İKİLİ DELİLİK

Від sezgisalman

45K 5.8K 434

Yıllardan 2008, Mayıs ayının sonu Fethiye'de Sımsıcak bir yaz gelmek üzere! Merih ve Venüs ikiz kardeşler, do... Більше

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
Final - Son Söz

23. Bölüm

1.4K 174 4
Від sezgisalman

Ali güzel haberi Merih'e telefonda vermek yerine evine kadar gelmişti. Zili çaldığındaysa kapıyı Venüs açtı. Ve Ali başarılı bir şekilde bunu saniyesinde anlamıştı bu kez. Gerçi atkuyruğu saça rağmen üzerinde tayt olması da ayırt edici bir ögeydi. Bir de çaktırmadan kalçasına göz atmıştı ilk saniyede. Taytın içinde tabii ki de anlaşılmıyordu.

"N'aber Venüs, Merih evde mi?" diye sordu hemen.

Venüs beğeniyle gülümsemekten kendini alamadı. "Yok bizim markete gitti. Babamın işi var diye akşama kadar o bakacaktı bugün."

"Tamam o zaman. Oraya gideyim ben de. Sen? Spor salonuna mı?"

"Evet, kimseyi tavlamaya değil ama işe gidiyorum."

Ali gülmedi ama gülmemek için kendini zor tutuyormuş gibi baktı.

"Biliyorum komik değildi," dedi Venüs arkasından kapıyı çekerken.

"İçimden güldüm," dedi Ali. "Hadi gel seni de bırakayım."

Venüs biraz çekingence baktı Ali'ye. "Tarık bir yerlerde görmesin şimdi ya. Ben geriliyorum hala."

"Yok yok bir şey olmaz. Tarık'a biraz zaman verin düzelecek her şey. Yaşananları bir sindirmesi lazım. O da işe gitti bugün zaten."

Venüs yavaşça başını salladı. Ali'nin sözleri umut vermişti ona. İçini rahatlatmıştı biraz. Venüs de hep kendi kendine zamanın her şeyi çözeceğini telkin edip duruyordu.

Önce Venüs'ü spor salonuna bıraktı. Sonra da arabayı park edip Özer Tekel'in yolunu tutturdu. İçeri girdiğinde kasada çırak çocuğu görünce yüzü düştü ilk anda. "Selam, Merih ablan yok mu?" diye sordu.

"Ablam arkada abi," dedi çırak çocuk. Sağ elinin başparmağını hafifçe kendine çevirerek ağzına doğru götürmek ve kaş göz yapmak suretiyle onun içki içtiğini sessiz olarak anlatmaya çalıştı. Ali başını salladı. Kendisi de dolaptan eski kutu Efeslerden birini kaptı. Parasını kasaya bıraktığı gibi arkaya gitti. Normalde dışarıdan dolaştığı arka açıklık alana marketin içinden geçip arka kapısından çıktı. Önce başını dışarı uzatıp soluna baktı. Eskiden tam kendisinin oturduğu noktada, tıpkı kendisi gibi Merih oturuyordu şu an. Bacakları hafifçe açık, dirsekleri dizlerinde, şişesinden birasını içiyordu.

Ali'nin geldiğini fark etmesiyle şişeyi hemen ağzından çekti Merih. Doğrularak erkeksi ve tatsız oturuşunu düzeltmeye çalıştı. Ali gülümseyerek tamamen dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Gidip Merih'in yanına onun gibi oturdu.

"Ali, ala ala kutu Efes mi aldın ya?" dedi Merih eleştirerek.

"Ben en son alkol tükettiğim zamanlarda bundan başka pek seçenek yoktu. Alışkanlık diyelim." Ali kutuyu açıp buz gibi biradan büyük bir yudum aldı. Bulunduğu yer, oturduğu pozisyon, içtiği biranın tadı ve en önemlisi yanındaki Merih ona eski güzel günleri hatırlatınca keyifle gülümsedi.

Artık özgür bir adamdı. İstediği kadar aşkını yaşayabilecek kadar özgür bir adam.

"Beni kısa saçlıyken de beğenir misin?" diye sordu birden Merih. Ali şaşkınca ona döndü hemen bu sözleri üstüne. Merih biraz geri çekilip "Çok kısa değil, şöyle omuz hizası gibi düşün," diyerek düşündüğü boyu Ali'ye gösterdi. "Belki kakül de kestiririm."

"Ben seni her türlü beğenirim de, nereden geldi şimdi bu?"

"Artık hayatım boyunca asla Venüs'le aynı olmak istemiyorum. Kendimi bu şekilde ayırt edilebilir kılayım dedim."

"Sen bilirsin. Ama benim açımdan hiç sorun yok. Buraya gelmeden önce eve gittim ve kapıyı Venüs açtı. Saniyesinde ayırt edebildim kendisini."

Merih'in yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. Elini kaldırıp yumruğunu çakması için Ali'ye doğru tuttu. Ali onun yumruğuna kendisininkini vurdu. Merih o anda onun parmağında yüzüğünün olmadığını gördü.

