MAFYA BEY -TEXTING +18

By tamamyayazar

3.5M 124K 67.6K

21. yüzyılın en deli dolu çarlarından biri olan, zamanının büyük kısmını sanal ortamda geçiren, gündüzü geces... More

zero
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
forty
forty-one
forty-two
forty-three
forty-four
forty-five
forty-six
forty-seven
forty-eight
forty-nine
fifty
fifty-one
fifty-two
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
seventy
seventy-one
seventy-two
seventy-three
seventy-four
seventy-five
seventy-six
seventy-seven
seventy-eight
seventy-nine
eighty
eighty-one
eighty-two
eighty-three
eighty-four
eighty-five
eighty-six
eighty-seven
eighty-eight
eighty-nine
ninety
ninety-one
ninety-three
ninety-four
ninety-five
ninety-six
ninety-seven
ninety-eight
ninety-nine
one hundred
veda-anket
so special: mafnaz
so special: lodas
so special: aköm

ninety-two

8.1K 507 285
By tamamyayazar

Selamsss aşklarım. Nabersiniz? Nasıl gidiyor hayat? Ölüp kalmadım merak eden kalplerinizi yiyimmm <3

INSTAGRAM: @tamamyayazar

Keyifli Okumalar :)

💘OYLAR VE YORUMLAR ŞELALEEEEE💘

Simge-Sevmek Yüzünden- "Bitti mi şimdi umut yok mu?Aşksız mı dünya ?Derdine yansın döne dursun. Batıyor battı batsın."

  🖤

Çarşamba 13:30

Takip eden günlerde Aker hastaneden çıkmıştı. Zaten o yoğun bakımın sağlıklı birini de psikolojik hasta edeceği kesindi. Ben hastaneleri hiç mi hiç sevmiyordum ya! Yine de doktoru, iki gün daha normal odada gözlemlenmesini istemişti. Başında da refakatçi olmaktan caymayan annem de babam da beklemişti.

Aker'in bu duruma memnun olmadığını görebiliyordum çünkü onlar yerine Ömür'ü tercih edecek, aile sevgisi nedir bilmeyen bir ayıcıktı.

Altın ayıcık ama?

Eh az olan sevgimin biraz artmadığını söyleyemezdim. Nihayetinde kendi dediği gibi kahramanımdı.

Bense Uğur Böceğim'le aramı düzeltmekten memnundum. Memnundum da arası hâlâ düzelmeyen birileri vardı. Bu da o rahatlama seansı gününden sonra Uğur'la bir daha görüşemememize sebep olmuştu. Çünkü Nilgün abla bana söylemese bile babam tarafından uyarılmış gibiydi. Uğur'un geldiğini bilmiyordu babam ama şöyle demiş olabilirdi:

Gelirlerse içeri alma.

Nilgün abla da onların sözüne karşı çıkmaz biri olduğundan kendi istemese bile gerçekleştiriyordu. İlk gün tavizinin ikincisi olmamıştı. Babamın zaten cambaz gibi ipte oynayan sinirlerini daha fazla germek istemiyordum. Uğur'un kaçak göçek girebileceğini bilsem de, ben de buna karşı olmak zorunda kalmıştım.

Yan yana olamamanın acısını telefonda çıkarıyor gibiydik. Uğur daha rahattı. Galiba pürüz gördüğü bu beladan kurtulmuştu. Tek kaygısı bizim içindi ama her gün şakasına bile olsa parmağımdan asla çıkarmadığım yüzüğümü attığımda rahatlıyordu. Yine seslerimizle özlem giderdiğimiz bir andaydık.

"Daha rahat hareket edebiliyor musun?" diye sordu Uğur. Morluklarım doktorun verdiği krem sayesinde epey bir yeşillenmiş, geçmeye yaklaşmıştı. Yine sıkı bir korse iş görüyordu.

"Nilgün Başqan her gün ilik kemik köklüyor, haftaya ayaklanırım ben ya!" dedim. Düne kadar tiksindiğim yemekler zorla ağzımdan sokulduğunda, alışmış bile sayılabilirdim.

"Keşke!" dedi Uğur da. Ama harbi yatıp dinlenmek iyi gelmişti. Artık daha rahat nefes alabiliyordum. Çok ani sızlama olmasa da, varlığını belli ediyordu zorladığımda ağrı.

"İyiyim ben askiiiim," dedim uzatarak.

"Aker nasıl?"

"Kayınçosunu düşünmeyen de ne bileyim?" dedim. "İyidir o ayı iyi."

Uğur telefonun öteki ucundan güzel bir gülüş bıraktı. "Ona bir hediye almayı düşünüyorum."

Yerimde biraz dikleştim. "Biliyor musun, hiç gerek yok!"

"Sen karışma güzelim, bu benim ona bildiğim bir borç. Hem kardeşinden de bu kadar nefret etmezsin ya?"

"Ya ama götü kalkacak?" dedim. "Zaten kalktı. Görmelisin evde onu. Hastaneden çıktı çıkalı pamuklara sarıldı. Annem babam da o ne isterse yapıyorlar zaten."

"Oyy kıskandın mı sen?" dedi Uğur. Bebekle mi konuşuyordu? Bebeğiyle!

"Kıskanırım tabi. Babam üvey evlat diyordu ona, beni unuttu adam."

"Yavrum nihayetinde ameliyat oldu çocuk. Bırak dört beş gün ilgilensinler. Herkesin dönüp dolaşıp geleceği nokta sensin nasılsa." Ben kürkçü dükkanı mıydım?

"Ya sen çok tatlısın," dedim. Yerimde tepinmek istiyordum ama bağzı şartlara nalet olsundu!

"Ne güzel rahatlatıyorsun beni ya."

"Görevim." dedi mafyam da. Yine ağır abi pozlarına bürünmüştü. "Bak sen?"

Sonra konu kaynamasın diye geri döndüm. "Eee ne hediye alacaksın?"

"Sevdiği herhangi bir şey. İstediği ya da fark etmez."

"Bu zenginlik, bu açık çek vermece... Halis mi?" dedim.

"Gerçek dünya güzelim. Hatta sen sorsana, kesin yine kafasında liste vardır o çocuğun. Bana iletirsin."

"Hımm olur," dedim hemen ama beni iyi tanıyan bir sevdiceğim vardı.

"Ama bak, saçma sapan bir şeyi istedi diye beni kandırmak yok güzelim. Parası fark etmez, ben ona hediye alacağım ki seni korumaya devam etsin." Ulan bu adam da iyice sana benzedi çıkarcı olmak konusunda.

"Haa sen yine beni düşünüyorsun," dedim Uğur'a. Birden neşelenivermiştim. Bilmem yine çocuk kandırdı, bilmem kendi fikri de buydu onaylama sesi bıraktı. Sonra "Şişşt aramızda," dedi.

Kıkırdadım. "Tamam sevgilim, soracağım ve ileteceğim sana. Birazdan bir ziyaretine giderim."

"O sana gelsin ya, sen çok kıpırdama yerinden."

"Aynı evdeyiz Uğur? Abartmasan mı?"

"İyi iyi tamam, haber edersin güzelim tamam mı? Benim aklıma gelirse de sana sormam."

"Havalara bak." Şokum şaşmıştı. Sonra gerçek dünyaya döndük tabi. İşler güçler ve kapatma saati geldi.

"Hadi öpüyorum seni. Birazdan bir toplantıya katılacağım."

"Tamam neremden?"

"Nerenden istersen."

