IN LAK' ECH

بواسطة aysnrtrn34

420 236 79

Geçmez "dedi balık ; Pişmanlık insanı ömrü boyunca yakıp kavuran bir histir ve insan pişman olacağı şeyleri y... المزيد

1.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.Bölüm

2.BÖLÜM

39 20 11
بواسطة aysnrtrn34

22:06:2015

Gökleri delen binaların, etrafını çevirdiği bir çemberin ortasında sağ, sol, ön ve arkada toplam yüz elli kişinin, meraklı gözlerinde aynı korku vardı.
Şimdi ne olacak?
Herkes nefesini tutmuş, duruşlarını bozmamaya çalışarak çemberin ortasındaki kızın, eğitimcinin emrine karşı gelmesini izliyorlardı....
Çemberin içindeki genç kız, kendisine uzatılan silahı geri çevirmiş ve kimsenin cesaret edemediği bir şeye imza atmıştı.
Yönetime baş kaldırmıştı.

_Ne dedin sen? _

Eğitimcinin, kulakları sağır eden bir ses tonu ile bağırması herkesi ürtükütürken, Neva tek bir adım dahi atmadan oldğu yerde duruyordu.
Sitemkar ses tonu ile tekrarladı sözlerini...

_Size dedim ki ben, bunu yapmıyacağım._

Eğitimci alaycı bir ifade ile gülmüş ve tahtaya bağlanan yaşlı adamı göstererek nutuk atmaya başlamıştı.

_Sizler, burada yönetime baş kaldırmak için eğitilmiyorsunuz!
Görevleri yerin......_

Neva,ellerini havaya kaldırmış ve  Eğitimcinin sözünü keserek dikkatlerı yine üzerine çekerken sinirler tekrar bozulmuştu.

_Çok özür dilemeyerek devam ediyorum arkadaşlar.
Haklı!
Bizler burada yönetime baş kaldırmak için eğitilmiyoruz. _

Gözlerini eğitmeninin ve muhtemelen beş yıllık eğitim sürecinin mezuniyetini izlemek için gelen başkanın, bulunduğunu düşündüğü yere çevirerek devam etti.

_Bizler birer kukla olarak yetiştirildik._

_Cezanın infaz olmasını istiyorsan konuşmaya devam et. _

Sert bir şekilde gelen uyarıyı göz ardı ederek konuşmasına devam etti ...

_Siz aksini ispat edene kadar ben buna devam edeceğim. _

Eğitimci kulaklığına dokunarak bir kaç saniye bekledikten sonra elindeki silahı tekrar Nevaya uzattı..

_Yönetimin sırtına yük olan şu hasta adamı öldürmemek için ölmen acınası bir durum olur Neva_

Genç kız, ellerini  indirip boynundaki kolyesini sertçe  koparıp attı.

_Ölürüm de öldürmem_

Adam elindeki silahı yaşlı adama doğrultup, gözünü kırpmadan ateş etti.
Öğrencilerin hepsi ürkmüş bir şekilde Eğitmenlerine bakarken, Neva öfke kusuyordu.
Eğitmen namluyu şimdide Nevaya çevirmiş ve yanındaki görevlilere işaret vermişti.
Görevlilerden biri ayağı ile kızın bacağına vurmuş ve diz çöktürmüştü.
Diğeri ise ellerini arkasına çevirerek kelepçelemiş ve Eğitmenin emri ile yaka paça ceza odasına götürmüşlerdi.
Başına gelecek olan şeylerin binde birini tahmin edebiliyordu fakat en kötü ne olabilirdi ki?
Öfkeli bakışlarını zerre yumuşatmadan yanındaki görevlilerin sertçe attıkları odanın içindeki sandalyeye oturmuştu ve kollarının kırılmaması için sakın durmaya çalışmıştı..

Dört büçuk yıl önce buraya getirilmişti.
Zorlu şartlar altında bir sürü eğitim almışlar ve şimdi bugün mezun edileceklerdi.
İşin kötü tarafı ise mezun edilen yüz elli kişinin her birine bir insan düşüyordu.
Kimisi hasta, yaşlı, genç ve çocuklar.
Kimisi yönetim tarafından suçlanmış masum yaşlı, genç ve çocuklar.
Kimileri ise yoksul ailelere mensup, para bağışı olmadan hayatta kalamayacak olanlar.
Yönetimin sırtına yük oldğunu düşündüğü kişilerden her yıl yüz elli kişi. Öldürmedikleri  sürece ya kendileri ölürler yada ne olacağını bile bilmedikleri bir şeyler olurdu. Eski sistem  çökertileli 14  yıl olmuş ve bu her sene insanların katledilmesi iki yıl sonra başlamıştı.
Sağlam olduğunu düşündükleri insanları ise  kendilerine göre eğiten bir sistem..
Neva, o yaşlı adamı öldürmeyi ret ettiği için mezuniyet belgesi alamamıştı.
Açıkcası bu onun pekde umrunda değildi.
Bu kadar acımasız bir yönetime kukla olup emri altında olmaktansa ölmek daha evlaydı.
Abisinin ona zor şartlar altında maral ile gönderdiği notlarda yazan şeyler kısıtlı ve tek kelimeden ibaretti.

Bil, öğren, anla ama emir altına girme....
Seni ordan kurtaracağım..
Abin....

Bilmiş,öğrenmiş, anlamış ve emir altına girmemişti..
Ne olacağını kestiremiyordu.
Çok geçmeden yeşil önlüklü bir kişi ve eğitmen odaya girmişti.
Bir görevli Nevanın ellerini çözmüş ve masadaki kelepçeler ile masaya bağlamıştı.
Ayaklarınıda sandalyeye bağladıktan sonra görevli selam vermiş ve odadan çıkmıştı.
Eğitmen elindeki dosyaları Nevanın önüne atmış ve masanın ucuna oturarak cebinden bir dal sigara çıkartmıştı.
Ateş ile yaktıktan sonra derin bir nefes çekip, tüm dumanı genç kızın üzerine salmıştı.
Neva, nefesini tutup dumanın dağılmasını beklemişti.
Eğitmen sigarasına devam ederek ortamın sessizliğini bozmuştu.

