yara izi tacirleri

By simaayss

1M 98.9K 88.8K

Solcu katili diye tanıtılan bir ülkücü ona atılan iftiralar sonucunda solcularla dolu bir koğuşa mahkum düşer... More

TANITIM
1- İftira Kurşunu
2- Koğuştaki Ülkücü
3- Kurt'un Öfkesi
4- Günah Keçisi
5- Nefes
6- Acı ve Kan
7- Koğuşta Kriz
8- Sinirli Bozkurt
9- Ben Tek Siz Hepiniz
10- Ateşler İçinde
11- Yüzleşmenin İlk Adımları
12- Boğmaca Matı
13- Şefkatin İzleri
14- Av ve Avcı
15- Kartalın Pençelerinde
16- Tatlı Krizi
18- Şah ve Mat
19- Kunt
20- İşe Yaramaz
21- Gökay'ın Yalanı
22- Kara Gözler
23- Karşı Komşu
24- Sağduyu
25- İş Yemeği
26- İlk Adım
27- Kavga ve Arzu
28- Beşiktaş Maçı
29- Kayıp
30- Şans Oyunu
31- Öncelikler
32- Yalanlar ve Yalancılar
33- Bar Tuvaleti
34- Kontrolsüz Kıskançlık
35- Seks
36- Misafir
37- Gece Yarısı
38- Eski Mahalle
39- Hastane
40- Cengiz ve Kemal
41- Gerçekler
42- Zahir
43- Deniz Kenarı

17- Yüzleşme

25K 2.6K 2.1K
By simaayss

Medya: Kemal

Bölüm Şarkısı: Sena Şener, Porselen Kalbim... keyifli okumalar.

Kendimi iyi hissetmiyordum, boynumdaki iz geçmiyordu amına koyayım. Sinirlerim aşırı bozuktu, öfkeliydim ve aşırı gergindim. Hatta uzun süre sonra ilk defa bu kadar sinirlendiğimi hissediyordum.

Yarın mahkemem vardı, belki de bunun gerginliğinin sonucuydu bu ruh hali, Kürşat bey de ortalarda yoktu. Tırlatmama çok az kalmıştı.

Oturduğum sandalyede durmadan bacağımı titretirken bana bakmadan yatağında oturmuş kitap okuyan Kartal'a bakıyordum, orospu çocuğu en savunmasız anımda morartmıştı resmen tenimi.

"Abi, sen gidince ben ne yapacağım?" yanımda üzgünce oturan Gökay'a baktım göz ucuyla. Gerçekten üzgün duruyordu. "Cidden alıştım ben sana"

"Salmam senin peşini merak etme" dedim ama her ne kadar sakin konuşsam da sesim yumuşak çıkmamıştı. Gökay hiç tatmin olmadı.

"Söz ver ama, seni ikizimle tanıştıracağım daha" dediğinde kafamı salladım kabaca. "İsmi neydi?"

"Göksu" dediğinde tekrar kafamı salladım. "Olur, tanışırız. Ama uzun bir süre Türkiye'de olmayacağım, belki bir daha hiç gelmeyeceğim"

"Neden ki?" dedi omuzları düşerken, Kartal göz ucuyla bana baktı o sırada. Öfkeli bakışlarımla karşılaşınca bakışlarını hızla kitaba indirdi.

"Pezevenk seni" dedim öfkeyle. "Yedireceğim o kitabı sana"

"Anlamadım Kurt abi?" dediğinde birden karşımdaki ufak çocuğa doğru döndüm. "Şimdi benden sonra tekrar et..." dediğimde gözlerini kırpıştırdı. "Kunt diyeceksin, Kunt!"

"Kunt" dedi sinirli halimden dolayı kısık sesiyle. "Ama abi Kunt diyince aklıma sen gelmiyorsun ki"

"Lan..." küfür etmemek için bir anlığına duraksadım. "Oğlum, Kurt dediğinde neden aklına hayvan gelmiyor da ben geliyorum?"

"Ülkücüsün abi" dedi dünyanın en sikimsonik sebebini sunarak.

"Yani amına koyayım?"

Omuzlarını silkti. "Karışma lütfen" dediğinde kafamı sağa sola yatırdım sabırla, kafamı tekrar o tarafa doğru çevirdiğimde yine Kartal ile göz göze geldim.

"Bakma lan" diye tısladığımda dudaklarımı okuyarak bakışlarını tekrar kitabına indirdi. "Amına koduğumun kuşu..."

