yara izi tacirleri

By simaayss

1M 98.9K 88.8K

Solcu katili diye tanıtılan bir ülkücü ona atılan iftiralar sonucunda solcularla dolu bir koğuşa mahkum düşer... More

TANITIM
1- İftira Kurşunu
2- Koğuştaki Ülkücü
3- Kurt'un Öfkesi
4- Günah Keçisi
5- Nefes
6- Acı ve Kan
7- Koğuşta Kriz
8- Sinirli Bozkurt
9- Ben Tek Siz Hepiniz
10- Ateşler İçinde
11- Yüzleşmenin İlk Adımları
12- Boğmaca Matı
13- Şefkatin İzleri
14- Av ve Avcı
15- Kartalın Pençelerinde
16- Tatlı Krizi
17- Yüzleşme
18- Şah ve Mat
19- Kunt
20- İşe Yaramaz
21- Gökay'ın Yalanı
22- Kara Gözler
23- Karşı Komşu
24- Sağduyu
25- İş Yemeği
26- İlk Adım
27- Kavga ve Arzu
28- Beşiktaş Maçı
30- Şans Oyunu
31- Öncelikler
32- Yalanlar ve Yalancılar
33- Bar Tuvaleti
34- Kontrolsüz Kıskançlık
35- Seks
36- Misafir
37- Gece Yarısı
38- Eski Mahalle
39- Hastane
40- Cengiz ve Kemal
41- Gerçekler
42- Zahir
43- Deniz Kenarı

29- Kayıp

22.3K 2.2K 1.3K
By simaayss

Medya: Kemal

Uzun bir bölüm zilliler... hadi keyifli okumalar..

Cengiz

- Kunt -

Hayatımın hep üç kısımdan oluştuğunu düşünürdüm. İlk kısmı, yaşadığım ihanetten öncesiydi. Mutlu olduğum, çocuk olduğum ve bir aileye sahip olduğum zamandı.

İkinci kısmı cezaevinde geçirdiğim zamandı, bir çok şeyi öğrenmiştim. Kolay kolay güvenmemeyi, ailen dahi olsa herkesin vazgeçilebilir olduğunu, nefret ettiğim bir insana şefkat besleyebileceğimi, kin beslemeyi öğrenmiştim. Parmak izlerimi bırakmamayı öğrenmiştim.

Hayatımın üçüncü kısmı ise abim gözlerini açtıktan sonra başlamıştı. Miralay çıkmıştı karşıma, tüm o kirin pasın içinden beni çekip çıkartmıştı. Can olmuştu resmen bize... Öylece iki yıl geçmişti ve azalan gerginliğim, korkum sayesinde hiç anlamadığım bir duygum daha gün yüzüne çıkmıştı.

Hissettim şefkat aslında saf hoşlantıydı. Öyle ki bunu farkında değilken bile Kartal'ın peşini bırakamamış, her attığı adımını takip etmiştim.

Bunun ilk sebebi ona olan düşkünlüğümdü fakat bir diğer sebebi Tuncay Kayabey ve Kartala zarar verebileceği düşüncesiydi.

O adamın normal bir ruh haline sahip olduğunu düşünmüyordum. Nasıl bir şeytanlığa bürünüp oğlunun canına kıymıştı bilmiyordum, tek bildiğim adam normal değildi. Herkese, her şeye zarar verebilirdi. Buna Cenker de dahildi, onu geri tutan ise eskiden dostum dediğim insana karşı hissettiği takıntıydı. Bu sevgi veya aşk değildi, takıntı haline getirmişti Cenkeri.

Kartal ise onun takıntısını öldürecek kıvama getirmişti. Onu takip etmemin bir diğer sebebi buydu, güvenliğinden emin olmaktı. Ama Kartal da benim en büyük zaafiyetim olmuştu, onunla bu hayata öyle akıp gitmiştim ki ne Cenker ne Tuncay kalmıştı aklımda.

Sadece Kartal vardı, geri kalan her şey gözüme görünmez gelmeye başlamıştı. Beni öpüyordu, aklım gidiyordu. Kokusunu duyuyordum ve bütün dikkatim darmadağın oluyordu.

