SAPLANTILI [+18]

By Esmerimsi_yzr

2.9M 117K 182K

🔴 "Bu nedir?" "Ağrı kesici ilaç diyelim." "Neden veriyorsun diye sordum?" "Sayısını bile hatırlayamacağım b... More

1.bölüm "Şok"
2.bölüm "Kararsızlık"
3.bölüm "Çaresizlik"
4.bölüm "Çok teşekkür ederim."
5.bölüm "Düğün"
6.bölüm "Can kırıklığı"
7.bölüm "İçimdeki yangın"
8.bölüm "Neredeydin!"
9.bölüm "Geçmişin izleri"
10.bölüm "Daima"
11.bölüm "Gelen Telefon"
12.bölüm "Sana inandığım gün!"
13.bölüm "Çekilen video"
14.bölüm "Kan"
15.bölüm "İçimdeki Huzursuzluk"
16.bölüm "Benimsin"
17.bölüm "Mesaj"
18.bölüm "Boşluk"
19.bölüm "Sakın"
20.bölüm "Olay gecesi"
21.bölüm "Heyacan"
22.bölüm "Söz ver"
23.bölüm "Sürpriz"
24.bölüm "Sen!"
25.bölüm "Yağmur"
26.bölüm "Küçük bir yalancısın"
27.bölüm "Bir çift öfkeli gözler"
28.bölüm "Kurşun"
29.bölüm "00:13"
30.bölüm "Nefes"
31.bölüm "Kalp ağrısı"
32.bölüm "Alaz!"
33.bölüm "Yangın yeri 1"
34.bölüm "Yüreğim yangın yeri"
35.bölüm "Nefret"
36.bölüm "Fotoğraf"
37.bölüm "Cihan!"
38.bölüm "Ben ne yaptım"
39.bölüm "Kıskançlık"
40.bölüm "Pasaport"
41.bölüm "Küçük kahramanım"
42.bölüm "Ceza"
43.bölüm "Özledim"
44.bölüm "Öp beni!"
45.bölüm "Kanıyorum"
46.bölüm "Ağlama"
47.bölüm "Korkma"
48.bölüm "Nişan 1"
49.bölüm "Nişan 2"
50.bölüm "Pislik"
51.bölüm "Manyak!"
52.bölüm "Düğün"
53.bölüm "Not."
54.bölüm "Seni bulacağım"
55.bölüm "Nerdesin bebeğim. "
56.bölüm "Gurur"
57.bölüm "Seni istiyorum."
58.bölüm "Doğum günü..."
59.bölüm "Küçük bir ceza"
60.bölüm "Kız isteme"
61.bölüm "Baş ağrısı"
62.bölüm "Oyun bitti."
63.bölüm "Dokunma bana"
65.bölüm "Gurur"
66.bölüm "Ryan"
67.bölüm "Alex"
68.bölüm "Hamile misin?"
69.bölüm "Kalbime giren ağrı"
70.bölüm "Serenay'ın düğünü"
71.bölüm "Düşünce"
72.bölüm "Davetiye"
73.bölüm "Ayşe'nin Düğünü yeni bölüm."

64.bölüm "Rüya"

20K 1K 564
By Esmerimsi_yzr

Öncelikle herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İnanın bölümü yazarken çok zorlandım.
Depremde ölenlere Allahtan rahmet, kalanlara sabır ve acil şifalar diliyorum.

Keyifli okumalar...

Gözlerim kapanmadan önce Ryan'ın beni kucağına aldığını gördüm. Beni kucağında taşırken yüzüm boynuna değdi.

"Ryan Gurur gibi kokuyors-." devamını getiremeden tüm algılarım kapandı.

🔗

"Jasmin amma uyudun kızım uyansana." diye Serenay'ın sesini işittiğimde gözlerimi yavaşlıkla araladım. Başımı hafif kaldırarak etrafa bakındım.

"Neredeyim ben?" dedim, çünkü burası benim odam değildi.

"Dün burda kahvaltıdan sonra uyuya kalmışsın." deyince gözlerimi tamamen açıp yattığım yerde doğruldum.

"Sery ne diyorsun anlamadım?" dedim üzerimde dünkü kıyafetlerim vardı ve ben June'yle kahvaltı yaptığımız odasındayım.

Serenay, "Jasmin dün seni aradım kaç kez. Sonra telefonunu June diye arkadaşın açtı. Burda uyuyakaldığını söyledi."

"Ben dün burdan çıktım, amcamın iş yerine gittim, sen ordaydın?" dediğimde anlamaz gözlerle bana baktı.

"Jasmin sen ne diyorsun? Rüyamı gördün sen?" dedi, yataktan tamamen çıktım. İleri geri yürümeye başladım.

"June nerde?" diye sordum. Omuzunu silkti.

"Sen burda uyuyup kalınca bende burda kalmak zorunda kaldım. Anneme arkadaşımda kalacağız diye yalan söyledim." deyince ne söylediklerinden bir şey anlamadım.

