yara izi tacirleri

By simaayss

1M 98.8K 88.6K

Solcu katili diye tanıtılan bir ülkücü ona atılan iftiralar sonucunda solcularla dolu bir koğuşa mahkum düşer... More

TANITIM
1- İftira Kurşunu
2- Koğuştaki Ülkücü
3- Kurt'un Öfkesi
4- Günah Keçisi
5- Nefes
6- Acı ve Kan
7- Koğuşta Kriz
8- Sinirli Bozkurt
9- Ben Tek Siz Hepiniz
10- Ateşler İçinde
11- Yüzleşmenin İlk Adımları
12- Boğmaca Matı
13- Şefkatin İzleri
14- Av ve Avcı
15- Kartalın Pençelerinde
16- Tatlı Krizi
17- Yüzleşme
18- Şah ve Mat
19- Kunt
20- İşe Yaramaz
21- Gökay'ın Yalanı
22- Kara Gözler
23- Karşı Komşu
24- Sağduyu
25- İş Yemeği
26- İlk Adım
27- Kavga ve Arzu
28- Beşiktaş Maçı
29- Kayıp
30- Şans Oyunu
31- Öncelikler
32- Yalanlar ve Yalancılar
33- Bar Tuvaleti
34- Kontrolsüz Kıskançlık
35- Seks
36- Misafir
38- Eski Mahalle
39- Hastane
40- Cengiz ve Kemal
41- Gerçekler
42- Zahir
43- Deniz Kenarı

37- Gece Yarısı

19.8K 1.7K 1.1K
By simaayss

Medya: Kartal (kartalcım bu dövme ne şimdi?)

Ufak bir ara vermiştik, buhranlardan çıktım çok şükür çok etkili tekniklerim var arkadaşlar merak eden özelden yazsındmdnmdjsld... Keyifli okumalar...

Kunt

Soğuk havaya rağmen göğsümden aşağı süzülen teri hissedebiliyordum. Altımdaki bedeninin içine kendimi sertçe ittirdiğimde sırtımdaki kemikli parmakları sıkılaştı, hafifçe battı.

Kartal büyük bir inlemeyi odanın içine bıraktığında sesinin çok çıkmaması için dudaklarımı kalın dudaklarına bastırdım. Zevkten aldığı hırıltılı nefesler kulağıma ulaşırken içindeki hareketlerime devam ettim. Saat gece kaçtı bilmiyordum ama kimseyi rahatsız etmek istemesemde Kartal'ın arsız bir şekilde sesli sesli inlemelerini duyduklarına emindim. Kartal parmaklarını yavaşça sırtımdaki yaralarda gezdirdi.

Zirveye ulaştığımda boğazdan gelen bir sesle inleyerek içine geldim. Kartal Mahzende yaşananlardan sonra kutularca prezervatif aldığı için o problemimizde ortadan kalkmıştı.

Bir kaç saniye öylece durdum ama Kartal'ın hâlâ rahatlamadığını görünce aletini elime aldım. Dokunuşumla suratı zevkten buruşurken parmaklarını uzatıp dudaklarıma sürttü ve dilime dokundu. "Ağzına al" dediğinde gülmek istedim ama o kadar ciddiydi ki sırıtamadım bile. İlişkide bu kadar açık olmasını seviyordum çünkü ben onun ne istediğini anlayamazdım henüz. Yavaş yavaş tanıyordum, hızlanmaması istediğinde bir yerlerimi ısırıyordu mesela.

Aletine eğilip ağzıma aldığımda saatlerdir uyarmama rağmen yine sesli bir şekilde inleyip elleriyle saçlarımı yakaladı ve kendine bastırdı. Beni yönlendirmesine izin verip zorlansam da aletini emdim. Zirvede olmasına rağmen duraksayarak o kadar uzun süre aletiyle ilgilenmemi sağladı ki ağzımdan çıkıp boynum ve göğsümün arasına boşaldığında on dakika kadar geçmişti.

Kafamı kaldırıp ona baktığımda yorgunlukla kafasını yastığa koyduğunu görmek sırıtmamı sağladı. "Ne oldu?" dediğimde kısıkça gözlerini bana baktı. "Bittin mi yoksa?"

