KALP TUTSAĞI +18

By hayaller_umutlarda

3.7M 95.5K 70.3K

"Seni sevmeme izin ver," diye fısıldadı. "Ver ki sana cenneti yaşatayım." _ Sevmek nedir bilmeyen Yavuz Seçki... More

1. BÖLÜM "SATILIK"
2. BÖLÜM "KÖMÜRLÜK"
3. BÖLÜM "GİZLİ KAPILAR"
4. BÖLÜM "KAÇIŞ"
5. BÖLÜM "SEVMEK"
6. BÖLÜM "TANIŞMA"
7. BÖLÜM "TELEFON"
8. BÖLÜM "KORKU"
9. BÖLÜM "ALIŞVERİŞ MERKEZİ"
KESİT
10. BÖLÜM "SİLAH"
DUYURU
11. BÖLÜM "ÖPÜCÜK"
12. BÖLÜM "AİLE"
13. BÖLÜM "GEÇMİŞİN İZLERİ"
14. BÖLÜM "HİSLER"
15. BÖLÜM "NOT"
16. BÖLÜM "EVLİLİK"
17. BÖLÜM "HASTANE"
18. BÖLÜM "ANLAŞMA"
19. BÖLÜM "BIÇAK"
20. BÖLÜM "ARKADAŞLAR"
21. BÖLÜM "ZEYNEP"
22. BÖLÜM "İLK GÖREV"
23. BÖLÜM "BALAYI"
24. BÖLÜM "PİŞMANLIK"
25. BÖLÜM "TUZAK"
Instagram hesabımız🌸
26. BÖLÜM "CEZA"
27. BÖLÜM "YAĞMUR"
28. BÖLÜM "İNTİHAR"
29. BÖLÜM "DOĞUM GÜNÜ"
30. BÖLÜM "ÖZKAN"
31. BÖLÜM "POLİS"
32. BÖLÜM "SARHOŞ"
33. BÖLÜM ''GÜLSÜM DEVRİM''
35. BÖLÜM ''HAVUZ''
36. BÖLÜM ''ŞANS''
37. BÖLÜM ''BABA''
38. BÖLÜM "PLAN"
39. BÖLÜM "DAVET"
40. BÖLÜM "YENİ BAŞLANGIÇLAR"
41. BÖLÜM "MEZARLIK"
42. BÖLÜM "KARŞILAŞMA"
43. BÖLÜM "TAŞINMA"
44. BÖLÜM "BOŞANMA"
45. BÖLÜM "SENİ SEVİYORUM"
46. BÖLÜM "LOTUS ÇİÇEĞİ"
47. BÖLÜM "SÜRPRİZ"
48. BÖLÜM "ÇİFTLİK VE BAZI İTİRAFLAR"
49. BÖLÜM "MEKTUP"
50. BÖLÜM "KORKUNÇ RASTLANTI"
51. BÖLÜM "YAVUZ'UN ESİLA'SI"
52. BÖLÜM "ÖZÜR"
53. BÖLÜM "YÜZLEŞME"
54. BÖLÜM "TEKLİF"
55. BÖLÜM "MESAJ"
56. BÖLÜM "YANGIN" (PART 1)
57. BÖLÜM YANGIN (Part 2)
58. BÖLÜM "SİNEMA"
59. BÖLÜM "İSTEME"
60. BÖLÜM "ANLAMSIZ MEKTUP"
61. BÖLÜM "KINA"

34. BÖLÜM ''SALINCAK''

46.1K 1.7K 2.4K
By hayaller_umutlarda

Yeni bir bölümle daha birlikteyiz çiçeklerim.

Umarım keyfiniz yerindedir.

Uzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz. Sınav haftamın bitmesini bekleyip, anlayış gösterdiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. İyi ki varsınız. 💗

Şimdi sizi yeni bölüm ile baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar dilerim hepinize.

_____

Hayatta her şey planladığımız gibi gitmez. Bazen her şey istediğimiz gibi olur ve bundan mutluluk duyarız. Bazense her şer sarpa sarar ve mahvoluruz.

Yavuz.

Sadece beni değil hayatımı, hayallerimi satın alan adam.

Satın alınmak... Ne kadar acı bir duygu. 

Ondan çok kez kurtulmaya çalışmış ve her defasında başarısız olup zarar görmüştüm. Oysa şimdi anlamıştım ki bir plan yapmadan nereye gidersem gideyim Yavuz beni bulurdu.

Ve şimdi bir planım vardı. Bu tutsaklıktan kurtulacaktım. Hem kendimi hem de Zeynep'i kurtaracaktım.

Geceyi alt kattaki misafir odasında geçirmiştim. Yavuz yanımda olmadan uyumak bana iyi gelmiş ve sabaha dinç uyanmıştım. Banyoda işlerimi hallettikten sonra mutfağa girdim. Sevgi teyze çayları koyuyordu.