"Kartal abiyle kavga mı ettiniz?" diye sordu Gökay masada bana doğru eğilerek. Ben ona cevap veremeden Devrim bana doğru yaklaştı.

"Canım tatlı istedi, tatlı yap" dediğinde öfkeyle gözlerimi irileştirdim. "Siktir git!" diye bağırdığımda şaşkınlıkla irkilip bir iki adım geri gitti.

"Ulan ne münasebet, ne oluyor?" dedi yavaşça Kemal'in yanına otururken. "Kudurmuş bu"

"Gerizekalılar..." Kartal'a baktım yine öfkeyle, zaten dakikalardır çekmiyordum bakışlarımı üzerinden. Sanki ona baktığımı fark etmiş gibi bana sırtını döndü. İt oğlu it.

Sinirle boynumu sıvazlamaya başladığımda sanki tekrar orayı öpüyormuş gibi hissederek o morluğu öfkeyle sıvazlamaya başladım. Nasıl geçecekti bu? Mahkemeye boynumda bu izle mi çıkacaktım, abim sorsa ne diyecektim. Beni ölümüne döven orospu çocuğu boynumu emdi ve morarttı mı diyecektim?

Abbas abi baktı bana endişeyle. "Evlat, senin bir sıkıntın mı va-"

"Abbas abi, Allahın adını verdim şu an değil" dedim, gözlerim etrafta Mustafa itini aradı, ben bu öfkeyi atacaktım bir şekilde. Salyalarını akıta akıta uyuduğunu görünce suratımı buruşturdum.

"Bu niye Mematiye bağladı?" diye fısıldadı Devrim, Kemal'e. Duymamış gibi davranmaya çalıştım.

"Bilmiyorum" dedi Kemal kısaca. Devrim kısık gözleriyle bana baktı. "Şiddet yok Memati... şiddet yok"

Onu umursamadan bacaklarımı titreterek Kartala diktim gözlerimi, az bir uzun baksa 'ne bakıyorsun lan?' kavgasına dövecektim ama bakmıyordu bana am baş.

Gökay "Abi boynuna noldu?" dediğinde rahatsızca elimi boynuma sakladım. Kartal Gökay'ın bunu sormasıyla göz ucuyla bize baktı, dişlerimi sıktım.

"Bir şey yok" dedim geçiştirmek isteyerek. Midem ağrıyordu.

"Morarmış ama" dediğinde Devrim bıyık altından sırıtmaya başladı. Dudaklarımı birbirine bastırıp cevap vermedim. Kartal'ı nasıl dövebilirdim acaba?

O sırada bacaklarını tiretip dudaklarını ısırmaya başladığında kaşlarımı çattım, durumun ne olduğunu anlayınca gözlerim kısıldı. Sen o tuvalete gidecektin ama... sabırla beklemeye başladım.

Bir anlığına elleriyle saçlarını karıştırıp kitabı yatağım ucuna bıraktı ve bacaklarını birbirine bastırıp biraz daha dik oturdu. Kitabı tekrar eline alıp okumaya başladı ama gerizekalı ters tutuyordu.

Göz ucuyla bana baktı, hala sinirle ona baktığımı görünce oflayarak önüne geri döndü. Yumuşamamak için yumruğumu sıktım, az sonra suratına geçirecektim.

Aradan neredeyse on dakika kadar zaman geçti. Sabırla ayağa kalkmasını bekledim, yarın mahkemem vardı ve onu ulu orta yerde dövüp hücreye giremezdim, en sonunda kalkacaktı o siktiğimin yerinden.

Gerginliğimin tek sebebi dün Kartal'ın yaptığı şey değildi, abim yoktu. Bugün de gelmemişti ve bu beni aşırı endişelendiriyordu, yarın o mahkeme geleceğime karar verecekti.

Kartal en sonunda dayanamayarak birden ayaklanıp tuvalete doğru ilerlediğinde hızla ayaklandığında keyifle homurdanarak arkasından bende kalktım. Göz ucuyla omuzundan bana baktı ve kalktığımı görünce resmen koşar adımlarla tuvalete doğru ilerledi.

Büyük bir küfür mırıldanarak arkasından yürüdüğümde tuvalete girip kapıyı suratıma çarpmak istedi, hızla ayağımı kapının arasına sıkıştırdı, ani bir acıyla inledim ama sinirim daha ağır bastığı için ayağımı çekmedim.