"Kafayı yiyeceğim şimdi. Amcamı arayacağım." deyip masanın üzerinde duran çantamı alarak içinden telefonumu çıkarttım. Gerçi dün telefonumun şarjı bitmişti. Telefona dokunduğum zaman şarjının %20 kaldığını gördüm.

Aramalara girdim hemen. Baktım arama kaydında amcamın beni aramadığını gördüm. Ama emin olmak için amcamı aradım.

"Efendim kızım."

"Amca nasılsın?" diye sordum, sesi gayet normal geliyordu.

"Çalışıyorum kızım sen nasılsın? Arkadaşınla güzel vakit geçirdiniz mi?" diye sordu. Cevap veremedim. Neler oluyor?
Gerçekten burda uyuyup kaldım mı?

"Evet amca. Neyse görüşürüz kendine iyi bak." deyip kapatacağım sırada amcamın sesini duydum.

"Kızım bir sorun mu var?" deyince sanki beni görecekmiş gibi kafamı iki yana salladım.

"Yok amca öylesine aradım. Görüşürüz." deyip kapattım. Gelip yatağın kenarına oturdum.

"Jasmin ne olduğunu anlatır mısın?"

"Beni dün akşam birisi takip edince arabamın hızını arttırarak bilmediğim bir yola girdim. Sonra arabamın benzini bitti. Yolda kaldım öylece. Ryan ve June gelip beni buldu."

"Sen baya baya kötü bir rüya görmüşsün. Sen dünden beri burda uyuyup kalmışsın. Kaç gündür uyumuyorum demiştin. Yorgunluğun çıkmış.

Kapının açılıp örtülmesiyle başımı o tarafa doğru çevirdim.
"June?" dedim sorgular gibi. Gelip sandalyeye oturdu.

"Uyandın mı sonunda?"

"June dün akşam beni kurtarmaya gelmediniz mi?"

diye sordum, kaşlarını kaldırdı.
"Ne kurtarması? Neyden bahsediyorsun?" deyip Serenay'a baktı.
"Dün seninle kahvaltı yaptıktan sonra burda uyuyup kaldın. Bende uyandırmak istemedim."deyip eliyle Serenay'ı gösterdi.
"Telefonun sürekli çalınca açmak zorunda kaldım bende burda uyuduğunu söyledim." dedi.

Ben ne yaşıyorum?
İnşallah kötü bir rüyadır. Yoksa dün çok korkmuştum.

"June sen doğru mu söylüyorsun?"

Başını salladı, "Neden yalan söyleyim ki?"

Serenay, "Jasmin burda uyurken bende etrafı gezdim arkadaşınla. Güzel yermiş." dedi.

"Eğer gördüklerim rüyaysa, gerçekten çok kötü bir rüyaydı. Korkudan titredim."

Serenay, "Neyin etkisinde kaldın?"

"Bilmiyorum. İyi ki rüyaymış." dedim, keşke Gurur'la ayrılığımız da bir rüya olsaydı.

Ryan odaya girince hepimizde göz gezdirdi.
Ryan, "June benimle gel."

Serenay, "Kim bu çocuk." dedi, dudağını birbirine bastırdı. "Jasmin Türkçe biliyor mu?" deyince başımı salladım.

"Çok çirkin değil mi?" dediğimde Serenay bana sus işareti yaptı. Çocuğa bakıp baştan aşağı süzdü.

Serenay, "Evet çok çirkin birisi." dedi.
"Jasmin gidelim. Bugün öğleden sonra çalışıyorum. İşe yetişmem gerekiyor."

"Tamam gidelim."

June, "Gidiyor musun Jasmin?"

"Evet."

June, "Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Ben rüya görmediğime eminim.

Serenay, "Jasmin önce kahvaltı yapalım."

"Aman aman, dün bir tost yedim bir gün boyunca uyuyup kaldım." deyip güldüğümde hepsinin bakışları beni buldu. Uzun zamandır ilk defa gülüyordum.

June, "Jasmin senin gamzelerin mi var?"

Gülüşüm silindi. Cevap vermeden başımı sallayıp kapıdan çıktım. Upuzun koridorda yürürken aklım hâla dün geceki rüyaya takıldı.

"Jasmin annemle mi tartışınız dün?" diye sorduğunda June ve Ryan yan yana bizimle birlikte merdivenlere doğru adımladı.

"Boşver Sery. Tartışmadık." dedim, ama tartışsak bu kadar kalbim kırılmazdı.
"Serenay ben yeni eve taşınmak istiyorum. Amcama söylemeye çekiniyorum."

"Nedenmiş o?" diye merakla sordu.

"Senin düğünün olacak, gideceksin. Ve ben annenle aynı evin içinde nasıl olacağız, kestiremiyorum."

"Anladım. Sende haklısın tabi. Annemin sana karşı değiştiğini düşünmüştüm ama yanılmışım."

"Sen varken annenle o kadar muhatap olmuyordum. Amcamın izin vereceğini bilsem, bugünde ayrılırım evden." deyip merdivenden inmeye başladım.