"Yüzüğü çıkarmışsın?" dedi heyecanla.

Ali onaylarcasına başını salladı. "Sana konuyu çözeceğim demiştim. Dün gidip çözdüm akşamüstü. Aslı defteri tamamen kapandı. Artık yüzde yüz bekâr bir erkeğim Merih Özer."

Merih acayip merak içindeydi olan biten için. Ama en azından biraz zaman tanımak istedi kendine bu anın tadını çıkarmak için. Alt dudağını kemirerek muzip muzip baktı Ali'ye. İç geçirerek uzanıp onun dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Geri çekileceği anda Ali onu bırakmadı. Öpmeye devam etti başından hafifçe tutarak. Merih öpüşürken kıkırdamaya başlayınca Ali de sırıttı. "Demek çelik çomak oynuyoruz?" dedi şakacı bir biçimde. Merih keyifli bir kahkaha attı. Kollarını Ali'nin sol koluna dolayarak başını da omzuna yasladı mutlulukla. "Yüzde yüz bekâr değilsin bence," diye mırıldandı.

Ali yüzünü havaya çevirerek bir nefes verir gibi güldü. "Doğru! Çok haklısın. Özür dilerim."

"Ama istiyorsan sana bir gün falan tanıyabilirim, yarın öğlene kadar bekâr gibi davranabilirsin"

"Çok naziksin. Bu jestini neye borçluyuz peki?"

"Nasılsa bugün Cuma." Merih saatine bir göz attı. "İki üç saate restoran gideceğiz. Cuma gecesi olduğu için köpek gibi çalışıp, dosdoğru da eve gidip ölü gibi uyuyacağız. Eh uyandın ettin kahvaltı derken zaten hiçbir şey anlamayacaksın. Süren dolmuş olacak."

Ali kıkır kıkır güldü. "Madem bu işten bir çıkarım olmayacak, o zaman bu teklifi reddediyorum ve beni ektiğin dört gecenin acısını bu gece çıkarmayı teklif ediyorum?"

Merih başını kaldırıp biraz hüzünle baktı Ali'ye. "Tarık eve dönmüş dün gece. Gelemem ben. Üstelik Venüs'ün anlattığı kadarıyla bana bir hayli kızgın."

"Evet, Venüs'ten çok sana kızgın hatta nedense. Bu konuda kendisiyle bir fikir birliğine varamadık. Zira ben de Venüs'e kızgınım. Ama dün gece sana mesaj atmadan evvel ona sormuştum ben Merih'i çağıracağım, sorun olur mu diye. O da istiyorsan çağır, buna karışmaya hakkım olduğunu sanmıyorum dedi. Ki öyle, buna hakkı yok."

Merih suratını buruşturarak birasından bir yudum aldı. "Bilmiyorum Ali. Yarın huzurevine de gideceğim."

"Ben götürürüm sabah seni. Hadi inat etme."

"Bu konuda asla seninle tartışılmıyor. Peki tamam, geleceğim. Ama mümkün olduğunca Tarık'a görünmem, odadan da çıkmam haberin olsun."

"Bana uyar, istersen seni yatağa bile bağlarım."

Merih gözlerini kısarak tehdit eder gibi Ali'ye bakınca, Ali hemen "Şaka yapmıştım," diye mırıldanarak önüne döndü. O da birasından içmeye devam etti.

"Bunu ilk randevumuz olarak sayabilir miyiz? Çünkü oldukça romantik." Merih etrafına bakındı. Tepesinde klima motorları gümbürdüyordu. Suları da şıp şıp Merih'in bir metre ötesine damlıyordu. Üç dört metre ötesinde büyükçe bir çöplük vardı. Önü de ot yığınlarıyla dolu ölü bir alandı. Sağ tarafta da arabalar park etmiş haldeydi.

Gerçekten muhteşem bir yerdi burası.

Ali hemen telefonunu çıkarıp hızlıca kayıtlı bir müzik aradı. Yalın'ın Keşke'sini bulunca resmen gözleri parladı. Hemen şarkıyı açarak birasını bıraktı ve ayağa kalktı. Elini Merih'e doğru uzattı. "Madem bir randevu, randevunun hakkını verelim."

Merih mutluluktan ağlamamak için kendini zor tutarak elini Ali'nin avucuna bıraktı. Ayağa kalkar kalmaz Ali onu kendi kucağına çekerek sardı hemen. Telefondan çok da yüksek sesli gelemeyen şarkıyla beraber, ikisi de pozisyonlarını alarak, birbirlerinin gözlerinden başka yere bakmadıkları bir dansa başladılar.

"Burada bu halde olduğumuza inanamıyorum ben!" dedi Merih. Hala bu yaşananların şaşkınlığını üstünde taşıyormuş gibi etrafına bakınarak güldü. "Yirmi beş yaşındayım ve burada seninle dans ediyorum. Sana aşığım. Çok garip! Ay çok garip! Sana da garip gelmiyor mu?"