"Bırak kapıyı" diye tısladığımda daha da çok abandı. "Bırakamam" dedi ağlar gibi.

"Kartal, bırak şu kapıyı bir şey yapmayacağım" dediğimde daha çok bastırdı vücudunu kapıya. Yapacaktım Allahın izniyle.

"Bak ayağın acıyacak, vazgeç bu işten" dediğinde ani bir öfkeyle kapıya omuz attım.

Geriye doğru sendelediğinde kapıya yük vererek içeri girdim ve kapıyı kapattım.

Yutkunup bir iki adım geri gitti. "Karnıma vurma, karnıma vurma astımım var" dediğinde dilimi köpek dişlerimde gezdirip dakikalardır çözmediğim yumruğumu burnuna doğru geçirdim.

Sırtı duvara çarparken olduğu yerde bükülüp elini burnuna bastırdı. Nefes nefese suratına bakarken parmaklarının arasından akan kanı görmemle tüm öfkem uçup gitti. Yavaşça elini burnundan çekip avuç içine baktı ve hafifçe sırıttı, normal bir sırıtma değildi.

İlk günlerdeki Kartal'da defalarca gördüğüm o sinir bozucu gülümsemeydi.

Bana bakmadan musluğu açtı ve avucuna doldurduğu su ile burnundan dudaklarına doğru akmış kanı yıkadı. Lavabonun içi kan ile bürünürken elini burnuna bastırdı ve orada öylece dikilen bana baktı.

"Sinirin geçtiyse siktir git" dedi buz gibi ses tonuyla.

Yumruklarımı sıktım. "Geçmedi" dedim öfkeden zangırdayan zihnimle. "Geçmiyor"

Elini yıkarken güldü alayla. "Ne yapmamı istiyorsun sen benden? Ne yapsam geçecek ulan öfken!" diye bağırdığında yumruk olan elimi suratına tekrar geçirmemek için kafamı tavana diktim ve sakinleşmeye çalıştım.

"Ne istiyorsun Kunt?" diye tekrar yükseldiğinde sinirden titreyen göz bebeklerimi onun iri harelerine diktim.

"Hiçbir şey istemiyorum" diye bağırdım. "Sen bana tek kelime etme, hiçbir şey yapma!"

Burnundan sızan kan çenesine doğru bir yol çizerken umursamadan eliyle sildi ve kan suratına dağıldı. "Bu sinirin ne zaman geçecek?" dedi bıkkın bir tonda. "Ne zaman arınacaksın oğlum bana olan öfkenden?" dediğinde hışımla üzerimdeki kazağı çıkartıp yere attım.

"Bak lan buraya" dedim ona sırtımı dönerken inatla bakmadığında "Buraya bak, sırtım bak Kartal"

Yutkunduğunda hırsla yanaklarını kavradım ve sırtıma bakmasını sağladım. "İyice bak, aklına kazı tamam mı! Bunu bana sen yaptın, siz yaptınız"

Az önce bakmamak için verdiği savaşın aksine şimdi gözlerini çekmeden bakıyordu sırtıma. Suratını daha sıkı tutup sartığımda kanı ellerime aktı.

"Bir tane vurdum diye öldün mü? Canın mı kesildi, ne oldu lan?" Hırsla onu ittirerek bıraktığımda olduğu yerde sendeledi ama gözlerini çıkarıp bana bakamadı. Ayların öfkesini kusuyordum belki de.

Tek kelime edemedi. Titreyen ellerimle yerdeki kazağımı aldım ve arkamı dönüp oradan çıkacakken eş zamanlı olarak kapı açıldı, Devrim ve Kemal büyümüş gözleriyle baktı bize.

"Gelmeyin içeri" dedi Kemal soğukça koğuştakilere, kapıyı kapattı ve kilitledi. Bana bir kere bile bakmadan Kartal'ın yanına adımladı ve çenesinden tutup kendisine bakmasını sağladı.

Kemal'in suratındaki bu ifadeyi ilk defa görüyordum. Bakışları ağırca yüzüne tırmandı. "Bir daha Kartal'a dokunma"

Güldüm öfkeyle. "Çok mu zoruna gitti ona vurmam" dedim alayla kaşlarımı kaldırırken. "Benim abiminde çok zoruna gitti biliyor musun, suçsuz yere ölümden döndüm diye kahroldu haftalarca"

Kartal gözlerini kapattı sıkıca.