"Evi buldun mu yoksa?"

"Evet. June'nin üst katı boşalmış. Kimse tutmadan ben tutmak istiyorum." dediğimde içini çekti. Son basamaklardan indikten sonra, birkaç kişinin ilerde camın önünde koşu bandında koştuğunu gördüm.

"Söyle belki izin verir." dedi. June ve Ryan önümüzden geçip gözden kayboldular.

"Henüz hamile olduğunu annen bilmiyor değil mi?" diye sordum. Eliyle karnını okşadı.

"Hayır. Düğünden sonra söyleyeceğim."

Çıkışa doğru yürüdüğümüzde Serenay'ı durdurdum.
"Neden durduk?"

"Ben buraya kaydımı yaptırmak istiyorum. Hem benim için değişiklik olur." dedim, yönümü girişte masada oturan kıza çevirdim. Masaya doğru adımladığımda kız başını kaldırıp bana baktı.
Beni baştan aşağı süzerek burun kıvırdı.

"Ben buraya kaydımı yaptırmak istiyorum." dedim, beni tekrar süzdü.

"Buraya herkes kafasına göre kayıt yaptıramaz." dedi, beni bu kılıkta almak istemedi galiba.

"Neden?" diye sorduğumda kız cevap vereceği sırada Ryan'ın sesini duydum.

Ryan,"Kayıt işlemlerini başlat." dedi, emir verir gibi. Kız hata yaptığını anlamış gibi başını eğip bilgisayara baktı.

"Kimliğinizi ve pasaportunuzu alabilir miyim." diye sorunca duraksadım.

"Benim pasaportum yanımda yok şu an. Kimliğimi versem olur mu?" diye sordum. Kız önce Ryan'a baktı, sonra bana bakıp elini uzattı.

"Tabi. Kimliğinizi alabilir miyim?" deyince çantamın içinden çıkartıp kıza verdim. Birkaç dakika sonra kimliğimi uzattı. Bana bir form uzattı.
"Bunları doldurup bana getirin."

"Tamam." deyip arkamı dönüp Serenay'a baktım. Ryan'ı süzdü.

Ben bu çocuğa bir daha kötü söz söylersem ne olayım. Ne zaman kötü söz söylesem, ya başıma bir iş geliyor yada kötü rüya görüyorum.

Rüya mıydı?

Dur bir dakika?

Ryan'ı koklasam yakından. Gurur gibi kokuyor demiştim.

Serenay, "İşin bittiyse gidelim. Geç kalacağım senin yüzünden." deyip güldü. Ryan'dan tarafa doğru döndüm.

"Yarın başlayabiliyor muyuz?"

"Evet, istediğiniz zaman gelebilirsiniz." dedi, yakından nasıl koklayabilirim acaba? Gözlerine baktım dikkatlice.
Yok yok, bu benim Gurur'um olamaz.

"Görüşürüz Ryan."

Dediğimde başını sallamakla yetindi.
"Jasmin kurs ne oldu?" diye sorarak ordan ayrıldık.

"Kursa bir süre ara vereceğim." dedim. Kendi arabama geçip bindiğimde Serenay da geçip yanıma oturdu.

"Ben rüya mı gördüm gerçekten Serenay?"

"Evet. Artık neyin etkisi altında kaldıysan." deyip emniyet kemerini taktı.
"Yarın Hakan gelecek. Alışverişe çıkacağız. Sen bir şeyler aldın mı düğün için?" diye sorunca sessiz kaldım.

"Almadım henüz." diyebildim. İçimde hiç istek yoktu. Acaba Gurur düğüne gelecek mi?
Geldi diyelim, nasıl yüz yüze geleceğiz?

"Ne düşünüyorsun?"

"Hiç," dedim.

Telefonum çalmaya başladı. Serenay çantamın içinden çıkartıp arayan kişiye baktı.
"Jasmin June arıyor?" deyip telefonun sesini dışa verdi.

"Jasmin duyduklarım doğru mu? Sen yazıldın mı?"

"Evet June."

"Süper. Yarın saat yedide orda olman gerekiyor." deyince kaşlarım çatıldı.

"Neden o kadar erken?" diye sordum.

"Erken başlamak daha dinç hissettirir seni."

"Bakarız. Neyse yoldayım ben sonra görüşürüz."

"Görüşürüz Jasmin."

Serenay telefonu kapatıp çantamın içine tekrar koydu. "Jasmin hamile olmasaydım bende başlardım."

🔗

Eve geldiğimde yine yengemin sirke satan yüzünü gördüm. Ben sürekli yengemle böyle yüz yüze mi geleceğim.
Evden hangi bahaneyle gitsem ki?

Amcama yemekte dün ne yaptığını sordum. Cevabı ise ikindiden sonra eve geçtiğini söylemişti.
Ben rüya görmediğime eminim.

Yoksa artık kafayı mı yiyorum ben. Yatağımda uzanırken telefonu elime aldım. Elime aldım ama kime ne yazacağım?