_13!
Zaman ne kadar da hızlı geçmiş değilmi? _

Tekrar nefesini verip genç kıza biraz daha yaklaştı.

_Oysa daha dün gibi aklımda seni annenin cesedinin yanından aldığımız zaman! _

Sustu.
Genç kızın zaafını biliyordu.
Travmasını biliyordu. Bundan keyif alacak kadar alçak insanlar olmaları genç kızı üzüyordu.
Ellerini istemsizce yumruk yapmış ve vücudu kas katı kesilmişti.

_Gerilme! Daha konuşacağımız çok şey var!
Mesela abin? _

Neva sakın kalmaya çalışarak gözlerini adamın gözlerinin içine dikti ve zerre duygusal zaaflık göstermeden devamını dinledi..

_Babanı öldürmüştü demi? _

Sesli bir kahkaha atıp yanındaki yeşil önlüklü doktora döndü.

_Doktor  çok trajedik değil mi? Yönetime sadık bir babanın iki isyankar evladı.
Ama hata bizde! _

Kendi kendini onaylarcasına kafa sallayıp ayağa kalkmış ve düşünerek odanın içinde turlamaya başlamıştı.
Bir anda ellerini sertçe masaya vurup, Nevaya doğru eğildi.

_Evet hata bizde! Abinin yanına atıp leşinizi farelere vermek yerine birini eğitip emek verdik diğerine hayatına devam etmesi için şans.! İyi niyetimiz suistimal edildi bayım! _

Neva ellerini sertçe masaya vurmak istemiş ama sadece bileğindeki prangaların zincirlerini hareket ettirebilmişti.

_Siz bună şans mı diyorsunuz? _

Adam geriye çekilmiş ve sırtını duvra yaslayıp ellerini birbirine vurarak alkış tutmuştu.

_Asi kız! Üzgünüm ama asıl şansın ne demek olduğunu hayatının geri kalanını bir denek faresi olarak geçirirken anlarsın. _

Neva, tam olarak ne kast edildiğini anlamaya çalışırken yeşil önlüklü doktor, çantasından şırınga çıkartmış ve genç kızın tırnak kökünden enjekte etmişti.
Sessizliği bozan ise yine  eğitmen olmuştu.

_İki saat sonra labravatuara götürün!_

Doktor kafasını onaylarcasına sallamış ve eğitmen ile birlikte odadan çıkmıştı.
Odanın ışıkları kapatılmış ve kapısı kilitlenmişti.
Sessizi duyabilmek ve karanlıkta görebilmek gibi eğitimleri yüz elli kişinin içinde geçen tek kişi Nevaydı.
Fakat şimdi ne duyabiliyor nede karanlığı görebiliyordu.
Çaresiz hissettiren şey karanlıkta kalmak değil,  görememekti.

Eklemlerine yayılan sıcak ve ağrılı bir his gittikçe halsizleştiriyor ve uyuşturuyordu.
Genç kızı asıl ürküten ise hafızası ve aklıydı.
Çünkü onu ayakta tutan şey beden gücü değil yaşadıkları ve yaşatmak istedikleriydi.
Asıl aciz, zayıf olan değil, geçmişini bilmeyen ve geleceği için çabalamıyandı.
Aklının yavaş yavaş uyuşuyor olma hissi onu deli edicek gibiydi fakat kendini güçsüz ve zayıf göstermemek için sessiz kalıyordu.
Gözleri gittikçe ağırlaşıyor ve nefesi düzensizleşiyordu.
Ölmiyeceğini biliyordu ama sürüneceğinden de emindi.
Karanlık odanın içi gittikçe kararıyor ve Neva, kafasını taşıyamaz hale geliyordu.
Ne verdiklerini bilmiyordu fakat yavaş yavaş acı çekiceğini anlamıştı.

.......... 2 GÜN SONRA............

Göz alıcı, parlak ışığın etkisi ile gözleri kamaşan genç kız, gözlerini ovuşturmak için ellerini kaldırmaya çalışmış fakat üzerindeki halsizlikten dolayı bırakın ellerini kaldırmayı parmağını bile hareket ettiremiyordu.
Yavaş, yavaş açılan gözleri ile etrafa bakmaya başlamıştı.
Saniyeler sonra daha net görmeye başlamış ve gördüklerini anlamaya çalışmıştı.
Bembeyaz bir odanın içinde bulunan bir sedyede elleri bağlı bir şekilde yattığını farketmesi çok uzun sürmedi.
Uyuşuk beynindeki algıları açmaya çalışarak tekrar göz gezdirdi etrafa;
Sedyenin sağında minik bir çekmeceli dolap ve sol tarafında ise kolundan açılmış damar yoluna akan kırmızı bir sıvı.
Tavandan aşağıya asılı olan bir lamba ve duvarlarda ki raflara dizilmiş ilaç şişeleri.
Neva, neyin içine düştüğünü geçde olsa farketmişti.
Bilinçli bir beyni, iddia ettiklerinin aksini ispat ederek yıkamaktansa, boş bir beyni doldurmak onlar için daha kolay olacaktı.
Zamanla geçmişini hatta ve hatta kendisini unutarak, başka tamda onların istediği bir kişiliğe bürünecekti.
Geçmişini ve amacını unutan bir kişi için de, amacını bulana kadar öldürmek kolay olacaktı.
Bir müddet sonra odaya giren doktorlardan biri kızı kontrol etmiş ve seruma kattığı bir ilaçla genç kizi uykunun zehirli kollarına bırakmıştı.
Uyutarak enjekte edilen ilaçlar yüzünde, gerçekliği ve similasyonu ayırt edemeyecek ve geçmişi koca bir rüyadan ibaret olacaktı.
Öldürmek yerine tercih ettikleri bu zahmetli yol ise [similasyon teknolojisi] planlarının ne denli başarılı olduğu konusunda fikir vecekti.
Doktorlar genç kızı asla yalnız bırakmamış ve günün her saati yanına nöbetçi bir doktor muhakkak bırakmışlardi.
Aylar,ayı kovalıyor fakat doymak bilmeyen bilim adamları ilaçları gittikçe arttiriyorlardi.

