Bebeğimiz İçin • [b×b]

By mavigollge

876K 70.2K 44.7K

[Tamamlandı] Anıl, boşanma aşamasındayken hamile olduğunu öğrenir. -Mpreg- 🌈 Herkesin eşit haklara sahip old... More

Tanıtım
1|Doğum Günü
2 |Boşanmak İstiyorum
3|Bir şans daha
4|Kimseye belli etme
5|Çilekten nefret ediyorum
6|Seni özgür bırakmalıyım
7|Seni özlüyorum
8|Bu evlilikten sıkıldım
9|Çok güzeldik biz
10| Sessizlik
11| Belki de iyileşebiliriz
12| En çok seni sevecek
13|Yeni bir sayfa
14| Göl kenarı
15|Kimse benim eşimi üzemez
16|Tatlı anılar
17|Otel
18| Haber yazısı
19|Düzeliyoruz sanmıştım
20|Bana güven
21|Evimize gidelim
22|İyileşmemizin tek yolu
23|Aile ziyareti
24|Bebeğimizin cinsiyeti
25|Beraber duş alalım
26|Kilo takıntısı
27|Trip
28|Dünya güzelim
29|Yabancı
30|Bebek
31|Endişe
33|Anne ve Baba
34|Şirket
Final|Bebeğimiz İçin

32|Misafir

13.6K 1.2K 383
By mavigollge

6 aylık bi zaman atlaması var

Bebisimiz altı aylık olmus🥹

*

"Bulut, bak babacığım!"

Savaş, halının üzerindeki oyun alanında eline aldığı küçük oyuncağıyla oynayan oğlumuzla ilgilenirken onların bu hallerini gülümseyerek izliyordum. Aralarındaki ilişki daha şimdiden çok güzeldi. Bulut, babası eve geldiği her an heyecanla gülümsüyor, Savaş'ın kucağına gidebilmek için çırpınmaya başlıyordu.

Ona bu kadar düşkün olduğu için bir tık kıskanıyor olabilirdim...

"Yardıma ihtiyacın var mı güzelim?"

Bulut'un minik ellerini uzun uzun öperken bana seslendiğinde "Hayır." diye karşılık verdim. Son zamanlarda çok yorulduğumdan en ufak bir yardımı bile geri çevirmek istemezdim aslında ama gün içinde birbirlerini çok özlüyorlardı. Onları ayırmak istemiyordum.

"Zaten çok kalabalık gelmeyecekler. Görkem ve karısı olacak. Diğerleri de bizim çocuklar işte."

Lise yıllarımızdan beri arkadaşımız olan isimlerdi hepsi. Savaş'la aramızın bozulmadığı dönemden önce sık sık görüşür, beraber bir ton aktivite düzenlerdik zaten. Araya bizim sorunlarımız ve hamilelik dönemim girdiğinde bu görüşmelere uzun bir ara vermek zorunda kalmıştık.

"Biliyorum sevgilim. Sorun yok."

Masanın üzerine bıraktığım kadehlerin ardından Savaş'a şöyle bir bakış attım. Anında mesajı anlamış ve "İçmek yok." demişti. Bulut'la ilgileneceğim için ben zaten kullanmayacaktım. Bünyem zayıftı ve sarhoş olmak falan istemiyordum.

Savaş bana göre daha dayanıklıydı. Biraz içse bile sorun olmazdı ama Bulut'un ne zaman huysuzlanacağı belli olmuyordu. Çok sarhoş olursa yardım edemez, bebeğimizle ilgilenemezdi. Böyle bir şey yaşanmasını istemiyordum.

"Canın mı acıyor senin?"

Kucağında Bulut'la beraber yanıma kadar adımladı Savaş. Belime sarılan eli hemen kalçama doğru kayarken beni göğsüne, oğlumuzun yanına çekmişti.

"Çok mu belli ediyorum?"

"Gece biraz fazla yüklendim sana..." pişman olmuş gibiydi. Gergince soluklanıp dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Özür dilerim, aşkım."

"Saçmalama, Savaş. Bunu seviyorum." kendini suçlu hissetmesini istemiyordum. Bulut'un sırtını okşadığımda kafasını bana çevirip kıkırdayarak kollarını uzatmasıyla kocaman gülümsedim. Anında ellerini uzatmıştı.

"Hemen sat zaten beni..."

Savaş huysuzca homurdanırken ben kucağıma gelebilmek için çırpınan oğlumu kucaklamıştım. Minik ellerinden birini göğsüme yerleştirirken diğerinin işaret parmağını kaldırarak çeneme bastırmış. Ardından dudaklarıma dokunmuştu.

