Arzuhâl |KaiHun|

Od hunbhupendra

8.1K 708 214

"Sehun, sen de ergenliğe girdin mi?" Viac

| 1 | ergenlik hormonları
| 2 | jongin'le yeni bir deneyim
| 3 | farklı bir tat
| 4 | hislerimle başkaldırıyorum
| 5 | şeyime dokundu!
| 6 | manyak çocuk
| 7 | merak
| 8 | 16'lık
| 9 | yarım akıllı
| 10 | esmerim biçim biçim, ölürüm esmer için
| 11 | bize dokunmayan yılan bin yaşasındı
| 13 | küstüm senle, konuşma benle
| 14 | kalbimi kırdın, pişmiş kelle
| 15 | lalaalalallalaasextinglololoooo
| 16 | oyun gecesi
| 17 | utanmaz, arlanmaz
| 18 | p*rnhub
| 19 | randevuda ne yapılmaz
| 20 | neşemiz hiç eksilmesin çocuk
| 21 | eyes, nose, lips
| 22 | yeni bir yaşam

| 12 | dünya büküldü

300 31 13
Od hunbhupendra

Uykulu geçen bir okul günüydü, Jongin Bey eksik olmasın. Sayesinde okula giden yolu esneye esneye tamamlamıştık. Kendisi biraz gitmeyelim diye kıvranmıştı ama gitmezsem ne olacağını da biliyordu. Beni orama burama dokunarak kandırmaya çalışsa da annem tarafından bana zarar gelecek bir şey olduğundan pek sürüklememe gerek kalmıyordu. Manyak çocuk ben olmasam o yataktan asla kalkmazdı. Ve bu durumu uykuya karşılıksız bir sevgi besleyen esmer üzerinden düşününce yerimde debelenerek mutluluğumu paylaşmak istiyordum. Bir yerden çıksa boynuna atlayarak paylaşacaktım. Ahmak oğlan yirmi dakikadır görüş açımda değildi. Özlemiştim.

Beden eğitimi dersindeydik ve öğretmen serbest bırakmıştı. Esmerim de dahil olmak üzere birkaç arkadaş voleybol oynarken, esmer lavaboya gideceğini söyleyerek gitmiş bir daha da dönmemişti. Yani düşününce, esmerimi tuvalet canavarı esir almış olabilirdi, lavabodaki tüm cansız varlıkları canlandıran bir ruh oluşmuş ve esmerimin yüreğine inmiş de olabilirdi. Daha kötüsü... Daha kötüsü ise! Esmerim kabız olmuş olabilirdi. Ühü.

"Jongin?"

Tuvaletteki tüm kabin kapılarını tıklattıktan sonra, ses de gelmeyince, burada olmadığını anlayarak koridora çıktım. Bomboş koridorda sınıfa doğru yürürken ciddi manada meraklanmaya başlamıştım. Esmeri sınıfta sırasına yatmış, karnını tutar halde görmek istemiyordum. Belki problemi uykusuz kalmasıyla ilgiliydi, bilmiyorum. Bir an için zihnimde öyle canlanınca içim sızlamıştı. Benim yüzümden uykusuz kalmıştı bir de... Ama çok güzeldi. Açık olmak gerekirse böyle bir hilekârlık, düzenbazlık ve fesatlık yaptığım için pişman olasım gelmiyordu. Tüylerim şu an bile diken dikendi yahu. Yüzüne baktığımda içim titriyordu, bunu da yeni huy edinmeye başlamıştım. Gözlerine bakınca pırıl pırıl hissediyordum. Saçları uzamıştı bir de, kahküllerinin ucu gözlerine batışıyordu. Bu çocuk gözlerime ayrı bir güzel gelmeye başlamıştı şu sıralar. Minik burnunu tutup sallasam keşke. Elimi tutup indirse sonra öpse o. Belime sımsıkı sarılsa.

Hugh.

Esnemek için açılan ağzımı sınıfa girmek üzereyken elimle kapattım. Tam kendimin ayı gibi göründüğünü düşünüyordum ki adımı duyunca ani bir frenle durdum.

"Olum sen neden böyle Sehun'u öpüp duruyorsun lan?"

Bir adım geriye çıkıp kulak kabarttım hemen. Sınıfın aralık kapısından sesin sahibini seçmeye çalıştım.

"Bilmem, hoşuma gidiyor."

Canımın içinin sesini duyunca gülümsedim bir an. Sesi düşündüğüm kadar kötü gelmiyordu. Ve görünüşe göre beni fark etmemişlerdi.

"Yahu sevgili falan yap onun yerine, onu öp. Sehun'un nesi hoşuna gidiyor?"

Piç kurusu.

"Harbi ama Jongin."

Delirtmek istiyorlardı sanırım beni.

"Biraz tuhaf görünüyorsunuz."

Tuhaf... Duymaktan nefret ettiğim bir kelime haline gelmişti.

"Bence biraz dışardan nasıl göründüğünüzü önemsemelisin."