''Günaydın,'' diyerek tezgahtaki sürahiden bir bardak su doldurdum kendime.

''Günaydın kızım.'' Suyu yavaş yavaş yudumlamaya başladığımda Sevgi teyze sözlerine devam etti: ''Yavuz Bey uyandı mı?''

''Bilmiyorum,'' diye mırıldandım.

 Göz göze geldik. ''Onun yanından geliyorsun kızım, nasıl bilmiyorsun?''

Umursamazca konuştum. ''Ona, seni seviyorum demediğim için kovdu beni odadan.''

Sevgi teyze hayretle yüzüme baktı. ''Yavuz Bey sırf seni seviyorum demediğin için tüm geceyi senden ayrı mı geçirdi?''

''Evet,'' dedim kaşlarımı çatarken. ''Neden bu kadar şaşırdın ki?''

''Yavuz Bey'in böyle bir şey yapması garibime gitti. Başka bir şey olmalı,'' dediği an dış kapının açılma sesini duydum. Elimdeki bardağı tezgaha bıraktım ve merakla mutfaktan çıkıp, kapıya baktım. Yavuz yorgun bir şekilde içeriye giriyordu.

''Nereden geliyorsun sen?''

O kadar uykusuz görünüyordu ki beni bile sesimi duyduğu an fark etmişti. Bakışları bana kaydığında içeriye Demir girdi. Beni o da fark etmemişti.

''Kardeşim hemen çık odana, dinlenmem lazım.''

Yavuz'un boğazını temizlemesiyle Demir ile göz göze geldik. Onunla en son tartışıyorduk ve şimdi görmek vücudumdan bir elektrik dalgası geçmesine sebep oldu. Sanırım beni tehdit edişini hiçbir zaman unutamayacaktım. Onu iyi biri sanıyordum. Gerçi Yavuz'un arkadaşıydı. Ne bekliyorsam?

"Soruma hâlâ bir cevap alamadım. Hem," diyerek kaşlarımla Yavuz'u işaret ettim Demir'e bakarak. "Neden dinlenmesi gerekiyor?"

Yavuz bir şey söylemeden yanımdan geçerek merdivenleri çıkmaya başladı. Bu hâli iyice şüphelenmeme sebep oldu. Demir'e soran gözlerle bakmaya devam ettiğimde elini ensesine atarak gözlerini kaçırdı.

"Gece beni aradı da birlikte içmeye gittik. Fazla kaçırmış sonumuz hastanede bitti. Midesini falan yıkadılar. Onun için dedim dinlen diye."

"Anladım," diyerek kahvaltı sofrasına işaret ettim. "Kahvaltı yap istersen."

"Yok," dedi. "Ben gideyim en iyisi. Size afiyet olsun." Tam çıkmak için arkasını döndüğünde duraksadı. Kafasını bana doğru çevirdi, göz göze geldik. "O gün karakolda olanlar... Ben sana öyle davranmak istemezdim Esila. Kusura bakma o gün için. Normalde öyle biri değilim, gerçekten." 

Omuz silktim. "Seni iyi biri sanıyordum Demir ama sende aynı Yavuz gibisin. Sen söylediklerine pişman olabilirsin ama ben asla değilim ve düşüncelerim de değişmeyecek.''

"Peki," diyerek geriye doğru adım attı. "Üzgün olduğumu bilmeni istedim sadece. Seni kardeşinle tehdit etmemem gerekirdi." Yüzüme bakarak tepkimi ölçtü ama mimiklerimde bir değişim olmadığında pes ederek, "Neyse sonra görüşürüz," dedi.

Bir şey dememe kalmadan kapıdan çıkıp gitmişti. Bende onu umursamadım ve merdivenleri çıkıp Yavuz'un odasına girdim. Yatağa uzanmış bir kolunu gözlerine siper etmiş uyuyordu.

"Yavuz uyudun mu?"

"Hım," diye mırıldandı.

Yanına doğru yanaştım. "Seninle bir şey konuşmam gerekiyor."

"Sonra Esila." Gözlerini hâlâ açmamıştı.

"Olmaz," diyerek koluna dokundum. "Çok önemli."

Derin bir nefes vererek yattığı yerden doğruldu. Yorgun olduğu her halinden belli oluyordu. ''Ne oldu?'' diye sordu. ''Bu kadar önemli olan ne?''

''Hani Elif ile buluşmama izin vereceğini söylemiştin ya.'' Kafasını olumlu anlamda salladı. ''Ben bugün onunla buluşmak istiyorum.''

Derin bir nefes aldı. Bir an önce uyumak istediğini anlayabiliyordum. ''Korumalardan birine söyle, seni bıraksın."

Sözlerine devam edecekken araya girdim. ''Ben kendim giderim.''