07:07:2015

X_Durumu nasıl? _

DOKTOR _İlaçlara direniyor efendim _

X_Dozunu arttırın_

15:10:2015

X_Nasıl gidiyor? _

DOKTOR _Uyutuyoruz fakat bedensel olarak ataklar geçiriyor. Sakinleştirici ile devam ediyoruz. _

X_İlaçlarını Aksatmayın_

DOKTOR _Dinlenmesi lazım efendim. Yoksa kaybedebilirz_

24:12:2015

X_ Gelişme var mı? _

DOKTOR _ ilaçlar uyuşturmaya başladı efendim. 12 dozluk kapsül kaldı ve tekrar üretime geçildi 60 dozu tamamladıktan sonra durumuna bakıp silah için başkana ileticeğiz. _

27:03:2016

X_ Bir başarısızlık daha affedilemez Doktor!_

DOKTOR_ Affedin efendim bu yılın son ayına kadar ilaçları tekrar yeniliyeceğiz o zaman zarfı içerisinde kız gözetim altında olacak ancak! _

X_ elinizi çabuk tutun Doktor kız ölmeden bu işi halledin... _

22:12:2016

X_Görevden alındınız Doktor! _

30:01:2017

HEYET ;
_kızı gözden çıkartamayız efendim. _

_ilaçları yapan doktorlar görevden alındılar, yenilerinin gelmesi ve ilaçlara tekrardan başlanılması zaman alıcak. Kızı o zmana kadar burada tutamayız. _

_öldürelim başka bir kobay buluruz! _

_Yönetim bu kızı el üstünde tutuyor _

_bir yolunu buluruz. Şuanlık uyku ilaçlarını kesin uyansın bakalım ne kadar yol almışız.. _

03:07:2017

X_Ne durumdayız? _

DOKTOR _Uyku ilaçları kesileli aylar oldu fakat diğer kapsülleri vucud temizlemeden bir şey anlamayız. Çok yan etki oluşmuş _

X_Ne zmana temizlenir? _

DOKTOR _Bilemiyoruz efendim, ben sizi haberdar edicem.. _

19:12: 2017

DOKTOR_ zehirlenme tesbit ettik efendim.
Damar yoluyla temizlenmesi lazım aksi taktirde ölür. _

.
.
.
.
.20:06:2022

Parmak izlerimiz dokunduğumuz hayatlardan silinmez. Remember Me.....



Çoğunlukla beyazın hakim olduğu bir hastahane odasından kaçmak için kapıyı açmaya çalışıyordum.
Odada nefes almamı engelleyen bir buğu vardı ve zaman geçtikçe de yoğunlaşan bir sis.
Göz kapaklarım o kadar ağırlaşmış ve bedenim o kadar halsizdi ki sanki yıllardır uyuyor ve uyuşmuş gibi hissediyordum.
Elimdeki bıçağı tekrar tekrar sokup dili kaldırmaya çalışmış ama her denemem hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştı.
Odanın içine tekrar göz gezdirip daha dayanaklı ve işe yarar bir şeyler aradım.
Sedyenin sağ tarafında bulunan minik çekmeceyi açıp bir kaç kere daha baktından sonra yatağın altındaki fanus dikkatimi çekmişti.
Tedirgin bir şekilde yatağın altına eğilip, fanusu aldım ve bakmaya başladım.
Yarısına kadar su doldurulmuş ve suyun içinde ise beyaz bir balık vardı.
Ne tür bir balık oldğunu bilmiyordum çünkü balıklar ile ilgilenmiyordum.
Şuan bu zaman kadar gördüğüm en güzel balığı incelemek dışında daha önemli işerim vardı.
Mesela buradan kaçmak.
Elimdeki fanusu yere bırakıp arkamı dönmüş ve tekrar aramaya başlamıştım.

_Adın ne? _

Elime aldığım küçük çubuğu yavaşça yerine bırakıp arkama baktım.
Odada benden başka kimse yoktu ve bu sesin nereden geldiği ise bir muammaydı.
Odanın içine tekrar bakıp işime yöneldiğim sırada yine aynı sesi duymuştum.

_Adın ne? _

Çekmeceyi hızlı bir şekilde kapatıp arkamı duvara yaslamış ve tekrar daha dikkatli bir şekilde etrafa bakmaya başlamıştım.
Tavanda asılı olan hoparlörü farketmiştim ki tekrar yineledi aynı ses!

_Kaç kere sormam lazım? _

Bu ses hopörlerden gelecek kadar boğuk değildi aksine, net ve sanki! Sanki yanı başımda birinden geliyor gibiydi.
O an gözlerim istemsizce fanusun içindeki beyaz balığa kaydı ve ardından bunu düşündüğüm için kendimle alay edercesine güldüm.

Yok artık! Bu odada kapalı kalmaktan beynime oksijen gitmiyor. Balıklar konuşamaz kızım kendine gel!

Saçlarımı arkaya atıp derin bir nefes aldıktan sonra gözlerim tekrar balığa kaymıştı.
Aldığım nefesi sesli bir şekilde geri verip balığın yanına gittim ve yere oturup fanusu elime aldım.

_Sende duydun mu? _

Bir müddet bekledikten sonra sesli bir kahkaha atıp kendi cevabımı kendim verdim.

_Hey ben deli değilim bakma bana öyle! _

Fanusu tekrar yere bırakıp bağdaş kurdum ve düşünmeye başladım.
Buradan çıkmanın bir yolu olmalıydı.

_bir balıkla konuştuğunu kimseye söylemezsen kimse sana deli demez! _

Yutkunmam yarıda kalmış ve fanusun içinden bana bakan balığa bakıp, bir iki adımlık gerilemiştim.
Kafamı onaylamıyorcasına iki yana sallayıp kapıya doğru geriledim.

_şaka! Şaka bu şaka! Hiç komik değil! _

Beyaz balığın kuyruğunda oluşan kırmızlık korkumu attırırken artık o balığın benimle konuştuğuna emin olmuştum.

