İki Dağ Arasında Ev (bxb)

By PipiliHatun

200K 15.4K 5.6K

Kardeş gibi büyüdüler, biri ağa oldu diğeri ona en yakın kişi. More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
17
18 -Baver'den- (Geçmiş)
19
20
21
22

16

8.5K 800 368
By PipiliHatun

*İyi okumalar 🖤

Çocukluğumdan beri aşiret mevzularına aşinaydım. İlk önce mevzuları izlemiş, sonra da içine girmiştim. Silahı tutmanın da sıkmanın da zor hissettirdiği olmuştu. Şimdi eskiye göre kolay gelsede, o zamanlardaki karmaşamı hatırlıyordum. Aynı karmaşayı Baver'in de yaşamasını istemiyordum.

Uyuyamıyordum, düşünceler bedenimi ayakta tutuyordu. Odada bir ileri bir geri giderken düşündüğüm tek şey Baver'in yaptığı saçmalıktı.

Haranlar'ın selamına karşılık vermek için konuşulmuş, planlar yapılmıştı. Baver konuşmasa bile her şeyi dinlemiş ve ağanın ona verdiği silahı tereddütsüz almıştı.

Bunu düşündükçe kafayı yiyecek gibi hissediyordum. Bunca zaman eline silah alan herkesi Saddam ilan eden oydu.

Ona sinirle söylediğim, ailesini umursamama mevzusu yüzünden dürtülmüş olamazdı. Bunu ona yıllardır herkes söylüyordu. Kanına ben dokunduysam, Allah belamı versindi.

Artık gerçekten kanına dokunma ihtimalim vardı. Haranlar'la meselenin kansız halledilmeyeceğini aşiretteki on beş yaşındaki yeni yetme bile bilirdi.

Bir saattir dönüp durduğum odadan çıktım. Toplanmadan sonra direkt onun odasına gitmememin tek nedeni herkesin uyumasını beklemekti. Yoksa yarattığı gerginlikten hemen sonra onunla konuşmadan duramazdım. Kimseyi uyandırmamak için koridorda yavaş yürümeye çalışsam da ne kadar başardım bilmiyordum. Sinirim, gerginliğim bedenimden taşıyordu.

Baver'in odasına ilerledikçe sıkıntım arttı. Kapısının önüne geldiğimde içerideki fısıltıları duydum. Yalnız değildi, bu saatte odasına yolu düşen biri daha vardı.

Kapıyı açtığım an önce Hisar'ın sırtını ardından yatakta oturmuş Baver'i gördüm. İkisi de aynı anda bana döndüğünde kaşlarım çatıldı.

"Dağra?"

"Çık dışarı."

Hisar'a bakmadan sertçe konuşup içeri girdim. Onun burada ne işi olduğunu sorgulayacak vakitte değildim. Zaten sorgularsam sinirim bozulur, şerefsize yumruğumu geçirirdim ama bu saatte kavga edip kimseyi başımıza toplayamazdım.

Baver "Oda senin mi?" dediğinde, parmağımı ona doğru kaldırıp sertçe "Bana yeterince ters düştün Baver, yeterli de." dedim.

Hisar "Kendini ne sanıyorsun uşak?" dediğinde, "Bir dahakine dişlerini eline dökerim Hisar, siktir git." diye tıslar gibi konuştum.

Hisar'ın gözlerinde benim gibi sinirli parıltılar vardı.

Baver yataktan kalkıp "Tamam Hisar, dön sen odaya." dediğinde, Hisar bana bakmayı kesip ona hitaben "Konuşuruz sonra." dedi.

Farklı şekillerde biz de konuşurduk elbet. Omzuma çarpıp yanımdan geçerken boynumu kütlettim. Ona olan sinirimin tek taraflı olmaması iyiydi. Bana, öfkemle harlanan ateşe odun atmam için neden veriyordu.

Hisar arkasından kapıyı kapattığında gözlerimi Baver'in üzerine diktim.

"Sana beni endişlendirme dedikten sonra bunu mu yapıyorsun?"

Baver geri yatağa oturup eliyle saçını dağıtırken, bıkmış gibi konuştu.

"Ne yaptım Dağra? Senin için normal olan bu değil miydi?"

Bizim normallerimiz her zaman farklı olmuştu. İkimiz de bunu çok iyi biliyorduk. Bunca zaman benimkine nefret kustuktan sonra şimdi sahip çıkamazdı.

İlerleyip karşısında dikildikten sonra "Valizini toplayıp gidiyorsun." dedim.

Kafasını kaldırıp çatılmış kaşlarıyla bana bakarken "Ağayı ikna edebilirim diyordun, et." diye devam ettim.

