yara izi tacirleri

By simaayss

1M 98.8K 88.6K

Solcu katili diye tanıtılan bir ülkücü ona atılan iftiralar sonucunda solcularla dolu bir koğuşa mahkum düşer... More

TANITIM
1- İftira Kurşunu
2- Koğuştaki Ülkücü
4- Günah Keçisi
5- Nefes
6- Acı ve Kan
7- Koğuşta Kriz
8- Sinirli Bozkurt
9- Ben Tek Siz Hepiniz
10- Ateşler İçinde
11- Yüzleşmenin İlk Adımları
12- Boğmaca Matı
13- Şefkatin İzleri
14- Av ve Avcı
15- Kartalın Pençelerinde
16- Tatlı Krizi
17- Yüzleşme
18- Şah ve Mat
19- Kunt
20- İşe Yaramaz
21- Gökay'ın Yalanı
22- Kara Gözler
23- Karşı Komşu
24- Sağduyu
25- İş Yemeği
26- İlk Adım
27- Kavga ve Arzu
28- Beşiktaş Maçı
29- Kayıp
30- Şans Oyunu
31- Öncelikler
32- Yalanlar ve Yalancılar
33- Bar Tuvaleti
34- Kontrolsüz Kıskançlık
35- Seks
36- Misafir
37- Gece Yarısı
38- Eski Mahalle
39- Hastane
40- Cengiz ve Kemal
41- Gerçekler
42- Zahir
43- Deniz Kenarı

3- Kurt'un Öfkesi

26.8K 2.4K 3.1K
By simaayss

Medya: Gökay

Bölüm Şarkısı: Can Bonomo, Başkan

O gün yine sabaha kadar uyuyamadım.

Rahatsız demirlerin üzerinde oturdum öylece, üşümek bile normaldi artık benim için.

İnsanlar uyanmaya başladığında bakışlarım dağınık bir şekilde yanımda yatan çocuğa kaydı. Yeni yeni uyanıyordu, Gökhan'dı sanırım ismi. Hafızam öyle kuvvetli değildi.

Tamamen ayıldığında direkt bana baktı. "Günaydın Kurt abi" dediğinde dudaklarımı yaladım ve ruhsuz bakışlarımı önüme çevirdim.

"Kunt" diye düzelttim onu, öylesine konuşmak için. Umurumda değildi pek.

"Bugün kahvaltıyı ben hazırlayacağım" dedi yavaşça yatakta oturur pozisyona gelirken. "Sen de bana yardım etmek ister misin?"

"İstemem" dedim, uykusuzluktan gözlerim yanıyordu.

Suratı asıldı. "İyi de ben kahvaltı hazırlamayı bilmem ki ya..." dediğinde bakışlarımı tekrar onun suratına diktim. Öyle masum bir çocuktu ki, ne için burada olduğunu merak ettim bir anlığına. Bana kendi erkek kardeşim aklıma geliyordu.

Biz üç erkek kardeştik. Babamın adı Atilla idi, annem Hilal.

Abim'in adı Kürşat ve erkek kardeşimin adı Kubat'dı. Onları öyle çok özlemiştim ki birden bu genç delikanlıyı görmemle kanı damarlarında deli akan kardeşime benzetmek burnumun direğinin sızlamasını sağladı.

Umarım benden utanmazdı.

"Gökhan" diye mırıldandığımda gözleri hızla beni buldu. "Gökay abi" diyerek düzelttiğinde duraksasam da daha sonra kafamı salladım.

"Koğuştakiler menemen yer mi?" diye sorduğumda mavi gözleri parladı adeta. Elleriyle siyah, uzun saçlarını karıştırdı.

"Abi yemek ne demek? Ramazan abi tavanın sapıyla beraber yutar" dediğinde sırıttım hafifçe.

"Hadi o zaman" diye mırıldanarak ayağa kalktığımda sırtıma giren ani acıyla bir an duraksadım, Gökhan üzgünce bana ve yattığım yere baksa da gözlerini kaçırıp mutfağa doğru ilerledi.

Nefesimi düzenleyerek arkasından giderken omuzumun üzerinden koğuşa baktım, uyanmış olanlar abdest almış namaz kılıyorlardı. Kaza ediyorlardı sanırım.

O sırada bakışlarım bir gün öncesine kadar boş olduğuna emin olduğum ama şu an da dolu olan yataklarda durdu. Onlar olduğuna emindim neredeyse, solcular.

"Eee, ne yapıyoruz abi?" dediğinde parmaklarımı enseme sarıp kaşıdım hafifçe.

"İlk önce ellerini yıka" dediğimde benimle beraber ellerini yıkadı ve kuruladı.

"Soğan, biber, domates, yumurta falan çıkar sen" dedim bir tava bulup ocağa koyarken. "Soğan yerler değil mi?"