"Yanlış anlaşılmaydı Kunt, bizim de yaşanmışlıklarımız var" dedi Kemal hırsla, arkadaşına vurmam kanına dokunmuştu. O yaşanmışlıkları tahmin edebiliyordum. "Yeter artık, suçumuzu farkındayız. Ona vurunca ne oluyor, içini mi soğutacaksın böyle amına koyayım? Al sıraya diz döv bizi o zaman, soğusun artık için lan!"

Ona bomboş gözlerle baktım, Kartal'ın yumruklarını sıktığını gördüm. Arkamda dikilmiş sırtıma bakan Devrim'e döndüm bu sefer sakince.

"Ben gerizekalıyım lan, şimdi daha iyi anladım" dedim, burnumun sızladığını hissettiğimde yutkundum sertçe. "O orospu çocuğu beni kandırmayacakta kimi kandıracak? Beni ölümüne döven adama hala tatlı yapmaya çalışan bir gerizekalıyım ben, siktiğimin huyu yapışmış üzerime" dedim iki defa sertçe göğsüme vururken.

Güldüm kendi kendime, Devrim'in ilk defa benim için gözleri doldu. Sanki bunu bekliyormuş gibi benimde gözlerim dolduğunda kolumu hızla gözlerime bastırdım.

"Hala bir özür dilemiyorsunuz benden" dedim, istemsizce çocuk gibi çıkan sesime lanet ettim. Kanıma dokunuyordu söyledikleri. "Neler yaşadım, biliyor musunuz?"

Dudaklarım titreyeme başlarken kolumu gözlerime bastırdığım için gözyaşlarım yanaklarıma inemedi, bu saatlere ağlamışım gibi bir etki yarattı üzerimde. "Soğumuyor içim, yapamıyorum. Artık hiçbir şeyi tam anlamı ile affedemiyorum"

Affedemiyordum ne beni terk edip yapayalnız bırakan ailemi, bir kere bile beni merak etmeyen arkadaşlarımı, yıllardır dost olarak bildiğim herifin benim özgürlüğümü elimden almasını, haftalarca o sorgu odasında yaşadığım fiziksel ve psikolojik şiddeti... Suçsuz yere yediğim, o ölüme sürükleyem dayağı unutamıyordum.

Birisi omuzlarımdan tuttuğunda kolumu gözlerime sertçe sürterek ıslaklığını aldım ve kısık gözlerle içi kızarmış gözleriyle bana bakan adama baktım. Devrimdi.

Benden bir kaç santim Devrim omuzlarımdan tutup beni sıkıca kendine çekti ve kollarını sıkıca omuzlarıma doladı. Büyük bir afallamayla öylece durdum. Bedenine bu kadar yakın durmasam titrediğini fark edemezdim, titriyordu.

"Özür dilerim" dedi titreyen sesiyle. "Özür dilerim Çağrı"

Söylediği isim tüylerimi diken diken ederken bize bakan Kartal ve Kemal'e baktım. Kemal'in suratındaki donuk ifadeyi gördüm. Kartal'ın öfkelendiğini gördüm açıkça, bana bakıyordu içi kıpkırmızı olmuş gözleriyle. Yüzü kızarmaya başlarken elini istemsizce bir an göğsüne gidecek gibi oldu ama kendini tuttu.

Birden büyük adımlar atarak yanımızdan geçip gitti ve tuvaletten çıktı, arkasından Kemal'de çıktığında bedenimi sıkı sıkıya sarmış Devrim ile kaldım, biraz bile gevşetmemişti kollarını.

Sakince geri çektim kendimi kollarının arasından, hiç zorlamadan beni bıraktığında çatık kaşlarımla ona baktım. Çenesi titredi.

"Karşımda Çağrı var gibi hissediyorum" dediğinde yutkundum. Ağlamamak için kendini ne kadar kastığını boynunda belirginleşen damardan anladım. "Ona bunları ben yapmışım gibi hissediyorum"

Cevapsız bıraktım onu, hiç düşünmeden tuvaletten çıktım. Arkamda nasıl bir insan bıraktığımı bilmiyordum, belki de ilk defa etrafımdaki insanların nasıl bir duygu durumuyla savaştığını umursamadım.

Bir gün yaşadıklarıma ağlamayı bırakacaktım. İşte o zaman hepsi kaçacak delik arayabilirdi.

Kartal'ı gördüm, ağzına sıktığı astım ilacını gördüm. Kıpkırmızı kesilmiş kulaklarını... Tüm koğuş şaşkınlıkla bize bakarken üzerimin hala çıplak olmasını umursamadım bile.

