BEYLERBEYİ HAZERANİ

By mamalesoirr

4.5M 221K 95.4K

El değse dikişsiz yaraya çok acır,sevgilim.Ağır söz bile daha çok kanatır. Aşk Şeriatı'nın kuralıdır bu: Sev... More

TANITIM
"KEFENDEN GELİNLİK "
' GEŞA HAZERANİ '
Zindan
NEFRETİN NEFESİ
AY IŞIĞI
'ÖLÜM GETİREN SESİM'
'KERT-ME'
SAÇIN; ANNEMİN KOKUSU
İKİ YANLI MENDİL : GÖNÜL İŞİ
DİLEFRUZ ;YÜREK YAKAN GÜZEL
'KANLI POTRE : GÜLÜŞE DÖKÜLEN KAN '
"RUHUMU ASTIM"
'KEŞKE MARDİNİ '
'KADER&SÖZ'
'BİLDİN (GERÇEKLER)'
'SARHOŞ GERÇEKLERİ DÖKER DUDAKLAR '
'KOKUNU VER '
"BİR SARILSAK"
LİMON & SARIŞIN
ACIMIZ GEÇSİN (BULDUM)
TEMAS ✨
KOLLARINDA ☄️
12.12.2022 (ARA FİNAL BÖLÜMÜ)
GEÇMİŞ(Geçmezmiş)
KADER & EREN
HAZERANİ 2 : ⦑1⦒ .BÖLÜM
ÖPESİM VAR
KARŞILAŞ-MA (SEN BANA ,HEP BANA)
ATEŞİN YANIŞI
DAHA KÖTÜSÜ
KAHKÜLLER
SANA KESİLDİM
BÖLÜM :XELEF VE MİR
Bölüm:ONU GÜLDÜR LİMON
KÜLÜZ
Kalbime Sevgili
AŞK
RÜYA "Bakma "
AĞIT &ANNE
ÖLÜM&EVLİLİK GÖRÜŞMESİ
1.284✨
DİL ARGEŞE
12.12.2022 Anısına geçmiş
SANA KÜSMEK
BEYLERBEYİ 'GÜLÜNCE
ÖLÜMÜ GÖR'GEŞA'
Ödeştik Gidemezsin
BİR CADI VARMIŞ
BENÍM OLSANA .
YAR'
HAZERANİ İÇİN"Firavun'un evindeki Musa"
CANIN KANI
SOL GÖZÜNÜN SIZISI
DOĞUYOR
GÜZELİM
KONUŞ N'OLUR
SEN GİBİ
GEÇMİŞ
BİRAZ UZAKTA
GİTMEZ
YAKUTLU BEŞİK
AİLEYİZ İŞTE
AVREŞ VE MİHRİ 'ÖZEL '
FİKRİMİN İNCESİ
XANİ
KATRE
AY DİLBERE
AVREŞ VE MİHRİ 'devam'
BÜYÜRSÜN
'Tılsımlı kemer'
NENNİ
FİNAL °Sonsuz
ÖZEL BÖLÜM 1 :)
Özel Bölüm -2

BUZDAN HÎSLER

44.7K 2.3K 1K
By mamalesoirr

Arkadaşlar yorum ve oy sınırı geçildiği için bölümü bu kadar çabuk atıyorum.

Tepkilerinizi yorumlara dökün lütfen merak ediyorum:)

Ve oylamayı rica ederim unutmayın ❤️

Oy sınırı 600 ❤️

Yorum sınırı 400 ❤️

Asi gençlik sınırları aşın lütfen:)

Seviyorum sizi ..

 

                      BUZDAN HÎSLER

Dakikalardır çalan telefonu duymuyormuşçasına davranmasına sessiz sessiz güldüm.Bir anda homurdanarak cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattı. Masum masum kucağına kıvrılmış uzanıyorken aniden bana uzatılan bu telefonu başta anlam veremesem de
"Şu kızı iyi olduğuma inandır Geşa ."dediğinde gözlerimi ekrana indirdim.

Heja arıyordu.
Buna gülemeden edemedim.Burda yokken bile tam vaktini tuturmayı başarıyordu.

"Senin vurulduğunu duymuş olmalı.Hadi telefonu aç ve ona iyiyim de Hazerani."

"Çok biliyorsun sen ."dediğinde acayip sinirli bir şekerdi."Senin ne kadar uyuduğundan haberin yok tabi."

Kaşlarımı çattığımda "Bir buçuk gün uyudun cadı.Daha doğrusu uyutulmak zorunda kaldın.Üstüne dünü de eklersek ben vurulalı da baya bir oluyor .Ve Heja ile uğraşmak seni uyandırmaya çalışmaktan daha zor.Gelinliği üstünde , Altan'ı peşine takıpta gelmişti .Zor yolladım hâlâ iyi olduğuma inanmıyor.Ayakta gördü beni ama komadaymışım gibi davranıyor."dedi ve bu kez önüne geçilmez bir kahkaha savurdum.

Sesim çıkmasın diye yüzümü boynuna yaslamıştım .

"Gülme kadın ."dedi telefonu zorla elime sıkıştırırken "Şu kızı ikna ette çıkıp gelmesin.Odanın kapısından ayrılmaz sonra."

Aklı fikri odanın kapısında.
Boğazımı temizlerken dahi kikirdemeden edememiyordum.Aralıksız gelen çağrıyı cevaplar cevaplamaz Heja'nın ağlayan sesini duydum.

"Heja !"

Mevzu ciddiydi.Sırtımı dikleştirip yatağa uzattığım bacaklarımı da ona doğru çektim.

"Efsa Sultan sen misin ?"diyerek ağlamaya devam etti.

"Heja ,bebeğim ağlamayı bırakır mısın ."diye gözyaşları ile arasına  girmemle Hazerani'nin yüzümü çenemden kavrayıp kendisine çevirmesi bir oldu.

Koca bebeğim ,bebeğim dememden rahatsız olmuş olmalı.

"Efsa , Hazerani nasıl ?Sen nasılsın?
Benim yüzümden neler yaşadınız ."diye diye ağlıyordu.

"Sakin ol Heja'm.Senin yüzünden bir şey olduğu yok.Hazerani de bende iyiyiz .Nikahımız bile yeniden kıyıldı duymadın mı?"diyerek onu rahatlamaya çalıştım.

"Duydum ."dedi bir an için ağlamayı bırakıp"Allah ikinize de kabul etmesin tamam mı.Beni ne diye nikaha çağırmadınız?Hani kardeştik !hani?"diye bu kez kızmaya başladı.

Gülerek alnımı Hazerani'nin dudaklarına değdirdiğimde "Ha iyi miyiz diye ağlamaların hemen bitti ,nikaha çağırmadık diye şimdi bizi Allah'a havale mı ediyorsun?"dedim.

O da ağlak bir sesle  tatlı kahkahasını duyurarak güldü .Ama kısa bir anda kesildi bu gülüş."Efsa... Hazerani'yi vurmuş Eren."dedi acı duyduğu açıktı.

Hüzün içime dallanmaya başladı yeniden . Dudaklarımdan tam mutluluk kopacakken alnımda duran dudakları kayarak sol kaşımın bitiminde ki  deqe oturdu. İri dudaklarıyla üç noktadan ibaret olan dövmemin derinlerini dudakları ile sardı.

Gülümsemeyi bırakamadım.

"Biz şuan,"dedim ona doğru kaldırdım gözlerimi belli belirsiz gördüm onu . Sakallarına diğer avucumu bastırıp yumdum gözlerimi."Çok mutluyuz Heja.Peki ya siz nasılsınız Altan'la?"

"Mutlusunuz."dedi emin olmak ister gibi ."Ağrınız,sızınız ve derdiniz yok öyle mi?"

Ağrı şüphesiz ikimiz de biraz vardı.Sızı da bitmeyen dertlerimizle içimizden kopmuyordu zaten .Ama biz artık tüm dert , sızı ve ağrılara rağmen mutluyduk.

Yan yana olmanın böyle tesirleri var .

"Çok mutluyuz  Heja ,çok."dedim onun göğüsüne bir çalıkuşu misali sığındım.Beni sararken öyle kuvettiydi sevgisi kalbimi ayaklarının önüne atabilirdim.

"Şükürler olsun Efsa Sultan.Hep mutlu olun inşallah."

"Eee ,siz nasılsınız?"diye sordum heyecanla.Heja'nın eminim benimle konuşmak istediği şeyler vardı.Doğrusu dün geceden sonra yeni gelin gibi hissediyorum.Öyleyim de.

"Biz..."dedi çekinerek .Sonra sesi kısıldı ."Nasıl olalım hastanedeyiz işte."dedi .

Onun da mı ağrısı olmuştu?

Hazerani burdayken nasıl ağrın mı oldu diye soracaktım bilemediğim için hiç bozuntuya vermeden sadece "Neden?"diye sordum.

"Bekle Efsa Sultan"

Kısa bir sessizliğin peşi sıra bir kapının kapanma sesini duydum.

Ve "Altan'ın kafasını kırdım."dedi bir anda.

