyle olması gerekiyor. Bak Duke amcaya, kafası nasıl rahat."

Andrew göz devirdi. İç çekti ve dizlerine vurarak ayağa kalktı. "Ben odama gidiyorum, yarın sabah yüksek ihtimalle limana gemi yanaşmış olur. Sonrasında ise bir buçuk saatlik bir yolculuk daha var."

Edward kafasını salladı,"Tamamdır. Hadi iyi geceler."

**

Andrew at arabasının camından baktığında sonunda Windsor topraklarına girmiş olması ile rahat bir nefes aldı.

Ve malikane çok şükür ki görünmüş tüm askerler geçen arabaya selam durmuştu.

Bilge kocasının geldiğinden bir haber oğlu Atilla'ya kızıyordu.

"Bak maviş,"dedi ciddiyetle. Atilla çoktan kaşlarını çatmış annesine bakıyordu. "Senin bu çingeneliğine tahammülüm yok bilesin."

Andrew arabadan inerken reverans eden herkese baktı ve Olivia'ya,"Leydin nerede?"diye direkt sordu.

Olivia salona giren lordunun arkasından koşarken,"Burada."dedi salonda olan kadını gören Andrew kaşlarını çattı,"O ne yapıyor?"

Olivia güldü,"Leydimiz, küçük Lordumuzla kavga ediyor efendim."

Andrew tebessüm etti. Bilge'nin,"Senin bu çingeneliğine tahammülüm yok bilesin."lafını duymuş içi yumuşacık olmuştu.

"Ve ben senin annenim, yani senin kötülüğünü değil her zaman iyiliğini düşünüyorum." Elindeki yemeği gösterdi,"Ve bu çorbayı içmen gerekiyor çünkü burnun akıyor, gece de ateşin çıkıyor."

Atilla kaşığa bakıp kaçmaya çalışınca Bilge,"Atilla lütfen!"diye kızdı.

Sinirleri bozuldu. Atilla dudak bükünce,"Neden huysuzluk ediyorsun?"diye sordu. "Tıpkı benim gibi huysuzsun. Ama benim huysuz olmamın sebebi var ben babayı özledim." Bilge hüzünle gülümsedi,"Sende özledin değil mi?"

Kadının gözleri doldu,"Lanet olası iki haftadır yok. Aniden cehennem oldu gitti."

Atilla annesinin kucağına doğru aniden atlayınca gülümseyerek oğluna sarıldı. "Oy benim Andrew kokulum."dedi derin bir nefes alarak. "Yirmi sekiz yaşında veledim oldu çok da güzel oldu, çok güzel yaptım," bebeği ayağa kalkıp havaya kaldırdı,"Çok güzel yaptım çok güzel oldu."

Atilla havada ellerini çığlıklarla sallarken küçük kafasını kaldırdı ve ona gülümseyen babası ile göz göze gelince daha güçlü bir çığlık atıp ellerini ve bacaklarını son hızda sallamaya başladı.

Bilge,"Atilla, abartma, oğlum ağırsın."oğlunu tutmakta zorlandı ve aşağı indirip kucağına aldı. Atilla annesini itmeye çalışarak debelenmeye en son da dudağını büküp ağlayınca Bilge,"Ohoo!!!"dedi.

Andrew'in çapkınca gülümsemesi karısı ve oğlunun haliyle kahkahaya dönüşmüş Bilge duyduğu sesle dona kalmıştı.

Hızla arkasını döndü.

Andrew kollarını iki yana açıp "Merhaba sevgilim."diyerek sevgiyle konuştu.

Bilge'nin gözleri doldu ve anında yanaklarını ıslattı. "Andrew,"dedi aşkla.

Atilla annesi babasına döndüğünde bir an susmuş ama kadın hiç kımıldamayınca tekrar dudağını bükmüştü.

Genç adam yavaşça karısına yaklaşmaya başladı.