_Adını sordum? _

Gövdesine yayılan kırmızı renk suya akmaya başlamış ve fanusun içindeki su kaynarcasına çoğalmaya başlamıştı.
Nefesim boğazımda kalmış ve sesim içime kaçmıştı.
Sırtımı kapıya yaslayıp elim ile kapıya vurmaya başlamıştım.

_Sen gerçek değilsin_

_adın ne? _

Su taşmış ve döküldüğü yerler kırmız olmaya başlamıştı.

_adım!? _

Durdu.
Durdum..
Su geri çekilmeye başlamış ve balık beyaz olmaya başlamıştı.

_Adım!_dedim tekrardan ve durdum.
Adımı bilmiyordum.
Adım neydi.
Nefesim gittikçe kesiliyor ve duman arttıkça artıyordu.
Elimi boğazıma koyup sakinleşmeye çalışıyordum fakat dişardan gelen bağrışlar ve kapının altından sızan yoğun ateş kokusu hem görmemi kısıtlıyor hemide nefessiz bırakıyordu..

_Kim oldğunu unutma! Senin adın Neva!
Kim oldğunu sakın unutma Neva _

Oldğum yerden hızlı bir şekilde kalkıp etrafa baktım.
Ellerim sedyeye bağlanmış bir şekilde yatıyordum.
Bulunduğum oda yeşil duvar kağıtlarıyla kaplanmış ve başımda notlar alan bir doktor vardı....

_Uyandı haber edin! _

Kabının önündeki askerlerden biri dişarı çıkmış diğeri ise tekrar kapıyı kitlemişti.
Kafamın içinde sızlayan müthiş bir ağrı kollarıma kadar karıncalanma hissi ve kulaklarımda yankılanan o ses...

Kim olduğunu unutma! Senin adın Neva!

Kafamı yavaşca yastığa koyup, gözlerimi kapattım ve anlamaya çalıştım.
Balığı düşünmeden, kırmızıya odaklanmadan sakin bir şekilde düşünüp hatırlamaya çalıştım.
Ancak kafamda canlanan tek şey bembeyaz bir sayfaydı.
Silgi izleri olmayan tertemiz bembeyaz sayfa.
Çok geçmeden odaya giren top sakallı bir adam elindeki ışıkla gözlerime bakmış ve bir kaç soru sorup cevapsız kalınca, anlam veremediğim bir şekilde sırıtıp gitmişti.
Ardından diğer doktor ve bir asker daha odadan çıkmış diğeri kalmıştı.
Onlar gittikden sonra daha sakin kalmaya çalışarak tekrar gözlerimi kapattım ve tekrar düşündüm.

İçimde oluşan o koskoca boşluğu dolduracak bir şeyler aradım fakat hiç bir şey bulamadım.
Ellerimi kaldırıp tekrar zincirlere baktım ve oflayıp geri indirdim.
Kapının önündeki askere gözlerimi dikip uzunca baktıktan sonra bu adamı nereden tanıdığımı uzun uzun düşünmeye başladım.
İçimde kapanmasını istediğim bu boşluğu kapatabilecek gibi bakan gözleri bana biraz umut vermişti.

_Bana uzun uzun bakma! _

Gözlerimi kısıp sese odaklandım.
Düşündüm.
Bu sesi tanıyordum.
Yabancı bir ton değildi.

_kimsin sen? _

Sorduğum soru ile gözlerindeki hayal kırıklığını buradan görebilmiş ve canımın acıdığını hissetmiştim.

_Unutma _

Fısıltı tonuyla söylediği söz gözlerimde ışık yakmış ve zihnimin harekete geçtiğini hissetmiştim.

_Dirençli ol ve ilaçları kullanma _

Kulaklarıma doluşan  sesler buğulanmaya başlamış ve boğazımı yakan bir koku etrafı sarmaya başlamıştı.

Odanın dışından gelen telsiz sesleri, koşuşturmacalar beni ürkütürken, asker eli ile sakin kalmamı işaret etmişti.

_Sağ salim kendini kurtar Neva. Sonra abini! _

Beynimin içinde şok etkisi yapan bu cümle tüm bedenimi iliklerime kadar teyakkuza geçirmişti.

_Abim_

Asker sessiz olammı işaret ederek bileğimdeki kelepçeleri çıkartmaya geldi.

_Şuan ne oldğun değil, önceden ne olduğun önemli.
Amacını unutma! Sen güçlü bir kızsın. Bu ilaçlara bu zaman kadar direndin şimdi pes etme Neva Mirel. _

Adam odadan çıkmadan önce dolabı işaret etmiş ve dikkat etmemi söyleyerek gitmişti.
Duyduğum şeylerden dolayı afallamış olsamda ayağa kalkıp dolabı açmış ve asker kamuflajlarını giyinip odadan dişarı çıkmıştım.
Çıkar çıkmaz başka bir asker elime gaz maskesi tutuşturup, aşağı inmem gerektiğini söylemişti.
Hastanenin üst katında patlayan bir şey yangına yol açmış ve panik oluşturmuştu.
Devrimcilere göre bu bir kaza değil planlı suikastı.
Kalabalığın içine bir adım atmıştım ki kafama yapışan bir sızı kulaklarımı çınlatmış ve bacaklarımdaki tüm gücü kesmişti.
Yere çökmemek için duvardan destek alıp tekrar kendime gelmeye çalıştım.
Gözlerimi kapattığımda anlık olarak oluşan siliüetler, sesler ağrıyı şiddetlendiyordu.
Aldığım ateş kokusu kafamın içinde başka bir perdeyi açarken, duyduğum sren sesleri daha farklı bir perdeye sokuyordu.
Gözümün önüne gelen bir tren garı ve abimin koşturmaları ise yavaş yavaş kendime gelmeme yetmişti

Olduğum yerden hızlı bir şekilde kalkıp askerlerin aksine sol tarafa doğru hızlı hızlı koşup alt kata inmiş ve arka tarafa kendimi atıp koşmaya başlamıştım.
CARIM'de bu tür deneylerin yapıldığı tek hastahene Dai deydi.
Tren garı ise Dainin sınırındaydı buyuzden kafamda oluşturduğum plana göre 22 dk boyunca koşmam gerekecekti.
İstasyona vardığımda ise şansım yaver giderse kontrolleri bitmiş bir mühimmat peronuna girip 30 dakikalık bir mesafeden sonra inmem hayatımı şuanlık kurtarırdı.

