Cesur Velet (bxb)

By ekimdiyelim

3.8M 220K 158K

05...: Of var ya bi koysan yıkılır buralar Kemalim: ? Kemalim: Yanlış oldu galiba. 05...: Yalnız olabiliriz a... More

• 1. Bölüm •
• 2. Bölüm •
• 3. Bölüm •
• 4. Bölüm •
• 5. Bölüm •
• 6. Bölüm •
• 7. Bölüm •
• 8. Bölüm •
• 9. Bölüm •
• 10. Bölüm •
• 11. Bölüm •
• 12. Bölüm •
• 13. Bölüm •
• 14. Bölüm •
• 15. Bölüm •
• 16. Bölüm •
• 17. Bölüm •
• 18. Bölüm •
• 19. Bölüm •
• 20. Bölüm •
• 21. Bölüm •
• 22. Bölüm •
• 23. Bölüm •
• 24. Bölüm •
• 25. Bölüm •
• 26. Bölüm •
• 27. Bölüm •
• 28. Bölüm •
• 29. Bölüm •
• 30. Bölüm •
• 31. Bölüm •
• 32. Bölüm •
• 33. Bölüm •
• 34. Bölüm •
• 35. Bölüm •
• 36. Bölüm •
• 37. Bölüm •
• 38. Bölüm •
• 39. Bölüm •
• 40. Bölüm •
• 41. Bölüm •
• 42. Bölüm •
• 43. Bölüm •
• 44. Bölüm •
• 45. Bölüm •
• 46. Bölüm •
• 47. Bölüm •
• 48. Bölüm •
• 49. Bölüm •
• 50. Bölüm •
• 51. Bölüm •
• 52. Bölüm •
• 53. Bölüm •
• 54. Bölüm •
• 55. Bölüm •
• 56. Bölüm •
• 57. Bölüm •
• 58. Bölüm •
• 59. Bölüm •
• 60. Bölüm •
• 61. Bölüm •
• 62. Bölüm •
• Final •
• Özel •
• Özel •

• 63. Bölüm •

31.1K 2.3K 1K
By ekimdiyelim

Selaam güzellikler. Aynen #şükür

Valla ne kadar süredir yokum bilmiyorum, zaman kavramım şu bir kaç haftadır sıfırdı. Her bölümü yazmak için başına oturduğumda 2 dk geçmeden bir şey çıktı aşırı boktan bir süreçti. Neyse fazla uzatmıcam aşırı yoğun bir kaç haftaydı benim için (her yönden). En az ben de sizin kadar Aşkın Kemal yokluğu çektim. Keyifli okumalar o yüzden <3

🐿

4 Ay sonra...

"Anne nerede bu kırmızı tişörtüm?" Diye içeri doğru bağırdım.

"Oğlum odandadır, en son yıkamıştım onu."

Tüm çekmeceleri açık olan dolabımın önünde sinirle ofladım. Yoktu işte yok!

En az üç kere daha baktığım çekmeceleri, bozulmasını umursamadan tekrar aramaya başladım.

"Zıkkımın kökü tişört yer yarıldı içine girdi sanki." Elime gelen turuncu tişörtü sinirle yere attım. "Sikeyim senin gibi turuncu tişörtüde."

"Bulamıyorum işte bulamıyorum!"

"Aşkın bağırıp durma, sabahtan beri başımı şişirdin." Mutfaktan geliyordu annemin sesi. "Kemal gelmek üzeredir acele et."

"O tişörtü bulmadan hiçbir şeye acele falan etmicem."

"Ya sabır." Dediğini duydum annemin. "Başka bir tişört bul oğlum, şart değil ya onu giymen."

"Şart." İnatla mırıldandım ve aramaya devam ettim. "Onu bulmam şart, o olmadan hiçbir yere gitmem."

Talan ettiğim çekmeceden çıkmayan tişörtüm yüzünden yenilmiş gibi yere oturdum ve sırtımı boş duvara dayayarak bağdaş kurdum. Yorulmuştum.

Gözlerim açık olan valizime değdi.

Dolu olan valiz kapanmak için sadece tek bir şeyi bekliyordu. O da sabahtan beri bulamadığım kırmızı tişörtümdü. Bulamadığım her saniye hem kendim bunalmış hem de annemi bunaltmıştım, birbirimize bağırıp duruyorduk. Babam ise bize karışmamanın en mantıklı hareket olacağını düşünüp salonda sessizce oturmuştu.

Bugün Ankara'ya gidiyordum.