Başımı Hazerani'nin,dağı gölgeleyen ,göğü küstüren ,bebekleri utandıran hoş kokulu siğnesinden kaldırırken "Ne ?"diye sordum.
"Ne yaptın ?Ne yaptın ?"

"Hani şu yatak başına konan aydınlatmalar var ya."dedi.

"Abajur."dedim.

"Hah işte onunla kafasına vurdum galiba kafası kırıldı."dedi ağzım beş karış açık kalırken "Yani kırıldığına dair kesin bir şey yok .Çok kan aktı durmayınca da hastaneye geldik.Filim falan çekildi şimdi sonuç bekliyoruz."dediğinde istemsizce peyda olan o gülüşü dişlerimle ezdim.

Aklıma gelen seneryo umarım gerçek değildir.Gülmek istediğim için kendimden utanmalıyım.

Aşkım Hazerani de, bana neler olduğunu sorgular tarzda bakıyordu.Kucağından kalkmaya yeltendim .Bu abajur meselesinin detaylarını öğrenmek için kalkacaktım ama müsade etmedi.

" Neden yaptın Heja ,diye sormayacak mısın Efsa Sultan?"diye sordu.

Meraktan çatlayabilirdim.
"Sorayım."dedim Hazerani'nin üstündeydi gözlerim."Neden yaptın Heja ?"

"Senin  yüzünden."dedi pat diye.
"Yok sana yaklaşacak!yok elleri sana dokunacak !yok uzaklaşmasından korkacaksın falan dedin ya .Korkudan adamın kafasını yardım ya ."

Uzun bir zaman sonra sesleri göğe değen kahkahalar atmak istiyordum.Ama bu olmamalıydı.

Gülüşü paralayan dudaklarımı çarparak Hazerani'nin dudaklarının üstüne kapattığımda Heja artık onunda duyduğuna emin olduğum bir şekilde söylenmeye devam ediyordu.

Gittikçe büyüyen o gülme arzusu kadar sert bastırıyordum dudaklarımı ve o memnuniyetle üstüne yığılan başımı sertçe karşılayıp öperek baskılıyordu.

"Altan bana küstü galiba .Bana asker arkadaşıymışım gibi davranıyor. Elime dokunmuyor ya elime!"diyordu Heja.

Dudaklarım yarıldı gülüşüm kayarken dişlerimin üstüne bastırdı dudaklarını sonra yeniden dudaklarımı dudaklarının arasına hapsedip ,gülüşümü gölgeledi.

Parmaklarımı ensesindeki saçlara geçirip başını geriye çekmesem dudaklarımız koptuğunda şiddetli bir öpücük sesi hayallerini altüst ettiğim Heja'nın kulaklarına çarpacaktı.

O can yakan gözleri hâlâ dudaklarımda dururken dilimi dudaklarımın arasında gezdirdim yutkundum sessizce .

"Korktuğunu düşündüğü için öyle mesafeli davranıyordur."dedim Hazerani'nin tutkulu bakışları kıskanç abi bakışlarına büründü.

"Ya ne yapacağım ben ?Özür bile dileyemiyorum ki ?Ne diyeceğimi bilmiyorum Efsa ."dedi epey üzgündü şuan.

"Ne mi yapacaksın?Biraz bekle ."
Bacaklarımı Hazerani'nin beline dolayacak şekilde oturma şeklimi onunda yardımı ile kısa bir anda değiştirdim.Karın kaslarına doğru kendimi iterek oturduktan hemen sonra  telefonu kulağımla omuzun arasına sıkıştırıp avuçlarımı Hazerani'nin kulaklarına kapattım.

Kalkmama müsade etmiyor, duyduklarından rahatsız oluyor .Elimden daha fazlası gelmezdi.

Sırtımı saran elleri göğüs kafeslerimi birleştirecek kadar şiddetle sarıldı.
Bende kulaklarını şiddetle örttüm.

Kısık bir sesle "Özür dilemeye kanattığın yeri öpmekle başla."dedim.

"Ne ?"diye çığlık attı Heja.
"Kırdığım yeri nasıl öpeyim Efsa?"diyordu .

"Tamam Heja öpme."dedim kulak zarımın sağlığı için."Sen sadece korktuğunu açıkça söyle ,Altan eminim anlayacaktır. "

Mırıldanarak "Diyorsun."dedi.

"Diyorum ."dedim .Ve hemen ekledim.
"Ama mesafeyi de kokunu da kırmak istediğini ona hissettir tamam mı?Yoksa sana dokunmaktan artık baya çekinebilir.Seninle asker arkadaşı gibi yaşamasını istemeyiz değil mi? "

"Istemeyiz istemeyiz."dedi üstünü tozdan sirkeler gibiydi sesi."Sonuçta çeyizimin o nadide parçaları hep boşa gider .Nişanlıyken daha çok elimi tutmak istiyordu sen düşün.Ama ben mesela ne yapayım?"

Hazerani'nin gözlerine baktım .İçimin yandığını ama bu ateşin yakmadan yaşattığını sezdim.

"Sev Heja."dedim .
Ona baktıkça bütün varlığım bir su damlasına dönüyordu.Önce gökten düşüyordum sonra yerden buhar olup yine göğe tutunuyordum.
Ondan sonra atmosferden geçiyordu ruhum o da bedenimin aksine su değil bir alev topuydu .Gidip güneşin etrafında dönüyordu bir müddet sonra mabedinin dünyada olduğunu ansayıp güneşin içinden patlayarak geçiyordu.Eriyordum ruhum.
Ona doğru akıyordum.

"Efsa Sultan."

"Şey ...Sev diyorum Heja.Elini tutmasını nasıl seviyorsan ,onun parmaklarını da öyle sev .
Gözlerini görmeyi nasıl seviyorsan ,sana ,bedenine ,ruhuna  bakmasını da  öyle sev.Sesini duymayı sevdiğin kadar sev dudaklarını.
Sarılmasını sevdiğin kadar sev kollarını.Sev diyorum .Sev .Sonra sen isteyeceksin sevdiklerini."

"Allah sana kabul etmesin Sultanım."dedi yine .Oysa ben büyülü sözler ettiğimi sanıyordum.

Ellerim Hazerani'nin kulaklarından çekildi.Düşecek gibi olan telefonu kavradığımda "O gece de üstüme kapanıp beni korkutacağına bunları söyleseydin ya .
O sözler yerine bunları düşünür severdim belki bana dokunmasını da ,adamcağızın kafası boşuna yarılmazdı.Neyse gidip seveyim bakalım ellerini , bakmalarını,bakalım olacak mı?"

"Git tabi."dedim gülerek."Bizim geçmiş olsun dileklerimizi de ilet ."

"Aman sakın sana anlattığımı bilmesin.Utanırım ben."

"Tamam Heja.Tamam.Hadi kocanın yanına git."

"Sen de kocanın yanında kal."dedi beni tembih eder gibi.Görümcem de fena .

"Olur olur."dedim kocamın kucağında otururken"bebek gibi bakıyorum."dedim.

Bebek gibi bakıyordu.

Anında kaşlarının arasına cehennem direklerini dikti.Bebek gibi koktuğunu bari inkar etme .

"Görürüz Efsa'm.Sağol."
Dedi Heja."iyi geldi konuşmak .Hem Hazerani hem de Altan konusunda biraz olsun  rahatladım."

Bana da az önce Eren'i dövdürğümü unutturmuştu bu sohpet.

"Sende sağol Heja Sultan.Adama dikkat et."dedim gülümseyerek.

Biraz söylendi ama sonunda telefonu usulca kapattı.

"Şükür kavuşturana."dedi direk.
O çok uzun konuştuğumuzu kastediyordu.

Ama ben gerçekten kavuştuğmuz için
"Şükür Ağa'm"dedim telefonu yatağa atıp kollarımı boynuna dolarken,yorgun bir halde omuz başına yatırdım yüzümü.

"Kurban olurum Geşa."dedi yüzümden saçlarımı uzaklaştırırken
"Ama çok konuşuyorsun ulan."

Güldüm öylece.

"Bilmem kaçıncı kezdir bunu söylüyorsun bir  kırılırım görürsün."

"Aman"dedi yüzümdeki saçları yanağını okşayarak belimden aşağıya dökerken
"Cadıların küsmeleri hiç çekilmiyor."

"Küsmeyeyim değil mi?"

"Küsme."dedi eli yanağımdan kayıp boynumu kapatan kazağın yakasına asıldı.Yakarının boynumu saran kenarlarından parmak uçlarını gezdirirken "Yeni gelinler böylemi giyinir ?"diye sordu .

Başımı yarım yamalak kaldırıp üstüme bakındım.Eren'i görünce aceleyle her yerimi kapatacak ancak bunları bulmuştum.

"Nasıl giyinirmiş yeni gelinler?"diye sordum.

Yok canım çokta kötü durmuyordu.Siyah boynunlu kazak ,kaygan siyah bir gömlek ,altında da düz siyah bir pantolon sıradandı ama kötü değildi.Hem o izleri başka nasıl saklayayım?