Gökyüzünü saran dumana tekrar baktım.
Binanın çatısı tamamen alevler ile kaplanmış ve yarısına kadar sıçramaya başlamıştı.
Olduğum yerde bir müddet bekleyip alevlerin patlayıp sıçramasını izledim.
Helikopterler binanın etrafında uçup söndürmeye çalışırken su tankerleri aşağıdan alt katlara müdaahele ediyorlardı.
Bina tamamen labravatuar olduğu için içindeki yanıcı maddeler birer birer patlıyordu.

Tekrar önüme dönüp içimi rahatlatan bu sahne ile tren istasyonuna koşmaya devam ettim.
Buradaki kaostan dolayı bölgedeki devrimcilerin çoğu bölgeye yardıma gelicekti.
Nobetci olarak bırakılanları atlatmam o kadar zor olmazdı.
Kafamda dönüp dolaşan seslere, görüntülere ve ağrılara aldırış etmeden yoluma devam etmeye çalıştım.
Kapıdaki nöbetçinin söylediği sözler beni farklı yerlere götürsede anılarımı kurtarmak için belleğimi sonra kontrol edecektim.
Tren istasyonu görünmüş ve yolun neredeyse sonuna gelmiştim.
İstasyonun arka tarafına dolanıp, gireceğim açık bir tel aramıştım.
Sağ tarafımda kalan girişin önünde koşuşturan askerlerin telsizleri 981 kodlu uyarıyı çoktan vermişti.
Hastahanede o kargaşa arasında kaçtığım belli olmuştu.
Elliye yakın saydığım askerlerin otuz beşi yangın yerine gitmek için su tankerlerini dolduruyorlardı.
Biraz daha sola doğru ilerleyip duvarın arkasına geçmiş, tellere tırmanmaya başlamıştım.
Bacaklarımda tırmanacak gücü bulamamış olmam beni sinir etsede zor bela kendimi istasyonun içine atmayı başarmıştım.

Beni buraya getiren düşünceler ve anılardı.
Abimi hatırlamıştım.
Koştuğumuz istasyon kafamda canlanmıştı.
Abim vardı ve şuan neredeydi tam olarak hatirlayamamak deli ediyordu.
Hastahene koridorunda kafamda canlanan şey bu istasyon ve mühimmat peronuydu.
Bu peron beni Daiye merkeze götürse sonrasında ne yapacaktım?.
Arkaya doğru uzanmış olan peronları teker teker geçip silah işaretini bulana kadar yürüdüm.
En son vagona  gelmiştim.
Arkasından dolanıp işarete baktıktan sonra girecek bir kapı aramaya başladım.
Peronun arka kısmından yukarı uzanan merdiveni görünce etrafı kontrol edip merdivenlere çıktım ve tepedeki açık kapaktan içeri girdim. İçerisinde uzunca kutular vardı. Duvarlara istiflenmiş kare kutular ise daha küçük ve daha dar duruyordu. Küçük bir köşeye geçip sırtımı duvara yaslamış ve yorulan bacaklarımı uzatıp, beklemeye başlamıştım.

Yakalanmadan merkeze kadar gitmek ve en azından burada kafamı biraz olsa toparlamak istiyordum.
Bir planım yoktu. Kafamın içinde çokça ses ve karmakarışık sahneler vardı.
Gözlerimi kapatıp kedimi dünyadan soyutlama ve kafamın içindeki düşüncelere dalmak ve bulmak anlamak istiyordum.
Bir anda butün sesler kesilmiş ve herşey durmuştu,.
Gözlerimi sımsıkı kapatıp, kafamın içindeki duvarlara asılı kalan o resimleri düşündüm.
Abim;
Duman kokusunda hafızamda canlanan o kargaşada neydi?
Askerin belindeki bicak ve o balık.
Kafamın içinde oturtmaya çalıştığım tüm anılar disardan gelen bir ses ile toz bulutu olmuş ve yok olmuşlardı.

_ Kontrol edildi mi? _

Tam anlamıyla vücudumu baştan aşağıya titreten bu ses korkmama sebep olmuştu.
Kafamin içinde aniden şiddetlenen bir sızı olmus ve istemsizce ufak bir çığlık atmış, ardından elimi ağzıma kapatmıştım.

_Ben bakarım efendim siz durun! _

Bir kadın peronun merdivenlerine yönelmiş ve çıkmaya başlamıştı.
Nefesimi tutmuş ve bacaklarımı kendime çekip, olduğum yerde görünmez olmaya çalışmıştım.
Kafamın içindeki sızı kadın konuştukça daha da şiddetleniyor ve dayanılmaz bir hal alıyordu.
Gözlerimde, tutmakta zorluk çektiğim yaşlar teker teker yanaklarıma süzülmeye başlamış ve boncuk boncuk terlemeye başlamıştım.
Perenun tepesinden gelen her bir adım sesi beynimde deprem etkisi yaparken kalbim ağzıma gelmiş ve artık bu kadar gerilimi kaldıramam dercesine çıkmaya çalışıyordu.
Dudaklarımı sertce birbirine bastırıp ellerim ile sert bir şekilde kafamı tutmaya başlamıştım...
Peronun açık kısmından içeri 28 yaşında olduğunu düşündüğüm bir kadın girmişti.
Bir eli belindeki silahta diğeri ise fenerindeydi.
Etrafa tuttuğu ışığı biraz gezdirdikten sonra benim olduğum köşeye doğru gelmeye başlamıştı.
Kıpırdamak şöyle dursun gözlerimi bile kırpmıyordum.
Elindeki feneri kapatmış ve tekrar arkasını dönmüştü ki bir an durdu.