"İtiraf etmem gerekirse geliyor."

"Di mi ama ya! Ama çok güzel bir şey. Onu da inkar edemem."

"Güzel ne kelime! Muhteşem!" Ali'nin sözlerinden sonra Merih dayanamayıp ona sarıldı. Ali de sımsıkı sardı kollarını hemen. Merih çenesini onun göğsüne dayadığındaysa da dayanamayıp eğilip öptü. Yine şarkının nakarat kısmında öpüşüyorlardı. Neyse ki bu seferki daha kontrollü daha rahat bir öpüşmeydi.

Ali geri çekildiğinde gülümseyerek "Kimse kimseye vurmadığı için çok mutluyum. Hatırlıyor musun seni ilk öptüğüm zamanlarda mutlaka bir yerlerime vuruyordun," dedi.

Merih biraz utanarak tebessüm etti. "Gerçekten öyle yaptım değil mi? Üzgünüm. Ama panikten ne yapacağımı şaşırıyordum."

"Artık panik olmuyorsun. Alıştın sanki."

"Alıştım tabii. Hatta beni hep öp istiyorum öyle bir alışma!"

"Hay hay!" Ali onun sözlerini ikiletmedi bile. Ara ara onunla öpüşmeye devam ederek şarkı boyunca dans ettiler.

***

Restoranda saygı çerçevesi içerisinde ama gizli bakışmalı bir gece geçirdikten sonra planladıkları gibi restorandan beraber ayrıldılar. Evin önüne geldiklerinde Merih endişeliydi. Tarık'la karşılaşmaya hazır değildi ve hiçbir zaman olamayacağını hissediyordu. Gergin gergin Ali'nin iki adım gerisinden yürürken Ali sürekli ona "Gelsene ya!" deyip duruyordu.

Ali anahtarla kapıyı açtığı an onun arkasına saklanır gibi hareket etti hep. Ali en sonunda ona karışmayı bırakıp haline gülmeye başlamıştı. Kapıyı kapatıp kilitlediği gibi "Hadi çıkalım bari yukarı hemen," dedi.

"Gidelim gidelim!" diye fısıldadı Merih. Ali'nin ceketini sırtından tutarak onun peşinden yavru ördek gibi ardına saklanarak takip etti. Ali gülmekten alamıyordu kendini.

"Ali gülmesene! Uyuyorsa uyanacak şimdi! Of n'olursun ya!"

"Ne yapayım çok komiksin!"

Odaya girdikleri an Merih kapıyı kapadığı gibi derin bir nefes verdi. "Allah'ım sana şükürler olsun," dedi.

Ali çoktan komodinindeki ışığı açmış, soyunmaya başlamıştı bile. "Vallahi inanılmazsın Merih. Sakin ol azıcık."

"Artık sakinim. Güvendeyiz."

"Merak etme, ben birazdan yine aklını alacağım senin."

'Evet bu şekilde soyunmaya devam edersen gerçekten alacaksın' dedi içinden Merih. Ali hiç çekinmeden rahat rahat soyunuyordu. Geçen sefer Merih de soyunmuştu ama o zaman oda tam karanlıktı. Şimdi en azından ufak da olsa bir lamba yanıyordu.

Vücudu gerçekten çok güzeldi. Bronz teni, tam olarak o ateşli Latin erkeklerinin tenlerine benziyordu. Beden sağlığının her türlüsüne dikkat ettiği için fiziksel olarak kaslı ve kuvvetli bir vücudu vardı. Merih kötü vücutlu bir kız değildi ama böyle etrafında kaslı ve sıkı vücutlar gördükçe 'keşke benim de böyle olsa' demekten kendini alamıyordu.

"Ben bir elimi yüzümü yıkayıp geleceğim," diyerek kapıya yöneldi Ali. Merih'in korkak bakışları altında sessizce gülerek kapıyı açıp çıktı. Merih kendisinin de en azından bir ellerini falan yıkaması gerektiğini fark ederek mutsuzca kapıya baktı. "Of ya!" diye söylenerek kapıya geldi. Yavaşça ve müthiş dikkatli bir şekilde kapıyı açtı. Su sesinin foşur foşur geldiği tuvalete odaklanarak tam adımını atmıştı ki Tarık'ın kapısı açılıverdi. Merih'in iki büklüm duruşuyla Tarık'ın yarı çıplak hali koridorda karşı karşıya kaldılar.

Merih sanki asla kıpırdamazsa görünmeyecekmiş gibi olduğu yerde hırsız gibi durmaya devam etti. Tarık boş boş birkaç saniye ona baktı. "Neden öyle duruyorsun?" diye sordu garipseyen bir ses tonuyla.

Merih bu sözlerin üzerine pozisyonunu düzeltip dik dursa da yerinden kıpırdamadı. Endişeli endişeli gözleri bir sağa bir sola giderken ne diyeceğini düşündü. O esnada yüzünü havlusuna kurulayarak Ali çıktı tuvaletten.