"Valla diğer yeni gelinler ne giyer bilmem .Umrumda da değil ."dedi üstümdeki gömleği çıkarıp üstümden atarken "Ama benim gelinim ,bizim odamızda hiç giyinmemeli."dedi gırtlağından kopan  bir sesle beraber.

Kazağımın eteklerinden tuttuğu gibi ellerimi sırtına sardım.Utançtan ölmeme sebep olacak bir gün ama hangi gün bilmiyorum.

Parmakları kazağımın altından sıyırıp doğrudan tenime sarıldı.

Başta parmak uçlarından tenime kazınan soğuk yüzünden ürpersemde saniyeler içinde beni dokunuşlarına alıştırabiliyor.

"Kızım,bu arada gözümden kaçmadı  Eren'i döverken zımba gibiydin ."dedi imali imali.

"Onu döverken de canım yanıyordu ama o kadar çok yerimde ağrı vardı ki ben durup bir an düşünsem verem olurdum Hazerani."

"Şşş...ne diyorsun sen?"diye kızdı.
Ona bakmamı sağladı.
"Doğru düzgün konuş Geşa."

"Ama öyle Hazerani."Omuz silktim."Sen gideceğimi sanıp Selim kapıyı ört  diyorsun,güven sıfır .."dedim onun gibi .

"Ne zaman Eren'le konuşsan beni bırakmaya karar veren  sensin Cadı .Afetten önce tedbir almak şarttır."dedi açık açık .

Ağzım aralandı ama ne diyeceğimi bilemedim.Benim bu kez gitme sebebim Eren değil Avreş olacaktı diye nasıl derdim?Hem 2 yıldır yanında yoksam bunun sebebi kendileriydi.Bana zahmet edipte Eren'i vurmadığını söyleseydi.

Ama bunları başa saracak değildik .Biz artık tümseklerin aşmayı bırakıp altından geçmiştik.Ayrılık denen şey herkese vardı .Gökten bulutlar ayrılabilirdi ,ateşten sıcak kopardı mesela, ya da kuşların dahi kanatları kopabilirdi.  Ama o benden ayrılamazdı artık.Asla izin vermem.

"Bak benden kurtuluşun yok tamam mı?"dedim ona kızar gibi ."Bizim beraberliğimiz  için omzundan dökülen o kan var ya benim dengelerimi altüst etti adam."
Memnun bakıyordu siyahın gözleri.
"Bir deprem düşün , göğü yeryüzü eden , toprağı yağmur diye akıtan .Íşte tam öyle sarsıldı içim.En içimde uyuttuğum seni başıma çalan bir sarsıntıydı.Ben anladım Hazerani,"dedim içim anladığım karşısında acıyordu ama iyi ki anlamıştım."Ölüm var ayrılıktan aceleci."

Bu cümlemle beraber derin bir nefes aldı ."Öyle ya Geşa,ölüm var ayrılıktan aceleci."Biz ölene kadar ayrılmayacağız ."dedim sesim titremişti.Ölüm bizi ayırabilirdi.

"Biz ölümle bile ayrılmayacağız, göreceksin."dedi.

Ayırma Allah'ım,bizi ölümle dahi ayırma.

" Eren sürekli seni öldürmek istediğini söylüyor yetmiyor bana ..."boğazım düğüm düğüm olmuşken "Sana !"diye çıkıştı sertçe.

"Sana ne diyor?"

"Bana keşke annemiz yerine sen ölseydin diyor Hazerani.Bende isterdim annemin yerine ölebilmeyi,elimde olsaydı keşke."

"Allah seni bana bağışlamış. Sus. " dedi hemen."Beni Eren'e düşman etme ."

"Değil misin zaten ?"diye sordum nedense ."Yani Eren'e düşman değil misin ?Seni vurdu sonuçta .Onca şey de yaptı .Hatta bugün bile neler neler dedi sana ve duydun biliyorum."

"Değilim."dedi dümdüz bir tonda ."Ben seni koruyanı severim Geşa."

"Sen ..."dedim ,tarifi yoktu devam edemedim.

"Eren beni koruyor mu ?"diye sordum acı acı ."Eren'den keşke beni büyütmeseydin cümlesini duymak öyle ağırdı ki Hazerani, anlatamam."Bir hıçkırık gibi boğazımda asılı kalmıştı nefesim.Hazerani hem kızgın ,hem şaşkın bir halde sırtımı sıvazladığında yutabildim o düğümü.

"Kalbimin kemikleri vardı sanki.Hatta bütün varlığım bir cam gibiydi."dedim onun gözlerinin içine bakıp beni anlamasını umarak elimle tarif etmeye çalıştım o andaki acımı."Eren böyle her konuştuğunda tepeden tırnağa kırıldım ben.Ona vurdukça özür dilemesini bekledim ,aptal gibi.Hani canı yanarda aklı başına gelir diye.Ama onu değil asıl kendimi hırpalanmışım."

"Konuşma böyle ağlayarak."diye kesti sözlerimi."Senin kardeşin bir çocuk.Hem de sana hayran bir çocuk."dedi gözlerimi sildi .Kesinlikle ondan beklediğimin aksine bir tavırla"Sen ona vurdun ya dayanamamıştır o acıya.Ondan öyle büyük büyük atıp tutmuştur.Yoksa biliyorum, tırnağının kırıldığını görmeye dayanamaz Eren."

"Nasıl yani?"dedim yüzümden saçlarımı uzaklaştırırken .

"Sen sıradan biri değilsin Geşa."dedi ve bunu iltifat olsun diye söylemiş gibi durmuyordu.
"Sevdiğini dört kolla sarıyorsun,her hatasını affediyorsun ,var gücünle kolluyorsun ,yel bile değdirmiyorsun.Kendinden çok şey veriyorsun ve her seven bunu yapmaz."dedi çenemi başparmağı ile okşarken gözlerinin içi ışıldıyordu."Öyle eşsiz seviyorsun ki, alışınca insan  yedi yirmi dört  seni arıyor yamacında.Bak bu normal bir şey değil."dedi son cümlesinin altını çizer gibi söylemişti.

"Sevmek normaldir , sevdiğini yanında istemekte normaldir ama insanın en sevdigine karşı bile özel bir mesafesi olur .Buna kişisel alan mı ne diyorlarmış,senin doktorun söylemişti.
Ama mevzu sen olunca..."dedi durdu , dehşete kapılmış gibi bir ifade vardı çehresinde"özel bir sınır kalmıyor.Senin fedakarlıklarından bir yudum içen , senden geçemiyor.Mevzu basit."dedi en son konuşmaktan yorulmuş gibi."Seni seven seni paylaşmak istemeyecek kadar çok seviyor .Kimse eşsiz bir  mücevheri  paylaşmak istemez."deyip beni sertçe kendine çekti .

Göğüsümün altındaki kalp döngüsünü soluksuz yaparken"Eren ,sana senin aşkın hastalıklı dediğinde bir daha benim aşkım hastalıklı değil diye yalan söyleme Geşa."dedi.

Anlamayan bir ifade ile baktım ona.Anlamıyordum çünkü.

"Senin bütün duyguların ,dokunuşların , ifadelerin tedavisi olmayan bir hastalık."dedi ama ben hüzün hissedemedim çünkü bakışları devamını dinlememi söylüyordu."Sıradan insanların duyguları geçicidir,senin hislerin ise kalıcı ve bu ancak hastalık olarak tarif edilebilir."Gülümsedim biraz ama hâlâ tam olarak anlamış sayılmazdım.

"Anlamadın değil mi?"diye sordu.

Iki kaşımı mahçup bir ifade ile havaya kaldırdığımda burnumun ucunu sıktı.

"Ah.."diye inledim.Geri çekilmeye çalışıyorken  bir yandan da gülümsüyordum.

Burnumu bıraktığında sızlayan ucunu avuç içimle ovmaya başladım.

"Bu neydi şimdi?"dedim gülümseyerek.

"Bu uygulamalı anlatımdı kadın.."dedi burnumun üstündeki elimi çekip dudaklarını yasladı.Küçük bir öpücükle huylanmamı sağladıktan sonra "Senin canını bile yaksam,yine beni gülümseyerek seversin Geşa.Íşte her seven bunu yapmaz.Hatta yapmamalı.Bu yüzden senin sevmelerine  hastalıklı denir kızım ."

"Seni seviyorum."diye fısıldadım gülümsemeye devam ederken.
"Ve seni sevmek benimle alakalı bir şey seni ilgilendirmez."diye açıkladım.

"Ben sende hep  kanayan ,dikiş tutmayan ,sarılmayan bir yarayım değil mi?Bunu az önce sen söyledin ."Başımı onaylar gibi sallayınca"Yaralar ,hastalarda olur Geşa."dedi bir anda.

Ve benim için ışıklar yandı.Sahnenin perdesi açıldı.Ne demek istediğini anlamanın memnuniyeti ile baktım.