Aralarındaki mesafe azaldığında daha fazla dayanamayan Bilge kucağındaki oğlu ile koşmuş kalan üç dört adımı hızla kapatmış kocasına sımsıkı sarılmıştı.

Andrew gözlerini yumup oğlu ve karısının kokusunu içine çekerken Bilge yüzünü adamın kaslı sert göğsüne kapatmış sessizce ağlıyordu.

Andrew oğlunun saçını öptükten sonra karısının burnunu çekme sesini duyunca,"Hadi ama güzelim,"diye kızdı.

Bilge oğlunu kocasına verip burnunu çekerek adamdan uzaklaştı ve elleriyle yanaklarını sildi.
"Seni dövmek istiyorum."

Andrew güldü. Atilla'ya bakıp,"Ben ne yaptım ya?"diye sorunca bebek babasına hayranlıkla bakmaya başlamıştı.

Bilge burnunu çekti ve gözlerini kırpıştırarak,"Hoşgeldin."diye gülümsedi.

Andrew dudak büktü,"bu kadar mı?"

Bilge anlamadı,"Ne bu kadar mı?"

Andrew oğlunun yanağını öptü ve koltuğa yürüyerek,"Ne bir öpücük, ne bir sevme hareketi, ne bir iltifat. Geldim, yaptığın ilk şey ağlamak dediğin ilk şey seni dövmek istiyorum."

Bilge kıkırdayarak,"Velet kucağımdayken sana ateşli bir öpücük vermemi bekliyorsun daha çok beklersin."

Andrew oğluyla birlikte oturunca Atilla ellerini açıp adamın yanaklarına vurmaya başladı.

"Mmmemmm,"gibi sesler çıkartan bebeğe sevgiyle bakan Andrew,"Çok özlemişim ben oğlumu."dedi. Onu inceledi. "İki haftada ne kadar büyümüş bu tosun ya!" Sonra aklına gelen kızla,"Olivia!"diye bağırdı.

Aniden bağırınca Atilla irkildi ve Andrew güldü,"Üzgünüm Ati."

Olivia koşarak,"Efendim lordum."diyerek yanına geldi.

O sırada Alfonso sofrayı kurdurtmaya başlamıştı.

"Kızım nerede benim?"

"Leydi Rosa ve Kontes Jennifer ile sahildeler lordum."

Andrew dönüp karısına baktı. "Sen niye buradasın?"

Bilge anlamadı. "Ben niye gidiyorum?"

"Annesi değil misin Natalie'nin?" Andrew sinirlenmişti. "Kızını böyle yalnız bırakmana anlam veremedim?"

Bilge ağzını açıp bir şey diyecekti ama diyecek bir şey de olmayınca açtığı gibi kapatmak zorunda kaldı.

"Doğru."diyebildi.

Andrew,"Thomas!"diye kükredi.

Thomas koşarak,"Emredin efendim."diyerek yanına vardı. "Git ve kızımı getirmelerini söyle."dedi Andrew sertçe.

Bilge,"Dur!"diye çıkıştı. Andrew kaşlarını çattı. "Ne?"

"Yani, yemek yiyelim ve biz de sahile gidelim."

Andrew düşündü, yorgundu. Karısı yorgunluğunu düşünmüyor muydu?

Bilge bir anda aklına gelen düşünce ile,"Ay ya da vaz geçtim yarın gidelim bugün kocam dinlensin."dedi.

Andrew tebessüm etti.

Düşünmüştü.

Andrew derin bir alıp Olivia'ya esneyen oğlunu uzattı ve Atilla babasından giderken bir tane vurdu.

Bilge oğlu ve Olivia'nın arkasından bakarken Andrew derin bir nefes aldı.

Aniden göz göze geldiler.

Andrew tebessüm etti.

Bilge de.

"Evet,"dedi genç adam.

Bilge,"Anlat bakalım,"dedi. "Ne yaptın bakalım Sibirya'nın soğuğunda?"

