Violet Black

By liarblackcat

90.2K 7.5K 10.2K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

67.Bölüm*

284 35 41
By liarblackcat

Taylor Swift

Afterglow

*

"Bu kitap bir işe yaramaz! Ölüm Yiyenler gibi bir tarikat yapmayacaksam cidden yararsız." Violet önündeki Karanlık Rünler kitabını sertçe kapattı. "Bir ay oldu. On sekiz yaşımı bu kitabı okumakla harcıyorum."

"Ne yapacaktın? Dışarısı kaos kaynıyorken gezmek miydi planın?" dedi Fred alayla. Violet gözlerini kısarak ona baktı. Fred'in haklı olduğunu kabullenmek istemiyordu tabii ama durum buydu. Eylül ayı geldiğinden, Hogwarts tekrar açıldığından beri kayıplar ve ölümlerin sayısı daha da artmıştı. İnsanlar korkudan kaçıyor, uzaklaşıyordu geriye kalanlar ise evlerinden çıkmıyorlardı. "Hazır öğrenmişken sana da bir grup yapalım. Ölüm Yiyenlerle kapıştırırız."

George'un dediğiyle hepsi kahkaha attı. "Seni sağ kolum yaparım canım, yeni kanlar bulmak senin görevin."

"Ben daha iyi bir sağ kol olurum." dedi Fred, kaşlarını çatarak. "Hope kandırır George'u ben kanmam." Violet düşünüyormuş gibi yaptı. Film kasetleri ile doldurdukları kutuya bakmak için kalktı, kutuyu karıştırırken "Bakarız, Weasley." dedi sadece. "Seni mülakata almak gerek. Bu kadar fazla kara büyü seni aşar."

"Asıl George'u aşar, minnoş adam baksana." Fred yakınarak Hope'un kucağına başını koymuş hülyalı hülyalı kız arkadaşına saçını oynatırken onu izleyen George'u gösterdi. "Ben çok karanlığımdır." Violet dayanamayıp güldü. "Karanlıkçık olabilirsin, evet."

Violet bir kaseti alıp küçük televizyona yerleştirdikten sonra Fred'in yanındaki yerine geri oturdu. "Boşverelim bunları, anlaşılan asla bu işaretten kurtulamayacağım. Yaşamasını öğreniriz biz de."

"Pes mi edeceksin yani?" Film açılırken kaşlarını çattı. "Bu kadar mıydı?" Violet kafasını salladı. "Evet, beni aşıyor. Karanlık büyülerde iyi olmadığımı biliyorsun, yeni yeni yapabilmeye başladım ama bu beni aşıyor. Vazgeçmem gereken şeyi bile anlamadım, aslında bir şey anladığım söylenemez."

"Sana işareti yaparken mırıldandığı bir büyü var mıydı? Herhangi bir ince detay hatırlıyor musun? Yardım olacak bir şeyler?" Violet bu sefer kafasını iki yana salladı. "Hayır, tek hissettiğim yanmaydı. Çok güçlü bir acı. Bir şey duymadım. Buradan ilerleyemeyiz."

Film bitene kadar salondaki dört kişiden başka ses çıkmadı. George'un filmin sonunda başrolün ölmesine ağlaması dışında... "Baya baya öldü kız ya."

Hope, George'un yanaklarını sevdi. "Aşkım film o. Ölmedi gerçekten." George kendisine verilen fazladan ilgiyle iyice mayışırken kısa sürede beraber uykuya dalmışlardı. Violet üzerlerine bir battaniye örterken mutfağa gitti. Salona açılan küçük pencereden Fred'e bakarak "Kahve ister misin? Kendime yapacağım." dedi.

"Olur ama katran karası olmasın." dedi Fred de mutfağa girerken. "Süt diye bir şey var, içine koymanı öneririm." Violet kendini beğenmiş bir hava takındı. "Sen kahve değil süt içiyorsun zaten, bence senin de uykun gelmiş Freddie. Çocuklar uyumadan önce süt içer değil mi?"

"Sen çok olmaya başladın ama." Fred asasıyla musluğu açtı sonrasında da bütün suyun Violet'in üstüne gelmesi için efsunladı. Violet, sırılsıklam kalırken ateş saçan gözlerle Fred'e döndü. "Kırmızı görmüş boğa gibisin." Violet gülümsedi. "En sevdiğim insana sarılmak istedim aniden."