"Yoruldum" dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Bu kelimede o güzel ağzından çıkabiliyordu demek ki. Akşam yemeği bile yemeden odaya girmiştik ve geri çıkamamıştık. Vücudundaki morluklara bakarken dudaklarımı birbirine bastırdım, biraz sert davranmıştım sanırım.

"Su getirir misin?" dediğinde kafamı salladım ve ayağa kalkıp baksırımı giydim. "Başka bir şey istiyor musun? Yemekte yemedin"

"Pişman değilim" dedi yorgunca gülerek.

"Kalk yemek yiyelim, hadi" dediğimde bana sırtını döndü. "Yemeyeceğim Kunt"

"Aç değil misin oğlum?" dediğimde bir an duraksasa da kafasını olumsuz anlamda salladı. İnadının tuttuğunu anlayınca daha fazla ısrar etmeden siyah eşofmanımı da altıma geçirdim, odanın hava alması için camı açtığımda Kartal benim söylememi beklemeden yorganı üzerine çekti.

"Üzerine bir şey giy" dediğinde duraksayıp ona baktım. İstemsizce sırıttım. "Allah korusun Cengiz falan sıkıştırır beni mutfakta"

Kartal gülmedi, aklından her ne geçiyorsa hatta daha da çok sinirlendi, yüz ifadesinden dolayı kapıyı açmadan öylece durdum. "Ne?" dedim şaşırarak, yattığı yerden doğruldu.

"O Yavuz denilen herif evde, üzerine bir şey al" dediğinde kaşlarım çatıldı. Gözleri yüzümde dolaştı ve "Lütfen" diye ekledi.

"Parla'nın sevgilisinden bahsediyoruz bebeğim"

"Seks arkadaşı Kunt" dediğinde bıkkın bir şekilde nefesimi üfledim.

"Adam Hetero, biliyorsun değil mi?"

"Bana kadar sende öyleydin" dedi, sinirlenmeye başladığını anladığımda uzatmadan koltukta duran siyah rambo atletimi üzerime geçirdim.

"İyi" dedim kapıyı açıp dışarı çıkarken. "Umarım sıkıştırmaz beni mutfakta"

"Kunt!" diye bağırdı arkamdan ama umursamadan dışarı çıktım, mutfağa ilerledim.

Mutfaktaki sarı ışığı gördüğümde birilerinin orada olduğunu anlayarak üzerimi bir defa daha dikkatle düzelttim ve içeri girdim. Tahmin ettiğim gibi açık camın önünde sigara içen ikiliyi görünce derin bir nefes aldım.

Cengiz sigara içiyor ve kısıkça konuşan Kemali dinliyordu dikkatle. Yönünü pencereye vermişti, sessizce konuşuyorlardı.

Geldiğimi dahi fark etmediler, Kemal bir şeyler söylediğinde Cengiz kaşlarını kaldırıp büyükçe gülümsedi ve parmağıyla iki defa alnına vurduğunda Kemal kaşlarını çattı.

"Allah muhabbetinizi arttırsın" diye mırıldandığımda ikisi de aynı anda irkilip bize doğru döndü. "Hayırdır?"

"Size hayırdır" dedi Cengiz birden panikleyerek. "Kendinize ev tutun"

"Bu ev benim Cengiz" dedim gözlerimi devirirken, bir bardak çıkartıp buz dolabından su doldurdum. Fazla soğuk olunca birazını döküp üzerine ılık su ekledim.

"Yemek kaldı mı?"

"Devrim ve Miralay bey hayvanı yedi hepsini" dediğinde dudaklarım kıvrıldı. "İsterseniz sipariş edebilirim"

"Açık yer yoktur bu saate" dediğimde "Açtırırım" dedi.

Kemal ters ters "İnsanlar iki kişi aç diye neden fazladan mesai yapsınlar? Çok açlarsa bir şeyler hazırlarız" dediğinde Cengiz kaşlarını çattı.

"Kemal, sizin bana bir gareziniz mi var?" diye sordu yanına doğru yürürken, sigarayı ondan uzağa tuttu.

"Nereden çıkarıyorsun böyle şeyleri? Yok sana garezim falan"

"Ne zaman bir şey söylesem tersini savunuyorsunuz" dediğinde Kemal kaşlarını kaldırdı. "Tersini savunuyorum çünkü?"

"Tamam işte bende onu diyorum" dedi Cengiz cümlesini tekrar ettiğini düşünerek.