Andrew iç çekti,"Gerzek Çar ikna oldu." Derin bir nefes daha aldı. "Slavlar çok ilginç bir ırk. Liderleri de kendileri gibi ilginç. "

Bilge kocasının karşısındaki koltuktan kalkıp yanına gitti. "niye öyle diyorsun?"

"Buz gibi insanlar."dedi Andrew yanına oturan karısına döndü. "Herhangi bir mimikleri yok. Hepsi donuk, sert ve kesinlikle ruhsuz. Bende mavi gözlüyüm ama onlarınki farklı."

Bilge kafasını salladı,"Anladım, üşüdün yani?"

Andrew tebessüm etti,"Çok üşüdüm."

Bilge kaşlarını kaldırdı,"Nasıl ısındın?"

"Ateşle."

Bilge gözlerini kıstı,"Nasıl bir ateş?"

Andrew dudaklarını birbirine bastırıp,"Sen bensiz üşümedin mi?"diye sordu.

Bilge omuz silkti,"Bilmem, beni ısıtanlar vardı."

Andrew kaşlarını çattı,"Kimmiş o?"

"Düşününce bulmak zor olmasa gerek."

Andrew gözünün önüne gelen oğluyla,"Tamam."dedi. "Bende ısındım ya,"
Bilge,"Bak sen,"diyerek dizilerinin üzerine çıktı ve kocasının ceketinin yakasını iki eliyle tuttu.
Andrew karısının yavaşça kucağına oturması ile tüyleri diken diken olurken,"Salondayız."diye fısıldadı.

Bilge dudaklarını yavaşça adamın dudaklarına yaklaştırdı,"Farkındayım."

"Bunu bana yapma,"dedi Andrew ciddiyetle. "Senin özleminle zaten kavrulmuş durumdayım, yemek hazırlıyorlar."

Bilge kafasını salladı,"Tamam, ama söyle bakalım kim ısıttı seni? Nefes alıyor muydu? Eğer ki alıyorsa," yakasındaki bir elini yavaşça adamın boynuna götürdü ve yumuşak bir şekilde tutup,"Senin nefesini ben kesmeliyim."

Andrew yutkundu ve karısının bu haliyle tüyleri diken diken olmuştu.

"Kimse."dedi Andrew,"Sadece senin hayalin ve odun ateşi."

Bilge, dudaklarını yalayarak,"Öyle mi?"dedi.

Andrew fısıldadı,"Öyle."

Bilge"Andrew,"dedi sonra.

"Efendim sevgilim?"

"Çok aç mısın?"

Genç adam çapkınca güldü,"Neden?"
Bilge omuz silkti,"Yatak odasına geçsek?"

Andrew'in kalp atışlarının sesi genç kızın kulağına kadar gelince gülümsedi Bilge.

Andrew kuruyan dudaklarını ıslatarak iç çekti ve tam bir şey diyecekti ki karısının kokusu ve sıcaklığı ile mest olmuştu.

"Bon appetit!! Lordum, soframız hazır!!"

Bilge somurtarak yana attı kendisini ve Andrew güldü. "Akşam için enerjiye ihtiyacımız var değil mi?" Göz kırptı ve ayağa kalktı.

Bilge'nin elini tutup ayağa kaldırdı.

**

"Thomas,"dedi Andrew. "Git ve suyu ısıttır."

Thomas kafasını salladı. "Hamama gireceğim, tütsüleri falan da yapsınlar."

Bilge şaşkınlıkla,"Hamam?"dedi. "Yeni yemek yemedin mi? Kalbin durur. Hemen girme."

Andrew anlamadı,"Yemekten sonra duşa giremez miyim?"

Bilge kafasını salladı,"Hiç sağlıklı değil derdi babaannem."

Andrew,"Biraz beklerim."dedi gülümseyerek. Yerde debelenen bebeğe baktı. "Bu oyuncakları yeni mi aldın?"

Bilge kafasını heyecanla salladı.

