Violet Black

By liarblackcat

93.9K 7.7K 10.3K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

54.Bölüm*

438 45 93
By liarblackcat

Lorde 

Liability

*

"Bu İksir dersi saçmalığı nereden çıktı, hiç anlamıyorum. Slughorn da Snape gibi 'Olağanüstü' kabul etse olmuyor muydu sanki?" diye söylendi Ron. Sabah ders programları belirlenirken Profesör Mcgonagall almaları için fazlasıyla zorlamıştı. Harry'e, 'Bir Seherbaz olmak istiyorsan...' diye başlayan uzun bir konuşma yapmış arada bir yerlere de Ron'u sıkıştırmıştı. "Şu an quidditch seçimleri için çalışıyor olabilirdim! Böylece sen seçmeleri yapana kadar daha iyi duruma gelebilirdim."

"Ben de bu durumdan çok mutlu değilim, Ron. Fakat artık zorundayız." Zindanlara vardıklarında Ron söylenmeleri kesmiş onun yerine oflayıp durmaya başlamıştı. Koridorda bekleyen Hermione'nin yanına geçtiler. Harry dersi alan kişilere bakarken dört kişilik bir Slytherin grubunun içindeki platin saçları seçti. Draco Malfoy elbette F.Y.B.S. seviye İksir dersi alacaktı, öğretmeni Severus Snape olmasa bile.

Mahzenin kapısı açılınca içeri girdiler. Öğrenciler sıra halinde içeri girerken etrafın kokusunun değiştiğini fark ettiler. Normalde mahzen böyle tatlı kokmazdı. Harry, herkesin kendisi gibi derin derin nefesler aldığını fark etti. Cidden çok güzel kokuyordu. Hufflepufflardan Ernie Macmillan ile paylaştıkları dörtlü masaya otururken Harry kokuyu üçe ayırmıştı. Bu baştan çıkarıcı koku ilk başlarda yeni cilalanmış süpürge sapı tahtası gibi kokuyordu. Daha sonra turta, hatta Harry'nin favorisi olan pekmezli olan, ve en son olarak meyvemsi bir koku içeriyordu.

Çok tanıdık gelmesine rağmen aklına bir türlü hangi meyve olduğu gelmedi. Yine de mutlulukla koklamaya devam etti.

"Ölçekleri ve iksir setlerini çıkaralım çocuklar! İleri İksir Yapımı kitaplarımızı da unutmayalım!" dedi Slughorn şen şakrak sesiyle. Yaklaşıp Harry'nin sırtını patpatladı. Harry ona döndü. "Çok özür dilerim efendim ama arkadaşım Ron," Ron'u gösterdi. "ve benim bu dersi alacağımız az önce belirlendi. Kitabımız ya da herhangi bir malzememiz yok."

"Ah, evet. Az önce gelip Profesör Mcgonagall bu durumdan bahsetti. Sevgili oğlum, üzülecek hiçbir şey yok. Asma suratını. Arkadaşın ve sen şuradaki dolaptan gerekli malzemeleri alabilirsiniz. Kendi kitaplarınız gelince de geri bırakırsınız olur biter."

Harry ve Ron, dolaptan birer terazi ve iksir seti bulup masanın üstüne koydular. Takımlar biraz kararmıştı ama sorun değildi. Kitapların bulunduğu dolaba gittiklerinde ise sadece iki kitap vardı. Birisi yeni sayılabilecek cinsteydi, diğerininse pestili çıkmıştı. Ron hızlı davranıp iyi durumdaki kitabı alınca Harry onun kafasına vurdu. Ron ondan daha uzun olduğu için kaçıştı.

"Şimdi herkes iksir yapmaya başlamadan önce minik sorularım olacak." Kendi masasındaki kazanları gösterdi. "Bu iksirleri bakmanız için hazırladım. İlginizi çekeceğini düşündüm. Bu senenin sonunda bu iksirlerin hepsini çok iyi bir şekilde yapabiliyor olacaksınız." Slughorn yavaşça ellerini çırptı. İlk kazanı gösterip, "Aranızda bunun ne olduğunu tahmin edebilecek birileri var mı?"