O an Mustafayı gördüm, yarın buradaki son günüm olduğunun bilincinde koşar adımlar üzerine gidip az önce Karta'a attığım yumruğun bunun yanında hiçbir şey olmadığını fark ettim. Vurmamın etkisiyle yere yapışırken burnunu tutup acıyla feveran etti. Acımadan baktım bedenine.

"Burnum!" diye bağırdığında hiç kimse ona doğru tek adım atmadı. "Birisini çağrın!"

Bağırışlara koğuşun kapısı açılırken içeriye giren Alpay'a ve bir başka gardiyana baktım. Burnu kırılmış olmalıydı.

"Ne oldu lan burada!" diye bağırdı ismini bilmediğim gardiyan Mustafa'nın yanına çökerken. "Kim yaptı bunu!"

Mustafa öfkeyle beni işaret ettiğinde eş zamanlı olarak Kartal'ın kısık sesini duydum. "O yapmadı" dedi, bu halde bile beni savunması kanımı kaynattı.

"Evet" dedi Devrim ona arka çıkarak. "Şahitim ben"

"Kim yaptı oğlum o zaman, kendi kendine mi böyle oldu?" dediğinde Mustafa tüm çenesini kaplamış kan ile bana bakıyordu öfkeyle.

"Ranzadan düştü" dedi Kemal soğukça.

"Evet abi ben de gördüm" dedi Gökay, göz ucuyla ona baktım ve gözlerimi kırptım rahatlaması için. Gardiyan Mustafayı söylene söylene koğuştan çıktığında karşımda dikilen Alpay'a baktım.

"Alpay.." dedim ve 'abi' diye ekledim zar zor. "Beni bu gece hücreye at"

"Yarın mahkemen var" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. "Sabah erkenden gelirim, hücreye at beni bu gece"

Bir kaç saniye suratıma bakıp kafasını salladı. "Yürü" dediğinde yutkundum ve çıkışa doğru ilerledim ama çıkmadan önce arkamı dönüp bana bakan ikiliye baktım, Kartal'a bakamadım

"Sizin Çağrı'nın katillerinden ne farkınız var?"

Hepsinin suratındaki afallama beni tatmin etti, çünkü biliyordum ilk defa bana ne yaşattıklarını anlamışlardı. Yaptığım bencillik miydi? Evet. Ama umursamıyordum.

Kartal'a baktım, suratında hiçbir ifade yoktu. Göremiyordum, görmekte istemedim. Alpay ile çıktım o koğuştan.

"Abin yine gelmedi" dediğinde attığım her adımda zeminin titrediğini hissediyordum. "Merak etme, mahkemeye hazırlanıyordur"

Hücre'nin önünde durduğumuzda içeri girmeden önce ona baktım. "Yarın buradan çıkacağım, biliyorsun değil mi?"

Cevap vermeden baktı bana. "Bana yanlış yapan herkesten alacağım hıncımı. Küçük veya büyük fark etmez"

Gülümsedi, gerçekleri anlamasam bunun babacan bir ifade olduğunu sanabilirdim ama öyle değildi. Alay ediyordu.

"Şansın yaver gidecek, inanıyorum sana" dedi alay kokan nefesiyle, ben bu herifin yaptığını nasıl fark etmemiştim?

Hücreye girdim. "Artık kimsenin bana tanıyacağı şansa ihtiyacım yok" dedim kendimden emin bir sesle. "Acımak yok artık"

Gülümsedi ama hareket eden adem elmasını fark ettim. Hücrenin kapısını suratıma kapattı bana cevap vermeden. Arkasını dönüp gitmesini izledim.

Bir şey planlamışlardı biliyordum. Yarın mahkemede karşılaşacağım her şeye hazırdım.

Yarın mahkemeye gidiyoruz ve hikayenin ikinci kısmı başlıyor... bir diğer bölümde görüşürüz gençler

Bu arada kartal'ın küçük tuvaleti korkudan içine kaçtı arkadaşlar...

Continue Reading

You'll Also Like

372K 31.5K 51
Texting ağırlıklıdır. (galiba) Dershanenin homof*bik serserisi Mete ve kalbi güzel sert oğlanımız Dorukhan arasında geçen pek de hoş olmayan mevzular.
415K 18.6K 14
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
255K 23.7K 16
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
332K 8.7K 49
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!