Taş yürek

By Kacarmisil1

331K 31.2K 5.7K

Usta bir dövüşçünün kızı olan Bilge 24 yaşında genç bir kızdır. Karmaşık bir aklı ve babadan miras mükemmel b... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93
Bölüm 94
Bölüm 95
Bölüm 96
Bölüm 97
Bölüm 98
Bölüm 99
Bölüm 100
Bölüm 101
Bölüm 102
Bölüm 103
Bölüm 104
Bölüm 105
Bölüm 106
Bölüm 107
Bölüm 108
Bölüm 109
Bölüm 110
Bölüm 111
Bölüm 112
Bölüm 113
Bölüm 114
Bölüm 115
Bölüm 116
Bölüm 117
Bölüm 118
Bölüm 119
Bölüm 120
Bölüm 121
Bölüm 122
Bölüm 123
Bölüm 124
Bölüm 125
Bölüm 126
Bölüm 127
Bölüm 128
Bölüm 129
Bölüm 130
Bölüm 131
Bölüm 132
Bölüm 133
Bölüm 134
Bölüm 135
Bölüm 136
Bölüm 137
Bölüm 138
Bölüm 139
Bölüm 140
Bölüm 141
Bölüm 142
Bölüm 143
Bölüm 144
Bölüm 145
Bölüm 146
Bölüm 147
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Çok Özel Bölüm
ÇOK ÖZEL BÖLÜM 2
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
YENİ Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm DÖVÜŞ

Bölüm 38

1.8K 166 18
By Kacarmisil1

Yorum yapın ayol

**

Bilge durmayan göz yaşları ile kafasını salladı,"Hakkındır Andrew."

Andrew oğluna döndü tekrar,"İsmi"diye mırıldandı. Düşünüyordu."oğlumun adı Harry olacak."dedi kafasını kaldırıp tekrar kıza bakarak. Bilge dudağını dişledi."Şey aslında," Andrew tek kaşını kaldırıp karşısında sessizce ağlayan Bilge'nin iki büklüm oluşunu izledi. "Ne?"

"İsmi Atilla."

Andrew kaşlarını kaldırarak telaffuz etmeye çalıştı. "Atila?"

"Hayır," Bilge burnunu çekerek eliyle yanaklarındaki ıslaklığı sildi ve kafasını iki yana salladı,"Atilla."

Andrew birden aldığı tarih derslerini hatırlayarak,"Oğluma cani barbar Atilla'nın ismini mi verdin!"diye sesini yükseltti. "Tanrının kırbacı Atilla!"

Bilge yutkundu,"Şey, "utandı da," Yani siz Avrupa'lılar ondan çok çekmiş olabilirsiniz ancak Atilla bizim için bir kahramandan aşağı değil."

"Harry Atilla Windsor olacak o zaman." Andrew çok sinirlenmişti. Dişlerini sıkarak sakinleşmeye çalışıyordu. "Atilla koymamalıydın Bilge!"

Bilge,"Ay ne yapabilirim!"diye sinirlendi aniden. Evet, lohusalık başlıyordu. "Ne yapabilirim yani!"

Andrew kızın birden kıpkırmızı olmasına şaşırıp,"Koyma!"dedi.

Bilge,"Gitsene Andrew sen!"diye ciyakladı. Çocuğunu adamdan almaya çalışarak,"Terk et bizi, git sen!"

Andrew, Harry'i kaçırıp kızı tek eliyle kendisinden uzaklaştırdı,"Sakin ol, İsa aşkına!"

"Atilla müslüman!"diye bağırdı Bilge. "Baba! Gel! Beni al bu barbarın elinden!"

"Barbar mı!" Andrew daha ne kadar şaşırtacaktı acaba. "Türklere barbar denir! Bir İngiliz Kraliyet üyesine değil!"

"Öyle mi?"diye kaşlarını kaldırarak sordu Bilge. "Orta çağda tüm aile üyelerinin tek bir suda yıkandığı siz İngilizlere ne deniyor! Soylu mu!"

"Sen?"Andrew kaşlarını çattı,"Ne?"