"Bak bak bak...Elleme eşimi."

Bulut'un parmağını tutarak öptü Savaş. Babasına inat yapar gibi kıkırdayıp yeniden dudağıma dokunan Bulut ise tam oyun oynama havasındaydı.

"İnadıma yapıyor resmen."

"Kıskanma oğlumu."

"Ne kıskanacağım?" tuhaf bir gerginlikle kaşlarını çattı. Birden eğilip dudaklarımı yoğunca öptüğünde neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Küçücük çocuğa nispet mi yapıyorsun Savaş?"

Az önceki kıskançlığından utanmış gibi omuz silkti. Bu adam gerçekten deliydi. Orhan babama sürekli laf ediyor, kendisini Umut babamdan kıskandığı için sinirleniyordu ama şimdiden babası gibi davranmaya başlamıştı.

"Cu!"

Bulut'un çığlık atarcasına söylediği kelimeyle sırıttım. Arada böyle şeyler yapıyordu. Bir şey istediği zaman genellikle 'Cu' diye bağırıyor, işaret ediyordu.

"Ne istiyorsun babacığım?" oğlumuza dikkatle baktı Savaş ama istediği net bir şey yoktu. Dudaklarıma dokunup bağırıyordu sadece. Kendince oyun oynuyordu bebeğim.

"Acıkmış olabilir, mamasını hazırlamıştım."

Tezgahın üzerindeki üstü kapalı kabı gösterdiğimde Savaş beni onaylayarak mamayı aldı. Artık altı aylık olmuştu ve sütün yanında birçok gıda takviyesi yapabiliyordum. Tabii hepsini uzun uzun araştırmış, neyi yiyip neyi yiyemeyeceğini iyice öğrenmiştim.

"Mama zamanı, gel bakalım."

Sesini incelterek konuşan babasına baktı Bulut. Ardından elinde tuttuğu mamayı görür görmez bacaklarını sallayarak çırpınmaya başladı. Bu kadar obur oluşuna bayılıyordum.

"Aslan parçası." kaba bir sesle gülümsedi ve oğlumuzu kucağına aldı Savaş. "Fena bir şey olacak bak. Demedi deme."

Bebeğimizin minyon yapısı daha şimdiden ortadaydı. Her yeri minicikti. Yemek yemeyi çok sevmesine rağmen de aşırı kilo alamıyordu. Yapısı belliydi işte. Muhtemelen çocukluğu böyle geçerdi ve büyüdüğü zaman maksimum benim boylarımda, benim kilomda bir genç olurdu. İlerisi olmazdı.

"Kapı çalıyor..."

Babasının kucağında afiyetle yemeğini yiyen oğlumun saçlarını öptüm yavaşça. Aradan geçen aylar beni epey olgunlaştırmıştı. Bebek bakma konusunda kesinlikle daha bilgili, daha iyiydim. Artık dokunmaktan korkmuyor, rahatça hareket edebiliyordum.

Umut babamla aramızda bu konu yüzünden bir süre boyunca sürekli sorun çıkmıştı. Bana bir şeyler öğretmek için geldiği zamanlarda onu uyarmama gerçekten kırılıyordu ama benim de elimde değildi işte. İstemeden yapıyordum. Neyse ki bir şekilde birbirimizi anlamayı başarmıştık.

Ben yürüyene kadar bir kez daha çalan kapıyla Bulut'un "Cu!" diye bağırışı doldu kulağıma. Sanırım bu bebekçe de, 'Bakın şu kapıya.' falan demekti.

"Hoş geldiniz..."

İçeri adımlayan Görkem, karısının elini bırakıp kabaca sarıldı bana. Eşi Yaren çok sevimli bir kadındı. Görkem'i liseden tanıyorduk ama Yaren'i iki sene önce, evlendikleri zaman tanımıştık. Bu yüzden aramızda bir tık resmiyet vardı.

"Ahmet!"

Savaş'ın en yakınlarından biri olan adamı gördüğümde sevinçle kollarımı açtım. Ahmet'i bir ayrı sevdiğimi herkes bilirdi. Lisedeyken sırf Savaş'la konuşmayı kabul edeyim diye peşimden az koşturmamıştı. Sevgili olduğumuzda ise durmadan bu konunun esprisi dönmüştü aramızda. Tatlı bir iletişimimiz vardı anlayacağınız.