Çok isteyerek ve bir o kadar da istemeyerek.

Valizim tam bir hafta önce hazırlanmaya başlamıştı, yani tam bir haftadır odamın ortasında açık bir valiz vardı ve ben onu kapatmak istemiyordum. Çünkü kapatmam demek gitmek için hazırım demekti ve ben hiç hazır değildim.

Sızlayan burnumu umursamayıp oturmaya devam ettim kıpırdamadan.

Ne kadar süre o şekilde kaldım bilmiyorum ama zil sesini duyduğumda ancak dalgınlığımdan sıyrılabilmiştim.

"Ay hoş geldin Kemal, geç oğlum geç."

"Hoş buldum." Kalın sesi kulağıma iliştiğinde her ne kadar koşarak yanına gitmek istesemde kıpırdamadım.

Annem ve babamla selamlaşıp ayak üstü kısa bir kaç cümle kurdular, sonra Kemal'in ismimi söylediğini duydum ama ne dediğini tam anlayamadım.

"Ay nerede olacak oğlum, odasında. Sabahtan beri çıkmadıki oradan. Diyorum kalk Kemal gelicek çıkmanız gerek, geceye kalmayın ama kime diyorsam ancak bağırıyor, sızlanıyor. "

Resmen beni Kemal'e şikayet ediyordu.

"Sanki sen bağırmak dışında farklı bir şey yapıyorsun." Diye duymayacağını bilsemde mırıldandım.

Sesler kesildiğinde odamın kapısında Kemal'in varlığını hissettim ama dönüp bakmadım ona. Bakışlarım hala valizimdeydi.

Bana doğru gelirken kapıyı arkasından kapatmayı ihmal etmemişti. Bacakları tam önümde durduğunda hala ona bakmamıştım.

Sessizliğime ayak uydurup bir şey demeden tek dizinin üstünde yavaşça eğildi. Dikkatli bir şekilde yüzümü inceleyip durdu.

"Bebeğim?"

Ağlamıyordum ama her an ağlamak üzere olduğum için sızlayan burnumu çektim.

Tek elini kaldırıp yanağımı avuçladı ve ona bakmamış sağladı. Anlayışlı çıkan sesiyle "Ne oldu?" Diye sordu.

Ve benim için kırılma noktası oldu. Sabahtan beri sinirimi ön planda tutarak geri plana ittiğim göz yaşlarım akmaya başladı.

Yüzümü avuçlayan elini tutup, gözlerime kapattım.

Elini çekmeden yanıma oturdu ve aynı benim gibi sırtını duvara yasladı. Diğer eliyle belimi kavrayıp öne doğru uzattığı bacaklarının üstüne oturttu beni.

Gözümden akan yaşlarla sessizce ağlarken, elini çekti ve diğer elinide yüzüme çıkarıp yanaklarımı sildi.

"Yavrum, niye ağlıyorsun."

Gözlerimi, anlayışla bana bakan gözlerine çıkardım. "Bulamıyorum."

"Neyi?"

"Kırmızı tişörtümü."

Garibine gitsede çaktırmayıp "Yenisini alalım." Dedi.

"Hayır onu istiyorum, o olmadan gitmem." Dedim isyanla.

Derdimi şimdi anlamış gibi dudaklarını birbirine bastırıp avuçları içine hapsettiği yüzümü göğsüne bastırdı.

"Anlaşıldı." Derin bir nefes aldı. "O tişört olmadan gidemeyiz ve o tişört yok."

Sesi yorgun geliyordu, Ankara'ya beni götüreceği ve 2 gün yanımda kalacağı için gitmeden önce daha yoğun çalışması gerekmişti çünkü.

O bu kadar yorgunken, böyle davranmamam gerektiğini biliyordum ama kendimi tutamıyordum. Özellikle gitmem yaklaştıkça, annemin değimiyle daha çok huysuzlaşmıştım.

Kafamı göğsünden kaldırdım.

"Seni çok bunalttım değil bi son zamanlarda." Burnumu çektim sesli bir şekilde. "Zaten çok çalılıyorsun bir de ben ergen ergen davranıp iyice yoruyorum seni. İsteyerek yapmıyorum ama tamam mı? Bunu bil yani. Sadece başka şehire gitmek... Daha doğrusu olduğum şehirde olmayacak olman beni çok sinirlendiriyor. Sana sinirlenmiyorum yanlış anlama, sadece bu duruma sinirleniyorum. Sinirlenince de ister istemez böyle saçma salak bir şeye dönüşüyorum, sonra senin canını sıkıyorum. Benden sıkılma-"

Dudağımın üstüne örtülen dudaklarla susmak zorunda kaldım.