"Bir şeyden bu kadar çok korkarsan başına gelir. Kaçınılmaz. Zihninle bunu çağırıyorsun çünkü güzelim," dedi Merih'e.

Merih ters ters ona bakarken "Şimdi kişisel gelişim uzmanlığının sırası mı Ali? Görmüyor musun halimi? Ödüm kopuyor?" dedi dişlerini arasından. Ali bu sözlere sesli olarak gülerken Tarık tebessüm etti.

"O hep böyledir, alışırsın. Ya da bilmiyorum. Ben hala alışamadım. Tuvalete gitmiyorsan gidiyorum çünkü altıma işeyeceğim."

Merih alık alık "Ha! Git git! Git sen! Benim acil bir işim yok," dedi. Tarık tuvalete girdi.

Merih'in hüsranla ellerini yüzüne kapaması üzerine Ali gülerek gidip ona sarıldı. "Sakin ol artık bak bir şey olmadı. Ben geliyorum şimdi. Arka kapıyı kilitlemeyi unutmuştum." Ona son bir teselli öpücüğü verdikten sonra aşağı indi Ali. Merih de odaya döndü.

Gergince etrafına hızlı bir bakış attı. Sonra üstünü hızlıca çıkarmaya başladı. Bugün hazırlıklı gelip dantelli şık bir külot giymişti. Beyaz çocuk donuyla gelmemişti neyse ki. Sutyen konusunu da çok güzel çözecekti. O akşam rahatsız rahatsız sutyenle uyumuştu. Bu gece öyle bir şey yapmayacaktı. Zaten gören göreceğini görmüştü. Yine de tamamen çıplak uyumaya hazır olmadığı için beyaz askılı atletimsi üstüyle ve şık külotuyla kalana kadar soyundu. Eşyalarını güzelce bir kenara koydu. Saçlarını da açtı. Bu uzun saçlarıyla son zamanlarıydı artık. Huzureviyle ilişiğini kestiği anda kestirecekti. O yüzden son on gününü bu saçların tadını çıkararak geçirecekti.

Telefonunu aldığı gibi yatağa attı kendini. Pikeyi bacaklarının üstüne çekip sırtını yatak başlığına dayadı. Ali geri döndüğünde onu öyle bulunca ilk anda şaşırıp gözlerini kısarak baktı ona. Sonra kapıyı kapatıp direkt o da yatağa geldi. Merih Venüs'e burada kalacağının mesajını atıyordu.

"Bu ne hız?" dedi Ali yatağa otururken. O da Merih gibi sırtını başlığa dayayarak pikenin altına girdi. Kendini o kısacık yerleşme anında onunla evliymiş gibi hissetmekten alamamıştı. Garip ama hoş bir histi. Evlenseler böyle olurdu değil mi? Beraber yatakta böyle otururlardı geceleri. Sohbet ederlerdi, sonra sevişirlerdi.

Merih telefonu komodine bırakıp Ali'ye döndü. Muzip gülümsemesi yüzündeydi her zamanki gibi. Bu gülüşüyle Ali'ye hep çok sevimli görünüyordu.

"Sen aşağıdayken hazırlandım işte. Nesi hız bunun? Gayet normal."

"Ben seni soyunurken görmek istiyordum. Hatta belki ben soyarım diyordum."

Merih elini 'ohoo' dercesine salladı. Poposunu kaydırarak tam yatar pozisyon aldı. "Işığı kapatsana," dedi Ali'ye. Açık ışık onun tarafındaydı.

"Hemen uyuyacak mısın? Bana bugün enerjik görünmüştün."

"Yarın erken kalkmam lazım," dedi Merih Ali'den tarafa doğru yan dönüp gözlerini kapatarak.

Ali bu yanıt karşısında bir şey diyemezdi artık. Hem buna da şükürdü. Uzanıp ışığı kapatarak o da yerinde kaydı ve bir kolunu başının altına alarak sırtüstü yattı. Bir süre tavanda bir noktaya odaklanarak kaldı. Nefesini düzene sokmaya uğraşırken karnındaki kasların üzerinde yumuşacık dokunan küçük parmaklar hissedince kasılarak oraya baktı bir an için gayriihtiyari. Sonra başını Merih'e çevirdi. Merih'in gözleri hala uyuyor gibi kapalıydı ama resmen sırıtıyordu şu an. Örtünün altından elini uzatmış, Ali'nin açıkta olan karnında gezdirmeye başlamıştı.

"Seni küçük yaramaz," diye fısıldadı Ali onun elini bileğinden yakalayarak. Merih gözlerini açınca Ali'ninkilerle buluştu hemen. Ali uzanıp onu üstüne çekerek öpmeye başladı. Merih boylu boyunca Ali'nin o muhteşem olduğunu düşündüğü vücudunun üzerine uzanınca iç çekmekten kendini alamadı. Mutlulukla bir elini onun omzuna, diğerini ise yüzüne yerleştirdi.