_Sessiz kalmaya çalış! tren Kalktıktan  sonra yanına gelicem _

Görev yerini terk edip ağzıma gelen kalbim, bu sefer görevinide terk etmiş ve atmayı bırakmıştı .
Kafamdan aşağı sıcak sular dökülürken bu kadının bana neden yardım ettiğini anlamamıştım bile.
Kim bilir belkide beni teslim edip rütbe yükseltirdi.
Kadın, geldiği gibi geri gitmiş ve iner inmez bir sorun olmadığını söylemişti,.

Derin bir nefes alıp olduğum yerde yayılmış ve gözlerimi tavana dikmistim.
Seslerin kesilmesi ile kafamın içindeki acı dinmiş ve vücudumda ki gerginlik gitmişti.
Gözlerimi kapatıp tekrar düşünmeye başladım.
Askerin dediklerini ve adımı!
Benim adım Neva Mirel.
Abim var ve ben onun nereden olduğunu bilmiyordum.
Neden onu kurtarmam gerektiğini ve benim neden bunları hatırlamadığımi ve en önemlisi ise o asker ve bu kadının bana neden yardım ettiğini bilmiyordum.
Yüksek bir uyarı sesinden sonra tren hareket etmeye başlamış ve sonunda Daiye yola çıkmıştı.
Üzerimde bulunan uyusukluğu gidermek için neler vermezdim fakat o kadar uykum vardı ki gözlerimi açamıyordum.
Olduğum yerde kıvrılıp kendimi uykuya verdim.

_iyi geceler minik prensesim_

Yüzüme yayılan o sıcacık ve güzel tebessümü o kadar çok özlemiştim ki sanki o zamanlardaki mutluluğuma asla kavusamiyacak gibiydim.

Prenses!
Annemin narin ve yumuşacik , huzurdan daha fazlasını veren o güzel sesi.
Ruhumu o kadar yumuşatmis ve kendimi o kadar güvende hissettirmişti ki gözlerimi asla açmasam ama bu ses hep kulağımda olsa gocunmazdım.
Birlikte yaptığımız prenses pastası ve üzerine eklediğimiz o muhteşem annemin el lezzeti.
Çok heyecan verici bir gündü.
Annem hediyelerimi bir kenera güzelce dizmis ve masanın üzerindeki ikramlıkları düzenliyordu.
Elbisemi kendi elleri ile dikmiş ve kim bilir bu zamana kadar nasıl bir zorlukla bu elbisenin kumaşlarını satın almıştı.
Üzerime giydiğim elbiseyi abime göstermek için sabırsızlanıyordum.
Sonunda hava kararmış ve abim eve gelmişti.
Merdivenlerden uçarak inmiş ve kapıya doğru koşmuştum fakat abim, beni güler yüzle karşılamak yerine kucağına aldığı gibi anneme olumsuz anlamda kafa sallamış ve merdivenleri çıkarak beni odasına götürmüştü.
Ortamı saran gerginlik ve bir anda dışarıdan gelen sesler beni çok ürkütmüştü.
Camdan boyum yetiştiği kadar bakmaya çalışmıştım.
Etrafı saran kocaman sis ve gökyüzünün ürkütücü kırmızılığı gözlerimin kocaman açılmasına sebep olmuştu.
Yer küre çatlamış ve sanki kıyamet kopacak gibiydi.
Bir kaç metre ilerideki eve sıçrayan alevler, koşup orayı terk eden askerlerin umrunda bile değildi.
İnsanların ölmelerine izin veriyorlar ve yardım eli isteyen herkese dalga ile bakıp gitmekten başka hiç bir şey yapmıyorlardı.
Bir anda aşağıdan yükselen sesler ile olduğum yerde irkilip abime sarılmıştım.
Abim beni camdan çekip köşeye oturtmuş ve kapıyı kilitlemişti.
Aşağıdan gelen sesler çoğalmış ve bir şeyler kırılıp dökülmeye başlamıştı.
Daha sonra kesilen seslere bakmak için abim kapıyı açmış ve aşağıya inmişti.
Çok geçmeden babam yukarı gelmiş ve yüzüne bulaşan kanı, eli ile silerek saçlarımı oksamaya başlamıştı.
Annemi merak ediyordum.
Ona ne olduğunu, yanıma neden gelmediğini.
Anne demiştim o an.
Ağzımda korku ile dökülen isim ve sığınmak istediğim kişi annemdi.
Şuan burada olmasını istediğim kişi babam değil annemdi.
Saclarimin her zerresine dokunmayı hak eden kişi beni büyüten ve koruyan annemdi.
Hissettiğim o boşluk, yok olduğunu düşündüğümde bile gelen o çaresizlik hissi şimdi gerçek olmamalıydı.
Prensesler mutlu olurdu ya hep?
En çaresiz hissettiğim zaman, gözümdeki yaşları silecek bir el olmadığını anladığım o andı!.
Abimin bir anda odaya girmesi ve bir patlama sesi ile  beni kucağına alıp merdivenlerden indirmesi, zihnimin bu sahneye tekrar şahit olması...
Annemin yanından  yaka paça alınıp, abimden ayırdıkları o sahne...
İyi insanların öldürüldüğü ve kötülerin mutlu mesut hayatlarına devam ettikleri bir dünya.

Kafama yapışan ağrılardan biri daha şiddetli bir şekilde baş göstermiş ve olduğum yerden hızlı bir şekilde fırlayıp nefesimi duzene sokmaya çalışmıştım.
Gördüğüm şeylerin acısı tekrar canımı yakarken, kafamın içinde oturmaya başlayan şeyler içimdeki boşluğu yavaş yavaş kapatmaya başlamıştı.

_ kafandaki şeyler oturana kadar bu kabuslar devam eder alışırsın _

Olduğum yerde bir an irkilip sesin sahibine baktım.

_korkutmak istemedim kusura bakma! _

Kafamı sallayıp yutkunurken karanlık perondaki kadını net bir şekilde görmeye çalışıyordum.

_Enteresan! _

Anlamsız bir şekilde kadının yüzü olduğunu düşündüğüm yere uzun uzun baktım.