Kazanda kaynayan iksir dümdüz suyu anımsatıyordu. Hermione elini kaldırdığında bunun su olduğunu söylemesini beklemişti ama Hermione kendisine söz hakkı verildiğinde, "Veritaserum efendim, içeni doğruyu söylemeye zorlayan renksiz ve kokusuz bir iksirdir."

"Çok iyi, çok!" dedi Slughorn, mutlulukla. Sıradaki iksire geçti. "Bunu bilirsiniz. Son zamanlarda birkaç Bakanlık broşüründe de yer almıştı." Hermione yine elini kaldırdı ama bu sefer yalnız değildi. Yine de Slughorn ona söz verdi. "Çok Özlü İksir, efendim."

Kaynayan çamurumsu maddeye baktığında ikinci sınıfta onu içtiği günü hatırlayıp titredi Harry. Aynı şekilde Ron'un da içi bir kötü olmuştu. "Mükemmel! Şimdi buradaki- evet canım?" Daha sözünü bitirmeden elini havaya kaldıran Hermione'ye hayretle baktı Slughorn.

"Amortentia." dedi Hermione, kendinden emin bir şekilde. Slughorn gülümsedi. "Sormak saçma biliyorum ama ne işe yaradığını da sorabilir miyim, küçük hanım?"

"Dünyadaki en güçlü aşk iksiri! Kokusu herkese farklı gelir ve bizi en çok cezbeden şeyler gibi kokar. Mesela benim aldığım kokular çimen, yeni parşömen ve-" Hermione duraksadı, az önceki havasından eser kalmamıştı. Yanakları pembeleşti ve daha kısık bir sesle, "Diş macunu." dedi.

"Adını sorabilir miyim, canım?" dedi Slughorn, Hermione'nin minik utancını hiçe sayarak. "Hermione Granger, efendim."

Harry onların muhabbetini yok saydı. Dakikalardır aldığı kokunun herkes için aynı olmadığını fark etmişti. Kimse, başka hiçkimse onun aldığı kokuları almıyordu.

Yeşil elma! Zihninde yanan ampülle aldığı meyve kokusunu çözümlemişti. Böylece kimin kokusunu aldığını, onu cezbeden kokulardan birisini de fark etmişti. Gözleri dersin başından beri Slytherin öğrencilerinin oturduğu masada sessiz sessiz oturan Draco'ya kaydı. Bir süre sonra baktığını hissetmiş olacak ki Draco, Harry'e bakınca Harry gözlerini kaçırdı. Sonra onun Theo'nun kulağına bir şeyler fısıldadığını gördü. Hermione gibi yanaklarının pembeleştiğini hissetti.

"Pekala, tüm iksirlerin tanıtımı başarılı bir şekilde bittiğine göre bugün yapacağımız tarife geçebiliriz. Kitaplarınızın onuncu sayfasını açın, Yaşayan Ölüm İksiri tarifini göreceksiniz. Bir saat gibi makul bir sürede yapmanızı istiyorum. Malzemeleri alıp başlayabilirsiniz."

Harry oflayarak elindeki eski püskü kitabı açarken Ron ona dil çıkardı. Kitabın eski sahibinin yanlara, bulduğu her boş bir yere küçük notlar çiziktirdiğini gördüğünde ise Harry sinirle inledi. Bu minik yazılardan tarifi okumak zordu çünkü bazıları direkt tarife yönelikti.

Malzemeleri toparlayıp ilk maddede söylendiği gibi kediotu köklerini kesmeye başladı. Herhangi bir yorumun yapılmadığı tek maddeydi.