"Hayır- HAYIR!" Violet kendisini itmesine izin vermeden Fred'e sarılarak onu da ıslatırken güldü. "Ödeştik canım. Şimdi bırak beni sütünü hazırlayayım sana." Fred daha sıkı sarılıp genç kızı havaya kaldırıp döndürürken "Hiç sanmıyorum." dedi. Violet minik bir çığlık atıp daha sıkı sarıldı. Fred Weasley her zamanki gibi Violet Black'i güldürmeyi başarmıştı. Bu karanlık günlerde bile bunu başarabilecek tek kişi de her zaman o olmuştu zaten...

-----

Hortkuluk avı cephesinde ise durum farklıydı. Bakanlık'a sansasyonel girişlerinden sonra firara geçmiş; ormanlar, dere kenarları, olabildiğince az insanın bulunduğu yerlerde geziyorlardı. Harry, Hermione ve Ron ellerindeki tek Hortkuluk ile geziyorlar, elleri boş dönüyorlardı. Ne başka bir Hortkuluk bulabilmişlerdi ne de ellerindeki madalyonu yok edecek bir şey.

Bir yerde üç günden fazla durmadan yer değiştirmeleri bunun bir etkisi olabilirdi ama Harry içten içe sönüyordu. Hermione ve Ron'un, o geldiğinde fısıldaşmayı bırakmalarını görüyordu. Harry'nin elinde hiçbir şey olmamasının farkına varmışlardı fakat Harry zaten onlara bu yola başlamadan önce söylemişti. Dumbledore'un kendisine anı izletmek dışında bir şey yapmadığını söylemiş , onları uyarmıştı. Onu dinlemeyen onlardı.

Bir akşam Hermione'nin gittikçe iyileşen yemeklerinden yerken düşünüyorlardı. Dereden Harry'nin yakaladığı küçük balıkları pişirip yemek yapmıştı, mükemmel değildi ama hiç değilse bu yolculuklarda yaptığı ilk yemeklerden iyiydi. "Hermione, büyü ile yemek yapsan olmaz mıydı yani?"

Ron, Hortkuluk'u her takışında eğer açsa ekstra huysuz oluyordu. İkide bir çıkışıyor, olur olmadık şeylere kızıyordu. Yaptığı en çok aktivite de Hermione'nin zarla zorla yaptığı yemeklere laf etmekti.

"Yoktan harika yemekler yapmak imkansız, Ronald! Balıkları Harry yakaladı ve ben de ateş yakıp pişirdim. Beğenmiyorsan kendin yakala, topla ve kendin yap biz yiyelim harika yemeklerden!" kartını oynadı Hermione her zamanki gibi. Harry onların atışmasından bıkmış olacak ki dereyi izlemek için yönünü değiştirdi. Kulağına Hermione ve Ron'dan farklı insanların sesi gelince elini kaldırdı. "Bi' susun."

Sesler yaklaştığında kendi aralarında fısıldamaya başladılar. "Hermione, koruma büyülerini yaptın mı?" Hermione korkudan sesli cevap veremediğinden kafasını hızla salladı. "Her şeyi tam yaptım." dedi en sonunda fısıldayarak. Üçü de eline asasını aldı.

"Havalar soğumaya başlıyor, somon mevsimi gelmiş olmalı. Accio somon!" dedi tanımadıkları bir ses. Dereden birkaç şapırtı sesi ve yakalama sesini işittiler. Sonrasından kendi ateşleri dışında bir ateşin uzakta yandığını gördüler. "Biri şunu güzelce pişirsin, ben beceremem." dedi aynı ses.

"Ver bana, ben hallederim." Harry bu sesi tanımıştı. Uzun zaman önceymiş gibi gelmesine rağmen üzerinden sadece iki ay geçmişti. Bu Tonks'un babası Ted'in sesiydi. "Griphook, Gornuk siz alın. Cincüceler fazla pişmiş sevmiyor diye biliyorum."

"Teşekkürler, doğrudur." Ted Tonks tekrar konuştu. "Siz üçünüz ne zamandır kaçıyorsunuz?"

"Altı... Yedi hafta oldu sanırım." dedi cincücelerden kalın sesli olan. "Asıl sen neden ayrıldın?"

"Eh, beni almaya geleceklerini biliyordum. Ölüm Yiyenler evimin yakınlarında gezinirken sıvışmak zor oldu ama yapmam gerekiyordu. Kendimi mugglelardan doğma olarak asla kaydetmedim ama herkesin bildiğini biliyorum. Karımın başına bir şey gelmeyeceğini biliyorum, o bir safkan. Ve tanınmayanlardan da değildir." Tabak çanak sesleri duyuldu ve etrafı güzel bir somon kokusu kapladı. "Çok geçmeden bu genç adamla karşılaştım. İyi de oldu. Birkaç gün oldu, değil mi evlat?"