''Olmaz,'' dedi kaşlarını çatarak. ''Ya korumamla gidersin ya da hiç gitmezsin güzelim.''

Israr ettim. ''Söz veriyorum birkaç saatliğine gidip geleceğim hemen.''

Oraya tek başıma gitmek zorundaydım. Çünkü Elifle değil Buketle buluşacaktım ve koruması bunu gördüğü an Yavuz'a söylerdi. 

Yavuz birkaç saniye sessiz kaldı. ''Peki ama bir saat içinde dönmezsen bir daha bu evden çıkamazsın. Anladın mı beni?'' dedi pes edercesine. 

Hevesle kafamı salladım. ''Tamam.'' 

''Telefonundan Elif'e mesaj atabilir miyim?'' Beni onayladığında hızla Buket'e buluşacağımız yerin mesajını atıp, mesajı sildim. Telefonu bıraktığımda Yavuz ayağa kalktı ve cüzdanını alarak içinden kredi kartını çıkardı. ''Şifresi aynı, doğum tarihin yani.''

Mecburen elinden kartını aldım ve Yavuz'a arkamı dönerek kapıya doğru ilerlediğimde Yavuz'un bitkin sesini duydum. ''Esila sana güveniyorum ve yanlış bir şey yapmayacağını umuyorum. Tek yanlış hareketinde bu eve ilk geldiğinde yaşadıklarını yaşarsın haberin olsun.''

Bugüne kadar bana yaşattıkları bir bir zihnime düştüğünde bedenimden bir titreme dalgası geçti. Kendimi toparlamaya çalışarak derin bir nefes verdi.

Yanında kaldığım her an beni bunlarla tehdit edecekti, biliyordum. O yüzden bu adamdan kurtulmak ve özgür olmak istiyordum.

''Merak etme,'' diye mırıldandım. ''Bir saate eve dönmüş olurum.''

Tam çıkacakken geri döndüm ve giysi dolabından birkaç parça kıyafet aldım. Yavuz öylece durmuş beni izliyordu. Yanından geçerken kolu belimi sardı ve sırtımı göğsüne sabitledi. Saçlarımın kokusunu içine çekerken, ''Çok canını yaktım değil mi?'' diye sordu. 

Son sözünden sonra durgunlaşmam gözünden kaçmamıştı. 

''Bir önemi var mı?'' dedim fısıldar gibi. ''Zamanı geriye alabilir misin?''

Sustu. Çünkü söyleyecek tek bir kelimesi dahi yoktu. 

''Ben bana yaşattığın hiçbir şeyi unutmayacağım Yavuz. Yanında istediğim için kalmıyorum, mecburiyetten kalıyorum. Sende bunu unutma.''

''Küçük bir ihtimal dahi yok mu?''

Umut dolu sesi acıyla gülmeme sebep oldu. ''Eğer bir gün, olurda zamanı geriye alabilirsen seni seveceğime söz veriyorum.''

Ve ben dolaylı yoldan Yavuz'u asla sevmeyeceğimi ona bir kez daha hatırlatmış oldum.

Kolu benimden yavaşça düşerken ona doğru döndüm. Göz göze geldiğimizde bakışlarında pişmanlık, hayal kırıklığı vardı. 

''Yine de birlikteyiz ve sen benim karımsın. O yüzden beni sevebileceğine dair umudumu kaybetmeyeceğim.''

Omuz silktim. ''Dikkat et umutların seni yarı yolda bırakmasın.''

Daha fazla konuşmadan odadan çıktım ve karşıdaki odaya giderek üzerimi giyindim. Tamamen hazır olduktan sonra aşağı indim ve korumalara bir taksi çağırmaları için ricada bulundum. Taksi gelene kadar biraz atıştırdım ve taksi geldiğinde hızla evden ayrıldım. Taksiciye kafenin adresini vererek arkama yaslandım. Bazen düşünüyordum da, Yavuz ile bu şartlar altında tanışmasaydık onunla olur muydum? Galiba küçük bir ihtimal olurdu ama yine de Yavuz babasını örnek alan biriydi ve benim onu sevmem için önce kendini değiştirmeliydi.

Yarım saat kadar bir süre geçtikten sonra taksiye ücretini ödeyerek indim. Kafeye girdiğimde Buket'in çoktan gelmiş, cam kenarında bir yere oturmuş olduğunu gördüm. 

''Merhaba,'' diye mırıldanarak tam karşısına oturdum. 

''Merhaba Esila.'' Sesi meraklı geliyordu. Buket konuşmasına devam edecekken yanımıza garson geldi. 

''Bir isteğiniz var mı?''

Buket, ''Ben bir sade kahve alayım,'' diyerek bana baktı. ''Sen ne istersin?''

''Bende aynısından istiyorum.''

Garson hızla yanımızdan uzaklaştığında Buket arkasına yaslanarak kollarını göğsünde birleştirdi. 