Kaşlarım çatık, gözlerimle yeri delmeye başladım. Beynime bir sinir pıhtısı sıçramıştı ve yumruk haline getirdiğim elimin boğumları beyazlamıştı.

"Biraz iğrenç duruyor."

"Bir de yanlış anlaşılmaya çok meyilli."

"Yani biz seni biliyoruz Jongin, homo olmadığına eminiz ama arada bi durup düşünmüyor değiliz."

"Aynen kanka, Sehun için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz ama. Biraz kızsal hareketleri var onun. Çok hassas bir de."

Susmak bilmiyorlardı.

"Hassas olması... Kızsı olduğu anlamına gelmez ki?"

Bu kadar mı Jongin? Cidden sadece bunu mu söyleyeceksin? Bizim hakkımızda atıp tutmalarına, konuşmalarına izin mi vereceksin? Beni savunmayacak mısın? En azından "sizi ilgilendirmez" demeyecek misin? Bizim aramızdaki bağdan, çocukluktan beri birlikte olmamızdan ve benim kimseyle kıyaslanamayacak olduğumdan bahsetmeyecek misin?
Jongin... Beni öpmenin, bana sarılmanın, saçlarımı okşamanın, derslerde beni dürtmenin hoşuna gittiğini söyleyecek misin onlara?

İçim sızlıyordu. Göğüslerimin arasında oradan oraya çarparak ilerliyor ve titretiyordu her cümle artık. Sinirim yok olmuş, yerini derin bir kırgınlığa bırakmıştı. Elimi artık sinirden değil, ağlamamak için sıkıyordum. Bir cevap ver onlara diye yalvarıyordum içimden. Bana bu kırgınlığı yaşatmış olmasını istemiyordum. Tek bir kendinden emin cevabıyla toparlanacak ve onlara haddini bildirmek için bu kapıdan içeriye girecektim.

"Sadece birbirinizi öpmeniz dokunmanız ve hatta bakışlarınız da değil aslında garip gelen, seni kıskanması da bi' acayip."

"Yani kanka, mesela ben hiçbir arkadaşımı öyle kıskanmıyorum. Özellikle de çıkma teklifi falan almışsa."

"Gerçi ben seni de anlamıyorum. Okulun en güzel kızını Sehun için reddettin dönemin başında."

"Ufff, hatırlatma. Aşırı sinir bozucu Jongin. Onun yüzünden nerdeyse bizim aramızda bozuluyordu bi ara."

Ama öyle bir şey olmuyordu.

Sadece Jongin'in sessizliğini dinliyordum.

Kendimi toparlamak, hiçbir şey duymamış gibi davranmak -en azından şu an için- daha yeni gelmiş gibi yapmak zorunda hissederek sırtımı dikleştirmeye çalıştım. Daha fazla zırvalık dinlemek istemediğim gibi daha fazla eğilip bükülmek de istemiyordum. Ellerimi gevşeterek başladım. Çok ağır hareket ediyor olsam da, boğazımdaki yumruyu yutmaya çalıştım. Birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım sonra, az önce olanları ötelemeye çalıştım. Alnım ve şakaklarım kırışarak gözlerime bir sel uyarısı geldi ama, göğsümden boğazıma doğru titredim. Dudaklarım arasından çıktı bu titreme, soluk alıp gözlerimi açarak dikleştirmeye çalıştım sırtımı, yeniden. Bir uçurumdan düşmüştüm ve bir yerlere tutunmaya çalıştıkça ya elim kayıp gidiyor ya da yara alıyordu. Beni hızlıca, reflekssel olarak harekete geçiren zilin çalması olmuştu. Aniden kapıyı ittirerek içeri girdim. Hepsinin gözleri bana döndü, diğerlerine ters ters bakıp sırama yürüdüm. Onlara hep ters baktığım için rolüm kusursuzdu, ancak Jongin'e yaklaştığımda işler değişiyordu.

Teni biraz soluktu, bakışlarından hafif bir tedirginlik seziyordum. Neden beni savunmadığına bir cevap görür gibiydim orada, korkuyor muydu? Belki de sadece onlara açıklama yapamayacak, onlarla tartışmaya giremeyecek kadar yorgundu. Çehresine bakınca tek düşündüğüm az önce benim için yaptığı yanlışın telafisini sağlayacak bahanelerdi. Sırasının yanında durup yüzüne bakmaya devam ederek konuştum.

"İyi misin?"

Sesim çatallaşınca boğazımı temizledim, gözlerime bakmaya devam etti bu sırada. Diğer oğlanlar kendi hallerinde takılmaya geri dönerlerken "evet," dedi, "sen?" Başımı sallayarak cevap verdim. 

"Geri dönmeni beklerken oyuna dalmışım."

"Sınıfa dönüp biraz uyuklamak istemiştim."

Belli oluyordu. Masasının üzerinde çantası, onun üzerinde ise kolları arasında hırkam vardı. Hırkama sarılarak uyumaya çalışacaktı o aptallar izin verse. Canım acıyordu.

"Bu derste uyu, senin için not tutarım."