"Evet." dedi Dean Thomas. Üçü de bu kadar tanıdık bir sesi duymayı beklemiyor olacaklar ki birbirlerine baktılar. Hogwarts'tan kaçan tek öğrenciler onlar değil miydi yani?

"Sen de mi mugglelardan doğmasın, ha?" dedi tanımadıkları adamın sesi. "Emin değilim." dedi Dean. "Babam, annemi ben küçükken terk etmiş. Ve elimde onun büyücü olduğuna dair bir kanıt yok." Bir süre sustular, yemek yeme sesleri duyuldu.

"Hogwarts'taki olayları duydunuz mu? Üç öğrenci Gryffindor'un kılıcını çalmaya çalışmışlar." İki gür kahkaha işitti. "Kopyasını demek istediniz sanırım. Bu olaydan sonra Snape onu Gringotts Bankası'na getirdi, bizzat gördüm. Cincüce işi bir kılıcı tanıdım elbette ve o kesinlikle bir büyücü tarafından yapılmış çok iyi bir sahte."

Kılıcın çalınma olayını ve sahtesi hakkında birkaç şey daha dinlediler. En sonunda ateşi söndürüp uyumak için başka yer bulmaya karar verdiler. Onların uzaklaşan sesleri arasında Harry ve Hermione birbirlerine baktı. Hermione sevinçle, "Bu Dumbledore'un planıydı! Kılıcın kopyasını yapan oydu. Gerçeğini senin bulmanı istiyor."

"İyi de nereye sakladı? Okulda olmadığı kesin, öyle olsa Snape bulurdu." dedi ama o da kendisini heyecana kaptırmıştı. "Belki Bağıran Baraka?" fikrini ortaya sürdü Hermione. "Oraya Snape nasıl gidileceğini biliyor olmalı-"

"Ama Dumbledore'un, Snape'e güvendiğini hep söylemişsindir." Hermione düşündü. "Ama o zaman kılıcın sahte olduğunu Snape bilirdi, demek ki Dumbledore bazı yerlerde şüphe duydu." dedi Harry.

"Belki çok uzağa saklamıştır? Hiç alakasız bir yerlere?" Harry, Ron'a baktı. "Sen ne düşünüyorsun, Ron?"

"Aa, demek beni hatırladınız, ha?" dedi. "Siz devam edin, ben sizi bölmüş olmayayım."

"Ne?" Ron homurdandı. Harry ve Hermione afallamış bir halde "Bir sorun mu var?" dediler. Yağmur yağmaya başladığı için çadırın içine girdiler. Ron sesini yükselterek konuşmasına devam etti. "Sorun mu? Sorun falan yok. En azından size göre."

Tepelerindeki çadıra çarpan yağmur damlalarının sesleri duyuluyordu. "Eh, belli ki senin bir sorunun var. Çıkar ağzındaki baklayı." dedi Harry. Ron'un aksine bağırmıyordu. Yağmur yüzünden sesi duyulmayacak gibiydi. "Peki, çıkarayım baklayı. Bulmamız gereken başka lanet bir nesne çıktı diye sevinmemi beklemeyin! Onu da bilmediğin şeyler listesine ekle, olsun bitsin."

"Benim bilmediğim mi?" dedi Harry şok içinde. "Nasıl bir işe girdiğini bilmiyor muydun sen?"

"Evet, ben de-"

"Ron." Hermione, Ron'u susturmak için hamle edecekken Harry onu durdurdu. "Bırak içini döksün Hermione. İstersen sen de dök, bilmediğimi düşünmüyorsunuz herhalde. Şikayetlerinizi duyuyorum." Hermione susup sinince Harry tekrar hışımla Ron'a baktı. "Tam olarak anlayamadım da beklentilerini başka hangi yönlerden karşılayamıyoruz acaba? Beş yıldızlı otellerde kalacağımızı mı düşünmüştün? İki günde bir yeni bir Hortkuluk bulup ertesi gününde onu çoktan yok etmiş olacağımızı mı düşündün? Noel'e kadar evine dönebileceğini falan?!"

Harry de Ron gibi bağırmaya başladığında Ron duruşunu dikleştirdi ve daha yüksek sesle bağırdı. "Sanmıştım ki, bu kadar zaman sonra bir şeyler başarmış oluruz! Ne yaptığını bildiğini, Dumbledore'un sana işe yarar bir şeyler söylediğini düşündüm. Hata etmişim! Planın bile yokmuş!"