Bu işlere hiç bulaşmadan önce kaçıp gitmesini istiyordum. Yarınki mevzuya karışıp yüzünü göstermemeliydi. Ağanın büyük oğulları olarak en dikkat çekecek olanlar Şiyar ve oydu. Yıllardır olan olayların bazıları bana bile uzanırken ona ulaşmamıştı. Bu saatten sonra da uzanmasına gerek yoktu.

Baver seslice ofladığında çenem kasıldı. Ben de bıkkın hissediyordum.

Çatık kaşlarını düzeltirken "Dağra, çoktan babamla konuştum." dedi.

İçimden ağanın zaten bu saatten sonra onu asla salmayacağını bilen tarafım yüzünden öfkeyle konuştum.

"Bunu neden yaptın?"

Sesimin yükselmesini engel olamadım. Bakışlarım kapıya kayarken gözlerimi yumup açtım. Birde sinirimin diğerleri tarafından duyulmaması için uğraşıyordum.

"Seçim hakkım yoktu."

Ona kayan gözlerim dediği şeyle irileşirken, sinirle güldüm. Benim sözlerimi diline dolayıp bana karşı kullanıyordu.

"Bunu sırf bana inat olsun diye mi yapıyorsun?"

Dilimi dudağımda gezdirip 'hah' diye nefesimi verdim. Kanına dokunduğum konu ailesi değil buysa, Baver hiç büyümemişti. Yaptığı çocukluğun getireceği büyük sorunları görmüyordu.

Çarşafın üzerindeki elleri yumruk olurken "İnat eden sendin." dedi.

Kafamı iki yana sallayıp bunu duymamış olmayı diledim. Gerçekten yaptığı onun için bile büyük aptallıktı.

"Beni bu şekilde mi cezalandırıyorsun? Kendinle mi? Baver, sana sabrım kalmadı."

Yaptığı her çocukluğun limiti vardı ama bu sefer limiti aşmıştı. Ailesine yaptığı gibi benimle de inatlaşmamalıydı. Ya da en azından bana yaptığı inadı, kendisini tehlikeye atmamalıydı.

Dudağı kıvrılırken "Olmasın, benim de sana kalmadı." dedi.

Söylediği her söz canımı biraz daha sıkıyordu. Eğilip yakasını tuttum. Onu sertçe çektiğimde yataktan kalkmak zorunda kaldı.

Dişlerim arasından "Gideceksin." dedim.

Her zamanki gibi ağaya ters düşerse, bir yol açabilirdik. Elini, yakasını tutan bileğime sardı. Gözlerim eli ve gözleri arasında gidip geldi. İtmek yerine sadece tutuyordu.

Kıvrık dudaklarından alaylı tonda "Gitmemi istemiyordun." sözleri döküldü.

Yakasını biraz daha sıkarken kaşlarımı çattım.

"Bunu istiyor muyum sanıyorsun?"

Onun alayına zıt, ciddi tonda konuştum ama ifadesinde değişim olmadı.

Kafasını iki yana sallayıp kendinden emin şekilde "Benim isteklerim nasıl sikinde değilse, bundan sonra seninkiler de benim sikimde değil." dedi.

Kafamı tavana doğru kaldırıp Allah'tan bana sabır vermesini diledim. Yoksa Baver'le dönülmeyecek kavgalara girecektim.

"Bırak Dağra, yakama yapıştığını babam görmesin."

Başımı indirip onun sakin ifadesine bakarken ellerim sinirden titredi.

"Eğer bu mevzuya girersen seni korumak için uğraşmayacağım."

Gözlerindeki alaylı parıldamalar gölgelenirken "Korumanı istiyor muyum sanıyorsun?" diye sordu.

Yakasını sertçe bıraktığımda gergince gözlerini yumdu. Savrulan bedenini hızla toparlarken sakinliği kayboldu. Karşımda dikilip sertçe bana baktığında kafamı ağır ağır salladım.

"İnat uğruna canından ol o zaman."

Allah belamı versin şu sözler dilimden döküldüğü an kendimden nefret ettim. Sinirim, dilimi kontrol ediyordu.

"Beni uzaklara gömmelerini isteyeceğim. Buradan ayrılıp da ziyaretime gelmezsin."

Söylediği şeyin ağırlığı kalbimi dağlarken "Gelmem." dedim.

Bunca zaman ona bir zarar gelmesin diye kendimi yırtıp durmamın önemi yoktu. Bunun gözünde hiçbir değeri olmadığını tavırlarından anlıyordum. Şu anki sinirimin bile onun zarar görme ihtimaline karşı olduğunu anlamıyor gibi benimle didişiyordu.

