~Hümeyra~

By Gazmnm

11K 791 173

" Beni buradan çıkar lütfen." dedim fısıltıyla. Beni duyar duymaz, anlaşılmaması için yalancı bir gülümseme t... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20.Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24.Bölüm.
25 Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28.Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm-FİNAL

16. Bölüm

260 18 1
By Gazmnm

İYİ OKUMALAR

--------------------------&&&-------------------------

Gül ile şaşkın şaşkın karşımızda ki adama bakıyorduk. Onun resmini ve Zeynep'e yazdığını gördüğüme emindim ki mesajları da çıkmadan göstermişti. 

Gül'ü kenara alarak bu defa ben karşısına geçtim. 

" Yalan söylüyorsun. Bu senin  hesabın " dedim elim de ki telefonu göstererek. Kaşlarını çatarak önce bana sonra elimde ki telefona baktı. 

" Ne hesabı? " dedi. Hemen elimde ki telefonun ekranını açarak ona uzattım. Baktığı an yüz ifadesi değişmişti. " Senin değil mi?" dedim. 

" Benim " dedi kafasını sallayarak. 

" Niye yalan söylüyorsun o zaman ?" dedi Gül hemen atlayarak. " Bakın bu benim ama 2 ay önce çalındı. Ben de çok girmediğim den üzerin de durmadım " dedi.

" Öyle mi sayın Emre Gündüz? Tabi adın Emreyse? " 

Adı Emre miydi? Onu bile bilmiyordum. O telaşla adını bile dikkat etmemiştim ki. 

"Evet Gül Adım Emre ve evet doğru söylüyorum " dedikten sonra bana doğru döndü. " Ne olduğunu bana anlatır mısın?" 

Ya gerçekten bilmiyordu ya da bizi kandıracak kadar zeki biriydi. 

Ona bakmaya devam ederek, olan biten her şeyi anlattım. Duyduklarından sonra, şaşkın olduğu kadar mahcup da olmuştu. Gerçekten o değildi. 

Hep birlikte masaya oturmuş ne yapacağımızı düşünüyordu. 

" Bir yolunu bulmamız lazım " dedi Gül. 

" Bulacağım ben bir yolunu." dedi Emre. Sinirden gerilen yüzünü bana çevirdi. " Bana şu telefonu verebilir misin ?" 

Elimde ki telefonu ona uzattım. Elimden aldıktan sonra bir şeyler yapmaya başlamıştı. Onu merakla izlerken, işini bitirmiş gibi tekrar bize döndü. 

"Oltaya düştü p*ç. " dedi keyifle. 

" Ne yaptın ki ? " 

Gülümsedi. 

" Ona paranın hazır olduğunu ve ne zaman görüşeceğimizi sordum. 2 gün sonra görüşebileceğimizi söyledi" 

" İyi ama para hazır değil ki ?" dedi Emre'nin kardeşi Pelin. 

" Biliyorum abicim. Amacımız da ona para vermek değil. Onu yakalamak " 

" ya anlarsa ?" 

" Anlamayacak Gül, o anlayana kadar ben onu yakalamış olacağım " 

Kendinden emin hali, içimi çok fazla rahatlatıyordu. 

" Yakalarsın değil mi Emre? Bak bu çok önemli " dedim. Tek umudum bu adamdı. Savaş öğrenmeden bu konuyu sonsuza dek kapatmam lazımdı. 

" merak etmeyin, yakalayıp kendi ellerime polise vereceğim " dedi. Hepimizle mutlulukla gülümsemiştik. Gülümsemeye devam ederken, telefonum çalmaya başlamıştı. 

Çantamdan çıkararak kimin aradığını baktım. 

Savaş arıyordu. Gülümsemem yüzümde donmuştu. Anlamaması için sesimi normal tutmaya çalışıp açtım telefonu. 

"Efendim Savaş " 

" Neredesin " dedi. Sakin bir sertlik vardı sesinde. 