"Sevmek ,gül bahçesinde salınarak yürümek değildir .Sevmek,gül bahçesinin dikenlerini dermektir.Ben gülümü dikeniyle seviyorum diye ellerim kanamış diye dışardan gülümü görmeyip sadece elimdeki  o kana bakanlar beni hasta sanıyor  öyle mi Hazerani?"

"Íşte bu yavrum.Anladın.Sen sevdiklerini bütün kusurları ile seviyorsun .Sıradan insanların affetmeyeceği şeyleri bile yapsa sevdiklerin ,evet küsüyorsun hem de büyük küsüyorsun ama asla sevgin bir gram bile  azalmıyor çünkü sen  bir kez gönlüne aldığını dışarı süpürmesini bilmiyorsun."dedi tok bir tonda.

"Bir şey var ."dedi kaşlarını çatarak.

"Ne var ?"diye sordum o çatılmış kaşlarına doğru yüzümü eğerek.

"Ben pek sevilecek biri değilim Geşa."dedi yüzümdeki tebessümüm dörtlüleri söndü.
"Yani insanlar  korkuyorlar benden."bunu söylerken asla bu korkuyu vermiş olmaktan rahatsız olmadığını da belli ediyordu .
"Habire adam asan kesen beni ,sana yakıştırmıyordur Eren.Ben bir kadının saçlarını okşayabilecek bir adam değilim."dedi yüzümü avuçlayan elleri saçlarımı geriye itip, kahküllerimi düzeltti.Okşuyordu benim saçlarımı.
"Hep kollarımı  açık tutacak ,yedi yirmi dört  sarıp ,sarmalayacak korkmasın diye iyi davranacak biri de değilim."Bunları derken kollarını belime dolamıştı bile.
"Gecenin bir yarısı nefes alıp almadığını düşünerek uyanacakta değilim ."

Nefes alıp almadığımımı düşündüğü için mi endişeyle uyanıyordu?

"Eren sana hakettiğin mutluluğu ,seni güldürerek verecek birini yanında istiyordur."bunu söylerken dişlerini sıkıyordu ."Sen gül diye benim  cadı diyecek halim yok ki."dediğinde dudaklarım ardına sıyrıldı.

"Eren bana bakınca gördüğünden korkuyor .Benim gibi bir adamı sevmek için hasta olmak gerek bunu  biliyor.Onu dikkatli dinle  ,senin beni sevmediğini düşünmüyor.Aksine sevdiğini biliyor ama benim gibi o da beni sevmenin nasıl mümkün olabileceğini çözemiyor."

Sessiz kahkahalarımdan birini  atarak güldüm.Ama gözlerimin dolmasına da mani olamamıştım.Dudaklarımdaki tebessüm ehlileşirken kollarımı boynuna dolayıp alnımı alnına bastırdım.

"Ee ben hastaymışım sahiden."dediğimde burun ucunu burnuma sertçe bastırdı.
Dudaklarımız arasında nefeslerimizden başka bir şey yoktu."O zaman en çokta aşkım hasta."dedim sıcak soluğu dudaklarıma nemli bir esinti gibi çarpıyordu."çünkü en büyük dikenler sende var.Az gülüyorsun mesela.Az konuşuyorsun.Hep kaşların çatık.Sır küpü gibisin seni bilmek zor. Her an her şeye kızabilirsin .Öyle iltifat falan da edemiyorsun .Ellerin kocaman acıtmadan sarılmasını bile bilmiyorlar."

Elleri baskısını azaltacağı yerde daha çok artırdı.Belimi iki koluyla bir kemer gibi sardı ."Sevilmem ben."dedi dudaklarını dudaklarımın üstüne bıraktı.Sanki yeriymiş gibi ,orda tamlamlanıyormuş gibi ."Ama sen beni hep sevsene Geşa."

Sesim fısıldadı.
" İnsanı gerçekten hasta eder seni sevmek .Ama bir yarayken bile çok sevilirsin sen ."

"Bu cümleden ne çıkardım biliyor musun ?"diye sordu , dudaklarıyla kavrulan dudaklarımı ayırdı, altdudağımı iki dudağının içinde emerek ezdi .

"Ne çıkardın?"diye sordum bu kez ben etli üst dudağını yudumladım uzun uzun.

"En çok beni sevdiğini."dedi şevkle kavradı yüzümü.Hiç kopmamış dudaklarımızı tam ortadan birleştirdiğinde genzime doğru cehennem sıcakları tırmandı.

Dili sarsıcı darbelerle dudaklarımın arasından sızıp ağzımın içine yuvarlanıyordu.Beni öpüşürken bacaklarımı beline sarabilceğim şekilde oturttu.Tutkuyla seğiren dudaklarım ona ilk kez bu denli şevkle karşılık veriyordu.

"Şu doktorun bir kaç gün dediği ..."dedi nefes nefeseydi ve her bir nefesi kızgın şişten yükselen alev misaliydi.
"Tam olarak kaç gün ediyor Geşa?"

Bilmiyorum.Bilmiyorum.
Ama hâlâ otururken canım yanıyor,yürürkende ağrılarım oluyor.
Eren'e vururken kendime de hiç acımadığım için olsa gerek ilaçla biraz olsun geçmiş olan ağrılar yenidsn bedenime saldırıyor.

Ama ağrıların canı cehenneme,onu istiyorum.

Ona istediğimi hissettirecek şekilde dokunacak olduğumda bana engel oldu.

Kendisi içime karışmadan sadece elleri ve dudakları ile kısa bir zamanda rahatlmamı sağladı.Ve o anlardaki sesimi baskılamak için banyoya kadar sürüklemiştik birbirimizi.Sonuna kadar açık bıraktığı sularla akıyordu iniltilerim.

Ama çoğunu dudakları ile ört pas ediyordu.

Sonunda dağılmış bir vaziyette ıslak çamaşırlarımla kalakalmışken bana içli bir tutkuyla baktı.Kızaran ifademi ısırıyordu gözleri.Alttaki siyah eşofmanını parçalayacak gibi duran varlığını ağrılarım artmasın diye görmezden geliyordu.Ama boynundaki kabarık damarlardan  falzaca belli oluyor çok  zorlanıyordu.

Onunda rahatlamaya ihtiyacı vardı , görüyorum .Ama kendisi için bir şeyler yapmak yerine beni avuç içleri kesik elleri ile kavradı.

Beni kucağına alırken gözlerim banyonun ıslanmış zemininde kaldı.
Başımı boyun girintisine dayayıp yüzümü gizliyordum ki "Duş almam gerek."diye mırıldanabileyim.

"Şimdi değil yavru."dedi yatağa uzattı bedenimi.Hemen arkama geçerken,terli bedenimde usul usul gezindi elleri ve beni sardı."Islandığında, yağmur değen yeşil topraktan daha güzel kokuyorsun.Biraz daha böyle ıslak kal."Saçlarımı geriye atarken dudaklarını terlemiş saç köklerime yatırdı."Su ve gıdaya gerek duymadan sadece tadınla yaşayabilirim ."

Bu cümleyle birlikte bacaklarımı kendime doğru çekti.Gözkapaklarım banyodaki hallerimizi düşününce daha çok kırıştı.Dudaklarına döküldüğüm anı izlememi sağlamıştı.O anı düşündükçe çığlıklar atmak istiyorum.Sanki bedenimi delmek isteyen kor yeniden nüksediyordu.Oysa daha yeni yanmıştım.
Bu adam hayatım boyunca hiç ihtiyaç duymadığım hatta varlığını bile hissetmediğim öyle dürtülere değmişti ki aklımda ,bedenimde ,ruhumda soyulmuş gibi hissetmeme sebep oluyor.

"Dur biraz."dedim artık dayanamayarak.

Evet burası koca bir konak ,hatta bu odanın kapısı demirden ama bana yaşattıklarına sessiz cevaplar veremiyorum.Evimizde insanlar var .Hem onlardan hem de Hazerani'nin uslanmaz bakışlarından utanıyorum.

"Ne yapıyorum ki?Sadece kokunu içime alıyorum ,nefesimi defediyorum o kadar."dedi .Ve lanet olsun ki haklı.Şuan yaptığı tek şey burnunu boynumdan ense köküme doğru sürtüp,o kahreden dudaklarından nefesini vermekti .

Sessizliğe gömüldüğümde sırtımı daha çok göğüsüne yaslayıp üstteki elini sanki anlamını  bilerek sol kolunun altından göğüsüme doğru uzanan 'dıl argeşe' yazılı dövmenin üstüne bastırmıştı.

Kaburbagalarım aldığım soluklarla daha da belirginleşiyordu.Ve bu da tam göğüs kaburgalarımın üstüne yazılı o dövmenin etrafının, yer yer nefeslerimle içe çökmesi demekti.

"Kınaların , siliniyor."dedi bundan rahatsız olmuş gibiydi."Ama bu silinmiyor."dediğinde parmakları 'dıl argeşe' yazısının etrafında baskısını arttırarak tenime gömüldü.