''Beni neden çağırdın merak ediyorum doğrusu.''

Derin bir nefes alarak gözlerinin içine baktım. ''Yavuz'u gerçekten seviyor musun Buket?''

Kaşlarını çatarak doğruldu, dirseklerimi masaya yasladı. Böyle bir soru beklemiyordu. ''Nereden çıktı bu şimdi?''

''Öğrenmek istiyorum sadece,'' dedim. 

''Bunu konuşmak için mi beni buraya çağırdın?'' diye sordu sinirle. 

Omuz silktim. ''Merak etmiyor musun Yavuz'la nasıl tanıştım? Olaylar nasıl gelişti?''

''Ediyorum,'' dedi düz bir sesle. ''Ama benim Yavuz'a olan aşkımın bununla ilgisi ne?''

''Onu gerçekten tanıyor musun? Yavuz nasıl biri? Geçmişinde neler yaşadı? Bir fikrin var mı?'' Derin bir nefes verdim.  ''Sana anlatacağım her şeyi. Zaten doğum günümde birkaç şey duydun, tahminlerin vardır.''

''Yani evet,'' dedi boğazını temizleyerek. ''Onu sevmediğin ortada.''

Bu konuyu uzatmamak için sorduğum soruya tekrar döndüm. ''Sorduğum soruya hala bir cevap alamadım.''

Tekrar boğazını temizledi. ''Yavuzla biz lisede tanıştık. Demir. Yavuz ve ben. Hep üçümüz takılırdık. Yavuz'la Demir beni koruyup kollardı. Ben o dönemler aşık oldum Yavuz'a. Geçmişini bize çok açmaz ama az çok neler yaşadığını, babasının nasıl biri olduğunu biliyorum. Yavuz aslında iyi biriydi Esila. Onu yaşadıkları, babası bu hale getirdi. O düzelebilir,'' dedi. ''Eski haline dönebilir. Yavuz bu kadar sert, acımasız biri değildi.''

''Yavuz beni abimden satın aldı,'' dedim pat diye. 

Buket'in gözleri şaşkınlıkla büyüdüğünde kahvelerimiz gelmişti. Garson kahveleri masaya bırakıp gittiğinde bile ortamda bir süre sessizlik devam etti. O konuşmayınca ben devam ettim. ''Bir gün okul çıkışı eve giderken arabayla bana çarpıyordu yanlışlıkla. O zaman gördü beni. Sonrada ailemden satın aldı işte. Abim bir çöp gibi beni Yavuz'un kapısına attı. Ondan çok kez kurtulmayı denedim ama tüm planlarımın sonu yine Yavuz'a çıktı.''

''Ben...'' dedi Buket. ''Bu kadarını beklemiyordum.''

''Sevdiğin kişiyi tanımıyorsun Buket. Ondan uzak dur.''

Kafası karışmış bir şekilde yüzüme baktı. ''Bunu söylemek için mi beni buraya çağırdın?''

''Hayır,'' dedim kesin bir dille. ''Bana yardım etmeni istiyorum.''

Kaşları çatıldı. ''Ne yardımı?''

''Benim için birine ulaşmanı istiyorum.''

Buket'in de Yavuz'un yanında çalıştığını biliyordum ve o da istediğini elde edebilecek bir kadındı. Bana yardım edebilirdi.

''Kime?'' dedi şüpheyle. 

''Dinçer Melih Arsal.'' Yutkundum. ''Benim için bu kişiye ulaşabilir misin?''

Aslında Dinçer'in adamları etrafımdaydı ama başım beladayken ortaya çıkıp geri kayboluyorlardı. Benim direkt Dinçer ile iletişime geçmem gerekiyordu. 

''Kim bu?''

''Beni Yavuz'dan kurtaracak kişi. Dinçer'i bulup bir şeklide benimle iletişime geçmesini söyleyebilir misin?''

Derin bir nefes verdi. ''Tamam,'' dedi. ''Onu senin için bulacağım, benden haber bekle ama daha fazlasını yapmam haberin olsun.''

Hızla başımı salladım. ''Tamam teşekkür ederim.'' Masada bir süre ikimizde konuşmadık ve kahvelerimizi yudumladık. Camdan dışarıyı izlemeye başladığımda Buket'in sesini duydum. ''Yavuz'un bu kadar ileriye gittiğini bilmiyordum ama bir şeyden eminim Esila.''

Sorarcasına yüzüne baktım. ''Yavuz'un seni sevdiğinden.''

Gözlerimi devirdim. ''Sende başlama lütfen. Sevgi bu değil.''