"Merkeze mi indin?"

Bilge korktu. Kızacağını düşündü. "Bu bir sıkıntı yaratır mı?"

Andrew,"Sen cevap ver de orasını düşünürüz?"dedi.

"Sen yokken merkeze gittim birkaç kere,"diyerek homurdandı Bilge. "Ama sadece bebeğe bir şeyler aldım," kendisini savundu. "Hiç kendime bir şey almadım yemin ederim."

Andrew kaşlarını çattı,"Bilge,"dedi. "Merkezden kendine bir şey almamanı isteyeceğimi mi düşünüyorsun? İki üç kuruşun peşinde olduğumu mu düşünüyorsun?" Kafasını iki yana salladı. "Ben oraya nasıl gittiğinle ilgileniyorum, tek, korumasız, bebekle?"

Bilge iç çekti,"Tek gitmedim, Olivia ve Hawkins yanımdaydı. Ve biliyor musun ilginç bir şey fark ettim. Atilla ve sende olan ensendeki leke Hawkins'in de boynunda var."

Andrew bu saçma cümleyi duymazdan geldi. "Kendine hiçbir şey almadın mı gerçekten?"

Bilge iç çekti,"Ah tamam! Bir tane aldım."

"Ne aldın?" Andrew merak etti. Bilge alışveriş yapmayı sevmiyordu, hep genç adam karısına hediye alırdı. Şimdi ne olmuştu da birden kendisine bir şey almıştı?

O yokken?

Genç adam kıskançlık mı hissediyordu?

Bu his oydu!

"Söylenmez."dedi Bilge. "Zaten elbet görürsün."

Andrew kaşlarını çattı.

Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki Thomas beklenen isimleri takdim etti.
"Windsor düşesi Angela Rosa Windsor, Bruder Kontesi Jennifer Bruder ve Windsor Leydisi Natalie Scarlet Windsor!"

Bilge ayağa kalkacaktı ki Andrew kaşlarını kaldırdı ve indirdi.

Bilge kocasının istifini bozmaması ve bu mimiği ile gülümsedi.

Natalie heyecanla babasına koştu ve koltuktaki adamın kucağına zıplayarak sımsıkı sarıldı.

Yerde yatarken ağzına soktuğu oyuncakları tükürüklere boğan Atilla yanından geçen rüzgar ile işkillenmişti.

Kafasını çevirip babasına baktığında dudağını büküp birkaç kere mızmızlandı ve derin bir nefes aldı.

Bilge hızla ayağa kalktı.

Tam Atilla'yı eğilip almıştı ki minik tombul bebek hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Andrew kahkahalarla Natalie'nin saçını öptü."onu da ver Bilge."dedi karısına.

Rosa,"Hoşgeldin oğlum."diyerek gülümsedi.

Jennifer selam verdi,"Lordumuz hoş geldi."

Atilla babasının kucağına girdiği gibi adama vurunca Andrew,"Oğlum, sen niye böyle yapıyorsun?"diye sevgiyle sordu.

Natalie bir dizinde, Atilla diğer dizinde oturuyordu.

Atilla, Natalie'nin kolunu tutup bebek sesleriyle bağırmaya başladı.

Bilge,"Maviş öfke dolu."diye fısıldadı ayakta yanında durmuş Olivia'ya.

Olivia tebessüm etti. Kızın kulağına fısıldadı,"Bugün giyiyor musun merkezden aldığımız şeyi?"

Bilge anında kırmızı kesti.

"Her yeri açık olan tül parçasını mı?"

Olivia hevesle kafasını salladı.

Bilge yutkundu. "Bilmiyorum ki,"

"Giy giy."dedi Olivia. "Hasret giderin, sabah Atilla'ya ben bakarım."

Bilge güldü. "Neyse o zaman birazdan gidip hazırlanayım."