Önüme sardığım kollarımdan üstteki elimi elinin üstüne kapattım.Soluklarımı kesen o baskıyı azaltmasını sağladıktan sonra"O yazı hiçbir zaman silinmeyecek."dedim. Sert parmaklarının üstünde duran elimi ,elinin sırtını kucaklayacak kadar ileri ittim.
Gözlerimi aralayıp,çok değil yüzünü görecek kadar  biraz döndüm.

Gözlerinde meraklı bir pırıltı vardı.Orda ne yazdığını bilmese bile ona hitap ettiğini biliyor olmalı.Ellerimize baktım.Ellerimiz arasında bile koca bir fark vardı.

Íkimizde esmer tenlere sahiptik ama onlar arasında bile fark vardı.Biz garip bir bütündük.

"Ne yazıyor?"diye sordu tebessüm ederek hâlâ ellerimize baktığım o anlarda dahi vücutlarımız ısınmaya devam ediyordu.

Yutkundum ağır ağır .Ona bakarken söylemek zor olacaktı.Ama ne hissettiğini kaçırmak istemedim.Gözlerimi gözlerinde tırmanırken söyledim.

"İbranice,dıl argeşe(gönül argeştir) yazıyor."

Gözleri yandı alev alev.Ellerimize baktı.Avucunun altında yazıya teninin kızgın alevleri sindi.

"Gönül kutsal bir ateştir."diyerek ellerimizi çekip uzun uzun o yazıya baktı.

Argeş, Kürtçe de 'kutsal ateş' demektir .Böyle baktığımızda dövmemden aslında 'gönül kutsal bir ateştir 'manası peyda olur.
Ve bunu kavrayacak akıl da gönül de yanlızca onda vardı.Beni hiç şaşırtmadı.

Evet gönül kutsal bir ateştir ama benim gönlüme girende Argeştir;hem bana kutsaldır hem de beni yakarken yaşatan ateştir.
...

2 Gün Sonra

Birlikte yemek yemelere başlamıştık.Galiba bu en keyif aldığım şeyler arasında ilk üçe girer.
Yanında duran sandalyede dahi yememe müsade etmiyor.Devamlı bacaklarının arasında bana bir yer açıyor ve elleri, gözleri ile beni an an izliyor.

Garip bir şey ,insanlarla pek konuşmuyor olsa da bana uzun cümleler kurmaya başladı.Ve bundan çok memnunum.

Yemekten kalktıktan sonra pansumanını yenilmesi için doktor çağırdım.Bir kaç gündür uzun uzun  uyuması için elimden geleni yapıyorum.Doğrusu tenimin tenine doğrudan değmesi şartı ile beni çok  uğraştırmadan yatağa giriyor.

Soğuk bedeninin eskisi gibi ısınmasını o kadar çok istiyorum ki anlatamam .Ama onun buzlarla dolu küvetlerde , vücudunu eğittiğini öğrendiğimden beri pek umudum kalmadı.

"Geşacan."diye seslendi duşa girecekken.

"Efendim Hazerani."

"Gelme tamam mı?"diye tembihedi .

Kaşlarımı çattım o banyonun kapısını örterken.

Kasıklarıma konuçlanan ağrılara rağmen her gün uzun uzun aklımı alıyor ama gelme diye tembihlenen ben oluyorum bu hiç mantıklı değil.

Bir an bile beklemeden banyoya girdiğimde onu geleceğimden eminmiş gibi yarı çıplak vaziyette banyo lavabosuna yaslanmış buldum.

Bakışlarım kaçtı hemen.
Ve  içi kalıp kalıp buzlarla ağzına kadar  su dolu olan küvete bakakaldım.Her gördüğümde benim içim gidiyor .O nasıl bu buzların içine geçip oturuyor anlamıyorum.

"Cadı gelme demedim mi?"

"Dedin."diyerek buzlar yüzünden buruşmuş ifademi ona çevirdim.
"Ama niye dedin?Ne sebeple ?2 günde benden bıkmış olamazsın değil mi?Bana niye gelme diyorsun ya ?"diye kızdım .

Güldü munzur bir tavırla.Ve eşofmanı sıyırdı attı üstünden.Gözlerimi kaçırınca,önüme kadar yürüdü.

Yüzümü koca gövdesini tırmanarak gözlerine doğru kaldırdığımda elleri altındaki kumaş parçasına kaydı.Onu da çıkaracağını anladığımda o buzlar damarlarımın içinde eriyor gibi hissetmeye başladım.

"Çok konuşuyorsun ."Dedi .Bıktırdım mı gerçekten?Diye düşünmeye başlamıştım ki "Ama bıktığım yok ."dedi.Rahatladım.

"O zaman neden gelme diyorsun ?"

"Hani.."diye fısıldadı.Altındaki son  kumaşın da çıktığından emindim .Gözlerimi yüzünden çekemiyorken daha çok yanaştı.O an tenimin her karışı uyuştu.
"Doktor uyardı ya bizi.Sen bana niye hiç acımıyorsun?Ya da dur "dedi burun kemeri kırışacak şekilde baktı ."Kendine acı Geşa.Canına biraz merhamet et."dedi benim sözlerimi kinayeli bir halde bana çarpmıştı.

O beni şu iki günde hep rahatlatıyordu ama kendisi kasılmaları içinde kalıyordu.Söyledikleri yüzünden nefessiz kalmış gibi hissettiğim o anlarda keyif aldığını gizlemeyen bir bakış atıp bana ardını dönüp buz dolu küvette girdi.

Geniş ölçülü sırt kaslarında zoraki tuttum gözlerimi.Koca gövdesi için özel olarak yapılmış o küvet standartlarının iki üç misliydi.Hatta küçük bir havuz gibi görüyorum , bu koca banyonun beyaz havuzu.

Ve bu küçük havuz dediğim küvetin içi ağzına kadar soğuk su  ve kalıp buzlarla doluydu.Omuzundaki sargı olmasa içine uzanıcak kadar rahattı.Ama şuan yeni yenilenen pansumanı ıslanmasın diye  kollarını küvetin çeperlerine doğru uzatmış , oturarak göğüsünün yarısına kadar gelen buzullu suyun içinde bedenine ani bir şok veriyordu.
Bu benim de üşümeme sebep oluyor.

"Bunu neden yapıyorsun anlamıyorum."dedim üstümde hala şaşkınlık debeleniyordu.

Başını geriye atmış , gözlerini yummuştu.Gözlerini açsa da bana bakmadı .Tavana sabitli gözleri kısılırken rahatladığını hissettiren bir buhar oldu nefesi.

"Vücudumu dinç tutmak için.Bunu kendimi bildim bileli her spordan önce yapıyorum."

"Vücudunun buna hiç  ihtiyacı yok."dedim hiç düşünmeden.

Îyi halt ettim.

O kavurucu bakışları bana doğru eğildi.Ayak ucumdan saçlarıma kadar gezinip gözlerime tutundu.

Kısık,ağır sesiyle "Öyle mi?Vücudum iyi mi görünüyor?"diye sorduğunda aslında bir soru sormadığını ikimizde biliyorduk.Tek maksadı beni utandırmaktı.

Yanaklarım alev almışken ellerimi arkamda birleştirip, gözlerimi gözlerine alaylı bir ifade ile yıktım.

"Donarak ölürsen sana hiç ağlamam."dedim dilimi de çıkarmayı ihmal etmemiştim.

Başı iyice geriye düştü.Kısık bir tebessüm dudaklarını deldi ama hemen
"Donacak kadar içinde kalmıyorum merak etme  ."dedi.

Gözlerimi işaret ederken "Yok ya , mora döndüğünü şu gözlerle görüyorum."dedim.

Yalanı eskiden sevmezdim hatta çekinir, nefret ederdim.Beni yalancı cadı yapanlar utansın.

"Sana gözlük alacağım."dedi hiç beklemezdim .Ama o atışmamızdan memnun.

"Asıl ben sana bir yerlerine giy diye termal don alacağım.Üstüne de Mardini'den , Beylerbeyi'ne sevgiler saygılar yazdıracağım."

Bu cümleme ben dahi şaşırıp kalmışken  onun gülmesi kafamdan aşağı soğuk sular boca etti.

" Gerçekten alacak mısın ?"diye sordu hâlâ gülerken."Sen onu alırsan elbette Beylerbeyi altında kalmayacaktır."

Adımlarım yine beni onun gülüşüne kadar taşımıştı.Yanı başında varınca , küvetin soğuk mermerine oturup yanağını sardım , gülüşünün çukuruna dokunduğumda "Ne alacağımı sormayacak mısın ?"diye sordu.
Gülüşüne dalmıştım yine.Bir şey diyemedim.

O oturma şeklini daha çok dikleştirdiğinde buzlu su dalgalanıp, küvetin kenarına yarım yamalak değen kalçama çarptı.

Dehşet verici bir soğuktu.Sıçrayarak oturduğum yerden kalktığımda elim pantolonumun ıslanmış yüzeyinden aşağı doğru süzülen o buzlu su damlalarını durdurmak için  üstüne  kapanmıştı.

O bu  kez de buna gülmeye başladı.