Bilge gözü dönmüş gibi bağırmaya devam etti. "OSMANLI SİZE SU GÖNDERENE KADAR YIKANMAK NE BİLMEYEN İNGİLTERE SOYLU DEĞİL Mİ!! AMA SIRF SAVAŞ YETENEĞİ FAZLA OLDUĞU İÇİN TÜRKLER BARBAR."

Genç lord,"Aman Allah'ım sen delirmişsin."diye mırıldandı."Bensizlik sana hiç yaramamış."

Bilge göz devirip,"Tut Atilla'yı."dedi."Gidip temiz bez var mı bakacak yoksa da yıkayacağım."

Andrew kucağındaki çocuğu ile Süleyman ve Sherlock 'un yanına inmek üzere odadan çıktı.

Yaşlı adamı gördüğünde söylediği ilk şey,"Efendim Bilge hiç iyi değil."oldu.

Süleyman,"Bizim burada buna doğum hüznü derler oğlum."dedi.

Andrew şaşırdı,"Bir ağlıyor bir bağırıyor bir gülüyor bir utanıyor."

Sherlock kahkaha attı,"leydi Bilge normalde de böyle değil miydi?"

Andrew kafasını çevirip adama baktı,"Biraz böyleydi."

Süleyman gülmeye başladı. "Ben tek başıma neler çektim bir bilseniz Dük Andrew ve Bay Holmes."

Andrew oğlunun yanağını eğilip hafifçe öptü, aklına gelen şeyle Sherlock 'a döndü. "Çocuğun ismini ne koymuş biliyor musun?"

Sherlock merakla,"Fatih mi?"diye sordu. Sonra o Sultan'ın ikinci adını hatırlamaya çalışıp,"Ya da Mehmet?"dedi.

Andrew sinirle kafasını iki yana,"Atilla."dedi. "Tanrının kırbacı Atilla."

Süleyman,"Evet, kesinlikle."dedi. "Bilge tutturdu Atilla olacak diye."

Sherlock yutkundu. "Kral ve Kraliçe bunu duyunca sinirden deliye dönecekler lordum."

Dük iç çekti "Hiç sorma. Bilge nasıl böyle bir şey yapar anlamıyorum," sonra kaşlarını çattı,"Gerçi beni terk edip Osmanlı topraklarına gelen de gene kendisi neden şaşırıyorsam?"

Süleyman,"Dük Andrew,"dedi olaya müdahale etmek adına,"Kızım orada kendisini bu denli yalnız ve geride hissederken sizin yaptığınız onun eziyetine eziyet katmak olmasaydı Bilge gelmezdi."

Andrew,"Ben hatalarımın farkındayım ancak yine de beni terk edip çocuğumla kaçmasını normal göremezsiniz!"sesini ilk defa yükseltti. "Ben bir yıl boyunca ne çektim biliyor musunuz siz!"

Bilge merdivenleri inecekken duyduğu cümleyle durup yutkundu ve olduğu yerde dinlemeye başladı.

Andrew devam etti,"Acaba öldüler mi? Yolda başına bir şey geldi mi, ne yaptım da Bilge bana bunu reva gördü, beni hiç mi sevmedi, çocuğumu hangi cürretle benden uzaklaştırır, kim ona yardım etti!" Düşündüğü tüm her şeyi sesini yükselte yükselte döktü. "Kaç gece uyuyamadım biliyor musunuz siz!"

Süleyman,"Tamam, haklısınız."dedi itiraz etmeden. "Ama bende Bilge burada huzurluyken bile çektiklerini bildiğimden kızımı geri gönderemedim. Uykusundan nasıl ağlayarak sıçradığını, çoğu gece uyuyamadığını, siz Dük Andrew. Yanınızda uyuyan karınız rüyalarında nasıl acı çekiyor hiç mi görmediniz?"

Bilge yutkundu. Andrew 'in yanında çekmiyordu. Bu yüzden adam görmemiş olabilirdi.

Andrew bir an kendisini kötü hissetti. "Hayır, görmedim."diye mırıldandı.

**

Bilge yer sofrasını kurup,"Gelin yemek yiyelim."diye erkekleri çağırdı.