**

Akşam olduğunda bir anda oğlu ile ortadan kaybolan karısının nerede olduğunu soran Andrew cevabında,"Uyuyorlar."cümlesini duymuş ve göz devirmişti.

Tembel karısı,
Tembel oğlu.

Hasret giderme isteği arzusu tuzla buz olmuştu resmen.

Gece yarısına kadar bahçede çay içip bazı belgeleri okuyan genç adam belli bir yerden sonra yorulmuş ve odasına doğru gitmişti.

Odasının kapalı kapısını açtığında karanlık odada loş bir görüntü oluşturan mumlara kaşlarını çatarak baktı.

Bilge mumla mı uyuyordu?

Yatağa baktığında örtünün kaldırılmış olduğunu ama yatakta kimsenin yatmıyor olduğunu görmüştü.

"Bilge?"diyerek odaya girdi.

Ses gelmeyince,"Bilge?"diye tekrar etti.

Odanın ortasındaki uzun boy aynasının üzerinde bir not fark edince ona doğru yürüyüp üzerindeki beyaz kağıda baktı.

'Esîr-i derd-i aşk u mest-i câm-ı hüsn çok ammâ
Biziz meşhur olan Leyla sana Mecnûn bana derler'

Yüzünü kırıştırdı,"Bu Osmanlıca." Kâğıdın altında 'arkasında anlamı var' yazıyordu ve bunu görünce gülümsedi.

'Aşk derdinin esiri ve güzellik kadehinin sarhoşu çoktur ama asıl meşhur olan biziz, sana Leyla, bana Mecnun derler.'

Birden tekrar kafasını kaldırıp aynaya bakınca bir sabahlıkla arkasında bekleyen karısını görmüş ve doğruyu söylemesi gerekirse korkmuştu.

Ancak bunu ufak bir irkilme dışında belli etmedi.

Bilge şirince gülümsedi,"Merhaba?"

Andrew de karşılık verdi. "Merhaba sevgilim."

Aynada göz göze gelmişlerdi.

Andrew arkasındaki karısının vücudunu gözleriyle şöyle bir incelediğinde kuruyan dudaklarını ıslatma ihtiyacı duydu.

Sabahlığı miniydi. Bordo ve parlak ipekten yapılmıştı.

Saçlarını açmış iki yanından arkaya ufak bir tutamı toplamıştı.

Pürüzsüz bacakları öylece görünüyordu.

"N'aber?" Dedi Bilge heyecanla.

Ay sanki ilk defa sevişeceklerdi.

Tabii,

İlk defa böyle bir şey yapıyordu.

Andrew güldü,"İyi."

Bilge yavaşça bir adım attı.

Andrew karısının yanına yavaşça gelmesini büyük bir sabırla bekledikten sonra,"Bilge,"dedi.

Bilge,"Lütfen,"diyerek elini yavaşça adamın omzuna götürdü ve tam arkasına yaklaşarak nefesini adamın ensesine verdi.

Andrew'in tüyleri yine yeni yeniden diken diken olmuştu.

"Lütfen sus."diyerek boynuna dudaklarını değdire değdire fısıldadı.

Andrew aynadan karısının yaptığı şeyleri izlerken Bilge elini adamın karın kaslarına götürüp hafifçe okşadı.

"Seni çok özledim."diye fısıldadı Bilge parmak ucuna çıkarak kulağına doğru.

Andrew karısının kaslarına sürttüğü elinin üzerine bir elini koydu ve karısına doğru döndü. "Ben de seni,"dedi kafasını eğerek. "Çok özledim." Dudaklarına doğru yaklaştı ve Bilge kocasının yanaklarına ellerini götürüp,"Dur."diyerek adamı engelledi.

Andrew derin bir nefesle karısının boynuna eğildi.

"Bu sabahlığı yeni mi aldın?"diye fısıldadı. Eğildiği noktayı yavaşça öperek karısının boynunu ısırdı.

Bilge"Sadece bunu değil,"diye fısıldadı ve kafasını yana eğerek adamın rahat öpmesi için yer açtı.