Ayşe beni çok üzdü. Telefonumda bile Gurur'la birlikte fotoğrafımız bile yok. Onu çok özledim.
Beni özlemedin mi?

Kokunu, sıcacık göğsünde uyumayı özledim. Onunla birlikte olmayı özledim.

Kapım tıklatıldı, uyumuş numarası yaptım anında. Amcamın sesini duydum.
"Uyudun mu kızım?" deyince gözlerimi açıp yatakta doğruldum.

"Hayır uyumadım amca." deyip elimle yatağın kenarına iki kez vurdum oturması için. Yatağın kenarına oturup elimi tuttu.

"Kızım nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim,.." diye fısıldadım. Amcama bakınca gözlerimin içi yandı, ağlamamak için kendimi zor tuttum.

"Üzülme kızım. Senin üzüldüğünü gördükçe içim yanıyor." deyince gözümden akan yaşa engel olamadım.
Yutkundum. Baş parmağıyla gözyaşımı sildi.

"Elimde değil amcacığım." deyip burnumu çektim.
"Geçer mi amca?" dedim, bana sarıldı.

"Geçecek inşallah kızım. Daha fazla kendini de beni de üzme." dedi.

"Senden bir isteğim olacaktı?" dediğimde geri çekildi. Devam etmem için başını oynattı.
"Ben ayrı eve çıkmak istiyorum." dediğimde kaşları çatılır gibi oldu.

"Neden kızım? Burasında senin evin. Neden başka eve çıkmak istiyorsun?" deyince duraksadım. Ne söylesem diye düşündüm.

Keşke düşünüp öyle açılsaydım amcama. Off.

"Ben bugün spor salonuna kaydımı yaptırdım. Evle arası iki saat sürüyor. Günlük iki saat gel git yapmak istemiyorum." dediğimde ellerimi tuttu.

"Kurs ne oldu?"

"Ara vereceğim." dedim.

"Kızım ben seni gözümün önünden ayırmak istemiyorum." dedi. İzin vermeyeceğini biliyordum.
Bakışlarımı indirdim. Yengemle sürekli tartışıyoruz, beni evinde istemiyor diyemiyorum. Benim yüzümden aralarının bozulmasını istemiyorum.

"Ama senin için iyi hissettirecekse çıkabilirsin." deyince anında başımı kaldırıp baktım. Yüzüme yerleşen gülümsemeyle amcama sarıldım.
"Beni sürekli arayıp haberdar edeceksin." dedi.

"Tabiki." dedim, "çok teşekkür ederim amcacığım. Seni çok seviyorum." dediğimde ağladığını hissettim.

🔗

Telefonum yine üst üste çalmaya başladı. Zaten geç uyudum, sinirle telefonu alıp açtım.

"Efendim June."

"Seni bekliyorum. Evin önündeyim." deyince saate baktım. Saat dokuzdu.

"Kapıda bekleme eve gel." dedim. Evin ziline bastı. Benim odam giriş katta olduğu için yengemin söylene söylene kapıyı açtığını duydum. Bende yerimden kalkıp aceleyle banyoya girdim. İşimi halledip çıktıktan sonra üzerimi değiştirdim.

Üzerime siyah kırmızılı pamuklu tunik, altına siyah sıkmayan pantolon giydim. Spor salonunda ne giyilirdi bilmiyorum. Neyse gidince liste yaparım artık.

Odadan çıktığımda June yanıma geldi.
"Çıkalım mı?"

Eylül, "Kahvaltını yap öyle çık." dedi.

"Canım istemiyor." dediğimde arkasını dönüp umursamadan mutfağa girdi.

"June sana anlatacaklarım var. Arabaya binince anlatırım." dedim heyecanla.

"Merak ettim çabuk anlat."

Birlikte benim arabaya bindik. June anlaşılan taksiyle gelmişti bizim eve.

"June amcam izin verdi ayrı eve çıkmama." dediğimde gözlerinin içi parladı. Emniyet kemerini takıp eliyle saçlarını düzeltti.

"Senin adına sevindim. Ben ev sahibiyle görüşeyim evi başkasına vermesin."

"Olur. İstersen şimdi ara." dedim, telefonunu montunun cebinden çıkartıp açtı. Sonra kulağına götürdü.

"Merhaba. Ben June." deyip bir süre karşıyı dinledikten sonra hafiften gülümseyerek benden tarafa doğru baktı.
"Arkadaşım evinizi tutmak istiyor."

Karşıyı dinledikten sonra güldü.
"Tamam teşekkürler." deyip kapattı.

"June neden kısa kestin?" diye sorduğumda telefonunu çantasının içine koyup karşıyı izlemeye başladı.

"Dün ev sahibiyle konuştum. Ne olur ne olmaz diyerek işimi sağlama bağladım. O yüzden kısa kestim." dedi, arabayı sürerken gözlerimin içi hafiften yandı. Sanırım yorgunluktandı. Çalışsam belki bu kadar yorulmazdım.

Gurur nerdesin?