Kemal baş parmaklarıyla yanağımı okşarken, sesli bir şekilde dudaklarını benden ayırdı.

Yüzünde oluşan gülümsemeyle "bir insan saçmalarken bu kadar güzel gözükemez ya." Dedi.

Büzülen dudaklarımla şaşkınca yüzüne baktım sadece.

Gözlerimi ilk önce sildi sonra her zamanki gibi tek tek öptü.

"Aşkın, bebeğim benim." Tel elini belime atıp okşamaya başladı beni yatıştırmak istercesine. "Beni sıkamazsın, bunu istesende başaramazsın. Senden sıkılmam ben."

"Ya boşluğuna gelirse?"

Sesli bir şekilde güldü.

"Bak mesela boşluğuna geldi güldün. Ya o zamanda boşluğuna gelip sıkılırsan. Uzaklaşmak istersen benden? Zaten uzakta olacağım."

Yüzündeki gülümseme yavaşça azaldı ve ciddiyetle konuşmaya başladı bu sefer.

"Sen canına, sıkıldım senden uzaklaş benden der misin Aşkın?"

"Aynı şey değil Kemal."

"Aynı şey, canımsın benim." Belimdeki tutuşu sıkılaştı. "Anlıyorum strese giriyorsun ama şöyle saçma saçma konuşup beni sinirlendirme."

"Sinirlenme bana." Dedim kaşlarımı çatarak.

"Sinirlendirme beni." Dedi o da kaşlarını çatarak.

"Tamam."

"Tamam."

İkimizde kaşlarımız çatık bir müddet öyle birbirimizi baktıktan sonra dayanamayan ben oldum ve boynuna sarıldım. "Tamam."

Boynunu derince kokladıktan sonra öpmeye başladım. Dudaklarımı yer yer bastırıp yumuşakça öptüm her yerini. Elleri saçlarıma çıktı ve okşamaya başladı.

"Her hafta sonu yanına geleceğimi ve 4 ayın sonunda temelli döneceğini, aklından çıkarma." Başımın üstünü öpüp yüzümü boynundan çekti. "Tamam mı yavrum?"

"Tamam yavrum."

"Yavrum diyen dilini ısırırım senin." Dedi gülerken. O garip hava dağılmıştı.

"Kemal! Aşkın! Hadi oğlum çıkın artık."

İçerden annemin sesini duyunca elimle kapıyı işaret ettim. "Malesef ısıramazsın artık." Dedim muzur bir şekilde.

Burnunu burnuma değdirdi dudaklarıma bakarken. "İddiasına girmek ister misin"

"Bana girmeni isterim."

Sesli bir şekilde güldü. "Onu ben de çok isterim."

"Aşkın! Kime diyorum ben!" Annemin sesi ikimizin arasına girince güldüm.

"Belliki annem istemiyor."

Ayağa kalktığımızda Kemal çekmeceleri aramaya başlamıştı tişörtü bulmak için. Ben de kirli sepetime tekrar baktım.

"Yavrum bak bana."

Kafamı kaldırıp baktığımda kırmızı tişörtü Kemal'in elinde gördüm.

"Nereden buldun?"

"Askılığına hiç bakmadın mı?"

Sorusuyla birlikte yalandan sırıttım ve ona yaklaşıp elinden alırken "Gözden kaçırmışım." Dedim.

Sonunda bavulu kapatıp odadan çıktığımızda annem de mutfaktan poşetlerle çıkmıştı. Aç kalmamdan o kadar çok korkuyorduki neredeyse bir buzdolapı büyüklüğünde yiyecek hazırlamıştı.

"Şükür yani. Hadi oğlum gece yollarda kalmayın."

"Anne sende ne meraklıymışsın gitmeme he."

"Annenle uğraşma Aşkın." Babam salondan konuşarak çıktığında bakışlarım ona kaydı. "Sonunda başaramadığımızı başarıp odadan çıkarmış seni Kemal he,"

Bu sefer sessiz kalan ben oldum.

Kemal bavulumu aşağıya arabaya indirirken, ben de küçük çantalarımı indirdim ve bagaja yerleştirdik. En son annemin hazırladığı yemekleri de koyduğumuzda bagajı kapattık.

Kemal ellerini beline koyup bana baktı ve göz kırptı. Üzerine tam oturan siyah renk tişörtü ve kargo pantolonuyla çok yakışıklı gözüküyordu.