Genç adam merakla geri çekildiğinde Bilge dudaklarını yalayarak adamın göğsüne ellerini götürdü ve onu yatağa doğru geri geri ilerletmeye çalıştı.

Andrew ona engel olmadı.

Geri geri yürürken bacaklarının arkası yatağa değince durdu ancak Bilge onu güçlüce itince birden yatağa düştü.

Bilge,"Sadece bunu değil,"dedi tekrar ve elini sabahlığın bağlı iplerine götürdü.

Andrew bakışlarını kızın ellerine indirdiğinde Bilge'nin ellerinin titrediğini fark etmiş bundan keyif almıştı.

"Bunu da."

Abo.

Sabahlığın iplerini çekip önünün açılmasını sağlaması ile iki yakanın omuzlarından aşağı düşmesine izin verdi ve Andrew gördüğü manzara ile yutkundu.

Bilge'nin vücudunda içini gösteren mor bir tül vardı. Tül ince askılı ve resmen Andrew 'in yırtmasına vesile olmak istercesine yer yer yırtıklarla doluydu.

Sütyen ve alt iç çamaşırı içeriden siyah dantelli bir şekilde parlıyor Andrew'in nefesini kesiyordu.

Yavaşça adamın omzuna titreyen elini koydu ve yakasındaki boyun bağını ustaca açtı.

Andrew kızı aşkla izledi.

Ceketi, içindeki yeleği, sonra da beyaz kolalı gömleği.

Bilge, özenle her bir düğmeyi açmış sonrasında da omuzlarından yavaşça aşağı kaydırmıştı.

Andrew, üstünün tamamen çıplak kalmasından sonra dizlerinin üzerine oturan kızın ne yaptığını düşünmeye başladı.

Bilge adamın pantolonunun düğmesini açmadan eliyle bir yoklayınca çoktan sertleştiğini görmüş olmak cesaretlendirdi.

Düğmesini açtığında,"Biraz kalkar mısın,"diyerek sordu ve Andrew kızın istediğini yerine getirdi.

**
Aga seviştiresim geldi, bunların sevişmesi aşk dolu hissettiriyor istemeyen okumasın laaaggggnnn,

Bir sonraki bölüm no sevisme only sevgi.

**

Bilge kocasının pantolon ve iç çamaşırını da tamamen çıkarttıktan sonra sertleşip dikleşmiş erkekliği titreyen elleriyle bir kere okşadı ve kafasını kaldırıp kocasına baktı.

Andrew daha fazla dayanamadı.
Aniden kızın dudaklarına yapışarak öpmeye ve ince tülün altında ince dantellerin arkasında saklanan sol göğsünü okşamaya başladı.

Bilge, biraz kocasına karşılık verdi ancak sonra onu iterek engelledi.
Genç adami öyle bir itmişti ki sırt üstü düşmüştü.
Andrew küfür etti. "Dövüşmeyi bilen bir kadın olman bazen tüm şansımı elimden alıyor."

Bilge,

Güldü.

Dudaklarını yaladı ve elinin altında nabzı atan erkekliğine yavaşça dudaklarını yaklaştırdı.
Andrew hissettiği şeyle gözlerini belerterek kafasını kaldırdı ve,"Siktir."diye tısladı.

Hızla doğruldu.

Bilge, adamın koca erkekliğini bir ileri bir geri yaptığı kafasıyla yalıyor, boğazına kadar alıyor ve altta kalan topları elleriyle ovalıyordu.

Andrew dudaklarını ısırdı ve hırlayarak,"Siktir."diye homurdandı.

İki haftadır,

Sevişmemiş olmak,

Zaten herifi,

Mahvetmişti.

Bilge, bir anda tüm erkekliğini boğazlayınca saçına yapıştığı karısının kafasına kendisi yön vermeye ve inlemeye başladı.

"Siktir." Sadece diyebildiği iki kelimeden biri buydu.