Neden beni aramıyorsun?

Neden hesap sormuyorsun bana?

Beni hiç mi özlemedin?

Düşüncelerimi bölen June oldu,
"Jasmin eşya almana gerek yok, çünkü ev sahibi döşecek, benim eşyalarımı ev sahibi dizdi. Ama tabi kiradan ayrı her ay para alıyor."

"Hım iyiymiş. Evle uğraşmama gerek kalmadı o zaman." dedim, en azından amcama fazla masraf çıkmadı. Gerçi benim evin kirasını yine amcam ödeyecek. Dudağımı içe doğru kıvırdım.

June, "Bugün yorucu bir gün olacak senin için."deyince hafiften kaşlarım yukarıya doğru kalktı.

"Neden?" diye sordum, yüzünü yan tarafına doğru çevirerek cama yaslandı.

"Kendimden biliyorum. İlk günüm çok yorucu geçmişti."

"Ne kadar yorucu olabilir ki? En fazla bisiklet sürer ya da koşu bandında yürürüm." dediğimde cevap vermek yerine hafif başını iki yana sallayıp sessizce güldü.

Yaklaşık iki saat sonra spor salonuna geldik. İçeriye doğru girdiğimizde pek kimseler yoktu. Dünkü kız masasında kahvesini yudumlarken gördüm. Masaya doğru adımladığımda June'nin bana seslenmesiyle durdum.

"Jasmin bu taraftan." deyip eliyle üst kata çıkan merdivenleri işaret etti.

"Nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda saçlarını toplamaya başladı. Merdivenlerden çıkmaya başladığımızda etrafa bakınarak June'nin vereceği cevabı bekledim.

"Önce senin odanı göstereceğim sonra üzerini değiştirip aşağı ineceğiz."

"Anlamadım? Nasıl benim oda oluyor?" deyip ikinci kata çıktık.

"Buraya yazılanlar için ayrı odalar veriliyor." deyip uzunca koridorda yürümeye başladık. Her kapının üzerinde numara yazıyordu. Sesimi çıkarmadan ilerlemeye devam ettim. Neredeyse on dakika kadar yürüdüm.

Nihayet June'nin durmasıyla rahat bir nefes aldım.
"June hiç bitmeyecek sandım."

Diye söyledim, sonra sağ tarafına doğru dönerek eliyle ileriyi işaret etti.
Birkaç dakika daha yürüdükten sonra karşımıza şifre isteyen kapıyla karşılaştık.

Şifreyi girdi ve kapı açıldı. Burda beş tane yan yana ayrı şifreli kapı gördüm. June'nin baştan ikinci kapıya doğru adımlamasıyla yavaşlıkla peşinden ilerledim.

Ben sadece spor salonuna geldim bu kadarına gerek yoktu bence.

Yine şifreye girdi ve kapı sonuna kadar açıldı. Ağzım açık bir şekilde etrafı incelemeye başladım.
Çift kişilik karyola, perdeler koyu kahverengi, tv ünitesinin olduğu duvar kısımları kendinden desenli içe gömük beyaz dolaplarla kaplıydı. Abartılı değil güzel bir desendi.

"June ben sadece basit bir spor salonuna geldim, bu kadarına hiç gerek yoktu." dediğimde bir tarafı camlarla kaplı olan yerde bulunan masaya geçip oturdu.

"Buraya başlayan herkese mecburi olarak oda veriliyor."

"Senin odan baya geride kaldı. Neden sana yakın bir oda vermediler bana?" diye sordum. Sessiz kalarak telefonuyla uğraşmaya başladı. Elimdeki çantayı ikili koltuğa bırakıp oturdum. Yatağa gözüm takıldı.

"Neden çift kişilik yatak var burda?" diye sormadan edemedim. Tek kişilik yeterliydi benim için. Telefondan başını kaldırıp bana baktı.

"Değiştirmeyi unuttular galiba. Daha iyi değil mi senin için rahat rahat yatarsın işte." deyip tekrar telefona bakıp kulağına götürdü.
Konuşmaya başladığında hangi dilde konuştuğunu çözemedim. Üç dört dakika sonra telefonu kapatıp bana baktı.

"Jasmin hadi hazırlan aşağı inelim." deyince kaşımı kaldırıp baktım.

"June üzerimdekilerle aşağı ineceğim. Montumu aşağıda çıkartırım." dedim, beni baştan aşağı süzdü. Üzerime rahat edebileceğim sportif elbise giyinmiştim. Her halde onun gibi açık giyinmemi bekledi.

"Onlarla terlemez misin?" diye sorunca başımı iki tarafa doğru salladım. Oturduğu yerden kalkıp bana doğru gelmeye başladı.
"Önce aşağıda kahvaltı yapalım sonra başlarız."

Kapıya yöneldi. Şifreyi girerek kapının açılmasını bekledim.
Birlikte odadan ayrıldığımızda, hemen yan taraftaki kapı açıldı. Ryan'la göz göze geldim. Üzerinde siyah tişört ve altında aynı şekilde siyah eşofmanı vardı. Sanki tipi Gurur'u andırıyordu.