Süleyman,"Tüm gece uyumadınız,"dedi. "Biz de sizinle uyumadık. "

Bilge utanarak tebessüm etti. "Yorgun olmalısınız."

Sherlock,"Aslında kızartılmış domuz pastırması şu anda tam da ihtiyacım olan şey."diye mırıldandı fakat Müslümanların domuz yemediğini biliyordu.

"Dana olmaz mı?"diye sordu Süleyman keyifle. "Biz domuz yemeyiz Bay Holmes."

Andrew oturduğu divandan kalkarak Bilge'nin çorba tenceresiyle oturduğu yere, yanına geçti, "Harry iyi mi?"diye sordu karısına.

Bilge,"Harry sütünü içti uyuyor."dedi ve bakırdan kâseye yaptığı çorbayı doldurdu. "Ezogelin,"dedi çorbaya merakla bakan adamlara. Sherlock,"Kokusu iyi,"dedi düşününce. "Ama daha önce yediğimi düşünmüyorum."

Süleyman el yapımı, ki onu da Bilge yapmıştı, ekmeği eliyle parçalayarak yarısını Andrew ve Sherlock'un önüne koydu.

Andrew kızın da oturmasını bekledi ve Bilge herkesin yemeğini doldurduktan sonra eteğini hafifçe yukarı kaldırıp kocasının yanına oturdu.

"Bismillahirrahmanirrahim."dedi Süleyman ve çorbasına kaşığı daldırdı.

Sherlock gülümsedi ve yemeğe başladı.

Andrew karısına baktı, çorbadan korkarak bir kaşık alıp ağzına götürdüğünde tattığı tat onu şaşırttı.

Her yemeği yemezdi Andrew.

Bilge çorbayı içerken sordu,"Nasıl güzel mi?"

Sherlock kafasını salladı, Andrew ise ona uzatılmış yarısı kopmuş ekmekten biraz alarak çorbaya doğradı. Ekmekli çorbadan bir kaşık daha alınca Süleyman 'a döndü,"Aşçınızın eli ne kadar lezzetli Süleyman Bey."

Süleyman güldü,"Aşçı yanında oturuyor lord hazretleri."

Andrew şaşkınlıkla Bilge'ye baktı. "Sen mi yaptın hepsini?"

Bilge ağzındaki lokmasını yutup utana sıkıla,"Evet."dedi. "Türk yemeği yapmasını biliyorum."

Sherlock çok aç olduğu için sordu."sadece çorba mı içeceğiz yoksa ekstra bir şey var mı leydim?"

Bilge,"Bıldırcın doldurdum dedektif."dedi. "Ateşte pişirdim sıcak kalsın diye kapağını açmadım," Sherlock'un önündeki boş kâseye bakıp elini uzattı,"Size doldurabilirim sanırım."

Bakır tabağı da alıp yanındaki kapaklı tencereden bıldırcın, bir diğer yanındaki tencereden ise kendi yaptığı düz beyaz pirinçli pilavı doldurup adama uzattı.

Bilge kendi zamanındaki yemekleri bu zamanla uyduruyor, sunumu ona göre yapıyordu.

Andrew ise her yediği lokmada şaşırdı.
Çok şaşırdı.

Bilge aşçılardan da güzel yemek yapıyordu.

Andrew karısına ara ara kaçamak bakışlar atarak,"Sanırım bende bıldırcın alacağım,"diye mırıldandı.

Bilge,"Kemiklerini bizzat çıkardım rahat yiyebilirsiniz."dedi.

Andrew ve babasına da yemek doldurduktan sonra ağlayan oğluyla sıkıntılı bir nefes verdi. "Sizler devam edin ben geleceğim."dedi ve dirwkt ayağa kalktı.

Andrew karısı gittikten sonra uzun bir süre yemek sofrasında onu bekledi.

Sonunda geldiğinde Bilge direkt boş tabakları ve bardakları toplamaya başlayınca,"otur ve yemeğini ye Bilge."dedi Andrew. "Harry'e süt lazım."diye güldü.

**

Bilge eşyalarını toplarken hüzün doluydu.