Çok sorumsuz davranmıştım, Cenker'in cezaevinden çıktığını ilk öğrendiğim an güvenlikleri arttırmam gerekirken ben Kartal'ın peşine düşmüştüm eski o salak çocuk gibi.

Zamanında saflığımın bedelini ödeyen abim, bu sefer sorumsuzluğumun bedelini ödemeyecekti. Gerekirse canımdan vazgeçerdim, ama abime tekrar zarar gelmesine izin vermezdim.

Gözümün önünde bitip giden bir diğer kişi Miralay'dı. Abimin kaybolmasının üzerinden bir gün geçmişti, ben biraz daha kendimdeydim ve güvenlik kameralarını araştırıyordum Cengiz ile. İlk görüntü on iki saat önce elimize ulaşmıştı. Abimin tekerlekli sandalyesinden alınıp arabaya yaka paça atıldığını görmek Miralay'ın kendini kaybetmesini sağlamıştı. Onu ilk defa böyle görüyordum, kafayı yemiş gibiydi.

"Dikilme orada öyle" Miralay'ın sesini duymamla kafamı kaldırıp ağlamaktan artık küçülmüş gözlerine baktım. "Bul onu"

Yaslandığım duvardan ayrılıp küçük adımlarla onun çöktüğü duvar dibine doğru yaklaştım, önünde diz çöktüm.

"Bulacağım abi" dediğimde dudakları titredi yine.

"Ona bir şey olursa beni de unut" dediğinde mideme yumruk yemiş gibi hissediyordum. "Bir mezar da bana kazarsınız"

"Miralay Allah aşkına hepimizi bir sona hazırlar gibi konuşma" diye bağırdım istemsizce, gözleri kapandı.

Gözlerimin yandığını hissettiğimde parmaklarımla hırsla göz pınarlarımı sildim. "Bulacağım onu, yapacağım son şey bu da olsa onu bulacağım"

Yaşlı gözleriyle bana baktı. "Yapacağın son şeyde olsa onu bul" dedi, yutkundum ve tereddütsüzce kafamı salladım. Suratını buruşturup tekrar kafasını dizlerine gömdüğünde nefes alamıyor gibi hissederek mutfağa doğru ilerledim.

Cengiz içerdeydi, beni gördüğünde sigarasını saklamak istese de umursamadan elimi ona doğru uzattım. Pakete uzanmak istediğinde elimi ona doğru sallayıp "Elindekini ver" dedim, sigarayı ateşlemeye bile halim yoktu.

Sualsizce elindeki yarıya inmiş sigarayı bana uzattığında alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. "Bir haber var mı acaba?"

"Plakayı araştırıyoruz" dediğinde kafamı salladım sadece. Bana kendileri gelecekti biliyordum, meseleleri direkt olarak benimleydi. Hem Cenkeri çıkartmak isterken mal varlığı hem de itibarı yavaş yavaş kaybolmuştu. Tuncayın da Cenkerin de normal bir ruh halinde olmadıklarını biliyordum.

Yorgunlukla alnımı ovdum sigarayı tuttuğum elimle. Kartal yanıma hiç gelmemişti, belki de tehlikeye bulaşmak istemiyordu. Bende onu sokmak istemiyordum zaten ama uzak kalmakta istemiyordum artık.

"Bir şeyler yiyin" dedi kendi için tekrar sigara yakarken. "Kemal yiyecek bir şeyler getirdi sağ olsun"

"Canım istemiyor" dedim yorgunca. "Kemalin de haberi olmuş mu?"

"Bana sordu, anlattım" dedi ama benden olumlu ya da olumsuz bir tepki beklediğini görerek dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Sorun yok" dedim. Cengizi asıl işe alış amacımız Kürşat içindi, bu yüzden ona çok bağlıydı.

O sırada kapı çaldığında Cengizi elimde durdurup küçük adımlarla kapıya gittim ve kapıyı açtım. Devrim gelmişti.