Yanında uzun boylu, saçları at kuyruğu gibi bağlanmış siyah saçlı kız vardı. Kızın yüzü dönüktü.

Kızın benden tarafa dönmesiyle ağzım açık kaldı. Resmen yüzünde bir kilo boya vardı. Kirpikler başlı başına ben burdayım dedi.
Neden bu kadar aşırı makyaj kullanırlar ki?
Kızın boynundan omuzuna kadar uzanan dövmesi vardı.

Ryan, "Günaydın."

"Günaydın." dediğimde yanındaki kızın bakışları beni buldu.

June, "Günaydın Ryan. Bahsettiğin kız mı?" diye başını hafif yukarıya doğru kaldırıp kızı işaret etti.

Ryan, "Evet sizinle birlikte başlayacak." deyip yanındaki kıza baktı. June'nin kolumu dürtmesiyle bakışlarımı kızdan alıp yan tarafıma doğru çevirdim.

"Jasmin bu kız fazla dil bilmiyor, ama birazcık kendini ifade edecek kadar biliyor."

"Hım, anladım." başımı tekrar kıza doğru çevirdim, biraz dikkatli baktığımda siması biraz Ayşe'yi andırıyordu sanki. Onu incelediğimi görünce yüzünü yere eğdi.
"June gidelim mi?"

Birlikte az önce geldiğimiz yerlerden geçip giriş katına indik.
"Yemekhane bu tarafta. Önce karnımızı doyuralım." June'nin peşine takılarak bahsettiği yemekhaneye geldik. Sanki orduya katılmışım gibi hissettim.

Neredeyse tüm masalar doluydu. Boş masaya geçip oturduğumuzda etrafa göz attım. Kızlı erkekli, kaslı ve atletik vücutları vardı.
June bile biraz kilolu olmasına rağmen vücudu sıkı ve kaslıydı.

Burda tek sıska kalan Ryan'ın yanında oturan kız ve bendim. Gülmeden edemedim.
Gülmemle birlikte Ryan ve yanındaki kızın bakışları beni bulduğunda, Ryan'ın yüz ifadesi değişti.

"Jasmin neden güldün?" diye June'nin sorusuna gülerek başımı hafif yana doğru salladım.

"Allahım onca kişinin arasında karşımda oturan kızla ben sıska gibi kaldık."

June, "Anlamadım?" deyince Ryan'ın yanındaki kızda bana baktı. Ne dediğimi diğerleri gibi anlamamış olacak ki, yüz ifadesi düz duruyordu.

"June baksana ben ve şu karşımdaki oturan kızdan başka zayıf ve sıska kimse yok." deyip gülüşümü sonlandırdım.

June, "Karşındaki oturan kızın adı Perla." dedi, karşımdaki kız, adının geçtiğini duyunca hafif kaşını kaldırıp boğazını temizledi.

Perla, "Ben Perla." deyip elini uzattı. Bende uzatıp elini sıktım. Çekingen ve utangaç biriydi. İlk karşılaştığımızda neden tanılmadı.

"Bende Yasemin." dedim. Başını aşağı yukarı hareket ettirdi. Biz menüyü söylemeden kahvaltı önümüze dizilmeye başladı.
Kahvaltıya başlamadan Ryan söze girdi.

Ryan, "Jasmin ve Perla sizlerle ben ilgileneceğim." deyince kaşlarım çatıldı.

"Alt tarafı spor salonuna geldim. Eğitime gelmişim gibi hissettim."

Ryan, "Evet." deyince anında kendini toparladı.
"Spor yapmak da bir eğitimdir."

"June benimle ilgilenir." dediğimde sesini çıkarmadan kahvaltısını yapmaya başladı.
Bende dilimlenmiş ekmekten bir parça alıp üzerine tereyağı sürdüm. Onun üzerine de vişne reçelini sürdükten sonra yemeğe başladım.

Aslında pekte iştahım yoktu. Kahvaltı ederken Gurur aklıma düştü. Acaba ne yapıyo şimdi?
Sürekli aynı sorurla içimi kemiren düşüncelerden kurtulamıyorum.

"Jasmin yine daldın. Ne düşünüyorsun?"

"Kocamı." dediğimde Ryan'ın çatalı masaya düşürmesiyle irkildim.

June, "Neden Türkçe konuşuyorsun anlamıyorum."

"Hiç öylesine düşünüyordum." dedim, onu düşünmediğim bir an bile yoktu. Beni bu kadar mı sevdin? Boğazım düğümlendi, yediğim bir parça ekmek boğazımda takılı kaldı. Portakal suyuna uzanıp içmeye çalıştım. İçecek bile boğazımdan geçmek bilmedi.

"June ben daha fazla yiyemeyeceğim. Size afiyet olsun." deyip titreyen ellerimle bardağı masaya bıraktım.
Anlamıyorum hiç mi hesap sormaz bir insan?
June ve diğerleri de aynı şekilde kahvaltıyı sonlandırdı. O sırada sırada telefonum çalmaya başladı. Telefonumu kapüşonlu montumun içinden çıkartıp arayan kişiye baktım.