"Dumbledore'un bana anlattığı her şeyi tek tek size anlattım zaten ve bir plan olmadığını biliyordun. Fark etmediysen söyleyeyim bir Hortkuluk bulduk bile."

"Yaa evet, onu yok etmeye de ancak diğerlerini bulmaya yakın olduğumuz kadar yakınız. Başka bir deyişle hiç mi hiç yakın değiliz!" Ron, Harry'nin üzerine atılacakken Hermione onu tuttu. Aralarına girdi ve "Madalyonu çıkar, Ron." dedi. "Lütfen çıkar şunu. Bütün gün onu takmasaydın böyle konuşmazdın. Amacın ne senin böyle?"

"Amacım sadece varlığımı size hatırlatmaktı. Unutmuş gibiydiniz de!" Hermione, madalyonu çıkarmak için uzandığında onu itti. "Harry ile ilgilen sen, birkaç dakika önce olduğu gibi. Ben de bana hayal kırıklığına uğradığını söylediğinde benim gibi düşündüğün için rahatlamıştım!"

"Harry yemin ederim, o şekilde-" Harry, Hermione'yi susturdu. Kendisi bile hayal kırıklığına uğramışken arkadaşlarının o şekilde olmamasını düşünmek hata olurdu. En azından Hermione, Ron'un aksine terbiyesini koruyordu. "Sorun Hermione ile konuşup iki plan yapmamız mı yani? Hemen kıskandın mı? Dostum ben birisinden hoşlanıyorum bile ve bunun kim olduğunu biliyorsun."

"EVET! Ölüm Yiyen sevgilini nasıl da unutmuşum! Belki senin için fazla kötü gelmiştir ve daha iyi birilerini ararsın diye düşündüm. Her gece neden o küçük radyonun cızırtılı sesine katlanıyorum biliyor musun? Küçük sevgilinin arkadaşları Ginny'i, Fred'i, George'u, annemi ya da aileden herhangi birisini yaraladı mı öldürdü mü diye merak ettiğimden! Adlarını duymaktan ne kadar korktuğumu biliyor musun?!"

"Ben öyle değilim mi sanıyorsun?! Nasıl hissettiğini bilmediğimi mi düşünüyorsun? Ben de seninle beraber dinliyorum o isimleri!"

"Bilmiyorsun! Çünkü senin annen ve baban öldü! Bir ailen yok!" diye çığırdı Ron. Harry duraksadı. Ron'un böyle şeyler söylemesi normalde aklının ucundan bile geçmezdi. "Git o zaman." dedi sakince. Sesinin ağırlığı Ron'da bir farkındalık oluştursa da geri çekilmedi. "Git. Ben seni zorla çağırmadım ve şu anda da seni tutmuyorum."

Ron, Hermione'ye "Sen ne yapıyorsun? Benimle gelecek misin yoksa onunla kalacak mısın, nedir?" Hermione acı çekiyormuş gibi gözüküyordu. "Ron biz Harry'e söz verdik-"

"Yani onu seçiyorsun? Tamam öyleyse." Boynundaki madalyonu çıkartıp yere attı. Ranzasının yanından her daim toplu olan çantasını aldı ve hiçbir şey söylemeden çadırdan çıktı. Hermione onu durdurmak için peşinden çıksa da bu konuda pek başarılı olmadığını Harry sarsıla sarsıla ağlaması fırtınayı bastıramayan Hermione'yi duyunca anladı. Ron gitmişti. 

*

Öncelikle bugün tercihlerin son günü, benim gibi tercih haftasında kafayı yemiş herkesi tebrik ediyorum eğer burada da varsa

Sonra da bu kısa bölümü sizin huzurlarınıza sunuyorum, çok özlemişim kısa yazmayı ya... Neyse sizleri öpüyorum ve gidiyorum byeee

Continue Reading

You'll Also Like

948 114 7
Büyü yapamadığı için ömrü boyunca çıkmamak üzere bir odaya kapatılmış Malfoy kızının hikayesi. Draco Malfoy bir ablası olduğundan haberdar mı? Biana...
33.4K 3K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
208K 21.7K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
7.7K 684 20
4 yıldır Paris'teki evinde yalnız yaşayan sıradan biriydin. Hayatının o gün evine gizlice giren biriyle tamamen değişebileceğini nereden bilebilirdi...