O büyük,içinde insanların sadece bedenen var olduğu malikaneye gitmek istemiyordu.

Bu küçük konakta huzurluydu.

Andrew,"Bilge?"diyerek kızın odasına girdi. Ardından kapıyı yavaşça kapatarak yerde bavulun önünde hüzünle eşya katlayan karısına baktı.
"Bilge?"

Genç kız onu ilkinde duymayınca bir kere daha çağırdı ve Bilge sıçrayarak arkasını döndü. Tanıdık simayla,"Efendim?"dedi sakince. Andrew heybetiyle tüm odayı doldurmuştu resmen.

"İyi misin?" Genç adam kızın yanında uyuyan oğluna baktı. "Harry nasıl?"

Bilge,"Atilla iyi,"diyerek iç çekti.

Andrew kaşlarını çatarak,"Sen nasılsın peki?"diye sordu.

Bilge omuz silkti ve tekrar önüne dönüp elbisesini katlamaya başladı,"Ben pek iyi değilim."

Andrew odada kıza yaklaşarak önündeki Bilge'nin yatağına oturdu ve sordu,"Neden?"

"Bilmiyorum,"dedi Bilge kafasını kaldırıp adama bakıp. "Gelmek istemiyorum sanırım."

Andrew iyice çattı kaşlarını,"Sen benimle alay ediyorsun bunun başka bir açıklaması yok." Ellerini yumruk yapmış çenesini kasmıştı.

Bilge göz devirmek istedi."Orada mutlu değilim Andrew," elindeki elbiseyi bavula güzelce yerleştirip gecelikleri ne uzandı. "Hiç mutlu değilim,"

"Sebep?"diye kızdı Andrew. Bağırmıyordu oğlu uyanmasın diye ancak böyle bile öfkesi gün yüzündeydi.

"Çünkü Jennifer var, annen Leydi Rose beni hiç sevmiyor, her an bana tekrar vurabilecek olma düşüncen bile beni kahrediyor ve çoğu çalışanın beni eskiden esir aldığın için leydi değil de basit bir köylü olarak görüp bana değer vermiyor."
Adama baktı tekrar,"Ben burada bir Bey kızıyım. Orada ise Dük Andrew 'in eski esir köle karısı."

Andrew,"Bilge."dedi sinirle. "Kimse sana saygıda kusur etmiyor."

Bilge iyice öfkelendi ve az önceki umursamaz maskeyi indirip,"ESKİ KARINIZ PEKİ LORD ANDREW?"diye sordu. "O da mı dahil kimse lafına."

Andrew,"Jennifer babasından aldığı cesaretle kraliçeye bile hadsizlik yapan bir kadın. Babası Avrupa'nın en zengin kontlarından."diye açıklama yaptı.
Bilge göz devirip,"Şımarık."dedi.

Andrew kafasını salladı,"Aynen öyle, şımarık."

Bilge iç çekerek bavula eşyaları dizmeye devam etti. Sıra oğlunun eşyalarına gelince eline gelen siyah yün kazakla gülümsedi,"Bak bunu ben ördüm."

Andrew kızın aniden yumuşamasıyla rahat bir nefes verdi,"Çok güzel olmuş."

Kazağı inceledi. Gerçekten Türk kültürünü gösteren bir kazaktı. Savaşçı kazaklarına benziyordu. "Ve bunu da,"diyerek çorapları kaldırdı Bilge,"Atilla'mın ayakları üşümesin diye hamileyken ördüm. Cinsiyetini bilmediğim için siyah yaparken içime doğdu sanki. Erkek olacağını görmüş gibiydim."

Andrew kafasını yüzündeki tebessüm ile salladı,"Bir şey sorabilir miyim?"dedi hüzünle sonra. Bilge bakışlarını elinde tuttuğu minik çoraptan çekerek adama yöneltti. "Sorabilirsin."

"Hamileliğinde hiç zorlanmadın mı?" Andrew iç çekti. Karısı hamileliğini yapa yalnız geçirmişti.

Bebeğin ilk tekmesini Andrew hissedememişti, hiçbir zaman diğer Lordlar gibi olmamıştı Andrew. Her zaman ondan olan çocuğu daha ilk haftalardan bile değerli görüyor her anını yaşamak istiyordu.

