Elemkârâne

By derya_dicle_

1.8M 71.6K 42K

Yalanların içinde büyüyen bir beyin ile hayatını ailesine adayan bir ruh, evlilik yaparsa ne olur? Farklı kü... More

♣️ Giriş - BEVAN AKSOY ♣️
♣️1. Bölüm - SEÇİLMİŞ AĞA♣️
♣️2. Bölüm - AKSOY AŞİRETİ♣️
♣️ 3. Bölüm - MAYIS AKIN ♣️
♣️ 4. Bölüm - KİMSİN SEN ♣️
♣️ 5. Bölüm - MUTLULUK ♣️
♣️ 6. Bölüm - SANA YAKIŞMIYOR MAYIS AKIN ♣️
♣️ 7. Bölüm - BEN Mİ? ♣️
♣️ 8. Bölüm - HAYATI TEHLİKEDE ♣️
♣️9. Bölüm - EVLENELİM ♣️
♣️ 10. Bölüm - KARANLIĞINA HOŞGELDİN ♣️
♣️ 11. Bölüm - TANIŞMA ♣️
♣️ 12. Bölüm - YENGE ♣️
♣️ 13. Bölüm - ONUN GÖZLERİ ♣️
♣️ 14. Bölüm - TATMİN ETMEK ♣️
♣️15. Bölüm - KINA GECESİ ♣️
♣️16. Bölüm - DÜĞÜN ♣️
♣️ 17. Bölüm - İLK ADIM ♣️
♣️ 18. Bölüm - HAYAL KIRIKLIĞI ♣️
♣️ 20. Bölüm - PARÇALANIRSIN ♣️
♣️ 21. Bölüm - AŞIK OLDUM ♣️
♣️ 22. Bölüm - AVUKATIMIZ ♣️
♣️ 23. Bölüm - AĞAM ♣️
♣️ 24. Bölüm - YENİDEN BAŞLAR ♣️
♣️ 25. Bölüm - İSTİYOR MUSUN? ♣️
♣️ 26. Bölüm - SARMAK ♣️
♣️ 27. Bölüm - TEK BEDEN ♣️
♣️ 28. Bölüm - OLABİLİR MİYİZ? ♣️
AİLEMİZE DAVETLİSİNİZ 🖤
♣️ 29. Bölüm - ONU SEVİYORDUM ♣️
♣️ 30. Bölüm - KARANLIK ♣️
♣️ 31. Bölüm - BOŞLUK ♣️
♣️ 32. Bölüm - SUÇU NEYDİ? ♣️
♣️ 33. Bölüm - KAYBETMEK ♣️
♣️ 34. Bölüm - KIYAMIYORUM ♣️
♣️ 35. Bölüm - CANIM YANIYOR ♣️
♣️ 36. Bölüm - ÖZÜR DİLERİM ♣️
♣️ 37. Bölüm - HALSİZ DUYGULAR ♣️
♣️ 38. Bölüm - BİZİM ♣️
♣️ 39. Bölüm - KIZIMIZ ♣️
♣️ 40. Bölüm - SENİN GİBİ ♣️
♣️ 41.Bölüm - DEJA VU ♣️
♣️ 42. Bölüm - TESLİMİYET ♣️
‼️ YENİ KAPAK ‼️
♣️ 43. Bölüm - MELEĞİMİZ ♣️
♣️ 44. Bölüm - RUHUMUN PARÇASI ♣️
♣️ 45. Bölüm - KARA OĞLAN ♣️
♣️ 46. Bölüm - RUHUMU ATEŞE VERDİN ♣️
♣️ 47. Bölüm - KARŞILAŞMA ♣️
!! DUYURU !!

♣️ 19. Bölüm - ZAAFIMIZ ♣️

30.5K 1.3K 470
By derya_dicle_

Sellam güzel ailemm, nasılsınız?

Sizinle bir yıldır görüşmüyoruz, nasıl bakalım özlediniz mi beniii

Tamam tamam, göz devirmeyin çok soğuktu biliyorumm

Her neyse, nasıl gidiyor her şey, umarım yolundadır??

Bölüme başlamadan önce bir şeye değinmek istiyorum.

Tekrardan merhaba arkadaşlar öncelikle,

Bu aralar kitap artışta olsa bile yorum sayısı çok az.. bu beni gerçekten çok üzüyor. Okuduğunuz zaman neler hissettiğinizi ya da ne düşündüğünüzü çok merak ediyorum ama ne yazık ki o kadar az yorum geliyor ki bu ciddi anlamda üzülmeme sebep oluyor..