Dudağını yaladıktan sonra seslice gülüp "Güzel, çık odamdan." dedi.

Kapıya doğru döndüm ama adım atamadım. Ellerim yumruk olurken, buraya gelirken ne umduğumu düşündüm. Onu kararından vazgeçiremeyeceğimi biliyordum ama sinirimi kusmak istemiştim. Kusmuştum da ama neye fayda? İçimdeki sıkıntı azalmak yerine konuştukça çığ gibi büyümüştü.

Kapıyı seyre dalan gözlerim farklı şeylere bakarken "Sikeyim dağını taşını." diye mırıldanıp tekrar ona döndüm.

Gözleri hâlâ üzerimdeyken öylece ayakta bekliyordu.

"Sinirden konuştuğumun farkındasın değil mi?"

Dediklerinin ağırlığını hissettikten sonra, dediklerimin ağırlığıyla onu böyle bırakmak istemedim. Sinirden gözüm çoğu şeyi görmezken bile onu görüyordu.

Baver bana doğru bir adım atıp ona yaptığım gibi yakamı kavradı.

"Biliyorum ama bu yakınlığı bir dahakine oluşturduğunda öylece çekilmene izin vermem."

Başta sinirli gibiyken konuştukça bakışları yumuşadı. Gözleri gözlerimde gezinirken, nefesini yüzüme üfledi.

"Konakta beklerken senin ölüm haberini almaktansa, yanında ölmeyi tercih ederim. İnadım buna karşı gerzek herif."

Az önce dağlanıyor gibi hissettiğim kalbim yanmaya devam ederken, ona karşı olan sinirim geçmese bile sessizleşti. İnadının bana karşı değil benim için olduğunu duymak garip hissettirdi. Az önceki alayla konuşmasından önce bunu söylese o kadar delirmiş hissetmezdim. Baver benim gibi yanmaya müsaitti. Yakamı bırakırken elleri iki yanında öylece durdu.

"Bizi zora sokuyorsun. Sen karışmasan ben her şeyi halledecektim."

"Ben de her şeyi halledebilirim. Bu evin en küçüğü değilim, üstüme bu kadar düşme."

Üstüne düşme nedenimi ona tekrar söylemeyecektim. Benim için diğerlerinden farklı bir yerde olduğunu anlamamakta ısrarcıydı.

İkimiz de birbirimize bakmayı kesmiyorduk. Yine ona karşı kaybetmiştim. İstediğini yapacak ben de izin verdiğince müdahale edecektim.

"Elini kana bulaman gerekse bile halledecek misin?"

Dik bakışları anında gölgelendi. Biliyordum, bu işin içine girerken ne aklını kullanmış ne de savunduğu ideolojik zırvalıkları düşünmüştü.

İç çekip "Halledeceğim." diye yalan söyledi.

"Bu meseleyi halledeceğiz. Ağa senden başka meselelere karışmanı isterse inat yapıp kabul etmeyeceksin."

Kabul etmedikçe ona hiçbir şeyin yaptırılamayacağına güvenmek istiyordum. Her ne kadar bu meselelerde elini verdiğinde kolunu kapacaklarını bilsem bile bunu düşünmemin faydası yoktu.

"Sen karışma, ben de karışmam."

İnat yapmayacaksın diyordum ama kime? Sertçe nefes verip ona baktığımda sesini yumuşatıp "Dağra." dedi.

Bir şey demeden konuşmasını bekledim.

"Sen de benim için herkesten önemlisin."

Duygusal konuştuğum an kalkanlarını indirdiğini biliyordum. Onun böyle konuşmasının da ben de kalkan namına bir şey bırakmıyordu.

Onun için endişelenen yanım daha fazla dayanamadı. Kolumu sırtına sarıp onu göğsüme çektim. Sarılmak gibi şeyleri yapan hep o olduğundan yadırgamış gibi kaskatı kesildi. Sinirim yavaş yavaş geçerken omzundaki kolunu sıklaştırıp saçlarına doğru nefes verdim.

"Bana bir daha bunu yapma. Kendine zarar verecek işlere atılma."

"Sen de."

Baver hareketsiz kalan kollarını belime doladığında gözlerimi yumdum. İsteklerimizin karşılıklı olması işime gelmedi. Ben bu işleri bırakamazdım. O, bu tavrını devam ettirirse ne yaparım bilmiyordum. Onun için duyduğum endişe daha fazla artsın istemiyordum. Beni nasıl bir çıkmaza sürüklediğinin farkında değildi.