Kemal birden "Gerizekalı mısın Cengiz?" dediğinde Cengiz'in dudaklarına sigarayı götürdüğü eli havada asılı kaldı ve mavi gözleriyle dik dik ona baktı.

Sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırmadan önce "Terbiyesiz" diye homurdandı.

"Bir sigara versenize bana da" dedim elimi onlara doğru uzatıp, Kemal suratını buruştursa da Cengiz ikiletmeden sigara verdi ve beşiktaşlı bir çakmak çıkartıp yaktı.

"Bana da" Arkamdan gelen sesle kısık gözleriyle mutfağa giren Miralaya baktım. Beni görünce ters ters bakmaya başladığında kaşlarımı çattım.

"Ne bakıyorsun öyle?" diye sorduğumda dudaklarımın arasındaki sigarayı kendisine aldı.

"Kondomumu çalmıştın ya, pezevenk"

"Kin mi tuttun yavşak?" dediğimde kaşlarımı çatsa da bir şey söylemedi.

Mutfak duman altı olmaya başladığında Kemal söylenerek çıktı mutfaktan, Cengiz de arkasından suratını asıp gittiğinde Miralay ile kalmıştık.

"Bir şey konuşacağım seninle" dedi, gergin duruyordu.

"Ne oldu?" dediğim sırada tam konuşacağı an "Bir dakika bekle, geliyorum" diye mırıldandım.

"Nereye lan?" dediğinde sigaramı küllüğe basıp tezgahtaki suyu aldım. "Geliyorum lan bekle işte" dedim sorusunu yanıtsız bırakıp, büyük adımlarla koridorun sonundaki odamıza doğru ilerledim.

Uyuyakaldığını görünce derin bir nefes alıp yanına gittim. Suyu tezgaha bırakıp dudakları aralık uyuyan adama baktım. Parmaklarımı hafifçe gür kirpiklerinde gezdirdiğimde gözlerini birbirine bastırdı ama uyanmadı.

"Kartal, suyunu iç yavrum" diye fısıldadım sessizce, elimi ensesine geçirip doğrulmasını sağladığımda dudaklarını yalayıp gözlerini araladı.

Uykulu sesiyle "Suyu kuyudan mı çektin amına..." dediğinde huysuz tavrı sırıtmamı sağlarken bardağı dudaklarına bastırdım ve içmesini sağladım. Islak dudaklarına uzanıp nazikçe öptüm ve geri çekildim.

Derin derin nefesler aldı. "Sigara içmişsin"

"Rahatsız mı etti?" dedim kendimi geri çekip, kafasını olumsuz anlamda sallayıp beni kendine doğrı çekti.

"Allah'ın adını verdim bir dalda ben içeyim" dediğinde onu yatağa doğru geri ittirdim. Yüzünü buruşturup olduğu yerde döndü ve benim yastığıma yüzünü bastırıp tekrar uykuya daldı.

Kalın yorganı üzerine örterken havalansın diye açtığım pencereyi kapattım ve geri mutfağa ilerledim.

"Ne konuşacağız?" diye sordum tezgahta sigara ararken, götürmüştü herhalde Cengiz.

"Tunacay şerefsizi girmiş ülkeye" dediğinde sigara aramayı bırakıp ona doğru döndüm.

"Ne zaman?"

"Dün, gece uçuşuyla girdi ülkeye" dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Ne yapacağız?"

"Ses kaydını gönderdiniz mi?" diye sorduğumda kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Şimdi gönderirsek Cenkeri aramayı siktir edip ülkeden kaçabilir tekrar. Cenkeri bulmasını sağlayacağız, ikisi beraberken dinleteceğim sesi. O zamanki konuşmaları lazım bize, iş birlikçi olduklarını kanıtlamak için. Cenker zaten mimli, Tuncay şerefsizi lazım bize"

"Ya Cenker'i aramak istemezse? Adamı yakalasak bile içeri tıkamayız o zaman"

"Ülkeye neden geldi sence Kunt? Cenker için, hele bir de Kartal ile arabadayken söylediklerini duysun sen o zaman gör eğlenceyi" dedi kendi kendine keyiflenerek. "Ondan sonrası kolay, orospu çocukları çürüsün içerde"

Kafamı salladım. Neden bilmiyordum ama artık o kadar umurumda değildi, bir çok şeyi kaybetmiştim. İçimdeki intikam hırsı Kartalı o arabadan çıkartamadığım zaman kaybolmuştu çünkü eskiden o hırsın üzerine koyabileceğim hiçbir şey yoktu. Artık farklıydı, Kartal tüm dengelerimi yıkmıştı.