''Sende haklısın ama Yavuz da böyle görmüş ve gördüğünü yaparak seni kendine aşık etmeye çalışıyor. Bunun en büyük örneği ise Pelin Hanım ve eşi. Sizin de öyle olacağınızı düşünüyor. Sen,'' dedi gözlerimin içine bakarak. ''Yavuz'u değiştirebilirsin. Bunu sadece sen yapabilirsin Esila. Neler yaşadın bilemem tabii yine de eğer istersen Yavuz'u değiştirebilirsin.''

''Yavuz'u değiştirmek isteseydim eğer ondan kurtulmak için senden yardım istemezdim Buket. Çok istiyorsan ben gittikten sonra Yavuz'u değiştirebilirsin.''

Başını iki yana sallayarak, ''Anlamıyorsun,'' diye mırıldandı. ''Peki ya pişman olursan?''

Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. ''Ne için?''

''Yavuz'u bırakıp gittiğin ve onu değiştirmek elindeyken bunu yapmadığın için.''

Kafamı iki yana sallarken, ''Hiç sanmıyorum,'' dedim kesin bir dille. 

Konuyu daha fazla konuşmayıp kahvelerimizi içmiş ve kalkmıştık. Tekrar taksiye bindim ve saati sordum. Evden çıkalı sadece yarım saat olmuştu. Bunu fırsat bilerek buraya çok yakın olan kendi evimin adresini verdi. Tahminimce abim ve babam işteydi. Zaten benim konuşmak istediğim kişi annemdi. 

Taksi evin önünde durduğunda parayı ödeyip indim. Ellerim ve bacaklarım titremeye, aldığım nefes beni boğmaya başlamıştı. Buraya uzun süredir gelmediğim gibi annemi de uzun süredir görmüyordum. Ne yalan söyleyeyim, özlemiştim. Annemi, babamı ya da abimi değil. Odamı, annemle babam her kavga ettiğinde Zeynep'i evden çıkarıp oyun oynattığım bahçeyi, diktiğim çiçekleri. Bir daha o günlerin gelmeyecek olması canımı yaktı. 

Titreyen elimle zili çalıp bir adım geriye gittim. Saniyeler içinde kapı açılmış ve annemle göz göze gelmiştim. Bu sefer gözlerine gerçek annem olmadığını bilerek bakıyordum. Beni görünce gözleri büyüdü ve hızla etrafa baktı. 

''Ne arıyorsun sen burada? Yine mi kaçtın yoksa?''

''Yavuz'un haberi var,'' dedim sakin bir sesle. ''İçeriye girebilir miyim?'' 

Başta tereddüt etse de yine de kapıdan çekilmiş ve geçmem için yol vermişti. Evi incelediğimde hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu gördüm. Hemen sol tarafımda kalan kömürlük anılarımı bana hatırlatmıştı. Orada geçirdiğim soğuk ve karanlık gecelerin haddi hesabı yoktu. Annem bazen sırf ortalıkta dolanmayım diye bile beni oraya kapattığı olmuştu. Bu yüzdendi en büyük korkumun karanlık olması.

 Gözüm salondaki yemek masasına ilişti. Orada asla huzurlu ve iştahlı yemek yediğimi hatırlamıyordum. Annem beni görmemek için yemeğimi mutfak masasına koyardı. Bende sessizce yalnız başıma orada yer ve odama çekilirdim. Belki bu yüzden korkuyordum yalnız kalmaktan.

Salondaki orta sehpayla göz göze geldim bu sefer. Çok kez fırlatılmıştım yere ve çok kez çarpmıştım o sehpaya. Bir keresinde babam sinirle beni cam olan kısmına fırlatmıştı ve kanamıştım. Belimde hala izi vardı. O anı hatırlamak yaramı sızlatmıştı. Belki de bu yüzden korkuyordum acımaktan. 

Salona girdim. Annem sessizce arkamda durmuş beni izliyordu. Ona doğru döndüm ve burukça gülümsedim. ''Bu ev,'' dedim her an ağlayacak gibi çıkan sesimle. ''Bana acıdan başka bir şey vermedi.''

Annem söylediklerimi görmezden geldi. 

Her zamanki gibi...

''Neden geldin?''

''Benden bu kadar mı nefret ediyorsun? Yüzümü görmeye tahammül edemeyecek kadar?''

Annem ofladı ve yanımdan geçerek koltuğa oturdu. ''Buraya duygu sömürüsü yapmaya mı geldin Esila?'' 

''Hayır,'' dedim bende tekli koltuğa, tam yanına oturarak. ''Gerçek ailem olmadığınızı biliyorum.''

Annem şaşkınlıkla yerinden doğruldu. ''Sen...Nasıl?'' 

Omuz silktim. ''Nereden öğrendiğimin bir önemi yok. Ben buraya gerçekleri öğrenmeye geldim.''

Annem hala şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. ''Benim sana anlatacak bir şeyim yok Esila.''

''Gerçek ailem kim? Neden beni yanınıza alıp, bunca sene işkence ettiniz?'' Gözlerinin içine baktım. ''Bunları bana anlatacaksın.''