Ondan ayrılırken, aklıma gelen şeyle kaşlarımı kaldırıp "Bu arada Hisar'ın odanda ne işi vardı?" diye sordum.

Bu soruyu beklemediği için bir an şaşkınca baktı. Belki de sakinleştiğim içindi. Şimdi daha net düşünebiliyordum ve düşüncelerim geldiğimde gördüğüm ibnenin varlığını sorguluyordu.

Baver iç çekip "Seninle aynı neden için gelmiş. Bunu beklemiyordu, emin miyim diye sormak istedi. Hisar da aşiret meselelerinden uzak kalmayı tercih ediyor, biliyorsun." diye açıklayınca kaşlarımı indirdim.

Hisar'ın tercihinin bu yönde olma nedeni belliydi. İbne ne kadar yakınsa o kadar göz önünde olurdu. Dikkat çekmeye götü yemiyordu.

Kafamı sallayıp "Düşünceli ibne." dediğimde, Baver bana yine bıkkınca baktı.

"Dağra, Hisar'a olan nefretini bana gösterme. Kendimeymiş gibi hissediyorum, canım sıkılıyor."

Kaşlarım çatılırken sertçe "Ne alaka?" dedim.

Hisar'ı bu kadar sahiplenmesi sinirimi bozdu. Ne ara bu kadar can ciğer olduklarını da sorguladım. Üniversite için ayrıldığımızdan beri lisedeki yakınlıklarının kalmamış olması gerekiyordu.

Baver dilini dudaklarında gezdirdikten sonra, sorumu yanıtladı. Bu yanıtın canımı sıkacağına emin olsam da duymayı bekledim.

"Hisar neden sapık Dağra? Yine sorma deme, anlat."

Bu soruyu beklemediğim için kasılırken onun bakışları cevap bekler gibi gözlerime sabitlenmişti. Gözlerindeki suçlayıcı ifade hoşuma gitmiyordu. Bu mevzuyu ona ısrarla anlatmama nedenimi bilse gözlerindeki suçlama artardı.

"Derim, bu konu ben de kalacak. Zaten konuyu bilmeden bile onun tarafında olduğunu söylemiştin, öyle devam et."

"Erkekleri sikiyor diye mi?"

Dediği şeyle gözlerim irileşirken onun bunu çoktan biliyor olduğunu anladım. Dudaklarım aralanıp aralanıp kapandı. Ne söyleyeceğimden emin olamayıp dilimi ısırdım. Evet, bunun yüzündendi.

"Ne zamandır haberin var? Sana da mı bulaştı ibne yoksa?"

Ondan nefret etmemin asıl nedeni buydu. Köşesinde sikik hayatını yaşasa umurumda olmazdı. Baver'e bulaşıyor olması hoşuma gitmiyordu.

Baver yutkunduktan sonra kafasını dikleştirip "Liseden beri biliyorum. Sen de anladığım kadarıyla o zamanlar öğrenmişsin. Kuzenim bana bulaşmıyor Dağra, bu iğrenç bir düşünce." dedi.

Onun uzun zamandır bunu biliyor olması hoşuma gitmezken sertçe "Bence de" dedim.

"Erkeklere değil, bana bulaşması iğrenç olan."

Çenem kasılırken, Baver sanki az önce ibneliğine iğrenç dediğini sandığımı anlamış gibi gülümsedi.

Başını biraz daha dikleştirip gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu.

"Ona olan nefretin banaymış gibi hissediyorum dedim, sence neden?"

Kaşlarım biraz daha çatılırken "Neden mi?" diye mırıldandım.

Kafasını salladığında sorusu zihnimde yayılıp, farklı yerlere doğru çekildi.

"Baver, ne demek istiyorsun?"

En başında bunu ona söylememe nedenim aklıma gelirken dudağımın içini ısırdım. Ters gelen her davranışa özenen Baver'in iyice saçmalamasını istememiştim.

Baver gözlerini kaçırırken "Anlamamış olamazsın." dedi.

Anlamamayı deli gibi isterdim. Bana Hisar'a benzediğini ima ediyordu. Hatta imayı geç itiraf ediyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

776K 32.5K 49
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
719K 27.5K 89
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
745K 19.1K 81
Herkesin korkulu rüyası olan Yer altının en büyük mafyası yer yüzünün hakimi sadist sinir hastası piskopat bir adamın bir kıza aşık olması Ve haya...
53.6K 2.6K 25
" Ben onu ilk gördüğüm de gözlerinden tanıdım ama o beni tanımadı" " söylesene seven kalbim bir sana mı fazla geldi. neden şimdi gerçekleri öğrendiğ...