_Nedir o enteresan olan şey? _

Kadın biraz daha yaklaşıp, elindeki tepsiyi bana uzattı.

_Beni karanlıkta göremiyor olman! _

Uzattığı tepsinin içindeki yemeklere bakıp tekrar kadına döndüm.

_bir insanın karanlıkta göremiyor olması gayet normal değil midir halbuki? _

Kadın ufak bir kahkaha atıp, tepsiyi işaret etti.

_açsındır yesene _

Kafamı sallayıp teşekkür ettikten sonra karnımın gerçekten de aç olduğuna karar verip sıcak çorbayı elime aldım.
Kadın, sabırlı bir şekilde yemeği bitirmemi beklemiş ve tekrar garipsediğim o soruyu sormuştu.

_Şimdi görebiliyor musun? _

Kafamı hayır anlamında sallayıp gözlerimin bozuk olup olmadığına şüphe edercesine ellerime baktım.

_Çok büyümüşsün! _

Fara tutulmuş tavşan gibi kadına bakakalmıştım.
Kadın biraz daha yaklaştı ve elimi sıkıca tutup az bir ışıktan anladığım kadarıyla tebessüm etti.

_beni tanımaya çalışma beni ilk defa görüyorsun ama ben seni tanıyorum.
Maralı hatırladın mı Neva? _

Dinlediklerimi dikkatlice yerlerine yerleştirip kafamda düzen oturtmaya çalıştım.
Kadın cebinden çıkardığı bir not kağıdını bana uzatıp fenerini açtı.
Simsiyah saçları arkadan örülmüştü ve esmer bir ten yapısı vardı.
Gözleri buğulanmış ve kirpikleri nemlenmisti.
Uzattgi not kağıdını açıp içerisindeki yazıyı okumaya başladım.

Bil, öğren, anla ama emir altına girme....
Seni ordan kurtaracağım..
Abin....

Gözlerime dolan yaşlara aldırış etmeden  sessizce yerlerini alan anıları izliyordum.

_ya abim? o hayatta mı? _

Kadın kafasını yana eğip tebessüm ederek onayladı.
İçime dolan huzur bazı yarım parçalara rağmen güzel hissettiryordu.

_ Oda seni cok merak etti Neva! senden haber alabilmek için senelerce ugrasti_

Gözlerimi anlamsız bir şekilde kadına dikip son dediğini tekrarladım.

_Senelerce? nasıl yani? _

Kadın ellerimi birazdaha sıkıp, destek vermek istercesine konuştu.

_Neva bazı şeyleri hatırlayamaman çok doğal. Sekiz yıldır seni orada tuttular. İçerideki ajanlarımız sayesinde sana verdikleri ilaçların yarısını enjekte etmeden yarısında sen yutmadan imha ettik.
Fakat damar yolu ile verilen bir mutasyon olduğunu bilmiyorduk.
Geçmişini silmek ve eskilerin yerine senin yönetime sadık bir devrimci yapmak için similasyon teknolojisini sende kullanmışlar.
Biz bunu bir hafta önce fark ettik ve artık ne yapıp edip seni oradan almanın bir yolunu bulmaya çalıştık. Fedailer ile anlaşıp yardım istedik.
Hastaheneye yakmakla planı başlattık ama kaçtığın erken farkedildi.
Bu ilacın en büyük etkisi karşısındakine kendini bile unutturması! .
Geri kalan etkiler neler bilmiyoruz. _

Unutturmak........
Geçmişimi unutturarak geleceğimi çalmak istediler.

_sen çok güçlü bir kızsın Neva! çok direndin.
Fakat herkes senin kadar dirençli olamaz.
Bu ilaç yiyecek ve teknolojik yollarla ülkeye verilecek. Kim bilir belkide daha nice farklı yollar._

Kafamda oturan şeyler kendimi daha iyi hissetmeme sebep oluyordu.

_asıl amacın ne olduğunu bilmiyoruz kuzum.
Seni bir denek olarak kullanmak için ve karanlık, sessiz sınavını geçen tek kişide sen olduğun için seni öldürerek harcamak istemediler,.
İşlerine böyle yaraman daha cazip geldi . _

Durdum ve yavaş yavaş yerine gelen şeylerden dolayı mutlu oldum.

_asıl amaçları _dedim ve devam ettim.

_bu ülke dış etkenler tarafından yönetiliyor. Bunun aksini iddia etselerde başımıza geçenler sadece maşa.
Bu ilaç ilk olarak bizim üzerimizde denenip, etkisine göre dünyaya sunulacak.
Bu bir yönetim değil.
Bu bir sömürge, katliam. Bizlerde ülkesinin başına bir şey gelse bile savunamayacak hale gelen kuklalar.
Geçmişimizi unutturup, gelegimizi çalacaklar. Bu ilaç yönetim tarafından dünyaya yayılırsa sadece Carım değil çoğu ülke bunları yapan ve planlayan her kimse onların sömürgesi altına girecek. Bu bir dünya barışı adı altında yapılan katliam olur. Buna müsaade edemeyiz. _

Derin bir nefes alıp kadının uzattığı su şişesini aldım.
Bir dikişte bitirdiğim su şişesini kenara bırakıp ağzımdan damlayan suları sildim.

_kıyamam! yavaş iç kız, boğulacaksın. _

Hafif bir tebessüm edip, elimi tutan elini sıktım.

_kaç yıldır su vermiyorlarsa artik_

Ikimizde gülüp birbirimize sarılmıştık.
Şakası bir yana on üç yaşımda gözlerimi kapatıp, yirmi yaşımda açmış olmam ve üstelik sanki iki saatlik uykudan uyanırcasına bunu garipsememiş olmam, her şeyi geçtim, geçmişi benden almaya çalışmaları kabullenecegim bir şey değildi.
Benden çaldıkları o yılların hesabını vermeleri için neler yapmazdım fakat, bună şuan ne gücüm vardı nede imkanım.