Kızıllıklara boyandım. Aklım niye böyle çalışıyordu. Uğur'un ses tonundaki bir baskıdan olabilir miydi?

"Dudağımdan," dedim titrek bir sesle, kesik bir nefesle ama hiç inandırıcı değildim.

"Keyfin bilir bebeğim," dedi Uğur'un da keyifli sesi. "Görüşürüz olur mu, ararım seni."

"Tamam sevgilim, ben de öptüm." dedim. "Ben de dudağından." diye ekledim. Telefonları kapattık.

Gözlerimi kapatıp, bir küçük çığlık attım ama kendimi pikeyle boğmuştum. Şimdi zaten felaket tellalı olmuş babam, odama baskına gelmesindi.

Örtü altında, şekilden şekle girip, alevli sahneleri aklımda canlandırırken, kendi dişil enerjimde boğuluyordum. Telefon birkaç dakika geçmeden, geri çalınca da aklım fikrim Uğur olduğundan o sanıp açtım.

"Nereden olacağına karar mı verdin yoksa?"

Gözü kapatıp, ekrana bakmamak; akıl karı bir olay değildi böylece anlamış bulunmuştum.

"Anlamadım?" diye daha yaşlı bir ses yükseldi ama bu sesi de ada bakmadan tanırdım.

Örtüyü üzerimden deli gibi teptim, dişlerimi sıktım, acıyla kıvrandım ama çaktırmadan "Fatih Bey?" demiştim.

"Ahsen Naz." dedi o da. "Yanlış bir zamanda mı aradım?"

"Hayır hayır," diye kestim hemen. Yaşananlardan sonra onunla ilk konuşmamızdı ama ben gönlümü onlara karşı çoktan yumuşatmıştım. Onun da oğlunun da ne kadar üzüldüğünü biliyordum. Hatta oğullarında oluşan mahcubiyeti çok yakından görüp tatmıştım. Bazen bazı olayların dönüm noktası olup yaşanması gerekirdi, yaşanmıştı. Aker de çok daha sağlam ve çakal eve döndüğüne göre anlık sinirimin azalmasından normal bir şey göremiyordum.

"Daha doğru bir zaman olamazdı."

Allah'tan ayarsız ağzımdan beterin beteri bir laf çıkmamıştı. Yoksa kimse beni öldüremese bile ben kendimi bu utançla boğazdan sallandırırdım.

"Nasılsın? İyileştin mi biraz?"

"İyi diyelim iyi olalım," gibi orta halli bir cevap verdim. Fatih Özkara da sohbet açma konusunda pek iyi değil gibi duraksamıştı. "Siz nasılsınız?"

"Yeniden çok mesafeli olmuşuz?"

"Yani bazen hatlar karışıyor bende, bilerek yapmıyorum," dedim. "Fatih amca." diye de sonuna ekledim.

"Hah bak buna sevindim ve daha iyi oldum diyebilirim."

Yüzümde bir gülümseme belirdi. Ben de ne diyeceğimi bilemez bir hale düşecektim ki mafya babam çok uzatmamak adına lafa girmeyi tercih etmişti.

"Ahsen Naz, bir şey söyleyecektim sana. Aslında seni neden aradığımı tahmin ediyor olmalısın?"

"Bir miktar," dedim.

"Olanlardan sonra konuşamadık ama Uğur'dan biliyorum, iyi ki aranızı düzelttiniz."

"Anlık saçma sapan psikolojiyle verilen, hoş olmayan bir karardı benimki. Yoksa aramız bozulmamıştı ki."

"Sen çok akıllı, olgun bir kızsın. Duruma böyle yaklaşacağını er ya da geç hepimiz biliyorduk aslında."

"Teşekkür ederim."

"Her neyse, sizin ikinizin ya da bizimle senin aranda sorun kalmamış olabilir ama geleceğinize giden yolda halletmemiz gereken, büyük bir mesele var."

"Babam." dedim. Büyük kelimesine baskıdan hemen anlamıştım.

"Evet. Onunla konuşmayı gerçekten istiyorum. Bir baba olarak şunu söyleyebilirim ki onu en iyi ben anlıyorum, o da er ya da geç beni anlayacaktır ama ona giden yol da senden geçiyor."

"Ne yapabilirim ki ben?"

"Babanı ikna edebilirsin. En azından bir şans verip otursun bizimle. Biliyorum ki seni asla kıramaz."

"O kadar belli mi ya?" dedim. Takılıyordum aslında. "Babamın zaafı olduğumu bu kadar belli etmemeliyim."

"Sadece onun değil aynı zamanda Uğur'un da zaafısın ve kendi oğlum, bu işi halletmezsem bana düşman bile olur. Bu yüzden baban, rica ediyorum, diyeceklerimi dinlesin. Suçlu göreceği kişi Uğur olmamalı anlıyor musun?"

"Uğur cidden gözü karartabilir, bunu yapabilir değil mi?"

"Yapar yapar," dedi Fatih baba da bir iç çektikten sonra. Oğlunu da kovalaşmıştık ayaküstü iyi mi?

"Ne diyorsun halledebilir misin?" diye devam etti. "Eldeki kaynaklar ya sensin ya da babanın yine kıyamadığı biri olan kızım Ömür." Bu adam kırıcı olduğunun farkında mıydı? Bu yaştan sonra bir kaynak olmadığım kalmıştı.

"Ama Ömürlük bir mesele olmadığı için bu işi dördümüz de çözüme kavuşturabiliriz. Tabi annen de dahil olup, kızgınlığını yüzümüze vurmak istemiyorsa?"

"Yok," dedim. "Yani o kadar kızgın değildir annem, babam daha ciddi oluyor. Annem daha uzlaşmacı olma taraftarı ve bu ara sağlık olarak iyi değil."

"Hayırdır? Nesi var?"

"Aker'le ilgilenirken yoruldu biraz. Vitamin falan kullanmaya başladı. Onu yeniden yormak ya da strese sokmak istemiyorum. Yeni atlattı zaten olayı." Bir ara işimizi gücümüzü bırakıp annem için korkmuştuk çünkü ama doktor ona da üzüntüden vücut direnci düştü demişti sadece. Şükür kalıcı bir hasar değildi.

"Geçmiş olsun," dedi Fatih baba.

"Sağ olun."

"Tamam o zaman Ahsen, senden haber bekliyorum olur mu?"

"Bugün içinde konuşacağım," dedim. "Ertelemenin manası yok. Nihayetinde benim de kafam daha rahat olacak."

"Tamamdır, görüşürüz kızım. Kendine dikkat et."

İçim sıcacık olmuştu. "Görüşürüz," dedim. Telefonu ikinciye kapatırken, bu sefer de kayınbabam beni seviyor utancına girmiştim. Ama stres ağır basınca ayaklandım. Üzerimdeki pijamaları düzeltip, kaplumbağa adımlarıyla odadan çıkarken, Aker'in odasının açık kapısından sesleri duymaya başlamıştım bile.

"Bak oyun bilgisayarı diyorum baba! Lazım ya, istek değil ihtiyaç. Bugüne bugün oyun aleminde ünüm var. Zaten formdan düştüm, açığımı en iyi ne kapatır? Canavar gibi bir pc."

"Boş bahane arama oğlum be!" diyordu babam da cevaben. Bu ara çökkün ruh durumlarından ötürü işi de salmışlardı. İkisinin de yerine geçici birileri bakıyordu.