Yiğidim benim be.

Babamlarda sonunda apartman kapısından çıktığında karşı evdende Neriman teyze çıkmıştı. Babam ve Neriman teyzeyle sarıldıktan sonra anneme döndüğümde gözlerinin dolu olduğunu gördüm.

"Anne bu kadar drama queen olma ya." Dedi sabahtan beri zırlayan çocuk.

"Bulaşma bana Aşkın, istediğim gibi ağlarım."

Kemal'in şaşkınlıkla anneme bakıp "Aynısı." Diye mırıldandı.

Kollarımı açıp benden kısa olan anneme sarıldım sıkı sıkı. "Tamam canımın içi ağla ama abartma." Annemden ayrıldığımda kızarmış gözleriyle bana bakıyordu.

"Sakın aç kalma tamam mı? Kapıyıda herkese açma."

"Anne sitede ev kiraladınız, yani onayım olmadan sizi bile içeri almazlar?" Dedim saçmalama dercesine.

"Sus anneye cevap verilmez."

Sonunda ayrılabildiğimizde arabaya bindik ve mahalleden çıktık.

Kemal direksiyonda olmayan sağ elini bacağımın iç kısmına atıp okşamaya başladığında derin bir nefes aldım.

Şu son bir kaç ay baya yoğun geçmişti. Gerçi bana kalsa bu kadar yoğun geçmezdi ama Kemal sağolsun sınava gireceğim için o kadar stres ve heyecan yapmıştı ki beni bile germişti.

O günler aklıma gelince sinirle Kemal'e döndüm. Bana yandan bir bakış atıp gülümsedi.

"Neye sinirlendin yine bebeğim?"

"Sınav zamanı geldi aklıma yine."

"Anlaşıldı, ben susma hakkımı kullanıyorum."

Bu şapşal haline gülüp önüme döndüm.

Sınav ayında beni o kadar bunaltmıştı ki, asla kafaya takmadığım sınav gözümde büyümüştü. Devamlı peşimde dolanıp ders çalıştırıyordu. Hatta işi olduğu zamanlar okuldan alıp ofisine götürüyor orada tutuyordu beni.

Sevişmeyi geçtim iki üç öpücük aldığımda şükreder hale gelmiştim. Yanyana olup yüzünü görememiştim resmen. Zaten gidecek olduğum için ben her anı değerlendirmek isterken, Kemal ders saçmalığına tutmuştu beni. Aklıma geldikçe deliriyordum.

Her ne kadar bazı katı tutumlarından şikayetçi olsamda benim için, beni düşündüğü için olduğunu bilmek kalbimi sıcacık yapıyordu.

Bakıldığında inişli çıkışlı olan ilişkimiz bana çok şey katmıştı. En basitinden her şeye kendi tarafımdan bakmamayı, dinlemeden etmeden yargılamamayı. Kemal ile büyüyordum, onunla büyümeyi seviyordum.

Tanıştığımız onca zaman gözümün önünden geçerken kafamı sola çevirdim ve güzel yüzüne aşkla baktım.

Kemal bana çok şey katmıştı, en çokta kendini. İyi ki katmıştı.

"Kemal?"

"Efendim?" Dedi gözlerini yoldan çekip bana bakarken ve yüzümde gördüğü ifadeyle yolu tekrar kontrol edip elimi tuttu ve üstünü öptü. "Söyle bebeğim."

Derin derin ona bakarken o da aynı derinlikle bana baktı.

"Hamam böceği olsam beni yine de sever misin?"

Gözleri büyüdü anında, bu haline sesli bir kahkaha atarken, elimi tutan elini tuttum bu sefer ben öptüm.

"Seni çok seviyorum."

"Ben de seni canımın içi ben de seni."

🐿

Aşkın için fazla abartıyor diyorsunuz ama en başından beri çok duygusal ve aynı anası gibi drama queen olduğunu söylemiştim, o yüzden fazla takmayın. Ben anlıyorum onu, haklı o.

Bir dahaki bölüm final.

İnstagram: ekimdiyelim

Continue Reading

You'll Also Like

52.3K 2.5K 24
" Ben onu ilk gördüğüm de gözlerinden tanıdım ama o beni tanımadı" " söylesene seven kalbim bir sana mı fazla geldi. neden şimdi gerçekleri öğrendiğ...
54K 3.9K 13
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...
113K 952 46
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...
Atlas By m

Romance

38.5K 3.4K 19
Bir mantık evliliği hikayesi.