Seranay'ın aradığını görünce açtım. Telefonun sesini biraz kısarak karşıyı dinlemeye başladım.

"Efendim Sery?" deyip sesimin titremesine engel olamadım.

Serenay, "Jasmin sesin kötü geldi? Ne oldu?" diye sorunca bir süre sessiz kaldım. Ağlamamak için kendimi zorlayarak ellerimi sıktım.

"İyiyim." diyebildim. Devamını getiremedim.

"Jasmin yanına gelmemi ister misin?" diye sorunca sanki beni görecekmiş gibi kafamı sağa sola hareket ettirdim.

"Gelmene gerek yok. Bir saat burda oyalandıktan sonra amcamın yanına geçeceğim." dedim. Sesli bir şekilde nefesimi verdim. Telefonu kapatıp montumun cebine bıraktım.

June, "Kalkalım mı?" Cevap verme gereği duymadan ayağa kalktım. Onun peşine takılıp yemekhaneden ayrılarak merdivenlerden inmeye başladım. Sessiz sedasız ilerlemeye devam ettiğimde tekrar telefonum çaldı.

Cebimden çıkartıp arayan kişiye baktım, kayıtlı olmayan Türkiye numarası vardı.
"Gurur mu acaba?" diye fısıldanırken, telefon kapandı. Bir kez çaldırıp kapattı. Heralde yanlış aradı.
Telefonu tekrar montumun cebine bıraktım. Giriş kata geldiğimizde, koşu bandına yöneleceğim sırada Ryan'ın sesini duydum.

Ryan, "Aşağı kata ineceğiz." deyince başımı çevirip baktım.

"Neden aşağı iniyoruz?"

Ryan, "Buradaki aletlerin hepsi tamir edilecek."

"Aşağıda ne yapacağız?"

Sorumu yanıtlamadan yönünü dönerek aşağı merdivenlere doğru ilerlemeye başladı. Yanındaki kızda peşine takılarak birlikte inmeye başladılar. June'nin kolumu girip beni merdivenlere doğru çekiştirmeye başladı.

June, "Benim gibi olmak istemez misin? Kendini geliştirmek istemez misin?"

Aslında doğruyu söylüyordu. Kendimi korumayı bilmiyorum. Yağmur'a yenik düşmüş kendimi çok aciz hissetmiştim.

Keşke Gurur beni eğitseydi biraz.

"Haklısın galiba." deyip aşağı kata inmeye başladım. İki kat aşağı indikten sonra koridoru geçip dış kapıya kadar geldik. Cam kapı iki tara açılarak dışarıya adımımı attım.
Gördüklerim karşısında donup kaldım.
Ben nereye geldim?

Ryan elinde tuttuğu renkli kartları bize uzatmasıyla bana gelen siyah karta baktım. Sıfır sekizdi.

Ryan, "Herkes sayısına göre yerlerini alsın." deyip eliyle koşu yerini gösterdi. June'ye hesap sorar gibi baktım.

June, "Jasmin yerlerimizi alalım. Ryan disiplinli birisidir. Isınmak için önce koşmadan başlıyoruz."

Ryan, "Kendi aranızda konuşmayı bırakın. Şimdi yerlerinizi alın." dedi, bir de emir veriyor. June neden sana inanıp peşine takıldım ki.
Oturup yengemin güzel yüzünü seyretmek varken?
Ay ben ne diyorum!

Oldukça büyük bir sahaydı. Üzerimdeki montu çıkartıp sadece etrafta bir tane sandalyesi olan yere bıraktım. Üzerimde ince, uzun, siyah, dizlerime kadar uzanan tunik vardı. Ryan'ın yanındaki esmer saçlı kız, söylene söylene elinde tuttuğu sarı kartın numarasına bakıp yerini aldı.

"İlk günden pes edip kaçmazsam iyidir." dedim kendi kendime. Ryan'ın bakışları kısa bir an vücudumda gezindi durdu. Her halde bu elbiseyle nasıl koşacağımı düşünüyordur.
Çünkü June ve Perla kısa şort ve sıfır atlet giyinmişlerdi.

Kapalı alan gibiydi burası. Yoksa bu kışın gününe hangi salak koşar.
Üçümüzde yerlerimizi alarak başlamak için komut bekledik.

Ryan, "İlk bir hafta yavaş tempoda koşacaksınız." deyip düdüğünü çaldı. Üçümüz birlikte yavaşça koşmaya başladık.
"Üç tur döneceksiniz." deyince bundan birkaç haftasına gittim.

Bebeğim üç tur.

Deyişi aklıma geldi. Gülmeden edemedim. Onu düşünmek istemiyorum ama elimde değildi. Onu ne kadar çok özlediğimi bir bilse. Düşüncelerimden sıyrılarak kızların beni geçtiklerini gördüm.