Binlerce yorum istemiyorum sadece okuyan her kişinin bir kaç yere görüşlerini belirtmesini istiyorum her satıra yapmanızı filan da istemiyorum sadece ailemi tanımak, görmek istiyorum.

Umarım bundan sonra beni üzmeyip yorum yaparsınız, yoksa gerçekten kitabın devamını getirip getirmeme konusunda düşünüyorum...

Keyifli okumalar dilerim 🤍

Bazen içinde ki yangını dışarıya çıkarmak ister, bunun için çaba sarf edersiniz ama genellikle bunu yapamaz, tekrar tekrar acınızla savaşmak zorunda kalırdınız. Bu sizi gereğinden fazla üzerken kişiliğiniz bu acılara göre şekillenmeye başlardı. Belki de duygularınızı kaybetmenize sebep olurdu..

İnsanlar dışarıdan size duygusuz, umursamaz, kendini beğenmiş gibisinden söylemlerde bulunurken içinizde geçen acıyı hesaba katmazlardı. Bu doğanın gereği olan bir davranış olsa da insanı aslında en derinden yakanlar arasında yerini koruyordu, ne yazık ki insanların görüşü hep önemli oluyordu.

Saatlerdir oturduğum banktan sonunda kalkmış, kendimi toparlamak amacıyla elimi yüzüme götürmüştüm. Derin bir nefes alıp saçımı başımı düzelterek arkamı döndüm. Bevan'ı bir ağaca yaslı sigara içerken görünce gözümü düşürdüm. Ona gitmesini defalarca söylemiş olduğum halde hala burada ne yüzle durabiliyordu!?

Gözümü üzerinden ayırıp okulun girişine doğru ilerlerken o da peşimden gelmeye başlamıştı. Ayakta durmak her defasında daha zor oluyordu. Dengemi sağlamak amacıyla her adımımda bir yere ihtiyaç duyuyordum. Uzun bir yoldan sonra sonunda arabaların orasına gelmiştik ki görüş açıma Zilan girince istemsizce tebessüm ettim. Zilan bizi görünce arkadaşlarından ayrılıp yanımıza doğru geldi. Derin bir nefes alıp kendimi toparlarken gözüm yanımda kardeşine bakan adama kaydı.

Belki abartılacak bir durum gibi duruyordu, belki de başkası için hiç bir şeyi ifade etmezdi ama benim için hukuk herşeydi. Onun sayesinde ayakta kalmış bu yaşıma kadar gelebilmiştim. Eğitimimi elimden almıştı, hem de bile bile...

Kızların eğitimine önem vermedikleri de doğruymuş..

Zilan endişeli gözlerle bana bakarken tekrardan yalandan gülümsemek zorunda kalmıştım. Endişeli bir tonla
"Ne işiniz var burada?" sorusunu yöneltince yanımdaki şahıs bana izin vermeden "seni almaya geldik." konuştu. Gözümü devirip Zilan'a bakarken elimi tuttu. Hüzünlü bir sesle "iyi misin yenge?" diye sorunca bir kaç daha damla akıtmamak için kendimi çok zor tuttum. Beril'i özlemiştim, ona ihtiyacım vardı.

Elimi çektiğim zaman eli boşluğa düşmüştü. Hızla arabaya ilerlerken arkamdan fısıltılar başlamıştı. Zilan ve Bevan arkamdan hızla gelip bana yetişmişlerdi, arka kapıyı binmek için açmıştım ki Bevan tok sesiyle "öne bin." dedi. Kaşlarım çatık bir şekilde bakışlarımı üzerine yolladığımda umursamaz bir tavır ile karşılık vermişti. Bir kaç saniye geçmiş olacaktı ki Zilan:

"Sen bin yenge arkaya, ben öne binerim."

diyerek abisine kaş göz işareti yaptı. Bevan kardeşindeki gözünü tekrardan üzerime doğrultmuştu ki bakışlarımı çekmeden arabaya bindim. Kapımı kapattığımda hızla açılan kapı ile kalp atışım hızlanmıştı, en ufak konularda bile hemen sinirleniyordu. Üstelik haklı olan ben olsam bile..

♣️♣️♣️

Uzun süren yolculuk devam ederken Zilan radyoya uzanıp açtığında evlendiğim günden beri müzik dinlemediğim aklıma gelmişti.