_Daiye az kaldı Neva. Trenden indikten sonra çok dikkatli ol.
Bu poşette sana getirdiğim kiyafetler var.
Buradan çıkar çıkmaz Leyali bul!
Haberi var geleceğinden.
Maralda seninle konuşmak için bir kaç gün sonra gelicek.
Yakalanma lütfen. Abin seni tekrar kaybetmek istemiyor. _

Abimin adı geçtiğinde dolan gözlerim şuanlık sakın kalmalıydılar.
Duygusallığın sırası değildi ve içimde hissettiğim tek şey ise abim dışındaki konulara zerre duygusallık barındırmıyor olmamdı.
Onaylarcasına kafamı sallayıp, kadının işaret ettiği poşeti açtım.
İçerisinde bir adet sweatshirt, deri ceket, pantalon ve siyah bir bot vardı.
Hepsinin siyah olması dışında hiç bir özelliği yoktu.
Kadın ayağa kalkıp, peronun üstüne çıkmış ve tekrar bana bakıp göz kırpmıştı.

_Esla!.... Adım Esla _

Ardından kapağı Yarım bir şekilde kapatıp gitmişti.
Bu isim bana hiçbir şey çağdıştırmıyordu.
Onu oncedende gerçekten tanımadığım düşünüp poşetin içindeki kıyafetleri giydim.
Çok geçmeden uyarı sesi verilmiş ve tren durmuştu.
Şapkayı kafama çekip, Eslanın beni çıkarmasını beklemeye başladım.
Tren bosaltılırken o da gelip beni çıkartmış ve güvenli olduğunu düşündüğü yolları bana göstermişti.
Yollar kafamda canlanmaya başlamış ve yarısını hatırladığım şeyler tamama ermeye başlamıştı,.
Girdiğim ara sokaktan hızlıca ilk sıradaki evin bahçesine girmiş ve leyale gitmenin sevincini tıpkı çocukluğumda ki gibi en derinden hissetmiştim.
İmkanım olsa koşa koşa gideceğim bu yolları şimdi emin olmadan yürümek acı veriyordu.

Fakat emin olduğum bir şey vardı ;
İnsan ne kadar unutursa unutsun, duyduğu özlem ve hissettiği sevgi içinde bir yerde duruyordu.
Üzeri tozlanıyor belki paslanıyordu ama asla yok olmuyordu.

Leyal ile ben küçüklüğümden beri arkadaştan öte bir kardeş olmuştuk.
Eğitimin verdiği tatillerde onda kalır abimi ziyarete giderdik.
Onu unutmak korkunç gelmişti ama sevginin, abimi yadırgamamam gibi Leyalide çabucak hatırlatma gibi bir gücü vardı.

Evlerin bahçelerini teker, teker geçip sonunda leyale gelmiştim.
Bahçede oturmuş elindeki bilgisayarla bir şeyler yapıyordu.
Ben bildim bileli bu bölgedeki internetler kesilmişti ve telefonlar çekmezdi.
Sağa, sola baktıktan sonra evin bahçesinde dolanan kablolar dikkatimi çekmişti,.
Leyal eve elektirik ve internet çekmişti fakat bu kanunen hakkımızda olsa büyük bir suçtu.

Ben, bunları düşünürken leyal, kafasını kaldırıp beni görmüş ve aniden yerinde fırlayıp, bana doğru koşmaya başlamıştı.
Kollarını boynuma dolayıp, sımsıkı sarılmıştı.

_Sonunda sonunda! Çok korktum Neva çok korktuk seni bir daha göremeyeceğiz diye _

Elimle sessiz olmasını işaret edip bende ona sımsıkı sarıldım.
Diretmemiş ve hemen sessizliğini korumuştu.
Evi göstererek hızlı bir şekilde bahçedeki eşyaları toplamış ve eve geçmiştik.
Her zaman ki gibi ilk olarak bana odamın yerini göstermiş ve konuşmaya başlamıştı.

_Hiç bir şey değiştirmedim. Senin bir gün geleceğinden emindim.
Bak gördün mü yatağın, odan aynı hepsi olduğu gibi.
Ah Neva o kadar özledim ki! _

Yüzündeki tebessüm keyfimi yerine getirmişti.

_Leyal ben müsaadenle duşa girip biraz dinlensem. Maral abi gelecekmiş zaten. Üzerimden şu halsizliği atmak istiyorum _

Leyal kafasını hızlı bir şekilde sallamış ve odadaki dolaptan havlu çıkartmış ve kıyafetleride gösterip gitmişti.

Bu odada o kadar birikmişliğim vardı ki, sanki duvarların her birine baktığımda canlı canlı izliyor gibiydim.
Duvarları ve eşyaları beyazdan oluşan ferah bir odaydı.
Aradaki dekerasyonluk eşyalar ise siyahtı.
Odanın içinde banyo olması ise dezavantajdı.
Leyalin, annesi ve abisi ordu içinde oldukları için gelirleri daha iyiydi oturdukları semtte öyleydi.
Mahallede dublex ve tek katlı evlerin olduğu bir yerdeydiler.
Leyali küçüklüğünden beri bu evde yaşıyordu.
Anne ve abisi ise genel olarak ordudaydılar ve eve gelmeleri ise ayda bir yada daha fazla sürüyordu.
O an Leyalin evinde elektirik olmasını garipsememin saçma olduğunu fark ettim.
Çünkü burası bizim orası gibi değildi.
Elektirik, su vs gibi şeylerin olması gayet normaldi.
Kafamı derince düşüncelerden kaldırıp kıyafetlerimi seçmiş ve kendimi banyoya atmıştım...

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

153K 8.9K 46
TEXTİNG ASKER KURGUSU
YASAK DENEY بواسطة 👑

الخيال العلمي

184K 17.1K 36
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
Kırlangıç Projesi بواسطة Hayat

الخيال العلمي

4.1K 502 38
Yiğit efe aşık olursa Not: Hikaye YiğZey olarak yazılmıştır
206K 9.5K 61
İNSANIN RASTGELE SALLADIĞI NUMARA HAYAT DEĞİŞTİRİR Mİ Kİ BENİMKİ DEĞİŞTİ...