"Çok güzelsin Merih," diye fısıldadı Ali dudaklarını hiç onunkilerden çekmeden. Ellerini çoktan onun atletini sıyırarak sırtını okşamaya başlamıştı bile. Vücudunun her yerinde ellerini ve dudaklarını gezdirerek ona tapınmak istiyordu adeta. İçinden taşan bu duygular ve isteklerle mücadele etmek her geçen gün zorlaşıyordu.

"Sen de çok yakışıklısın. Hep yakışıklıydın zaten. Ben küçükken de sana hayrandım," dedi Merih cesurca. Ali geri çekilip tek kaşını kaldırarak hayretle baktı Merih'e. "Öyle mi? Neler duyuyorum böyle?"

"Tabii! Herkes sana hayrandı ki! Bütün kızlar ağzı açık bakardı böyle sana. Ama işte... bir kere abi demiş bulunduk."

Ali kıkırdadı. "E peki Tarık?" dedi sorgularcasına.

Merih hemen gözlerini kaçırdı ve dikkati çaresizce başka yere çekmeye çalışmak adına birkaç dakika önce hayranlıkla baktığı Ali'nin göğsüne öpücükler bırakmaya başladı. "O konuya girmeyelim şimdi, boş ver. Senden konuşuyoruz şu an."

Ali anında konuyu kafasında kapattı. Merih'in amatör ama bir o kadar da baştan çıkarıcı olan öpücüklerine kendini bırakırken onun saçlarını ve belini hafif hafif okşamaya devam etti.

"Nereye kadar gideceksin böyle böyle?" diye sordu merakla. Merih şaşkın bakışlarla başını Ali'nin karın bölgesine gelmişken kaldırdı. Eğer biraz daha devam ederse kasıklarına gelecekti ve o kısımda ne yapacağını hiç mi hiç bilmiyordu. Yani tabii ki biliyordu da, yapabileceğinden emin değildi. Hadi cesaret etti diyelim, becerebileceğinden ayrı emin değildi.

Bu konuda saçma ve zamansız bir endişeye tutuldu. Ali'yi yatakta memnun edebilecek miydi? Bu konu onu çok geriyordu. Tecrübesizliği yetmezmiş gibi bir de bu konuyu ertelemeye çalışıp durmuştu. Hala daha kafası çok karışıktı. Ali'yi bu şekilde sıkar mıydı, bıktırır mıydı, bu fikirler onu çok geriyordu. O yüzden bir yandan her şeyi yapmak istiyor, bunu kendi adına da arzuluyor ama bir türlü o korkak halini atlatamıyordu. Adam daha Aslı'dan dün ayrılmıştı. Acaba en son ne zaman birlikte olmuştu onunla? Kendisi hayatına o anlamda girdikten sonra olmaya devam etmişler miydi mesela? Hiç kafasında Aslı'yla olanı, Merih'le olabilecekle kıyaslamış mıydı? Erkekler bunu yapabilirlerdi çünkü. Bugüne dek çevresinde kimle erkek dedikodusu yaptıysa bu bilgiyi almıştı.

Ama Ali ona aşıktı. Böyle de kocaman bir gerçek vardı. İnsan aşık olduğu müddetçe tecrübesizliğin, hataların, eksikliklerin bir önemi kalmıyor olmalıydı. Zamanla elbet Merih de her şeyi öğrenirdi yani. Utangaç olabilirdi ama yalnız kaldıklarında o da istekli ve ateşliydi. Öğrenmeye de gayet açıktı.

"İyi misin? Yüzün düştü sanki? Seni bir şeye zorlamak istemiyorum, gel hadi buraya," dedi Ali ve Merih'i kendine doğru tekrar yukarı çekti. Merih "Yok mok," deyip ık mık ederken Ali onu çekmişti bile. Onun gözlerinin içine bakarak saçlarını okşadı. "Ne oldu benim sevgilime? Utandırdım mı hemen? Ne güzel kendi kendine gidiyordun aslında, özür dilerim. Seni özgür bırakıp akışa uymalıydım."

"Yok ya," diye mırıldandı Merih. Parmaklarını yine Ali'nin göğsünde gezdirmeye başladı. Bakışlarını da o gezinen parmaklarına çevirdi. "Utanmıyorum da, biraz endişe yaşıyorum sanırım."

"Ne gibi?" derken başını eğip onun gözlerine bakmaya çalıştı Ali. Merih de başını çok eğmişti çünkü.

"Şey işte..." derken sesi iyice kısıldı Merih'in. "Anlarsın ya... bilmiyorum ben. Yani biliyorum da, pratikte hiç bilmiyorum." Sesi kıpkısıktı.

Ali yavaş yavaş gülümsemeye başladı. İşaretparmağını onun çenesine koyarak Merih'in başını kaldırdı ve kendisine bakmasını sağladı. "Ben her şeyi öğrenme sürecinde seve seve yanında olacağım bebeğim."