"Yerler yerler, kimle öpüşeceğiz sanki" dediğinde cevap vermeden getirdiği domateslerin kabuğunu soymaya başladım. O da soyduğum domatesleri doğrarken göz ucuyla ona baktım.

"Bir şey soracağım sana" dedim sessizce. Bana bakmadı ama kafasını hafifçe bana doğru yaklaştırdı daha iyi duymak ister gibi. "Bu solcular... ne ayak?"

Güldü sorma şeklime hafifçe. "Kurt abi sen onlara çok bulaşma, hatta hiç bulaşma göz göze bile gelme"

"Kunt" dedim ağzımın içinden. "Öyle her gördükleri ülkücüye saldırıyor mu amına koduklarım?"

"On beşinci koğuştakilerle sorunları var onların" dedi sessizce. "Her havalandırma saatinde takışıyorlar, bir kere şakasına kalemle kendime bıyık çizdim diye Devrim abi duş başlığını ağzıma sokmaya çalıştı"

"Vay orospu çocuğu" dedim öfkeyle, kıkırdadı. "Sen beni korursun artık" dediğinde aniden gaza gelerek kafa salladım.

"Bir sik yapamazlar, yobazlara bak amına koyayım"

O gülerken ben kestiği biberleri kavrulması için tavaya attım ve karıştırdım. "Acı biber atsak yerler mi?"

"Kurt abi amına bile koyarlar diyorum, belli elin lezzetli senin. İlk defa adam gibi yemek yiyecek koğuştakiler" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım.

Aklım hala o solculardaydı. Kendime engel olamayarak "İsimleri neydi bunların?" diye sordum. Gökhan konuşmadan önce omuzunun üzerinden arkasına bir bakış attı.

"Kemal, Devrim ve Kartal" dediğinde tüm dikkatimi ona verdim.

"Kemal abi öyle çok konuşmaz genelde kitap okur, sessizdir ama sinirlendiğinde yeri göğü oynatır, şu tuvaletteki içe göçmüş duvar var ya..." dediğinde kaşlarım çatıldı ama bir şey söylemedim konuşmaya devam etmesi için. "Hah, işte orayı Kemal abi içine göçürdü"

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve uzamaya başlamış saçlarımı çekiştirdim. Konuşmaya devam etmesi için sessizliğimi korudum.

"Devrim abiyi seviyorum ben, biraz gıcık bir tip, biraz da patavatsız... çok kavgacı o da. Hatta genelde kavgalar onun yüzünden çıkıyor, sürekli laf atıyor insanlara, sinirlerini bozup kışkırtıyor. Böyle sarışın birisi, gördün mü tanırsın zaten" dediği sırada domatesleri de tavaya atarak suyunu bırakana kadar beklemeye başladım, arada tahta kaşık ile karıştırıyordum.

"Bir de Kartal var" dedikten sonra duraksadı ve yüzünü buruşturdu. "Abi o manyak ya..."

Sonra tedirgince tekrar arkasını kontrol etti. "O ne demek Gökhan?" dediğimde dudaklarını yaladı ve bana döndü.

"Gökay abi" dedi konuşmaya başlamadan önce. "Kahkaha atarak adam dövüyor o abi, sonra da başında keyif sigarası içiyor" dedikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi suratını buruşturdu.

"Bir defasında on beşinci koğuştan Okan abiyi çamaşırhanede sıkıştırıp cımbızla tek tek bıyıklarını yolmuşlar. Okan abi revirde köse kaldım diye ağlamış bir hafta" dediğinde kendi bıyıklarım acımış gibi hissederek parmaklarımla hızlı hızlı taradım.

"Manyak mı bunlar? Durup dururken insana bu yapılır mı amına koyayım?"

"Durup dururken yapmadılar abi" dedi tencereye malzemeleri koydu, üzerine çok fazla yumurta kırdım, saymamıştım bile. "Metehan abi Devrim abinin kolunu kırmıştı, o yüzden"

Şokla baktım suratına, nereye düşmüştüm ben cidden? Cevap vermeden yavaşça kafamı salladığımda o kahvaltılıkları masaya dizdi ve kimin demlediğini bilmediğim çayı bardaklara doldurdu. Namaza kalkanlardan birisi demlemişti sanırım çayı.

Menemen hazır olduğunda tavayı masaya bıraktım ve ne yapacağımı bilemeyerek Gökhana baktım.

Birden eline aldığı bardağa parmaklarının arasındaki çatalı vurmaya başladığında çıkan tiz sesle suratımı buruşturdum.

"Kahvaltı hazır kahvaltı hazır! Uyanın!" derken herkes küfürler ederek gözlerini araladı. "Menemen var, uyanıp yemezseniz kalmadı diye ağlamayın..."