Natalie de olduğu gibi Harry'de de olmak istedi. Ama olamadı.

Bilge gözleri dolunca saklamak adına gülümsedi ve eşyaları bavula güzelce yerleştirip,"Zorlandım."dedi. "Ama daha çok bebekten değil vicdanım yüzünden."

Andrew anlamadı.
Bilge kafasını kaldırıp adamın mavi gözlerine bakınca yaşlar yanaklarından aktı,"Senden onu aldığım için hep kendimi suçladım. Vicdanım susmuyordu."

Andrew korktuğu soruyu sordu. "Doğumda ne yaptın?"dedi. Çünkü Bilge'nin hamilelikten değil doğum yapmaktan ne kadar çok korktuğunu biliyordu.

Bilge omuz silkti,"Çığlık çığlığa ağladım."

Andrew gülümsedi,"Yanında olmak isterdim Bilge," gülüşünde hüzün vardı. "Benden aldığın her an için sana çok kızıyorum."

Bilge utandı,"Yanında kalsaydım intihar edebilirdim." Omuz silkti,"Gözümün önünde canlı canlı bir kadını yaktınız."

Andrew kaşlarını çattı,"Bu konuda haklı olabilirsin ancak hiç mi infaz izlemedin gerçekten?"

Bilge gözlerini iyice açıp,"Hiç izlemedim Lordum."dedi. Sonra iğneleyici bir şekilde,"Biz barbar Türkler canlı canlı insan yakmıyoruz."

Andrew göz devirdi. "Ama çok güzel kılıçtan geçiriyorsunuz."

Bilge alayla güldü,"Bunu zevk ile asla izlemiyoruz ama. Tıpkı sizin şişko kralınız gibi."

Andrew göz devirdi,"Sonunda bana öldürteceksin kralı."

Bilge somurttu,"Önce Jennifer 'ın babasını öldür."

Andrew şaşkınlıkla,"Ne kadar nefret ediyorsun böyle."dedi. "Jennifer ile ilgilenseydim onunla boşanmazdım."

Bilge sinirle bavulunu kapatarak aniden aklına gelen ve onu öfkeden cayır cayır yakan soruyu sordu. "Andrew."dedi.

Andrew kızla sağlıklı bir şekilde göz teması kurduğu için mutluydu. "Bilge?" Diye taklit etti.

Bilge,"Sen ben yokken,"dedi. "Hiç koynuna kadın aldın mı?"

Andrew düşündü.
"Hayır."dedi sonra. Bilge inanmadı,"Yalan söylemeye utanmıyor musun?"

Andrew göz devirdi. "Utanmıyorum çünkü yalan söylemiyorum."

Bilge dalga geçer gibi kafasını salladı,"Aynen," dişlerini sıkıp bavulun kancasını geçirdi ve açılmasın diye iyice sıktı." Lord Andrew siz karın oradayken bile Jennifer ile fingirdeyip tam takım hazır bir şekilde odaya girmiş bir lordsunuz," sesinde öfke ve kırgınlık vardı. "Yalan söylemediğiniz aşikâr,"

Andrew şaşkın bir sinirde,"Ne?"dedi. "Benim Jennifer ile fingirdediğimi mi düşündün? Öyle bir şey -"

Bilge o an sinirden çocuğunun uyuduğunu, evde babasının var olduğunu unutup lohusalığın üstündeki yük ve psikolojik buhranıyla gözlerinden akan yaşlar eşliğinde bağırdı. "DÜŞÜNMEDİM ANDREW SİZİ GÖRMÜŞLER!" Atilla annesinin sesine alışık olacak ki uyanmayı bırak bir ufak hareket bile etmemişti. Bilge acı acı söylemeye devam etti. "O gün seni öyle gördüğümde yüzüne karşı ne düşündüğümü söylemiştim zaten ve sabah uyandığımda senin dedikoducu hizmetlilerinin, fısıltı kuşlarının birbirlerine anlattıklarına kulak misafiri oldum!" Burnunu öfkeyle çekip,"HÂLÂ İNKAR EDEBİLİYOR OLMAN BİLE NASIL ÜZÜCÜ."dedi sert sert. "Hâlâ senden neden kaçtığımı düşünüp beni suçlaman, çok üzücü!"