"Anıl!" beni taklit ederek bağırdıktan sonra sarılışıma karşılık verdi. Ahmet'ten ayrılmama bile kalmadan belimde hissettiğim dokunuşla Savaş'ın ne ara geldiğini bile anlayamamıştım. İçindeki ilkel yanı ortaya çıkıyordu yine.

"Hoş geldiniz kardeşim. Geçin hadi."

Savaş'ın kıskançlığına bakıp yüzünü buruşturdu Ahmet. "Bir insan hiç mi değişmez...Lisede sırf Anıl'a çikolata verdim diye delirmişti. İşin garip yanı çikolatayı kendisi alıp 'Anıl'a götür.' diye yalvarmıştı."

Arkalarından giren iki arkadaşımız da salona doğru adımladığında evimizdeki kalabalık Bulut'un daha şimdiden huysuzlanmasına sebep olmuştu. İçeriden sızlanmaya benzer sesi geliyordu. Gece boyu ağlamaması için dualar ettim içimden. Günlerdir uykusuzdum zaten. Yine uyuyamazsam delirirdim.

"Maması yarım kalmıştı. Sen yedir hadi."

Yanağıma bir öpücük kondurarak arkadaşlarının yanına geçti Savaş. Onlar ne kadar uzun süredir görüşemediğimizden falan bahsederlerken ben mutfağa, oğlumun yanına gitmiştim. Mama sandalyesinde uslu uslu oturuyordu ama yüzündeki ifade ve sızlanmaları ağlayacağına işaretti.

"Korkacak bir şey yok balım. Amca ve teyzeler geldi."

Sanki söylediklerimi anlıyormuş gibi ağlamaklı ifadesi bir süreliğine dağıldı. Önündeki mamaya daldırdığı parmaklarını iştahla yalıyor, kendince karnını doyuruyordu.

Bir şeyleri kendi başına yapmasına kızmıyordum. Üstünü ya da etrafı batırması sorun değildi. Güvenli olacağı ortamı oluşturduktan sonra bebeğimi özgür bırakıyordum.

Bir süre daha oynamasına izin verdikten sonra tabağın dibinde kalan mamayı küçük mavi kaşığıyla sıyırdım. Hevesle araladı minik dudaklarını. Verdiğim son lokmayı da afiyetle yemiş, sevimli şapırtılar çıkarmaya başlamıştı.

"Canım?"

Mutfağa giren bedenle gözlerimi Bulut'tan ayırdım. Yaren gelmişti.

"Mamasını yediriyordum. O yüzden gelemedim yanınıza."

Mahcup ifademe karşı sevecen bir tavırla gülümsedi ve Bulut'un dudaklarını silmek için peçete aldı eline. Anlık olarak elim ayağıma dolaştığından mama kabıyla öylece kalakalmıştım. Oğlumun dudaklarını nazikçe temizlemesine müsaade ettim.

"Gittikçe daha da sevimlileşiyor bu çocuk. Şu güzelliğe bak!"

Uzun kirpikleri arasından ilk kez karşılaştığı kadına bakarken ağladı ağlayacak gibiydi Bulut. Korkuyordu.

"Kucağıma alabilir miyim?"

"Hmhm."

Aslında şu an almasını istemiyordum çünkü Bulut tedirgin görünüyordu. Korku dolu bakışları Yaren ona yaklaştıkça artarken bedenini havalandırmasına dudakları büzülmüş, gözleri kaybolana dek kısılmıştı. Yüksek sesli ağlaması tüm mutfağı doldurduğunda içim gitmişti.

"Şşh, bak bakalım bana. Bulut, çok tatlısın sen!"

Kucağındaki bebeğin ağlamasına hiç aldırmadan yönünü benden çevirerek oğlumla aramdaki göz temasını kesti Yaren. Beni görmezse ağlamayacağını ve rahat rahat sevebileceğini düşünmüştü ama Bulut kucağında çırpınarak içli içli ağlamaya devam ediyordu.

"Alayım istersen-"

"Yok yok. Sakinleşir o şimdi."

Yaren'in de bir bebeği vardı ve buraya gelirken aile büyüklerinden birine bırakmış olmalıydı. O da yeni anne olmuş biriydi. Bu yüzden bebeklere nasıl yaklaşacağını biliyordu. Zarar vermeyeceğini düşündüğümden içim rahattı ama oğlumun ağlaması canımı sıkıyordu.

Bulut, Yaren'in kendisini tutma çabasına karşılık huysuz bir şekilde çırpınmaya devam ederken kollarını bana doğru uzatmış ve hiç beklemediğim bir şeyi yaparak "An-ni!" demişti.