"Ya nasıl boş bahane ya? Devir teknoloji devri, nasıl boş bahane?" Kapının kenarına yaslandım. Öyle büyük devlet sırlarını tartışıyorlardı ki sanki, dönüp bana bakmamışlardı. Aker yatağında yine uzanır pozisyondaydı, babam da başlığa yaslanmış oturmuştu yanına.

"Aker, iyi ki bir ne istersen yapacağız dedik sana da. Son damlana kadar da kullanmazsın bu durumu."

"Daha bu ne ki peder? Sen dua et ben senden arabadır, yazlıktır istemiyorum."

"Yaz bitiyor bitiyor, ne gerek var? Kış gelecek, sıcak evin var oh mis!" Klasik Türk babası yükleniyor. Ne gerek var reis.

"Eee asıl bunlar boş bahane! Deli çıkacağım ben biraz daha böyle yatarsam, hiçbir şey yapamazsam! Bari oturduğum yerden oyun uzmanı olurum."

"Zaten delisin," diye ortama bir giriş yaptım.

"Sen sus kız!" diye hemen lafını söyledi Boker. Babamın da dikkatini nihayet çekmiştim. Meğer görünmeyen çocuk olmak ne boktan bir şeymiş ya! Aker'i şimdi anlıyordum. "Niye ayaklandın Naz'ım? Bir şey mi oldu?"

"Yooo olmadı. Ya da dur aslında oldu babiş. Büyük çocuğunu ziyaret etmeyi unuttun."

Babam yerinden ayaklandı hemen. Yanıma gelip elimi tutarken ve beni dikkatlice yatağa oturturken söyleniyordu. "O nasıl laf! Aker insanı kıskacına aldı mı bırakmıyor, çenesiyle beynimi..." Duraksadı. "Yoksa sonraki durağım sendin."

"İlk durağın olmalıydım ah ah. Mazide mi kaldı yoksa o günler?"

"Alış kızım alış, tahta geçme sırası bende!" dedi Aker. Eşek gibi sırıtıyordu.

Bacağına bir tane patlattım. "Sen şimdi görürsün yelloz seni!"

Dil çıkardı.

"Süt getirdim size, kurabiyeyle." diyen annemdi. Ardımdan odaya girmişti. Ortama yayılan güzel bir kurabiye kokusu da, Aker'in havalandırılsa da sürekli yaşanan odasının boğucu havasını kırıp geçmişti. Thanks God!

"Ellerine sağlık Peri'm," dedi babam. Bu anne kurabiyesi kokusunu hepimiz tanırdık. Canı çektiğinde leziz yemekler yapabilen Periliçe'min işiydi. "Ama yorulmasaydın, zaten halsizsin."

"Ne olacak canım? Biraz ağzımız tatlansın. Çocuklarım için uğraşırken yorulmam hem ben."

Eyvahlarım olsun ki ben tat kaçırıcı bir meseleyle gelmiştim. Ama söylemem lazımdı ya.

Annem kendilerini de es geçmeyip, dört bardağa doldurduğu sütlerden ikisini bize uzattı. Babamla kendine de aldıklarında, annem yatağa yanımıza, babam da Aker'in pek kıymetli oyuncu sandalyesine oturmuşlardı.

Sıcak kurabiyelerden birini alıp, ağzıma attım. Un kurabiyesine bayılırdım. Bir de annem bunun içine damla çikolata atıyordu ve tadı, tarif edilemezdi.

Dilimi hafifçe yakan sıcaklığı bir yana, tadı damağımda yayıldı.

"Özlemişim!" dedim. Hanımelileri andırdı bana, anne eli değmiş gibi.

"Daha sık yaparım bundan sonra," dedi annem de.

"Şu evde isteklerimi kırmayan tek kadınsın be mom," dedi Aker. "Dur Nilgün Sultan'ı da unutmayayım ama."

Gözlerimi kısıp, tip tip baktım ona! "Aşk olsun ama anne, gerçekten Aker için mi yaptın bunları?"

"Yavrum o nasıl laf?"

"Bugün Ahsen yine ayarsız," dedi babam benden önce.

"Napim?" dedim omuz silkerek. "Kıskanıyorum."

"Bebeksin bebek!" dedi Aker ama bu söyleyiş tarzı, hiç de sevimli değildi. Dalga geçtiği barizdi.

"Birilerinin bebeği olmayacaksam, nasıl doğdum ki bu hayata?" dedim kaşlarım çatılmıştı. Neden değil miydi o?

Yoo düz mantıque!

Babam bu her yere çekilebilecek önü açık cümleyi netçe kesti. "Benim bebeğim yani?"

Tatlı tatlı sırıttım. Ağzıma bir kurabiye daha attım ki yeni fark ediyordum, meğerse acıkmıştım. Yan gel yat günlerimde, ağzıma sürekli bir şeyler sokulduğu için iştahım da epey açılmıştı. Sonra gözlerim aşağı kaydı. Neyse ki şimdilik göbeğim yoktu!

O da olur be gülüw, hem de fazlasıyla.

"Aslında ben size bir şey diyecektim," dedim. Klişe bu ya, saniyesinde babamın telefonu çaldı.

"Bekle biraz bir tanem, buna cevap vereyim on oldu aradıkları bir bensiz iş yapamıyorlar," diyerek ayaklandı. Stresle tırnaklarımı kemirdim.

Acaba hangi ünlü oyuncusu kapris yaptı kız? İnsan az meraklı olur. Günlük hayatı da çok salmamak gerek.

"Bahaneyle ben de tabağı yenileyeyim," dedi annem de. İçinden iki aldığım ama Boker'in bokboğazlığıyla öğüttüğü boş kurabiye tabağına baktım. "Çüş camış!"

Dolu ağzıyla omuz silkti. "Napim?"

Iyy yatağa da kırıntı saçmıştı. Ağzı dolu olanlar konuşmasın ya!

Keşke senin de ağzın dol-

İç ses!

Fırsatı kaçırmamak için annem de odadan çıktıktan sonra dolu yanağına bir tane geçirdim. "Bak beni dinle, sana bir şey söyleyeceğim şimdi!"

"Ne vuruyon lan?" dedi. Feleği şaşmıştı.

Aşko kuşko hallerden çok kısa zamanda vazgeçip, yeniden özümüze dönmüştük. Şükür, hamd.

"Uğur'la konuştuk," dedim hiç uzatmadan. "Sana bir sürprizi var sevdiceğimin."

Hemen dikleşti yerinde. Yakasını paçasını façasını düzeltti. "Ne gibi?"

"Söyleyeceğim ama önce bana yardım edeceğinin sözünü vereceksin?"

"Lan ne konuda? Ne diye bilinmez konuşup, beni de gün ortası geriyorsun sen?"

3 IQ'lu beyninin kalan hücrelerini yakmamak için baştan girdim konuya. "Bak şimdi Fatih baba aradı beni biraz önce." Gözleri tehditkarca kısıldı kullandığım kelime yüzünden.

"Seni babama söyleyeceğim."

"Vallaha bu sefer seni ben öldürürüm. Alamazlar elimden." diye ben de bir tehdit savurdum.

"Eee?"

"Eesi adam diyor ki babanla bir konuşayım, sizin işiniz bozulmasın."

Gavat Boker'in adamlığı tuttu. "Hayırdır ne işiniz var?" dedi dayılanarak.

"Salağa mı yatacaksın? Benim için kör kurşunlara atıldığın gün enişten bana evlenme teklifi etmişti farkındaysan?"

"He ya doğru, ablam gelin oluyor sırada bana geliyor türküsü çığıracaktım."

