33.Bölüm | VII

873 81 112
                                    

Katy Perry - Brielle Von Hugel

The One That Got Away

*

Bir ay. Bir aydır evde kapanmış, odasından yemekler dışında çıkmak istememişti. Hayatında yeterince terslik olduğunu düşünüyordu ve her an sanki yenileri eklenecekmiş gibi davranmaktan kendisini alıkoyamıyordu. Fazla karamsar olmuştu, soyadını yaşatıyordu.

Aslında eve gittiklerinde her şey iyiydi. Draco'ya etrafı gezdiriyor, Remus'a yemek yapmasında yardım ediyor, babası ile konuşuyordu. Harry'nin yakın zamanda tekrar aralarına katılacaklarını umuyorlardı. Ta ki ertesi güne kadar. Sabah kahvaltı da cama Fawkes'ın gelmesiyle hepsinin kaşları çatılmıştı. Dumbledore o evde daha fazla kalamayacaklarını yazmıştı. Yani Sirius ve Remus öyle açıklamıştı. Okumalarına izin vermemişlerdi. Sadece bir Yoldaşlık olduğunu ve onun için bir karargah olması gerektiğini ve o karargahı korumak için orada yaşamaları gerektiğini biliyordu. Belki daha sonra neden oraya gitmeleri gerektiklerini söylerler diye düşünmüştü ama hala bir şey öğrendikleri yoktu.

Sirius'un aklına gelen yeni ev ise herkesi şaşırtmıştı. İki gün içerisinde toplanmışlar ve muggle gibi giyinmişlerdi. Grimmauld Meydanı'na geldikleri zaman Draco ve Violet birbirlerine bakmışlardı. Saniyeler sonra karşılarındaki apartmanın içinden bir apartman daha çıkar gibi olmuştu, üstelik içinde yaşayan hiçkimse bunun farkında değil gibiydi. "Burası neresi?" demişti Violet. "Black Malikanesi." demişti babası keder ile. Buraya geri dönmeyi kendisi de beklemiyor gibiydi.

Oraya taşınmak her şeyin kopuşu olmuştu. Duvarlarda asılı olan tablolar Remus ve Violet'e karşı aşırı agresiflerdi. Büyük ihtimalle arkasına duvardan çıkarılmamak için bir büyü uygulatan Walburga Black'in tablosu en beteriydi. "ÇABUK DEFOLUN EVİMDEN, PİS MELEZLER! BENİM SOYUMU KİRLETMEKTEN BAŞKA GÖREVİNİZ YOK!" Sürekli bağırıyordu. Sirius susması için özel bir perde taktırmıştı tablonun önüne.

İlk başta tabloları duymamak için çıkmayan Violet yavaş yavaş hiç çıkmaz olmuştu. Odasında kalıp müzik dinlemek, kimseyle konuşmamak ona daha cazip geliyordu.

"Yemek hazır!" Babasının bağırması ile aşağı inmeye başladı. Tam yan odasında kalan Draco ile aynı anda çıkmışlardı. Draco sırıttı. "Sen çıkar mıydın dışarı? Vampir oldu diyorlardı senin için."

"Kapa çeneni." diye homurdanarak aşağı inmeye devam etti. Mutfağa girdikten sonra bir kalabalık olduğunu fark etti. Weasley ailesi ile Hermione, Nymphadora Tonks (Ona ismiyle seslenilmesinden nefret ederdi.) ve Deli-Göz Moody. Her zamankinin aksine Kingsley Shacklebolt ve Mundungus Fletcher yoktu. Görevlerinde olmalıydılar. Yine asla öğrenemedikleri bir görev. "Uyuyan Güzel teşrif etmiş." dedi masa da arkadaşına yer açarken. "Geçen geldiğimizde seni göremedik bile. Kapına da tıklatmıştık oysaki."

"O siz miydiniz? İçimden çok küfür etmiştim. Değmiş." Yemeğini yemeye başladığında ortamdaki muhabbete çok dahil olmadı. "İçeri cisimlenseydiniz, artık yapabiliyorsunuz."

"Denemedik mi sanıyorsun? Gelemeyelim diye bariyer kurdurtmuşsun." Violet sırıttı. Remus'tan ikizler onu rahatsız etmesin diye istemişti. "Olur arada öyle şeyler."

"Ne çok seviyorsun bizi..." dedi George yanağından makas alırken. "Çok. Hatta öyle çok ki iki hafta sonra sonunda cisimlenebildiğimde bir cisimleneceğim ve beni bir daha göremeyeceksiniz." Violet, Cisimlenme Sınavı birkaç gün önce vermişti ve tam not almıştı. Tek sorun hala reşit olamamasıydı.

"Bugün Harry'nin doğum günü." dedi karşılarında oturan Hermione. "Bu zamana kadar buraya gelmesine izin olur sanıyordum ama çocuğa doğru düzgün bir mektup bile gönderemiyoruz." Haklıydı. Dumbledore, gereksiz yere Harry'i sihir dünyasından uzak tutmaya çalışıyordu. Sanki bir ay önce yaşanan olayları ondan öğrenmemiş gibi davranıyordu. Oysaki herkesin okuduğu Günlük Kehanet gazetesi bile ikisini birden hedef alıyordu.

Violet BlackWhere stories live. Discover now