Her şeyimi sonlandırmış olmam bir kez daha canımı yakmıştı.

Buraya sözde hayalimi gerçekleştirmek için gelmiştim fakat olmamıştı, hiç bir zaman da olmayacaktı. O halde burada ne işim vardı!? Onun karısı olmak istemiyordum, ailemi kaybetmemi sağlayan toplulukların yaşadığı topraklarda nefesimi salmak istemiyordum.

Ben onu istemiyordum..

Zilan bir süre gezindiği listeden sonunda bir parça seçmişti ki gelen tanıdık fon ile Zilan:

"Sanırım bu sana iyi gelecek."

deyip dikiz aynasından göz kırpınca buruk bir tebessüm ettim. Göz yaşlarım akmamak için adeta mücadele veriyordu. Derin bir nefes alıp başımı cama yasladım. Sevdiğim Mor Ve Ötesi'nin - Bir Derdim Var parçası çalıyordu. Fon yeri bitmiş artık sözleri başlamıştı ki ağlamamak için derin bir nefes almak zorunda kalmıştım.

Bir derdim var artık, tutamam içimde

Gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar?

Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar

Sözleri o kadar beni anlatıyordu ki buna yemin edebilirdim fakat kanıtlayamazdım.

Şarkı devam ederken gözlerim ilk defa ona kaymıştı. Direksiyonu her ne kadar sıkıyorsa eli kıpkırmızı olmuştu. Bir süre usulca saçlarına gözüm takılmıştı. Hafif kıvırcık olması hep elleme isteğimi getirmişti. Bana kapalı olmasından dolayı hiç dokunamamıştım.

Şarkının tınısı derinleşirken Bevan arabayı daha hızlı sürüyordu, fona kapılıyor misalinden..

Bir süre sonra hızından rahatsız olan Zilan: "abi yavaş biraz, uçuracaksın bizi." dediğinde Bevan aniden frene bastı. Dengemi kaybedip biraz öne sürüklenmiştim ki kendimi toplayıp geri yaslandım. Dikiz aynasından arkaya baktığını gördüğüm an bakışlarını hızla yola geri çekti. Bende daha fazla bakmayıp camdaki pamuk tarlalarını izlemeye devam ettim.

♣️♣️♣️

Uzun süren yolculuğun ardından Bevan bizi eve bırakmış sonrasında işinin olduğunu söyleyip gitmişti. Konağın içine girdiğimiz zaman odama çıkacaktım ki Zilan'ın konuşması ile durmak zorunda kaldım.

"Her ne oldu bilmiyorum ama akşam ailece yemek yiyeceğiz, lütfen kendini toparla."

konuşmasının sonunda 'yenge' dememesi ve ses tonu dikkatimi çekmişti ki yönümü ona çevirdim. Bakışları üzerime değmiyor, ellerinde tur atıyordu. Kendimi sebepsizce suçlu hissedip çıktığım iki kademeyi geri indim. Derin bir nefes alıp yanına ilerlediğimde tereddütle yüzüme baktı. Tebessüm ettiğimde o da aynı buruklukla karşılık vermişti. Bana Beril'i hatırlatıyor, gülümsememi sağlıyordu. Kolumu açıp sarılması için beklemiştim ki duru bakışları ile arkasına dönerek mutfağa ilerlemişti.

"Yemek için toparlanman lazım. İyi dinlenmeler."

deyip hızla mutfağa girdi. Kolum hala açık bir şekilde beklerken onu kırdığımı anlamıştım ama neden, hiç bir şey olmamışken neden hep ben insanları kırıyor düşüncesine kapılıyordum? Niye annemden başka hiç kimse benim hissetiklerimi önemsemiyordu..

Bugün defalarca yaptığım gibi tekrardan derin bir nefes alıp merdivenlere yöneldim. Basamakları yavaş yavaş tırmanırken elim hep korkulukların üzerindeydi. Sonunda uzun merdiven bitmiş odamız için tekrardan uzun bir yola koyuldum.

Daire olsaydı, böyle mi olurdu? İki adım sonra yatak odasıydı burada 50 adımda bir odaya yetişiyorduk.