" D-dışardayım neden?" dedim. Sesimin titremesine engel olamamıştım. 

Emre bir anda " Telefon bende kalabilir mi Hümeyra?" dedi. Yutkunamadım. Savaş duymuş olabilirdi. 

" Kim o adam. Neredesin sen? " dedi Savaş biraz daha sesini yükselterek. Duymuştu. Hemen yerimden kalkmıştım. " Kimse Savaş, Gül'le dışardayız. Yanımızdan geçen bir adam karısıyla konuşuyor herhalde  "dedim. 

Yalanım o kadar kötüydü ki, daha söylerken utanmıştım. 

" Öyle mi Hümeyra hanım? Adamın karısının adı da mı Hümeyraymış?" dedi. İma ile. 

İnanmadığını açık açık söylemişti resmen. " Öyle tabi Savaş. Başka ne olabilir ki? " dedim. 

" Neredesin Hümeyra?" dedi sert sesi ile. Yüreğime korku dolarken, stresle dudaklarımı ısırıp Güllere doğru döndüm. Gül de bana bakıyordu. 

Yüzümden bir şeylerin olduğunu anlamıştı. Yerinden kalkıp yanıma geldi. 

" Ne oldu " dedi fısıltıyla. Telefonun ses kısmını kapattım " Savaş nerede olduğumu soruyor " dedim aynı şekilde. 

" Dışardayım demedin mi? " 

" Dedim ama" devam edemeden Savaş'ın adımı seslenmişti. 

" HÜMERA " dedi  bağırarak. 

" B-buradayım Savaş. Bir an sesin kesildi de " dedim yine yalan söylemiştim. Sesi gittikçe sinirli gelirken, yürüdüğünü sıklaşan nefesinden anlamıştım. " Bana hemen nerede olduğunu söyle " dedi.

Korkum katlanmıştı resmen. 

" Çarşıdayız " dedim ilk aklıma gelen şeyi söylemiştim. 

" Tamam bekle geliyorum " deyip kapattı telefonu. Hızla Emre'ye yaklaştım. " Benim gitmem lazım, Zeynep'in telefonu sende kalsın benim numaram kayıtlı oradan ulaşırsın bana olur mu? " şaşkın şaşkın bakan adam hızlı konuşmama rağmen anlamış, üstüne bir de beni onaylamıştı. 

Daha fazla burada kalamazdık. Savaş eğer Emre'yi görürse, yanlış anlayabilir, en kötüsü onu öldürebilirdi.

Gül'ün elinden tutarak çıktım kafeden. Kapıdan çıkmamla, geniş bir gövdeye çarpmam bir oldu. Şükür ki düşmemiştim. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda zeytin gözlerle, göz göze gelmiştim. 

" Savaş ?" dedim fısıltıyla. 

Kaşlarını çatmış, koyulaşmış siyah gözleri ile bana bakıyordu. Korkudan titremeye başladığımı hissediyordum. İki eli de kollarımda öylece bir birimize bakıyorduk. 

" Çarşıdayım demiştin" 

Söylediğim yalanın bu kadar erken ortaya çıkmasını beklemiyordum. 

" Çarşıdaydık zaten Savaş. Sen arayınca hızlıca..." 

Savaş aniden kafasını Gül'e çevrince sözleri yarıda kalmıştı. 

Öyle bir bakıyordu ki. Gül bile seslice yutkunmak zorunda kalmıştı. İş kontrolden çıkıyordu. Savaş'ın dikkatini çekmek için, iki elimi de göğsüne koydum. Anında kafasını bana doğru çevirmişti. 

Arada kafamı kaldırıp kaçamak bakışlar attım. 

" Ben biraz kötü oldum da, Gül de burada biraz oturalım dedi. Seni endişelendirmemek içinde yalan söylemek zorunda kaldım" dedim. İnanması için dualar ediyordum içimden. 