Normalde olan talimatlardan çok farklı şeyler yaptığı için Hermione'nin garip bakışları altında iksirini yapmayı bitirdiğinde Slughorn meraklı meraklı Harry'nin başına üşüştü. Harry iksiri yapmaya başlarken ortaya çıkan sinir olması gerektiği gibi soluk pembe sıvıyı gördüğünde dinmişti. Sınıfta başka kimse bu rengi yakalayamamıştı. Hermione ve Draco'nunkiler ona en yakın olanlardı ama yine de istenen renk değildi.

"Tartışmasız galip!" diye bağırdı Slughorn, Harry'nin yakın olarak seçtiği iksirleri de eleyerek. "Bu iksir mükemmel, mükemmel! Salazar, annenin yeteneğini miras olarak aldığın belli! İksir ustasıydı Lily, ustası. Al bakalım öyleyse bu ödül senin. Bir şişe Felix Felicis sana şans getirsin."

Harry altın sıvıyla dolu minik şişeyi gururla cebine attı. Hermione ve Ron şok içinde ona bakıyorlardı. Ağzı açık kalan Ron, "Abi sen Violet'ten ders falan mı aldın?" dedi.

"Hayır, herhalde şans yardım etti." dedi Harry. Gözü bu sefer sinirle ona bakan Draco'ya kaymıştı. Neden sinirli olduğunu çözemedi ama tahmini onun yerine kazanmasından dolayı olduğundandı. Zaten kısa bir süre içinde de ders bittiği için sınıftan ayrılmışlardı.

-----

"Evet, bugün buraya geçen seneki kıytırık takım kaptanınız bir başkan belirlemediği için takımı belirlemeye geldim." Violet elindeki kağıtlıkta birkaç tanıdık ismin üstünü çizdi, seçmelere gelen çoğu kişinin quidditch ile alakası yoktu resmen. "Kendisini bir ay önce görmüş şikayetçi birisi olarak insanların ona ulaşmayı nasıl başaramıyorlar anlamadım ama..." diye söylendi kendi kendine.

"Sen geçen sene takımdan uzaklaştırılmamış mıydın? Üstüne bir de okuldan kaçtın." dedi yedinci sınıflardan birisi. Violet kağıtlığın üzerinden konuşan çocuğa baktı. "Bunların yaşanmış olması senden daha iyi oynamadığım anlamına gelmiyor yalnız."

"Ateşokum olsa ben de iyi oynardım." diye meydan okudu çocuk. "Bir Comet ile bile seni yenebilirim, emin ol." Violet kaşlarını çattı. Çocuğu süzdü. Fazlasıyla tanıdık gelen bir suratı vardı. "Adın ne senin?"

"Tanner Hills." Violet tek kaşını kaldırdı. Bu çocuğa dikkat etmesi gerektiğine dair bir his oluşmuştu içinde. "Pekala Tanner, madem bu kadar iyi oynuyorsun. Adını deneme grubu bire yazıyorum. Hünerlerini gösterirsin." Seçmelerdeki öğrenciler kendi arasında konuşmaya başladığında listede birkaç düzenleme yaptı.

Blaise'in yanına yaklaştı. "Benim gözlerimde mi bir sorun var? Draco neden burada değil?"

"Takıma girmek istemiyormuş." diyip omuz silkti Blaise. "Ne demek istemiyor? O halde kim Arayıcı olacak? Kesinlikle kaybedeceğiz." Blaise tekrar omuz silktiğinde inledi. Kaybedeceklerinin kesinliğini bildiği kadar bu çocuklarda bir terslik olduğuna da emindi. Draco'dan aylardır doğru düzgün bir haber alamamıştı. Sadece bir ay önce Harry'i onu takip etmeye giderken görmüştü, hepsi bu kadardı. Harry onu takip edebildi mi, onunla konuşabildi mi ya da başka herhangi bir şey olup olmadı mı bilmiyordu. Kimse ona bir şeyler anlatmıyormuş gibi hissetti.