Elindeki kapı uzattığında sigarayı dudaklarımın arasına sıkıştırıp kabı aldım. "Fırından bir şeyler aldım size" dedi kısık sesiyle.

"Eksik olma" dedim gülümsemeye çalışarak. Kafasını salladı. "Bir haber var mı ondan?" dediğinde yutkunamadım bir anlığına. Kafamı olumsuz anlamda salladığımda omuzları düştü.

Bir kaç saniye sessizce bana baktı. Daha sonra bana doğru bir adım attı. "Sarılayım mı sana?" diye sorduğunda dudaklarımı ısırdım ve kafamı salladım. Belki de şu an ihtiyacım olan tek şey buydu.

Kollarını belime doladığında boştaki elimi ensesine bastırdım. Sırtımı okşadığını hissettiğimde gülümseyerek kafamı saçlarına sürttüm.

Burnunu çekip geri çekildi, suratı kızarmıştı. Eliyle saçlarını kaşırken hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve eve girdi. Kapısı açık daireye baktım bir kaç saniye kapanmadan önce Kartal'ı görmek umuduyla.

Daha sonra sakince mutfağa geri dönüp bir tabak çıkarttım ve Miralay için tabağa bir kaç şey koydum. Biten sigarayı söndürdüm, bende hiçbir şey yememiştim ama o benden daha kötü bir haldeydi. Direnci çok düşmüştü, bardağa da sevdiği gibi vişneli meyvesuyu doldurdum ve yanına gittim. Bıraktığım gibi duruyordu.

İçeri girdiğimi görünce kızarmış gözleriyle bir anlığına bakıp ruhsuzca tekrar önüne döndü. Yanına gidip önünde diz çöktüm.

"Yemeyeceğim" dedi bana bakmadan. Onu umursamadan elime aldığım hamur işini dudaklarına tuttum. Kokusu dahi midesini bulandırıyor gibiydi.

"Lütfen" dedim "Hatrım varsa"

Bana baktı dolu dolu gözleriyle, ufak bir ısırık alıp çiğnemeye başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Yutamayacak gibi olduğunda meyve suyunu dudaklarına bastırdım, bir yudum alıp hızla kafasını geri çekti.

"Gerçekten yemeyeceğim" dediğinde ısrar edemedim, midesi bulanıyordu. "Bir şey buldun mu?" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. Gözlerini kapatıp acı çekiyor gibi derin bir nefes aldı.

"Onunla sen cezaevinde girdikten hemen sonra tanıştım" dediğinde sessizce ağlamaktan kısılmış sesini dinledim. "Bir adam var, sabaha kadar büroda duruyor. Yemek yemiyor, sadece çalışıyor. Bir gün yorgunluktan bayılacak gibi oldu, o zaman tanıştık"

Dudaklarım kıvrılırken onu dinledim dikkatle. "Mahkemen yaklaştığında bana dedi ki, ben mahkemeye çıkamazsam kardeşimi sen kurtar" Tekrar ağlamaya başladığında suratımı buruşturdum. "Ben çok heyecan yapıyorum. Elim ayağım birbirine dolaşıyor, vekil avukatı ol ne olur ne olmaz dedi"

Ağlaması şiddetlendiğinde yaşaran gözlerime elimi bastırdım. "Kabul ettim, zaten artık kendi kardeşim gibi görüyordum o çocuğu" kafasını kaldırıp bana baktığında yutkunup bende ona baktım. "Verdiğim sözü tuttum, kurtardım. Ama sevgilimi kurtaramadım"

"Miralay" dedim ameliyat masasında yatan bir hastaya müdahele eder gibi hızla omuzlarını tutarken "Abime hiçbir şey olmayacak, dertleri benimle, biliyorsun"

Elini enseme atıp sıktı. "Sana da bir şey olmasın" dediğinde gülümsemeye çalışarak kafamı salladım. Onu zar zor kaldırıp kendi odama götürdüm ve uzanmasını sağladım. Beraber kaldıkları odaya götürsem daha beter olurdu.

Daha sonra biraz nefes almak için balkona çıktım. Yenilediğimiz trabzanlara elimi yaslayıp derin nefesler aldım ama bok kokuyordu resmen bu mahalle. Yüzümü buruşturup kafamı sola doğru çevirdim. Orada değildi.