Bir süre daha bakıp elini kaldırarak yüzüme koydu. 

" Ne oldu? Neyin var ?" 

İnanmıştı bana.

İçimden şükür duaları etmeye başlamıştım. Yüzümü biraz daha soluk göstermeye çalışarak gülümsedim. 

" iyiyim. Tansiyonum düştü sanırım " dedim. Diğer elini de yüzüme koyarak okşadı. 

" yüzünde ben beyaz olmuş. Hadi Hastaneye gidelim " 'yüzün beyaz olmuş diyor' korkudan diyemedim. Gülümsemeye devam ederek kafamı iki yana salladım. " Gerek yok. İyiyim şimdi" dedim. 

Neyse ki çok üzerinde durmayarak elimden tuttu. İkimiz arabaya geçerken, daha fazla stresi kaldıramayan Gül bizimle gelmeyip başka işinin olduğunu söyleyerek gitmişti. Sessizlik içinde yolu izliyordum. 

" daha iyi misin " dedi. Gerçekten endişelenmişti benim için. İçimde kelebekler uçuşmaya başlamış gibi hissediyordum. 

Sıcacık gülümsedim. " İyiyim " dedim. Gülümseyerek karşılık vermişti. Kafasını öne doğru çevirdiği an yüzünde ki gülümsemeyi sildi. Bu hali içime kurt düşürmüştü. Ya gerçekten inanmamış da inanmış gibi yapıyorsa ? O benim hal ve hareketlerimi tanırdı. 

Bende kafamı öne doğru eğdim. Sakin olmalıydım. Bu kötü olayı Savaş duymadan bitirmem lazımdı. Yoksa hiç kimse için iyi olmayacaktı. 

Eve gideceğimizi düşünürken, bir kafenin önünde durmuştuk. 

" eve gitmeyecek miydik ? " dedim emniyet kemerini çözen kocama bakarak. Yüzünde hala anlayamadığım bir ifade vardı. Durgun gibi daha çok. 

" öğlen yemeği yemedim. Yemek yiyelim " dedi. 

Bana bakmadan arabadan inmesi ile bende hemen arkasından indim. Arabanın etrafından dolanıp, yanına gitmemle arabayı kilitlemişti. Yan yana içeri girip, boş olan masalardan birine oturduk. Bizi gören garson hemen gelmiş sipariş vermemiz için başımızda bekliyordu. 

" Ne yersin ?" diye sordu Savaş. Sabah Zeynep'in aramasından sonra doğru düzgün kahvaltı edememiştim. 

" Fark etmez " dedim. Menüye bakmadığım için aklıma da bir şey gelmediğinden, seçimi Savaş'a bıraktım. Savaş, benim ve kendisinin sevdiği şeylerden az az söylemişti. Garson onay alıp bizden uzaklaşırken, hala durgun adama doğru eğildim.

" Savaş ? Kötü bir şey mi oldu ?" dedim. Bir süre gözlerimde oyalandıktan sonra, benim gibi yaparak yaklaştı bana. " Bugün bana yalan söyledin ?" dedi. 

Anlamıştı!

Yaşadığım şok ve tedirginlikle seslice yutkunmuştum. Konuşmam için gözlerimin içine bakarken, ona yalan söylemenin utancı ile kendimi biraz geri çektim.

" Bugün o kafeye neden gittin Hümeyra?" dedi. Gözlerimi ondan çekmemle, bize doğru gelen Hale'yi görmem bir oldu. 

Yine ve  yine burnumuzun dibinde bitiyordu. Yüzüm istemsiz sertleşirken, bana bakan Savaş, bir şey olduğunu fark etmiş gibi, kafasını benim baktığım yere çevirdi.

Hale, benden gözlerini ayırmadan yüzünde tebessümle yaklaştı. 