Diğeri,"Bilge."idi.

Bilge birden hepsini aldığı erkekliği geri çekilerek bıraktı ve Andrew derin bir nefes aldı.

Ellerini adamın omuzlarına götürdü.

"Özledin mi bakalım beni?"diye sordu yavaşça dizlerini adamın iki yanına, yatağa koyarken.

Andrew kucağına oturan karısının dudaklarına eğilip sorduğu soruya ihtirasla karşılık verdi. "Özlemek ne kelime, öldüm."

Bilge dilini çıkartıp adamın dudağını yaladı,"Bende öldüm." Dilini yavaşça adamın kulağına kadar sürttü. "Ancak şimdi tekrar doğuyorum."

Andrew karısının dudaklarını öpüp geri çekildi "İpleri ne zaman benim elime vereceksin?"

Bilge, altındaki erkeklikle kalçasıyla oynarken,"İpleri dilediğim zaman geri almak şartı ile,"dedi. "Şimdi sana veriyorum."

Ve Andrew karısını belinden tuttuğu gibi yatakta al aşağı edip üstüne çıktı dudaklarına yapışarak öpmeye, elini zaten yırtık olan ince örtüye götürdü.

Bilge kafasını yana yatırıp daha rahat öpüşmeleri için imkan sağlarken odadaki kumaş yırtılma sesi ile Andrew karısını öpmeyi kesti ve sütyenini iki göğsünün tam orta noktasından tutup aşağı çekerek göğüslerin sıkışmasına vesile oldu.

Dudaklarını yarım bir şekilde sutyenden taşmış göğüslere götürdükten sonra tepecikleri dişlerinin arasına alıp öpmeye başladı.

Biraz sonra erkekliği, ıslak kadınlığının girişinde duruyordu ve Bilge bugün pis konuşmaya kendisine yemin etmişti. Adam dudaklarını öpmeyi kesip boynuna eğilince,"Beni,"diye fısıldadı kulağına,"O kadar sert," aman Allahım ne iğrenç konuşacaktı. "Sik ki," arzuyla yutkundu. Andrew durup taş kesti."Bu gecenin izleri ömür boyu bedenimde kalsın."

Ve girişteki erkekliğini bu arsız cümle ile aniden kızın içine sokmuş Bilge acı ve zevkle inlemişti.

Andrew kızın istediğini verdi.

Bilge ve yataktan çıkan sesler müzik gibiydi.

**

O ne geceydi öyle.

Bilge ve Andrew yorgunlukla, vücutları birbirini sarmalamış bir şekilde öğlene kadar uyudular.

Ve bu güzel uykudan ilk uyanan Bilge olmuştu.
Kafasını adamın göğsüne yaslayarak uyumuştu Bilge.

Andrew, karısının kımıldamasıyla gözlerini açtı ve,"Günaydın."dedi yorgun yorgun.

Bilge adamın yüzüne bakıp gülümsedi. Dudaklarını kısaca öpüp,"Günaydın."diye doğrulmuştu ki aniden odalarının kapısının açılması ile çığlık atarak yüz üstü Andrew 'e yapıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

25.4K 1.1K 10
Resmini gördüğü ve hoşlandığı adamla evlenmek üzere evine götürülen genç kız çok geçmeden evleneceği adamın resimdeki genç olmadığını anlar. Evlenece...
İtaat By CalantheRoss

General Fiction

4K 206 32
*Elmaslar Gibi adlı hikayenin güncellenmiş hali* Los Angeles'taki normal hayatını üniversite için geride bıraktıktan sonra büyükannesinin yanına yerl...
83.4K 5.6K 29
"Kim o ?" "Benim." "Sen kimsin ?" "Ben benim." deyip güldüğün de ben de güldüm. Güzel gülüyordu. Otomotiğe basıp dış kapıyı açtım. Hırsız çıkcak hâli...
1.1M 46K 43
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...