Telefonum çaldığında cebimden çıkartıp araya baktım. Gizli numara olduğunu görünce olduğum yerde daha dik durup göz ucuyla evin içini kontrol ettim. Bana kendilerinin geleceklerini biliyordum, derin bir nefes alıp aramayı cevapladım.

Karşı hat bir kaç saniye sessiz kaldı, en sonunda yıllardır duymadığım insanın sesini duyduğumda elimin altındaki trabzanı sıktım.

"Kunt" dedi, "Nasılsın canım kardeşim?"

Cenker'in sesini duymak tüm vücudumu bir sinir dalgasının esir almasını sağlarken o geçmişte kalan tedirginliği de hissettim. Bir tepki, refleks gibiydi.

"Abim nerede?"

"Yanımda, mışıl mışıl uyuyor" dediğinde dişlerimi sıktım.

Bedenim titriyordu, sesli konuşamıyordum duymamaları için ama içimden çığlık çığlığa bağırmak, onu gebertmek geliyordu. Miralay yalnızca bu cümlesini duysa acımaz, öldürürdü.

"Cenker, ne istiyorsun sen benden?" dediğimde güldüğünü duydum. "Ne zaman bitecek bu orospu çocuğu!"

"Hatırlıyor musun, sana söylediklerimi yapmazsan ne olur demiştim?" dedi, görüşüme geldiğinde konuştuğumuz her şey kelimesi kelimesine aklımdaydı. "Dinlemedin o zaman beni, umarım bu sefer dinlersin"

"Benimle uğraşmak istemezsin" dedim öfkeyle. "Sana eski bir dostun olarak tavsiye veriyorum Cenker, benimle uğraşma"

"Merak etme" dedi bayağı bir tonda. "Oyunlardan, komplolardan bende sıkıldım"

"Sadade gel" dedim aceleyle. Derin bir nefes aldığını, verdiğini duydum.

"Para" dediğinde dilimi yanağıma bastırdım. "İyi bütçe yapmışsın, arkadaşınla da paylaşırsın sanırım. Çok iyi kalplisindir sen" dedi dalga geçer gibi.

Sırıttım öfkeyle, bunu isteyeceğini tahmin etmiştim. Tuncay onu çıkartmaya çalışırken çok fazla bir para harcamıştı, zaten psikolojik durumundan dolayı da çalışmıyordu. Dibe batmak üzereydi, beni kaçış bileti olarak görüyorlardı. Ben onlara o bileti kesecektim, ama rotaları tahtalı köydü.

"Ne kadar istiyorsun?" diye sordum göz ucuyla etrafı kontrol ederken. Bu sefer hedefim direkt olarak Tuncaydı, Cenker zaten mimliydi.

"İki milyon" dedi.

"Tamam" dedim düşünmeden. "Nerede, ne zaman?"

"İsteklerim bu kadar demedim" dediğinde sakin olmak için kendimi sıktım. "Bir isteğim daha var"

"Ne istiyorsun?" dedim öfkeyle tıslayarak.

"Kartalı" dedi.

Bir anlığına donup kalırken gözümü dahi kırpamadım. Dudaklarımın arasından istemediğim bir kelime çıkmaması için dişlerimi sıktım.

"Neden?" diye sordum. Öyle gevşek gevşek Kartalı istiyorum diyen ağzını dikecektim orospu çocuğunun.

"İntikam almayı sevmem bilirsin" dedi. "Ama ödeşmek addetendir"

Güldüm alayla. "İki yıldır yediğim dayağı hazmedemedin mi?"

"Orası da beni ilgilendirir güzel kardeşim. Kartalı ve parayı bana ver, sonsuza kadar yanımda tutacak değilim. İşim bitince bırakırım"

Eldivenli ellerim titrediğinde gözlerimi sıkıca açıp kapattım sakin kalmak için. Öyle ki cevap bile veremedim çünkü ağzımı açsam ağız dolusu küfür edecek, öfkeyle feveran edecektim.