Sinirlerimle oynuyor.

Gözlerimi açar açmaz"Nerden getirtiyorsun bu buz küplerini?Buzullardan mı?Gerçekten donacaksın çık şuradan."diye çemkirdim.

"Cık."dedi sadece.

"Don Hazerani! Don."deyip  kapıyı çarparak hızla çıktım . Üstümü değiştirmem lazım.

Donmaz umarım .O soğuk neydi kız?

Üstümü değiştirmek için kıyafet seçerken aklıma Avreş'in hâlâ Şafak'ın yanında tutulduğu geldi.Çocuğu esir gibi bekletmek hiç doğru değildi .

Ama onun gerçekten Avreş olup olmadığından emin olmalıydım ki Hazerani'ye bu umudu verebileyim.

Ona şimdi ben Şafak'a güveniyorum diyerek boş bir umut vermeyeceğim.Bizzat kendim gidip o DNA testini yenileceğim.Ve elimde gerçeklerle ona geri döneceğim.

Eğer Avreş olduğunu idda eden ve benim olduğuna emin olduğum o çocuk Hazerani'nin kardeşi çıkmazsa  boş yere umutlanmamış olur. Eğer kardeşi çıkacak olursa da ben ona delilerle gelmiş ve bir mutluluğunun daha habercisi olurum.

Tabi ondan sonrası Avreş'in yapıp edecekleri olacak ama ben en azından kalbimin sevgilisi  için elimden geleni yapmış olacağım.

Üstüme apar topar bir şeyler geçirip, gözlerim banyo kapısına bakacak şekilde pencerenin olduğu tarafa doğru yürüdüm.Omuzumu duvara yaslamamla Şafak'ın telefona bakması bir oldu .

"Şükürler olsun."diye açtı telefonu.

"N'oldu?"diye sordum endişelenmiş olsam da kısık bir sesle konuşmak için gayret ediyordum.

"Mardini ,kendine bir şey yapmadan gel de  al şu çocuğu yanımdan ."

"Durmuyordur  tabi.Çocuğu düşman gibi tutuyoruz."dedim ne yapacağımı düşünürken Şafak "Onun derdi başka."dedi .

"Nasıl başka?"

"Mardini."dedi sesi kısıldı birden .

"Derdi ne söylesene Şafak?"

"Bağımlı bu çocuk Efsa.Durmadan uyuşturucu istiyor."dediğinde kilitlenip kaldım.Bir an için kanımın tersine  akan bir hırçın bir hüzün sezdim."Öyle böyle değil nasıl alıştırmışlarsa çocuk aniden çıldırıyor.Onu zaptetmek inan zor demekle anlatılamaz ."
Gözlerim kapalı kapının ötesini gördü bir an.Hazerani'nin duyacağı acıyı ben ondan evvel içimde öğüttüm.

O çocuk Avreş olsun istiyor muyum şimdi bilmiyorum.

Bu adamı sevmek, hayatını sevmeye mecbur ediyor.Ve hayatı  yudum yudum içilen bir  zehir.

" Mardini."

Alnımı sıvazladım.Şafak'ın beni bekleyen sesine  döndüm .

"Şafak sen onu zapetmeye devam et.Ben bugün bir şeyler yapacağım.Sakın uyuşturucu almasına izin verme.Hatta sen onu hastaneye götür bende oraya geleceğim."

"Zaten hastanedeyiz yine.Ama Efsa ben şey yaptım-"

Banyonun kapısının açılması ile telefonu kapattım.Bana doğru yürüyen muazzam tabloya yutkunamadan bakarken dudaklarım aklımı kurcalayan şeyleri mırıldandı.

"Umarım düşündüğüm şeyi yapmamışsındır koruma."

"Ne dedin yavru?"

"Sana don almaya gidiyorum dedim yavrum."diyerek bana ulaşmasını beklemeden hızla yanından geçecek oldum .Tabi ki beni tutmak isteyeceğini biliyordum.Ama o bana uzanan kolunun altından çocuk gibi kaçacağımı  bilmiyordu.Yakalayamadı.

Ben kocamı çok iyi tanıyorum.
Onun da karısını tanıması gerek.

Kıyafet dolabından mevsimlik bir kabanı çekiştirerek aldığımda "Ulan cadı,nereye lan?"diye söylendi.

"Dedim ya sana termal  don alacağım."dediğimde kaşlarımla beline sarılı havluyu işaret ediyordum.

"Geşa !"diye hırladı sinirle.

"Kiminle konuştun ?Nereye gidiyorsun?Tek cümleyle iki cevap istiyorum."

"Bana resmen papağan muamelesi yapıyorsun."deyip elime aldığım mevsimlik montu üstüme geçirdim.
"Çok konuştuğum falan yok ki benim.Sen çok konuşan insan görmemişsin."diye devam ettiğimde bir yandan da ayakkabı arayışına geçmiştim.

Ben halâ çok konuşmadığımı idda ederken"Cevap ver."diye kesti sözlerimi.

Sesi de teni gibi buz kesmişti.

Gerçekten bu kadar çabuk öfkelenmesinin ne manası var ki?
Ama ona yakışıyor bu asabi tavırlar.Bunu  inkar etmeyeceğim.

Spor ayakkabılarımı bağlarken burdan çıkarken yapacağım ilk işi söyledim .
"Eren'i İstanbul'a gidecek.Kader ile vedalaşmak istiyorum."Sesim kısık çıkmıştı.

"Çok fevri kararlar alıyorsun.Eren'i sürgün etmen en çok seni üzecek."dediğinde bir an bağacıkları bağlamayı bırakıp zemine baktım.

"Seni vurdu."dedim yüzüm karış karış gerilirken."Ve pişman değil.Kardeşim senin için tehlike arzediyor Beylerbeyi.Sürgünü hakediyor."

"Eline silah veren bendim.Yoksa değil Eren ,kimsenin bana zarar veremeyeceğini çok iyi biliyorsun Geşa."

Gözlerimi ona doğru çevirirken hırsla ayakkabılarıma sıkı düğümler attım.

"Benim korkutuğum zaten Eren değil sensin.Canına zerre kadar  değer vermediğini görüyorum.Bende herkes gibi senin değer vermediğin canını korumak istiyorum."Kollarını önünde birleştirdiğinde ,geniş kol kasları heybetini bir virgül gibi kıvrıldı.
Kıstığı gözlerinin hedefi bendim ,o gözler kaç kurşun sıktıda benim gönlümün çarpacak takati kalmadı bilmiyorum .

"Demek Beylerbeyi'ni bir aşiret lideri olarak korumak istiyorsun."
Beylerbeyi demek bütün aşiret liderlerinin de lideri demek olduğu için herkesin onu korumak gibi yazılı olmayan fakat töre kadar kati bir gerçekliği vardı.

"Beyimi korumak istiyorum."dedim tebessümle.

"Kardeşini sürmene gerek yok Geşa'm"

Kaşlarımı çattım.

"Seni vuran biri cezasız bir vaziyette burda durursa istemeyeceğin şeyler duyarsın Beylerbeyi."

"Cesareti olan bana  laf atsın,sesini duyursun .Ondan sonra bütün Urfa'ya acıyla attığı iniltiyi da duryurmazsam bana Argeş Hazerani demesinler, Beylerbeyi'nin Azizi."

"Ben sürgünün en doğru karar olduğunu düşünüyorum Hazerani.Bu Eren'e büyümesi için verdiğim bir fırsat olacak."

"Şu inadın var ya adamı çıldırtır.Kızım bu sürgün seni ne hale getirecek ben biliyorum.Sabah akşam Eren de Eren diye ağlarsın sonra."

Yüzümü kırıştırıp "Hiçte bile ağlamam."dedim.

"Tamam lan 1 ay veriyorum.En fazla bir ay sonra gelip Hazerani Eren'i almaya gidelim demezsen bende hiçbir şey bilmiyorum."

"Demeyeceğim."dedim kararlılıkla.
Bana keşke ölseydin ,keşke beni büyütmeseydin diyen adamı niye yanımda isteyipte onu rahatsız edeyim?

"Göreceğiz yavrum."dedi o benden daha emin gibiydi.

Ayakkabılarımı bağlamayı bitirir bitirmez de doğruldum.
Koşan adımlar atıp ona ulaştığımda kolları havada kalacak şekilde çekilmişti.

Islak göğüsüne yanağımı yatırmamla
"Üstün ıslanacak ."demesi bir oldu.
Buz gibiydi teni,iri su damlacıkları teninden sökülmek istemiyor gibi tutunmuştu.Gülerek ona iyice sokuldum yetmedi havaya kaldırdığı kollarını fırsat bilip tenine sürte sürte etrafında hızla döndüm.Üstüm ıslansın ; onunla.

"Bunları  kedinden mi öğreniyorsun?"diye sordu.

Kollarının içine yeniden ulaştığımda
Alnımı tam göğüsünün ortasına yatırdım.Sert bedeninin inanılmaz kıvrımları gözlerimin altında kalmıştı.Ellerimi yavaşca karın kaslarının yanına yerleştirmemle göğüsünde o geniş çeperlerli kaslar gerildi.