Bacak bacak üstüne atarak arkasına yaslandı. ''Dediğim gibi anlatacak bir şey yok. Gerçek ailenin kim olduğunu bilmiyorum. Abin doğduktan uzun süre sonra evde kalıp, tüm işleri yapmak zorunda kaldım. Senide tesadüf sokakta buldum ve aldım yanıma. Bana yardımcı ol diye.'' Gözlerimin içine baktı. ''Hikayen bu yani. Ama iyi ki almışım. Bak, bir işe yaradın ve sayende karnımız doyuyor, rahat ediyoruz.''

Yutkunamadım. Çocukluğumu nasıl çaldığını anlatırken bu kadar rahat olması kalbime görünmez bir bıçak sapladı ve orayı kanattı. Acıdı, çok acıdı...

''Peki ya,'' dedim ellerim titrerken. ''Zeynep senin kızın. Onu neden yok saydın? Mesela şuan nerede biliyor musun?''

Kafasını iki yana salladı. ''Zeynep kazayla oldu, bunu biliyorsun zaten. O yüzden doğruyu söylemek gerekirse o da umurumda değil.''

''O,'' dedim zorlukla nefes alırken. Duyduklarım canımı yakıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu. "Şu an yoğun bakımda ve durumu ağır."

Tepkisini kaçırmamak için gözümü dahi kırpmadan ona baktım. Belki yüzünde bir duygu belirirdi. Üzüntü, pişmanlık ya da endişe. Ama hayır, olmadı. Anne demeye bin şahit isteyen o kadın yine rahatlığını bozmadı, ifadesizliğini korudu.

''Ölecek mi?'' diye sordu ölmesini istercesine. 

Ve bu benim son noktam oldu. 

Hızla ayağa kalkarak karşısına dikildim. ''Sen nasıl bir annesin ha? Hadi beni geç! Zeynep senin gerçek kızın! O yoğun bakımda acı çekiyor! Belki de en çok annesi olarak sana ihtiyacı var! Hiç mi için sızlamıyor?'' Hıçkırıklarımın konuşmamı engellemesini umursamadım. ''Tek derdin babam, oğlun ve para değil mi? Sen sadece bu üç şeyden ibaretsin!''

''E yeter be!'' diyerek ayağa kalktı. ''Sen kim oluyorsun da karşıma geçip bana hesap soruyorsun? Benim anneliğimi sorgulamak sana mı kaldı? Ne sen ne de Zeynep umurumda bile değilsiniz! Ne haliniz varsa görün! Şimdi çık git bu evden! Benim sinirimi daha fazla bozma!''

Başımı iki yana salladım. Karşısında ağlamak ve güçsüz durmak istemiyordum ama kendime de engel olamıyordum. ''Sen iğrenç bir insansın!'' Arkamı dönüp gidecekken durdum ve omzumun üstünden ona baktım. ''Belki Yavuz'dan bile daha iğrenç insanlarsınız!''

Hızla evden çıkıp kendimi dışarıya attım. Aldığım nefes bana acı veriyordu. Kendimi iyi hissetmiyordum. Bir anda kolumda bir el hissettim. İrkilerek bana dokunan kişiye baktım. Yan komşumuz Münevver teyzeydi. 

''İyi misin kızım?''

Gözyaşlarımı silerek başımı aşağı yukarı salladım. 

''Uzun süredir görmüyorum seni buralarda.'' Bakışları parmağımdaki yüzüklere kaydı. ''Evlendin mi?''

Daha fazla kadının yanında durmak istemeyip kaldırımda ilerlemeye başladım. Annemin söyledikleri ilk defa bu kadar ağır gelmişti. 

Anne olmak böyle bir şey değildi ki. 

Çocuğunun saçının teline zarar gelse dünyaları yıkardı bir anne. Ama benim annem öyle değildi. Gerçi o benim annem bile değildi ki.

Sağ tarafımda kalan parka doğru adımladım ve boş bulduğum bir banka oturdum. Burası Zeynep'i sürekli oynaması için getirdiğim parktı. Burada oynamayı çok sever hiç eve gitmek istemezdi. Titreyen ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırdım ve öylece parkta oynayan çocukları izlemeye başladım. Yorulduğumu ve gitgide tükendiğimi hissediyordum. Gerçekler, duyduklarım ağır geliyordu. İstediğim tek şey Zeynep ile sakin bir hayat yaşamaktı. 

Ama ortada ne Zeynep vardı ne de yaşayacak bir hayatım. Belki de bazen ölüm tek çareydi. 

🌙

''ESİLA!''