Herkes yavaş yavaş uyanıp kalkarken bazıları mavi gözlü gence küfür ediyordu ama o hiç takmadan sırıtıyordu.

O üçlü de uyandığında gözlerim ilk önce temiz yüzlü sarışın çocuğu buldu. Devrim olmalıydı.

"Gökay, o bardağı ağzına sokarım sonra götünden siker bağırta bağırta geri çıkarttırırım. Ses yapma" diye tısladığında gözlerimi kırpıştırdım.

Gökay bana gördün mü der gibi bakıp tekrar Devrim denilen sarışın adama döndü. "Bu mükemmel fikrin beni ne kadar cezbetse de menemen sen yemeden biterse tavayla beni döveceğini hesaba katarak ses yapmaya devam edeceğim. Üzgünüm" dedi ve çatalla bardağa vurmaya devam etti.

Devrim canı acıyor gibi suratını burışturup kafasını yastığa bastırdığı sırada sol kolu dövmelerle kaplı olan adam yattığı yastığı alıp Gökay'a fırlattı ve tam kafasına isabet ettirdi.

Uykudan şişmiş gözleri ve darmadağın kahverengi saçlarına bakılırsa bu ya Kemaldi ya da Kartal.

Kemal sakin bir insan dediğine göre bu deli orospu çocuğu Kartal oluyordu.

Bakışları beni bulduğunda uykulu yüzündeki tüm o mahmurluk dağıldı. Ona bakmadan gidip sandalyelerden birisine oturdum, bela istemiyordum başımda zaten büyük bir bela vardı.

Herkes yavaş yavaş masaya oturup menemeni görünce zevkle homurdanırken Gökhan gidip uyanmayan Ramazan abinin ranzasını salladı ve Ramazan abi yine ranzadan düştü.

O sırada tam karşıma ip gibi dizilen üçlüyü onlara bakmasam da gördüm, dişlerimi sıktım. Belaya bulaşmak istemiyordum ama bela arayanlara da büyük bela olurdum. Allaha şükür bende kuvvetli bir adamdım.

Herkes yemeğe saldırırken ben yalnızca çayımı içtim. İştahım yoktu. Üçlü solcu grubu da bana bakmayı kesip aç köpek gibi menemene saldırdıklarında alttan alttan suratlarına baktım. Kemal denilen çocuk sakin sakin yese de diğer ikisi kırık gün aç kalmış gibi yiyordu.

"Devrim abi işte beni bu tavayla döv, ağzıma ağzıma vur ya... çok lezzetli olmuş yemin ederim aylardır Abbas abinin yaptığı altı yanmış omletten sonra ilaç gibi geldi"

Abbas abi dolu ağzıyla "Kurban ol sen benim omletime" dedi.

Birden dövmeli bir el benim önüme doğru uzanıp yarım ekmeği aldığında dolu ağzıyla omlete bakan Kartala baktım, umursamadan ekmekten büyük bir parça kopartıp menemene daldırdığında dudaklarım aralandı.

Koca parçayı hiç bölmeden ağzına attığında "Öh, Kartal'ım afiyet olsun" dedi Abbas abi gülerek.

Kartal dolu ağzıyla sırıttı. "Löp löp ette olsun mu abi?" diye sorduğunda bir kaç kişi güldü onun bu haline.

"Olsun aslanım olsun, kan olsun can olsun..."

"Eyvallah abim" dedi birden yükselerek coşkuyla. Bakışlarımı tekrar tabağıma indirdim.

"Gökay, ellerine sağlık lan. Normalde ekmeğe sik sürmüşsün gibi bir tat olur yaptığın yemekte. Güzel olmuş baya..." dedi Akgün.

"Abi ekmeğe sürülmüş sik ne ya..." dedi yüzünü buruşturup. "Neyse, yemeği ben yapmadım Kurt abi yaptı"

Masa birden sessizleşirken Kartal'ın menemene daldırmak için kaldırdığı dövmeli kolu havada asılı kaldı. Tüm bakışları bana kayarken tertemiz duran tabağımdan kafamı kaldırdım.

"Afiyet olsun" dedim soğukça sessizlikten rahatsız olarak.

"Kurt ne amına koyayım?" dedi Devrim. "Bozkurt koysaydın ya, daha belirgin olurdu. Uluyor musun geceleri?"

Burnumdan sert bir soluk verirken Kartal havadaki elini indirdi ve yarım ekmeğini tabağına bıraktı. Çokta umurumdaydı yememesi, yarısını mideye indirmişti zaten göt.

"Senin adın Devrim amına koduğum" dedim öfkeyle suratına bakarken.

Yüzü anında kasılırken Abbas abi "Kurt değil oğlum, Kunt ismi" diyerek düzeltti onu.