Gözlerimi devirdim. "Ablam dedin bu arada." Ablam sayacı kaçtı ya?

Yanağımdan sert bir makas aldı. Ovundum ama konuşmaya devam ettim. "Neyse babamı yumuşatmamız lazım ki aşkımıza mani olan, Yeşilçam babalarından olmasın. Ben şimdi ona diyeceğim hatırım için konuş, sen de hemen yalakalık yap. En iyi becerin, zaten zorlanmazsın. Babamı mutlaka ikna et."

"La bir pc almaya ikna edememişim adamı seni vermeye nasıl ikna edeceğim?"

Puahahhahsahdhdjf!

Aslında çok mantıklı bir noktaya parmak basmıştı. Ama gülmemek için direndim. Bugün nedense hep olmayacak şeylerle kıyaslanıyordum.

"Sen yaparsın, aslansın kaplansın." dedim, yalandan. Yoksa bunun aslanlığından ne olurdu be? Sevdiğine kediydi.

"Yollusun sen de kız, ne bu evlenme merakı!"

Ensesini şamarladım. "Sen de pezevenksin ben sana bunu söylüyor muyum?"

"Günde mutlaka üç kere. Sabah öğlen akşam!" diye dalga geçti. Ciddi değildir inş Nazikom?

"Sus bir kafa sikme! Babamı ikna et ki ben evden rahat gideyim. İşin ucunda sen de sevineceksin diyorum?"

"Hemen de evleneceksiniz o zaman? Lan olaylar ne ara böyle gelişti. Okuyorsun sen daha, yaşın başın kaç?"

"Ya oğlum sen mal mısın?" dedim suratına ciddi bakarak. "Ben Uğur'la takılmak için de evden çıkmıyor muyum sanki? Niye hep aklın fikrin gelin olmamda? Sevgililer de vardır."

"Kaç altın gelir hesabı yapıyorum karışma." Vizyonsuzdu bu çocuk!

"Bak sen bana yardım et. Enişten sana belli bir miktar çek verdi."

Tek kaşı hızla havalandı. "Nasiiii?" Berbat şive taklidini de sikeydim ama açık çek verdiğini söylememe de gerek yoktu.

"Şöyle, Aker diyor iyi çocuk diyor, hoş çocuk diyor. Kahramanlık yaptı sevgilim için diyor ben de onu karşılıksız bırakmam diyor. Sana bir hediye alacak. Sen benimle iyi geçin, işimi gör ben de sana istediğin bilgisayarı aldırayım. Nihayetinde onların bir öğün parasıdır. Rahat alır." Aker yan yan sırıttı. Ben bu sırıtışı biliyordum. Yemezler güzelim sırıtışı?

"Yürü git lan çakal! Ben de biliyorum benim istediğim şey onlara çerez! İş böyle mafya anlaşmasına geldiyse kendimi o kadar ucuza satar mıyım lan ben?"

"Sen beş para etmezsin de." dedim yine de ondan medet ummaktan başka seçenek düşünemiyordum. Aker oralı olmadı. Aklında Uğur'un dediği gibi çoktan bir liste hazırdı belli ki.

"Söyle o zaman enişteme, sizin babaları buluşturmak için bana da Ferrari alsın! En son modelinden." Çenem yere doğru düştü.

"Öööehhh! Ebesinin nikahını da versin!" dedim garip bir nidayla. "Bana daha araba almamış adam sana neden alsın?"

"Zaten sen onun Bugatti'sine kondun kızım. Görmüyor muyduk biz, kör müydük? Bu evde yaşamıyor muyduk günlerce site sakinlerinden, bizim evin önünden gelen giden arabaya yan baktı. Allah'tan ki çizdirmedin."

Eee elit bir sitede oturmasaydık. Şimdi buradakilerin Bugatti'si mümkün değil olamazdı ama kıyak arabaları illa vardı. "Ama benim adım Aker, soyadım da İnat! Taa ilk günden o sarı bela yüzünden kafayı taktım ben Ferrarilere! Neyim eksik? Böyle de bana işiniz düştü? Win win yapacağız. Bana da ondan alacaksa, sen bu işi oldu bil. Seni bugün bile istetirim."

"Ne?" dedim biraz yüksek sesle.

"Yapacak mısın?" dedi Aker kendinden emin.

"Ya başaramazsan?" dedim ki, kapıya yaklaştı adım sesleri.

Aker hemen elini uzattı. "Elimi sıktığın an kabul sayarım gerisini bana bırak!"

Kalbim götümde attı. Ya annem ya babamdı gelen ama hiç fark etmezdi. Ecel terlerim boşandı. Yine de sevgilimi yakan ben oldum.

Kanka sal, adam paradan korksa açık çek vermezdi ne düşünüyon?

O da doğruydu gerçi. Aker'in hemen elini sıktım. Kapı açıldı. Anne babam art arda girdiler içeri. "Oyy bebeklerim anlaşmışlar bakıyorum." dedi annem sevgiyle.

"Ne anlaşması ya?" diye carladım. Kadın şok oldu. "Ne bağırıyon kız annene?" diyen de hanımcı babamdı. Biraz mahalle ağası olmuştu bu ağızla ama söz konusu karısı olunca kızı da önemsiz kalıyordu.

"Anlaşma falan yok!" dedim.

"Kızım sen iyi misin?" dedi annem. Aker de acıyla kendime gelmemi ister gibi yine kaburgamı dürtüyordu. Neyse ki sağlam tarafımı. Çaktırma demek istediği barizdi. Cringe geçirmişti.

"Kardeş sevgisi işte. Birbirinizi üzen de sizsiniz seven de." dedi annem. "Ondan bahsediyorum sen niye delirdin ki?"

"Yaa çok," dedi Aker. Deli bir kahkaha attı. "Hayatı bugün yeşil görüyorum ya. Dünya gerçekten böyle bir yer mi?"

"Niye gözlerinden mi?" dedi babam. Off renkli gözlüler o renkle mi görüyor çevreyi diyen tayfa... Babam kapatılsın!

Yüz buruşturduk üçümüz de ama babam oralı olmadı. Keyifli keyifli güldü.

"Yoo," dedi Boker. "Dolar renginden."

Beyinler biraz yanmıştı. Yeni tabaktan bir kurabiyeyi Aker'in ağzına tıktım. İşine geldi.

"Eee kızım?" dedi annem. "Sen bir şey diyecektin, kaynamasın arada."

"Hah evet otursanıza bir." Maazallah kalp krizi falan geçirirlerdi, şimdi sağlık önemliydi anlamıştık.

Eski yerlerinde geçtiler.

"Şimdi annecim, babacım bir durum var."

"Benim beğenmeyeceğim bir durum belli ki," dedi babam. Kızını bir bakışından ya da kelimesinden tanımayan da ne bileyim? Masumca güldüm. "Öyle demeyelim de, beni Fatih Bey aradı diyelim."

"Sabır!" dedi babam. "Konunun onlara bağlanacağını nasıl şak diye biliyorum ama?" Bir kere de kendini övme be reis.

"Baba, bak ben sizden bugüne bugün pek bir şey saklamamaya çalıştım-"

Annem de babam da ciddi misin bakışları attılar ki bana yandan, böyle demesem iyiydi diye düşündüm.

"Yani bir zamanlar saklamıyordum. Şimdi de saklamak istemiyorum. Biz Uğur'la konuştuk. Barıştık. Ki zaten küsmemiştik de aramıza soğukluk girer mi endişesi taşımıştık. Onun da babasının da, kardeşinin ve Lodos'un da ne kadar üzgün olduğunu ben biliyorum. Gördüm."