Duyduğum kalın ve sert ses bir anda irkilmeme sebep oldu. Başımı sesin geldiği yere çevirdim. Yavuz hızlı adımlarla bana doğru geliyordu. Kaç saattir burada oturduğumu bilmiyordum. O kadar çok dalmıştım ki parkın boşaldığını ve tek kaldığımı bile fark etmemiştim. Yavuz yanıma gelerek sertçe kolumdan tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Halsiz olan bedenim yalpalayarak yere düşecekken Yavuz'un eli belimi sardı.

''Saatlerdir seni arıyorum! Ne yapıyorsun burada?''

''Ben,'' diye mırıldandım. Ağlamaktan sesim kısılmıştı. Yavuz'a ise ne açıklama yapacağımı bilmiyordum. ''Dalmışım, kusura bakma,'' diyebildim sadece. 

Yavuz gözlerimin içine bakarak kaşlarını çattı. ''Ağladın mı sen?''

Burnumun direği sızladığında ağlamamak için direndim. Yavuz tekrar ağlayacağımı anlamış gibi kaşlarını daha derin çattı. ''Esila ne oluyor? Biri bir şey mi yaptı? Söyle bana!''

O an tek bir ihtiyacım vardı. Ve bunu dile getirdim. ''Bana sarılır mısın?''

Çatık olan kaşları şaşkınlıkla havalandığında benden böyle bir şey beklemediği yüz ifadesinden okunuyordu. Soru sormadı ya da herhangi bir şey demedi. Sadece belimde duran elleriyle beni kendine çekti ve başımı göğsüne yasladı. Kolları beni sıkıca sararken benim ellerim iki yanımda duruyordu. Ona sarılmadım. O da bunu sorun etmedi. Her zamanki gibi benim yerime de sarıldı. 

Yavuz'un sığınacağım limanım olmasını çok isterdim, onu sevmek, onunla vakit geçirmek güzel olabilirdi. Çünkü Yavuz'un benim için her şeyi yapacağını, beni hep koruyacağını biliyordum. Keşke böyle biri olmasaydı. O an aklımdan Buket'in sözleri geçti.

 'Peki ya pişman olursan?'

'Ne için?'

'Yavuz'u bırakıp gittiğin ve onu değiştirmek elindeyken bunu yapmadığın için.'

Gerçekten pişman olur muydum?

''Daha iyi misin?''

Yavuz'un sesi düşüncelerimi bıçak gibi kestiğinde ondan uzaklaştım. ''Evet,  teşekkür ederim.''

''Ne olduğunu bana anlatacak mısın?''

Omuz siktim. ''Annemim yanına gittim. O biraz canımı sıktı o kadar.''

''O yüzden mi saatlerdir burada oturuyorsun?''

Kafamı aşağı yukarı sallayarak siyah irislerine baktım. ''Farkına varmamışım,'' diyerek bakışlarımı parkın içine çevirdim. ''Buraya Zeynep'i çok getirirdim. Biraz oturmak istedim sadece.''

Derin bir nefes aldı. ''Kendini iyi hissedeceksen biraz daha burada kalabiliriz?''

Sorarcasına kurduğu cümle gözlerimin belermesine sebep oldu. ''Bana kızmayacak mısın?''

Omuz silkti. ''Canım bugün sana kızmak istemedi.''

Bana kızmamak için bulduğu bahane gülümsememe sebep oldu. ''Oturalım,'' dedim arkamda kalan bankı işaret ederek. Yavuz'la birlikte oturduğumuzda o da boş parkı izlemeye başladı. Bir süre konuşmayıp öylece etrafı izledik. Sonra ise Yavuz'un sesini duydum. 

''Sokakta kalmaya başladığım zamanlar parka çok gelirdim. Şuan ki gibi bir banka oturur oynayan çocukları izlerdim ama hiç gidip de o kaydıraktan kaymadım ya da salıncakta sallanmadım. Beni aralarına almazlar, dışlarlar diye korkardım.''

Hava hafif estiğinde yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına koydum. ''İkimizde aynı yerden yaralıyız. Çocukluğumuzdan,'' dedim. ''Bende çok sık evden kaçar buraya gelirdim.'' Acı bir gülümseme oluştu dudaklarımda. ''Kızlarını salıncakta sallayan babalara çok özenirdim. Hep babamın beni salıncakta sallamasını beklerdim. Ama o gün hiç gelmedi.'' Sonlara doğru sesim kısılmıştı. 

Yavuz beni dinledikten bir süre sonra ayağa kalktı. Sorarcasına yüzüne baktım. Sabaha göre çok daha iyi görünüyordu. Yüzünün rengi yerine gelmiş, halsizliği gitmişti. Bir anda elimden tutarak beni de kaldırdı ve boş parkın içine doğru ilerlemeye başladı. 

''Yavuz ne yapıyorsun?''

''Hayallerini gerçekleştiriyorum,'' diyerek beni salıncağın önüne getirdi. Salıncağın arkasına geçerek zincirleri kavradı. ''Bin hadi!''