"Harika! Birinci grup havalan!" Süpürgelerine binip havalanabilen kişileri izledi. Havalanamayan birinci sınıf öğrencilerine baktı, içlerinden birisi Violet'e hayranlıkla bakıyordu. "Bana uçmayı öğretebilir misiniz, lütfen?" Violet gülümseyip çocuğun saçlarını sevdi. "Ben Madam Hooch değilim, bunu yapamam. Ama bir iki seneye dersleri takip et, iyi uçabil, takıma girmeni ayarlayım." Çocuğa göz kırptığında çocuk kızardı. Birinci sınıflar kesinlikle yedinci sınıflardan iyiydi onun gözünde.

Uçmayı bile bilmeyen birinci ve ikinci sınıfları ayırıp seçimleri tekrardan başlattı. Tartıştığı çocuk Tanner fena uçmuyordu fakat kesinlikle istediği Arayıcılık pozisyonu için yeterli durumda değildi. Öte yandan Blaise kesinlikle harika bir Kovalayıcı olacağı için ilkilk baş onun adını yazdı. Urquhart soyadlı bir çocuk aralarında en iyi oynayan kişi olduğu için de onu kaptan olarak seçti. Beş grubun sonunda kafasında yaptığı bir sürü eleme ile de takımı belirlemişti. "Seçmeler bitti, bugün okul sınırları içerisinde işi olduğu için de onu kaptan olarak seçti. Beş grubun sonunda kafasında yaptığı bir sürü eleme ile de takımı belirlemişti. "Seçmeler bitti, bugün okul sınırları içerisindeyim. Listeyi hazırlayıp ortak salon panosuna asarım. Dağılabilirsiniz."

Gidip Slughorn ile konuşması gerekiyordu. Sonra da gününün kalanını Harry ile geçirebilirdi. Açıkçası şu an Hermione ile kütüphanede ders çalışmak bile çok cazip geliyordu Violet'e. "Zor oldu mu? Tekrar okula gelmek." Tekrar o sinir bozucu sesi duyunca ofladı, Tanner denen çocuk.

"Neden zor olacakmış?"

"Bilmem, anılar falan." Bir şey hatırlamış gibi ellerini çırptı. "Doğru ya, senin asıl anılar Bakanlıkta olmalı."

"Ne?" Violet asasını her zaman durduğu kulak arkasından çekti ve saniyeler içerisinde Tanner çocuğuna doğrulttu. "Sen kimsin de bu konuşmayı benimle yapabileceğini sanıyorsun, ha?" Asasını çocuğun boynuna batırdı. "En gerizekalı Gryffindor'da bile bu aptal cesareti yok. Canına susamış olmalısın."

"Violet!" Harry ile beraber kalabalık bir grubun sahanın girişine doğru geldiğini görünce asasını indirdi. Çocuğa son bir tehditkar bakış attı. "Bir daha bana bulaşma, seninle bir seviyede değiliz."

Çocuğun cevap vermesine izin vermeden gülümseyerek Harry'nin yanına gitti. "Harry!"

"Neden buradasın? Neden bana haber vermedin?" Arkasındaki orduya sahaya geçmelerini işaret etti.

"Takımı ben belirledim, üstüne Slughorn beni çağırdı. Tanışmak istiyormuş." Harry kafasını sallayarak onayladı. "Seçmeler bitince senin yanına gelirim. Buradasın değil mi?" Violet kafasını salladı. Sarılıp birbirlerinin ters yönlerine gitmeye başladılar. Harry, Violet'in tehdit ettiği çocuğun önünden geçerken pişkin pişkin sırıttı. Çocuk cidden neye bulaştığı konusunda habersizdi, hala afallamış bir şekilde giden Violet'in arkasından bakıyordu.

-----

"Sizin hakkınızda çok güzel şeyler duydum, Bayan Black. Sadece buradaki profesör arkadaşlarımdan bahsetmiyorum. Fazlasıyla tanıdığı olan birisiyimdir ve kime sorarsam sorayım hiç kimse sizin hakkında kötü bir şey söylemedi." Slughorn gülüp ekledi. "Söyleyemezler gibi de."