Sonunda kapımın önüne gelip içeriye girdim. Üzerimdeki kıyafetleri umursamayarak kendimi konağın ışıklarının hafif aydınlattığı yatağa teslim ettim. Bir süre öylece tavanı izleyip bundan sonra ne yapacağımı düşünmüştüm fakat her defasında buraya tutsak kalacak korkusuna bürünmüştüm. Ne yapacağımı bilmeyerek ağlamanın verdiği uykuya kendimi teslim ettim.

♣️♣️♣️

Dışarıdan gelen yüksek sesler ile gözlerim açılırken odanın içi kapkaranlıktı. Doğrulup bir süre gözümün karanlığa alışmasını beklemiştim ki dışarıdan gelen konuşmalar daha da şiddetlenmişti. Başıma hafif bir ağrı girince elimle ovuşturmak zorunda kalmıştım.

Zilan'ın dediği üzere akşam yemeğe gelecek aile bireyleri vardı. Bu bireyler her ne kadar çoğunluktu da böyle bir ses ortaya çıkmıştı. Çığlık mı dersin yoksa aralarında konuşma mı, belli değildi. Yüzümü buruşturup banyoya gidip elimi yüzümü yıkarken başımın döndüğünü hissettim. 'Akşam üstü yatmak iyi değil' derlerdi hep, bu yüzdendi galiba. Yüzümü kurutup saçımı da düzelterek içeri geçtim. Artık gitmem gerektiğini anlayarak odadan çıkmıştım ki Bevan'ı iki odanın arasında bulunan tekli koltukta oturduğunu gördüm. İlk görüş açıma girdiğinde korkmuş olsam da neden burada beklediğine anlam veremedim. Bevan beni görüp ayağa kalkınca "ne oldu?" diye sorumu yönelttim.

"Uyanmanı bekledim."

"Sebep?"

Yüzüme bakmadan tekrardan konuştu.

"Gitseydim olmasaydın saçma sapan konuşurlardı, beraber gidersek daha uygun olur."

deyip tuttuğu nefesi dışarı çıkarırken nedensizce dudağıma kıvrılma yüklenmişti. Koskoca aşiret ağası aile yemeğinde karısına söz gelmesin diye uyanana kadar burada oturmuştu.

Evet ona karşı artılarım çoğalıyordu..

"İstediklerini diyebilirler, dedikleri gibi cevaplarını alırlardı."

dedim sevinmemi belli etmeyerek, Bevan bir kaç saniyelik bakışlarıma eşlik etmiş sonrasında tekrardan karşıya dikmişti gözlerini.

"Diyemezler!"

dedi tok sesiyle "neden?" dediğim sırada bu sefer çekmemek üzere buluşturmuştu gözlerini.

"Benim karıma bir şey diyemezler."

"Bir kaç saat önceye kadar olmayacak olan karına mı!?"

Dalga geçen bir ses tonuyla dedim sabahki sözlerini hatırlatarak. Yanından hızla uzaklaşıp misafirlerin olduğu yere ilerledim. Bir süre sonra arkamdan geldiğini hissetmiştim. Bevan'ın dedesini görüp yanına ilerledim. Ellerine eğildiğimde her zamanki gibi geri çekince üstelemedim. Genellikle ara sıra öptürüyor, öptürmediği zaman da saçlarımı okşuyordu, buna ihtiyacım olduğunu bilirmişçesine..

Bevan'ın babası elini uzattığı halde umursamaz bir tavır ile ilk önce acımasız yüzüne bakmış sonrasında kafamı saygımı bozmamak amacıyla eğmiştim. Bu davranışım onu rahatsız etmiş olacaktı ki tavrı deyişmişti. En başından beri ne amcasını ne de babasını sevmiştim, Bevan'ın da sevmediğini emindim.

Bevan'ın annesine her daim saygımı koruyordum. O kadın benim geleceğimi temsil ediyordu, onun gibi duygulardan mahrum, hayatı sadece eşi olmuş yapayalnız bir kadın olacaktım. Her bunu düşündüğüm zaman Bevan'dan bir adım daha uzaklaşmak istiyordum..

Ellerine eğilip öptükten sonra sıkıca anne hasreti ile sarıldım. Gerçekten anne kokusu diye bir şey olmalıydı, ben bunu teyzemde hissetmemiştim fakat Bevan'ın annesiyle küçük temaslarda bile bunu ruhumun en derinliklerindeki eksik parça olarak görmüştüm..