"Aslında konu onlardan çıktı değil mi?" dedi babam. Belli ki günlerdir bunu kafasında kuruyordu.

"Senin zamanında erkeklerden hoşlanıyor dediğin kişi Atlas'tı?" diye devam etti.

"Ne?" dedi annem şaşırarak. Ah be kadın magazinciydi ama dedikoduya kördü masum Peri'm.

"Belli ki sevdiği erkek de Lodos."

Offf hem de ne errrrkek yaaa!

Kafamı salladım. "Sherlock musun be reis?" dedi Aker. "Ben bile geç anlamıştım." Babam buraların kurdu olduğunu sakınmadı.

"Ben nasıl bunları kaçırırım ya?" dedi annem. "Naz sen ne ara babana anlattın bunu?" En son Periler duyar.

"Ya ben babam da sana anlatır diye anlatmıştım bir zamanlar. Ne bileyim eşler sevgililer arasında sır olmaz ki, tek tarafa bir sır verdin mi artık onu iki kişi biliyordur."

Katılma butonuyum.

"Kızıma da bak sen!" dedi babam. "İlişki uzmanı olmuş. 20 yaşında!"

"Ay sen hiç konuşma Serdar ya, sıyrılmaya çalışıyorsun resmen." diyen annemdi.

"Ya ben neden sıyrılayım Peri'm? Yakın çevrede böyle bir ilişki görmemiştim. Kız da geldi varsayımsal konuştu. Sadece yardımcı oluruz dedim. Ben nereden bilebilirim mafyanın oğlu çıkacak bu kişi? Sonra gözümün önündeki halleriyle detayları birleştirdim. Ben az mı dizi senaryosu gördüm be?"

Mafyanın Oğlu Bir Gay diye kitap yazsam tutar mı ki la?

"Baba-" dedim ama yeni bir didişme yaratmıştım tutmadığım çenemle.

"Eee olsun ben sana dıdısının dıdısı şunu yapmış diye gelip anlatıyorum ama? Bu mu yani, bir baktın anladın? Şaka gibisin!"

"Senin işin bu?" dedi babam. Sokrates'in savunmasını geçenlerde bugün o vardı.

"Sana yazıklar olsun," dedi annem. Regl miydi acaba?

"Ayh!" diye bir nefes verdim. "Baba bak, eşinle sevgilinle aran bozuk olunca, o sana trip atınca küsünce dünya nasıl çekilmez bir yer oluyor değil mi?" Fırsatları değerlendirmece!

"Kraliçeeee!" dedi Aker. "İyi yerden girdin helal."

"Bizim aramız bozuk değil?" dedi babam.

"Bozuldu," dedi annem.

"Sikeceğim ha!"

Belermiş gözlerle sabır taşı olsa çatlatacağımız adama baktık. "Ne?" diye üçümüze de kafa sallayıp daha çok sinirlendi. Hemen devam ettim.

"O yüzden ben de sevgilimle aramı bozmak istemiyorum baba. Uğur'un babası da, sana bu durumu en baştan anlatmak istiyor. Adam belli ki mahcup, senin yaşadığın acıyı da anlıyor. Bir gelsinler, konuşalım."

"He he, anlıyordur." dedi babam. Niye Fatih babayla ilgili meselelerde ya da yan yana gelince çocuklaşıyordu bunlar?

"Anlar baba, o da çocuklarını korku içinde büyütmüş nihayetinde. O gün Ömür babasına gitmeyip, bize geldi diye bile ne kadar içerledi. Tamam temiz iş yapmıyorlar belki ama dünya zaten kirli?" Senin de savunman çok kötü değil şimdi?

"Bizden uzakta kim ne bok yerse yiyebilir kızım? Siz niye bu basit mantığı anlamak istemiyorsunuz? Ben mafyalar yoktur mu diyorum? Ben onlardan birkaçı benim çocuklarıma, karıma bulaşmasın istiyorum. Bu kadar net."

"Baba ya! Anlamak istemiyorsun resmen beni. Görmüş geçirmiş adam, biliyor hissettiklerimizi. Yapma, gelsinler ya da biz gidelim, konuşalım. Orta yol bulalım, kırma beni."

"Ahseeeyn haklı peder," diye nihayet araya girdi Boker. Gavat, beni kurtarmasa rüyasında oyuncak araba görürdü ancak. Ki bakalım kurtaracak mıydı?

"Korktuk biliyorum, ben de korktum itiraf ediyorum. Yani ölmekten, bu salak kızına bir şey olmasından." Dişlerimi sıksam da konuşup bozmadım. Göz ucuyla bana baktı. "Belki de ona bir şey olmasından daha çok korktum. Ama bak şimdi iyiyim. Hepimiz bir şekilde iyiyiz. Hatta kabul da ediyorum Ahsen'in hasarsız kurtulması mümkündü, ben biraz ayarlı davransaydım. Siz de üzüldünüz, yıprandınız. Bunun da farkındayım ama nihayetinde ben de o aileye damat olacağım baba."

"Senin ebeni-" dedim! Bu nasıl bir boka bulanmaydı. Bir noktaya kadar iyi gidiyordu üstelik. Ben babamı sakinleştir diyordum, o iki taraftan dünür olmaktan konu açıyordu.

"İyi günlerimizde onların koruduğu kadar kimse kollamadı bizi nihayetinde. Hiçbir eğlenceyi eksik etmediler. Bizi de kendilerinden öyle ya da böyle gördüler. Yanlış anlaşılmalar olmuş olabilir ya da hayatlarımız, onların yaşadığı zorluklara bulanmış olabilir ama bugün varsak sevenleri ayırmak ne büyük günah sen biliyor musun?"

Küçük Emrah!

"Ömür'ün bir suçu yok," dedi babam. "Sen çık kızıyla. Evlenecek değilsiniz ya hemen." Yakışmadı SerdaReis, siz bizim Ömür bebeğimizle gönül mü eğliyorsunuz?

"Oha!" dedim yükselerek. "Baba bu nasıl bir evlat ayrımı ya? Uğur suçlu mu yani? O mu tuttu sanki adamları? Ne kadar üzüldü benim sevgilim senin haberin var mı?"

"Hey bir saniye belki evleniriz?" diye araya girdi Aker. "Ben ciddiyim baba, bu kız benim kaderim."

Yüzük parmağımı babamın gözüne gözüne soktum. "Biz evleneceğiz baba. Evet dedim ben?"

"Kriz geçireceğim." dedi babam boğazını ovuşturarak. "Biz nerede hata yaptık Peri?"

"Erken evlenmekte olabilir mi?" dedi annem hiç golü kaçırmadın. Ov sertti.

"Şimdi sana yazıklar olsun Peri'm. Pişman mı oldun?"

"Hayır ne alakası var be? Ama çocuklarımıza da reşit olur olmaz evlenilebilir mantığını aşılamışız onu görebiliyorum." Biraz da özeleştiri.

Babam birkaç saniye içine döndü. Annemin girdiği yer de epey iyiydi. Eğitim ailede başladığına göre harbi rol modellerimizden kaptık durumu diyebilirdik.

"Anne sen halden anlarsın, çocuklarını da tanırsın," dedim. "Sen bana destek çıksana. Sence de onlar suçsuz değil mi? Hepimizin düşmanları vardır. Mesela sen de zamanında başka kanalın magazincisiyle tartışmıştın, yalan mı?"