Ryan'ın gelip bana eşlik etmesiyle duraksayıp ona bıraktım.
"Durma koş." , dedi. Önüme dönüp kızlara yetişmeye çalıştım.

"Şimdi yanımdaki koşan kocam olacaktık ki? Ne çok özledim onu." diye konuşurken Ryan'ın sesini duydum.

"Yine başladın kendi kendine konuşmaya. Lütfen anlayacağım dilden konuşur musun?"

"Bir de çeviri yapacağım şimdi sana öyle mi? Kocamı ne kadar çok istediğimi, onu çok arzuladığımı mı çevireyim sana."

Ryan duraksar gibi oldu ama kendini çabuk toparladı. Başımı yana çevirip baktığımda ellerini yumruk yaparak koşmaya devam etti. Galiba Türkçe konuşmam onu rahatsız ediyordu. Ya da ona hakaret ettiğimi mi düşündü acaba?

"Öylesine konuşur dururum ben. Sen aldırış etme bana" Deyip hızımı arttırmaya başladım.

Ryan, "Hızlı koşma, yavaş tempoda koşacaksın." sesi titremişti konuşurken.

"Ama diğerleri hızlı koşuyor." dediğimde koşmayı bırakmadan tekrar başımı ona doğru çevirdim.

"Onlar normal tempoda koşuyorlar, sen geride kaldın."

"Haklı, kocamı düşünmekten geride kaldım."

"Anlamadım?" diye sorusunu yöneltti.

"Haklısın diyorum. Evet geride kaldım." deyip sesimi kestim. Daha fazla konuşmadan aynı tempoda koşmaya devam ettim.

"Beş turu tamlayacağız performansına göre."

"Keşke tur tur deyip durmasan Ryan. Sen tur dedikçe aklıma başka turlar geliyor." diye fısıldadım, hafif gülümseyerek koşmaya devam ettim.

"Yine Türkçe konuştun? Sadece adımın geçtiğini yeri anladım. Bana hakaret etmiyorsundur umarım."

"Hayır Ryan."

"Şimdi nasıl açıklayayım bu durumu sana."

"Neyse tamam koşmaya devam et. Ama bundan sonra benim yanımda Türkçe konuşmayı bırak olur mu?"

"Tamam."

Neredeyse yarım saatten fazla koştum. Nefes nefese kalarak durdum.
"Ryan ö..önce üç tur dedin," Deyip elimi kalbime bastırdım. "Kaç tur koştuğumuzu unuttum." dediğimde Ryan'da durdu. Hiç yorulmamış gibiydi.

Yorulan iki kişi vardı Perla ve bendim. June bile iyi görünüyordu. Sırtımdan sanki suy akıyordu.

Ryan, "Tamam bugünlük yeterli." deyince eğilerek ellerimi dizlerime bastırdım. Nefesimin düzene girmesini bekledim.

June, "Jasmin hadi odaya çıkıp üzerimi değiştirelim, yoksa hasta olursun." deyince hafif doğrulmaya çalıştım.

"June ben yedek elbise almadım."

"Ben sana veririm." deyince başımı iki tarafa salladım.

"Ben açık giyinmiyorum." dediğimde Ryan'a baktı. Bir süre birbirine baktılar. Gözleriyle mi konuşuyor bunlar?

"Sana göre giysilerim var."

"Senin giysinlerin beni yutar." diye söylenirken Ryan'ın bakışlarını yakaladım.
Elimi kaldırıp baş parmağımı aşağı yukarı hareket ettirdim.

"Tamam Türkçe konuşmak yok. Ben yukarıya çıkıyorum June. Üzerim kuruyana kadar bana verilen odada kalırım."

🔗

Hep birlikte kendi odalarımıza ayrıldığımızda montumu çıkartıp yatağın üzerine bıraktım. Üzerimdekileri çıkartıp uzun ince kaloriferin üzerine tek tek dizdim. Sandalyeyi kalorifere yakıştırıp ısınmaya çalıştım.

Şimdilik June'nin verdiği tişörtünü giyindim. Telefonumu elime alıp bakınırken gözlerimi daha fazla açık tutamadım. Oturduğum sandalyede mis gibi koku genzime doğru yayıldı.

Gurur'un kokusuna ne çok benziyordu.

🔗

Bölüm sonu.

Yeni bölümde görüşmek üzere.

Continue Reading

You'll Also Like

306K 13.2K 200
hünkar alirahmet aşkı
131K 5K 47
Bedenim sertçe duvara çarptı. Çarpmanın etkisiyle sırtımda ufak bir sızı oluştu. Öfkeden kararmış gözleri ile üzerime yürüyordu. Neye bu kadar sinirl...
35K 1.1K 3
As we cross the space and time Just stay with me
77.5K 3.7K 28
UYARI: Bu hikâyede kötü örnek teşkil edebilecek davranışlar ve yoğun miktarda cinsel içerik bulunmaktadır. ❝ Açık konuşmak gerekirse hayatımın aşkını...