Bedenimi zor da olsa geri çektiğimde bana hafifçe fısıldadı. "İyi misin güzel kızım?" sesindeki endişe gülümsememi sağlarken başımı olumlu anlamda salladım. Yüzümde bulunan gülümse onu da mutlu etmiş olacaktı ki karşılık vermişti.

Sonrasında diğer aile üyelerine 'merhaba' dedikten sonra ne yapacağımı bilmeyerek Zilan'ın yanına ilerledim. Bana kızgın mıydı yoksa kırgın mıydı çözememiştim. Ama kırılacak bir şey yapmamıştım, halbuki ben kırılmıştım, hem de en zaafımdan..

Göz ucuyla onu izliyordum ki o da bana aynısını yapıyordu. Hafifçe tebessüm edip bakışlarımı bu sefer serbest bıraktım. Zilan da artık dayanamamış gülmeye başlamıştı.

"Sabah ki davranışım için affedersin."

bir çırpıda söyleyince "unuttum bile" diyerek cevap vermişti. Gözlerim uzun salonda tur atarken kimlerin olduğuna bakındım. Büyük amcası Rojhat, küçük amcası Sedat ve bir kaç kuzeni ve eşleri buradaydı. Aynı zamanda bir köşede çocukların konuşma sesleri diğer tarafta ise dışarıda olan kişilerin sesleri konağı dolduruyordu. Evin çalışanları durmadan bir şeyler kaldırıp indiriyordular. Gözlerim incelemeyi bırakıp bir kaç dakikadır gözleri dedesinde olan evli olduğum adama kaydığında yüzünde ilk defa bir duygu hissettim. Pişmanlık gibi..

Yan profilinden bakıyor olsam bile yüzünde ki duygu değişimini görmemek için kör olmak gerekiyordu. Bir süre dedesini hayran gözlerle izlemiş sonrasında tekrardan bakışlarını yere çekmişti.

Her ne kadar güçlü gibi dursa da içinde ne yangınlar kopuyordu, ne acılara katlanıyordu kim bilir..

Amcası her sözün içine Bevan'ın ağa oluşunu sıkıştırıyor laf söylüyordu fakat Bevan saygısını bozup tek kelime bile edemiyordu. Sorun olan ise şuydu; babası da sesini çıkarmıyor aksine zevk alıyordu. Bevan'ın babasının bazen onu sevdiğine şüphe duyuyordum.

Gözlerim onda kaç dakika boyunca takılı kalmıştı, hiç bir fikrim yoktu ama hiç bir zaman gözlerini kadınların oturduğu yere çekip de bakmamıştı, bu oldukça dikkatimi çekmişti.

"Şşş geliyor musun mutfağa?"

diyen Zilan'ı ilk duymamış, tekrarlayınca fark etmiştim. Bu ortamdan bir kaç dakika da olsa çıkmak istiyordum çünkü herkes birbirine nefret dolu aynı zaman da küçümseyici bakışlarla bakıyordu. Ben bu durumdan oldukça rahatsız olmuştum.

Dışarı çıktığımızda Zilan odadan uzaklaşmamız ile "ne çok baktın abime be yenge!' değince yüzündeki neşeyi görmek hoşuma gitmişti. Aramızda bir şey olduğunu sezmesin diye bir şeyler uydurmuştum ki direkmen söyledim.

"Neden, kocam değil mi? Bakamaz mıyım!?" dedim ona eşlik eden ses tonuyla, Zilan verdiğim yanıtla daha mutlu olurken "aranızda sorun olmamasına çok sevindim. Umarım seni kırmışsa bir an önce gönlünü alır." deyip gülümsemesini büyütürken imkansız olacak şeyi fısıldıyla diledim.

"Umarım."

♣️♣️♣️

İçeride oluşan uzun sessizlik artarken dikkatim Bevan'ın amcasının bana bakan bakışlarına uzandı. Bir süredir beni izliyor, kiyafetlerime bakıyordu. Oldukça açık giymemek istiyordum onlara uyum sağlamak amacıyla, ama yine de bu gözüne mi batıyordu anlayamamıştım.

"Sen okuyor muydun?"

diyen amcası ile bütün gözler üzerime çekilirken başımı istemsizce sallayıp "evet." dedim. Bevan'ın amcası sık olan sakalından elini geçirip küçümseyici bir tavır ile "ne okiyisen?" değince kendimden emin bir ses tonuyla "hukuk." diye yanıtladım.

Bakışları gittikçe sinirimi bozmaya başlamıştı ki bu sefer "senden eyi avukat olir zaten" değince bu sefer küçümseme sırası bendeydi.