Violet çay fincanından bir yudum alıp gülümsedi. "Teşekkürler, Profesör. Bu iltifatlarınız beni çok mutlu etti."

"İlk dört yılını Beauxbatons'da geçirmişsin diye duydum. Oradaki birkaç arkadaşımla da konuştum. Bay Careme'i hatırlıyorsundur, İksir öğretmenin. Seni çok fazla övdü. Bir daha senin gibi bir öğrencisinin olmadığından bahsetti. Böyle olunca ben de merak ettim. Tabii öğrencim olarak denk gelemedin ama İksir profesörü olmak istediğini duydum. Bunun için sana yardımcı olabilirim. Birkaç tanıdığım var."

Violet'in gözleri parıldadı. Bu hayalinden ümidi keseli çok olmuştu. Şimdi ise bu fırsat ona altın tepside sunuluyordu. "Ben... ne diyeceğimi bilemiyorum. Çok heyecanlandım, kusura bakmayın."

"Ailenin neredeyse hepsini tanırım, Violet. Adını kullanabilirim değil mi?" Violet kafasını sallayınca devam etti. "Neredeyse hepsi benim öğrencimdi ve çoğu çok başarılıydı. Özellikle amcan. Onu tanır mıydın, Regulus Black?" Kafasını iki yana salladı.

"Genç yaşta vefat etti, normal. Neyse, sen ve babanın da benim binamda olmanızı çok isterdim. Bilirsin ya aileyi tamamlamak için. Maalesef senin zamanına yetişemedim, baban ise kendisi için daha doğru bir yoldaydı. İyi bir öğrenciydi o da." Eliyle ağzını kapattı. "Çok üzgünüm, kaybının taze olduğu aklımdan çıkmış."

"Önemli değil, Profesör." Violet gülümseye çalıştı. Son derece sahte gözüküyordu ama yine de denemişti. "Alışmayı deniyorum. Sonsuza kadar yas tutmamı istemezdi."

"İstemezdi, evet." Biraz daha Slughorn'la vakit geçirdi. Ne kadar fazla sürdüğünü ise Harry yanlarına geldiğinde fark ettiler.

"Ah, Harry oğlum? Seni beklemiyordum." Harry, Violet'e kaş göz yaptı ancak Violet hiçbir şey anlamadı. "Ablamı arıyordum da hala buradaymış. Merak ettim."

"Sizin kan bağınız mı var?" dedi Slughorn şok içinde.

"Vaftiz ablasıyım." diye cevap verdiğinde Violet, Slughorn için her şey daha da net olmuştu. "İksirdeki namının sebebi bu genç hanım değil, değil mi evlat? Yardım almıyorsun." Harry yutkundu. "Hayır, efendim."

Violet kaşlarını çattı. Harry'nin iksirde bir namı mı vardı? Violet'in tam bunu soracağını fark eden Harry onun kolundan tutup çekti. "Kusura bakmayın, Profesör. Yemek vakti geldi de biraz onunla vakit geçirsem sizin için sorun olmaz değil mi?"

Slughorn güldü. "Elbette hayır, bizim de muhabbetimiz bitmişti." Violet'e döndü. "Seninle daha sonra haberleşelim, Violet. Seni, Slug Klubümde görmekten mutluluk duyarım."

Harry ve Violet, akşam yemeği için Büyük Salon'a geçtiler. Gryffindor masasında özlem ve sevinçle karşılaştı genç kız. Lavender ve Parvati saçlarının sarı oluşunu çok beğendini belirttiğinde mutlu oldu.

Yemek bittiğinde ise Violet'in yaptığı listeyi asıp Hogwarts'tan gitme zamanı gelmişti. Sırasıyla önce Harry olacak şekilde herkese sarıldı. Harry en son ablasına asına tekrar sarılırken, "Tekrar gel olur mu?"