" Merhaba " 

Cevap vermeden kafamı Savaş'a doğru çevirdim. Yine gerilmişti o da. Yanımıza kadar gelip durdu. " Biliyorum rahatsız ettim ama " kafasını Savaş'a doğru çevirerek " Savaş biraz konuşabilir miyiz " dedi. Savaş ise hiç ona bakmayıp gözlerini benden çekmiyordu. "önemli " dedi tekrardan Hale. 

Onda da garip bir durgunluk vardı. Hatta ağlamış gibiydi. Savaş cevap vermeden sadece bana bakıyordu. Hale, tek şansının ben de  olduğunu düşünmüş gibi bu defa bana yöneldi. 

" Hümeyra, lütfen bir şey söyle. Sadece konuşacağım. Önemli olmasa inan rahatsız etmezdim " dedi. Ağlamaklıydı. Gözlerinde ki acıyı görmesem belki inanmazdım ama gerçekten çok perişan görünüyordu. Savaş'ın elini tuttum. 

" Konuşabilirsin sorun değil " dedim. Sert ifadesini hiç bozmasa da gözlerini bir kere kapatıp açtı. " Konuş " dedi yine ona bakmadan. Hale, kısa süreliğine bana baktıktan sonra tekrar Savaş'a döndü. 

" Yalnız konuşsak " 

Savaş yine sinirle gözlerini kapatıp açtı. " Lütfen. İnan çok önemli " dedi üzgün sesi ile. Savaş başka çaresinin olmadığını görünce, ayağa kalktı. Gözlerini benden ayırmadan " Buradan ayrılma " dedi beni uyararak. Her kırılıp, ya da yanlış anladığımda ondan kaçtığım için, artık uyarması gerektiğini anlamıştı. 

Cevap olarak sadece kafamı salladım. 

Savaş, önde Hale hemen arkasında çıktılar kafeden. Onlar gidince, anlamadığım bir ağırlık çökmüştü yüreğime. Sanırım alıştığım adama aşık oluyordum ve onu başka birileri ile görmek canımı yakıyordu. 

Yine aynısı olmuştu. Geleceğim deyip yarım saattir ortada yoktu. Ona burada duracağımı söylesem de artık beklemekten sıkılmıştım. Önümde hiç dokunulmamış yemekleri bırakıp ayağa kalktım. 

Çantada bir miktar para çıkarıp masaya bıraktıktan sonra çıkışa yöneldiğim anda Savaş içeri girmişti. Göz göze geldik anında. 

Garip bir ifade vardı gözlerinde. Korku, tedirgin ve gergin gibiydi. Belli etmediğini düşünmüş gibi bir de sahte bir gülümseme yaydı yüzüne. 

3yıldır tanıyordum onu, ilk defa bana böyle bakıyordu. 

Yanıma geldikten sonra elini belime koydu. 

"Neden kalktın?" 

" Yarım saattir seni bekliyorum " dedim. 

" Özür dilerim " dedi bir anda. Bu aralar ne kadar çok özür dilediğini farkında mıydı? " Önemli değil " dedim sadece. Tekrar masaya geçeceğimizi düşünürken, elimden tutarak bizi dışarı çıkardı. 

" Yemek yemeyecek miyiz?" dedim. Beni duymadı. Bir şey demedim bende. Arabaya bindik. Arabayı kullanırken bile çok fazla dalgındı. 

Ne olmuştu ?Neden böyleydi bu adam ? 

" Savaş ?" dedim. İlk duymadı yine. " Savaş ?" dedim tekrar. Bu defa sesimi de yükselttim. İrkilerek bana çevirdi kafasını " Efendim " dedi. 

Bu hali beni endişelendirmeye başlamıştı. 

" İyi misin?" 

Kafasını tekrar önüne çevirdi. Bir süre daha gittikten sonra arabayı kenara çekti. İyi değildi bu belliydi ama neyi vardı? Onu bilmiyordum. 