"Değil," dedi annem.

"Biz de okulda sorunlar yaşıyoruz. İlla ki kafayı bize bir şekilde takan, iyilikten çok kötülüğümüzü isteyenler oluyor. Onlarla savaşabiliriz. Hep savaştık. Mafyalar da savaşıyor ve ben buna yakından şahidim. Onları da anlamak, dinlemek gerekmez mi şimdi? Kimin hep dostu var ki? Düşman dediğin de saniyede kazanılıyor bu arada pek zor değil."

"Yani doğru diyorsun aslında," dedi annem. Akıllı Peri'm. "Ben de kalpten onların bunu bilseler kendi canlarını hiçe sayacaklarını, Aker'in ya da senin canına zarar gelmesine izin vermeyeceklerini biliyorum aslında ama babana ve bana yaşatılan o korku yok mu? O da bizi bitirdi kızım, sen de bizi anla. Ben ömrümde hiçbir zaman bu kadar kötü olmamıştım. Ki hâlâ on yaş yaşlandığımı düşünüyorum üzüntüden." Tahmin edebiliyordum ki.

"Annecim," dedim ellerini tutarak. "Ben zaten anlıyorum sizi. Hep aynı yere dönüyoruz işte. Birazcık empati, tarafları dinleme ve adaletli olma. Her şey güzel giderken onları severken iyi ama tek hatalarında silmek de bize yakışan mı?"

"Bu ikinciydi Ahsen," dedi babam. "Unutuyorsun herhalde, ilkinde sen kaçırıldın."

"Tamam," dedim alttan alarak. "Üçüncü şans denen şeye inanalım. Neden olmasın? Ki biz en insancıl ailelerdeniz. Hep sevgi ve aşk gördük sizden, şimdi nasıl nefret ve düşmanlığa dönsün hislerimiz?"

Babam bir put gibi tepkisiz kaldı. Bence içi kaynıyordu ama ağızdan çıkacak o evet ona şu an çok zor geliyordu. Bir dakika neredeyse bu hararetli ortam sakinleşsin diye bekledik. Karalar bağlamıştım bile.

"Baba var ya," dedi sonra Aker. Eli ameliyatlı yerine doğru ağır ağır yollanmıştı.

"Sinir, stres, bu ani öfkelenmeler karaciğeri hep çok yoruyormuş, galiba benimki iflasın eşiğinde," diye söylendi. Babamdan bir şamar yemişti ama sonu çok kabul edilebilirdi.

Aykanlar ama son dakika golcüleri...

  🖤

Çarşamba 20:30

Salon olabilecek en dolu halindeydi. Babalar buluşması aile buluşmasına dönmüştü. Her şey, herkes içinde enine boyuna konuşulduktan sonra nihayet kapanacaktı. Artık eşlerin birbirine trip atmasına da gerek yoktu. Ben neden en son öğreniyorum demesine de.

Babam, Özkaralar evimizin sınırlarına ilk ayak bastıklarında travma yaşamış gibi bir diken üstünde kalmıştı ve bu sefer onları hoş geldin beş gittinle karşıladığı söylenemezdi. Geçip en sevdiği tekli koltuğuna kurulmuştu. Bir yanına da, diğer evin reisi Fatih baba oturmak durumunda kalmıştı. Çünkü babamın onu kale alması için en kritik nokta diğer tekli koltuktu.

Anneler ikiliye yan yana geçmişti. Hâlâ aralarında gizli bir sevgi olduğunu biliyordum. Eski bir dostu görmüş gibi yüzleri gülmüştü. Biz gençler de kalan koltuğa ve sandalyelere sığışmıştık. Ki en kral yerlerden biri de benim ve Aker'indi çünkü gaziydik.

Fazlaca azar yesek bile canımızın sağlığıyla ilgili duygu sömürüsü yapmak babamı her zaman yumuşatıyordu. Bunun farkında ve kullanıyorduk. Kötü evlat örneği.

Salondaki sessizliği kim bozar diye birkaç dakika bekledim. Kimseden ses çıkmadı. İşin kötüsü ben de ne diyeceğimi bilemediğim nadir anlardan birini yaşıyordum.

Herkes kendine en yakın kişinin yüzünü süzüp duruyordu. Bu genelde eşlerdi. Beşli grup buluşmasında neyse ki hiçbirimiz sap değildik. Göz ucuyla ben de Uğur'uma olan aşkımı katlıyordum tabi. Meraklıydı. Telefonda akşam bize gelin konuşacağız dediğimde detayları pek benden öğrenememişti. Mutlaka babasına sormuş olmalıydı. Ama bu işin çözüme gideceğine olan inancıyla mutlu da gözüküyordu. Su altından saman yürütüp, birbirimize gizli öpücük attık. Pek tabi babama yakalandık.

Of ki ne of! Artık eski şansım da, o olayların içinden hop sıyrılma durumum da beni terk edip gitmişti. Babam boğazını temizledi. Konuya şak diye Fatih baba girdi. İnş o görmemişti.

"Buraya gelme sebebimiz belli. Sizi ziyaret etme amacımız da."

"Derken?" dedi babam. Yani cümleler akla gerçekten başka bir anı getiriyordu.

"İşte geçmiş olsun dileğinde bulunmak. Aileler arasında bir sorun kalmaması için sizinle konuşmak istedik." Tabi canım ya ne olacaktı? Kocaman bir geçmiş olsun buketi de yaptırmışlardı. Hatta girişte Uğur elime tutuşturmuştu. Ardından gelen Ömür'ün elinde de, tatlı yiyip tatlı konuşalımı temsilen baklava vardı.

Babamın derin bir nefes aldığını gördüm. Rahatlamıştı. "Anladım."

"Daha iyi misin?" dedi Fatih baba. Aker'e bakmıştı ama. Onun da mı ilk göz ağrısı o olacaktı? Ama ben gerçekten çoğk üzülüyordum artık.

"İyiyim," dedi Aker de ne diyeceğini birkaç saniye düşünerek. Mafya babasının karşısında o da geriliyordu neyse ki. "Dikişler de eriyip gittiğinde daha iyi olacağım ama arada sızlıyor."

"Yaptığın bir kahramanlıktı." diye araya girdi Semra kaynanam da. O da mı Brütüs?

Aker'in götünün kalktığını resmen gördüm. "Öyleydi," dedi. Tabi babam durur mu?

"Kahraman olmasına gerek yoktu ama oğlumun? Yanlıyor muyum? Görevi değildi nihayetinde?" Gözleri, Fatih Özkara'nın üzerindeydi. Görevi kelimesini de bile isteye bastırmıştı.

"Tabi ki fakat bazı durumların yaşanması gerekti. Aker'in dikkatiyle şu an iki evladınız da sağlıklı."

"İkisinin de gece ağrıları oluyor, onları kontrol eden benim. Duruma sizin kadar iyimser bakamıyorum yani."

"Bakın Serdar Bey, bir baba olarak belki de sizi en iyi ben anlıyorum. Maksadım bir şeyleri yarıştırmak da kesinlikle değil ama benim, ailemin hayatı da hiçbir zaman beklediğiniz kadar kolay olmadı."

"Beklediğimi söylemedim zaten. Mafyasınız siz bundan daha büyük ne bela olabilir ki?"

"Sırf bu yüzden ben de senelerce, her Allah'ın günü çocuklarımın, eşimin canı tehlikede mi diye uykularımı kaçırdım. Ama bana sunulan hayat da buydu, bir kuralmış gibi ben de kendi evlatlarıma bu hayatı sundum. Bazen seçme şansınız yoktur."