"Bu Slug Klubü sayesinde gelecekmişim gibi hissediyorum, tabii bu sefer haber veririm gelmeden önce." Büyük Salon'dan çıkıp zindanlara yöneldi.

Blaise'den aldığı şifre ile içeri girip hemen bulduğu ilk kağıda seçtiği isimleri ve pozisyonlarını yazdı. Raptiye ile tutturup tam geri çıkacaktı ki siyah deri koltuklarda oturup suyun altını izleyen Draco'yu gördü. "Draco? Bu- İyi misin?" İlk başta genç oğlana kızacak iken vazgeçmişti çünkü Draco perişan gözüküyordu. Okul açılalı üç gün olmuştu, neler olmuştu da şimdi bu halde olduğunu merak etti. "Benimle konuşabilirsin, kimseye bir şey söylemem biliyorsun."

Draco delirmiş gibi kafasını iki yana salladı. "Yapamam." Sesi inceydi, hıçkırmamak için kendisini tutuyordu. 'Gitmen gerek hemen, Seni oyalamaya çalışıyor.' gibi cümleler seçti mırıldandıklarından. Draco'ya sarıldı hiçbir soru sormadan.

Violet o sırada onun uyuduğunu ve kabus gördüğünü sanmıştı ama Draco sonuna kadar uyanıktı. Yine de kabus kısmını yalanlamazdı.

Tıpkı önceden de 'Tanner'ın planladığı gibi önce geldi takıma girememesi üzerine sinirlendi. Sonra Violet'in üstüne yürüdü, tartıştılar. Violet, Draco yanlarında olduğu için kendisini sakin tutmak için zorladı ama 'Tanner'ı görünce otomatik olarak sinirleniyordu. Koltuklardan birisine oturdu ve masada bulunan bardaktaki suyu içti.

Bardağı yüzünden indirdiğinde ise karşısında 'Tanner' yoktu, Terrence vardı. "İyi uykular, prenses." Pantolonunun cebinden çıkardığı küçük gri iksir şişesini tanısa da iş işten geçmişti. Yanaklarının ısındığını, gözlerinin kapandığını hissetti. Son duyduğu Draco'nun 'Özür dilerim, mecburdum. Telafi edeceğim.' şeklinde fısıldaması oldu.

Terrence, Çok Özlü İksir kullanarak bir öğrencinin yerine geçmişti. Kim o Tanner denen çocuk şu an nerede, ne haldeydi. Diğer iksiri ise içtikten ve etkisini gördükten sonra fark etti ama unutacaktı. Kendisine Amortentia içirildiğini unutacaktı. 

*

Merhaba canlarımmm yine biraz uzun ara verip geldim ama fazlasıyla yoğundum. Son sınıf olduğum için erken yaptıkları 2.sınavlardan tutun halamın vefat etmesine kadar çok fazla şey oldu ve aksilikler hep birike birike bölüm de hep gecikti yazmayı geçtim yazabilmek için okuyamadım bile 

Her şey 1,5 ay sonra geçiyor diyor ve burada da Louis'in konserine aldığım bileti anıyorum çünkü bu 7 yaş idil için aşırı büyük olay-

Haziran ayına kadar bölüm atmaya da devam edeceğim sonra 20 günlük bir inziva daha ve her şeyin bitiminde yine sizlerleyim az kaldı zaten pintiricik azıcık- şimdi sizi öpüyor ve gidiyorum hadi selametle

Continue Reading

You'll Also Like

116K 8K 34
"Talihsiz bir babanın kızı....acaba seni hangi binaya koysam? Bu çok zor" Fred içinden "Slytherin olmasın" diye dua ediyordu. #fredweasley 1 👉🏻 25...
44.5K 4.1K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
23.7K 2.1K 44
Yıl 2026, DC evreni karmakarışık! Genç kahramanlarımız yeni maceralara atılıyor. Yeni nesil, yeni düşmanlar, yeni güçler! Zaman alt üst olmuş durumda...
112K 6.1K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...