Ali tekrar onu öperken Merih 'Sen tabii ki olacaksın da, benim de seni biraz şaşırtmam gerekiyor. Galiba Venüs'le ve Meral'le konuşmaya başlamanın zamanı geldi' diye düşünüyordu.

"Resmen dikkatin dağıldı ve toparlayamıyorsun," diyerek geri çekildi Ali. Gözlerini kısarak Merih'e baktı. Merih oflayarak kendi tarafına dönüp kaydı. Sırtüstü yatıp tavana bakarken Ali de yerinde yan dönüp, gülümseyerek ona bakmaya başladı.

"Hadi uyu artık. Düşünme bu kadar. Böyle şeyler akışa bırakılmalı. Planlanarak ya da çok düşünerek yapılmaz." Ali de Merih gibi sırtüstü yatınca "Hadi diyafram nefesi egzersiziyle, uyku meditasyonu yaptırayım sana da, pamuk gibi uyu," dedi. Elini tam diyaframının olduğu yere yerleştirdi.

"Tamam anladık illa senin yaşam koçluğuna maruz kalacağız."

Ali hemen tehdidini savurarak "İyi peki sen bilirsin, ben burada uyurken sen tavanı izlemeye devam edersin. Merak etme sabah uyandırırım seni," dedi. gözlerini kapatıp kendisi moda giriverdi.

Sadece yarım dakika sonra Merih onun haline kıskançlıkla bakmaya başladığını fark edince çekingen ve kısık bir sesle "N'apıyorsun? Bana da anlatsana," dedi onun gibi pozisyon alırken.

Ali gülümsedi. Sonra Merih'i beş dakika içinde uykuya dalmasını sağlayacak şekilde anlatmaya başladı.

***

Tarık kağıdı net görünebilen bir yere bıraktıktan sonra arabanın anahtarlarını alıp çıktı. Cep telefonunun saatin kontrol ettiğinde üçe geldiğini gördü. Venüs'ün uyumamış olduğunu umuyordu. Uyuyorsa da onu uyandıracağı için biraz üzülecekti ama o kadardan da bir şey olmazdı. Tarık onlar yüzünden kaç uykusuz gece çekmişti. Venüs Hanım da bir gece uykusuz kalıversindi.

Tuvaletten çıkıp odasına dönerken bir uğultu halinde Ali ve Merih'in seslerini duymuştu Ali'nin odasından. Bunun çok ayıp ve yanlış bir davranış olacağını bile bile sessizce kapıya yaklaşmış biraz dikkat kesilmişti. Onların seslerini tam duyamamasına ve her şeyin boğuk gelmesine rağmen gülüştüklerini ve mutlu olduklarını anlamıştı ses tonlarından. İçini kaplayan kıskançlık duygusuna engel olamamıştı o anda. Neyin tasasına düşmüştü onu bile hatırlayamamıştı.

Şu an aldığı karardan vazgeçmeden Venüs'e gidiyordu o yüzden. Boş yolda onların evine hemencecik varıp, yaklaşmak üzere olduğu sırada Venüs'ü aradı. Telefon birkaç çalışın ardından uykulu bir sesle açıldı.

"Tarık?" dedi Venüs gördüğüne emin olamamış gibi.

"Selam Venüs. Biraz garip bir saat biliyorum ama evin önüne çıkabilir misin?" diye sordu Tarık.

Venüs telefonun öbür ucunda rüya görüp görmediğine emin olamaz bir halde yatakta doğrulmuştu. Odasını inceleyip duruyordu.

"Tabii..." dedi şaşkınca. Rüya da olsa kabul etmeliydi değil mi? Aşağı inince rüya olup olmadığını anlardı. Tarık bir şekilde gösterirdi artık.

"Tamam geliyorum ben bir iki dakikaya."

"Bir iki mi? O kadar çabuk mu? Ben korkunç görünüyorum."

"Seni daha önce yeni uyanmış halde görmüştüm. Hiç de öyle görünmüyorsun. Hadi in aşağı."

Tarık dediği gibi iki dakika sonra arabayı Venüslerin evinin önüne park etmişti. Arabadan inip bahçeye baktığında Venüs'ün üstünde pijamamsı bir şeyle kapıya çıkmış olduğunu gördü. Üstüne bir de hırka almıştı. Yaz aylarında ancak bu saatler olursa serin oluyordu.

Kapıyı yavaşça açıp içeri girerken mümkün olduğunca sessiz olmaya çalışıyordu. Yukarı kata hızlıca bir göz atıp açık camları kontrol etti. İrfan Bey'i hiç uyandırmak istemezdi. Hele de hala kötü itibarını düzeltmemişken asla!

"Gerçekten buradasın?!" dedi Venüs. Hala şaşkındı. Hala bunun bir rüya olmadığını kabul edemiyordu.

"Galiba kırk sekiz saat bile dayanamadım. Siz kızlar nasıl uzun süreli trip atıyorsunuz? Ben küs kalmayı bile başaramadım."