Hemen önündeki sandalyeme oturdum. Ona sırtımın dönük olması benim için bir avantajdı. Çünkü kalan tüm ders boyunca kafam dolu, suratım asık ve keyifsizdim. Söylediğim gibi not tutamamıştım. Ama umrumda da değildi. Aramızdaki mesafe fazlaca anlaşılırdı ve suçunu şimdiden biliyor gibi çok samimi davranışlar sergilemiyordu. Yine kantine gidip bize bir şeyler almıştı, yine hırkama sarılarak uyumuştu, yine arada beni dürtmüş benimle konuşmuştu ama kapının eşiğinde biri gibi hissediyordum. Eve dönüş yolumuzda çok sessizdik ve ilk defa bu sessizlik huzurlu hissettirmiyordu. Ona kafamdakileri açmayı, neden böyle olduğumu açıklamak istiyordum. Diğer yandan ise konuyu açan ilk kişinin o olmasını istiyordum. Çünkü bana anlatmadığı bir şey yaşamıştı. Varlığımdan güç almalıydı. Hâlâ normal olma çalışmalarım devam ediyordu çünkü. Koluna girmiş, başımı omzuna yaslamıştım. Eve olan mesafemizi tamamlarken nefes almamın zorlaştığını hissediyordum. Kafam o kadar doluydu ki, yolun nasıl geçtiğini anlamamıştım bile.

"İyi olduğuna emin misin Sehun?"

Evlerimizin arasında durdu adımlarımız. Yavaşça kolundan çıkıp karşısına geçtim, gözlerine baktım. Başımı usulca olumlu manada salladım.

"Ben de biraz yorgunum sanırım."

Başını salladı. Evine bakıp tekrar gözlerini buldu bakışlarım.

"Bana söylemek istediğin herhangi bir şey var mı?"

"Huh?"

"Öylesine soruyorum Jongin."

Bakışları etrafta dolaştı, düşündü bu sırada. Gözlerime baktığında ise olumsuz cevabı hazırdı. İçimin biraz daha büzüldüğünü hissettim.

"Anladım, görüşürüz o zaman."

Birkaç saniye durdu, bakmaya devam etti gözlerime. Ve ben her zamanki o vedalaşmamızı bekledim.

"Görüşürüz."

İçimde bir şeyler, dışıma akıtamadığım gözyaşlarımın seline kapıldı. Fark eder gibi oldu biraz, yine konuştu.

"Akşam haberleşiriz."

Akşam haberleşmek umrumda değildi. Beni öpmemiş, bana sarılmamış, boynumu ve saçlarımı koklamamıştı. Bizim vedamız görüşürüzlerden ibaret değildi, hiçbir zaman da olmamıştı. Ama şimdi, bize, zekası tırnağımdaki mikroplar kadar etmeyen bir grup ergen yüzünden ne yapmıştı, ne yapıyordu. Onların tek bir sözünü ciddiye alması, tek bir sözüne dikkat etmesi beni kahrediyordu. Jongin böyle biri değildi.

"Olur."

Hadi Jongin diye geçirdim içimden, öp beni sarıl bana sev beni. Kimin ne dediği umrunda olmasın, tıpkı bana öğrettiğin gibi. Beni boşa bekletme Jongin.

"Haberleşiriz."

Tüm yalvarış ve haykırışlarım boşaydı, ben de boşluktaydım. Arkamı döndüğüm an gözlerimden yaşlar sızdı. Bir adım attım, iki adım attım yerinde durdu o. Dayanamadım, döndüm ona. Gözlerini endişe kapladı beni öyle görünce.

"Jongin," dedim. Karşısında ilk defa bu kadar yıkılmıştım.

"O çocukların sana neler söylediklerini duydum."

Dudakları aralandı, gözleri doldu onun da. Beni anladı ama geç kalmıştı.

"Ve senin onlara bir cevap vermediğini de duydum."

Ağlamaklı halim sesime de yansıyordu. Titriyor, içime kaçıyordu sesim.

"En azından bunu bana anlatmanı çok bekledim. Dürüstçe bana her şeyi anlatabilirdin. Cevap vermemiş olsan dahi..."

Yanaklarımdaki yaşları silip dik durmaya çalıştım.

"Çünkü bizim aramızdaki ilişki bunu gerektiriyor."

Burnumu çektim. Gözlerim, dudaklarım, yanaklarım kızarıyordu.

"Hadi söylemedin, tamam Jongin. Tamam ama... Ama onları dikkate almanı hiç anlamıyorum."

Ellerimin tersiyle gözlerimin altını sildim.

"Sırf onlar dedi diye neden beni öpmedin şimdi? Onlara nasıl itibar edebilirsin? O salaklara."

"Sehun..."

"O salaklar yüzünden beni ne hale getirdiğine bir bak Jongin."

Seslice iç çektim, nefes alamıyordum.

"Özellikle de bana bu konuda, umursamaz olmayı sen öğretmişken."

-

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

81K 3.4K 29
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
52K 2.7K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
42.4K 2.2K 13
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
12M 584K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...