Andrew ne diyeceğini bilemedi. Dişlerini sıkıp ellerini yumruk yaptı. Öfkesi Bilge'ye karşı değildi. Dedikoducu, yaptıkları dedikoduyu bile düzgün ve doğru yapmayan lanet halkına sinirlenmişti.

"O olay öyle olmadı Bilge."dedi sakin bir şekilde. Aslında sakin değildi. Ama Bilge sakin bir adamı hak ediyordu, öyle düşündü.
Bilge ayağa kalkıp mendili aldı ve odada koşuşturarak eşyaları diğer deri çantalara ve sandığa doldururken alayla güldü. Yanaklarını silerek,"Nasılmış fingirdemeniz?"diye sordu.

"Jennifer," Andrew dişlerini sıkıyordu,"Onunla ilgilenmediğimi gösterince karşımda yavaşça soyunmaya sonrada beni öpmeye başladı. Onu itmedim çünkü gerçekten de ilgimi çekmediğini ona göstermek istedim. Beni öptü ama karşılık bulamadı, soyundu ama asla dokunmadım. Dokunmaya o başlayınca onu ittim. "

Bilge yüzünü buruşturup sandığa tahta oyuncakları koydu. "Ama aynı zamanda,"diye mırıldandı. "Kadını evinden göndermedin de."

Andrew,"Natalie için-"diye cümleye başladı ki Bilge öfkeyle adama baktı."Başlatma Natalie'ne!"dedi. "izin vermedin Andrew! Benim zanaatim Natalie gibi tipleri iyileştirip halka insanlığa katmakken izin vermedin onunla konuşayım! Bundan önce de kıza okuma yazma öğretirken sizin korkunuzdan da ben kendime izin vermedim! Yoksa elli kere düzeltmiştim Natalie'yi! Sizin çocuk yetiştirme şekliniz şımartmaktan, yok sayıp sonra ardından üzülmekten başka hiçbir şey değil!"

Uyuyan oğlunu gösterdi. "Bende anne oldum!"dedi. "Leydi Jennifer nasıl bir anne ki uçkuruğu için kızından vaz geçip yine çıkarları doğrultusunda onu zehirleyebiliyor!"

Andrew gözleriyle alev atan kıza hak verdi ve mahcub olduğu için sadece,"Haklısın."diyebildi. "Ve sakin olmalısın. Harry uyanacak"

Bilge,"Uyanmaz o!"diye homurdandı. Dönüp tahta masanın üstünden ona özel yapılmış koku ve sabunları da alarak,"Alışık o bana."dedi.

Andrew,"Haklısın farkındayım,"diye mırıldandı.

Bilge delirecekti. "Andrew ben haklı olmak istemiyorum işte!"

Andrew ayağa kalkıp,"Ne yapmalıyım!"dedi. "Öldüreyim mi!"

Bilge öfkeyle ona yaklaşan adamı göğsünden ittirdi. "Mantıklı olmak bu kadar zor mu!"diye dişlerini sıkıp bastıra bastıra sordu. "Bu kadar zor mu!"


Continue Reading

You'll Also Like

25.4K 1.1K 10
Resmini gördüğü ve hoşlandığı adamla evlenmek üzere evine götürülen genç kız çok geçmeden evleneceği adamın resimdeki genç olmadığını anlar. Evlenece...
14.6K 1.1K 22
Genç adam ellerini kadının ellerine uzatıp sıkı sıkı tuttu. Sadi: Ben, ben fark etmeden senin olmuşum Songül. Tüm hayatım sen olmuş. Sen olmuşum ben...
83.4K 5.6K 29
"Kim o ?" "Benim." "Sen kimsin ?" "Ben benim." deyip güldüğün de ben de güldüm. Güzel gülüyordu. Otomotiğe basıp dış kapıyı açtım. Hırsız çıkcak hâli...
320K 5.4K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...