Altdudağımı ısırmama sebep olan bu görüntünün hemen ardından burnumun ucunu  gerçekten bir kedi gibi tenine sürtüp ardından o ucunda kurşun olan kolyenin hemen altına doğru dudaklarımı kaldırdım.

Dudaklarımı değdirdiğim yerde buzla yıkanmış iri bir su damlası vardı.Onu yudumlarken gözlerimi gözlerine teslim etmiştim.

Kıvılcımların buzla yıkanmış teninin altına nüfuz etmeye başladığını gördüğümde karın kaslarına yatırdığım ellerim ivedilikle beni saran havlunun öndeki boğumunu açtı.

Ayaklarım kapıya aynı hızda dönüp koşan adımlar atarken sonuna kadar kıvrılmış dudaklarımdan
"Akşama görüşürüz Ağam."sözleri döküldü.

"Ulan.."dedi belinden düşmek üzere olan havluyu kavrarken."iki oldu bu havlu meselesi.Ödeşmek şart oldu şart."diye bağırdında ben çoktan odadan çıkmıştım.

2 gün geçmesine rağmen kasıklarımda baskıcı bir ağrı var .Ve ben biraz güleceğim diye koşmama sebep şeyler yapıp bunu ikiye katlıyordum.

Hazerani'nin şu iki günde yolduğum her bir saç telini küçük bir kutu içinde üstüme giydiğim  montun cebine yerleştirmiştim.Onu elimle  yoklayıp merdivenleri ağır ağır inmeye başladığımda odanın avluya bakan penceresi açıldı.

"Bekle beni."diyordu kalın sesi.

Yok ya.

O ağır ağır adımlarımı hızlandırmadan hemen önce yaptığım tek şey  "Eren ve seni yan yana düşünemiyorum."demek oldu.

Kapıya baktım.Kapıdan çıkmamla ardıma Hazerani'nin adamlarının takılacağını biliyorum.Hastaneye gittiğimde ona bildirecekleri de açıktı.
Ordan çıkmamaya karar vermem saniyeler sürdü.Gözüm dama  kaydı.Ben bu konaktan çıkmanın başka bir yolunu biliyordum .Íşte bu gülümseme sebep oldu.

Hızla dama çıkıp ahıra doğru inen o oyuktan aşağı bıraktım bedenimi.Kilo aldığım için eskisi kadar rahat geçmiyordum.Hatta biraz daha kilo alırsam büyük olasılıkla bir daha ki sefere  burda takılı kalırdım.

Zorda olsa inmeyi becerdiğimde kapşonumu kafama geçirdim.Boynumdaki fuları yüzüme doğru kaldırıp başımı eğerek hızlı adımlarla hızla ordan ayrıldım.

Urfa sokaklarında gizlenerek dolaşmayı özlemişim.Ben Şafak'ı arayacakken , Hazerani'nin çağrısı ile karşılaştım.

Telefonun aralıksız çalmasına dayanamayıp açtığımda
"Geşa!"diye bağırması bir oldu.

"Seni seviyorum koca adamım."dedim mahçup bir sesle.

Durdu.Öfkeyle soluyordu ama sakince sordu.

"Kapıdan çıkman gerektiğini unutmuşsun.Düşündüğüm yerden kaçmadın değil mi?"

Seni seviyorum koca adamım bu cümleyi aklıma kazıyorum.Acil durum kodumuz bu.

"Hazerani,korumalar gelsin istemedim.Senin de onları beni yanlız bırakmamaları için  tembihlediğine eminim."

"Geşa.."dedi dişlerinin birbirine sürtündüğünü duyuyordum.
"Sen sıradan biri değilsin.Ne demek korumalar gelsin istemedim?Ben söylemedim ama o korumalar sen kapıdan çıktığın gibi seninle  geleceklerdi.Çünkü bütün aşiretlerin hanımağasının hep korunması gerektiğini idrak edebiliyorlar ."

Beylerbeyi'nin hanımı olmakta dertti canım.Tek başımıza hava bile alamayacağımız iyice belli oldu .

"Eren'i uzaktan göreceğim Hazerani.Dikkat çekmek istemedim sevgilim.Onu sürgün ettiğim bilinsin istiyor muyum emin değilim ."sesim oldukça kırgındı.Ve bu kırgınlık sadece Eren'e.

"Birlikte gidebilirdik."

Güldüm buna .

"Dikkat çekmek istemiyorum dedim ya.Senin dikkat çekmemen mümkün mü acaba ?Seni neyle saklayacaktık Hazerani?"

"Gülme , görmesinler."dedi adımlarımla beraber durdu bir kumaşla örttüğüm o  gülüşüm.Sessizce gülerim oysa.Sözlerimden mi anladı çok güldüğü mü?

Sessizce dinledim dingileştirmeye çalıştığı nefesini Mardini konağına giden sokağa saparken "Dinlen Hazerani.Beni düşünme .Uyu ,sen gözlerini derin uykundan araladığında ben tam karşında duruyor olacağım."dedim .

"Olmaz."dedi kestirip atan bir sesle .
Ama ekledi"Karşımda değil kollarımın içinde olacasın."dedi.

"Olacağım ."

Hatta kollarının içine girip sana 1284 öpücüğü işaretleyeceğim.

"Edi besse rendamen,xeribi qelek zore."(Yeter artık güzelim, özlemek çok zor .)dedi kalbim göğüsümü eşeleyip ona doğru uçacakmış gibi  hissettim.Özlediğini ben ona döndükten sonra söylüyor.2 yıldır bir kez özledim dememişti.Bir iki saatlik yokluğum için diyordu.Garip bir adam Hazerani ve hep öyle kalacak.

"Nave xeribi xezeraniye.(özlemin adı Hazerani'dir)"dedim .

"Zu were,malamen.(çabuk gel ,evim. )"dedi
Ve başka bir şey eklemedi.Telefonu kapattı.

Onun bu yaptığımdan hoşlanmadığına eminim .Ama mecburiyetti bunu bana yaptıran.

Ben adımlarımı Mardini konağına doğru hızlandırırken gözlerime siyah araçlardan oluşan bir konvoy takıldı.

Mardini aşiretinin oluşturduğu bir konvoydu.Eren'i beklediklerini anladım.

Bir duvar kenarında durdum .
Sonra düşündümde neden bir anne gibi hüzünleniyordum ki?Ya da neden kalbim ağzımda Eren'in nasıl göründüğünü merak ederek bekliyorum?Onu sürgün eden bendim.Ve pişman da değilim.Hazerani'yi öldürmek isteyen biriydi kardeşim.Yüzümü gizlediğim fuları aşağıya indirip boynumun iki yanından aşağı bıraktım.

Başımdaki kapşonu itip ,dik omuzlarımla beraber yolun ortasına çıkıp adım attım.Beni gördükleri gibi önüme koşan Mardini korumalarının içinden geçtim.Onlar da arkama takıldığı esnada Eren ,Kader'in elini tutmuş bir vaziyette konaktan çıktı.

Dudağının kenarındaki şişlik bir an durmama sebep olacak sandım ama olmadı.Eren'in kızgın bakışları adımlarımı güçlendirdi.

Kader beni gördüğünde "Efsa Sultan"diye seslendi.Ağlıyordu Kader .Onun bu sürgüne mecbur olmasından nefret ettim.

Eren Kader'in sesiyle duraksadı.Ama asla benden yana bakmadı .Gözleri hâlâ arabanın kapısına dönüktü .Durdum onlara baktım bir müddet.

"Eren'i sürgün ettiğin doğru mu Mardini?"diye sordu Kader.

Başımı sallamakla yetindim .Ama daha sonra Kader'in bir açıklama hakettiğini düşündüm.

"Beylerbeyi'ni suçu olmadığını halde vurdu.O ,Hem Mardini'nin hemde Geşa Hazerani'nin emri ile sürgün ediliyor Kader ."

Kader'in aniden simasında korku yarıldı ve  aseğirdi .Sanki bunlardan şimdi haberi oluyor gibi baktı .Sahi Kader uzun bir vakittir görünmüyordu.

"Ne ?"dedim kırık dökük bir yüzle baktı Eren'e.

"Onu vuracağım diyordun yaptın mı?"diye sordu.Eren'in elini saran parmaklarının gevşediğini gördüm.
"Sana defalarca yalvarmadım mı ben Eren ?!Binlerce kez ablan o adamı seviyor demedim mi?Sen ...sen bunu nasıl yaptın?"diye sorduğunda Kader'in hiçbir şeyden haberinin olmadığından emin oldum.Büyük olasılıkla Eren duymasına izin vermemişti.Çünkü örüklü başından beri benim aşkımdan yanaydı.

Eren bir şey demedi sadece onun elini daha çok sıktığını gördüm.Biri gevşetirken diğeri daha çok sıkıyordu.

Kader telaşla bana baktı .
"Hazerani nasıl Efsa ?"diye sordu Kader .Korkmuştu fazlaca .