"Ailenize de bir tane lazım. Malum derin konular"

dedim çok da düşüncelerimi belli etmeden. Fısıldaşmalar başlarken Rojhat amcanın bakışları gitgide öfkeye yerini bırakıyordu. Gözlerim bizi izleyen Bevan'a kaydığında bıyık altından gülümsediğini gördüm. Hareketimin rahatsız etmemiş olması sevindirmiş aynı zamanda daha da hırslandırmıştı.

"Dil de pabuç gibi maşallah?"

"Avukat olunca lazım oluyor."

deyip yalancıktan sırıttım. Bevan'ın amcası konuşmaya hazırlanmıştı ki bir şey diyemeden Bevan'a dönüp "avradın çok konuşmaya başlamış Bevo heberi ola" değince göz devirdim. O nasıl bir tabirdi.

"Avrat değil eşim o"

Deyip bakmak istediğim bir yüz ifadesi ile bakmış sonrasında tekrardan "Şirketimde bir avukata ihtiyacı var." diyerek amcasını daha beter kızdırmıştı. Ne demek istediğini anlamaya çalışırken amcası bu sefer bana "senin diploman var mıdır?" değince bir süre ses çıkarmamıştım. Sabah ki okul konusu aklıma gelince isteksizce dişlerim sıkılmaya başlamıştı. Rojhat amca ses vermemem ile birlikte sırıtışını büyütüp tekrardan Bevan'a dönmüştü. Bevan'ın gözleri benim üzerimde olması canımı yakmıştı.

Bana acıyan gözlerle bakıyordu, acınacak bir şey yapmamıştım.

"Anlaşıldı, daha mezun olamayan birisini oyun sandığın şirketin başına mı geçireceksin? Okulunu bitirememiş daha"

dedi sonunu vurgulayarak, gözlerim kapanırken ellerim sıkılmaya başlamıştı. Yanımda oturan Zilan, elini koluma yerleştirince derin bir nefes aldım. Okulumu birincilikle bitirecekken ne hakla bunu söyleyebiliyordu!?

Bakışları beni bulurken Bevan'a olan nefretim kat be kat artmıştı.

"Okulunu bitirmeden evlenen birisinden ne hayır gelir!?"

bunu ne hakla söyleyebiliyordu? Daha kızları okutmazken bunu nasıl dile getirebiliyordu. Dişlerimi sıkmaktan artık gözlerim dolmuştu. Bu toplulukların bu sözlerini onlara yediremeyeceğim için o kadar sinirliydim ki her şeyi şuan kırıp, dökebilirdim. Tam konuşacakken

"Karım ile düzgün konuş amca!"

Bevan'ın konuşması dikkatimi çekmişti. Ailesine karşı umursamadığı kızı savunmuştu, ikinci defa beni onlara karşı korumuştu. Bevan'da onlardan nefret ediyordu. Zilan doğru söylüyordu daha ona karşı hiç bir şey yapmamışlardı. İkimize birlikte yapacaklardı. Ateşin içinde acıya bizi mahkum edeceklerdi..

Belki de Zilan bu yüzden abisini benim tamamlamamı istiyordu. İkimiz de aynı yerden yaralıydık, sevgi...

"Sen ne sıfatla amcana karşı iki günlük kadını savunursun gevat"

Bevan'ın babası ayağa kalkmış Bevan'ın önüne geçmişti ki Bevan'ın elini sıktığını gördüm. Bevan dişlerinin arasından çıkarmamaya çalıştığı kelimeleri zapt ederken bakışları hızla dedesine değdi. Dedesinden yardım isterken dedesinin gözü direkmen benim üzerimdeydi.

"Rojhat rast dibêje."
'Rojhat haklı.'

Dediğinde anlamayarak bakışlarımı Zilan'a kaydırıp "ne söyledi?" diye fısıldayarak sordum. Zilan bakışları yerde bir şekilde

"Rojhat haklı." değince o zaman bütün bedenim boşluğa sürüklenmişti. Gerçekten bunları ne hadlerine söyleyebiliyorlardı, hem de o kadar acınacak durumları varken!?

Hızla ayağa kalkıp bir şey dememek amacıyla kendimi dışarı attığımda son kez duyduğum şey bu olmuştu.

"Ben nasıl ağaysam o da hanım ağa, nasıl neneme önem verdiyseniz benim karıma da saygı duyacaksıyız!"