Venüs biraz burukça gülümsemeye çalıştı. "Eğer sana karşı aşırı suçlu olmasaydım bu sözlerine karşı tüm kadın ırkını savunan bir argümanla gelirdim. Ama dua et ki suçluyum."

"Tamam haklısın özür dilerim. Ben çok fazla trip atan kadına maruz kaldım hayatım boyunca, o yüzden böyle oldu. İnanmazsın Aslı'ya bile maruz kaldım hiçbir ilişiğim olmadığı halde."

Venüs kıkırdadı. Tarık gelip basamakların ucunda durup kendisine bakınca, kendine hakim olmaya çalışarak aşık gözlerini ona sabitledi. Şu an kendini onun kucağına atmamak için zor tutuyordu. "Ben o gün de dediğim gibi, hiçbir zaman yaptığım hatayı unutmayacağım zaten. O yüzden merak etme, muhtemelen hep bir yanın bana küs kalmış gibi yaşayacağım."

Tarık ağır ağır merdivenleri çıkıp Venüs'le aynı hizaya gelince son bir basamağı çıkmadan durdu. İki yanında duran elleri, bir süre kararsızca ona dokunup dokunmamak arasında giderken, en nihayetinde dayanamayıp ellerini kaldırdı ve Venüs'ün yüzünün iki yanına yerleştirdi. Tıpkı onu Merih sandığı ve her şeyden bihaber olduğu zamanlardaki romantikliğiyle hafifçe hem yüzünü hem saçlarını okşadı. Bunu sahiden sık sık yapardı.

Venüs hiçbir şey demeden gözlerini yumup anın tadını çıkarmaya bıraktı kendini. Onun bu dokunuşunu çok özlemişti. Bir ara resmen gün aşırı görüştükleri için çok fena alışmıştı onun şefkatine Venüs. Şimdi de hep arıyordu.

Gözlerini tekrar araladığında Tarık'ın da kendisine aşkla baktığını görünce, gözleri parladı Venüs'ün. O nefret dolu bakışları asla unutmayacaktı ama sonunda gitmişlerdi ya, Venüs dünyanın en mutlu insanıydı.

"Merih bizde," dedi Tarık derin bir nefes vererek. Ellerini Venüs'ün boynuna indirerek hafifçe omuzlarını ve boynunu okşadı.

"Biliyorum, mesaj attı. Sana görünmekten çok korkuyordu."

"Ama göründü. Koridorda karşılaştık. Dün Ali'ye de söylemiştim, yersiz bir çekince çünkü Ali'yle olan ilişkisi farklı, ben farklıyım. Onlara karışamam. İstediklerini yapabilirler."

"Bu kadar yüce gönüllülük yetmez mi? Biraz bile mi kızmıyorsun?"

"Neye kızacağım ki? Kimsenin benden birini çaldığı yok. Kızabileceğim tek şey Merih'in beni sevdiğini sandığını bu kadar uzun bir süreden sonra pat diye hayatına Ali'yi alması olabilir ancak. Umarım Ali'yi üzmez. Çünkü o benim için çok değerli. Tek derdim Merih'in kendinden emin olması, başka da bir derdim yok."

"Ben onun ikizi olarak sana bu teminatı verebilirim. Kesinlikle sana duyduğu şey bir aşk değildi. Belki... Yerimde o olsaydı ve seninle o olsaydı aşık olabilirdi ama..."

"Acaba ben olur muydum?" diye sordu Tarık tek kaşını kaldırarak. "Bilmiyorum. Sanmıyorum. Ayrıca şu an olduğum konumda mutluyum."

Venüs daha fazla ne kadar yükselebilirdi bilmiyordu. Lakin bir şeyden emindi ki, kendini tutacak gücü kalmamıştı. O yüzden eğilip Tarık'ın dudaklarına kapandı. Büyük bir özlemle onu öperken, aynı otelde sabaha karşı yaptığı gibi kollarını sımsıkı onun boynuna doladı ve vücudunun tüm ağırlığını Tarık'ın üstüne bıraktı. Tarık da kontrollü bir şekilde onu kucakladı hemen. Kokusunu içine çeker gibi bir aşkla öptü.

"Seni çok özlemişim Venüs," diye inledi Tarık onu kucaklayıp verandadaki salıncağa götürürken. Çaktırmadan taşıdığı esnada tekrar popo kontrolü yapmıştı aldığı bilginin doğruluğunu test etmek adına. Sahiden de hatırladığı gibiydi. Kendi poposundan bile iyiydi hanımefendinin poposu!

"Senin dudaklarından kendi adımı duymak o kadar güzel ki Tarık," derken gözyaşlarını tutamadı Venüs. Ama Tarık onu salıncağa yatırıp hafifçe üstüne uzanırken hızlıca sildi yaşlarını.