"Sizi anlıyorum," dedi babam. "Ama bir noktaya kadar." Fatih baba açıklama ister gibi bakınca devam etti. "Sizin seçme şansınız olmadı madem, evlatlarınızı bu işin içine neden çektiniz? Bu da mı şanssızlıktı bir mafya lideri için? Bunu anlamıyorum. Bir de bu kişinin işi iyi yapmayan adamlarla çalışması, asla mantık yok."

Harbi he, babam akıllı adamdı. Hep doğru noktalarda parmağı vardı. Yani bunu çok az sorgulamıştım ben. Neden Uğurları da zorladı. İyi bir girişti kız babası olduğu için. Bir de Halilişko ile Onurlu adamı seviyordum ama bunlar da kutlamaya katılacağız diye görev mörev salmışlardı bea!

Belki Aker'i istemeye gelmişlerdir.

"Durumu anlatmama izin verin öyleyse."

"Buyurun," dedi babam. Biraz da meraklanmıştı şimdi hep ilgi çekici bir senaryo gördüğünde davrandığı gibi... Meslek hastalığıydı.

"Babam bana bir seçme şansı sunmadı ama şöyle diyebilirim ki bunu ben de istedim. Eskiden işlerimizi büyütmek için bir yola girmiştik. Ki Semra'nın babası da o zaman ortağımızdı. Dünya yaşanması kolay bir yer değildi. Yükselmek için de iyi iş ve iyi sermaye gerekiyordu. Ben böyle görüp öğrendim. Babadan oğula. Sonraları elimize kötülük bulaştı. Bunu inkar edecek bir durumda da değilim artık."

Babamın kafasını anlıyorum der gibi salladığını gördüm. Bir zahmet de diyor olabilir şimdi.

"Ben de çocuklarımı bu her an tetikte olunması gereken hayatın içinde, her tehdide hazır olsunlar diye yetiştirmek zorunda kaldım. Bir yaşa kadar onları koruyan bendim ama bizim dünyamızda işler bir büyür, tehlike on. Haliyle, özellikle büyük olan diye Uğur'a seçme şansı veremedim. Kurduğumuz her şeyin başına geçmesi gereken biri lazımdı. Ha bu Uğur olmasaydı diğer evlatlarımdan biri mutlaka olacaktı. Çünkü aile meselesi de epey ünlüdür bizde."

"Nesilden nesle mafyacılık. Harbi dizi gibi hayat," dedi babam. İki babanın bu zıtlığı halis miydi ya?

"Aker'in vurulduğu son meseleye gelirsek..." dedi Fatih baba.

"Konu yine ailemle ilgili bir mevzuydu. Büyütmek istemediğim basit detayları, başkaları gözüme sokmaya çalıştı. Ne ailemin ne de kendimin özel hayatına bugüne dek birini karıştırdım ben. Bu durumda da karşımıza düşman almış olduk."

"Bir saniye baba," dedi Atlas.

"Serdar Bey ve Peri Hanım var sadece durumu bilmeyen. Ki bizim de gizli saklımız yok artık. Söyleyebiliriz."

Mafya babanın, bu kararı LodAs ikilisine bırakması takdire şayanken, Cesur Yürek ama Minnak Civciv'imin cesaretli oluşu da yeme de yanında yatlıktı.

Atlas anne ve babamda gezdirdi gözlerini. Sonra yanındaki Lodos'a göz ucuyla baktı. "Lodos benim sevgilim. Bilmiyorum bu durumu siz nasıl karşılarsınız ama çocuklarınızdan gözlemlediğim kadarıyla hortlak görmüş gibi davranmayacaksınızdır?"

"Belki inanmazsınız ama sizin hayatınızda bu ne kadar büyük bir sorunsa, televizyon camiasında böyle olaylar beklediğinizden daha çok. Bir erkeği sevmek, bir kadını sevmek. Hangi devirde yaşıyoruz zaten değil mi? Eşim ve ben de bir başkasının özel hayatına saygı duymayı iyi biliriz." dedi annem. "Tabi bu ünlülerin hayatını açık etmeme engel değil."

"Neyse ki biz dilinize düşmedik?" dedi Atlasikom sorar gibi ama aynı zamanda şükür niyetine gözlerini tavana dikerken. Annem başını sallarken gülümsüyordu.

"Çocuklar dikkatsiz davrandılar," dedi Fatih baba. "Biliyorum ve cezalarını da keseceğime, pek çoğunun değişeceğine emin olabilirsiniz." Ha korumalardan bahsediyordu.

İstiyorsa Uğur'u benimle değişebilir.

İçime mi sokayım adamı ne salak salak konuşuyon sen?

Yapmadığın şey mi aşkom? Ha doru yapamıyordun puahhahahdhdh!

"Zaten karşımıza aldığımız şerefsizlerin tetikte gezdiğini düşünüyorduk. Bunun için bir hafta öncesinden önlemimizi almıştık ama neşeli geçmesi gereken bir partide, herkesin dikkatinin mutluluktan olsa gerek dağınık olduğu bir zamanda, yan eve gelen bir kargocu gibi içeriye parayla tutulmuş bir köpek yollamışlar. Doğrusu hatayı kendimde de görürüm ben çünkü ben de oğlum ve gelinim olmasını istediğim Ahsen Naz adına o gün mutluydum ve ciddiyeti ben de unutmuştum. Sadece bir an, beklediğinizden daha kısacık bir zamanda yaşanan o kutlama telaşesi başkalarına fırsat vermiş demek ki."

"Düşman uyumaz diye boşa dememişler demek ki." dedi babam.

"Serdar Bey nefretiniz bana yönelebilir sıkıntı değil. Ama gözlerinde birbirini bu kadar çok sevdiğini gördüğüm bu gençlere bunu yapmanıza izin vermem. O yüzden siz ne kadar inat ederseniz edin. Bu mesele bu gece kapanacak."

"Ne yaparsınız peki Fatih Bey? Kızımı mı kaçırırsınız? Ben izin vermezsem kapanmaz çünkü?"

"Neden olmasın?" dedi Semra kaynana. Açık ağzımla ona döndüm. Bana göz kırptı. "Mafyayız ya hani bizden beklenen bu değil mi?"

"Yani kaçırılmadı değil zaten kızım ikinciye ne gerek var? Şakaysa bile gülmüyorum ben."

"Ben de çok ciddiyim," dedi Semra kaynanoş. O ilk zamanki gudubet hallerine dönüvermişti. Harbi kadına kendimi iyi sevdirmiştim düşmanım olsun istemezdim.

"Bir saniye ben kaçacak mıyım sanki kocaya neden olay buraya çekildi?" dedim kendimi aklamak isteyerek.

"Sen gel desem de gelmezsin zaten Ahsen, çok değiştin," dedi Uğur.

"Ya ne alakası var hayatım?" dedim yükselerek. İyi ki bir yanlış anlatmıştık kendimizi ya. Bu adam da kırk yıl vuracaktı yüzüme bunu.

Görür müyüz o günleri be ANA'm?

Görmeyiz.

"Konunun bizden çıkıp, cezasının abim ve yengeme kesilmesini ben de istemem doğrusu," dedi Atlas. "Serdar Bey bu yakışmaz size. Eskiye dönelim izin verin lütfen. Geriliyorum ben böyle ortamlarda ya."