Bevan'ın sinirli ve baskın çıkan sesi.

Sinirlerim daha da bozulurken ilk defa kendimi bu kadar güçsüz, yalnız hissetmiştim. Koskoca korkularımın içinde tek başımaydım, hem de karanlık ile birlikte. Korktuğum iki madde. Ailemi kaybettiğimde alacakaranlığın içinde yapayalnızdım. Karanlığı aydınlatan bedenlerini tek seferde yakan ateşti.. o günden sonra karanlık düşmanım, yalnızlık korkum olmuştu. Şimdi ikisi birleşince bütün ruhumu paramparça etmişlerdi.

Hızlı ve bugünlerde hiç durmayan yaşlar ile birlikte odama ilerlerken korkum daha da artıyordu. Durduk yere tartışmaya yol açmış olması daha beterlerini göreceğimin habercisiydi.

Odaya girer girmez komodinin üzerindeki telefonu elime aldım. Titreyen elimle birlikte üç gündür konuşmadığım teyzemi bulup aradım. Kısa bir kaç çalıştan sonra açıp sevinçli bir ses tonuyla "merhaba tatlım." derken aynı sevincin yıkılmış haliyle "teyze lütfen beni buradan al." sesimin bitkinliği insanın en derinine dokunacak cinstendi.

"Ne oldu kızım?"

diyen teyzemin sesi gayette normal geliyordu.

"Teyze yalvarırım al beni buradan, ben yapamıyorum. Ben burada ölüyorum teyze."

"Saçmalama Mayıs! Ne ölmesi, ne yapamaması! Sen orada evli bir kızsın hayatına devam edeceksin anladın mı? Kimsenin sana bir şey yaptığı falan da yok kafanda kurgulama o zamanlar gibi!"

Teyzem çok yüksek ve net bir ses tonu kullandığı halde yüzüne kapatamamış hala bir umutla konuşmaya hazırlanmıştım.

"Ben burada her gün ağlıyorum teyze yetmez mi?"

sesim o kadar çok titriyordu ki çoğu kelimem anlaşılmıyordu büyük ihtimalle

"Mayıs çocuk musun her gün ağlıyorsun! Tedavi gördüğünü söyleme onlara tamam mı?"

Dediğinde boşluğa düşerek yatağa oturmuştum. Nereden nereye bağlamıştı konuyu, ama ben yine de kapatamamıştım. Çünkü teyzemden başka kimsem yoktu..

"Tey-"

"Mayıs insanların huzurunu bozma! Oraya alışsan iyi edersin. Boşanma filan yok! Bunu aklının bir yerine kazı."

deyip telefonu kapattı. Dakikalarca telefon kulağımda öylece donmuştum ki o an içimden Allah'a canımı alması için dualar etmiştim.

♣️♣️♣️

Belki dakikalar geçmişti ya da saatler ama ben kendime gelememiştim, teyzemin dediği cümleler bir an olsun aklımı terk etmemiş, bana fazlalık olduğumu defalarca yüzüme çarpmıştı. Nefes almakta gün geçtikçe zorlaşıyor olmam beni korkutuyordu.

Şimdi ben ne yapacaktım, hukuk yoktu, aile yoktu, sevgi yoktu, son çarem teyzem bile yoktu. Ne yapacaktım ben bu koskoca labirentin içinde doğru yolu tek başıma nasıl bulacaktım. O yolun daha ortasına gelmemişken tekrardan başlangıç noktasına itilmiştim. Tekrar tekrar yıkılışımı bana hatırlatıyorlardı. İlk ailem, sonrasında evlendiğim adamın ailesi. Ne benzerlikti ki beni yıkan tek konu aileydi, belki de daha yeni yeni aileyi öğrendiğim zaman onları ellerimden kayıp gitmesiydi asıl mesele olan. Belki de gittikleri zaman hayatı göstermek amacıyla beni bırakmalarıydı asıl mesele olan.

Beni küllerimden doğmaya mecbur etmişlerken neden her defasında daha da kül koyarak ruhumu ağırlaştırıp, düşmemi istiyorlardı. Neden beni acı çekmemi istiyorlardı? Benim tek isteğim bir avuç sevgiyken..