"Şükürler olsun iyi Kader ."dememle Eren "Bu sürgün ne zaman bitecek ?"diye sordu .

"Sen .."dedim aramızda sanki uçurum vardı.Yüzüme dahi bakmıyor.
Haksız değilim diyerek topladım kendimi."Sen Hazerani'ye olan düşmanlığını bitirdiğinde bu sürgün de bitecek ."

İşte gözleri o an ağır ağır bana döndü .Yüzündeki şişlik ve patlayan dudağını gördüğümde içim burkuldu .

"O zaman bu şehre hiç  dönemeyeceğiz Kader ."Dedi bana baka baka.
Daha  beni ne kadar incitebilirsin Eren?

Kader artık onun elini hiç tutmuyordu.Kopmalarını istemiyorum.
Eren daha çok asıldı . Kader'in buruk halini görmüyordu.

Yeniden araçlara doğru yürüdü.Ve Kader'i de ardından sürüklüyordu.

Sürgündü çocukluğum.

Şimdi ise uzaktan izliyordum ,arda arda dizilmiş onlarca siyah aracın en önünde durana doğru yürüyen Eren ve onun  elini tutup çekiştirerek götürdüğü Kader'i.

Kapıları açılmış arabaya ulaşmak üzereydiler ki Kader aniden durdu.Eren , benim onda tanımadığım bir sima ile baktı .

Kader, yüzünde aleni bir hüzün dalgalanırken Eren'in parmaklarının arasından çekti elini.

Mavi gözlerinde çakırlı bir ifade peyda oldu .Karısının bıraktığı eli öylece havada kalmıştı.Eren boş kalan avucunu yumruk haline getirip,parmakları ile doldurmaya dahi yeltenememişti.Îşte bu kadar acıdır sevgilinin elini bırakmak,diye bağırmak istedim ama yapmadım; çünkü o anda zaten canınızdan can kopmuşçasına acınız vardır.Acısını katlamak istemedim.

"Madem pişman değilsin o zaman sürgünü hakediyorsun Eren."dedi Kader."Ben nankör olamam.Ne Hazerani'nin beni son anda kurtarıp benim için  yaptıklarını unutabilirim ne de Efsa'nın bizim için yıllarını verdiğini aklımdan silebilirim."

Ardında duran Mardini konağının kapısını eliyle işaret etti .
"Senin pişman olup dönmeni, şu avlunun içinde bekleyeceğim Çakır.Birgün dön olur mu?"

"Örüklü , dönmeyeceğim ve sen de benimle geleceksin."

Kader'in yaşadığı hayal kırıklığını dahi görmüyordu Eren.Ve Kader, Eren'in her sabah örmesi için peşinden koştuğu örüklü saçlarını önüne aldı.

Uzun saçlarının örüklerini ağır ağır açtı.

Eren ,yutkunamıyordu bu anı.Göğüsü dahi inip kalkmayı bir an için bırakmıştı .

Kader saçlarındaki son düğümü açtığında düz siyah saçları  dalgalarıyla salınarak düştü omuzlarına.

İlk kez örüklü diyemezdi Eren,çünkü Kader örüklerinden vazgeçmişti.

Kader  sol yanağından sıçrayarak düşen o yaşla beraber bana doğru döndüğünde ,Eren onun açılmış saçlarına acı acı bakarak önündeki araca bindi.Karısını sürgüne mecbur edecek tek kelime etmedi.

Saçlarını açması Kader'in ben kalıyorum demesiydi .

Eren'in asıl sürgünü buydu işte .
Eren'in asıl sürgünü buydu işte .
Kendisini kayıtsız seven sevgilisi, yamacından kalkmıştı;hemde kendi isteği ile.

Eren'in bindiği araç hareket ettiğinde Kader koşarak bana sarıldı .

"Onunla git."diyebildim.

Konvoy olan araçları elimle dur işareti yaparak beklemiştim.Tek hareket eden araç Eren'in bindiğiydi.

"Bunu Eren'in küçük annesimi istiyor ?"diye sordu benden yavaş yavaş ayrıldı.Kızaran gözleri ile gözlerimin içine baktı."Yoksa Geşa Hazerani mi istiyor?Bende mi sürgünü hakediyorum?"

Bunu Eren'in annesi gibi davranmaktan vazgeçen ben istiyorum diyemezdim.Kendimi kandırmak olurdu bu.

"Eğer annesi istiyorsa kalacağım."dedi gözlerinin altlarını silerken gözleri hızla gitmiş olan aracın bıraktığı lastik izlerindeydi."Ama eğer Hazerani'nin karısı, Eren'in eşini burda görmek istemiyorum derse gideceğim ama bu gidişim de Eren'le olmayacak ."

"Neden?"diye sordum çaresizce.

"Çakır'ın bu kapıya dönmesi için Efsa."dedi gözleri doldu ."Eren'e bir şey oldu .Sanki o gitti de yerine başka biri geldi .Sen o aklını başına toplasın diye göndermiyor musun?Bende eski haliyle bize geri dönmesi için kalacağım."

"Döner mi?"diye sorduk birbirimize.Aynı anda aynı çaresizlikle baktık o yola."Eren ,eskisi gibi olur mu?"

Kader'in açılmış örüklerinden arta kalan dalgaları sevdim parmak uçlarımla.

Sonra o Mardini  konağının  içine girdi.
Ve teslimiyetle daha o dakikadan başladı beklemeye.Ona kalacaksa bir hanımağa gibi davranmasını öğütledim.Kararına saygı duyduğumu belirtip çıktım.Daha da geç kalmamak adına Kader'in yasını,aşkını süpürdüm omuzlarıma.

Kader bana emanetti ,bu yüzden öyle çabuk gidebildin değil mi Eren ?

Sırtıma onlarca kambur ekleyip adım adım yol gittim.Mardini korumalarımın dahi Eren'le gitmesine müsade etmedim.O artık bir Ağa değildi.Hakettiğinden fazla adamı peşinden göndermedim.

Beni Şafak'ın konumunu attığı hastanenin önüne bırakan adamlarımı beni görmemiş gibi davranmaları için tembihledim.Kader'in emrinden çıkmamalarını ,her anını bana bildirmelerini de ekleyip hızla hastaneye girdim.

Şafak beni bekliyordu.Hızla Avreş'in odasına çıktık.Yatağa bağlıydı ve uyutulduğunu söylemişti Şafak.

Saçlarından bir kaç tutam almak bu yüzden hiç zor olmadı.Ama hali canımı çok yaktı.Hızla daha önceden geleceğim bildirilen bir özel bir labaratuvara geçtik.

Hazerani'nin saç tellerini teslim ettiğimde içimde buruk bir sancı dolanıyordu.Tam o esnada gelmiş çağrıya gülümsedim ama açmadım.

Bu labaratuvarın bugün tek bir işi vardı o da bana kesin bir sonuç vermek.Şafak'ı yeniden Avreş'in yanına yolladım ve kendim an an izleyerek bekledim o sonuçları.

Dakikalar saatlere devrildi.Hazerani defalarca aradı.Sesimden emin olmadığım için açamadım.
Hem gözlerimi de işlemlerden ayırmak istemiyordum.Titizlikle yapılan çalışmayı izlemeye devam ederken anlık hızla bir mesaj yazdım.

Bana biraz zaman ver Hazerani .


Cevap vermek yerine yeniden aradı.
Bu kez telefonu kuru kuru yutkunduktan sonra açtım.

"Eren nerdeyse İstanbul'a ulaşacak ama sen burda değilsin ."

Eren'in nerde olduğunu biliyorsa tabi ki benim de bir hastanede olduğumu biliyordur.

Onun her şeyi bilmesiyle nasıl baş edeceğim bilmiyorum.

"Bana biraz zaman ver."dedim mesajımdaki gibi.

Kızan sesiyle "Ağrın hastaneye gidecek kadar çok ve bunu bana söylemiyor musun?"diye sordu.

Evet yandığımın resmidir.

"Sen neredesin?"diye sordum.Çünkü şuanda koridorları inleten sesler duyuyorum.

Kalbimi yerinden hoplatan bir sesle
"Sen neredeysen tam orda ."dedi ve labaratuvarın beyaz kapısı hiddetle açıldı.

...

Continue Reading

You'll Also Like

5.3K 487 16
Kadın ayağa kalkıp bana baktı, gözlerimi ona diktim ve odadan çıkışını izledim. Ve o sırada bana seslenen bir ses vardı. "Ben Jeon Jungkook."
26.2K 160 1
KİTAP, 1. KİTAPLA BAĞLANTILI OLDUĞU İÇİN YAYINDAN KALDIRILMIŞTIR. " Susuyorum Ali Asaf ağabey! Öyle bir susuyorum ki sessiz sessiz attığım çığlığı b...
337K 14.7K 52
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...
77.1K 2.6K 28
Tuğçe Aksal'ın şu an yayımlamakta olduğu Veliahtlar hikayesindeki Hale ve Asal karakteri için yazılan ve içerisinde birbirinden bağımsız hayal etleri...