"Kuntcum, senin için önemli birisi mevzu bahis sanırım yine? Eminim abiciğinden değerli değildir"

"Tamam" dedim yavaşça geri çekilirken. "Zamanı söyle bana?"

"Yarın gece" dedi. "Sadece sen, ben ve Kartal. İstediklerimi verdiğinde abini bırakacağım. Yanında başka kimse olmasın, yoksa bu sefer sadece sakat bırakmam"

"Kürşata ver telefonu" dedim sinirle. "Sesini duyacağım, istediğimde fotoğraflarını göndereceksin"

"Anlaştık" dedi alayla. "Bu arada Kartala onu bana vereceğini söylememeni öneririm. Sinirlenebilir biliyorsun"

Gerçekten Cenker gerizekalıydı, gözümü korkutan eskiden Tuncaydı. Ama artık o da kendinde değildi, Cenker çantada keklikti benim için. Kimse zarar görmeden çıkacaktım bu işin içinden.

Balkondan ayrılırken sert adımlarla Miralay'ın odasına doğru ilerledim. Aniden içeri girdiğimde Miralay dalgın olduğu için irkilerek bana baktı, anında parmağımı dudaklarıma bastırdım sessiz olması için. Hızla oturur pozisyona geldi.

"Telefonu abime ver" dedim cümlemi tekrarlayarak. Miralay'ın gözleri büyürken heyecenla bileğimi yakaladı, durmasını işaret ettim. Karşı hat hışırdarken telefonu hoparlöre aldım.

Sessiz olmasını işaret ettim tekrar, tüm odağı telefondaydı.

Saniyeler sonra Kürşat'ın cılız ve güçsüz sesini duyduğumuzda Miralay hızla avuç içini dudaklarına bastırdı ses çıkartmaktan korkarak.

"Kunt" dedi abim, sesini duymak sertçe yutkunmamı sağlarken "İyiyim ben" diye ekledi.

"Canını yaktılar mı abi?" dediğimde Miralay'ın bakışlarındaki değişikliği gördüm, hâlâ öfkeyle bileğimi sıkıyordu ama bilinçli yapmadığını biliyordum. Canımın acımasıyla hafifçe yüzümü buruşturdım ama ağzımı açmadım.

"Hayır, iyiyim ben" dedi ama cümlesi yarım kaldı çünkü telefonu geri çekmişti. Dişlerimi sıktım.

Cenker "Şu an için" dediğinde Miralay'ın bileğimi tutan eli sıkılaşırken daha fazla sinirlenmemesi için alnımı alnına yaslayarak ona temas ettim ve geri çekildim.

"Yarın gece" dedim sadece, söyleyecek çok şeyim vardı ama Miralay'ın yanındayken olmazdı. Telefonu suratına kapattım, saati ve yeri mesaj atardı o orospu çocuğu.

"Kunt" dedi elimdeki telefona bakarken. "Kunt gidelim alalım, ne yarın gecesi? Gidelim alalım hadi" dediğinde telefonumu yatağa atıp omuzunu yakaladım.

"Miralay" dedim bileğimi avuç içinden çekmeye çalışırken. "Tamamen bitecek Kayabey muhabbetti, yarına kadar sabredeceğiz. Hazırlanmamız lazım, plan lazım... o zaman zaten bize lazım"

Dayanamıyor gibi suratıma baktığında bende dayanamayarak hafifçe bileğimi çektim, bakışları aniden oraya inerken ateşe değmiş gibi elini aniden çekti. Kıpkırmızı olmuş bileğime şaşkınlıkla bakarken hızla tuttu ve nazikçe okşadı.

"Özür dilerim bebeğim" dedi suratı asılırken "Yemin ederim fark etmedim"

"Sorun yok" dedim gülümseyerek. "Dinlen şimdi, konuşacağız ne yapacağımızı"

"Şimdi konuşalım" dedi, birden gözü açılmıştı ve umutsuzluğu kaybolmuştu. Şimdi hırs ve öfke görüyordum onda. Tuncay Kayabey'i ona bırakacaktım, Cenkerle benim bir hesaplaşmam olacaktı. İşler planladığım gibi gidecekti, bir sorun çıkmayacaktı ve bu bahis kapanacaktı.