"Kunt, neden suratın asıyorsun? Bak bitti sayılır, ucundayız oğlum"

"Sana da artık boş gelmiyor mu?" dediğimde kaşlarını çattı. "Kaybedeceğimi kaybettim, onlar hayatlarını o dört duvar arasında geçirince geri mi gelecek sanki, abim yürüyecek mi Miralay?"

Dudakları kıvrılırken yanıma doğru geldi ve boş elini enseme koyup hafifçe sıktı. "Ben onları cezaevinde rahat bırakacağım mı sanıyorsun?"

"Ne?" diye mırıldandığımda daha çok gülümsedi.

"Kürşata, sana olanlardan sonra yaşatır mıyım oğlum ben onları?" dediğinde çatık kaşlarımla yüzünü süzdüm, ciddiyetini anlamaya çalıştım.

"Ben katil değilim Miralay" dediğimde iki defa yanağıma vurdu gülerek. "Senden bahseden mi var yavru kurt?"

"Sen de katil değilsin"

"Of" dedi kendini yavaşça geri çekip. "Dramatize etme be oğlum, öldürmeyeceğim kimseyi. Sen rahat ol, sevgilinin yanına git... abine bırak"

"Birini bana bulmanı istiyorum, sonrasına karışmayacağım" dediğimde gözünü kırptı ve "Kim?" diye sordu.

"Alpay Ören" dedim.

"Merak etme, hepsiyle son bir defa konuşmanı sağlayacağım. O bahsettiğin adamı da araştıracağım" dediğinde yüzündeki ifade gülümsememi sağladı. Hem sinirli hem de aklından her ne geçiyorsa heyecanlı gibiydi.

"Abim bir defasında görüşüme geldiğinde bana birisinin geleceğini ve ona sorgusuz sualsiz güvenmem gerektiğini söylemişti" dediğimde gülen dudakları bir anlığına titredi. "Eyvallah Miralay, hakkını ödeyemem"

Gözlerindeki şefkat benim gözlerime yansırken dudaklarını yalayıp bakışlarını kaçırdı. Böyle konuları konuşmayı sevmediğini biliyordum.

"Ağla bir de" diyerek dalgaya vurduğunda gözlerimi devirdim ve sırtımı duvara yasladım. Bana tekrar bakmadan mutfaktan çıktığında sandalyeye oturdum. Bir kaç dakika bekledim kendimi toparlamak için, artık rahatlayabilirdim sanırım. Her şey yoluna girecekti, çok az kalmıştı.

Midem guruldamaya başladığında söylenerek dolabı açtım, karıştırırken en arkaya saklanmış sarma tabağını bulmamla homurdanarak oradan çıkarttım. Miralay hayvanı saklamıştı emindim. Masaya geri oturup çatalı siktir ettim ve sarmalardan ağzıma attım. Birazda Kartala yedirirdim zorla, aç uyumuştu gerzek.

Mutfağa Yavuz girdiğinde gözleri direkt beni buldu. Dudaklarının arasındaki sigarayı eline alıp bana gülümsediğinde göz ucuyla kapıya baktım.

"Sende mi sigaraya kalktın?" diye sordu az önce dudaklarının arasındaki sigarayı bana doğru uzatırken.

Ağzımdaki sarmayı yutmaya çalışırken kafamı olumsuz anlamda salladım. Bana gülerken yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

"Yemek yemediniz akşam, o yüzden mi uyandın?" diye sordu sigarasını yakarken.

Ağzımdaki lokmayı yuttum zar zor, hayvanlık yapmak istemeyerek bir çatal çıkarttım kendime ve elimi yıkadım.

"Kartal su istedi onun için kalktım, uyumuyordum" dediğimde sigarasını içerken yüzüme baktı ve ağır ağır kafasını salladı.

"İkiniz birliktesiniz sanırım" diye sorduğunda beklemeden kafamı salladım çatalıma batırdığım sarmayı yerken.

"Şanslı adam" dediğinde ona bakarken sırıttım istemsizce. "Öyleyim" diye mırıldandım.

"Kartaldan bahsediyorum" dedi.