Anne demişti. Resmen bana uzanmış ve anne diye seslenmişti.

"Bebeğim."

Oğlumu Yaren'in kucağından almakta bir saniye daha gecikemezdim. Bana böyle korkuyla bakıp kucağıma almam, yardım etmem için ağlarken oyalanacağım kadar oyalanmıştım zaten. Kucakladığım gibi göğsüme yasladığım Bulut'un saçlarına öpücükler kondururken ağlaması kesilmemişti ama en azından az önceki gibi bağırmıyordu da.

"Anıl, ne oluyor? Bir yeri mi acıdı?"

"Hayır hayır." mutfağa gelen Savaş çatık kaşlarıyla yaklaştı yanımıza. Başını boynuma sürterek ıslak dudaklarının izlerini bırakan bebeğim, normalde hemen Savaş'a gitmek isterdi ama o kadar korkmuştu ki kafasını kaldırmıyordu bile.

"Ben aldığım için ağladı. Çok düşkün annesine." diye açıklama yaptı Yaren. Mahcup görünüyordu.

"Misafirimiz olmasına alışık değil hiç. O yüzden yadırgıyor."

Bir süre daha kucağımda tuttuktan sonra sakinleşmişti Bulut. Ağlamıyor, hafif hafif iç çekerek göğsümde soluklanıyordu. Bırakamayacağımı anladığımda arkadaşlarımızı masaya davet etmesi için Savaş'ı içeri göndermiştim.

Tanrım, bebekle misafir ağırlamanın bu kadar zor olacağını asla tahmin etmemiştim.

"Uykun mu geldi bebeğim?"

Bu kadar ağlamasının bir sebebi de uykulu olmasıydı. Kızarık gözleriyle göğsümde uzanması da uykuya dalacağını gösteriyordu. Gecenin geri kalanında biraz rahat olmak istiyorsam Bulut'u uyutmalıydım. Aksi takdirde gittikçe huysuzlaşacaktı.

"Anıl, gelmiyor musun?"

Çoktan içmeye başlamış olan arkadaşlarıma bakarken dudaklarımı büzmemek için zor tuttum kendimi. Cidden, biraz oturup eğlenmeye ihtiyacım vardı artık.

"Bulut'u uyutup geleceğim." dedim, "Savaş, içmiyorsun."

Herkes Savaş'ın sözümü dinleyerek başını sallamasına gülerken Bulut çıkan yüksek ses nedeniyle sıçramış, ağlamaya hazırlandığını belli etmişti. Ağlamaması adına "Şşşh." diye mırıldandım. "Ağlama bebeğim, benim de ağlamama çok az kaldı çünkü."

Kendi odasına götürmek yerine yatak odasına getirmiştim. Geceleri uyandığı için zaten uykusuna bizim odamızdaki beşiğinde devam ediyordu. En başından buraya yatırmam sorun yaratmazdı.

"Hadi uyuyalım oğlum."

Yatağa oturup başlığa yasladım sırtımı. Kollarımın arasına yan bir şekilde yatırdığım Bulut, üzerini değiştirmem gerektiğini hatırlatmak istercesine huysuzca hareketlendi. Az daha misafir geliyor diye süsleyip püslediğim kıyafetlerle uyutacaktım oğlumu. Kafam gitmişti iyice.

Bulut'u yatağa bıraktıktan sonra çekmecesinden kıyafetlerini çıkardım. Turuncu pijama takımını giydirmem en az bir on beş dakikamı almıştı çünkü asla uslu durmuyor, yuvarlanarak kaçmaya çalışıyordu. Sabit tuttuğum her an ise beni tehdit edermiş gibi büzüyordu dudaklarını.

Korkunçtu...ağlamasından korktuğumuzu da öğrenmişti. Savaş'ın en başından beri dediği gibi, bizden zeki olduğunu düşünmeye başlıyordum artık.

"Artık rahatça uyuyabilirsin oğlum."

Az önce bana ilk kez 'Anne' demesinin sevinci yeniden doldu içime. O anı Savaş'a anlatmak ve ilk anne demeyi öğrendiği için bol bol hava atmak istiyordum.

Kucağımda yan bir şekilde yatırdığım bebeğimin her yerini öptüm. Saçlarını okşadım. Minik burnuna dokunarak tatlı oyununa eşlik ettim. Bana 'Anne' dediği için teşekkür ettim bir nevi. En sonunda uykuya dalan küçük bedeni hareketsizleştiğinde derin bir soluk verdim.