"Bir saat sonra" dedim sakince ondan ayrılırken. "Cengiz ile konuş sen"

"Bileğine krem sürelim!" diye bağırdı ben ayaklanırken arkamdan. Bir şey söylemeden hızla odadan ayrılıp tekrar balkona çıktım ve telefonumu açtım. Kartal'ı arayıp hızla kulağıma yasladım telefonu ama kapalıydı. Oflayarak etrafa bakarken evlerinin balkonlarını görmemle gözümü karartıp bacağımı demirlerden attım ve kolayca karşı dairenin balkonuna geçtim.

Camdan içeri baktığımda Kemal'ı gördüm, hızla cama vurduğumda irkilip bıraya baktı. Benim olduğumu görünce şaşkınlıkla ayaklanıp cam sürgüyü açtı ve içeri girmemi sağladı.

"Kusura bakma, öyle camdan girdim" dediğimde hala şaşkındı. Yutkunup kafasını olumsuz anlamda salladı. "Tamam sorun yok, bir şey mi olmuştu?"

"Kartal nerede?" dediğimde "Odasında" dedi. Hızla koridora doğru ilerledim. Onu hemen görmek istiyordum.

"Giderken kapıdan çıkarsın sanırım, kapatıyorum pencereyi" dediğinde 'kapat' diye homurdandım.

Onu ilk öptüğüm yeri ezbere biliyordum, hızla Kartal'ın odasına girmek istedim, kapısı kilitliydi.
Kaşlarımı çatıp iki defa vurdum kapıya. "Kemal, yemeyeceğim yemek" dediğinde sesindeki ton dahi gözlerimin bir anlığına kapanmasını sağladı.

"Kartal" dedim kısıkça. "Benim"

Cevap gelmedi, sessizce kapının arkasında beklediğimde saniyeler içinde kapının kilitinin açıldığını duydum. Kaşlarımı çatıp kulpu indirdim ve içeri girdim. Kartal yorganın altında bana sırtını dönmüş yatıyordu, kiliti açıp geri gitmişti.

Derin bir nefes aldım, kapıyı kapatıp yanına doğru adımladım ve sakince yatağın ucuna oturdum. O sessiz kaldığında bende bir şey söylemedim bir süre.

Açık camdan içeri esen soğuk havayla bedeni bir anlığına titredi. Camı kapatmak için ayağa kalktığımda birden bana doğru dönüp bileğimi kavradı.

"Gitme" dediğinde afallamayla suratına baktım. "Ben bilerek yapmadım"

"Gitmiyorum" dedim direkt suratındaki korkuya bakarken. "Pencereyi kapatacaktım" desem de hiçbir tepki vermeden bana bakmaya devam etti.

İki adım dahi gitmemi istemediğini anlayarak tekrar yatağın kenarına oturdum. Çok yorgun duruyordu, göz altları morarmıştı. Suratı kızarmıştı ve dudakları beyazlamıştı.

Elini bileğimden çekti, ikinci defa benden bu kadar çekinerek hareket ediyordu. İlki cezaevinde boynumu öptüğü zamandı.

Kaşlarımı çatıp bir anlığına farkındalıkla elimi alnına yasladım, ateşli olmasını beklerken soğuk soğuk terlediğini fark etmek zaten endişeyle kavrulan bedenimi daha fena bir hale getirdi. Kendini nasıl suçladıysa neredeyse ateşlenecekti, Kartal korktuğu ve tedirgin olduğu zaman ateşlenirdi.

Alnımdaki elini sakince yanağına indirdiğimde kısık gözleriyle yüzüme baktı ve yutkundu. "Neden yanıma gelmedin?"

"Kızgınsındır diye" dediğinde içime bir huzursuzluk çöktü.

"Sana kızmadım" dedim yanağını okşarken. İstesem de kızamıyordum zaten artık.

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu ve ne olacağını bilemezdi. Miralay da o tepkiyi isteyerek ve düşünerek vermemişti, Kartal ne Cenkeri ne de Tuncayı biliyordu çünkü.