Tarık sevgiyle gülümseyerek "Venüs..." diye fısıldadı. Sonra bir tık daha yüksek sesle "Venüs!" diye tekrar etti. Sonra bir kez daha "Venüs!" dedi. Venüs gözlerini kapatıp sanki bundan tahrik oluyormuş gibi gülümsedi. Tarık kıkırdadı. Önce burnunu onunkine sürttü, sonra dudaklarını. Ardından ağır ağır onu öpmeye başladı tekrar. Gittikçe öpüşü derinleşti.

Nefessiz kalana kadar, dakikalarca orada öpüştüler. Venüs Tarık'ın saçlarını okşadı, Tarık Venüs'ünkileri... nefeslenmek için durduklarında birbirlerinin gözlerini izlediler.

"Bundan sonra bu gözleri asla unutmayacağım. Ali'nin neyi kast ettiğini çok iyi anlıyorum."

Venüs tatlı bir tebessüm etti. "Bu konuyu temelli olarak çözeceğim. Bir fikrim var."

Tarık meraklanarak hafifçe kaşlarını çattı. Gülümsemesi hiç bozulmadı.

"Sürpriz olsun. Ama bunu en kısa sürede çözeceğim."

"Sen bilirsin. Ben karıştırmayacağıma eminim artık. Koku cidden başka bir şey... Tabii bir de popo var."

Venüs şaşkınca Tarık'a bakakaldı. "Bu bilgi sana kadar geldi mi ya?"

"Siz nasıl iki kardeş her şeyi konuşuyorsanız biz de konuşuyoruz. Kavgalıyken bile!"

Venüs gülmekten kendini alamadı. "Pekala..."

"Bu konuda sanıyorum ki avantajlı taraf sen olduğun için Merih kadar bu konuyu gizlemekte diretmiyor olmalısın."

Venüs uslu görünmeye kendini zorlasa da bakışları muzipçe fıldır fıldır döndü. Tarık gülerek onun dudaklarına bir öpücük bırakmak zorunda kaldı o tatlılığıyla.

"O saftiriğe hep diyorum azıcık bölgesel spor yap, yüzmek yetmez diye, beni dinlemiyor ki."

"Şanslı ki Ali ele gelen kadınları sever. Ama tabii sen bunu ona söyleme. Kendisine hala kızgınım. Ona onu mutlu edecek bilgiler vermek istemiyorum."

Venüs gülümsedi. "Peki söylemem. Sen istiyorsan."

"Ben İrfan amca gelip bizi böyle basmadan gideyim artık."

Tarık doğrulup Venüs'ün üstünden kalkarken Venüs "Kalsaydın daha! Bir şey olmaz. Babam o kadar kızgın değil sana. Hem uyanmaz o şu an," dedi.

"Olsun, risk almaya lüzum yok. Yine görüşürüz zaten."

"E ben geleyim seninle?" dedi Venüs Tarık üstünü başını düzeltirken. Tarık duyduğu cümleyle kalakaldı bir an için. Şaşkınca Venüs'e doğru kaldırdı gözlerini.

"Yani eğer olur dersen, gelebilirim. Merih gibi... Babam sabah evden çok erken çıktığı için fark etmez. Odalarımıza girmez bizim."

"Tabii," dedi Tarık şaşkınca. "Tabii isterim de. Gerçekten sorun olmaz değil mi?"

"Olmaz tabii! Sen bekle, iki dakika kıyafet alıp geliyorum ben."

Venüs koşturarak içeri giderken Tarık'ın daha şimdiden kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Venüs eve geldiğinde ne olacaktı Allah bilirdi artık. Ne olacaktı şimdi? Sarılıp uyurlardı herhalde. Sonuçta birbirlerini delicesine özlemişlerdi. Özlem gidermenin tonlarca yolu vardı da... Pat diye ilk günden o da olmazdı yani... Bugün ilk gündü değil mi? Bu açıdan hiç düşünmemişti! Bugün resmen Venüs'le ilk günüydü. Onu senelerdir tatlı çapkınlıklarıyla tanıtan Fethiye'nin toptan tadı kaçacaktı bu yeni bilgiyle artık.

Tarık Kızıldağ, Merih Özer'i bırakmış, ikiz kardeşi Venüs Özer'le sevgiliydi artık. Bu bilinen çapkınlık olgusunun en tatsız seviyesi olabilirdi.

İnşallah bir an önce tüm gerçekler bir şekilde açığa çıkardı.

Продовжити читання

Вам також сподобається

175K 8K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
486K 20.8K 72
Yaşım 18 - Yarı Texting
36.3K 7.1K 80
Rüyada keskin, parlak, altından yapılmış güzel bir kılıç görmek; evlat, hak, adalet, menfaat, mal ve mülk, düşman üzerine zafer ve iktidar anlamına g...
HAZAN VAKTİ Від Fear

Сучасна проза

342K 7.6K 17
Hepimizin yoğun çabalarla kat etmeye çalıştığı bir yol, şüphesiz her çıkmazda üzerine kapanan bir kapı vardı. Ben Hazan. Bana yuva olan mahallede tat...