Yorulmuştum.

"Sevgilim?"

Aniden odanın kapısı açıldığında Bulut'un uyanmasından deli gibi korktuğum için 'sus' işareti yapmıştım Savaş'a. Eğer uyandırırsa oğlumuzu ona bırakır giderdim. Hiç acımazdım.

"Uyumuş..."

Konuşmaması adına kocama yeniden ters bir bakış attım. Kucağımdaki bedeni yatağın ortasına bırakıp düşmemesi adına etrafını yastıklarla kaplarken Savaş arkamdan belime sarılmış, sırtımı göğsüne yaslamıştı.

Tanrım...tüm bedenim ağrıyordu resmen.

"Dinlendireceğim seni." diye fısıldadı, burnunu kulağımın altına sürterken. "Çok yoruldun."

Başımı omzuna yaslayarak kıvırcık tutamlarımın dağılmasına izin verdim. Eğer içerde arkadaşlarımız olmasaydı bir süre daha böyle durur, Savaş'ın boynumu öpmesine daha çok müsaade ederim. Ama ne yazık ki içeri geçmeliydik.

Kolları arasında dönüp boynuna sarıldığımda Savaş dudaklarını alnıma bastırdı. O anda aldığım kokuyla ne ara kapattığımı anlamadığım gözlerimi hızlıca araladım. "Savaş, içme demiştim!"

"Yavrum, çok az içtim."

Sorun az ya da çok içmesi değildi. Uzun zamandır alkol kullanmıyordu sonuçta ve ne zaman sarhoş olacağını kestiremezdi. İlgilenmemiz gereken bir bebeğimiz varken içmesi sinirlerimizi bozmuştu.

Üstelik uyarmıştım. Arkadaşlarımız gelmeden önce de bu konuyu konuşmuştuk. Şimdi çocuk gibi sözünü tutmaması saçmalıktı.

"Sözünü tutarsın sanıyordum."

Bulut'u uyandırmamak adına kısık bir tonda homurdandım. Kollarının arasından sıyrılıp odadan çıktığımda o da sessizce peşimden gelmiş, kapıyı kapatmıştı.

"Aşkım, bana bir şey olmayacağını biliyorsun. Ne var bunda?"

En sinirlendiğim laflardan biriydi bu. Bir şey olmasa neden uyaracaktım ki zaten?

"Tamam Savaş. Yap istediğini."

Yanından geçip gitmeye yeltendiğimde sabırsız bir soluk vererek kolumu tuttu. Elleri anında yüzüme yerleşirken dudaklarımı yumuşakça öpmüştü.

"Sadece bir kadehti, bebeğim. İçmeyeceğim daha fazla."

"İstediğini yap."

"Anıl, uzatmayalım."

Sakinleşmek adına gözlerimi kapattım. Çok yorgun hissediyordum. Bulut'la ilgilenmek beni bitkin düşürmüştü ve geceden kalma sızılar hala vücudumun her yerindeydi. Hepsi birleştiğinde ortaya çıkan halsizlikle bir de misafir ağırladığım için gergindim. Eğer dediği gibi uzatıyorsam bile bunu bilerek yapmıyordum. Her lafı ters anlayabilecek durumdaydım.

"Uzattığım bir şey yok. Arkadaşlarımızı daha fazla bekletmeyelim."

Onu arkamda bırakıp salona adımladığımda sesli bir şekilde soluklanmıştı. Yapabileceğim bir şey yoktu. Defalarca konuştuğumuz bir konuyu bu şekilde karşıma getirmesi kendi suçuydu.

*

olur boyle seyler

Continue Reading

You'll Also Like

840K 58.1K 35
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
17.4K 1K 106
♡♡♡Ben bu kpop kitabını sizin güzel şarkılarla ve farklı şarkı türlerinde dinlemeniz için yazdım. ♡♡♡VIDEOCU YAZARINIZ Sizleri çok ♡♡♡♡♡♡♡♡♡ ♡SARANG...
208K 17.2K 16
[TAMAMLANDI] Gardiyan - mahkum "Benim ruhumdaki çiçekler soldu çocuk." dedim. "Ondandır bu hüzün gözlerimde." Bana buruk bir şekilde bakıyordu. Bir...
YARAMAZ By

Teen Fiction

2.3K 275 20
Küçükken ailecek bir kaza geçirdikleri için ailesini kaybeden ve bilinmeyen bir nedenden dolayı abisinden şiddet gören Ecrin abisinin ona yaptıkların...