Cevap vermedi ve yorgunlukla gözlerini kapattığında Cenker'in öyle rahat rahat Kartalı istemesi aklıma geldiğinde bedenim öfkeyle kasıldı. Onu öyle bir hale getirecektim ki bırakın dile dökmeyi zihninden dahi geçiremeyecekti.

"Kaysana kenara" dediğimde gözlerini araladı hızla. "Ne?"

Onun şaşkınlığının geçmesini beklemeden bedenini duvar kenarına doğru ittirip yanına uzandım, dirseğimi yastığa yaslayıp ona doğru döndüm.

"Ne bakıyorsun oğlum saf saf suratıma, yatamaz mıyım yanına?" diye sorduğumda kaşlarını çattı.

"Ne bu rahat rahat tavırlar?" dedi ama söylediğinin askine bedenini bana doğru kaydırdığında gülümsedim. Birden gözleri heyecanla aralandı, doğrulmaya çalıştı "Abin bulundu mu yoksa!"

"Şş, sakin" dedim elimi göğsüne bastırarak geri yatmasını sağlarken. "Merak etme, halledeceğim"

"Nasıl?" dedi kaşlarını çatarak. Ona bu konuyu nasıl açacağımı bilmiyordum, yardımı gerekiyordu ve kabul etmek zorunda değildi. Bende onu olayların içine sokmak istemiyordum ama yanımda daha güvende olacaktı, çünkü Cenker ona da kinliydi. Şuursuz bir de benden Kartalı istiyordu.

"Cenkerle konuştum" dediğimde dudakları aralandı şaşkınlıkla. "Seni istiyormuş"

"Yapma yaa" dedi alayla gülerken. Bende kaşlarımı kaldırıp güldüm, ama benimki öfke doluydu biliyordum.

"Eee, ne zaman veriyorsun beni?" dedi, onu vermeyeceğimden bu kadar emin olması beni rahatlatırken dudaklarımı yaladım.

"Yarın gece" dedim, dudaklarını büküp kafasını salladı ve kafasını kaldırdı.

"Ee madem yarın gece gidiyorum" dedi ve kısa ama derin bir şekilde dudaklarımı öptüğünde gözlerim saniyelik bir şekilde kapandı. "Tadına bakayım gitmeden"

Eliyle dirseğimi tutup birden çektiğinde kafam yastığa düştü, bedenini yarım bir şekilde üzerime çıkartırken kafasını boyun girintime yaslamasıyla derin bir nefes aldım, elimi beline koydum.

Boynumdan bir noktayı kafasını kaldırmadan iki dudağının arasına sıkıştırıp emmeye başladığında yutkundum. Bir elini karnımın üzerine koyduğunda bileğini tutup Kartal dövmesinde gezdirdim parmaklarımı.

Az sonra gidip bizimkilerle konuşmam ve aklımdaki planın üzerinden geçmemiz lazımdı. Her ne kadar istemesem de bu plana dahil olacaktı. İki kolumu da sıkıca Kartal'ın sırtına doladım.

Arkadaşlar hikayenin başlangıcından beri işlenen Kayabey mevzusunu daha fazla bekletmek istemedim çünkü artık tamamen bizimkilere odaklanmak istiyorum. Hayatımızdaki tek kaos Kartal'ın Kunt'u beşiktaştan kıskanması olsun istiyorum...

Bu kitaptan bir çifte yan kitap isteseniz kime isterdiniz? Aklımda bir çift var ama genelde kitapların yan karakterlerine yazmayı sevmiyorum... bir şeyler var aklımda ama hadi bakalım.

Continue Reading

You'll Also Like

401K 32.1K 45
Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evliliklerin gerçekleşebildiği bir zaman diliminde...
343K 23.7K 33
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
578K 37.2K 65
"Ondan şikayetçiyim memur bey! Bu kız insanları dolandırıyor!" Şu an nerede miydim? Saat gece on bir suları, mekan polis merkezi. Yanımda tanımadığım...
25.1M 897K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...