"Bak hele Bozkunt'a bak" dedi, konuşan Kartal'dı. "Dili de varmış"

Bakışlarımı koyu kahverengi gözlerine diktiğimde suratında küçümser ifade öfkeden tüylerimi diken diken etti.

"Dilim var, ellerim de var" dedim geri adım atmadan. "Az önce de o ellerimle hazırladığım menemenin yarısını midene indirdin. Afiyet olsun, löp löp et olsun" dedim alayla.

Gökhan kıkırdadığında Kartal sinir bozucu bir gülümsemeyle bana baktı.

"Çok konuşma bıyıklarını yolarım senin" dediğinde öfkeyle dilimi köpek dişlerimin üzerinde gezdirdim, içimde günlerdir bastırdığım öfke ortaya çıkmıştı sanki.

"Hadi ya, yapta dünya gözüyle göreyim orospu çocuğu" diye tısladığımda öyle ani ayağa kalktı ki arkasındaki sandalye yere düştü.

Masanın üzerinden uzanıp yakamı kavradı ve beni kendine doğru çekip suratıma kafa attığında herkes birden ayaklandı ama çok geçti, tüm öfkem anidem dışarı vururken elinden kurtulup öfkeyle bağırarak önümdeki koca masayı tutup yere devirdim. Tüm her şey yere devrilip, zemine saçılırken bedenim öfkeden zangır zangır titriyordu.

İrkilip bir iki adım geri gittiğinde durmadan az önce oturduğum plastik sandalyeyi kaldırıp tam ona vuracağım sırada öylece durdum. Nefes nefese, öfkeden irileşmiş gözlerimle ona baktım. Vücudum zangır zangır titriyordu, herkes şok olmuştu, kimse konuşmuyordu.

Kısa süreli sinir krizim durgunlaştığında burnumdan sert bir soluk verip elimdeki sandalyeyi ona atmak yerine yere bıraktım. Kahverengi hareleriyle öylece bana bakıyordu.

Birden içeriye gardiyanlar girerken öfkeden titreyen ellerimi sıktım.

"Evlat.." dedi Abbas abi bir elini tereddütle omuzuma koyarken. "Tamam sakin ol"

"Ne oluyor lan burada!" diye bağırdı gardiyan, arkasında ince kontrolümü yapan gardiyan da vardı. İsmini hatırlamıyordum ama beni de, neden suçlandığımı da biliyor, pis pis sırıtıyordu yüzüme.

"Bu kurtçuk durup dururken arkadaşıma saldırdı" dedi Devrim. Hiçbiri bu söylediğine karşı çıkmazken öfkeden titreyen göz bebeklerimle Kartal'a bakmaya devam ettim, o da bana bakıyordu. Saf öfkeyle.

Gökhan "Ama..." diyerek konuşmak istediğinde Devrimin bakışıyla sustu.

O gardiyan "Atın hücreye akıllansın" dediğinde diğerlerini bir endişe aldı. Boş boş gardiyana baktım, umurumda değildi.

"Kavgayı o çıkarmadı" dedi Akgün ama kimin çıkardığını da söylemedi. Gardiyan umursamadan kimle beni işaret ettiğinde diğeri kolumu tutup beni dışarıya sürükledi, arkamı dönüp hiçbirine bakmadım.

Beni koridor boyu yürütürken aramamı yapan o adam gelip tuttu kolumu, Ercandı sanırım adı. Öyle hatırlıyordum.

Diğerini yanından gönderdiğinde beni hücrelerin dolu olduğu bir koridora girdi. O pis ellerini kolumda hissetmek gergin sinirlerimi tekrar gererken dudaklarımı yaladım öfkeyle.

"İnce kontrol mü yapsak sana?" dediğinde bir anlığına buz kestiğimi hissettim, güldü kendi kendine.

Bir hücrenin önünde durdu ve kulağıma doğru yaklaştı. "Bugün sevgili koğuş arkadaşların öğrenecek yaptığın haltı" dedi. "Yani bunu bir ceza değil ödül olarak düşün" dedikten sonra beni karanlık hücre odasına ittirip demir kapıyı kapattığında tüm o karanlığın içinde kalmıştım.

Kendimi umursamadan yerde sürüyerek duvar kenarına getirdim ve bacaklarımı kendime çekip kafamı oraya yasladım.

Kunt gibi masaları devirip birilerinin kafasına sandalye geçirsem tüm derdim sıkıntım geçecek gibi... Mesela yarrak suretli Ercan'ın kafasına doğru... şimdiden bir rahatlık çöktü

Solcu Komünitesi hakkında düşünceleri buraya alalım...

Continue Reading

You'll Also Like

25.1M 897K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
5.6M 188K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
252K 23.6K 16
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
1.2M 20.3K 31
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...