''Sen ciddi misin?'' diye sordum şaşkınlıkla. Onda böyle bir hareket beklemiyordum. Hevesle yüzüme bakıp salıncağı işaret ettiğinde heyecanla salıncağın üzerine oturdum. Ayaklarım yerden kesildiğinde kalbim hızla çarpıyordu. 

Salıncağa çok binerdim ama ayaklarım yetişmediği için sallanamazdım. Şimdi ise Yavuz beni sallayacaktı. İçimdeki bu çocuksu heyecana engel olamıyordum. 

''Dikkatli tutun,'' dedi Yavuz beni sallamaya başlarken. 

Sallanırken düşsem bile canımın acısını umursamaz gülerdim sanırım. 

Yavuz beni yavaş yavaş sallamaya başladığında omzumun üstünden ona baktım. ''Yavuz daha hızlı sallar mısın?"

Yavuz gülerek daha hızlı sallamaya başladı. İçimden gelen ani bir kararla zincire tutunan ellerimi bıraktım ve iki yana açtım. ''Esila zinciri tut, düşersin güzelim.''

''Olsun,'' dedim gülümsememi engelleyemezken. ''Düşsem de umurumda değil. Şuan çok mutuyum.''

Yavuz bir şey dememiş ve salıncağın hızını arttırmıştı. Kafamı yukarı doğru kaldırarak gökyüzüne baktım. Yavuz salıncağı her ittiğinde sanki gökyüzüne daha çok yaklaşıyordum. Ağzımdan çıkan kahkahaya engel olamadım. En son ne zaman böyle gülmüştüm hatırlamıyordum.

Yavuz'un söyledikleri aklıma geldiğinde, ''Hadi sende sallan,'' dedim hevesle. 

''Saçmalama yavrum, benden geçti öyle şeyler.''

Kaşlarımı çatarak ona bakmaya çalıştım. ''Yavuz sallanmanın yaşı olmaz. Hadi, lütfen.''

Pes edercesine beni biraz daha sallayıp yanımdaki salıncağa oturdu. Hafifçe sallanmaya başladığında kafasını zincire yasladı ve beni izlemeye başladı. ''Bana çok iyi geliyorsun.''

''Aynı şeyi ben sana söyleyemeyeceğim,'' diyerek burun kıvırdım. 

''Belli,'' dedi gözlerini devirirken. ''Şuan neden mutlusun o zaman? Ya da yüzündeki gülümsemenin sebebi ne?''

Bu sefer gözlerini deviren bendim. ''Tamam,'' dedim gözlerimi gökyüzüne doğru çevirirken. ''Bir günlüğüne sende bana iyi gelmiş olabilirsin.''

Yavuz sırıtarak beni izlemeye devam etti.  

Başımın döndüğünü hissettiğimde ellerimi tekrar zincire koyup Yavuz'a seslendim. ''Yavuz başım döndü.''

Yavuz anında ayağa kalkıp salıncağı durdurarak önüme geçti ve belimden tutarak beni kaldırdı. Ellerimi göğsüne yaslayarak gözlerine baktım. Yüzünde tebessüm vardı.

Bende ona tebessüm ettiğimde, ''Teşekkür ederim,'' diye fısıldadım. 

Elleri saçlarıma uzandı ve beni daha çok kendine çekti. 

"Sana deliler gibi aşığım Esila Seçkin. Yaşattığım hiçbir şeyi unutturamam ama ilerisi için elimden gelen her şeyi yaparım." Yüzünü yüzüme yaklaştırırken sözlerine fısıltıyla devam etti. "Yüzünün gülmesi için canımı bile veririm."

Sözlerini bitirdiği an ise dudaklarını dudaklarımla buluşturdu.

________

Bir bölümün daha sonundasınız çiçeklerim.🌸

Bölümü nasıl buldunuz?

Bu ve bundan sonraki iki bölümde oy sınırı olmayacak. Bu hafta eğer yazabilirsem 3 bölüm yayınlayacağım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen çiçeklerim.🤍

Instagramdan takip etmek isterseniz kullanıcı adını buraya bırakıyorum. Orada daha aktifim ve yakında bir soru cevap yapacağız.

Instagram: kalptutsagi_

Beni buradan da takip etmeyi unutmayın lütfen, gitgide büyük bir aile oluyoruz.🙏🌸

Kendinize çok iyi bakın çiçeklerim. Bir diğer bölümde görüşmek üzere.

Allah'a emanet olun.🤍

Continue Reading

You'll Also Like

437K 19.9K 15
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
5.7M 188K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
583K 37.4K 66
"Ondan şikayetçiyim memur bey! Bu kız insanları dolandırıyor!" Şu an nerede miydim? Saat gece on bir suları, mekan polis merkezi. Yanımda tanımadığım...
982K 13.2K 34
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...