Kaşlarım havalanırken bir kaç saniye öylece suratına baktım, o da bana baktı. Bakışlarımı suratından çekip yavaşça ayağa kalktım. Kendime bir su doldurmak için dolabı açarken "Su ister misin?" diye sordum.

"Hayır, sağ ol" dediğinde kendime su doldurmaktan vazgeçip Kartal'ın yarım suyunu içtim. "Uyuyacak mısın?"

"Evet" dedim. "Kartal bekliyor" diye ekledim, istemsizce onun adını anmak isteyerek.

"Sarmaları yemiyorsan yiyebilir miyim?" diye sorduğunda duraksadım, omuzunun üzerinden bana baktığında renkli gözleri bir an ışıksız alandan dolayı koyu bir renge büründü.

"Ye tabii" dediğimde beklemeden çatalımı alıp ağzına bir sarma attı ve tekrar bana baktı. "İyi geceler Kunt" dedi.

"Sana da" diye mırıldandım mutfaktan çıkıp Cengiz'in kaldığı odaya ilerlerken. Kapıyı çalmadan içeri girdiğimde aynı yatakta oturur pozisyonda duran ikiliyle kaşlarım çatıldı.

"Ne yapıyorsunuz lan?" dediğimde Kemal elindeki dergi tarzı şeyi salladı.

"Bulmaca çözüyoruz" dedi.

"Neden yatakta?" diye sorduğumda Cengiz ters ters bana baktı, sırıttığımda huysuz bir tonda "Hava soğuk" dedi. Cengiz bu gecelik yer yatağında yatıyordu aslında.

"Neyse" diye mırıldandım. "Cengiz, Kartala sevdiği gibi iki tane lahmacun söyle acısız. Yanında da kola, şekersiz olsun" dediğimde kafasını salladı.

"Tamamdır Kunt bey, Kemal beye de söyleyebilir miyim?" dediğinde omuzlarımı silktim. "Kime söylüyorsanız söyleyin oğlum bana ne, Kartal'ın yemeği geldiğinde ara beni"

"Aç değilim ben" dedi Kemal, Cengiz onu umursamadan telefona sarıldığında konuşmalarına kulak asmadan çıktım odadan ve kendi odama doğru ilerledim.

Kartal'ın hâlâ bıraktığım gibi uyuduğunu görünce yanına adımladım ve sarıldığı yastığımı kollarının arasından aldım. Kaşları çatılırken gözlerini kısıkça açıp bana bakmaya çalıştı.

"Benim" dedim yanına yatarken, anında bedenime sarıldığında kollarımı sırtına sardım.

"Neden bu kadar geç geldin?" diye sordu boynumu öperken. Cevap vermek yerine "Uyu hadi" diye mırıldandım. Bir kaç saniye sessiz kaldı.

"Kunt, bir şey söyleyeceğim sana ama kızma" dediğinde kafamı eğip yüzüne bakmaya çalıştım.

"Neden kızayım, söyle" dediğimde kafasını göğsüme sürttü. "Acıktım" dediğinde sırıttım.

"Yemek söyledim sana bebeğim" dediğimde kafasını aniden kaldırıp bana baktı. Parmaklarımı onun çıplak sırtında gezdirirken dudaklarına baktım.

"Adam ya adam" dedi parmaklarıyla yanağımı sıkıp, hızını alamayarak ısırır gibi dudaklarımı öptüğünde avcumu sırtına bastırdım, bedeni bedenimin üzerine düştüğünde bir bacağımı bacaklarına sardım.

Dudaklarını yanağıma doğru götürüp sıkıca orayı da öptüğünde gülümsedim. Geri çekilip iki eliyle yanaklarımı sıktığında dudaklarım büzüldü. "Canını yerim, canını" dedi kafamı sağa sola sallarken.

Büzülen dudaklarımı tekrar öptüğünde zar zor elinden kurtuldum. "Yeter lan" dedim gülerek.

Üzerime çıkar gibi yatıp boynuma doğru kafasını bastırdığında bedenini sıkı sıkı sardım. Dakikalar içinde Kartal yine uyuyakalmıştı.

Bu kadar sakinlik beni sıkmaya başladı kaos çıkartayım bari...

Yavuz?

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 20.3K 31
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
404K 18.2K 14
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
251K 23.5K 16
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
476K 30.8K 27
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...