Düşüncelerim ile boğuşmaya devam ederken kapının yavaş bir şekilde açılma sesini duydum fakat gözlerimi oraya kaldıracak gücü kendimde bulamadım. Yaslandığım duvardan karşıya bakar bir şekilde yeri izliyordum. Yanıma oturmasıyla birlikte tek ayağını kendine çekmiş diğer ayağını uzatmıştı. Uzun bir sessizlik oluşmuş, o da benim gibi yeri seyretmişti.

Acaba şuan onun içinde ki dertte mi aileydi yoksa ona yüklenen sorumluluklar mıydı? Canı yanıyordu bunu hissediyordum ama onun kadar güçlü duramıyordum.

Uzun süren sessizlik uzarken Bevan:

"Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi'nde Hukuk bölümü var. Orada devam edebilirsin."

dedi buruk bir ses tonuyla. Kendini suçlu hissediyordu, öyleydi zaten ama içeride olanlardan sonra öyle bir düşüncede olduğunu artık düşünmüyordum. Ama neden yapmıştı o zaman neden beni bildiği halde gidip orada saatlerce ağlamamı izlemişti. Zevk mi almıştı bundan?

"İstemiyorum."

"Neden kendine bunu yapıyorsun?"

Bakışlarım yavaş adımlarla onu bulurken onun da bana baktığını gördüm.

Kafamı duvara yaslayıp gözlerimi çekmeden uzunca izledim ormanı yaşatan gözleri. Onlarda usulca izledi ormanın içindeki ağaçları temsil eden gözlerimi. Ne kadar da ortak özelliğimiz vardı oysaki, tıpkı gözlerimizin rengi gibi..

"Neden insanların senin zaafınından incitmesine izin veriyorsun?"

dedi tok sesiyle. Onda duygu hissetmemeye o kadar alışmıştım ki artık önemsemiyordum. Bir süre cevap vermemiş sonrasında "bilmiyorum." diye geçiştirmiştim. Kafasını tekrardan dikleştirip bu sefer gözlerini kapatarak konuştu.

"Senin zaafın ailen, benimkisi de öyle. Biz aynı yerden yaralandık, evren bizi birbirimizi tamamlayalım diye bir araya getirdi. Yanımda güçlü olmayı öğren, yoksa her geçen gün daha da kırılacaksın Mayıs Aksoy!"

Sona doğru güzel konuşmasını bozduğu halde hala onu hayranlıkla izliyordum. İlk defa yüzünü bu kadar dikkatli izlemiştim. Gözü kapalı bir şekilde hala yukarı bakıyordu. Derin bir nefes alıp günlerdir yapmak istediğim hareketi yapmak amacıyla elimi saçlarına götürdüm. Sinirden dağılmış saçlarını düzenle parmak uçlarımı kullanıp yerine yerleştirdim. Geri çekilmemiş ya da gözünü açmamıştı, ihtiyacı varmışçasına gelen hisse kapılmıştı.

O an bir şeyi anlamıştım;

Belki de yokların arasında kaybolan hayatımda sevgi oluşabilirdi..




Bölüm sonu..

Not 🔖
Arkadaşlar ağızlı konuşma sahnelerini çok iyi yapamıyorum çünkü aile içinde de konuşulmadığı için çok yabancıyım.. fakat o yöreyi de yansıtmak istiyorum o yüzden biraz değişik durabilir.

Bölüm nasıldıı??

Son sahnenin güzelliği Halis mii 🥺

Ben açıkçası baya yükseldim..

Umarım yorum yaparak okumuşsunuzdur çünkü başta dediğim şeyi hala düşünüyorum..

Bir daha ki bölümde görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın. Hoşçakalın 🤍

















Continue Reading

You'll Also Like

44.5M 2M 84
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
96K 10.9K 42
❝ Ölüm bizi ayırana dek... Ne iddialı bir söz değil mi? Evlilik için fazlasıyla meydan okuyan bir söz. Biz bu sözü vermekle kalmayıp birbirimize evet...
102K 2.5K 27
Azra hergün olduğu gibi, kafeden en son çıkmış kapıyı sıkı sıkı kilitlemişti. Ağır adımlarla kendini adeta sürükleyerek eve gidiyordu.Bugün kafe baya...
ÖLÜM RABITASI By min

General Fiction

26.7K 2.1K 18
"Adın Gurur mu?" dedim birdenbire. İlaç kutusu üzerinde yazan kullanım talimatlarını okumayı bitirip yüzüne döndüm. İfadesiz gözleri üzerimdeydi. "A...