"Oğlum sana suçlusun diyen mi var?" dedi babam. "Ne atlayıp duruyorsun sen? Tamam istediğin kişiyi sev, Lodos'ta da iş var belli ki; Aker'in övmelerinden biliyorum zaten hastanede de gördük eyvallah ama benim anlatmak istediğim şey, kendinizi koruyorsunuz benim kızımı oğlumu da korusaydınız." Allah'tan babam benim bu düşmanlık olayını önceden bildiğimi bilmiyordu. Yoksa kutlamayı baştan yaptırmazdı, kendine de çok kızardı. Ki hepimiz gizli anlaşmış gibiydik. Daha fazla köpüreceğini bildiğimizden yine yalanlar cumhuriyetinde bunu saklıyorduk.

Hep saklayın amaaaaaan be.

"Oha bana oğlum dedi," dedi Atlas. Takıldığı tek kelimeden sonra iptal olmuştu. Tabi Uğur şok. Gözlerini kısıp bana baktı sevgilim. Yaptığın iş mi der gibi. Babamın kelimelerinden de ben sorumlu yine ben suçluydum hıamına!

"Yalnız beni de övdü, evet işte ben dostum bunu anlatıyorum size," diyen Lodos'tu.

Kafamı sabır çeker gibi çevirdim. O sırada mutfak kapısında duyduklarından şaşırmış ama yine de başkanlığı elden bırakmamış Nilgün ablayı gördüm. İki parmağını sallayıp gel gel yaptı bana.

Diğerleri ortaya içini dökedursun, her kafadan bir cümle çıkadursun ben yavaşça ayaklandım. Ki Ömür de benim gibi sessizdi, peşime takılıverdi.

Mutfak kapısına gittik. Nilgün abla elimize iki kahve tepsisi tutuşturdu.

"Kızım Allah aşkına şu çocukluk yapan ailelerinizi bir sakinleştirin. Geçen gün bir şey yiyip içemediler bari bugün biraz kahve içsinler biraz kurabiye yesinler. Bu nedir ya?" dedi. Kadının da canına tak ettirmiştik.

"Ohaa Nilgünoş!" dedim. "Bari ben yapsaydım kahveyi. Neden deminden çağırmadın?"

"Düşündüm güzelim de şimdi çok hareket etme fazla heyecan da yapma sen. Bu makine kahvelerini götürüver, yine de köpüklü yaptım bak. Biraz ortamı yumuşat o gün de tez geliverir. Ben sana bizzat cezveyle yaptıracağım, kolaya kaçmak yok."

"Heyecanlandım," dedim. Ömür'e döndüm. Ömür de, "Seni abime istemeye mi gelseydik ya?" dedi. "Ortam hazırmış."

"Aker'le mi konuştunuz doğru söyle?" diye üzerine yüklendim. Bugün beni mutlak vereceklerdi.

"Hayır neden ki?" dedi masum masum. "Bu kendi çıkarı için beni istetecekti de neyse. Bir şekilde başarılı oldum der alır artık istediğini zaten. Ok yaydan çıktı."

"Ne istiyordu?" dedi Ömür kafası karışırken.

"Yakında hesabınızda milyonlar eksildi mi anlarsın. Tabi babam izin verirse. Ya da bunu duyup size yine kızmazsa?"

"Devreler yandı, kahveler soğudu," dedi Nilgün abla. "Ahsen sen şu küçük tepsiyi al. Üç tane koydum. Ömür kızım sen de diğerlerini dağıtırsın. Ben size de getiririm, oğlanlara da veririm. Maksat şöyle genç kızlarımız ortada salınsın."

"Sen çok fenasın he," dedim. Sunum tepsimiz ve fincanımız yoktu ama olsundu. "İçine tuz atayım mı?"

"Yürü git," dedi Nilgün abla. Tepsiyi yavaşça aldım elime. Neyse sıkıntı yoktu. Bu bandaj kemiklerimi sıkarken iyi oluyordu hareket açısından.

Arkalı önlü salona döndük Ömür'le. Laf atmalar devam ediyordu ama eski Ahsenliğime geri döndüm. Sesimi duysunlar diye yükselttim.

"Size bir kahve borcum vardı zaten. İçelim mi?" dedim.

Babam beni ilk fark edendi. Adama elinde tepsili ben, Ali Rıza Bey felci geçirtti ama havadan öpücük her şeyi çözerdi.

"İçelim kızım," dedi Fatih baba da durumdan pek sıkkın. Yüzüne zafer kazanmış gibi bir gülümseme yayıldı. Ki ben gönüllü zaferi vermiştim ona. "İsabet olur."

"Hasbinallah," dedi babam. Herkes birlik olup bu meseleyi oldu bittiye getirmişti ama başka türlü inat babamın okey vereceğine ben de inanmazdım zaten.

"Anlaştık bence Serdar Bey," dedi kayınbabam, babama, kahveyi elimden alırken. Çok eğilemediğimden o yerinde dikleşmişti. "Bakın kızlarımız da bu şekilde daha mutlu. Araya kendimi kattığımı da belirtmek isterim ki şimdi erkek tarafıyım diye," Gözleri bana döndü, "Nazınızı çekiyorum. Siz benim kız babalığımı görmek istemezsiniz."

"Mafya babalığını gördük, duyduk zaten yeterli!" dedi babam. Unutamadığı gaflarda bugün ve her gün bu vardı.

Semra teyze de kahvesini keyifle aldı. Ömür de tatlı tatlı benim anne babama ve Aker'e uzatmıştı kahvesini. Son sıra Uğur'umundu. Onun için biraz eğildim.

"Tuzlusu pek yakında." dedim kısık sesle.

"Elinden zehir olsa içerim," dedi Uğur. Kahvesini aldı. Sonra da benim elimi avcuna çekti. Yüzüğümün üzerinden parmağımı öperken, içimi yine kıpır kıpır etmişti. Derin bir nefes aldım. Bu sefer onun yanına sıkıştım.

Köpüklü kahvelerinden birer yudum aldı herkes. Harbi de iyi gelmişti, yüzlerinden belliydi. Sonra yiye yiye bitiremediğimiz annemin kurabiyeleri devreye girdi. O da şimdi tat geri getiriciydi. Babam bile hanımcı ruhuna geri dönmüştü. Diğerlerinden sakınır gibi ağzına ikişer sokuyordu. Sövmemek için kendini perdelemiyorsa tabi.

Biz de Nilgün ablanın bize verdiği kahveleri aldık. Tatlı yiyip tatlı konuşma faslı umarım bundan sonra başlıyordu.

  🖤

Nasıldııııı? Yeto artık da çok uzatmasın SerdaReis de.

Bölüm kopukmuş gibi gelebilü çünkü her gün başına oturup ancak iki sayfa yazdım bıhtıh yav

Finale gitmeden görmek istediklerinizi yazın bakammm <3<3

Aker'e ne alalım? Bence bir Ferrarisi olsun???

💘OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI UNUTMAYINSSS💘

Öptümssss

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 110K 51
Yüce yaradan beni yaratırken bol keseden ego hamuruma katmışsa ben bir şey yapamam abicim. Ego doğuştan gelen bir şeydir,sonradan kazanılmaz! Tabi bu...
1M 34.1K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
4.7K 630 25
ASLA yalnız değilizdir. Gece bir başınıza ıssız bir sokakta yürürken takip edilme hissi aniden panikleyip varacağınız yere kadar sürekli arkanıza dön...
4.6K 228 12
Yeni gelen matematik hocası sınıftaki en güzel kızdan etkileniyor...♡