Kafasını koltuğa yaslayıp gözlerini kapatıp açtıktan sonra bana doğru döndü. Kollarını belime dolayıp beni kucağına oturttu. Yaşadığım heyecanla kalbim deli gibi atarken, şaşkın gözlerimi gözlerine diktim. 

" Savaş ?" 

" bir kaç günlüğüne  bir yerlere mi gitsek? " dedi. Bir şey olmuştu kesin. Yoksa hiç böyle şeyler söylemezdi. 

" Ne oldu Savaş " dedim sorusunu es geçerek. Zoraki bir gülümseme oluştu yüzünde. " Bir şey olmadı Hümeyra, farklılık olur bizim için " dedi. 

Elimi kaldırıp yüzüne koymamla gözlerini kapatması bir oldu. " beni kandırma Savaş, bir şey oldu ve sen bana söylemiyorsun " dedim. 

Yavaş yavaş açtı gözlerini. 

" Ben seni kandırmam, sen üzülme diye her şeyi yaparım ama asla kandırmam seni " İçimi sıcak eden sözleri ile az da olsa rahatlamıştım. Sıcak gülümsememi ona sunarken, diğer elimi de yüzüne koydum. 

" Bende sen üzülme diye her şeyi yaparım " dedim. Gülümsedi. Bu defa gerçekten içten gülümsedi. 'Kandırmam ' diyemedim. Ondan sakladığım şey yüzünden oldukça utanıyordum zaten. 

Gülümsemesini silmeden sağ elini kaldırarak, benim gibi o da benim yüzüme dayadı.

 " Hayatımda ki tek doğru kararım sensin. " Sözleri ve gözlerimi içimi kıpır kıpır ediyordu. " Babam ilk seni isteyeceğini söylediğinde kabul etmedim. Çok kızdım ona, benim gibi asi birine senin gibi masumu alıp yakma dedim. Ama dinlemedi. ' o kız sana iyi gelecek 'dedi. Yine inanmadım ona ta ki seni görene kadar, sana ilk dokunduğumda öyle tedirgindim ki, elimin altında titrerken canını yakarım diye çok korkuyordum. Sonra zamanla seni istemeye başlasam da senin sürekli kendini çekmen beni de durduruyordu. 'demek ki istemiyor seni' dedim hep kendi kendime. Zaten ilk zamanlar ağladığını da görmüştüm. Daha çok çektim kendimi. Belki yanlış belki doğruydu bu yaptığım ama tek düşündüğüm senin üzülmemendi bunu bil olur mu ?" 

Dolu gözlerimden bir damla yaş akıp kucağıma düşmüştü. Böyle düşündüğünü hiç bilmiyordum. Diğer eli ile göz yaşımı sildi. 

İçimi saran duyguyla kendimi tutmayıp yüzüne yaklaştıktan sonra yanağına derin bir öpücük bıraktım. Yeni çıkmış sakalları dudaklarıma batması bile hoşuma gidiyordu. Sonra ki durağım boynuydu. Kafamı boyun girintisine koyup kollarımı sardım boynuna. 

Artık emindim. Ben kocama aşık olmuştum. 

------------------&&&-------------------

























Continue Reading

You'll Also Like

40.9K 2.8K 45
İki ayrı dünyanın insanı Zehra ve Ömerin gün gelir yolları kesişir. Sevdikleri uğruna sözleşmeli evlilik yapan fedaker bir abi Ömer ve fedakar bir ev...
AZE/ BERDEL By Helin

General Fiction

2.7M 115K 31
"Kaderin hain oyununa yenildi hayatlarımız kabul et."genç adamın ses tonu gerçekleri haykıran sözlerin altında ezilir gibi çıkmıştı, dik duruşunun ak...
389K 20.9K 37
Herkesin bir hayali olduğu gibi onun da bir hayali vardı. Aşık olduğu ünlüyle tanışmak... Ve kader onları tanıştırdıktan bir süre sonra nikah masasın...
46.2K 4K 34
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...